24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 22 KASIM 2009 PAZAR 6 HABERLER BİLİM ve SİYASET ORHAN BURSALI İsme Bakın: Balbay İlginç bir durum: Mustafa’ya Mustafa değil de Balbay dediğimi fark ettim. Yani soyadını adı gibi kullanıyorum! Çevreme, arkadaşlarıma baktım onlar da Balbay diyor ve Balbay diye yazıyor! Geriye doğru kendimi yokladım, gazetedeki yayın toplantılarında da herkes ona Balbay diye sesleniyordu. Balbay dedi ki... Balbay bakar mısın... falan. Hey Balbay!.. Söyleyişteki keyfe bak! Soyadının çekiciliği müthiş adamın! Kendisine takılan Atatürk’ün adı “Mustafa”yı bile gölgede bırakıyor! Balbay neden hâlâ içeride? Şüphesiz, hepimiz biliyoruz: Cumhuriyetçilerin, dahası CHP’ye kadar uzanan geçmişin bütünüyle tasfiyesini amaçlayan, ABD destekli dinci-İslamcı “sivil darbe”nin bir gereği olarak içeride... Balbay gazeteci. Ergenekon savcılarının yönelttikleri suçlamalara bakıyorsunuz, keyfilik, dengesizlik, mantıksızlık, iç tutarsızlık uç noktalarda! Savcılık makamı ciddi bir yerdir! Bir insanı suçlarken bütünü üzerinde bir hukuk, adalet ve tutarlılık gösterilmelidir.. Hukuk çizgisinden ayrılırsanız, o zaman ideolojik ve siyasal bir yargılama forumu yaratırsınız... Terör örgütü üyesi... Devletin üst kademeleri arasında koordinasyon! Bakın bakın!!!! Ve daha bir sürüsü! Balbay iddianamedeki suçlamaları 15 kalemde tasnif ediyor! Baktım, hepsini teker teker ele aldı ve gerektiği gibi de yanıtladı! Mustafa, gazetecilik faaliyetine laf edilmesine, bu etkinliklerinin “terör faaliyeti” olarak nitelendirilmesine müthiş sinirli. Bir gazetecilik meslek dersi gibiydi savunması... 10 yıl içinde tuttuğu görüşme notlarının, üstelik bilgisayarından tamamen sildiği gazetecilik etkinliklerinin birbirine eklenerek “Balbay’ın günlüğü” (*) olarak piyasaya sürülmesi ve darbe günlüğü olarak tefrika edilmesi, hukuk açısından yenilir yutulur ve kabul edilebilir bir lokma değildir! Balbay’ın en büyük isyanı buna! Hepimizin! Bu savunmayı iddianame makamının anlaması zor! Çünkü hazırlayıcılar onlar... Merak ediyorum, bunu inanarak mı hazırladılar, yoksa kendilerine bu görev verildiği için iddianameyi böyle hazırlamak zorunda mı kaldılar? Yanıtım yok, çünkü hiçbirinin hukuki liyakatını bilmem... Ancak yaşanılan süreçteki hukuki zayıflık ve kırılganlık nedeniyle, bu konuda sicillerine iyi bir hukuk notu düşülmediği söylenebilir. Ama mahkeme farklı. Öyle olduğuna inanıyorum. Yargılamayı izliyorum: Görüntü nesnel! Tarafsızlığı gerektiren her şey var sanki. En sonunda, karşımda bir mahkeme var! Yargıçlar heyeti ve onlarla aynı düzeyde/yükseltide bir savcılık makamı! (**) İddia orada, savunma orada, yargıçlar orada! Yargıçlar iki tarafı dinliyor, bunları teraziye koyacaklar, dosyaya bakacaklar... Benim hukuk vicdanım, Balbay’ın “içeri atılması”nı bir türlü kaldıramadığı gibi, onu çoktan serbest bile bıraktı! (*) Balbay’ın savunmasının ilk gününde özellikle Ankara’daki arkadaşlarını gözüm aradı. Çünkü “yakın mesai”de bulundukları meslektaşlarının savunması başlamıştı ve salonda “haber” vardı! Ama hiçbiri yoktu! (Gazetecilik) Vicdanları rahat mı? Gözlerim Ahmet Hakan’ı da aradı! Balbay’ın “Günlüğü” olarak ortaya atılan yemi manşetlere çıkaran gazetelerin, savunmaya da en azından ilk sayfalarından önemli yer vermeyen yayın yönetmenlerinin vicdanları rahat mı?! Yoksa vicdanlarını “siyasete” sattılar mı? Bu işin tezgâhlanmasında büyük payı olan dinci-yandaş kirliliğini büyük bir anlayışla karşılıyorum! Onlar, savunmadan bile Balbay aleyhine manşetler üretme başarısı göstererek çok daha özel, burada isimlendirmeyeceğim bir madalyayı göğüslerine taktılar! (**) Yoksa savcılık kürsüsünün yükseltisi, yargıçların bulunduğu yerden biraz daha yüksek miydi!? Oturduğum yerden öyle gördüm. Ama bir perspektif yanılması olabilir! Birileri bunu ölçmeli, eğer birkaç santim fark varsa, işin içinde hurafeler var demektir! Savcılık makamı, sanık ve avukatlarıyla aynı düzeye indirilmeli. Hukuken de... çünkü savcılığın bir “kutsallığı” bulunmuyor. Adalet dağıtan makam yargıçlar! Savcılık makamı, adeta bir Demokles’in kılıcı gibi adalet, hak, hukuk üzerinde sallanıp duruyordu mahkeme salonunda sanki... obursali@cumhuriyet.com.tr Şehit Aileleri Derneği Başkanõ Güner, PKK’lilere tören düzenlenmesini siyasi baskõ olarak değerlendirdi ‘Açõlõm ayrõmcõ bir yaklaşõm’MELTEM YILMAZ Şehit Aileleri Derneği Başkanõ Mehmet Güner, “Bizler şehit aileleri olarak açılıma karşı değiliz ancak bu açılımın ‘bölgesel, ekonomik bir açõlõm’ olma özel- liği göstermesini istiyoruz. Halihazır- daki Kürt açılımı, tüm Kürtleri PKK adı altında genelleyen, ayrımcı ve teh- likeli bir yaklaşım” diye konuştu. PKK’liler için tören düzenlenirken şe- hit ailelerinin ellerinden Türk bayrakla- rõnõn alõnmasõnõn, şehit ailelerine yönelik siyasi baskõ olduğu imajõ yarattõğõnõ ifa- de eden Güner, bu tür baskõlara boyun eğ- meyeceklerini söyledi. 1994 yõlõnda yol kontrolünde PKK’lilerle girdiği çatõşma sonucunda yaşamõnõ yitiren Necaettin Güner’in oğlu, Şehit Aileleri Derne- ği’nin 10 yõldõr başkanlõğõnõ yapan Meh- met Güner, Kürt açõlõm süreci ile bu sü- reçte şehit ailelerinin eylemleri sõrasõnda maruz kaldõklarõ uygulamalara ilişkin görüşlerini anlattõ. Güner, “Bugün 3-5 tane insan geldi di- ye tüm PKK teslim olmuş gibi bir imaj yaratılıyor. Hiçbir zaman açılıma karşı olmadık. Amaç Güneydoğu in- sanını kalkındırmaksa, buradaki in- sanımızın yaşam şartlarını iyileştir- mek için, okul, su, yol, elektrik, fabri- ka için en başta biz elimizi taşın altına sokmaya hazırız. Karşı olduğumuz konu etnik kökenli bir tanımlamadır. Hükümetin halihazırdaki yaklaşımı samimi değil, çünkü bünyesinde oy toplama stratejisi barındırıyor” dedi. ‘AKP bizi yok sayıyor’ Yaptõklarõ eylemlere yönelik Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’õn talimatõnõn ol- duğunu söyleyen Güner, “Eylemlerimi- zi izleyen kamuoyunda bize karşı siyasi bir baskı olduğu yönünde bir imaj oluştu ancak biz bu baskılara boyun eğ- meyeceğiz. Biz canımızı vermişiz ama bizi yok sayıyorsunuz. Bunu yanınıza bırakmayacağız. AKP iktidar olduğu günden bu yana şehit aileleri sosyal alanda da yok sayıldı. Biz şehit ailele- rinin devletten herhangi bir talebi ol- duğunda görmezden geliniyoruz. Ör- neğin kömür, gıda, iş gibi yardımlar ko- nusunda şehit ailelerine sıra geldiğin- de en yetkili isimler dahi ‘yetkimiz, büt- çemiz yok’ diyor. Ancak Diyarbakır’da devletin her türlü imkânı kullanılırken buna Başbakan da İçişleri Bakanı da göz yumuyor. Bu anlamda ayrıma uğ- ruyoruz. Bu tür uygulamalarla AKP büyük bir oy kaybına uğruyor, uğra- maya devam edecek de. Bu açılımdan önce hepimiz vatan sağ olsun diyorduk, artık demeyeceğiz” dedi. Mehmet Güner “Bugüne kadar devletin yaptõğõ yardõmlardan şehit aileleri faydalanamadõ. AKP iktidara geldiğinden bu yana şehit ailelerinin ihtiyaçlarõ görmezden gelindi” dedi. ‘Ayrımcılık baba evinde başlıyor’ İstanbul Haber Servisi - Elektrik Mühendis- leri Odasõ (EMO) tarafõndan bu yõl ilk kez düzen- lenen “TMMOB Kadõn Mühendis, Mimar ve Şe- hir Plancõ Kurultayõ” dün Yõldõz Teknik Üniversi- tesi Oditoryumu’nda başladõ. Kurultay’da konu- şan TMMOB’un tek kadõn Yönetim Kurulu üyesi Gülay Odabaş, kadõna yapõlan baskõlarõn baba evinde başladõğõnõ belirterek “İş hayatõnda da farklõ tavõrlarla karşõlaşõyoruz. Mühendis ve mi- mar bile olsa kadõnlar eziliyor” dedi. ‘Kaldırım açılımı istiyoruz’ İstanbul Haber Servisi - Görme Özürlüler Derneği ve Engelsiz Erişim Grubu tarafõndan oluşturulan “Özgürlüğün Ritmi Beyaz Baston Grubu”nun, “Kaldõrõm açõlõmõ” sloganõyla başlat- tõğõ eylemlerin ikincisi Kadõköy’de düzenlendi. Başlarõnda, kaldõrõmlardaki engellere çarpmalarõ- nõ simgeleyen bandajlar bulunan görme engelliler Haldun Taner Tiyatrosu önünde toplanarak yürü- yüş düzenledi. Engelliler, “Kaldõrõm açõlõmõ isti- yoruz”, “Kaldõrõmdaki mantar medeniyeti tartar”, “2012’ye 3 var yetkililer nerede”, “Bizi fark et arabayõ doğru yere park et” yazõlõ dövizler taşõdõ.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear