26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Evlerden ‘Apartõman’lara, Mahallelerden ‘Site’lere... Bayramlarõn geleneksel ko- nusunedenhep“eskibayram- lar”dõr?..Geçmişeözlemindo- ruğa çõkmadõğõ; “ah o komşu- luklar” diye iç geçirilmeyen bir bayramõ hatõrlayan var mõ? Behçet Necatigil (1916- 1979) bir şiirinde der ki: “Neden bazı şeyleri pek ça- buk unuturuz? / Çünkü apar- tımanlar, o evlerin yerinde...” Şair bu günleri görebilseydi, şöyle de yazmaz mõydõ? “Ne- den her şeyi bütünüyle unut- tuk? Çünkü siteler, o mahal- lelerin yerinde...” Örneğin siz hiç adõ “İngiliz- ce” olan mahalle duydunuz mu? Ama neredeyse her “si- te”nin başõnda mutlaka yaban- cõbirisimvar... yadasizhiçgi- rişinde “şerif yıldızlı” özel polislerin, her yabancõyõ “suçlu” saya- rak insanõ çile- den çõkarttõğõ mahallegördü- nüz mü? Site- lerde ise orada oturanlarõn dõ- şõnda sanki herkes katil, cani, hõrsõz ve eşkõya! Mahallenin zengini de vardõ fakiride...hemdearkadaş,dost ve komşuydular; çocuklarõ ‘mahalle takımı’nda “birlik- te” oynarlardõ... Sitede ise en fakir bile “zengin görünmek” zorunda..herkes“seçkin”,her- kes havalarda; futbol takõmlarõ bile yok... Mahallede “halkın seçtiği” muhtar vardõr; aradõğõnda ya kahvede ya da “muhtarlık”ta- dõr. Sitede ise “patron”un ata- dõğõ“müdür”,“müdüriyet”te bulunur... Ya mahallenin “delisi”? Herkesinsevgilisi...Eminimsi- teye taşõnsa, “en akıllı” görü- nebilmek için daha da delirir; kahrolur... Sözün kõsasõ, eski bayramla- rõn şimdikilerden çok daha “bayram” olmasõnõn nedeni belli... önceleri, evlerinin yeri- ni apartmanlarõn almasõ; şimdi de mahallelerin yerini sitele- rin... Apartmanlar “kat mülkiye- ti yasası”yla başladõ; eski ev- lerin yap-satçõlar tarafõndan yõ- kõlõp“katkarşılığı”apartman- laştõrõlmasõyla yaygõnlaştõ; 80’lerdeki “imar artışları”yla da doruğa çõktõ... Siteleşmenin “salgın hasta- lık” gibi çoğalmasõ ise özellik- le TOKİ’nin şu son yõllardaki “ayrıcalıklı yaşam” projele- riyle sürüyor... O kadar ki, yan yana üç apartman “ayrı ayrı” olduklarõnda kimse yüz vermi- yor; ortak bir duvar içine alõna- rak siteleştirildiklerinde ise müşteri zorluğu çekilmiyor... ‘Gazi Ceran’ heykeli İşteböylesibirsüreçtebirha- ber, “mahalle kültürü”nün değerini yeniden anõmsatõver- di... İstanbul’un Maltepe ilçe- sindeki Yalı Mahallesi’ne, 17 yõldõr aralõksõz sokaklarõnõ sü- püren temizlik işçisi Gazi Ce- ran’õn heykeli dikildi. Kanat Atkaya, hem mahalleye hem de heykeli diken esnafa haklõ olarak öylesine sevdalanmõş ki “Hişt, Yalı Mahallesi, İyi misiniz?” baş- lõklõ yazõsõnõ kaçõrdõnõzsa mutlaka oku- malõsõnõz... (Hürriyet-8 Kasõm 2009) Belediye, Beş Çeşmeler Meydanı’nda- ki “soyut” heykeli kaldõrõnca “heykel- siz”liği kabullenemeyen esnaf heykeltõraş Güner Yener’e başvurur...Mahallehalkõnada- nõşõlarak alõnan kararla, 92’den beri işini ciddiyetle yapan emektarõn heykeli Cumhuriyet Bayramõ’na yetiştirilir... “Mahalle” işte budur... Site- de ise oraya emek verenlerin heykelini dikmek bir yana, ça- lõşma saatleri dõşõnda bahçede gezinmelerine bile izin veril- mez... Gazi Ceran demiş ki: “Üze- rimdeki tulumdan hep onur duydum. Çocuğumu bu işten kazandığım parayla okut- tum. Şubatta emekli olaca- ğımamagünlerimyinebura- da geçecek.” Sözü yine Necatigil’e bõra- kalõm. “Eski Sokak” şiirinde diyor ki: “Küçük ahşap bir dizi evler- di / On yıl önce o sokak. / Son- ra geniş caddelere çıktık / Apartman... sizden uzak...” Bu şiire konu olan Camgöz Sokağı’nõnadõ1987’denbuya- na şairin adõnõ taşõyor. Tatili İs- tanbul’dageçirenleriçiniştebir bayram gezisi önerisi: Önce Beşiktaş’taki Behçet Necatigil Sokağõ’nõziyaretedin,sonrada Maltepe’deki Gazi Ceran hey- keline bir buket çiçek koyun... ekinci@cumhuriyet.com.tr SAYFA CUMHURİYET 29 KASIM 2009 PAZAR 14 Danıştay, imam hatiplilere ayrıcalık tanımamış. AKP de Danıştay’ı tanımaz, olur biter! Tarık Emre: “Libya diktatörü Kaddafi methiyeler düzdüğü Recep’i uğurlarken ‘Maşallah’ niyetine koca bir altın takmadı ya, yazıklar olsun!” Epik Işık İşgüden: “Washington Post, Recep’i epik olarak nitelemiş. Epik, destansal olduğuna göre, Amerikalılar Ergenekon’a gönderme yapmış!” Devam Sıtkı Ergüney: “AKP’de açılım bitmez. Madem demokratik açılım tutmadı, kaldığımız yerden teokratik açılıma devam!” YağmurDeniz Domuz gribinin dini ve bilimsel yanı! DİNCİ gazete Vakit’te dincilerin feriştahı Abdurrahman Dilipak, domuz gribi üzerine fetva vermiş. Domuz gribi aşısı içinde domuz virüsü genlerinin bulunmasının, domuzu haram sayan Müslüman ve Musevilerin domuz gribi aşısı olmalarının caiz mi, haram mı olduğu sorusunu gündeme getirdiği yazmış. Aşının haram olduğunun işaretini de “virüsün, ısrarla içinde domuz geçmeyen terimlerle isimlendirilmek istenmesi”nde bulmuş! Abdurrahman’ın yazısı bize şu gerçeği gösteriyor: İslam âleminin son halife adayı civan padişahı Fatih Sultan Recep, aşı yaptırmayarak kendisini ve haremini domuzdan, genlerinden uzak tutmaktadır! Gelelim, konunun bilimsel yanına! Domuz gribine karşı hap şeklinde bir ilaç var; adını herkes biliyor. Kuş gribinde de kullanılmıştı. Recep Akdağ’ın Sağlık Bakanlığı, kuş gribinde bu ilaçtan epey fazla ithal etmiş olmalı. İlaç kutusunun üzerine “Sağlık Bakanlığı’na aittir, satılamaz” damgası vurulmuş. Kutunun kapağında ilacın Temmuz 2005’te üretildiği, Temmuz 2009’a kadar kullanılabileceği yazıyor. Fakat kapağa sonradan bir bant yapıştırılmış, kırmızı harflerle “10 Ekim 2008 tarih ve 61544 sayılı Sağlık Bakanlığı oluru ile raf ömrü 7 yıla çıkarılmıştır” yazıyor. Dincinin bilimselliği ancak bu kadar olur! Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” ERGENEKON dalgasının müneccimleri, işbirlikçi sahte demokratlar, dinciler Mustafa Balbay’ın “günlükleri” medyaya servis edildiğinde zil takıp oynayarak Balbay’ı “darbeci” diye yerden yere vurmuştu. Silivri Toplama Kampı’nda yaklaşık dokuz ay sonra yargıç karşısına çıktığında Balbay, “Ben buradayım, Özden Örnek nerede” diye sorunca işbirlikçi sahte demokratlar bir anda Balbay’ın peşine takıldılar. Sazan demokratlar da hemen atladılar, “Zaten, Deniz Kuvvetleri eski komutanı Örnek’in darbe planlarını kendi bilgisayarında yazdığı resmi raporlarla kesinleşmişti” dediler. Peki nerede bu rapor? Nerede olacak, Taraf gazetesinin manşetinde! Nasıl bir “rapor” olduğunu da açıklayalım: Darbe günlüklerini Nokta dergisinde yayımladıktan sonra Taraf gazetesine geçen Alper Görmüş, Ergenekon ikincil savcısı Zekeriya Öz’le yürüttüğü “teşriki mesai” yani işbirliği sonunda bir açıklama yaptı. Mealen “Günlüklerin Örnek’in bilgisayarından çıktığı yolunda polisten rapor verildiğini bana söylediler” dedi. Bu açıklama sadece ve sadece Taraf gazetesinin manşetinde yer aldı ve o günden beri “doğru” kabul edildi. Oysa ortada ne rapor var ne mapor! Aksini iddia edenlere çağrı, raporu gösterin de ıslak mı kuru mu bir bakalım! Yine işbirlikçilerin, dincilerin ve Kürtçülerin Dersim İsyanı münasebetiyle dört elle sarıldıkları bir “sesli belge” var. İhsan Sabri Çağlayangil, anılarını anlatırken Dersim için “Ordu zehirli gaz kullandı mağaraların kapısının içinden. Bunları fare gibi zehirledi. 7’den 70’e Dersim Kürtlerini kestiler” falan diyor. Bu “sesli belge” de Taraf gazetesinde yayımlandı. Bir de kaynağı belli olmayan Almanya kaynaklı bir internet sitesinde. Ankara’daki arkadaşımız Işık Kansu, ortaya çıkarttı ki Çağlayangil yıllar önce anılarını gazeteci Tanju Cılızoğlu’na ses kayıt cihazı olmadan anlatmış ve Dersim’den hiç söz etmemiş! Sonuç, Taraf’ın ıslak, kuru veya sesli her türlü belgesi sahte! Fakat bir gerçek var, “odatv.com” haber sitesi belgeleriyle ortaya çıkarttı: Paramız yok diye ağlayan Taraf gazetesinin patronları geçen temmuz ayında 3 milyon sermayeli yeni bir şirket kurmuş. Taraf’ın internet sitesinin sinyalleri Amerika sümüklü ile bağlantılı bir şirkete ve künyesindeki kimi adresler de birçok dinciye çıkıyormuş! Kılavuzu Taraf olanın... Taraf’ın kılavuzluğu SESSİZ SEDASIZ (!) KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com Maşallah Mahalleliler… BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ İşitmeyi incele- yen bilim dalõ. 2/ Kafeince zengin ve çok değerli bir kah- ve cinsi... Briçte, atõlan bir kâğõtla eşi- ne oynamasõnõ iste- diği kâğõdõ belirt- me. 3/ Karõşõk ren- kli... İşçi. 4/ Kalsi- yum elementinin simgesi... Miloş Forman’õn, “Bõrak Güneş İçeri Girsin” adõy- la da bilinen filmi. 5/ Pay- lama... Yalõn, gösterişsiz. 6/ Bedenin belden aşağõ bölümlerini yõkamakta kul- lanõlan tuvalet aracõ... Du- man lekesi. 7/ Esasla, te- melle ilgili olan... 1960’lõ yõllarda Jamaika’da do- ğan ve daha sonra reg- gae’ye dönüşen müzik tü- rü. 8/ Pokerde, birbirini izleyen ayrõ renkten beş karta ve- rilen ad... Sürekli. 9/ Dişlerin oluşum ve sõralanõş bozuk- luklarõyla uğraşan bilim dalõ. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Asma kütüğü... Yankõ. 2/ Kesilmiş sütten yapõlan çö- kelek... Baş. 3/ Türk müziğinde “usul” anlamõnda kulla- nõlan sözcük... Bolu ilinde turistik bir göl. 4/ Şaşma belirten bir ünlem... “Kazayağı” da denilen ve çaprazlama yapõ- lan teyel. 5/ Bir haber ajansõnõn kõsa yazõlõşõ... Çin müzi- ğine özgü bir tür flüt. 6/ Dokunma duyusu... Bir nota. 7/ Müzikli tiyatro yapõtõ... Unvan. 8/ Saydam ve pelte kõva- mõnda madde... Mağaralarõn tabanõnda, yukarõdan damlayan kireçli sularõn katõlaşmasõyla oluşan kolonlardan her biri. 9/ Bir bağlaç... “İsimler” anlamõnda eski sözcük. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 C E L L A B E A E G O Ş E L E K N E M R U T M A B B A R A B A T İ K A M E E R Y U R A E L E M E R Z E B U İ A T A S A G U N E Ş E N T A N K 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU DemokrasiveDemokratlar Ülkemizin “mümbit” topraklarında dünya nimetlerinin bin bir türünün yanı sıra demokratlar da yetişiyor. Hiç kuşku yok ki Cumhuriyet tarihimizin ilk önemli demokratı merhum Adnan Menderes’tir. Ne var ki demokratlığının altında ezildikçe ezilmiş, sonunda kurtuluşu, kendisine muhalif kim varsa içeri tıkma yetkisiyle donanmış ve onu acı sona götürme yolunda belirleyici bir adım olan TBMM Tahkikat Encümeni’ni kurmakta görmüştür. Menderes’in takipçisi Süleyman Demirel Isparta, İslamköy’ün verimli topraklarının ülkemize armağanı olan başka bir önemli demokrattır. TBMM’deki Türkiye İşçi Partisi milletvekilleri onun iktidarı döneminde onun partisinin milletvekilleri tarafından tekme tokat dövülmüşler, tabanca kabzalarıyla kafaları patlatılmıştır. Devrimci gençler köşe başlarında kurulan faşist pusulara düşürülüp canlarını yitirirken, “Bana milliyetçiler cinayet işliyorlar dedirtemezsiniz!” sözleri de yakın tarihimizin bu önemli demokratına aittir. Turgut Özal da demokratlığıyla ün yapmış bir devlet adamıdır. 12 Eylül askeri diktatörlüğünün kapatılan CHP, AP ve öbür partilerin politikacılarına koyduğu siyaset yasağının kaldırılmaması için elinden geleni yapmış, arkadaşlarıyla birlikte alanlarda kurulan kürsülerde halkın karşısına üzerinde “Hayır!” yazan tişörtlerle çıkmıştır. Arada, demokrasiyi koruma adına eşkıya çetelerine sahip çıkan, “Bu vatan için kurşun atan da, kurşun yiyen de şereflidir!” türünden vecizelerin sahibi Tansu Çiller gibi demokratlar da vardır. Demokratlık yarışında tüm bu politikacıları geride bırakan tek politikacı ise Recep Tayyip Erdoğan’dır. Kendisi “muhalefetsiz demokrasi”, “grevsiz sendikacılık”, “hukuksuz hukuk”, “suskun medya” gibi Türkiye’ye özgü uygulamaların en kararlı savunucusudur. Yedi yıllık iktidarı boyunca siyasal ve toplumsal muhalefete, işçi ve memur eylemlerine, karşıt medyaya tahammülsüzlüğün sayısız örneğini vermiştir. Kendi ifadesiyle “Er, gene kon!” davasının savcısıdır, dolayısıyla “Örnek Paşa dışarıdayken Mustafa Balbay neden 9 aydır içeride?” sorusunun da birinci derecede muhatabıdır. Dilerseniz bu sıralamaya muhalefet partilerinden politikacıları da katabilirsiniz. Türkiye çok partili rejime 1946 yılında geçmiş, toplumumuz da demokrasiyi demokratlıkları kendilerinden menkul bu politikacılardan öğrenmiştir. Ne var ki öğrendikleri, yalnızca seçim zamanı sandık başına gitmek ve oyunu kullanmakla sınırlıdır. Oysa demokrasi siyasal bir yöntem, demokratlık da siyasal bir davranış türü olmanın ötesinde kişinin içselleştirdiği ve içselleştirdiği ölçüde tüm davranışlarına yansıttığı bir bilinç, düşünce ve duygu bütünüdür. Bir yaşam biçimidir. Bugün TBMM’de bulunanlar gibi TBMM dışındaki siyasal örgütlenmelerin de yönetici kadrolarına alıcı gözle baktığımızda demokrasiyi içselleştirdiğini söyleyebileceğimiz kaç politikacı görüyoruz? Sayıları bir elin parmakları kadar bile değildir. Eğer durum böyleyse o zaman bir de kendimize dönüp bakmamız gerekmez mi? Sonuçta onlar bizim seçtiğimiz, bir başka deyişle düşünce ve davranışlarını kendimize yakın bulduğumuz, siyaset arenasında bizi yansıtacaklarına inandığımız insanlardır. Demokratlık yaşam boyu süren bir süreçtir. Aile içinde başlar; okulda, kışlada, çalışma hayatında, sosyal ortamda sürer. Kendimize, “Bu yaşam aşamalarından hangisinde dört dörtlük bir demokrasiye tanık olduk?” sorusunu sorduğumuzda alacağımız yanıt, gerçekçi olduğu ölçüde olumsuz olacaktır. Bir ülkenin demokratikleşmesi insanlarının demokratlıkları ölçüsünde başarılı olur. Yoksa daha ilk adımda çuvallanılır ki şu sıralarda yaşananlar da bundan başka bir şey değildir. dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com HARBİ SEMİH POROY
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear