Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
GEÇMİŞTEN
GELECEĞE
ORHAN ERİNÇ
Demokrasi Öksesi...
Politikaya aklımın yatmadığını daha önce de
açıkça itiraf etmiştim.
Son günlerde gündemin ağırlıklı konularından
biri de Dersim, ona bağlı olarak da Aleviler
oldu.
Uğur Mumcu yaşıyor olsaydı kulaklarını
çınlatacaktım ama şimdi zorunlu olarak
sevgiyle anıyorum.
Çünkü ortalıkta dolaşan ve güçlendirilmesine
çalışılan girişimler bir yanıyla Uğur’un
saptamasına uyum gösterir gibi.
“Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak!”
Zira çarpıtılmış bilgileri denetlemeden
kullanmak giderek moda olmaya başladı.
10 Kasım’da Türkiye Büyük Millet
Meclisi’nde Cumhuriyet Halk Partisi adına
konuşan Onur Öymen’in söylediklerini birkaç
kez okudum.
Kendimi çok zorlamama karşın bazı
çevrelerin vardığı sonuca ulaşamadım.
Sanki Dersim’de hiç ayaklanma olmamış ve
askerler durduk yerde Alevilere saldırmış
havasını yaratabilmeyi özellikle alkışlamak
gerek! Tüm Alevileri soruna ortak etme
çabalarının yer yer olumlu sonuç vermekte
oluşu da bir başka önemli başarı!
Oda komşum Deniz Som, Dersim’deki
isyanla ilgili sayısal bilgileri salı günü köşesinde
yazdı.
Değerli meslektaşım Mine G. Kırıkkanat da
18 Kasım’da (Vatan) köşesinde “Dersimiz
Dersim” başlıklı yazısında olanları şöyle
özetliyor:
“Aleviler Kürt, Kürtler Alevi olabilir. Ama 1937
Dersim isyanı Alevi değil Kürtçü bir isyandır. Bu
tanımın payandası da bölgede Tunceli
vilayetinin kurulması (1935) ve derebeylik
düzenini değiştirmek isteyen devletin ağırlığını
arttırmasından otoritesi zarar gören aşiret
reisliği, beyliği, ağalığı ve şeyhliğidir. İsyanın
altında Hatay’ı yitirmek istemeyen Fransa’nın
da parmağı vardır. Daha önce Ağrı isyanını
çıkaran Ermeni Hoybun örgütü ve biri İzzetin
diye bilinen ajanlar aracılığıyla kışkırtılan aşiret
reislerinin isyandan önce toplanıp devlete
verdikleri ültimatom zaten bu gerçeğin kanıtıdır:
Hükümete ‘Bu diyara karakol yapmayacaksın.
Kaza, nahiye merkezleri kurmayacaksın, köprü
ve yol yapmayacak, silahlarımıza
dokunmayacaksın. Vergilerimizi önceden
olduğu gibi pazarlık usulü vereceğiz’
buyurmuştur Kürt aşiret reisleri. Hemen
ardından da 21 Mart 1937’deki Harçik Deresi
üzerindeki ahşap köprüyü yakıp, Pah
nahiyesindeki karakolları basarak isyanı
başatmışlardır.”
........
“Benim babam, gencecik bir irtibat subayı
olarak katıldı bu isyanın bastırılmasına ve
hayatını devlet saflarında çarpışan bir Kürt
asker kurtardı!
Cumhuriyet Hükümeti’nin ‘Tunceli tedip
harekâtı’nda yaptığı ve tartışılması gereken
büyük hata, 4 Mart 1937’de aldığı gizli bir
kararla, ordudan isyanın örnek olacak bir
şiddetle bastırılmasını istemesidir. Dersim’de
ayaklanmaya orantısız, gaddarlık ölçüsünde bir
şiddet kullanılmıştır ve benim babam, irtibatla
görevli olduğu için kimseyi öldürmek zorunda
kalmadığı bu savaşta gördüklerini, ağlatmadan
anlatamadı hiç.”
Görülüyor ki Öymen’in talihsizliği,
konuşmasını Adalet ve Kalkınma Partisi’nin
açılımının tersine dönmekte olduğu izlemini
doğuran bir süreçte yapmış olmasıdır.
Demokrasiyi ökse olarak kullanma
becerisinde uzman olanların da konuşmayı
isyancı Kürtler yerine Alevi Kürtlere yönelterek
kafaları karıştırmayı bir kere daha
başarmalarıdır. İşin tuhaf tarafı ise bu ökseye
yakalanmak için neredeyse hazırda
bekleyenlerin varlığıdır.
İyimserliği yitirmeyelim ve sağduyunun yok
olmadığını umalım.
Düzeltme ve Özür: “Buruk Günler” başlıklı
yazıda (23 Kasım) 1 Kasım 1928 ve 24 Kasım
1928 tarihlerinin yılını 1924 olarak yazmışım.
Okurlarımın uyarısıyla farkına vardığım yanlışlığı
düzeltir, özür dilerim.
oerinc@cumhuriyet.com.tr
CMYB
C M Y B
GÖRÜŞ
ATİLLA ÖZSEVER
Memur Grevi:
Gerçek Gündem
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu
(KESK) ve Türkiye Kamu-Sen’in öncülük ettiği bir
günlük iş bırakma eylemi, uzun bir aradan sonra
ses getiren bir eylem niteliğini taşıyordu. Memur-
Sen’in dışında diğer tüm kamu emekçileri
sendikaları eyleme katıldı, Türk-İş, DİSK, Türk
Tabipleri Birliği (TTB), Türk Mühendis ve Mimar
Odaları Birliği (TMMOB) gibi diğer emek ve
meslek örgütleri de eyleme destek verdi.
Bir günlük iş bırakma eyleminin esas amacı,
kamu çalışanlarının toplusözleşmeli grev hakkının
sağlanmasına yönelikti. 8 yıllık toplugörüşme
sürecinin bir anlamı olmadığı, son sözü
hükümetin söylemişliği nedeniyle mevcut
uygulamanın “göstermelik bir hak” olduğu
gerçeği hemen hemen tüm kesimlerce kabul
edildi. Toplusözleşme ve grev hakkı olmaksızın
sadece sendika hakkının yetersiz olduğu bir kez
daha ortaya çıktı.
Kuşkusuz bu eylem, kamu emekçilerine
toplusözleşme ve grev hakkının sağlanmasının
yanı sıra toplumun ezilen ve yoksul kesimlerinin
sorunlarını da gündeme getirmesi açısından
önem taşıyordu. Kamu emekçileri, kendi
sorunlarıyla toplumun sorunlarını birleştirerek bir
gündem yaratmak istediler. Bir günlük uyarı
grevinin talepleri arasında iş güvencesi, yeterli
ücret, herkese parasız eğitim ve sağlık hakkı,
işsizlik soruna çözüm için daha fazla kamu
yatırımı gibi talepler vardı. KESK Başkanı Sami
Evren, Beyazıt Meydanı’nda yaptığı konuşmada
kamu emekçileriyle toplumun yoksul ve işsiz
kesiminin ortak taleplerine vurgu yaparak, “İşten
atılanlar için sadaka değil yurttaşlık geliri talep
ediyoruz” dedi.
Bir günlük de olsa sahte gündem
maddelerinden toplumun gerçek gündemine
geçiş açısından bu eylemin önemli bir katkısı
oldu, denebilir. Tabii esas sorun, gerçek gündem
maddelerini sürekli hale getirebilmek ve topluma
benimsetmekte yatıyor. Burada sadece emek ve
meslek örgütlerine değil aynı zamanda siyasal
partilere de görev düşüyor. Toplumun gerçek
sorunlarını ortaya koymak ve bunun için çaba
harcamak onların da görevleri arasında
bulunuyor.
Bu uyarı eylemi, bir başlangıç olarak umut
vadediyor. Ancak hem toplumun genel desteğini
sağlamak hem de eylemi bizzat düzenleyen
örgütlerin öncelikle kendi kitlelerini seferber
ederek harekete katması adına önem kazanıyor.
Türkiye Kamu-Sen üyelerinin de bu eyleme
katılmasını ayrıca önemsemek gerekiyor. Hem
eylemin yaygınlığı, memurların birlikteliği, hem de
meşruluğu açısından bu önemli bir gösterge
olmuştur.
KESK Başkanı Sami Evren’in işaret ettiği gibi
bu eylemin, ‘1989 Bahar Eylemleri’, gibi bir
sonuca ulaşmasını iktidara hatırlatmak gerekiyor.
Bilindiği gibi ‘1989 Bahar eEylemleri’ sonrasında
hem işçi sınıfı 12 Eylül darbesiyle kaybettiklerini
bir ölçüde geri almış hem de daha sonra yapılan
seçimlerde ANAP (Özal) iktidardan düşmüştü.
Böyle bir sonuca ulaşabilmek için emek
mücadelesinin demokrasi ve siyasal
mücadeleyle birleşmesi gerekiyor.
AKP eylemi hazmedemedi
Yüz binlerce memurun iş bõraktõğõ grevde polis eylemci-
lere müdühale etti p. Polisin gaz bombasõ ile müdühale
ettiği Ankara Ziya Gökalp Caddesi’ndeki eylemlerde ara-
larõnda SES Ankara Şube Başkanõ İbrahim Kara’nõn da
bulunduğu bazõ kamu emekçilerinin yaralandõğõ öğrenildi.
Ankara Garõ’nda trenleri çalõştõrmayarak grevi uygula-
yan demiryolu çalõşanlarõyla polis arasõnda arbede çõk-
tõ. Ayrõca, ellerinde ÖDP, Öğrenci Kollektifleri ve Sos-
yalist Partili bir grup arasõnda da arbede yaşandõ. Balõ-
kesir Garõ’nda da Mavi Tren’in kalkõşõnõ engellemek için
raylarõn üzerine inen 5 sendikacõ gözaltõna alõndõ.
İÜ’ye grev pankartı
Eğitim-Sen’e üye bir
grup öğretim üyesi ise üni-
versitenin giriş kapõsõna
“Bu işyerinde grev var”
yazõlõ siyah pankart astõ.
Başbakan Erdoğan’õn ser-
maye yanlõsõ politikalarõ iz-
leyerek Türkiye’de ekono-
mik kriz yaşanmasõna ne-
den olduğunu söyleyen Ev-
ren, özetle şunlarõ kaydetti:
“Kriz nedeniyle 1 mil-
yon 300 bin emekçi işini
kaybetti. Her ay 150 bin
emekçi işsiz kalıyor. 25
Kasım Grevi, yanlışlığı
defalarca kanıtlanmış po-
litikalarınızı terk etmeniz
için yapılan bir uyarıdır.
Sermaye yanlısı politika-
larınızı bırakıp, işsizlikle
mücadele etmeniz gerek-
tiğini size hatırlatmak
için bir uyarıdır 25 Ka-
sım Grevi. Bu grev herke-
se güvenceli bir iş ve in-
sanca yaşanacak bir ücret
talebini duyurmak için
bir uyarıdır. AKP, bu
grevi iyi değerlendirmeli-
dir. Bu grev dikkate alın-
mazsa kapsamlı mücade-
leye devam edeceğiz.”
AKP Genel Başkan Yardõmcõsõ Hü-
seyin Çelik, kamu çalõşanlarõnõn eylemini
eleştirerek “Vatandaşın günlük haya-
tını ıstıraba dönüştürme hakkına sa-
hip değiller. Trenlerin çalışmasını en-
gellemek, öğrencilerin okula gitmesi-
nin önüne engel teşkil etmek, kamu
sendikacılığı anlayışıyla bağdaşma-
maktadır” dedi. Çelik, memurlarõn ey-
lemiyle ilgili şu yorumu yaptõ:
“Bir sitemleri varsa bize yapabilirler,
nazları varsa bize yapabilirler, yapsın-
lar. Bu demokratik bir haktır. Elbette biz
onların hükümetiyiz, ancak kamu çalı-
şanları vatandaşın günlük hayatını ıstı-
raba dönüştürme hakkına sahip de-
ğildir. Trenleri durdurup orada in-
sanların yola devam etmelerini en-
gellemek, trenlerin çalışmasını engel-
lemek, sağlık kurumlarında vatan-
daşın sağlığının olumsuz etkilenmesi
için bazı girişimlerde bulunmak, öğ-
rencilerin okula gitmesinin önüne en-
gel teşkil etmek, kamu sendikacılığı an-
layışıyla bağdaşmamaktadır.”
‘Her türlü işlem yapılacak’
Sağlõk Bakanlõğõ, “uyarı grevine” ka-
tõlan sağlõk çalõşanlarõna gözdağõ verdi.
Bakanlõk, çok önemli ve olağanüstü bir
dönemde “Hak arayacağız” diye sağ-
lõk hizmetlerinin aksatõlmasõna müsa-
maha gösterilmesinin beklenemeyeceğini
savundu.
Sağlõk Bakanlõğõ’ndan yapõlan açõkla-
mada, “Sağlık hizmetlerinin sunumunda
aksaklıklara sebep olan ve insanımıza su-
nulan hizmetlerde özensiz davranan
personelimiz hakkında yine mevzuat ve
hukuk çerçevesinde her türlü işlemin ya-
pılacağının bilinmesini isteriz” denildi.
Zaman zaman yolcularla çalışanlar arasında gerginliğe yol
açmasına neden olsa da trenler uzunca bir süre sefer yapmadı.
Tren seferleri yapõlmadõ
Ülkenin dört bir yanõnda demir-
yollarõ seferleri yapõlmadõ. Devlet
Demiryollarõ Genel Müdürlüğü iş bõ-
rakan memurlarõ yolculara şikâyet et-
ti. Zaman zaman yolcularla başta ma-
kinistiler olmak üzere demiryolu ça-
lõşanlarõ arasõnda tartõşmalar çõkma-
sõna karşõn eylem başarõlõ oldu.
Arifiye Tren İstasyonu’nda gece
başlayan eylemde İstanbul yönünden
gelen 5 tren durduruldu, 5 saatlik
bekleyişin ardõndan trenlerin geçişine
izin verildi.
Sirkeci Garõ’nda tren seferleri dur-
du.Memurlarõn eylemine sanatçõ
Mustafa Alabora da destek verdi.
TCDD’de çalõşan işçiler, memur
konfederasyonlarõnõn aldõğõ bir gün-
lük uyarõ grevine destek amacõyla iş-
başõ yapmadõ. Bu nedenle Haydar-
paşa Garõ’ndan banliyö, anahat ve
bölgesel yolcu trenleri sefere çõk-
madõ.
Ankara Garõ’ndan da, gecikmeli
kalkan 2 YHT dõşõnda, trenler ve ban-
liyöler kalkmadõ. Saat 08.00’de ha-
reket etmesi gereken Boğaziçi Eks-
presi de “tren personelinin görev
kabul etmemesi nedeniyle” depo-
ya çekildi.
Bu arada, Ankara Ekspresi’nin
Eskişehir Garõ’na girmesinin ar-
dõndan Anadolu Ekspresi’nde yol-
cu olarak bulunan bir grup, trenin
makinisti Erol Sarõ’nõn çevresini sa-
rarak bir süreliğine alõkoydular. Gar
binasõ içinde ve çevresinde geniş
güvenlik önlemi alan polis makinist
Sarõ’yõ vatandaşlarõn arasõndan
kurtardõ.
DİSK destek verdi
EğitimciveSağlıkçılaralanıdoldurdu
İstanbul’da saat 13.00’te
Beyazõt Meydanõ’nda yapõlan
basõn açõklamasõ için Çapa ve
Sirkeci tarafõndan iki kol ha-
linde yürüyüş başladõ. Yürü-
yüşlere binlerce kişi katõlõrken
yürüyüş güzergâhõnda hal-
kõn yoğun desteği oldu.
Beyazõt Meydanõ yaklaşõk
20 bin emekçiyi ağõrlarken,
Eğitim-Sen binlerce kişilik
kortejiyle alanõn en kalabalõk
ve diri grubuydu. Grev önce-
si çeşitli bölgelerde okullarda
ve okullarõn bulunduğu ma-
hallelerde yapõlan aktif çalõş-
malar etkisini göstermiş gö-
rünüyordu.
Mitingde SES de kitlesel
örgütlerden biri olarak dikkat
çekti. Dev Sağlõk İş ve Tabip
Odasõ’nõn da katõlõmõyla sağ-
lõkçõlar mitingin en kalabalõk
ikinci kesimini oluşturdu.
Aksaray Meydanõ’nda KESK kortejini Tüm Belediye ve
Yerel Yönetim Emekçileri Sendikasõ’na (Tüm Bel-Sen)
bağlõ İETT ve İSKİ’de çalõşan belediye işçileri davul ve
zurnalarla karşõladõ. DİSK’liler ise Laleli’de marşlarla
KESK kortejine katõlõrken İstanbul Üniversitesi öğrenci-
leri de meşaleler yakarak emekçilere destek verdi.
Laleli tramvay istasyonunda grubun yürüyüşünün yönü-
nü değiştirmek isteyen polis ile KESK yöneticileri ara-
sõnda kõsa süreli gerginlik yaşandõ. Grubun yürüme ka-
rarõ almasõnõn ardõndan polis tramvay yolundan çekildi.
Yürüyüş boyunca Millet Caddesi trafiğinde aksamalar
yaşanõrken, tramvay bir süre tek yönlü olarak çalõştõ.
Yüz binlerce memurun bir günlük iş
bõraktõğõ günde, yurttaş kamu çalõşanõna tam
destek verdi. KESK grevin sorumlusunun
siyasi iktidar olduğunu açõkladõ.
K
amu çalõşanlarõ, Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan’õn “eylem yasal değil” tehdidine bo-
yun eğmedi, 1 günlük uyarõ grevi İstanbul’da
hayatõ durdurdu. Trenler çalõşmadõ, tramvay seferleri dur-
du, trafikte konvoylar oluştu, yurttaşlar ise zorluk çek-
melerine karşõn alkõşlar ve kornalarla eyleme destek ver-
di. Başbakan Erdoğan’a “Yasadışı memurlar sokak-
ta”, “İşte eylem, işte sendika” sloganlarõyla seslenen
kamu çalõşanlarõ, marşlar ve şarkõlar söyleyerek halay
çekti. Emekçilere seslenen KESK Genel Başkanõ Sami
Evren ise emekçilerin talepleri karşõsõnda “duyarsız-
lık abidesi” gibi duran AKP iktidarõna seslenerek, Tür-
kiye’yi bu greve getirenin siyasi irade olduğunu vur-
guladõ. 25 Kasõm’õn, yanlõşlõğõ defalarca kanõtlanmõş po-
litikalarõn terk edilmesi için iktidara yapõlan bir uyarõ ol-
duğunu belirten Evren, Başbakan Erdoğan’õ “Burası ne
Libya, ne de sen Kaddafi’sin” sözleriyle eleştirdi.
KESK İstanbul Platformu öncülüğünde çoğunluğunu
Sağlõk ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikasõ (SES) ve
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikasõ (Eğitim-Sen) Türk-
İş İstanbul Şubeler Platformu üyelerinden oluşan bin-
lerce emekçi dün sabah saatlerinde Çapa Tõp Fakülte-
si önünde toplandõ.
“Herkese parasız eğitim ve sağlık için, sözleş-
meli değil kadrolu iş için, toplusözleşme ve grev
hakkı için, iş güvencesi için. 25 Kasım’da grev-
deyiz” yazõlõ pankart açan grup, “Sağlık hakkı sa-
tılamaz”, “Vur vur inlesin AKP dinlesin”, “İşçi
memur el ele genel greve”,“Hükümet şaşırma sab-
rımızı taşırma” sloganlarõ attõ.
YAZI VE FOTOĞRAFLAR: Kağan Sağnak, Serkan Yıldız, Hülya Keskin, Şehriban Kıraç, Deniz Tatarer, Murat Kışlalı, Necati Savaş, Ozan Yayman, Yusuf Baştuğ, Cemil Ciğerim, Mehmet Menekşe,
Mahmut Oral, Sergül Canıgür, Ahmet Şefik, Seyfettin Mete, Murat Uygun, Bekir Şahin, Akın Bodur, Selahattin Gökatalay, Abidin Yağmur, Selahattin Şahin, Savaş Kalkan, Faruk Kırtay.
Eylem nedeniyle trenler çalõşmadõ, tramvay seferleri durdu, trafikte konvoylar oluştu
Ve hayat durdu
26 KASIM 2009 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
EMEK 7emek@cumhuriyet.com.tr
Hüseyin Çelik hak arama eylemini hayatı ıstıraba dönüştürme olarak yorumladõ
AHMET ŞEFİK
TRABZON- Bir süre önce görev yeri
değiştirilen Basõn Yayõn ve Enformasyon
Trabzon İl Müdürü Özer Çağlayan, Trabzon
İdare Mahkemesi kararõyla göreve iade edilirken,
aynõ kurumda şube müdürü olarak çalõşan KESK-
Haber Sen İl Temsilcisi Nilüfer Akgün, merkeze
alõndõ. Akgün’ün görev yerinin değiştirilmesi
yeni bir parçalanõş trajedisine neden olacak.
KESK olayõ, üye ve yöneticileri üzerindeki
iktidar baskõsõnõn yeni bir örneği olarak
nitelendirdi. KESK Trabzon Dönem Sözcüsü
Recep Gülay, demokratikleşme vaatleriyle
işbaşõna gelen ve bütün siyasi çõkõşlarõnõ bu
eksende oluşturan AKP hükümetinin, KESK’e
bağlõ sendikalarõn üye ve yöneticilerine yönelik
baskõ, sürgün ve cezalandõrma politikalarõnõ
devreye soktuğunu söyledi.
Sendikacõya
sürgün
POLİS HER ZAMANKİ GİBİ MÜDAHALE ETTİ
atillaozsever@ttmail.com