05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 13 ARALIK 2008 CUMARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER GEÇEN GÜN bir televizyon kanalının spor programında adları yan yana getiril- mişti. Yıllar öncesinin stadlarında olduğu gibi. Birlikte oynayarak başka takımların to- zunu nasıl attırdıkları anlatılıyordu. Bütün efendilikleriyle, okumayı ihmal etmeden si- yah-beyaz renklere nasıl bağlı kaldıkları, kendilerini alkışlayanları nasıl gururlan- dırdıkları anımsatılarak. Herhalde, genç kuşaklar ve yeni kulüp yöneticileri ders alsın diye. Şu günlerde, böyle üç adın birden tek nefeste sayılabildiğini, forvette ya da ta- kımların başka bir mevkiinde yıllarca yan yana oynayıp birlikteliğin tadını çıkaranların şahane gollere ortak imza attıklarını söy- leyebilir misiniz? Beşiktaşlı iseniz, “Holosko-Tello- Bobo” demeye diliniz dönse bile, bir gün varlar, başka gün yoklar. İsterseniz, Za- potocny, Delgado, Nobre gibi adları da ekleyin bunlara, her maçta değişik mev- kilerdeler ve hep farklı bir oyun tertibiyle arz-ı endam etmekteler. Sonuç, çoğu za- man sıfıra sıfır, elde var sıfır. Başka takımlarda da durum aynı değil mi? Fenerbahçe, Lugano’ları, Edu’ları, Carlos’ları, Maldonado’ları, Josico’ları, Deivid’leri, Guiza’ları sahaya sürmekle Di- namo Kiev gibi takımlara yenilmekten kurtulabiliyor mu? Kısacası, Türkiye’nin birçok şeyi gibi fut- bolu da “Küreselleşmenin gereğidir, herkes yapıyor, biz de yaparız” diye bu- laştığı bu “yabancı oyuncu” modasından kârlı çıkmış sayılamaz. Tam tersine, ya- şanan keşmekeş ve bunca dövizin stad çimlerine gömülmesi bir yana, böyle bir moda ülkedeki oyun niteliğine de büyük katkıda bulunmuş değildir. Tam tersine, tam bir kargaşa ve dağınıklık yaşanmak- ta. Yabancı kurumların ve sözde uzman- ların tavsiyeleriyle yolunu şaşırmış ulusal ekonomi gibi ulusal futbol alanı da perişan. Tabii, “Futbol dediğin, nihayet bir oyun; yabancı yıldızları seyrederek eğlenmek çok mu tuhaf? Üstelik bu seyir bizde de fut- bol ustalarının yetişmesini sağlayacaktır” diyebilirsiniz. Ama, kabul etmelisiniz ki, ko- nu şirazeden çıkmış ve Leman Gölü kıyı- sından yeryüzündeki örgütlenmeyi yön- lendiren top kodamanlarının elinde yatı- rımları çok pahalı bir “endüstri”ye dö- nüşmüştür. İ nsanlara hoş vakit geçirten ve toplum- ların yakınlaşmasını kolaylaştıran bir oyun gözüyle baksanız bile, futboldaki bu furya bizim gibi halkların kendilerine özgü ilginç deneyimlere girişmelerine engel midir? Örneğin, vaktiyle “kolej takımı” di- ye bilinen Beşiktaş “hiç yabancı oynat- mamak” gibi bir ilke kararı alıp böylece ta- sarruf ettiği parayla en iyi yerli oyuncula- rı toplayarak dünyaya parmak ısırtsa fena mı olur? Böyle bir başlangıç, spor ufku- muzdan kayıp giden kuyruklu yıldızlara pa- ra harcamak yerine genç yeteneklere ni- telikli çalışma olanakları sağlayarak, dün- yanın yoksul köşelerine de örnek olabilir. Azgelişmişlik, ille “gelişmiş” denenleri taklit ederek mi yenilecektir? AÇI MÜMTAZ SOYSAL Metin - Ali - Feyyaz PENCERE MHP’nin M’si... Yeniçağ gazetesi ölüm yıldönümünde Nihal At- sız’a tam bir sayfa ayırmış... Nihal Atsız kim?.. Yeni kuşaklar tanımaz; ama, biz “Bozkurtların Ölümü” romanını yetişme çağında soluk soluğa okumuştuk... Turancılık.. Bozkurt.. Türklük.. Orta Asya.. Tanrı Dağı.. Nihal Atsız milliyetçiliği (ulusçuluğu) bile solla- mıştı; köküne dek Türkçü ve ırkçıydı... İsmet Paşa döneminde bu nedenle başına gel- medik kalmadı... Nihal Atsız’ın en yakınında bulunup 1940’lı yıl- larda görülen Turancılık davasında birlikte yar- gılanan ilginç ve pek ünlü bir kişi daha var... Kim o?.. Alparslan Türkeş.. Türkeş askerdi.. Ama, üniformasıyla ve Turancı, Türkçü, ırkçı kimliğiyle Nihal Atsız’ın öğrenciliğinde başı çe- kiyordu... 27 Mayıs’ta da askeri müdahalenin başını çe- kenlerden biri olacaktı... Türkeş siyasete atılıp da Milli Hareket Partisi’ni kurduğu zaman ‘ülkücülük’ şiarını bir gençlik ey- lemi olarak tutturdu... Orta Asya Türklüğü Sovyetler’in egemenliğin- deydi... Komünizmi yıkmak ve Turan Türklerini kurtar- mak MHP milliyetçiliğinin şiarıydı... Nihal Atsız’ın şaman ruhu böylece şad olacaktı... Bugünkü durum ne?.. Sovyetler yıkıldı.. Orta Asya’daki Türk devletleri bağımsızlıkları- nı kazandılar.. Turan ülküsü gerçekleşti.. Atsız’ın ruhu şad oldu mu?.. MHP ve ‘Ülkücüler’i ne durumdalar?.. MHP “Türk - İslam Sentezi”ni daha Türkeş za- manında benimsemişti... Milliyetçi - İslamcı bir politika güdüyordu... Bugünkü MHP ise milliyetçiliği çoktan terk et- ti... Amerika’nın BOP’u güdümünde İslamcı AKP’nin uydusuna dönüştü... Türkçülük nerede?.. Milliyetçilik nerede?.. MHP nerede?.. Nerede mi?.. MHP bugün İslamcı iktidarın ekmeğine yağ sü- rüyor... MHP, Abdullah Gül’ü Çankaya’ya tırmandı- racak yolu bizzat ve özellikle açtı... MHP bugün de iktidara muhalefet etmiyor... Muhalefete muhalefet ediyor... Devlet Bahçeli tesettürü Çankaya’ya çıkardı... Ama CHP’nin çarşaflı kadını partiye üye yap- masına bozuluyor... Yeniçağ gazetesi Nihal Atsız’ı anmış... “Turancı - Türkçü - Şaman - Laik” Atsız dirilip Türkeş’in partisi MHP’yi görse kalp sektesinden bir kez daha ölürdü... Milliyetçi geçinen bu parti kadroları ve ülkücü geçinen genç takımları, Amerika’nın Ilımlı İslam Devleti Modeli’ne sarılmış AKP’nin yedek teker- leğine mi dönüşmeliydi?.. Bırakın Türkçülüğü, MHP’de artık milliyetçiliğin M’si yok... İ stanbul Üniversitesi, uzun yõllardõr karşõlaşmadõğõ bir seçim atmosferi ile, karşõ karşõya bõrakõlmõş- tõr. Rektörlük yarõşõnõn, bir si- yasi partimizin il teşkilatla- rõnda bile ele alõndõğõnõ du- yuyor, endişeleniyoruz. İstanbul Üniversitesi için- de çözümlenmesi gereken çok doğal, demokratik bir sü- recin, siyasi erkin yaratmaya çabaladõğõ ortamdan etkilen- mekte oluşu, tüm öğretim üyelerimizi kaygõlandõrmak- tadõr. Bununla beraber, üniversi- temiz öğretim üyelerinin, se- çim günü, bu durumdan çok etkilenmeyeceklerine ilişkin kanõmõ sizlerle paylaşmak is- tiyorum. Zira İstanbul Üniversitesi öğretim üyeleri, Atatürk’ün öğrencilerle birlikte ders din- lediği sõralardan yetişmişler- dir. Bugüne kadar, O’nun çiz- gisini hiç yitirmemişlerdir. Üniversitemizin merkez yerleşkesinde, rektörlük bi- nasõnõn tarihi kapõsõndan içe- ri girerken hemen solunuzda, duvardaki bir resim dikkatinizi çeker. Bu, İstanbul Darülfünu- nu’na armağan edilmiş, K. Atatürk imzasõnõ taşõyan bir resimdir. Atatürk, Hukuk Fa- kültesi’nde bir öğretim üye- si tarafõndan verilen dersi din- lemektedir. Ama yüzünde say- gõ dolu bir ifadeyle ve ayak- ta olarak! Ayakta ders dinle- yen bir Atatürk! İstanbul Üniversitesi bu resmi hiç unutmamalõdõr. Atatürk’ün girişimi Atatürk, İstanbul Üniversi- tesi’nin uluslararasõ ölçüt- lerde değer kazanmasõ süre- cini başlatmõştõr. Bunun için, üniversite reformu sõrasõnda 60 kadar dünya çapõnda, ta- nõnmõş bilim insanõnõ üniver- siteye davet ederek, görev- lendirmeyi başarmõştõr. Atatürk, zaman zaman üni- versitemizi ziyaret eder, fõrsat buldukça öğrencilerin arasõn- da da oturup ders dinlerdi. İs- tanbul Üniversitesi’ni her za- man gözetir, destek olmaya çalõşõrdõ. Desteği öğrenciden öğretim üyesine kadar herkes için geçerli idi. Bir tek öğrenci bile O’nun için büyük önem taşõrdõ. “Alevler olarak geri dönün” Merhum hocalarõmõzdan Prof. Dr. Sadi Irmak anlatõ- yor: Yõl 1923. Cumhuriyet henüz yeni kurulmuş. Sõnav- la seçilen 11 üniversite öğ- rencisi çeşitli Avrupa ülke- lerine eğitim için burslu ola- rak yollanõyor. Ben, Mah- mut Sadi (Irmak) bu 11 öğ- rencinin arasõna girmeyi ba- şarmõştõm. Ancak gidip gitmeme ko- nusunda kararsõzdõm. Sirkeci garõnda trene binmeden önce, “Bu fakir devlet benim pa- ramı ya yollayamazsa, gur- bet ellerde ne yaparım?” korkusuna kapõlõp geri dön- meye karar verdim. Ama peronda dolaşan bir Biz O’nun Üniversitesiyiz! Prof. Dr. S. N. Cenk BÜYÜKÜNAL İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tõp Fakültesi / Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalõ Bize olan sevgisini, saygõsõnõ, ayakta durarak, gösteren Mustafa Kemal için, 16 Aralõk’ta dimdik ayağa kalkma sõrasõ şimdi İstanbul Üniversitesi’ne gelmiştir. O’nun bizler için yaptõğõnõ hiç kuşkusuz bizler de O’nun için yapacağõz. mumtazsoysal@gmail.com posta dağõtõcõsõnõn tok sesiyle irkildim: Mah- mut Sadi Efendi, Mah- mut Sadi Efendi! Bir telgrafõn var. Heyecanla telgrafõ açtõm; şöyle yazõyor- du: “Sizleri birer kı- vılcım olarak yollu- yorum, alevler ola- rak geri dönmelisi- niz!” İmza: Mustafa Kemal. Şaşõrdõm; bir kişi- nin, nasõl her öğrenci- nin kafasõnõn içini bu denli iyi okuyabildi- ğine hayret ettim. O fakir devletin kõt parasõyla yollanan, iç- lerinde Prof. Dr. Sa- di Irmak’õn da olduğu bu 11 öğrenci gerçek- ten telgrafõn verdiği ivme ile İstanbul Üni- versitesi’ne alevler olarak geri dönerler. Bu seçim “Önem- li”. İstanbul Üniversi- teliler için “Çok” ama “Çok” “Önem- li”. Bize olan sevgisini, saygõsõnõ, ayakta du- rarak, gösteren Mus- tafa Kemal için, 16 Aralõk’ta dimdik aya- ğa kalkma sõrasõ şim- di İstanbul Üniversi- tesi’ne gelmiştir. O’nun bizler için yap- tõğõnõ hiç kuşkusuz bizler de O’nun için yapacağõz. Değerli rektör aday- larõmõzdan, seçilme şanslarõnõn hiç olma- dõğõnõ, oy potansiyel- lerinin bulunmadõğõ- nõ, adaylõklarõnõn ge- reksiz oy bölünmesin- den başka hiçbir yara- rõ olmayacağõnõ bi- lenler, siz de üzerinize düşen görevi yapmaya var mõsõnõz? Eğer adaylar ve seç- menler, hepimiz tek vücut olarak üstümüze düşen sorumluluğu yüklenmeye varsak, O’na olan bir borcu ödemekte kararlõy- sak, O’nun gibi hatta O’nu dahi aşabilecek bir tutum sergileyebi- leceksek eğer, “Biz O’nun Üniversitesi- yiz” demeye hakkõ- mõz var demektir! 16 Aralõk’ta, dim- dik, onurlu bir tavõr sergileyelim! Üniver- sitemizin Atatürkçü çizgisinde, bizlere ya- kõşan bir isim etrafõn- da birleşelim. Yüksek oy oranõyla belirleyeceğimiz bir adayõn, sayõn Cum- hurbaşkanõ’nõn da işi- ni kolaylaştõrabilece- ğini bilelim. O’nun Üniversite- si’nin öğretim üye- leri olarak, “Ayakta ders dinleyen büyük adam”ı, hiçbir zaman unutmayalım...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear