14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
5 KASIM 2009 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 17kultur@cumhuriyet.com.tr CMYB C M Y B ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Kitap Fuarı’ndan Notlar... TÜYAP Kitap Fuarı kent merkezine uzak olmasına uzak ama, bir kez oraya vardınız mı, tadına doyulmuyor, insan çıkmak istemiyor... İşte orada bir günden notlar: Yüzlerce yayınevi, milyonlarca kitap... Hemen hepsinde indirimli satış... İndirim yapmayan tek kuruluş hangisi bilin bakalım: Kültür ve Turizm Bakanlığı! Onlarda indirim yok! Millet kös kös geri dönüyor o stanttan. Ne diye taşısın o koca kitapları o koca yol boyunca! Burası Türkiye, akıl erdirebilirseniz erdirin! Cumhuriyet Kitapları standı her daim dolu: Kitap imzalayanlar arasında en çalışkan “nefer”, hiç kuşkusuz Server Tanilli Hoca! Önünde genç kuyruklar hiç eksik olmuyor. Bu da bence çok umut verici! Her ziyaretçi, İlhan Selçuk’a ve Mustafa Balbay’a en sıcak, en aydınlık dileklerini iletmeden stanttan ayrılmıyor... Bu yılın onur konuğu Cevat Çapan’ın ve onur eleştirmeni Erhan Karaesmen’in Cumhuriyet yazarları olmaları fiyakamızı ve keyfimizi daha da arttırıyor! Birinci İstanbul Tanpınar Edebiyat Festivali, etkinlikleri kent merkezine de taşıdı. Asmalımescit’te “Şimdi” adlı harika mekândaki, Mısırlı feminist yazar Nawal El Saadawi’nin katıldığı toplantıyı izleyebildim ancak. Ünlü yazar kaprisleriyle çevresindekileri bunaltmış olsa da sıcacık bir atmosferde geçen toplantı yararlıydı. Tüm kadınları “dünyanın evsiz barksızları” diye niteleyen, Mısır’da başı açık kadın ve kız çocuğu kalmadığını, Türkiye’nin de İslamlaştığını söyleyen yazar, gençlere yazarlık üzerine önerilerde bulundu. (Festival sponsoru HARE’ye kocaman bir teşekkür.) Onat Kutlar kitaplığı Fuarda, heyecan verici köşelerden biri de Türkiye Yazarlar Sendikası’nın standıydı. O köşede sayısız yazar, kitaplarını Terörle Mücadele Kanunu (TMK) mağduru çocuklara bağışlıyordu, daha doğrusu Diyarbakır’da kurulacak olan “Onat Kutlar Kütüphanesi”ne bağışlıyordu. İlk gözüme çarpanlar, Nazan ve Zehra İpşiroğlu, Sennur Sezer, Ragıp Zarakolu, Büşra Ersanlı, Oya Baydar, Mehmet Güler ve daha niceleri... Hepimizi hedef alan bir bomba, aramızdan Onat Kutlar’ı da alıp götürmüştü. Eşi Filiz Kutlar, bir süre önce Onat’ın tüm kitaplığını, hapisteki TMK mağduru çocuklara yollamak istedi. Ancak hapisteki çocuklar, “Dışarıda kitaba ulaşamayan daha çok insan var, kütüphane dışarıda kurulsun biz de yararlanabilelim!” deyince Çocuklar İçin Adalet Çağırıcıları devreye girdi, aracı oldu. Sur Belediyesi tarihi bir Diyarbakır evi verdi, bütçe ayrıldı. Onat Kutlar’ın kitaplarına ek olarak, birçok yazar ve yayınevi halen kitap bağışlarını sürdürüyor. Kitap Fuarı’na gidenler, Onat Kutlar Kütüphanesi’ne katkı için TYS standına uğramadan oradan ayrılmayın. O pazar benim için eşsiz bir sürpriz de vardı. Okurla sohbet, sorularını yanıtlamak, derdini dinlemek, sevincini ya da üzüntüsünü paylaşmak, benim için hep “hayattaki en büyük armağan” olmuştur... Yine öyleydi ki... Cumhuriyet Standı’nda kitaplarımı imzalarken biri yanıma yaklaştı. Anlatmaya başladı... Anlatıyor, anlatıyor... “Taksim Meydanı’ndaydı... Ya 68 ya 69, polis copları inip kalkıyordu...” O anlattıkça, ben bunu yaşadım, oradaydım diyeceğim ama fırsat olmuyor. “Kötü durumdaydınız... Biri, sizi kolunuzdan yakaladığı gibi o hengâmeden çıkarıp bir apartmanın girişine soktu... Anımsadınız mı?” Anımsamaz olur muyum! Çok gençtim, korkudan ölüp ölüp diriliyordum! “İşte o biri bendim..” demez mi! Kurtarıcımla yıllar sonra kucaklaşmak, armağanların en büyüğüydü. Bir kez daha ona ve hayata teşekkür ettim! Faks: 0212 257 16 50 zeynep@zeyneporal.com 2010 KÜLTÜR AJANDASI ÇIKTI Nâzõm Hikmet Kültür ve Sanat Vakfõ tarafõndan yayõmlanan “2010 KÜLTÜR AJANDASI” bu yõl yine kültür ve sanat rehberi niteliğinde hazõrlandõ. Türkçe ve İngilizce olarak iki dilde yayõmlanan ajandada; Nâzõm Hikmet şiirlerinden dizelerle, önemli kültür, sanat olaylarõ, anma günleri ve kültür kurumlarõna ilişkin bilgiler bulunuyor. Ayrõca yapõtlarõyla kültür, sanat ve bilim yaşamõmõzda iz bõrakmõş sanatçõlarõmõz, edebiyatçõlarõmõz ya da bilimcilerimizden biri için her ay özel anõ sayfasõ yer alõyor. Ocak- Nevzat Şenol (Ölümünün 1. Yõlõ) / Orhan Duru (Ölümünün 1. Yõlõ) Şubat- Celile Hikmet (Doğumunun 130. Yõlõ) / Sümeyra Çakır (Ölümünün 20. Yõlõ) Mart- Erol Özkök (Doğumunun 70. Yõlõ - Ölümünün 5. Yõlõ), Nisan- Sabahattin Kudret Aksal (Doğumunun 90.Yõlõ) Mayõs- TÜRKAN SAYLAN (Ölümünün 1. Yõlõ), Haziran- ORHAN KEMAL (Ölümünün 40. Yõlõ) Temmuz-KEMAL TÜRKLER (Ölümünün 30. Yõlõ) Ağustos-SEMİHA BERKSOY (Doğumunun 100. Yõlõ) Eylül- DURSUN AKÇAM (Doğumunun 80. Yõlõ) Ekim- AGOP ARAD (Ölümünün 20. Yõlõ), Kasõm- BÜLENT TANÖR (Doğumunun 70. Yõlõ), Aralõk- GÜLAY UĞURATA (Doğumunun 70. Yõlõ) Kültür Ajandasõ’ndan edinmek isteyenler; Vakfõn İstanbul/ Sõraselviler Cad. No: 10 Kat: 1 Taksim adresine başvurabilirler. (Tel: 0212-252 63 14 / 15) Uluabat Gölü’yle tarihi kentin ‘birlikte’ yaşatõlarak korunmasõ için kollar sõvandõ Efsanevi “Ulubatlı Hasan” eğer gerçekten “Uluabat”lõysa, binlerce yõllõk antik bir yerleşim- de doğmuştu… Çünkü Bursa’ya 30 km. uzaklõktaki 13 bin 500 hektarlõk göl; en büyükleri Halilbey ol- mak üzere 9 adasõyla ve 20’yi aşkõn balõk türüyle, tarihin en “doğayla iç içe” uygarlõklarõnõ yaratmõştõ. Bunlardan biri de 1900 nüfusuyla “balıkçılık ve tarım kasabası” olarak göldeki ada ile yarõmada üzerindeki antik kentimiz “Gölyazı”… onca gü- zelliğine ve “özgün”lüğüne rağmen, yõllarõn “yal- nız”lõğõndan ve “sahipsiz”liğinden acaba nasõl kur- tarõlabilir? Soruyu kimse böyle dillendirmedi ama Bursa’nõn Nilüfer Belediyesi’nce 15-17 Ekim’de düzenlenen “Gölyazı Çalıştayı”nõn tarihi kent için tek bir an- lamõ vardõ: “Terk edilen değil, kuşaktan kuşağa yaşanan, bir tarih, kültür, doğa ve turizm yer- leşimi olabilmek”. Nilüfer Belediye Başkanõ Mustafa Bozbey, bu “umut”la gerçekleşen ve hemen her alandaki uz- manlar ile sivil toplum kuruluşlarõ, meslek odala- rõ ve yöre insanlarõnõn bilgi, görgü ve birikimleri- ni “harman” ettikleri çalõştay için diyordu ki; “Çı- kacak yol haritası sadece Gölyazı’nın geleceği- ni aydınlatmakla kalmayacak, bizlere ve Bü- yükşehir Belediyesi’ne de önceliklerimizi ve sorumluluklarımızı gösterecek”. Nitekim Uludağ Üniversitesi’nin de yer aldõğõ ça- lõştaydan tam da bu nitelikte bir “sonuç bildirge- si” çõktõ. Onca geniş katõlõmcõ ve “sorumlu”lar ara- sõnda Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin neden yer almadõğõ sorusu ise zihinlerde takõlõ kaldõ. ‘Uygulanamayan’ Plan! Uluabat Gölü 1,5 milyon yaşõnda... 800 bin yõl- dõr da “yaşam”la iç içe... İlk insan yerleşiminin ise 7 bin yõla uzandõğõ göl kõyõsõndaki “Apollonia Ad Rhyndacum” (Gölyazõ) kenti 3 bin yõldõr var... Bugünkü kentin yüzde 70’i adada, yüzde 30’u ya- rõmadada... Bir - iki katlõ yaklaşõk 500 konuttan olu- şan yerleşimde 87 Sivil Mimarlõk Örneği, 4 anõt- sal yapõ ve surlar ile biri ünlü “Ağlayan Çınar” ol- mak üzere 17 tescilli ulu ağaç bulunuyor. “Kent- sel Arkeolojik Sit Alanı” olmasõndan bu yana, ya- sa gereği üç yõlda tamamlanmasõ gereken “koru- ma amaçlı imar planı”nõ 1998’den beri hâlâ bekliyor!.. Apollon Tapõnağõ, Mezarlar, Antik Tiyatro, Sta- dion, Antik Yol, Hagios Konstantinos ve Gölyazõ Kiliseleri, Cami ve Hamamõ, Apolyont Surlarõ, Yel Değirmeni, Sübyan Mektebi gibi arkeolojik ve ta- rihsel yapõlar da aynõ plansõzlõğõn mağdurlarõ... Oysa 90’larõn sonlarõnda, Dokuz Eylül Üniver- sitesi’nden Prof. Dr. Emel Göksu yönetiminde, hem tarihi dokunun “sürdürülerek” yaşatõldõğõ, hem de kasaba sakinlerinin imar ve mekân gereksinimle- rine “dengeli” çözümler öneren bir “koruma planlaması” yapõlmõş. Turizmin de “doğa ve kültürle barışık” geli- şebilmesini hedefleyen plan, Koruma Kurulu ve be- lediye onaylarõnõ da aldõğõ halde, “kıyı çizgisi iş- lenemediğinden” yõllardõr uygulanamõyor!.. Çün- kü “adeta gölün içinde” yaşayan kentte, kõyõ kul- lanõmõnõn yasal ölçütlerini belirleyebilmek için “çiz- gisi”nin de saptanmasõ gerekiyor. Su ile karanõn buluşma hattõnõ tanõmlayan çizgi sadece ekolojik verilerle belirlendiğinde o kadar “içerden” geçiyor ki kõyõdaki tarihsel doku, hari- tada “gölde” kalõyor… bu nedenle “imar edilerek yaşatılma” olanağõnõ da yitiriyor. Aynõ durum tarihten bu yana “yalı” karakterin- de oluşmuş antik kõyõ dokularõnõn -elbette ki yeni uygulamalara olanak sağlanmadan- çağdaş ya- şamla buluşarak geleceğe aktarõlmasõna “engel” oluşturuyor. Ülke düzeyindeki benzer “kıyı SİT”le- rindeki planlamalarõ olumsuz etkileyen bu sorun için Gölyazõ Çalõştayõ, Kültür ve Turizm Bakanlõğõ’na önemli bir çağrõda bulundu. Koruma Yüksek Kurulu’nu, “tarihi kıyı do- kuları”nõ yaşatabilecek özel bir “ilke kararı” al- maya; Bayõndõrlõk Bakanlõğõ’nõ da aynõ SİT’ler- deki kõyõ kenar çizgisi uygulamalarõnda bu ilkeyi gözetmeye çağõran Çalõştay, diğer konularda özet- le şu kararlarõ da aldõ: - Uluabat, “su kuşları için uluslararası öne- me sahip” sulak alanlarõn korunmasõnõ öngören Ramsar Sözleşmesi’yle belirlenmiş 12 alandan biridir. Çevresindeki sanayileşme durdurulma- lõ; Bursa - İzmir Otoyolu’nun “gölü tehdit eden” güzergâhõ değiştirilmelidir; - 2006’daki “revizyon” plan yerine 1998’de hazõrlanan “koruma amaçlı” imar planõ esas alõn- malõdõr. - Bayõr Mahallesi’ndeki benzin istasyonu kal- dõrõlmalõ; pazar alanõ dokuya uygun olarak dü- zenlenmeli; Vakõflar’õn özgünlüğü gözetmeyen restorasyon uygulamalarõ durdurulmalõ; tarihi yer- leşim motorlu araçlarla çiğnenmemeli; girişte ge- nel otoparklar düzenlenerek toplu taşõmla ‘ring’ seferler yapõlmalõdõr. - Arkeolojik araştõrmalar sürdürülmeli, 3. De- rece Arkeolojik Sit alanõ 1. dereceye yükseltile- rek koruma kuşaklarõ genişletilmelidir. - Göl çevresindeki 17 yerleşimde halk, balõk- çõlõk, tarõm ve hayvancõlõkla geçinmektedir. Ekolojinin korunmasõnõn yanõ sõra doğanõn sun- duğu ekonomik kaynaklara dayalõ üretime des- tek sağlanmalõdõr. Şimdi bu kararlarõn ve tüm önerilerin uygu- lanmasõ için “herkes” seferber olmalõ… Nilü- fer Belediyesi’nin “antik cennet”i sahiplenmesi umutlarõ yükseltmiş olsa bile, özellikle çevresel planlama, altyapõ ve ulaşõm ilişkileri vb. konu- larda “Büyükşehir” de sorumluluklarõnõ üst- lenmeli. TANPINAR EDEBİYAT FESTİVALİ’NİN GHETTO’DAKİ KAPANIŞ PARTİSİ Yazarların DJ’lik macerası ZÜLAL KALKANDELEN Kültür Servisi Şefimiz Celal Üster, İstanbul Tanpõnar Edebiyat Festivali’nin kapanõş partisi hakkõnda bir yazõ yazmamõ önerdiğinde eğlenceli olabileceğini düşündüm. Beyoğlu’ndaki Ghetto adlõ kulüpte Türk ve yabancõ yazarlar DJ’lik ya- pacaktõ. Profesyonel DJ olmadõklarõndan, scratching, mi- xing gibi yetenekleri de olmasa gerekti. Kendi- lerine ayrõlan 15-20 dakikalõk sürede sadece şarkõ çalacaklarsa, seçimleri ilginç olabilirdi. O kadar kõsa bir sürede, ya kendi oturma odalarõn- da dinledikleri şarkõlarõ çalacaklardõ ya da pro- fesyonel bir DJ gibi şarkõ araştõrmasõ yapõp ge- lenleri eğlendirme yolunu tercih edeceklerdi. Gecenin sonunda durum şuydu: Biri hariç bü- tün yazarlar, birinci yolu seçti. O istisna yaratan kişi, Sloven yazar Andrej Blatnik’ti. Bir Eddy Grant klasiği “Give Me Hope Jo’anna” ile baş- ladõğõ setine aynõ dinamizmle devam etti. Dans edenlerin sayõsõ aniden arttõ, sonuçta en çok al- kõşõ Blatnik aldõ. Bir ara yanõma gelen yazarõ kut- lama olanağõ da buldum. Meğer bir zamanlar bir punk grubunda bas çalõyormuş, birkaç sene ön- cesine kadar da profesyonel DJ’lik yapõyormuş. Sanõrõm bir de hayal kõrõklõğõ yaratanlardan söz etmek gerek... Aksi halde yazõ eksik kalõr. Bana göre bu konuda öncülük, yazar Berrin Karakaş’a aitti. Belli ki DJ’lik yaparken çok eğleniyordu ama aynõ durum salondakiler için geçerli olamadõ. “Derbeder oldum” bağrõşlarõ arasõnda perfor- mansõnõ noktalarken hakikaten dinleyiciler de der- beder olmuşa benziyordu. Bulgar yazar Ludmila Filipova ise en garip şar- kõ seçimleri konusunda herkesi geride bõraktõ. 1970’lerde Eurovision’da Bulgaristan’õ temsil ede- bilecek türden şarkõlar çaldõ. “Maria” diye inleyen bir şarkõdan sonra, sõrayõ parti boyunca bir ikili halinde gezdiği Tuna Kiremitçi’ye bõraktõ. Ge- cenin en muhteşem şarkõ geçişi de o anda yaşandõ. Setine U2’dan “In the Name of Love” ile baş- ladõ Kiremitçi. Bu sarsõcõ değişim bende şöyle bir düşünce yarattõ: Bir önceki set, o kadar kötüydü ki, ancak aşk adõna çekilirdi... Yekta Kopan ve Hakan Günday’õn seti sõ- rasõnda Ghetto bir rock bara dönüştü. “L’om- belico del mondo” ile yaptõklarõ giriş, ortalõğõ ha- reketlendirmişti ama sonradan ağõrlõklõ bir şekilde Türkçe rock çalmaya başladõlar. Ve bir de bak- tõk ki, herkes sohbet ediyor... Özellikle fotoğrafçõlarõn beklediği DJ, “Ola- sılıksız” adlõ kitabõyla satõş rekorlarõ kõran Ame- rikalõ yazar Adam Fawer’dõ. Öğrendiğime gö- re, diğer bütün yazarlar, çalacaklarõ şarkõlarõ ön- ceden belirleyip yanlarõnda getirmiş. Fawer ise Ghetto’nun arşivinde kayõtlõ olanlar arasõndan se- çim yapmõş. Bunu duyunca, The Offspring’den “Pretty Fly for a White Guy”, Scorpions’dan “Rock You Like a Hurricane”i çalmasõ şaşõr- tõcõ olmadõ... Gece başladõğõnda, 12 olmadan oyun havala- rõ çalõnacağõna dair bir öngörüde bulunmuştum. Haklõ çõktõm. Gönül Kıvılcım ve İngiliz yazar Andrew Miller DJ’lik yaparken aniden başladõlar karşõlõklõ göbek atmaya... Aslõnda anlatacak çok şey var ama fazla yerim yok. Sadece birkaç tespitle bitireceğim yazõyõ: 1- Ortaya çõktõ ki, yaşlarõ 35-45 arasõnda değişen yazarlar, günümüz müziğini pek izlemiyor; bu ne- denle de gece sanki bir 80’ler ya da 90’lar par- tisi havasõndaydõ. 2- DJ’lik kolay iş değildir. Herkesin hoşlana- bileceği şarkõlarõ çalõp eğlendirmek asla görün- düğü kadar basit değildir. Her şeyden önce iyi mü- zik bilgisi gerektirir. 3- Yazarlarõn kitaplarõnõ okuyun ama müzik zevklerine pek de güvenmeyin. Ancak hem mü- zisyen hem edebiyatçõysa, iş değişebilir. www.zulalkalkandelen.com KALEM AJANS’IN KURUCUSU NERMİN MOLLAOĞLU ‘Tanpınar seneye’ Kumbaracı50’ye destek ayı Kültür Servisi - “Altıdan Sonra Ti- yatro” topluluğunun yeni sahnesi “Kumbaracı50”nin hayata geçirilme- si için “Duvarda Çivin Olsun!” slo- ganõyla hazõrlanan “Kumbaracı50 Des- tek Projesi” kapsamõnda, kasõm ayõ “destek ayı” olarak belirlendi. Seyir- ciler, proje kapsamõnda “Luvstory” per- formansõyla Çağlar Yiğitoğullarõ, “İn- sanlarım” oyunuyla Genco Erkal/Dost- lar Tiyatrosu, “bugün, hiçbir şey”… performansõyla İlyas Odman, “Çirkin İnsan Yavrusu” oyunuyla Oyun De- posu, “Resm-i Geçit” oyunuyla Se- maver Kumpanya, “Vakit Tamam Beyler!” oyunuyla Şule Ateş, “Van Gogh” oyunuyla Hakan Gerçek/Tiyat- ro Gerçek, “Eksik” oyunuyla Tiyatro Hal ve “Hakiki Gala” oyunuyla tiyat- rotem gösterilerine aldõklarõ her biletle Kumbaracõ50’ye destek vermiş ola- caklar. (0 212 243 50 51) Kültür Servisi - Önceki akşam Be- yoğlu Ghetto’da verdiği kapanõş parti- siyle sona eren İstanbul Tanpõnar Ede- biyat Festivali’ni Hare’nin sponsorlu- ğundadüzenleyen Kalem Ajans’õn ku- rucusu Nermin Mollaoğlu, bu yõl fes- tivalde Tanpõnar temasõnõn işlenmedi- ğini ancak 2010’da bir Tanpõnar sem- pozyumu planladõklarõnõ söylüyor. 32 ülkeden gelen 90 yazarõn yer al- dõğõ 40 etkinliğe, 2000 edebiyatseve- rin katõldõğõ bu festivali ‘sıfırıncı sa- yı’ olarak gördüklerini söyleyen Mol- laoğlu, 2010’da katõlõmcõ yazarlarõn metinlerinden oluşacak bir kitap ha- zõrlayõp, bunu festival haftasõ içinde da- ğõtmak istediklerini söylüyor. Festi- valin 2011 planlarõnõn arasõnda ise Tanpõnar’õn romanlarõnda İstanbul ge- zileri, Tanpõnar’õn eserlerinde ismi geçen bestecilerin eserlerinden oluşan konserler var. Yurtdõşõndan ve ülkemizden yazar- lar, çevirmenler ve eleştirmenlerin iki ay kalõp sadece kendilerini yazdõkla- rõ metne verebilecekleri bir ITEF, ya- zar-çevirmen-eleştirmen evi de 2011 planlarõndan. Mollaoğlu’na göre edebiyatõmõzõ yurtdõşõna tanõtmak için geniş kapsamlõ düşünmek gerekiyor. “Edebiyatı ta- nıtmak sadece kitabı basmakla ya da yazarı yurtdışına fuara götürüp, gezdirip getirmekle olmuyor. Bunu biliyoruz ve ona göre çalışmalarımızı genişletiyoruz” diyor Mollaoğlu. Gölyazõ’nõn ‘Apolyont Bildirgesi’ SUYLA BÜTÜNLEŞEN TARİHİ YERLEŞME Gölyazõ, yirmiden fazla balõk türünün yaşadõğõ gölün adeta “içinde” kurulmuş; geçmişin özgün uygarlõk birikimlerini taşõyan bir “su kenti”... Eşsiz konumuna ve doğal, tarihsel zenginliklerine rağmen yõllardõr “yalnõz” ve “bakõmsõz” kalmasõ, kültür ve çevreye karşõ kamusal duyarsõzlõğõn yüz kõzartõcõ düzeyini gösteriyor... Özellikle fotoğrafçıların beklediği DJ, “Olasılıksız” adlı kitabıyla satış rekorları kıran Amerikalı yazar Adam Fawer’dı. Diğer bütün yazarlar, çalacakları şarkıları önceden belirleyip yanlarında getirmiş. Fawer ise Ghetto’nun arşivinde kayıtlı olanlar arasından seçim yapmış. (Fotoğraf: UĞUR DEMİR)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear