26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Danõştay 8. Dairesi, biyoloji bölümü mezunlarõnõn tõpta uzmanlõk sõnavõna (TUS) girmelerini engelleyen yönetme- lik hükmünün yürütmesini durdurdu. Sağlõk Bakanlõğõ’nõn 18 Temmuz 2009 tarihli Tõp- ta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlõk Eğitimi Yö- netmeliği’nin geçici 4. maddesinde yer alan “Veteriner, eczacı ve kimyager olanlar, kendi alanlarına ilişkin düzenle- me yapılıncaya kadar tıbbi biyokimya ve tıbbi mikrobiyo- loji alanlarında TUS’ta başarılı ol- maları kaydıyla uzmanlık eğitimi yapabilir” hükmünün, eksik düzenle- me ile biyoloji bölümü mezunlarõnõn tõpta uzmanlõk eğitimi almasõnõ engel- lediği gerekçesiyle iptali ve yürütme- sinin durdurulmasõ istemiyle Danõş- tay’da dava açõldõ. Danõştay 8. Daire- si, düzenlemenin yürütmesini oybirli- ğiyle durdurdu. Dairenin kararõnda, yönetmeliğin geçici 4. maddesi ile ve- teriner, eczacõ, kimyager olanlar için kendi alanlarõnda dü- zenleme yapõlana ka- dar tõbbi biyokimya ve tõbbi mikrobiyo- loji alanlarõnda tõpta uzmanlõk eğitimi alabilme imkânõ sağlandõğõ ancak biyo- loji bölümü mezunlarõ- nõn madde metninde yer almadõğõ belirtilerek anayasanõn eşitlik ilkesi- ne vurgu yapõldõ. Kararda, idarenin aynõ ve benzer durumda olan kişi ve olaylar için eşit uygulamayõ sağlamak adõna objektif düzenlemeler yapmasõ ve istikrarlõ uygulamalarda bulunmasõ gerektiğine işaret edildi. CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 29 KASIM 2009 PAZAR 6 HABERLER BİLİM ve SİYASET ORHAN BURSALI İşte Beklenen İsyan! “Darbe” yazılarına bir nefes ara verip, bugün ilk kez bir üniversiteden yükselen sevindirici “eylemli ses”e kulak vereceğiz. Çünkü bu haber “manşetlik”tir, üniversitelerde ilk kez yürekli, cesur, evrensel kimliğine yakışır bir ses yükseldi ve bunun arkası gelecektir: Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nde dekanlık yoklaması/seçimi yapılıyor ve 85 öğretim üyesinin oyları şöyle dağılıyor: Serhat Çınarcık 60; Necdet Erdilek 16 ve Celal Artunç 9 oy alıyor. Sonra bilinen “numara” oynanıyor. Üniversitelerin gelişmesi, demokrasinin oturması önünde bir ucube engele dönüşen YÖK, dekanlığa, tabii ki en az oyu alan kişiyi atıyor. Üniversitelerde seçim sistemi hukuki olarak bir uydurukluk ve aldatmadır. Bir yandaş öğretim üyesine deniyor ki “çok oy alman gerekmiyor, sen seçimlere gir, bir oy alsan bile seni atarız, sittiret çok oyları...” Atamayı yapacak olan YÖK de “otomatik ayarlanmış”. Kimleri atayacağı konusunda sıkı bir siyasal denetim/kumanda altında. Hooooop, en az oy almış kişi dekanlık koltuğuna! Ama bu kez öğretim üyeleri, iradeleri dışında koltuğa oturtulan kişiye ve böyle bir atamaya karşı sessiz bir direnişe geçiyorlar. Arkasından, fakültede çeşitli yöneticilik görevlerinde bulunan, hastane başhekimi dahil 3 fakülte yönetim kurulu üyesi, 6 anabilim dalı başkanı, toplam 14 öğretim üyesi, YÖK’ün bu antidemokratik kararını protesto etmek amacıyla görevlerinden istifa ediyor... 9 oylu “dekan” pişkin mi pişkin... “Atanmam yasal” diyor... İstifa edenlerin yerlerine de, büyük bir geniş yüreklilikle atama yapmaya hazırlanıyor! Üniversitelere karşı kurulan bu siyasi tezgâh, AKP-Cumhurbaşkanı-YÖK üçgeninde işliyor. Üç gün önce de, Eskişehir’de Anadolu Üniversitesi’nde rektörlük seçimleri yapıldı. Sonuçlar: Fevzi Sürmeli 334 oy Hasan Mandal 295 oy Davut Aydın 96 oy. YÖK ne yaptı? Toplam oyların sadece yüzde 12’sine denk gelen 96 oylu Davut Aydın’ı liste başına oturtarak, Cumhurbaşkanı’na gönderdi. O da liste başındakini rektör atadı! Cumhurbaşkanı ve YÖK görülmemiş bir işbirliği içinde. Bütün yeni kurulan üniversitelerin başlarına, belki de yüzde 99 yandaş atamaları yapıldı. Dekanlıklara da. Tabii, boşalan rektörlüklere de. Cumhurbaşkanı veya YÖK’ün en azından bir gerekçesi olsa. Deseler ki, “ey öğretim üyeleri, siz böyle seçerek halt ettiniz, en çok oy verdiğiniz kimsenin şu şu kusuru var, liyakatı da en alt düzeyde. İyi bilim insanı değil, üniversiteyi/fakülteyi şu şu nedenlerden dolayı iyi yönetemez...” Ben olsam böyle bir gerekçe ileri sürerek, örneğin ülkemizin teknoloji üretiminde ve bilimsel yayınlarda başarısını kanıtlamış Prof. Hasan Mandal’ı, ikinci en çok oy almasına rağmen rektörlüğe atardım ve bu atamanın doğruluğuna da üniversiteyi ve halkı inandırırdım! Fakat ne YÖK’ün ne de Gül’ün, atadıkları kişileri bilimsel ve liyakat bakımından savunabilecekleri tek bir gerekçeleri yok! Ne kötü bir durum!? Cumhurbaşkanı Gül’de düğümleniyor sorun. YÖK bir emir mercisi! Gül, üçüncü beşinci sıradan rektör atamalarında kendisine eleştiriler yükseldiğinde, sıkışınca, “atama sistemi değişsin, ben de memnun değilim...” biçiminde, hiç de inandırıcı olmayan sözler söylüyor! Ama en küçük bir vicdani, kültürel ve demokratik rahatsızlık duymadan, atamalarını da alabildiğine sürdürüyor! Cumhurbaşkanı, içi kan ağlayarak olsa gerek, Boğaziçi, Ankara, sanırım Hacettepe ve ODTÜ’de en çok oy alanları rektörlüğe atadı! Neden içi kan ağlayarak diyorum? Çünkü, bu yerleşik üniversitelerden gelebilecek tepkilerden endişe etti! Boğaziçi’nde seçimlerde ikinci olan Ayşe Soysal’a baskı yaptılar, adaylıktan çekilme, seni seçeriz, dediler. Ama Soysal, üniversitenin eğilimine rağmen orada oturmayı içine sindiremedi. Ancak iktidar tarafından sunulan çeşitli “iltifatları” tepe tepe kullanıyor! Ege’de öğretim üyeleri isyanı haklıdır. Ege’de her zaman iş vardır! Bu örneğe bütün üniversiteler sahip çıkmalıdır! Ey YÖK, madem istediğini atayacaksın, neden seçim yaptırıyorsun! Öğretim üyelerini ne yerine koyuyorsun? Böyle atama yapanlar, hiç mi kültürel yüz kızarıklığı yaşamıyor? Peki, 85 öğretim üyesinden sadece 9’unun oyunu alan öğretim üyesi, böyle bir atamayı nasıl içine sindiriyor? Üniversitelerde tüm bu seçim şaklabanlıkları boykot edilmeli! obursali@cumhuriyet.com.tr Amerika’da düzenlenen toplantõ sonrasõ Ergenekoncu suçlamasõ yöneltilen Özcan: İnsanlarõ korkutuyorlar KorkuatmosferiAmerika’da AYKUT KÜÇÜKKAYA Ergenekon soruşturmasõnõn arka- sõnda Fethullah Gülen hareketinin olduğu tespitinde bulunan İngiliz yazar Gareth Jenkins’in hazõrladõ- ğõ raporun tartõşõldõğõ toplantõnõn moderatörlüğünü üstlenen ve nere- deyse Türkiye’deki bir grup medya tarafõndan “Amerika’daki Ergene- koncu” suçlamasõyla karşõ karşõya kalan Washington Institute Türkiye Araştõrmalarõ Merkezi’nden Yurter Özcan, yaşadõklarõnõ “insanların korkutulmaya çalışıldığının en iyi göstergesi” olarak yorumladõ. Öz- can, karalama kampanyasõna, “Bu yaratılmak istenen korku atmos- ferini gösteriyor. Her insan kolay kolay, bu tür karalamalar ve suç- lamalar karşısında bu mücadele- nin içine girmez. Bu dava ile yapı- lan eleştirilere mutlaka kulak ve- rilmesi gerekiyor. Türkiye’nin la- ik, demokratik bir hukuk devleti olduğunu unutmamak lazım” söz- leriyle yanõt verdi. Hedefteki isim Özcan Washington’daki ARI Vakfõ’nõn (ARI Foundation) 18 Kasõm’da Amerikan Kongresi’nde düzenledi- ği ve Jenkins’in Ergenekon soruş- turmasõ üzerine yazdõğõ raporun ele alõndõğõ toplantõnõn modetarörlüğü- nü üstlenen hedefteki isim Özcan, gazetemize konuştu. “Ergenekon davasıyla ilgili farklı fikirler ileri süren ve eleştiren herkes ‘Ergene- koncu’ olma riskiyle karşı karşı- ya. Amerikan Kongresi’nde yapı- lan bu toplantıyı organize eden ARI Vakfı ve Gareth Jenkins’in bile ‘Ergenokuncu’ olarak nitelen- mesinden de anlaşılıyor. Bu yara- tılmak istenen korku atmosferini gösteriyor. İnsanlar mimlenme- mek için, mümkün olduğunca bu konuya karışmıyor, ses çıkarmı- yor, tartışmıyor” diyen Özcan, ko- nuşmasõnõ şöyle sürdürdü: “Ergenekon soruşturması ko- nusunda Türkiye’de tamamen bir bilgi kirliliği ve dezenformasyon savaşı hâkim. İnsanlar yazılan id- dianameler üzerine değil, daha is- patlanmamış iddialar üzerine ya- zıyor, çiziyor, söylem üretiyor. Ne yazık ki çok okuma alışkanlığı ol- mayan bir milletiz, böyle önemli bir davada bu tekrar ortaya çıkı- yor. Tabiri caizse, insanlar kafa- dan atıyor. Bu sadece halkımız için değil, ne yazık ki Türkiye’de- ki yazar-gazeteci kesimde de mev- cut. Bir yurttaşın 5 bin 800 sayfa- lık iddianemeleri okumaması an- laşılabilir bir durum. Ama bu ko- nu hakkında yazan gazeteci-ya- zarların, böyle bir lüksü yok. Bir- çok gazeteci-yazar araştırmadan, bilgiye dayalı analitik yazılar yaz- madan, kulaktan dolma bilgiler ile bu bilgi kirliliğinin parçası ha- line geliyor. Hal böyle olunca, Türk halkı da bu dava hakkında sağlıklı bilgi sahibi olamıyor.” Toplantõ yapõlmadan önce, Was- hington’daki bazõ gazetecilerin, “ni- çin Gareth Jenkins’i konuştur- duklarını” sorduklarõna dikkat çe- ken Özcan, bu soruya, “Ergenekon iddianamelerini okuyup, analitik bir rapor yazan başka bir araştır- Türkiye’deki bir grup medya tarafõndan “Amerika’daki Ergenekoncu” suçlamasõyla karşõ karşõya kalan Washington Institute Türkiye Araştõrmalarõ Merkezi’nden Yurter Özcan, yaşadõklarõnõ “insanlarõn korkutulmaya çalõşõldõğõnõn en iyi göstergesi” olarak yorumladõ. Özcan, “Ergenekon davasõyla ilgili farklõ fikirler ileri süren ve eleştiren herkes ‘Ergenekoncu’ olma riskiyle karşõ karşõya” dedi. macı bulamadığımız için” yanõtõnõ verdiğini söyledi. Özcan açõklama- sõnõ şu çarpõcõ cümlelerle sürdürdü: “Bu insanlar eleştirdikleri Ga- reth’in 86 sayfalık raporunu oku- mamıştı bile. Gareth’in raporu- nun üçte birinin Türkiye’deki de- rin devleti anlattığını söyledim. Tabii ki raporu okumadıkları için, bilmiyorlardı. Onlara top- lantıdan önce, mutlaka Gareth’in raporunu okumalarını söyledim. Çünkü Gareth gerçekten konuya çok hâkim. Ama bu tavsiyemi dinlememiş olacaklar ki, toplantı sırasında söyledikleri hiçbir şey Gareth’in argümanları üzerine değildi. Yaptıkları eleştiri rapo- run tek yanlı, sübjektif olmasıydı. Ama bu iddialarını destekleyen hiçbir şey sunamadılar.” ‘Kişiler değil bilgi tartışılmalı’ “Bildiğiniz gibi bu toplantı ya- pılmadan 3-4 gün önce bazı gaze- teler bu toplantının Ergenekon yanlısı, bizim Ergenekon’un mü- cadelesini Amerika’ya taşıdığı- mızı vs. iddia ederek, daha top- lantı yapılmadan bu organizas- yonu kötüleyen haberler yapma- ya başladılar” diyen Özcan, “Za- ten benim hakkımda Google araştırması yaparsanız, bunun ne kadar had safhada olduğunu görürsünüz” dedi. Özcan son iki haftadõr yaşadõklarõnõ ise şu cümle- lerle özetledi: “Bu da insanların korkutulma- ya çalışıldığının en iyi göstergesi. Her insan kolay kolay, bu tür ka- ralamalara ve suçlamalara rağ- men bu mücadelenin içine gir- mez. Bu dava ile yapılan eleştiri- lere mutlaka kulak verilmesi la- zım. Türkiye’nin laik, demokra- tik bir hukuk devleti olduğunu unutmamak lazım. Ben ARI Fo- undation’ı eleştiren insanlara da söylemiştim. Bu dava hakkında, araştırma-bilgiye dayalı (tabii ki iddianameleri tamamıyla oku- muş, etüd etmiş) başka bir araş- tırmacı daha çıkarsa, seve seve Gareth ile beraber bir toplantıda bir araya getirmek isteriz. Böyle bir toplantının da seve seve mo- deratörü olurum. Artık bilginin ve araştırma raporlarının tartı- şılması lazım, kişilerin değil.” ‘Hoşunagitmezsesuçluyor’ İLHAN TAŞCI ANKARA - Eski Danõştay Başkanõ Nuri Alan, Başbakan Tayyip Erdoğan’õn Danõş- tay’õn katsayõ kararõnõ “ideolojik” olarak yo- rumlamasõnõ, “yargı kararlarını işine geldiği gibi değerlendirme” olarak nitelendirdi. Da- nõştay’õn ideolojisinin hukuk ve anayasa oldu- ğuna işaret eden Alan, “Başbakan’a göre iki yargı var; kendi çıkarlarına ters düşen ka- rarlar verenler, kendi düşünceleri çerçeve- sinde kararlar verenler. Kendilerine bağlı, işlemlerine engel olmayacak bir yargıyı oluşturma gayreti içindeler” dedi. Danõştay’õn anayasal bir kuruluş olduğunu, yasalarõn ve anayasanõn verdiği yetki çerçeve- sinde çalõştõğõna dikkat çeken Alan, “Buna gö- re takdir yetkisi içinde alınmış olsa dahi bü- tün idari işlemleri denetleme yetkisi vardır. Yetkisini anayasadan alan bir kuruluş için ideolojik kavramı kullanılması yakışık de- ğildir ve kabul edilemez” dedi. İdari işlemi yapmaya yetkili olmak ile işlemin hukuka uy- gunluğunun denetlenmesinin farklõ kavramlar olduğunu anlatan Nuri Alan, “Başbakan bu noktada yanılgı içindedir. Başbakan her türlü işlemi yapabilir mi, yapamaz. Yaptığı işlemler idari yargıda denetlenir. Yasama yetkisi TBMM’ye aittir. Ama TBMM’nin yaptığı her kanun, hukuka ve anayasaya uy- gundur diyebilir miyiz? Anayasa Mahkeme- si bunların anayasaya uygunluğunu denet- ler” değerlendirmesini yaptõ. “Danıştay’ın ideolojisi hukuktur, anayasadır” diyen Nuri Alan, şunlarõ söyledi: “Anayasa ve hukuk dışında bir ideolojisi de olamaz. Kaldı ki, Danıştay’ın yetkili dai- re ve kurulları tek kişilik yargısal karar ve- ren kurullar değildir. Daireler 5 kişiden, ku- rullar çok sayıda yüksek yargıçtan oluşur. Dolayısıyla bunların belli bir ideoloji etra- fında birleşmelerini düşünmek mümkün de- ğildir. Bu kişisel bir karar değildir. Danış- tay şimdiye kadar hep hukukun yanında ol- du, anayasanın, hukukun uygulanması için çalıştı. İdeolojik oluduğunu söylemek akla hiç uygun düşmeyen bir suçlamadır. Zaten dikkat edilirse Başbakan’ın değerlendirme- sinde iki türlü yargı vardır; hoşuna gitme- yen, kendi çıkarlarına ters düşen kararlar için ‘öteki yargõ’, kendi düşünceleri çerçeve- sinde kararlar veriliyorsa ‘bizim yargõ’ kav- ramı var. Son kararı yerinde bulmuş olsay- dı, Danıştay ona göre hukuka uygun dav- ranmış olacaktı.” Yanlışı yine yargı düzeltir Alan, yargõ kararlarõnõn eleştirilebileceğini, kararlarda yanlõşlõklar da olabileceğini; ancak bunlarõn düzeltilmesinin ancak yargõsal usul- lerle mümkün olabileceğine işaret etti. Danõş- tay’õn katsayõ konusunda verdiği karara karşõ YÖK’ün İdari Dava Daireleri Kurulu’na itiraz hakkõ bulunduğunu anõmsatan Alan, “Bunun değerlendirilmesi yine yargısal usuller için- de yapılabilecektir. Ama görevli daire, önü- ne gelen idari işlemin hukuka uygun olma- dığını, uygulanması halinde telafisi müm- kün olmayan bir zarara neden olacağını tes- pit ettiği için bu kararı vermiş” dedi. Başba- kan’õn işine gelmediği zaman “ideolojik, hu- kuka aykırı”, işine geldiğinde “iyi karar” de- me hakkõ olmadõğõnõ kaydeden Nuri Alan, “İdarenin başı olarak başbakan bütün yargı kararlarını uygulamak zorundadır” dedi. Başbakan Erdoğan’õn şimdiye kadar söylediği sözlerin yargõya bakõşõnõn hiç değişmediğini ortaya koyduğunu belirten eski Danõştay Baş- kanõ Alan, “İktidara geldikleri tarihte yetkili bir ağızdan ilk söyledikleri ‘Biz yargõya gü- venmiyoruz’ olmuştur. Geriye doğru söyle- nenleri hatırlayabiliriz, ‘demokrasiye sõkõlan kurşundur, malum kuruluş’ gibi, yargının ni- telendirilmesiyle bağdaşmayacak değerlen- dirmeler yapmıştır. Geldikleri tarihten beri yargıya bakışları değişmemiştir. Kendileri- ne bağlı, kendi işlemlerine engel olmayacak bir yargının oluşturulması için gayret sarf ediyorlar” diye konuştu. Yargıylailgilişikâyetlerilksırada ANKARA (ANKA) - Meclis İnsan Haklarõ’nõ İn- celeme Komisyonu’na Ekim 2008-Eylül 2009 arasõnda toplam 3 bin 115 adet baş- vuru yapõldõ. Bu başvurular arasõnda en çok yargõyla il- gili şikâyetler yer aldõ. 23’üncü dönem 3’üncü ya- sama yõlõnda İnsan Haklarõ Komisyonu’na yargõ kararla- rõndan memnuniyetsizliği or- taya koyan toplam 1123 baş- vuru yapõldõ. Başvurularõn ko- nusunu ise “verilen cezayı haksız bulma, soruşturma- nın yeterince yapılmaığı, suçsuz olduğu gibi iddiala- rı” içeren şikâyetler oluştur- du. Rakamlar, gelen başvuru dilekçe sayõsõnõn bir önceki yasama yõlõnõn iki katõndan fazla olduğunu ortaya koydu. Yargõyla ilgili şikâyetler baş- vurular arasõnda ilk sõrada yer alsa da komisyon “yargı ba- ğımsızlığı ve kuvvetler ayrı- lığı” ilkelerini gerekçe göste- rerek bu başvurular hakkõnda işlem yapmadõ. Başvurularda ikinci en fazla şikâyet konusu ise cezaevlerindeki sorunlarla ilgili oldu. Keyfi tutum ve iş- lemlerin varlõğõ iddialarõ ile cezaevi koşullarõndan şikâyet de bir önceki yasama yõlõnõn yaklaşõk dört katõna ulaştõ. Cezaevlerindeki sorunlarla il- gili 805 şikâyet dilekçessi ulaşõrken bu başvurulardan büyük kõsmõnõ ise F tipi ceza infaz kurumlarõ ile diğer ceza infaz kurumlarõnõn yüksek güvenlikli kõsõmlarõndan ge- len şikâyetler oluşturdu. Raporda dikkat çeken bir başka ifade ise af söylentileri- nin artmasõ nedeniyle “genel af talebini içeren dilekçe sa- yısının bir önceki yılın yak- laşık on katına çıktığı” oldu. Biyoloji mezunlarõna TUS müjdesi ANKARA (ANKA) - İçişleri Bakanlõ- ğõ’nõn istatistikleri, pek çok kişinin Avrupa İnsan Haklarõ Mahkemesi’ne gitmesine yol açan terör zararlarõnõn Türkiye’ye faturasõnõ ortaya koydu. İstatistiklere göre 5233 sayõlõ Terör ve Te- rörle Mücadeleden Doğan Zararlarõn Karşõ- lanmasõ Hakkõnda Kanun’un yürürlüğe girdi- ği 2004 yõlõndan Eylül 2009’a kadar, terör ve terörle mücadele kapsamõnda yürütülen faali- yetler nedeniyle zarar gören 361 bin 325 kişi zarar tespit komisyonlarõna başvuruda bulun- du. Yine Eylül 2009 itibarõyla başvurularõn 197 bin 719’u sonuçlandõrõldõ. 5 yõlda terör zararlarõ nedeniyle ödenen miktar 1 milyar 166 milyon 8 bin 311 TL olurken hükümet 2010 bütçesinde terör zarar- larõ için 700 milyon TL ödenek ayõrdõ. Terör zararõnõn faturasõ kabarõk Eski Danõştay Başkanõ Alan, Başbakan’õn Danõştay’a yönelik yorumunu değerlendirdi Cezaevleriyle ilgili şikâyetler 2. sıradayken Türkiye’de cezaevi koşulları sık sık protesto ediliyor. BAKANLIK İSTATİSTİKLERİ Danõştaybiyolojimezunlarõnõnsõnavagirmesiniengelleyenhükmünyürütmesinidurdurdu Danõştay 8. Dairesi biyoloji eğitimi alanlarõn TUS’a girmesini engelleyen yönetmelğin yürütmesini durdurdu. Veteriner, eczacõ ve kimyager olanlarõn TUS’a girebildiği ancak biyoloji mezunlarõnõn bu hakkõnõn olmadõğõ belirtilen kararda eşitlik ilkesine vurgu yapõldõ. “Güler Zere’ye Özgürlük Plat- formu” üyeleri tarafından her cuma günü gerçekleştirilen “Hasta tut- saklara özgürlük” yürüyüşü dün Taksim’de yapıldı. Yürüyüşe Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından affedilen kanser hastası Güler Zere de katıldı. Zere de yürüdü
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear