26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 18 EYLÜL 2007 SALI 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Sevda Şener’in son kitabı Türk dram tarihine önemli bir katkı oluşturuyor AYNA ADNAN BİNYAZAR ‘Oyunlar ve Gerçekler’ ost Kitabevi’nin yayımladığı Gösterim Sanatları/Tiyatro İnceleme dizisinden çıkan ‘Oyunlar ve Gerçekler’in önce başarılı kapak tasarımına, sonra da adına vuruldum. ‘Oyun’ kavramını ‘gerçek’ karşıtı olarak kullanagelmişizdir. ‘Oyun’ ‘yalancıktan yapılan’dır. ‘Oyundan yapmak’ deyişini ise bana dört yaşındaki torunum Ezgi öğretti. Sıradan bir eylemin soyut düzleme taşınması, sözgelimi yerinizden kalkmadan kapıyı açar gibi yapmanız anlamına geliyormuş ‘oyundan yapmak’; ‘gerçekten kapı açmak’tan çok daha ‘etkileyici’ ve ‘keyiflendirici’ bir edim... Tiyatro, ‘gerçek’ ile ‘oyun’un ‘etkileyici ve keyiflendirici biçimde’ buluşması değil mi zaten? ‘Gerçekler’i ‘oyun’ biçiminde yoğurmak da oyun yazarının sanatı. Sevda Şener, ‘Oyunlar ve Gerçekler’de Cumhuriyet dönemi Türk tiyatrosunu gerçekoyun ilişkisi bağlamında değerlendiriyor. Türk dram tarihine belirli bir açıdan ışık tutmayı amaçlıyor Şener. Yazarlarımızın gerçek yaşamda gözlemledikleri gerçekleri ‘ahlak değerleri, kültür yapısı ya da ekonomik sistem açısından’ değerlendirmiş olmalarını Türk tiyatrosunun başlıca yönelişlerinden biri olarak belirliyor. Türk oyunlarının oluşturduğu tarihsel sürecin incelenmesiyle, yazarların hangi dönemlerde hangi sorunları yansıtmayı öngördüklerinin, yazdıklarının bu bağlamda seyircinin duyarlığıyla nasıl örtüştüğünün de belirlenebileceğini söylüyor. İYATRODAKİ ‘YAPRAK DÖKÜMÜ’ DE VAR Kitap iki ana bölümden oluşuyor. İlk bölümde Şener, Cumhuriyet dönemi oyun yazarlığının irdelenen ahlak, ekonomi ve kültür sorunları bağlamında ayrıntılı bir tarihçesini sunuyor. Tarihçe dört ayrı alt bölüme ayrılmış. İlk alt bölümde ‘başlangıçtan 20. yüzyılın ortasına dek süren dönem’, ikincisinde ‘1950’li yıllar’, üçün “Mutlukent’in Yöneticisi” Geçen hafta milyona yakın yeni öğrenci okula başladı. Bu hafta başı da milyonlarcası sınıflarına döndü. Düzen aynı düzen... Velilerden para toplamak yasak; bağış serbest!.. Gönülden kopan değil, müdürün belirlediği miktar verilecek. Zorbalığın adı bağış... Yılmaz Özdil Hürriyet’te yazdı. Kayıt yaptırmak için milyarların adı geçiyor. O parayı bulamayacağını söyleyen bir anneye, Müdür Bey, “Kapıcılar bile veriyor, senin çocuğunu da kapıcı çocukları okutur o zaman!” diyor. “Annenin halini düşünün” diyor Özdil. Ben anneden çok, okulun duyarlık yoksunu müdürünün bu sözlerini duyan boynu bükük kızın içinden geçenleri düşündüm. Ahmed Arif’e bırakalım sözü: “Nerede olursan ol,/İçerde, dışarıda, derste, sırada,/Yürü üstüne – üstüne,/ Tükür yüzüne cellâdın,/Fırsatçının, fesatçının, hayının.../Dayan kitap ile/Dayan iş ile/Tırnak ile, diş ile./Umut ile, sevda ile, düş ile.” ??? Dayan kitap ile... Ama, hangi kitapla?.. Şiddeti körükleyenlerle değil, öğrencilere okumanın sonsuz yolunu açacak olanlarla... Emin Özdemir, gerçek eğitimin, amacına kitapla ulaşacağına inanır. Torunları Doruk, Deniz, Eralp, Erdem’e adadığı “Mutlukent’in Yöneticisi”ni bu gerçeği gözeterek yazmış. Çocuk umuttur; bilginin erdemi, umut beslenene umut yaratmayı gerektirir. “Mutlukent’in Yöneticisi” boş umutlarla çocuğun kafasını ambara çevirmiyor. Onu okumayazmakonuşmadinleme etkileşimi içinde yaşatarak seçkin metinlere yöneltiyor. Çocuk, böylece, sorularla, açıklamalarla okuduğunun içeriğini kavrıyor. ??? Bir konu işlenirken somut verilerden yararlanma, savunulan düşünceyi inandırıcı kanıtlarla belirgin kılma, çocuğu olay içinde yaşatma, ona olayın özünü kavrayacak bilgiler verme, bütün bunlardan bir sonuç çıkarma.. okuma eğitiminin temel yöntemidir. Öğrenci, eline aldığı kitabı niçin okuduğunu bilmelidir. Anlatılan olaylar çocuğun sosyal yaşamına ters düşmemeli, onu kendi kültür ortamına ısındıracak ilginçlikler taşımalıdır. Okuduğu, çocuğa yaşama sevinci aşılamalı, onu mutlu kılmalıdır. Kitap, gerçekleri görmenin, insanda vicdan eğitiminin aracıdır çünkü. ??? Özdemir bir metin bilimci olarak, “Mutlukent’in Yöneticisi”ni yazarken kitabın bütün bu özellikleri taşımasına özen göstermiş. Kitabı okurken çocuk kendini masalsı bir dünyada buluyor. Bilgileri, gerçekçi öyküleri de böyle bir havada kavrıyor. Özdemir çocuğu okumaya yönlendirirken, en başta okumanın ne olduğu üzerinde duruyor, bu etkinliği onu yazmaya yönelten bir eylem olarak da değerlendiriyor. Hayatımızı konuşmayla düzene sokarız. Konuşmayı, bizde üzerinde pek durulmayan dinleme alışkanlığıyla iç içe işliyor kitabında. ??? Her kuşak, ardından gelenlere daha güzel, daha mutlu bir dünya bırakma çabasındadır. Oysa nasıl umut kırıcı bir dünyada yaşıyoruz! Çocuklar daha gözlerini dünyaya açmadan, verilen kuru bilgilerle sınav yarışlarına sokuluyorlar. Yeteneklerine göre değil, ananın babanın isteklerine göre yönlendiriliyorlar. “Mutlukent’in Yöneticisi” hiç değilse okunma sürecinde, çocuğu, düşlerle yarattığı gerçek dünyasının içinde yaşatıyor, ona, kendini kendi içinde var edeceği bilinci veriyor. Okuma ortamında eğitim kâbus değil, hayattan sahneler yaşamaktır. adnan@binyazar.com D ? Sevda Şener’in son kitabı olan ‘Oyunlar ve Gerçekler’ Dost Kitabevi yayınlarından çıktı. Dram tarihimizi bir yandan kuşbakışıyla sarıp sarmalarken öte yandan oyunları yoğun okumaların süzgecinden geçiren bir çalışma var elimizde. daşlaşma) sarhoşluğunun getirdiği yozlaşma ile İkinci Dünya Savaşı döneminin getirdiği yoksullaşma/haksız kazanca yönelme koşutunda görülen ahlak değerleri çözülüşünü, Özal liberalizmi sonrası postmodern Türkiye’sinde yaşanan ‘değerler çözülüşü’ ile ilişkilendirdiği için dikkate değer değil mi? Güntekin’in yapıtını temellendiren ‘eski değerler’ ile ‘yeni değerler’ arasındaki ‘bocalama’ olarak tanımlanabilecek odak noktasına sadık kalmayı başardığı için. T cüde ‘1960’lar ve ‘70’ler’, son olarak da ‘1980’ler ve sonrası’ ele alınmış. Yazar, kitabının bu ilk ana bölümünde tiyatroya olan ilgimizin gitgide azalması nedeniyle artık bir bölümünün yeni baskısının bile yapılmadığı, bu yüzden okurlarının yok olmak üzere olduğu yüzlerce oyun yanında, son dönemde yazılmış bir dolu yeni oyunu da çalışmasının kapsamına alıyor. Sevda Şener’in, oyunların yoğun okumaları sonucunda yaptığı saptamalar, dram tarihimize katkı oluşturmanın ötesinde bir işlev daha taşıyor. Tarihseltoplumsal değişim dönemlerinde oluşan kriz noktalarının zaman içinde ‘farklılaşarak yinelendiği’ doğrultusunda ‘zihin açıcı’ bir etki yaratıyor. Akla hemen Reşat Nuri Güntekin’in 1925 yılında roman, 1943 yılında da oyun olarak yazdığı ‘Yaprak Dökümü’nün günümüzde televizyon dizisi olarak gündemde olması geliyor hemen. Söz konusu dizi, Cumhuriyetin ilk dönemlerindeki ‘asri’leşme (çağ HEM TARİH HEM İNCELEME Tam da bu noktada kitabın ikinci ana bölümünde yer alan oyun incelemelerinin önemi ortaya çıkıyor. Şener, kitabın ilk yarısını oluşturan ‘tarihçe’yi, bu tarihçenin içerdiği dönemlerde yazılmış önemli oyunlar arasından seçtiklerinin ayrıntılı çözümlemeleriyle örneklemiş. 1950’lere ulaşan ilk dönem yapıtları arasında Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun ‘Sağanak’, Musahipzade Celal’in ‘Bir Kavuk Devrildi’, Nâzım Hikmet’in ‘Kafatası’, R.N. Güntekin’in ‘Yaprak Dökümü’, Ahmet Kudsi Tecer’in ‘Köşebaşı’ oyunları yer alıyor. 50’li, 60’lı ve 70’li yılların örnekleri ise Turgut Özakman’ın ‘Ocak’, Güner Sümer’in ‘Bozuk Düzen’, Vüs’at O. Bener’in ‘Ihlamur Ağacı’, Oktay Rifat’ın ‘Yağmur Sıkıntısı’, M.C. Anday’ın ‘Mikado’nun Çöpleri’, Haldun Taner’in ‘Keşanlı Ali Destanı’, Güngör Dilmen’in ‘Kurban’, Necati Cumalı’nın ‘Nalınlar’, Ülker Köksal’ın ‘Sacide’, Oğuz Atay’ın ‘Oyunlarla Yaşayanlar’ oyunlarının incelemeleriyle oluşturulmuş. Son dönemde de Sevim Burak’ın ‘Sahibinin Sesi’, Adalet Ağaoğlu’un ‘Çok Uzak Fazla Yakın’, Murathan Mungan’ın ‘Geyikler Lanetler’, Memet Baydur’un, ‘Cumhuriyet Kızı’, Özen Yula’nın ‘Rahvan Giden Atlılar’ oyunları yer alıyor. Dört beş ayrı kuşaktan oyun yazarımızın, tarihsel süreç içinde değişen bakış açılarından ve çeşitli biçemlerde yazılmış yapıtlarının kılı kırk yarar incelemeleri bunlar. Şener, duyarlı okumalarla ulaştığı yargıları açık seçik bir anlatımla biçimlendirerek dram tarihçisi kimliğini usta incelemeci kimliğiyle bütünleştiriyor. Yapıtı yayın dünyasına kazandıran Dost Kitabevi’nin bu şık çalışması, daha sonraki baskılarda giderileceğini düşündüğüm birkaç sorun içeriyor. Öncelikle Şener’in yayınlarının ve aldığı ödüllerin güncelleştirmesi yapılmamış. Dahası, kitabın kısacık ‘İçindekiler’ sayfasında, bu yazıda dökümünü yaparak tanıtmaya çalıştığım ‘içerik’ bağlamında okura yeterli ipuçları verilmemiş. Ayrıca, Türk dram tarihini oluşturan hemen hemen bütün yazarların adlarını ve çoğu yapıtlarının başlıklarını içeren bu tür kitapların okura yardımcı olabilmesi için ‘Dizin’ bölümü son derece gerekli. Son olarak, satırların sık oluşu okumayı zorlaştırıyor. İnsanlarımızın bilgisayar ve cep telefonu kullanımı nedeniyle görme bozukluklarıyla çok erken yaşlarda karşılaşıyor olması, ne yazık ki kitap okurlarının sayısını olumsuz yönde etkilemekte. Biliriz, bir ülkenin tiyatrosunun varlığını belirleyenler oyun yazarlarıdır. Sevda Şener, yıllardır bıkmadan usanmadan Türk tiyatrosunu var edenleri değerlendiriyor. Bu yolda verdiği yoğun emeği cömertçe okurlarına sunuyor. Sokak Tiyatrosu’nun İsviçre başarısı Kültür Servisi 5. Sokak Tiyatrosu’nun Zürih Tiyatro Festivali’nde sahnelediği “Oyunu Bozuyorum” adlı oyununu, İsviçreli eleştirmen ve izleyiciler çok beğendiler. Meltem Arıkan’ın yazıp Mustafa ve Övül Avkıran’ın yönettiği oyun, bir kadının gözünden Anadolu’daki töre ve namus cinayetleri, tecavüz ve ensest ilişkiler gibi konuları sert ve cesur bir dille tiyatro sahnesine taşıyor. Daha önce “Seven Kalp Böyle Yanar”, “Neos cosmos”, “3+3+963”, “Ashura” adlı oyunları aynı festivalde sahneleyen 5. Sokak Tiyatrosu’nun “Oyunu Bozuyorum” adlı oyunu 25 Ekim’de garajistanbul’da olacak. (0212 244 44 99 114) ‘Sanki’ fotoğraf sergisi... Kültür Servisi İstanbul Fotoğraf Merkezi’ndeki Leica Galeri, 20 Eylül 3 Kasım tarihleri arasında, Merih Akoğul’un “Sanki” başlıklı fotoğraf sergisine ev sahipliği yapacak. Amatör fotoğrafçılıktan fotoğraf sanatına giden otuz yıllık mesleki yolculuğunda fotoğraf kuramı üzerine de çalışmalar yapan Merih Akoğul, bu sergisinde, 2000’li yıllarda çekilmiş; sergilerde görülmemiş ve hiçbir kitaba girmemiş 35 “bağımsız” siyah beyaz fotoğrafına yer veriyor. Tümü, “doğrudan fotoğraf” yaklaşımıyla oluşturulmuş, üzerinde oynanmamış fotoğraflar. Nesneler, mekânlar ve insanlar arasındaki ilişkiyi, kendine özgü bakış açısıyla yeniden yorumlayan Akoğul, Türkiye’nin farklı köşelerinde tanık olduğu görüntüleri, anların kendine has estetiğiyle bir kez daha siyah beyaz karelere taşıyor. (0212 238 11 60) M eltem Arıkan’ın yazıdığı oyunu Mustafa ve Övül Avkıran yönetti. Satılık teras AdanaReşatbey’de yeni belediye yanında 4+1 450 m2 sahibinden acilen satılık. 0532 602 31 03 CUMHURİYET 14 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear