05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 13 ARALIK 2008 CUMARTESİ 6 DİZİ ABD hegemonyasõna ve ambargosuna, vahşi kapitalizme karşõ mücadelesini sürdürüyor Küba 50 yõldõr direniyor V atan gazetesinde Sadun Tan- ju’nun satõrlarõ belleğimde yer et- miştir, “Batista gidinceye kadar demiştim fazla uzamadı sakallarım”. Gerçekten diktatör Batista çok dayanama- dõ dağdaki devrimcilerin ve onlarõ destek- leyenlerin baskõsõna ve ülkeyi terk ederek Dominik’e sõğõndõ. Fidel 13 arkadaşõ ile birlikte 8 Ocak 1959’da Havana’ya girdi. 1958’de kurulmuş olan Hilton Oteli’ni iş- gal edip 22’nci katta karargâhlarõnõ kurdu- lar ve yaptõklarõ basõn toplantõsõyla Kü- ba’da sosyalist devrime ilk adõmlarõnõ ata- rak, bunu dünyaya ilan ettiler. Nâzım Hikmet’in hiç gecikmeden ülkeyi ve Cas- tro’yu ziyaret ettiğini, Kübalõ ozanlarla bir söyleşi yaptõğõnõ biliyoruz. Devrimden sonra ülkeyi ilk ziyaret edenlerden biri de Sakallı Celal, Tevfik Fikret, Ziya Gö- kalp adlõ ilginç kitaplarõn yazarõ arkadaşõ- mõz Orhan Karaveli’dir. Bu Türk gazete- ci öteki ülkelerden farklõ bir muamele gö- rerek ülkeye girebilmek için vize almõş ve ziyareti gerçekleştirmiştir. Ekim ayõnda İstanbul’da Jose Marti Küba Dostluk Der- neği Nâzõm Hikmet Kültür Merkezi ile birlikte bir hafta düzenleyerek devrimin 50. yõl kutlamalarõna katõldõ. Bu bilgiyi bir Küba sevdalõsõ dostumuz Bertan Ona- ran’dan edindim. Soğuk savaşõn gerginliğini yaşayan dün- yanõn devrimcileri, bu başarõyõ büyük se- vinçle karşõladõ. Küba yüzlerce yõl süren koloni yaşamõnõ ilk kez geride bõrakõyor ve bağõmsõzlõğõna kavuşuyordu. Ameri- ka’nõn yanõ başõndaki bu ülke acaba bunu koruyabilecek miydi? Sovyetler Birliği doğaldõr ki, Küba Devrimi’ni destekliyor- du. 1961’de Amerika’ya sõğõnan Kübalõla- rõn katõldõğõ Domuzlar Körfezi çõkartmasõ başarõ ile geri püskürtüldü. 1962’de füze çatõşmasõ krizi yaşandõ. Küba direniyordu. Ekonomi başlõca Sovyetler Birliği’ne da- yanõyordu. İhracatõn yüzde 85’i bu ülkeye yapõlmaktaydõ. Küba’nõn tütünü, şekeri, purosu, rom içkisi ve turizmi vardõ. 1990’da Sovyetler’in çöküşü bir dönüm noktasõ olmuştur. En büyük destek yitiril- mişti. Amerika’nõn 1962’den beri sürege- len amansõz ambargosu zor günler getirdi. Bu ambargo bütün şiddeti ile sürüyor. Kü- ba dayanõyor. Dünyadaki Amerikan hege- monyasõna, vahşi kapitalizme karşõ durma mücadelesi veren insandan, halklardan, emekten yana tüm devrimcilerin sempati- sini, desteğini yanõna alarak direnişini sür- dürüyor. Ama çok zor, çok çetin bir dire- niş bu. Obama’nõn başkanlõğõ seçilişi Latin Amerika’da umutlar yarattõ. Bolivya Cumhurbaşkanõ Morales bunlar arasõn- da en iyimser olanõ. Obama’nõn seçimi- ni tarihi zafer olarak tanõmlõyor. Oba- ma’nõn “Raul Castro ile görüşebilirim” dediği kaydediliyor. Ancak ABD nin si- yah başkanõ Küba’da insan haklarõ ek- sikliği olduğu yargõsõnõ dile getirmekten geri kalmõyor. 1 898’de adaya Amerika el atõyor. 1900’lü yõllar- da Amerika ile karmaşõk ilişkiler süregeliyor, kumar- haneleri ile ünlü Amerika’nõn arka bahçesinde Amerika’nõn desteklediği diktatörlükler dö- nemi başlõyor. Gerardo Mac- hado, Fulgencio Batista gibi. Benim akranlarõm hatõrlaya- caklar, bizim çocukluğumuz- da Havana’da Bayram adlõ ve benzeri filmler vardõ. Siyah şarkõcõ Carmen Miranda’yõ hatõrlõyorum. Havana, Amerika ve dünya zenginlerinin eğlence ken- ti. Ama halktan, onlarõn yaşa- mõndan bahis yok Amerika şir- ketlerinin topraklarõ artarken, bin- lerce Kübalõ öldürülüyor. Batis- tan’in diktatörlüğü döneminde. Fi- del Castro bir hukuk öğrencisi. Daha o en genç yaşlarõnda çeşit- li eylemlere öncülük ediyor. Baş- langõçta o bir asi, oradan bir dev- rimciye dönüşüyor. Aradõğõ şey özgürlüktür, bağõmsõzlõktõr. Bu ey- lemlerden birinde, 1953 Monca- da Kõşlasõ baskõnõnda tutuklanõyor ve 16 yõl hapse mahkûm oluyor. Mahkemede mahkûmiyetinin ar- dõndan söylediği söz çok anlam- lõdõr: “La historia me absolvera (Tarih beni beraat ettirecektir)” 21 ay bir adada hapiste kaldõktan sonra bir afla serbest kalõyor. Meksika’ya gidiyor, bir süre ora- da kalõyor. Meksika’da Che Guavera ile buluşuyor. Ge- rilla savaşõnõ öğreniyorlar, 1956’da Granma adlõ gemi ile yurduna dönüyor. Çõkan çatõşmalarda birçok dava arkadaşõ öldürülüyor. O sõ- rada Batista, Küba’da dik- tatörlüğünü sürdürmekte- dir. Fidel mücadelesini 13 arkadaşõ ile sõğõndõğõ Sier- ra Maestra Dağlarõ’nda sür- dürüyor. Bağõmsõzlõk sava- şõ onun çevresinde geliş- mekte ve yoğunlaşmaktadõr. Ni- hayet Batista, Küba’da daha faz- la dayanamayacağõnõ anlayarak ülkeyi terk ediyor. 1 Ocak 1959’da Dominik’e gidiyor. Fidel Castro 8 Ocak 1959’da arkadaş- larõ ile Havana’ya giriyor ve 1 yõl önce açõlmõş olan Hilton Ote- li’ne girerek orayõ karargâh ya- põyor. 9 bin gerilla da onlara ka- tõlarak Havana’ya giriyor. Havana’da düzenlenen bir uluslararası kongreye davet edildim. Toplantının konusu benim ilgi alanım olan nöromüsküler (sinir- kas) hastalıklar idi. Benden istenen ALS/MND hastalığı konusundaki bildirime yaz boyunca hazırlandım. 7 Kasım günü eşim- le birlikte Air France ile Paris’ten 10 saati aşan bir uçuştan sonra Havana’ya vardık. 500 kişilik uçakta tek boş koltuk yoktu. K üba’da iki türlü para var. Birisi bizim gibi yabancõlarõn, turistlerin dolar, Av- ro bozdurarak elde ettikleri konvertib- le peso. Onlarõn aldõklarõ ise farklõ, ulusal pe- so. Maaşlar, ücretler çok düşük. 25 yerli peso 1 dolara karşõlõk geliyor. O nedenle bizim ta- şõdõğõmõz pesolar çok cazip, çok değerli. So- kakta yürürken sõklõkla bu paradan isteyen insanlarla karşõlaşõyoruz. Yolda iki öğretme- ne rastlõyoruz. Birlikte yürüyoruz, bize alõş- veriş için yardõmcõ oluyorlar. Castro’ya sui- kast yapõlan üniversiteye ait bir lokalde bir- likte mojito içiyoruz. Castro’ya 600 kadar suikast yapõldõğõ biliniyor. Öğretmenlerden ya da kendilerini öyle takdim edenlerden ay- rõlõrken eşim, “Size bir hediye alalım, ne is- tersiniz” diyor. “Hediye değil, para verin, yiyecek alırız” diyorlar. Öyle yapõyoruz. Havana’da ortalama sõcaklõğõn 27-28 dere- ce olduğunu öğrenmiştik. Ama o ne! Yağmur var, rüzgâr var, biz ise güneşli bir hava bekli- yorduk. Paloma adõnõ alan kasõrga (hurrica- ne) vuruyor ülkeyi. Doğuda yõkõp geçiyor her şeyi. 1 milyon 250 bin kişi evlerini boşaltõ- yor. Bizim de rastladõğõmõz beklenmedik ha- va, bu yõkõcõ doğa olayõnõn yansõmasõ. OTELLER, RESTORANLAR TURİSTLER İÇİN Sokaklarda sõvalarõ dökülmüş, aşõnmõş, yõpranmõş binalarla karşõlaşõyoruz. Binalarda perde pek göze çarpmõyor. Balkonlarda ve pencerelerde çamaşõrlar asõlõ. Sokaklarda 3 renkten insanlara rastlõyorsunuz. Beyazlar var, onlar azõnlõk; siyahlar var ve de çikolata renkli melezler. Bizim pesolardan isteyenler çoğunlukla son iki gruptan. 5 yõldõzlõ oteller var, restoranlar var. Ama onlar turistler için. Peki, Kübalõ oralara girip yemek yiyemez mi? “Hayır” diye cevap veriyor meslektaş- larõmõz, konuşabildiklerimiz. Şehir turu bile- ti aldõğõmõz oteldeki hanõm, “Siz davet ederseniz, lokantaya girebilirim” diyor. Onlarõn aldõklarõ yerli para ile buralarda öde- me yapmak mümkün değil. Bu yüzden bir- çok öğretmenin turizm sektörüne geçtiğini söylüyorlar. Turizm için ayrõlan bir devlet fonu varmõş. Turistin pesolarõ çok değerli H E R Y E R D E J O S E M A R T İ Küba’nın nüfusu 11 milyon kadar. 2.5 milyon Hava- na’da yaşıyor. 1492’de Cristophe Colomb (Onu ilk tu- rist olarak anıyorlar) tarafından keşfedilen ada, yüz- lerce yıl bir İspanyol kolonisi olarak yaşıyor. Tıpkı Amerika’da, Avustralya’da Yeni Zelanda’da olduğu gi- bi bu adada da yerliler, Kızılderililer var. İspanyollar Küba’ya 500 bin kadar siyah insanı köle olarak getiri- yorlar. Onlar köle olarak yerlilerden daha yararlı. Yer- liler yavaş yavaş yok ediliyor. 1868’de köleliğe son ve- riliyor. 1968 ile 78 arasında bir bağımsızlık savaşı var. 1895’te ikinci özgürlük savaşı yer alıyor. Jose Marti tüm özgürlüklere ilham veren bağımsızlığın öncüsü bir insan, onun heykelleri her yerde ve herkesten fazla, 1895’te öldürülüyor Jose Marti. İçişleri Bakanlõğõ duvarõnda CHE SÜRECEK CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU Bir Eğitim Savaşımcısı Mustafa Gazalcı’yla 1982 ilkbaharında İs- tanbul-Maltepe Cezaevi’nde tanıştık. Cezaevi dediysem, cephanelikten bozma bir mahzendi burası. Gazalcı, kendisi gibi CHP milletvekilleri olan Nedim Tarhan, İsmail Hak- kı Öztorun ve Kemal Anadol’la birlikte Barış Derneği Davası tutukluları arasındaydı. Bir ara, kendim de içlerinde olmak üzere bütün tutuklu arkadaşlar için yazdığım şakacı “dörtlükler”den ona ilişkin olanı (yine şaka yollu) İngilizceyledir… Bunun nedeni, o sırada büyük bir tutkuyla İngi- lizce çalışıyor olmasıydı. Bu tutkusu sürüyor mu ya da ne sonuç verdi bilmiyorum; fakat bu temiz, dürüst, çalışkan, aydınlık arkadaş, cezaevi ön- cesinde olduğu gibi cezaevi sonrasında da, ge- rek bir kez daha TBMM çatısı altında, gerekse TBMM dışında eğitim ağırlıklı çalışmalarını sür- dürerek düşüncelerinin ve çalışmalarının ürün- lerini ve belgelerini birbiri ardına yayımladığı ki- taplarında toplamaktan da geri kalmadı. Bu ki- taplardan özellikle eğitim konulu olanların adla- rı uzunca bir liste oluşturuyor: “Eğitim Işığı” (1993), “Çağdaş Eğitim Yolunda” (1996), “Aydınlanma Sürecinde 8 Yıllık Kesintisiz Eğitim” (1997), “Ay- dınlık İçin Laik Eğitim” (1998) “Bilimin Işığında Eği- timin Gücü” (2001), “Pestalozzi’nin İzinde” (2002) (Dr. Hüseyin Pekin’le birlikte), şu anda elimin al- tındaki “Kuşatılan Cumhuriyet Eğitimi”(2007) ve henüz okuma fırsatı bulamadığım “Eğitime Din- ci Çember” (2008). Listeden de anlaşılabilece- ği gibi, laik eğitimin, bu demektir ki aydınlanma savaşımının kararlı, bilinçli, çalışkan, öncü bir ey- lemcisiyle karşı karşıyayız. Mustafa Gazalcı “Kuşatılan Cumhuriyet Eğiti- mi” adlı kitabını bana “Sevgili hapishane arka- daşıma” ithafıyla imzalamış... Çok yıllar sonra bu kitabın kapağını kaldıracak olan biri, bu yazıyı bü- yük olasılıkla şaşırarak okuyacaktır… Bir eğitimci ve milletvekili, bir şaire, “Hapishane arkadaşıma” ithafıyla kitap imzalamış…Meraklı biriyse iz sü- recek ve kısa sürede de öncesiyle ve sonrasıyla 1980 süreçlerinde yaşanmış olanların bilgisine ulaşabilecektir… Sadece bu kadar mı? Ülke- mizde aydınlanma savaşımının tarihi 19. yüzyıl ortalarından başlayarak günümüze kadar ha- pislerle, sürgünlerle, işkenceler ve siyasal cana kıyımlarla sürüp gitmekte… Henüz sona erecek, durulacak gibi de görünmüyor… Bu savaşımda laik eğitimin başarısı için harcanan çabalar, hiç kuşkusuz en ön sıradadır ve daha uzun bir za- man öyle olarak kalacağı da anlaşılıyor… Mus- tafa Gazalcı’nın sözünü ettiğim kitabının içeriğine göz atmak bile bunun kanıtlanmasına yeterli… “Kuşatılan Cumhuriyet Eğitimi”nde CHP mil- letvekili Gazalcı’nın 2002-2007 yılları arasında Meclis’te yaptığı konuşmalar, “AKP’nin bilim dı- şı karanlık eğitim anlayışına karşı” (başka millet- vekili arkadaşlarıyla birlikte) “uyarı ve önerileri” yer alıyor… Kitapta sırasıyla “eğitimde özelleş- tirme”, eğitim bütçesi”, “eğitimde kadrolaşma” konularının yanı sıra, “Köy Enstitüleri”, “TÜBİTAK” ve “Üniversite” konularına da geniş yer ayrılıyor. Bütünüyle bakıldığında, hâlâ sürmekte olan AKP iktidarı döneminde “Cumhuriyet eğitimi”nin nasıl boğucu bir kuşatma altında olduğu açıklıkla görülüyor. Yazar kitabının giriş yazısında da bu gerçeği özlü biçimde dile getirmekte: “AKP yaklaşık 5 yıllık -bugün için 7 yıl- iktidarında her alandan çok Cumhuriyetin laik, bilimsel eğitim an- layışına darbe vurdu. Bunu partizanca kadrola- şarak, genelge çıkararak, yönetmelikleri, Milli Eği- tim Temel Kanunu’nu ve Milli Eğitim Teşkilat Ka- nunu’nu değiştirerek, kaynak ve ders kitaplarının içeriğini çarpıtarak, kuralları, hukuku çiğneyerek yaptı. (…) Özetle, temel bir insan hakkı olan eği- tim, AKP döneminde büyük ölçüde kamu hizmeti olmaktan çıkarıldı; bilimsel, laik özelliğinden ko- parılarak daha çok dinselleştirildi; sözleşmeli öğretmenlikle öğretmenlik mesleği büyük ölçü- de saygınlığını yitirdi; eğitim daha paralı duruma getirildi, özelleştirildi; TÜBİTAK, Üniversiteler, Ev- rim Kuramı’nda olduğu gibi bilim çiğnendi; eği- tim ulusal özünden, birliğinden, uzaklaştırılmaya çalışıldı…” Mustafa Gazalcı’nın yukarıdaki sözleri Mayıs 2007 tarihini taşıyor… O günden bu güne geçen iki yılı aşkın sürede de gerici kuşatmanın daha daraldığı, laik Cumhuriyet eğitiminin her aşamada daha çok sıkıştırılıp nefessiz bırakıldığı apaçık bir gerçek…Nitekim sözünü ettiğimiz kitabın baş- lığındaki “kuşatma” sözü, yeni kitapta daha do- laysız bir anlatımla “dinci çember”e dönüş- müş… “Sevgili hapishane arkadaşım” Mustafa Gazalcı, Tonguç’ların, M. Rauf İnan’ların, adaşı Mustafa Necati’lerin, daha yakın örnekleriyle Bay- kurt’ların, Başaran’ların, Makal, Apaydın, Ak- çam ya da G. Gazioğlu, T. Öztürk’lerin soyun- dan bir eğitim savaşımcısıdır… Yapıtlarıyla da, TBMM çatısı altındaki çalışmalarıyla da bu alan- da yaptığı hizmetler ve birikimleri çok büyüktür. Cumhuriyet eğitimini kuşatan, gerici, dinci, bo- ğucu çemberi parçalamakta; günümüz Türki- yesi’nde aydınlanma savaşımının bu en ya- şamsal öneme sahip alanında, Mustafa Gazal- cı yapıtları ve eylemiyle en büyük ilgi ve saygı- yı hak etmektedir… ataolb@cumhuriyet.com.tr Faks: (0212) 343 72 64 Tatil dönüşü kâbusu: 18 ölü Yurt Haberler Servisi- Arife dahil Kurban Bayramõ boyunca 81 kişinin öldüğü 450 kişinin de yaralandõğõ trafik kazalarõ dün tatil dönüşünde de hõz kesmedi. Manisa’nõn Akhisar ilçesi yakõnlarõnda dün karşõ yönlerden gelen iki özel otomobilin çarpõşmasõ sonucu 8 yurttaş yaşamõnõ yitirdi. Otomobillerden birinde asker ziyaretinden dönenlerin, diğerinde ise birliğe asker götüren kişilerin olduğu öğrenildi. Ayrõca dün yurt genelinde meydana gelen kazalarda 10 kişi yaşamõnõ yitirdi, 43 kişi yaralandõ. El öpmeye gidip tecavüz ettiler Yurt Haberler Servisi- Aksaray’da 14 ve 15 yaşlarõndaki 3 çocuk, Kurban Bayramõ’nda “el öpme bahanesiyle” zorla evine girdikleri 46 yaşõndaki A.K’ye tecavüz ederek 1000 YTL’sini gasp etti. Zanlõlar A.U, E.U ve İ.B polis tarafõndan yakalandõ. Polisteki ifadesinde suçlarõnõ itiraf eden zanlõlar çõkarõldõklarõ nöbetçi mahkeme tarafõndan tutuklandõ. atv ve Sabah greve çıkıyor İstanbul Haber Servisi - Türkiye Gazeteciler Sendikasõ Yönetim Kurulu, toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin uyuşmazlõkla sonuçlanmasõ üzerine Turkuvaz (atv, Sabah ve dergi grubu) işyerlerinde grev kararõ aldõ. TGS’den yapõlan açõklamada, “TGS Yönetim Kurulu, 5 Aralõk 2008 tarihinde Turkuvaz işyerlerinde grev kararõ almõştõr. Grev kararõ, gelecek hafta içinde işverene tebliğ edilecek ve işyerlerinin kapõsõna asõlmak suretiyle ilan edilecektir” denildi. ‘Telekulağı’ yasakladılar Dış Haberler Servisi- Bulgaristan Yüksek İdare Mahkemesi, İçişleri Bakanlõğõ’nõn, cep telefonu görüşmelerini dinlemesinin ve mesajlarõnõn takibinin, temel haklarõn ihlali olduğuna hükmetti. Bulgaristan’da ekim ayõnda patlak veren telekulak skandalõnda aralarõnda milletvekillerinin de bulunduğu çok sayõda telefonun dinlendiği ortaya çõkmõştõ. Tuzla’da kaza: 5 işçi yaralı İstanbul Haber Servisi - Tuzla Tersaneler Caddesi’ndeki Anadolu Tersanesi’nde inşa edilerek denize indirilen ve bitme aşamasõna gelen bir tankerde, işçiler tarafõndan kaynak yapõlõrken yangõn çõktõ. Tankerde bulunan ve 2’sinin vücudunda yanõklar oluşan, diğerleri de dumandan etkilenen 5 işçiden bazõlarõ içeride mahsur kaldõ. Tuzla itfaiye ekiplerince gemiden çõkartõlan 5 işçi ile kurtarma çalõşmalarõ sõrasõnda dumandan etkilenen bir itfaiye eri, ambulansla çevredeki hastanelere kaldõrõldõ. Taksiciler zor durumda İstanbul Haber Servisi - İstanbul Taksiciler Esnaf Odasõ Başkanõ Semih Kaçanoğlu, Karayollarõ Trafik Kanunu’nun değiştirilmesini öngören yasa tasarõsõ taslağõ ile taksi plakalarõnõn ellerinden alõnmak istendiğini belirterek, 35. madde değişikliğinin taslaktan çõkarõlmasõnõ istedi. Kaçanoğlu, yaptõğõ yazõlõ açõklamada, “yõllardõr can güvenliği, korsan taksi, durak, araç alõmlarõnda ÖTV ve KDV sorunlarõ ile mücadele ederken bu sorunlarõ geride bõrakan başka bir sorunla karşõ karşõya olduklarõnõ” bildirdi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear