28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 22 KASIM 2009 PAZAR ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Mustafa Balbay Savunmasını Yapıyor Bir değil, üç değil, beş değil, altmış, yetmiş değil… Tam 259 gün sonra Mustafa Balbay ilk kez mahkeme heyetinin karşısında, savunmasını yapıyor. Aylardır aleyhinde manşetlerden suçlamaları yapan yandaş medyanın manşetlerine şimdi de bakıyorum: Tısss. Birçok gazetede utangaç bir tavırla sadece “Aziz Nesin’lik” diye nitelenen durumu ele almış: Sabih Kanadoğlu yargının temiz olması gerektiğini söylerken, Özdemir Asaf’ın “Jüri” başlıklı şiirini okumuş: “Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu / Birinciliği beyaza verdiler”… Savcılar, Balbay’ın notlarındaki bu “Beyaz”ın kim olduğunu soruyorlardı… Gerçekten gülünç ötesi gülünç olan bu olay, “liberal- demokrat gazetecileri” mest etmiş, savunmada sadece buna yer vermişlerdi. Notlarının değiştirildiğine, yeniden yazıldığına vb. değil… Efendim? Medya etiği mi dediniz? Geçelim… Mustafa Balbay 259 gün sonra savunmasını yapıyor. Dokuz ay süren bir tutukluluk dönemi… Ceza önceden kesilmiş. Adalet çarkının dişlileri, ülkemde, önce cezayı kesiyor, o dişliler arasında insan, yetenek, emek öğütüyor, aileyi, un ufak ediyor, ondan sonra “adalete güvenimiz sonsuz” teraneleri eşliğinde yargılamayı sürdürüyor. Elbet bu söylediğim her “sanık” için söz konusu değil! Bu “göreceli” bir durum. Öyle “rölativite teorilerini” incelemeye, işin gerisinde bir “sır” aramaya da gerek yok. Bu söylediğim, iktidara “yakınlığınıza ya da uzaklığınıza”; iktidara karşı nerede durduğunuza, iktidarın “icraatın içinden” programlarına gösterdiğiniz tepkiye bağlı, buna göre göreceli bir durum. “Delilleri” değiştirmesi / karartması / yok etmesi söz konusu olmayan Balbay’ın niçin tutuklu yargılandığının nasıl bir açıklaması olabilir sorusuna hiç ama hiçbir yanıt bulamıyorum. Bulabilen var mı? Mustafa Balbay 259 gün sonra savunmasını yapıyor. Yani dokuz ay sonra… Dokuz ay, rahme düşen tohumun gelişip dünyaya geliş süresi. Dokuz ay sonunda doğuyor bebekler… Hatice Tuncer ve Özlem Güvemli’nin gazetemizde yayımlanan savunma haberlerinin ayrıntılarını okudukça doğmakta olan Balbay’ın yeni kitabını görür gibi oluyorum. Hiç kuşkum yok yakında çok değerli bir esere daha kavuşacağız. Balbay, kitaplarına bir yenisini katacak. Cumhuriyet Kitapları’na önerim: Bu savunmanın derhal kitaplaşması. Sadece bir savunma değil, aynı zamanda medyaya ders niteliğinde! Mustafa Balbay 259 gün sonra savunmasını yapıyor… Savunma ayrıntıları, onun adeta “imzası” haline gelen, sadece ona özgü üslubundan, Türkçe dilini kullanmaktan aldığı sonsuz keyiften, incelikli kelime oyunlarından, mizah duygusundan ve sabrından hiç ama hiçbir şey yitirmediğini ortaya koyuyor. Gücünden, doğru bildiklerinden de hiç ama hiçbir şeyin eksilmediğini de ortaya koyuyor! “İddianame” - İdamname…“Tır tutmak”la tırlatmak fiili… “Burası dar be” sözüyle darbe çarpısı… Sonunda bizler için sonsuz keyifli bir okuma olacak. Ama bir kez daha, yazarın ödediği, ödemekte olduğu bedel çok ağır! Dayan Mustafa Balbay dayan! Dayan kardeşim! Gazeteler yazdı: 113 bin 270 kişinin telefonu dinlenmiş. 12 bin 888 kişiye “dinledik, suç bulamadık” mektubu gönderilmiş. Aklıma takılan soru: Ya mektup almayanlar? 110 bin küsur insan suçlu mu bulundu? Yoksa 110 bin kişi dinlenilmeye devam mı ediyor? Türkiye’nin önemli bir resim koleksiyoncusunu, Nahit Kabakçı’yı yitirdik. Kızının adını taşıyan çok değerli “Hüma Kabakçı Koleksiyonu”, hem yurtiçinde hem de yurtdışında tanınıyor, biliniyor, ülke imajına olumlu katkıda bulunuyordu. Ailesine, yakınlarına, tüm sevenlerine başsağlığı diliyor, Allah’tan rahmet diliyorum. zeynep@zeyneporal.com ‘Tam zamanlõ koleksiyoner’ Kabakçõ’nõn projelerini, koleksiyonuna adõnõ verdiği kõzõ yürütecek Nahit Kabakçõ’nõn ardõndan... SEVİL DOLMACI Nahit Kabakçı, kendi deyimiyle “misyoner ko- leksiyoner”, yaşamõnõ sa- nata adamõş, esprili, iyi niyetli, bazen de sivri dil- li biriydi. 60 yaşõndaydõ, son yirmi yõlõnda profes- yonel anlamda Türk re- sim sanatõnõn içindeydi. Bunu ömür boyu sürecek bir maraton olarak değer- lendiriyordu. Nitekim öy- le de oldu; 2010 için onay- lanmõş projeleri ve 2011’de yapõlmasõ planlanan ser- gilerin çalõşmalarõ için- deyken gittiği son Bakû se- yahatinde kalbi durdu. Kabakçõ, Almanya’da mühendislik eğitimi almõş, sanata olan ilgisi de üni- versite yõllarõnda Alman- ya’da başlamõştõ. En büyük pişmanlõğõ, o yõllarda 6 bin mark olan Salvador Dali’ye ait bir tabloyu üç kez alma kararõ ile galeri- ye gidip daha sonra vaz- geçmesiymiş. Bu olayõn iyi yanõ ise Kabakçõ’yõ ko- leksiyonculuğa yönlendir- miş olmasõ… “Tam zamanlı kolek- siyoner” Nahit Kabakçõ, dünyadaki sanat fuarlarõ- nõ, işbirliklerini ve sergi- leri yakõndan izlerdi. Bu- güne kadar hiçbir kurum ya da kuruluşun yapma- dõğõnõ yaparak Türk sana- tõnõ dünya müzelerine ta- şõmayõ/tanõtmayõ hedefli- yordu. Niyeti ilk olarak Avrupa’dan başlamak sonra da Amerika ve Uzakdoğu’ya giderek tüm dünyaya açõlmaktõ. Üç yõl önce tanõştõğõ Karl Ostahaus Müzesi Müdürü Dr. Tayfun Belgin ile bu amaca yönelik çalõşmala- ra başladõ. Küçük çekirdek kadro üç yõl sonunda Av- rupa’dan dört müzeyle an- laştõ ve 2010 sergileri ha- zõrlõklarõ başladõ. Ağustos ayõndan itibaren Türk re- sim sanatõ için de önemli olan bu projeyi herkesle paylaşmak istedi. 2010 İstanbul Avrupa Kültür Başkenti bağlantõ- lõ destek alamamasõ onu çok üzdü ve sivri dilli çõ- kõşlar yaptõ. Haklõydõ da bugüne kadar yapõlmõş en büyük projede yalnõz bõ- rakõlmõştõ. Her şeye karşõn yoluna devamda kararlõydõ, an- cak beklenmedik bir anda hayata veda etti. Koleksi- yonuna adõnõ verdiği kõzõ Hüma ise babasõnõn bu isteğini, cenaze töreni ön- cesi yaptõğõ açõklama ile yerine getireceğini açõkla- dõ ve projeye ara vermeden tam kadro aynõ yolda yü- rüyeceğini söyledi. ALPER TURGUT 4. Uluslararasõ Bursa İpek Yolu Film Festiva- li sona erdi ve ‘Altın Karagöz’ ödülleri sa- hiplerini buldu. İpek Yo- lu, gelenekselleşme yo- lunda geleceği parlak bir festival. Ancak daha yürünecek çok yol var. Uluslararasõ kategori- de en iyi film ödülünü kazanan, Arjantin, Uru- guay ve İtalya ortak ya- põmõ “Ressam” (The Artist) oldu. Başkanlõ- ğõnõ, İranlõ usta yönet- men Majid Majidi’nin üstlendiği jüri, tam isabet kaydetti. ‘Ressam’, bi- leğinin hakkõyla en iyi senaryo ödülünü de (An- dres Duprat) kucakladõ. “Uzak İhtimal” ile yõlõn en iyi erkek performan- sõna imza atan Nadir Sarıbacak yine boş geç- medi, ödüllerinin arasõ- na bir yenisini daha kat- tõ. En iyi kadõn oyuncu ödülünü ise “Frances- ca” filmindeki rolüyle adeta büyüleyen güzel aktris Monica Birla- deanu kaptõ. “Frances- ca”, en iyi yönetmen ödülünü de Bobby Pau- nescu’ya kazandõrõrken SİYAD ödülü de aynõ filme gitti. Yine bu kategoride jü- ri özel ödülü, festivale tekerlekli sandalyesiyle katõlan yönetmen Mirko Locatelli’nin ‘Kışın İlk Günü’ filmine verildi. ‘Orada ve Burada’ fil- minin Sõrp asõllõ kadõn oyuncusu Mirjana Ka- ranovic de ‘Jüri Özel Mansiyon Ödülü’nü kazandõ. Gelelim, ulusal uzun metraj kategorisine... ‘En İyi Film’ ödülünü, sekiz yõldõr Türkiye’de yaşayan ABD’li yönet- men Therone Patter- son’un, adõ ‘Bahtı Ka- ra’ ama şansõ açõk filmi kucakladõ. İlginçtir, ha- lihazõrda inşaata benze- yen yani bitmemiş gibi duran bu film, Türk si- nemasõ adõna daha çok çalõşmamõz gerektiğini bizlere fõsõldõyor. Doğaçlama çekilen ‘Bahtı Kara’nõn senar- yo ödülünü kazanmasõ ise biraz komik kaçtõ. İyi haberlerimiz de var. ‘Mommo-Kızkarde- şim’, mevcut 10 film arasõnda en iyilerden bi- riydi. Atalay Taşdi- ken’e en iyi yönetmen ödülünün verilmesi, ye- rinde bir karar oldu. ‘En İyi Kadın Oyuncu’ ödülünü, ‘Başka Dilde Aşk’ filmiyle Saadet Işıl Aksoy aldõ. Ak- soy’un performansõ orta karar idi ancak rakibi de yoktu ki... Erkek oyuncularõn en iyisi ise ‘Bahtı Kara’da harika bir iş çõkartan Re- ha Özcan oldu. ‘Mom- mo-Kızkardeşim’in mükemmel oynayan ço- cuk oyuncusu Elif Bül- bül de ‘Jüri Özel Ödü- lü’ kazandõ. SİYAD ödülü ise İlksen Başa- rır’õn, popüler sinemaya göz kõrpan ‘Başka Dil- de Aşk’ filmine verildi. ALTIN KARAGÖZ ÖDÜLLERİ SAHİPLERİNİ BULDU Bir ‘Ressam’ ve bir ‘Bahtı Kara’ Dünyadaki sanat fuarlarõnõ, işbirliklerini ve sergileri yakõndan izleyen koleksiyoner Nahit Kabakçõ, Türk sanatõnõ dünya müzelerine taşõmayõ ve tanõtmayõ hedefliyordu. Nahit Kabakçı koleksiyonuna adını verdiği kızı Hüma Kabakcı ile. Koleksiyondan Nejad Melih Devrim’in yapıtı. ‘Ressam’ filminden
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear