26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 22 KASIM 2009 PAZAR 16 PAZAR KONUĞU CMYB C M Y B Eski Adalet Bakanlarõndan, ÇYDD Genel Başkanõ Prof. Aysel Çelikel’den ciddi saptamalar ‘Hukuk ayaklar altõnda’ Ülke insanlarõnõn özel yaşamlarõna karõşmalar, beğenilmeyenlere yapõlan baskõnlar, telekulak skandallarõyla çalkalanõrken önceki Adalet Bakan- larõndan Prof. Dr. Aysel Çelikel’le konuşuyoruz. Prof. Dr. Türkan Saylan’õn vefatõndan sonra Çağdaş Yaşamõ Destekleme Derneği (ÇYDD) Başkanlõğõ’nõ üstlenen Prof. Çelikel, bütün yapõ- lanlarõ çok sert bir dille eleştiriyor. ÇYDD’ye ve Saylan’a yapõlanlara feveran ediyor. ÇYDD’den burslu binlerce öğrencinin dosyasõna el konulma- sõnõn Uluslararasõ Çocuk Haklarõ Sözleşmesi, İn- san Haklarõ Evrensel Beyannamesi ve Türkiye Cumhuriyeti yasalarõna aykõrõ olduğuna dikkat çe- kiyor. - ÇYDD olarak 20. kuruluş yılı nedeniyle bir kitap hazırladınız. Bu kitap neleri içeriyor? A.Ç. - Bu 20 yõl içinde derneğin kurucularõnda da değişiklikler oldu. Yeni üyeler bize katõldõ. Biz 20 yõl içinde ilk kurucular ve sonra derneği bugü- ne kadar getiren yönetim kurullarõ, şube başkanla- rõ hatõrlanmõş olsun, bu 20 yõllõk geçmişi ortaya koyalõm istedik. Daha doğrusu bu Türkan Ha- nõm’õn fikriydi. Derneğin kurulduğu yõllarda Ata- türk ilke ve devrimlerinin, laikliğin ve kadõn hak- larõnõn yavaş yavaş elimizden kaymakta olduğunu görüyorduk. Bu endişe ve korkuyla çoğunluğu kadõn olan bir grup öğretim üyesi ve aydõn kişi, bir dernek kurup Atatürk devrimlerini savunma kararõ aldõk. Bu savunma içinde birinci hareket noktasõ eğitimdi. Zaten tüzüğümüzde de eğitim maddesi vardõr. Derneğin kuruluş aşamasõnda ku- rucuydum ve o tarihte tüzüğünü de ben yazmõş- tõm. Beş yõl kadar da hem Prof. Dr. Aysel Ek- şi’yle, daha sonra da Prof. Dr. Türkan Saylan’la başkan yardõmcõlõğõnõ yürüttüm. 20. yõlõmõzda 17 kurucumuzu hatõrlayalõm istedik. Kitabõmõzda projeler, anõlar, yazõlar, fotoğraflar var. Türkan Hanõm bu kitaba çok önem veriyordu. Ama bildi- ğiniz gibi son aylar çok karõşõk geçti. Onun sağlõ- ğõnda kitap çõkarõlamadõ. Ben başkan olduktan sonra yayõmlanma aşamasõna geldi. Bir önsöz ya- zarak kuruluş günlerimizi hatõrlattõm. - Bu yazıyı yazarken neler hissettiniz? - Çok duygulandõm. Türkan Hanõm’õn hastalõğõ- nõn evrelerini düşündüm. Ardõndan tabi olduğu- muz hukuk, akõl dõşõ kaba muameleler gözümün önünden geçti. O dönemde Türkan Hanõm’õn sağ- lõk durumu zaten ağõrdõ. Bu kaba muameleler gali- ba sonunu getirdi. Ama tabii ki onun ilkeleri ve anõsõ hiçbir zaman ortadan kalkmadõ. Kendisinin ve derneğin maruz kaldõğõ bu beklenmeyen muamele karşõsõnda bir hukukçu ve derneğin kurucularõndan birisi olarak sessiz kalmam beklenemezdi. Türkan Hanõm ve diğer arkadaşlar benim tekrar yönetim kuruluna dönmemi ve genel başkanlõğõ üstlenmemi istedi- ler. Buna kayõtsõz kalamazdõm. Şu sõrada derneğin bana ihtiyacõ olduğuna inanõyorum. Çünkü sorun- larõmõz hukuk sorunu. Bunun dõşõnda başka soru- numuz yok. Bu sorun neden, nasõl doğdu? Hangi nedenlerle bizimle uğraştõlar? Bunu kavrayabil- mek kolay değil. Son yõllarda bazõ gazetelerde derneğimize ve Türkan Hanõm’a yönelik yalan yayõnlar, haksõz iftiralar giderek daha çok yayõm- lanõyordu. Dimdik ayaktayız - Misyonerlik yaptığı iddia edilmedi mi? Hatta annesinin Hıristiyan kimliği bile kullanılmak is- tendi... - Bunlarõn hiçbiri doğru değildi. Annesi Hõristi- yan olarak doğmuş olabilir. Ama sonradan Müslü- manlõğõ seçmişti. Çocuklarõna da Müslüman dini dersleri aldõrmõştõ. Tamamõyla aslõ olmayan, hak- sõz ithamlardõ. İnsan bunu nasõl yapabilir diye hâlâ şaşõrõyorum. Bu iddialar günün birinde Yargõ’nõn ve Emniyet’in de müdahalesiyle 13 Nisan’daki o olay ortaya çõktõ. ÇYDD’yi yakõndan tanõmasam, etkinliğini bilmesem, Türkan Hanõm’õ yakõndan tanõmasam, yüreğinin nasõl yurt ve insan sevgisiy- le dolu olduğunu bilmesem, “Acaba” diyebilir- dim. Ama böyle bir şey aklõmõn ucundan bile geç- medi. Bu nedenle de bu derneğin başkanõ olarak dernek dimdik ayakta durmalõdõr diye düşündüm ve görevi üstlendim. Oysa ben emekli olmuştum. Kitaplarõmõ yazõyordum. Ama bu çok kutsal bir görev. Vefa borcu. Bir de şöyle: Bu öyle bir der- nek ki yaptõğõnõz her güzel iş, eğitime verdiğiniz bütün destekler size mutluluk olarak geri dönüyor. Bir şey kaybetmediğiniz gibi hep kazanõyorsunuz. - Türkan Hanım’ın evinin ve derneğin genel merkezi ve 35 şubenin basılması, bilgisayarları- na, bütün evrakına el konulmasının ardından burs verdiğiniz öğrenciler fişlendi. Sorgulandı- lar, izlemeye alındılar. Sizce bundan amaç ney- di? - Ayrõca birçok yönetim kurulu üyesinin evleri de arandõ. Bu üyelerimiz üç-dört gün gözaltõnda tutuldular. Hatta bir arkadaşõmõz da tutuklandõ ve iki hafta hapiste kaldõ. Ayrõca gözaltõ şartlarõnõn da çok ağõr olduğunu belirtmem gerekiyor. Binlerce öğrencimizin dosyasõnõ almõşlardõ. Bu dosyalarõ altõ ay vermediler. İki hafta önce alabildik. Ağus- tos’ta bir haber yayõmlandõ. Emniyet’te dosyalar incelenmiş ve 15 bin öğrencinin dosyasõ kayda geçmiş. Bir kõsmõnõn da terör örgütüyle bağlantõlõ olduğu söylenmiş. Böyle bir durumu kabul etmem mümkün değildir. Bir kere genç insanlarõn terör örgütüne üye olmalarõ düşünülemez. Zaten o kõz çocuklarõ okula gidiyorlar. Her gün okul yönetimi onlarõ kontrol ediyor. Babalarõ, kardeşleri PKK’ye yakõnsa bu Kürt açõlõmlarõ yapõlõrken bizim çocuk- larõmõzõn üzerinde böyle bir iddia leke olarak kala- maz. Yapõlan bu iş bir nevi fişlemedir ve Çocuk Haklarõ Sözleşmesi, İnsan Haklarõ Sözleşmesi ve yasalarõmõza aykõrõdõr. Bu yõl ilköğretim ve üni- versite.. toplam 26 bin küsur öğrenciye burs ver- dik. Son 15 yõl içinde yaklaşõk 75 bin öğrenciye destek verdik. Bize katkõ sağlayan kuruluşlarõn içinde özellikle anmak istediğim Turkcell var. Turkcell her yõl 10 bin öğrenciye burs veriyor. Bunlarõn içinde Metro Grup, HSBC Bank, Türk Ekonomi Bankasõ, Garanti Bankasõ gibi ciddi ku- ruluşlarõn hepsi öğrencilerimize burs sağlõyor. Kendilerine minnet ve şükranlarõmõ sunuyorum. Amacımız eğitimle çağdaş insan - Eğitime bu kadar katkıda bulunan bu insan- lar cezalandırılmak mı istendi? - Bu toplumda kõzlarõnõ okula göndermek iste- meyen, onlarõn çocuk gelinler olarak altõndan kal- kamayacaklarõ yüklerin altõnda ezilmelerine yol açan bir anlayõş bulunuyor. Bu anlayõş politikacõ- lar tarafõndan görmezden gelindi. O nedenle de bu politikacõlardan zaten destek ve alkõş beklemiyor- duk. Ama bu kadar ölçüsüz bir aşağõlama ve der- neğin önünü kesmeyi hedefleyen hareketleri de beklemiyorduk. Ama amaç neydi diye sorarsanõz onu bilemeyeceğim. Çünkü derneğimizin amacõ; esas olarak fõrsat eşitsizliği nedeniyle eğitim göre- meyen kõzlarõmõzõn okullaşmasõnõ sağlamak; eği- timli, meslek sahibi bireyler olarak topluma ka- zandõrmak, onlara yeni bir yaşamõn kapõsõnõ açõp mutlu insanlar yetiştirmek. Bunu yaparken de tabii ki anayasamõzda bulunan Atatürk devrimleri ve onlarõn özü olan laikliğin de değerini ve anlamõnõ anlayacak insanlar yetiştirmek. Tüzüğümüz, “Eği- tim yoluyla çağdaş insan, çağdaş topluma ulaş- mak” diye yazar. Sanõyorum, devrimleri ve laikli- ği tam olarak anlamayan, onun özünü kavramayan bir kõsõm çevrelerin tahrikiydi. Aslõnda laiklik bir yaşam biçimi. O nedenle de bu yaşam biçimi bi- zim vazgeçilmezimizdir. Devrimlerin özü kadõn haklarõdõr. Ondan asla vazgeçemeyiz. Ayrõca biz hiçbir zaman devletin eğitim politikasõnõn dõşõnda bir eğitim politikasõ gütmedik. Bu düşünülemez bile. Çünkü biz, yaptõğõmõz her okulu, her kõz yur- dunu devlete verdik. Bizim işlettiğimiz okul yok. Bir tek Ankara şubemizin bir yurdu var. Bunun dõ- şõnda hepsi Milli Eğitim Bakanlõğõ’na devredil- miştir. Anayasa dõşõ hiçbir iş yapmadõk. Yapma- mõz da söz konusu olamaz. Bakõn, Fethullah Gü- len cemaatinin işlettiği okullar, yurtlar var. ÇYDD’nin ilkeleri belli - Kimi köşe yazarları baskın olayından sonra ÇYDD’nin tek tip insan yetiştirmeyi amaçladığı- nı, başörtülü kızlara el uzatmadığını yazarak eleştirdiler. Siz buna ne diyorsunuz? - Bir kere bu çok haksõz ve yanlõş bir eleştiri. Bunu genellikle Atatürk devrimleri için de söyler- ler. Atatürk devrimleri demokrasinin ve insan hak- larõnõn temellerini oluşturmuştur. Tek tip insan di- ye bir şey olamaz. Her düşünceden, her õrktan olan kişi bizim dernekle bütünleşebilir. Herhangi bir ayrõmcõlõk hiçbir zaman söz konusu olamaz. Tür- banlõ çocuklara karşõ bir tavrõmõz olamaz. Çünkü onlar da bizim çocuklarõmõz. Ama onlar bizden burs almaya gelmediler. Çünkü onlarõn gittikleri başka kaynaklar, vakõflar vardõ. Geçenlerde bir rö- portaj sõrasõnda bana, “Türbanlı öğrenciye burs verir misiniz?” diye sordular. Şu cevabõ verdim: “İhtiyacı olan bir öğrenci şartlarımızı bildiği halde gelip bizden yardım istiyorsa bizim ona arkamızı dönmemiz gibi bir durum asla ola- maz. Biz bütün Türkiye ve Türkiye insanları için varız.” Ama İmam Hatip Liseli’lere burs ver- medik. Biz bu derneği çağdaş eğitim için kurduk. İmam ve hatip yetiştirmek için kurmamõştõk. Do- layõsõyla bir ayrõmcõlõk söz konusu değil. Derneğin amacõ klasik Milli Eğitim Bakanlõğõ’nõn eğitimini alacak çocuklarõ okula yönlendirmektir. Burada başka bir nokta da var. Burs veren, “Ben şu tip ki- şiye burs verilmesini istiyorum” diyorsa, onun görüşüne saygõ duymak zorundayõz. Çünkü burs parasõnõ o veriyor. Biz kendi paramõzõ vermiyoruz. HSYKAdaletBakanlõğõ’nõnvesayetindekaldõğõsüreceinandõrõcõolmaz - Eski YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu ve Sincan hâkimi Osman Kaç- maz’dan mı söz ediyorsunuz? - Evet. Onlarõn dõşõnda örnek- ler de vardõr. Teftiş Kurulu’nun verdiği rapor her ne kadar Hâ- kimler ve Savcõlar Yüksek Ku- rulu’nda (HSYK) onaylanma durumunda da olsa, o yedi kişi- nin ikisi Adalet Bakanõ ve müs- teşarõysa oradan çõkan kararlarla ilgili hep soru işareti olacaktõr. O nedenle ben bir hukukçu ve bu iktidardan önceki Adalet Ba- kanõ olarak geldiğimiz bu çizgi- de kendimi hayal kõrõklõğõna uğ- ramõş hissediyorum. Ben bakan- ken yargõ bağõmsõzlõğõ için bir komisyon kurmuştum. Bunun içinde sivil toplumdan profesör- ler, Yargõtay mensuplarõ vardõ. Anayasa değişmeden yasalarõn değişmesiyle birtakõm sorunla- rõn çözülmesini hedefliyordum. En azõndan HSYK sorunu çözü- lebilirdi. Teftiş Kurulu, bakana bağlõ olmaktan çõkarõlabilirdi. Komisyondan rapor çõkõyordu. Ama ben zaten geçici görev ya- põyordum. Seçimler oldu. Ben görevi Sayõn Cemil Çiçek’e devrettim. Ondan sonra da ko- misyon çalõşmadõ. - Bildiğim kadarıyla siz Ce- mil Çiçek’in hocasısınız. Ba- kanlıktaki performansıyla öğ- rencinize ne not verirdiniz? - Cemil Çiçek son sõnõftayken ben yeni doçent olmuştum. Kendisinin hukuk bilgisine tam not veririm. Hukuk mantõğõ da sağlamdõr. Çünkü akõllõdõr. Ama kendisi hukuku, siyasallaştõrõl- mõş bir ortamda uygulamak du- rumundadõr. Hukuk siyasallaş- masaydõ, bakõş açõsõ da hep Ata- türk ve demokrasi çizgisinde ol- saydõ, parti çizgisi üzerinden ol- masaydõ.. biz tabii ki başarõlõ olurduk. Onun için ben not vermeye- yim. Kendisini eleştirmek de is- temem. Ama o her şeyin nasõl olmasõ gerektiğini gayet iyi bi- lir. - İyi bilir de yapmadı mı? - Şu anda görevde değil. Gö- revde olsa belki de bunlar ol- mazdõ. Belki yargõya bu kadar müdahale edilmeyebilirdi. En azõndan bizim gibi kamu hizme- ti veren bir dernek bir terör ör- gütüyle ilişkilendirilmezdi. Bu- nun kadar inanõlmaz bir olay hatõrlamõyorum. Pek çok dinle- me kayõtlarõ belli gazetelere ser- vis edildi. Ama Başbakan’õn ki- mi telefon konuşmalarõ yayõm- lanõnca yayõn organõnõn yazõiş- leri müdürü ve muhabir gözaltõ- na alõnõp tutuklandõ. - Türkan Hanım kemoterapi ve radyoterapi- den saçları döküldüğü için başına küçük eşarp- lar takıyordu. Vakit gazetesinde, “Başörtülülere karşı çıktı ama kendisi başını örtmek zorunda kaldı” diye yayın yapılmasını nasıl karşıladınız? - Bu bakõş açõsõna hiçbir duygu beslemiyorum. Çünkü değmez.. İlaç alõyordu. Hastaydõ. Ama saçlarõnõn dökülmesini hiç önemsemedi. Çok defa televizyonlara başõnda saç yokken çõktõ. Zaman zaman başõ üşüdüğü için başörtüsü bağlõyordu. Türban olayõyla bunu kõyaslamak abesle iştigal etmektir. - Yargının siyasallaşmasından herkes yakını- yor. Son olarak da yüksek yargı mensuplarının, hatta İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin’in telefonlarının dinlendiği skan- dalı ortaya çıktı. Bu tabloya baktığımız zaman Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğunu söyleye- bilir miyiz? - AB’yle uyum süreci içinde yasalarõmõzda epeyce değişiklik yapõldõ. Bu da aydõn kesim tara- fõndan büyük bir sevinçle karşõlandõ. Ama gelin görün ki bu yasalar sanki hiç değişmemiş gibi bu- güne kadar hiç görmediğim bir hukuk ve yargõ sistemi karşõma çõktõ. Hukuk uygulanõrsa bir an- lam taşõr. Demokrasi, insan haklarõ kültürünü ge- liştiremiyorsanõz, hukuk siyasi irade tarafõndan bilinçli ya da bilinçsiz uygulanmõyorsa o zaman yapõlan yasalarõn fazla da kõymet-i harbiyesi kal- mõyor. Biz şimdi böyle bir dönemi yaşõyoruz. Telefon dinlemeler bütün Türkiye çapõnda, yüksek yargõ- da yapõlõyor. Sayõn Başsavcõyõ yakõndan tanõrõm. ÇYDD’ye çok sempatik baktõğõnõ söyleyemem. O bile izleniyor ve bir terör örgütüyle bağlantõ kuru- luyorsa, demek ki bir şeyler hissediliyor. ÇYDD’nin bütün üyeleri, yöneticileri zaten dinle- niyor. P O R T R E Prof. Dr. AYSEL ÇELİKEL Yükseköğrenimini İÜ Hukuk Fakültesi’nde yaptõktan sonra aynõ fakültede doktor, doçent ve profesör oldu. ABD’de Co- lumbia Üniversitesi’nde hukuk master’i yaptõ. Freiburg Üni- versitesi’nde profesörlük tezini hazõrladõ. İÜ’de öğretim üye- liğinin yanõ sõra birçok idari görevde bulundu. Milletlerarasõ Hukuk ve Milletlerarasõ Münasebetler Araştõrma ve Uygula- ma Merkezi Müdürlüğü ve Hukuk Fakültesi Dekanlõğõ yaptõ. Emekli olduktan sonra Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve İstanbul Ticaret Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde ders verdi. 2002-2006 arasõ İstanbul Ticaret Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanlõğõ’nõ üstlendi. 2001’de YÖK üyeliğine geti- rildi. 3 Kasõm 2002 genel seçimleri öncesi dönemin bağõmsõz Adalet Bakanõ olarak atandõ. Pek çok sivil toplum kuruluşun- da görev aldõ. Prof. Türkan Saylan ve Prof. Necla Arat’la birlikte Çağdaş Yaşamõ Destekleme Derneği’ni (ÇYDD) kur- du. Prof. Türkan Saylan’õn ölümü üzerine başkan yardõmcõsõ olduğu ÇYDD’nin beş ay önce başkanlõğõna getirildi. Pek çok bilimsel makalesi ve kitabõ var. SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU - Sizce bu nasıl bir çifte standart? - Dosyaya bakmak lazõm. Ama böyle şey olamaz. Zaten savcõlara, polislere verilen ifa- delerin bu şekilde belirli gazetelerde çarşaf çarşaf yayõmlanmasõ günümüzün yeni bir hu- kuki sorunu olarak ortaya çõkõyor. Bir de şöyle bir sorun var. “Öyle bir ana- yasa yapalım ki farklı fikirler olmasın. Hep tek doğru olsun” diyorlar. Oysa hukuk kural- larõnõn içine yargõcõn yorumu da girer. Hiçbir şey, değişmez doğru değildir. O bir biçimde yorumlanmalõdõr. Yorumlamanõn da evrensel çizgileri vardõr. Ama ne yazõk ki olmuyor. İn- sanlarõn çok siyasallaştõğõnõ üzülerek izliyo- rum. Ama en çok üzüldüğüm nokta yargõnõn geldiği düzeydir. Üniversitede ders verirken öğrencilerin ileride güç sahibi olduklarõ, ikti- dara geldikleri, karar mekanizmalarõnõn başõ- na oturduklarõ zaman kendi ideolojilerine göre yukarõdan verilen emirlere uygun bir yorum yapacaklarõnõ düşünmemiştik. Ama böyle ol- du. Tek bir bakõş açõsõ işte şimdi var. Bu da demokrasiyle bağdaşmaz. - Peki, yakın gelecekte nasıl bir Türkiye olacak? - Yasalarda sorun yok. Anayasada da demo- kratik bir ülke olarak görünüyor. O zaman de- mokrasi çerçevesinde her şeyin yürümesini beklememiz lazõm. Her şey milletin iradesine bağlõdõr. Bu toplum bu iktidarõn yaptõklarõnõ beğenmiyorsa ya da yeterli görmüyorsa yeter- li gördüğü başka bir partiye oyunu verir. Yani her şey demokratik bir biçimde geliş- melidir. Bunun dõşõndaki gelişmelerin Türki- ye’ye hiçbir fayda getirmeyeceğini deneyim- lerle de gördük. 15 bin öğrencimizin dosyasõ kayda geçmiş. Bir kõsmõnõn terör örgütüyle bağlantõsõ olduğu söylenmiş. Kürt açõlõmlarõ yapõlõrken çocuklarõmõzõn üzerinde böyle bir iddia leke olarak kalamaz. Üniversitede öğrencilerimizin iktidara geldiklerinde, kendi ideolojilerine göre, yukarõdan verilen emirlerle hukuk yorumu yapacaklarõnõ düşünmemiştik. Öğrencilerim beni şaşırtıyor leyla.tavsanoglu@cumhuriyet.com.tr Bizimyargõ sistemininbireşiyok
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear