26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
leyla.tavsanoglu@cumhuriyet.com.tr SAYFA CUMHURİYET 29 KASIM 2009 PAZAR 12 PAZAR KONUĞU CMYB C M Y B AB Göç Hukuku uzmanõ Hollandalõ Prof. Aleidus Woltjer Türkiye’nin AB’ye neden üye olamayacağõnõ anlattõ: BiziKürtsorununabulaştõrmayõn Prof. Dr. Aleidus Woltjer Avrupa Göç Hukuku uzmanõ. Geçenlerde Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyeleri ve öğrencilerine uzmanlõk alanõyla ilgili ilginç bir konferans verdi. Konferans sonrasõ Prof. Woltjer’le AB ülkelerinin özellikle Türk işçilerine ve öbür Türk vatandaşlarõna uyguladõğõ vize mükellefiyeti ve Türkiye’nin AB’yle üyelik macerasõnõ konuştuk. Burada Prof. Woltjer’in yaptõğõ bir tespit çok önemliydi. Prof. Woltjer diyordu ki: “Türkiye AB’ye üye olursa İran, Irak gibi ülkeler AB’nin sınır komşusu olacaklar. AB ülkeleri bundan korkuyor. Bir de Kürt sorunu var. Kürt sorununu çözmek AB’nin işi değil. Bunu Türkiye çözsün.” Prof. Woltjer ayrõca Türkiye’nin doğu bölgeleri ekonomisinin ağõrlõklõ olarak tarõma dayalõ olduğunun ve ülkenin AB’ye tam üye olmasõ durumunda Avrupa tarõm fonlarõna büyük yük getireceğinin altõnõ çiziyor. - AB ülkeleri Türk vatandaşlarına çok ağır çalışma şartları uyguluyor. Sizce bunlar AB hukukuyla ve AB’nin Türkiye’yle imzaladığı protokollerle bağdaşıyor mu? A.W.- Bakõn, AB daha AET’yken imzalanan ortaklõk anlaşmasõnõn 1970 ve 1973 tarihli ek protokolleri var. 1973 tarihli protokolde kalõcõ bir madde var. Buna göre AB üyesi ülkeler Türk işçilere ve hizmet sektöründe çalõşanlara yeni ve ek kõsõtlamalar getiremezler. Ama o zamanlar AET vardõ ve üye sayõsõ 12’ydi. Bugün ise 27 üyeli AB oldu. Yine bugün AB Adalet Divanõ var. ABAD diyor ki: “Bu konularda kararı ve yorumları ben veririm.” Bu demektir ki ABAD’õn kararlarõ ülkeler üstüdür ve ABAD ulusal yasalarõ bir yana itebilir. Ama bir yandan da ortaklõk anlaşmasõnõn maddeleri hâlâ geçerlidir. Öte yandan Türk işçilerinin AB üyesi ülkelerin işçileriyle aynõ haklara sahip olmadõğõ da bir gerçektir. Bunu şöyle açabiliriz. Bir Türk işçisi Avrupa’da çalõşma hakkõnõ ancak dört yõllõk bir ikamet süresinden sonra elde edebilir. Bu koşul o işçinin aile fertleri için de geçerlidir. Ayrõca bir Türk işçisi emekliye ayrõldõktan sonra çalõşmaya devam edemez. Bütün çalõşma haklarõnõ kaybeder. Bu da AB üyesi ülkelerin işçilerine uygulanan farklõ bir kuraldõr. AB üyesi ülkelerin işçileri emekli olsalar bile çalõşma haklarõndan yararlanabilmektedirler. O nedenle AB bölgesine çalõşmak amacõyla gelen Türk işçilerinin bu koşullarõ çok iyi bilmeleri gerekmektedir. Türklere vize kontrol sağlıyor - Erasmus Programı’na katılan Türk öğrencilerden vize bedeli olarak 500 Avro para isteniyor. Bu nasıl hakça bir uygulama oluyor? Bu öğrenciler haklarını Avrupa Adalet Divanı’nda arayabilirler mi? A.W.- Bunun günün birinde Avrupa Adalet Divanõ tarafõndan hakça olup olmadõğõ karara bağlanacaktõr hiç kuşkusuz. Erasmus Programõ’na katõlan Türk öğrenciler tabii ki Avrupa Adalet Divanõ’na başvurabilirler. İkinci bir yol da AB üyesi ülkelerden birinin ulusal mahkemesinde dava açõp Avrupa Adalet Divanõ’na bu soruyu sorabilirler. Bu yolla pek çok sorun çözülmüştür. Ayrõca Komisyon’a bir şikâyet gönderilebilir. Bu şekilde Avrupa Komisyonu’nun soruşturma açmasõ sağlanabilir. Soruşturma sonucunda da bir ya da daha fazla üye ülkenin kurallara uymadõğõ ortaya çõkarsa gereği yapõlõr. 1957’de Avrupa ülkelerinde vize mükellefiyeti kaldõrõlmõştõ. Ama 1980’de bu uygulama yeniden başlatõldõ. Tam da bu uygulama başlayacakken Türkiye’den kalabalõk gruplar turist vizesiyle gelip özellikle Hollanda, Almanya gibi ülkelerden sõğõnma hakkõ istediler. Bunlarõn büyük kõsmõ da Türk Süryanileriydi. Bununla nasõl başa çõkacağõmõzõ bilemiyorduk. Yardõmcõ olmak istiyorduk. Ama sayõlarõ çok fazlaydõ. Sonunda Almanya ve Fransa vize koşullarõnõ ağõrlaştõrdõlar. Ardõndan Hollanda’nõn üyesi olduğu Benelüks Ülkeleri 1 Kasõm 1980’den itibaren aynõ uygulamaya gitti. - Bu noktada aklıma başka bir soru geliyor. Türkiye’nin AET’yle başlamak üzere 45 yıllık bir AB macerası var. Türkiye AB üyeliğine aday bir ülke. Ama AB hâlâ Türk vatandaşlarına vize uyguluyor. Ancak daha aday bile olmadan Sırbistan vatandaşlarına vizenin kaldırılması gündemde. Bu nasıl oluyor? A.W.- Doğru söylüyorsunuz. Ama AB ne tür anlaşma yapõldõğõna bakõyor. Türkiye’yle ileride üyeliği içerecek bir ortaklõk anlaşmasõ imzalanmõştõ. AB’nin yapmak istediği, AB çevresindeki komşu ülkeleri zaman içinde tam üyeliğe almak. Dediğiniz gibi Türkiye’nin AB’yle uzun bir macerasõ var. Gün gelecek o da üye olacak, olasõlõğõ bulunuyor. Ama komşu ülkelerle özellikle yasadõşõ göçle baş edebilmek için sõnõr sorunlarõnõn üstesinden gelinmesine çalõşõlõyor. Bir örnek vereyim. Bu ülkelerden giren yasadõşõ göçmenlerin geri gönderilebilmesi karşõlõğõnda o ülkelere vize uygulamasõnõn kaldõrõlmasõ gündemde. Bu bir anlamda o ülkelerin vatandaşlarõna AB bölgesinde seyahat etme özgürlüğü veriyor. Çünkü bu ülkeler AB’nin kapõsõnõn önünde. - İyi de neden aynı haktan Türkiye yararlandırılmıyor? Türkiye de AB’nin komşusu bir ülke aynı zamanda... A.W.- Kimi üye ülkede vize kõsõtlamasõ kaldõrõldõğõ takdirde Türkiye’den çok sayõda işçinin AB bölgesine geleceği korkusu var. Üstelik 1960’lõ-1970’li yõllarda kalabalõk Türk gruplarõ Avrupa ülkelerine çalõşmaya geldiler. AB ülkelerinde ulusalcılık eğilimi - Ama bu işçiler konuk işçi statüsüyle özellikle Almanya tarafından davet edilmemişler miydi? A.W.- Evet, doğru. Ortaklõk anlaşmasõ uyarõnca gelmişlerdi. O dönemde AET hukuku çerçevesinde onlara belli haklar verilmişti. Daha sonra Kuzey Afrika ülkelerinden gelen işçilere o haklar tanõnmadõ. - Demin Sırbistan örneğini verdiniz ve Sırbistan’dan yasadışı göçü önlemek için Sırp vatandaşlara vize uygulaması kaldırılacak dediniz. O zaman Türkiye’den yasadışı göçü önlemek için aynı uygulama yapılamaz mı? A.W.- Bu zor bir uygulama olur. Çünkü o zaman ülkenize nasõl birinin girdiğini denetim altõna alamazsõnõz. Vize işte bunun için konuyor. Biliyorsunuz, Almanya, Hollanda gibi ülkelere çok sayõda göçmen işçi geldi. Biz ev sahibi ülkeye entegre olacaklarõnõ düşünmüştük. Ama bu olmadõ. Bu göçmen işçiler hâlâ bulunduklarõ ülkelere entegre olmadõklarõnõ, hâlâ eşlerini Türkiye’den getirerek gösteriyorlar. Bu da yeni gelenlerin sayõsõnõn gittikçe artmasõna neden oluyor. Yeniden bir entegrasyon sorunu doğuyor. Bunu durdurmak mümkün değil. Çünkü ailelerin bir araya gelme haklarõ bulunuyor. Buna da saygõ göstermek lazõm. - Zaten bu insan hakkı ilkesinin temelini oluşturmuyor mu? A.W.- Tabii ki oluşturuyor. Dolayõsõyla AB üyesi ülkeler topraklarõna kimlerin girdiğini bilmek istiyorlar. Çünkü bir Türk işçisi o ülkeye girdikten sonra bütün ailesi de arkasõndan geliyor. Tabii bunu durduramõyorsunuz. O zaman da kontrol altõnda tutmak zorunda kalõyorsunuz. Bakõn, bir de Almanya’da, özellikle Berlin’de Türkler gettolarõnda yaşõyorlar. AB üyesi ülkeler bu durumu bertaraf etmek istiyor. Gettolarda yaşayanlar, içinde bulunduklarõ topluma entegre olmuyorlar. Aslõnda bütün göçmen işçiler, hangi ülkeden gelirlerse gelsinler benzer biçimde davranõyorlar. AB ülkeleri ise göçmen işçilerin entegrasyonuna çok önem veriyor. Ama bu çok ağõr işleyen bir süreç oluyor. - Bütün bu kısıtlamalar olurken bir yandan da AB üyesi ülkelerin nüfusu yaşlanıyor. Canlı, dinamik işgücüne ihtiyaçları var. Bu kısıtlamalarla o dinamik işgücü nasıl elde edilecek? A.W.- Evet, ama artõk AB’nin yüksek nitelikli işgücüne ihtiyacõ var. Bunlar Hindistan ve benzeri ülkelerden geliyor. Ama Türkiye’den gelenler genelde niteliksiz ya da düşük nitelikli işgücü. Evet, İkinci Dünya Savaşõ’ndan sonra Avrupa ülkelerinin niteliksiz ya da düşük nitelikli işgücüne ihtiyacõ vardõ. 1960’lar ve 1970’lerdeki göç bu nitelikteki insanlarõ içeriyordu. Ama artõk öyle değil. Avrupa’nõn onlara ihtiyacõ yok. Türkiye’den gelmek isteyecek yüksek nitelikli çalõşanlarõn işi daha kolay olacaktõr. Şu anda Avrupa ülkelerinde çalõşan niteliksiz ya da düşük nitelikli işgücüyle nasõl baş edebileceğimizi de bilmiyoruz. Bu bir sorun. Başka bir sorun da şu: AB’nin dõş sõnõrlarõ. Yani İngiltere gibi ülkeler. İngiltere AB üyesi ama Schengen Anlaşmasõ’na taraf değil. Dolayõsõyla biz bu dõş sõnõrlarõmõzõ nasõl koruyacağõmõzõ hâlâ bilmiyoruz. Oralarda ulusal polis mi olmalõ, yoksa bir AB polis gücü ya da AB askeri gücü mü olmalõ? Sõnõr kontrolleri nasõl olmalõ? Burada şu sorun gündeme geliyor. Günün birinde Türkiye tam üye olduğu takdirde İran ve Irak’la doğrudan dõş sõnõrlarõmõz olacak. Kürtler var. O zaman Kürt sorunu Avrupa sorunu haline gelecek. Kürt sorununa çözüm bulmak Türklerin işidir, Avrupalõlarõn değil. İşin başka bir boyutu da bu. - Sadece bu mu? AB elitlerinin, özellikle de Almanya ve Fransa’nın, Türkiye’nin bu kalabalık nüfusuyla AB üyesi olması halinde Avrupa Parlamentosu’nda (AP) en fazla milletvekiline sahip olmasından korkmuyorlar mı? A.W.- Haklõsõnõz. O zaman AB’de güç el değiştirecek. Bu durumda Türkiye AP’de en çok milletvekiline sahip ülke olacak. Türkiye’nin AB Komisyonu, Avrupa Konseyi ve bütün organlarda çok fazla söz hakkõ olacak. Bugün üye ülkeler arasõnda bu organlarda belli bir denge var. Bu denge bozulacak. Dediğim gibi güç el değiştirecek. Zaten yeni üyelerin alõnmasõ yeni sorunlar yarattõ. Şimdi Lizbon Antlaşmasõ’na göre artõk kararlarõn oybirliğiyle değil, çoğunluk oyuyla alõnmasõ gündeme geldi. Bir de ülkelerin artõk Brüksel’e bakmadan kendi kararlarõnõ kendilerinin almalarõ da gündemde. Hollanda bunda õsrar ediyor. Ama Almanya’nõn bunu kabul etmesi o kadar kolay değil. Bunun AB ruhuna aykõrõ olduğunu söylüyorlar. Ama kimi uygulamalar da ulusal sistem için çok daha geçerli. Bunlar işin bir yanõ. Türkiye’ye geri dönersek, ekonomisi de bir mesele yaratõyor. Özellikle ülkenin doğusunun ekonomisi tarõma dayalõ. Türk tarõmõnõn AB’ye maliyeti ağõr olur - Bu da AB Ortak Tarım Politikası’na yük getirir mi demek istiyorsunuz? A.W.- Evet, çünkü tarõm maliyetlerini kõsmaya çalõşõyoruz. Artõk kimi ülkeler için eskisi kadar gerekli değil. Türkiye gibi muazzam bir ülke AB’nin tarõm fonlarõndan yararlanmaya başladõğõ zaman bu bütün dengeleri altüst edecektir. - AB’nin ağırlıklı olarak Türkiye’yi tam üyeliğe hiçbir zaman istemediği açık. Ama hem AB tarafında hem Türkiye tarafında bir oyun oynanıyor. Siz buna ne diyorsunuz? A.W.- Aslõnda bizim Türk vatandaşlarõnõ ya da Türkiye’yi AB’de istemediğimizi söylemek haksõzlõk olur. - Neden? Bunu söylemek gayet dürüstçe ve hakça olmaz mı? A.W.- Ama her ülke aynõ şekilde düşünmüyor ki. Türkiye’yi isteyen var, istemeyen var. Farklõ yaklaşõmlar mevcut. Hatta Almanlarõn arasõnda bile bu konuda görüş ayrõlõklarõ olabiliyor. Oynanan oyun konusuna gelince... Türkiye NATO’nun her zaman sadõk bir üyesi olmuştur. Zamanõnda bunun stratejik önemi vardõ. O dönem Türkiye’nin NATO’da olmasõ, Libya’ya neredeyse komşuluğu, komünist yarõkürenin sõnõr komşusu olmasõ nedeniyle çok yararlõydõ. - Ama o Soğuk Savaş dönemiydi... A.W.- Evet, ama belki Türkiye, İran, Irak, Afganistan gibi ülkelerle Avrupa arasõnda bir tampon olabilir. Böylece Türkiye’nin oralardaki sorunlarõ çözmesi sağlanabilir. Ama bunlarõn AB’nin sorunlarõ olmamasõ koşuluyla... Bütün bunlarõn dõşõnda Türkiye yõllardõr Avrupa Konseyi’nin bir üyesi. Konsey özellikle insan haklarõna saygõya önem verilmesi için yaptõğõ çalõşmalarla bilinir. Avrupa İnsan Haklarõ Mahkemesi (AİHM) de Türkiye’nin AB’ye tam üye olmadan önce tam anlamõyla insan haklarõna saygõlõ bir ülke düzeyine gelmesi için uğraş veriyor. Yani bu bir politik oyun. P O R T R E ALEIDUS WOLTJER Hollanda’da Leiden Üniversitesi’nde 1996’da Göç Hukuku Enstitüsü’nün kurucularõ arasõnda yer aldõ. 2000 yõlõnda ödül kazanan enstitü, AB ülkelerinde iş kurma ve sõğõnmacõ haklarõ konusunda çok önemli çalõşmalar yaptõ. Şimdi Utrecht Üniversitesi’nde Avrupa Göç Hukuku konusunda dersler veriyor. Uluslararasõ Hukuk, İltica ve Ceza Hukuku Uzmanlar Komitesi’nde görev yaparak Avrupa Komisyonu’na yönerge önerilerinde bulunuyor. SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU Türkiye AB’ye tam üye olursa Kürt sorunu Avrupa sorunu haline gelecek. Kürt sorununa çözüm bulmak Türklerin işidir, Avrupalõlarõn değil. Türkiye, İran Irak, Afganistan gibi ülkelerle Avrupa arasõnda tampon olabilir. Böylece Türkiye’nin oralardaki sorunlarõ çözmesi sağlanõr. DTP ŞIRNAK MİLLETVEKİLİ HASİP KAPLAN: Başbuğ’dan özür bekliyorum Haber Merkezi - DTP Şõr- nak Milletvekili Hasip Kap- lan, önceki gün Cizre’de pro- tokolün Tank Taburu’nda yap- tõğõ bayramlaşmaya alõnma- masõna sert tepki göstererek, Genelkurmay Başkanõ Orge- neral İlker Başbuğ’dan özür beklediğini söyledi. Bayramlaşmak için gittiği Cizre Tank Taburu’nda nizamiyedeki gö- revliler tarafõndan içeri alõnmayan DTP’li Kaplan, dün Şõrnaklõlarla yaptõğõ bayram- laşma töreninde konuyla ilgili açõklama yaptõ. Kaplan şunlarõ söyledi: “Siz bayramlarda Kasrik’te kolonya şeker dağıtıyorsu- nuz. Peki bu güzel de bu hal- kın temsilcisi olan ve Meclis’te Türkiye’yi temsil eden birini Garnizon Komutanlığı kapı- sında tutmak ne demektir? Siz mi tutuyorsunuz yoksa içi- nizdeki Ergenekoncu çeteler halen temizlenemedi mi? Temizlenme- diyse içinizdeki pislikleri temizleyin. Bu- nu bir Türk komutanın yapmasını sin- diremeyiz. Bunun özrünü bekliyorum.” TDH LİDERİ MUSTAFA SARIGÜL: İktidar olmak için gidiyoruz İstanbul Haber Servisi - Türkiye Değişim Hareketi (TDH) lideri Mustafa Sarı- gül, “Ankara’ya tabela tak- maya, parti kurmaya değil, iktidar mühürünü almaya gidiyoruz” dedi. Sarõgül, dün Hilton Con- vention Center’da yurttaşlar- la bir araya geldi. “Yılbaşına kadar hareket, yılbaşından sonra bere- ket olacağız” yazõlõ pankartlarõn asõlõ ol- duğu salona “Çare Sarıgül”,“Sarıgül Başbakan” sloganlarõ arasõnda giren Sa- rõgül, Türkiye’nin siyasi ve ekonomik alanda çõkmaza so- kulduğunu ifade ederek, “Türkiye 40 derece ateşte yanıyor” dedi. AKP iktidarõ- nõn “yorgun”, muhalefet par- tilerinin ise “bitkin” olduğu- nu söyleyen Sarõgül, “TDH, Türkiye’nin sığınma limanı olacak. İlk genel seçimde söke söke iktidar olacağız ” diye konuş- tu. AKP’nin demokratik açõlõm sürecini de eleştiren Sarõgül, 5 Aralõk’ta Bursa’da, ocak ayõnda ise İzmir’de olacağõnõ açõkladõ. YÜCELMAN’IN SAĞLIĞI Durumu ciddi Spor Servisi - Kalp krizi geçiren gazete- miz yazarõ Abdülka- dir Yücelman’õn sağlõk durumu ciddi- yetini koruyor. Geçirdiği kalp krizi sonrasõ Bahçeliev- ler’deki Medical Park Hastanesi’ne kaldõrõ- lan spor basõnõnõn duayen ismi Yücelman’õn Yoğun Bakõm Yaşam Destek Ünitesi’nde te- davisi sürüyor. Dr. Uğur Erol, “Yücelman’ın durumu ciddiyetini koruyor” dedi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear