26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
3 MAYIS 2007 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr 15 Sezer’in restore ettirdiği Müze Köşk’te, Atatürk ‘Büyük Nutuk’unu da yazmıştı ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Cumhuriyetin kurulduğu köşk Başkentimiz henüz bir Osmanlı kasabasıyken güneyindeki tepede bulunan bir Ermeni kilisesinin çanı öylesine güçlüymüş ki her yerden duyulurmuş. Yamaçlardaki iri kayalıklardan yankılanan çan sesini, Kaleiçi’nden bile işiten kent halkı, buraya “Çankaya” adını koymuş.. Tarihçi Prof. Enver Ziya Karal’dan aktarılan bu öyküdeki Ermeni Kilisesi ve yerine ait bir bilgi bulamadık; ancak Atatürk’ün henüz Kurtuluş Savaşı yıllarındaki Ankara çalışmalarında, buranın uygun görülmesinde de tepenin “kente hâkim konumu”nun payı olduğu biliniyor. Mustafa Kemal, Anadolu’yu emperyalist işgalden kurtarmak için 1919’un Aralık ayında Ankara’ya geldiğinde, önce Ziraat Okulu’nda kalır. Bu binayı askeri karargâh yapınca da istasyondaki “Direksiyon Binası” olarak anılan “gar şefinin konutu”na taşınır. Ne var ki Ulu Önder’in çok daha sakin bir ortamda çalışmalarını sürdürmesi gereğini gören Ankaralı Bulgurluzade Mehmet ve Rıfat Beyler, Çankaya’daki Kasapoğlu Konağı’nı 1921’de satın alarak Ankara halkı adına armağan ederler. Gazi ise daha sonra konağı “ordu”ya bağışlayarak Çankaya’nın “Başkomutanlık” kimliğini de tescillemiş olur. Böylece Atatürk’ün Cumhurbaşkanlığı anılarına da tanıklık eden bir “bağ evi”, Cumhuriyet tarihimizin simgelerinden birine dönüşür. Sezer’in armağanı Erdal’sız Bir Yıl... Sevgili Erdal, Bugün Can Yayınları’ndan gelen bir mesajı okuyunca, önümüzdeki pazar sen gideli tam bir yıl olacağını anladım. ‘Gideli’ diyorum, çünkü sevgili Seçkin Selvi, telesekreterime öyle mesaj bırakmıştı: “Erdal gitti..” Böyle deyip hemen kapatmış. Boğulmaya yüz tutmuş, yorumsuz bir sesle. Yorum gereksizdi. Gideceğini biliyorduk. Belki sadece, kısa süreli bilmiyormuş gibi yapma girişimlerimiz vardı. Ama, biliyorduk. Ölümünden önce, yirmi yedi yıla yaklaşan dostluğumuz boyunca bir yıl boyunca görüşmediğimiz olmuş muydu hiç? Sanmıyorum. Bir ay, belki de iki ay, evet. Ama bir yıl koptuğumuz hiç olmamıştı. Şundan biliyorum: Sen, sözde en uzun iletişim kopukluklarımızın ardından bile bana telefon açtığında, daha dün akşam ayrılmışız gibi, hemen bir fıkrayla konuşmaya başlayabilirdin: “Dinle bak, yeni bir fıkra öğrendim, adamın biri...” Demek ki ayrılıklarımız hiçbir zaman uzun sürmemiş. Belki sadece bir fıkra boyu kadar! Bu yüzden, yani ayrılık bu kez bir yılı bulunca, herhalde anlatılacak çok şey biriktiğinden olacak, kafam biraz karışık. O nedenle, biraz kopuk kopuk yazarsam kusura bakma. Çünkü şimdi, gecenin bir saatinde, anılar da kopuk kopuk geliyor. Belki biraz da önümüzdeki pazar sen öleli bir yıl olacağını bugün çok ani haber aldığımdandır! Geçenlerde, evde yalnız başıma resmine bakarken, bir şey anımsadım. Bir defasında kim bilir kaçıncı kez! yine para istemek için sana telefon açmıştım. Ama o sırada senden herhangi bir telif alacağım olmadığından, ‘avans’ demeye utandım ve ‘borç’ diye istedim. Senin ise yanıtın kısa ve kesindi: “Borç istiyorsan, tefeciye git! Ama avans istiyorsan tamam! Para yarın hesabında!” ‘Gidişinden’ sonra, seni en çok Seçkin’le, bir de Deniz ve Sevgi Kavukçuoğlu’yla andık. Deniz ve Sevgi’yle ne yazık ki senin gidişinden sonra tanışabildim – evimin çok yakınına, Oyun Atölyesi’nin üstüne taşındıkları zaman. Şimdi onları, insan olarak sanki senin ‘öteki taraftan’ çok güzel bir selamın gibi de kabul ediyorum. Yaşamımdan daha önce gelip geçmiş birkaç kişinin sevgisi gibi, senin sevgini de gidişinden sonra senden kalma ve başkalarıyla da mutlaka paylaşılması gereken bir miras olarak kabullendim. Geride kalan bir yıl boyunca, bu sevgi mirasçılığının gereklerini elimden geldiğince yerine getirmeye çalıştım; senin nasıl bir sevgi insanı olduğunu başkalarına anlattım. Bu arada, seçimde elbette hatalar yaptım. Beni bilirsin, insanlara çabuk güvenirim ve sevebilme yeteneğini karşıma çıkanlara fazla sorgulamaksızın yakıştırırım – bilirsin, çünkü sen de öyleydin. Bu saflığım yüzünden, yine yanılgılara düştüğüm oldu. Seni coşkuyla paylaşmaya çalıştıklarım arasında, sevebilme yeteneğinden yoksun doğmuş yaratıklarla da karşılaştım. Bilirsin, böyleleri büyük çoğunlukla sevgi sözünü genellikle hiç ağızlarından düşürmeyenler arasından çıkar – yani, şu sevgide, sevebilmekte çok iddialı olan, ama iş sevgiden kaynaklanması doğal olan sorumluluğa, sevgilerini eyleme dönüştürmeye gelince, pılılarını pırtılarını toplayıp kaçıveren yaratıklardan söz ediyorum. Ama olsun. Pişman değilim. Sevgileri vermesi bizden, taşıması da onlardan! Taşıyamadıklarında yoksullaşanlar ise hiçbir zaman bizler olmuyoruz! Yayınevin, kale gibi ayakta. Samiye ve Can, senin acını çok güzel, çok soylu taşıdılar. O acıyı bir mateme değil, ama senin ideallerine yakışır ürünlere, edimlere dönüştürdüler. Senin için, gidişinden sonraki toplantılarda hep: “Yıldız olsun, bizlere yağsın!” diyen Celal Üster de bu dileğinin içtenliğini ve sana olan sevgisini sadakatiyle kanıtladı. Hep söylerim, ölüm, ancak bir hayata son verebiliyor, ama gerçek bir sevgi ilişkisini asla koparamıyor. O yüzden, ben de matem falan tutmuyorum. Gidişinin beni acıtan tek bir yanı var: Yaşasaydın, şu dünyada seni, yani adam gibi bir adamı tanımaya layık daha nice insan vardı; şimdi onlar, senden yoksun kaldılar! eposta: acem20@hotmail.com 1 3 2 4 rında ihalesi yapılan restorasyon, Ocak 2007 sonunda bitirildi. Özellikle Prof. Dr. Yıldırım Yavuz’un ve diğer danışmanların denetiminde gerçekleştirilen uygulamada yapının döşeme, duvar, sıva gibi ana unsurları yenilendi. “Atatürk’lü yıllar”ın mobilyaları ve kumaş ağırlıklı dekorasyon malzemeleriyle antika eşyaların bir kısmı Çankaya’da kurulan atölyede; bir kısmı da TBMM Milli Saraylar Daire Başkanlığı’nın atölyelerinde onarıldı veya tıpkı yapımları üretildi. Camlar, porselenler elden geçti. Perdeler, döşemelik kumaşlar ve halılar Hereke tezgâhlarında; keten perdeler aslına uygun olarak Kastamonu İl Özel İdaresi Eğitim Atölyesi’nde yeniden dokundu. Deri koltuk, sandalye ve diğer eşya ile saatler ve tabloların bakımonarımını da uzmanlar yaparken antika piyanosunun onarımını da Almanya’da yaşayan ve bu konuda dünya çapında ün yapmış bir Türk gerçekleştirdi. Latife Hanım’ın ‘iz’leri TÜRKİYE’NİN ULUSAL ONUR MİRASI: Atatürk’ün Çankaya’da 1932’ye kadar konakladığı Müze Köşk, Kurtuluş Savaşı’ndan Cumhuriyetin kuruluşuna kadar geçen dönemdeki en üst düzey yaşanmışlıkların tanığı... Çankaya köşklerinin genel görünüşü (1). Müze olarak korunan Kasapoğlu Konağı (2). Müze Köşk’ten iç görüntüler (3 ve 4). Yeni Hizmet Binası, Yeni Genel Sekreterlik ve Devlet Denetleme Kurulu Binası, Başyaverlik, İdari ve Mali İşler ve Koruma Müdürlüğü, Basın Salonu, Resepsiyon Salonları, İtfaiye, Sosyal Tesisler, Garaj, Sera, Halı Saha ve Tenis Kortu ile lojmanlar bulunuyor. Bunların arasında “Müze Köşk” olarak korunan eski Kasapoğlu Konağı’nın, aynı zamanda “Cumhuriyetin kuruluşu”nu simgelemesi de özel bir önem taşıyor. Çünkü Ulu Önder’in 11 yıl yaşadığı bina, tüm “Cumhuriyet devrimleri”ne ait hazırlıkların tasarlandığı, yönetildiği yer. Köşkün alt katındaki, sonradan kaldırılan fıskiyeli havuzun kurnasına eski harflerle kazınmış 1876 tarihi, olasılıkla binanın yapım yılı. Ünlü mimarımız Vedat Bey (Tek) 1924’teki ilk restorasyonunda, alt katında yemek salonuyla radyo ve sigara salonları bulunan kuleyi yapmış. Üst katı ise kütüphaneyle bağlantılı yatak odası olarak düzenlenmiş. 1926’da da kalorifer tesisatı ile mutfak bölümünün üzerine yatak odalarından oluşan yeni bir kat eklenmiş. ‘Bilimin rehberliği’nde... İşte böylesine önemli bir “ulusal miras”ın geleceğe de tüm tarihsel özellikleriyle aktarılması için Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in başlattığı restorasyon çalışmaları tamamlandı. Ne var ki 19 Nisan 2007 Perşembe günü yapılan açılış töreni, iktidarın “dindar cumhurbaşkanı” dayatmasıyla yarattığı gerilimler arasında, kamuoyunda yeterince önemsenmedi. Toplam 438 dönüm alana yayılan Çankaya yerleşkesinde, Pembe Köşk’le birlikte Camlı Köşk, Konak 1986’da “müze” işleviyle ziyarete açılmışsa da 80 yılın yıpranmışlığını gören Cumhurbaşkanı Sezer, restorasyon için ODTÜ’lü uzmanlardan oluşan bir danışma kurulunu görevlendirdi. Cumhurbaşkanlığı raporuna göre, ahşaplardaki mantarlaşma ve kurtlanmalar, yapıdaki çökme ve çatlamalar, tekstil malzemesindeki bozulmalar, binada ivedi onarıma gidilmesi gerektiğini göstermişti. Bunun üzerine 2002’de başlanan proje çalışmalarının ardından 2004 sonla Atatürk’ün 29 Ocak 1923’ten 5 Ağustos 1925’e kadar süren evliliğine de tanıklık eden köşkün yatak odasındaki tuvalet masasında bulunan malzemeler, eşi Latife Hanım’a ait “yegâne izler”i oluşturuyor. Şöminenin üzerindeki resimse bir süre köşkte kalan annesi Zübeyde Hanım’ın gençlik yıllarını gösteriyor. Çalışma odasında ‘Büyük Nutuk’unu yazdığı masası ve koltuğu ile odayı sarmalayan kitaplıklar, Atatürk’ün geniş kültür zenginliğinin belgeselleri. İşte Sezer’in yeniden ulusla ve insanlıkla buluşturduğu bütün bu değerlerimiz üzerinde, aynı kültür zenginliğinin ulusumuza armağanı olan “Cumhuriyet aydınlanması”nı kavrayamayan ya da siyasi amaçları önünde engel sayanların kara bulutları dolaşıyor. Kim bilir belki Müze Köşk de bu bulutların dağılması için umudunu 14 Nisan’daki Ankara ve 29 Nisan’daki İstanbul buluşmalarında gerçekleşen “ulusal uyarı”lara bağlamıştır. NOT: Müze Köşk, hafta sonu 13.0017.00 saatleri arasında, hafta içi de pazartesi günü dışında, randevu alınarak ziyaret edilebiliyor. Yurttaşların, randevu için (0 312) 468 63 00 numaralı telefonu aramaları gerekiyor. Genç piyanistlerin Pera buluşması Kültür Servisi Dün İTÜ Mustafa Kemal Amfisi’ndeki açılış konseriyle başlayan ve 6 Mayıs’a dek Pera Güzel Sanatlar’da sürecek olan ‘Pera Piyano Festivali’, 200’ü aşkın 1318 yaş arası genç piyano sanatçısıyla dünyadan ve ülkemizden piyano ustalarını buluşturuyor. Müzik yaşamlarının farklı noktalarındaki sanatçı ve Zöhrab Adıgüzelzade, ustalar sınıfı çalışması yapacak. sanatçı adaylarını workshop ve seminerlerle bir araya getiren festivalde, resital, konser ve çeşitli etkinlikler yapılacak. ‘Barok Dönem Müziği’ Festivalde bugün dünyaca tanınmış piyano sanatçımız Arın Karamürsel, yürüteceği atölye çalışmasında genç sanatçılara “Bach, Beethoven ve Romantik dönem bestecileri”nin ya pıtlarını çalıştıracak; Ingrid Marsoner de bir resital verecek. Festivalin üçüncü günü Gabriele Becheri atölye çalışmasında gençlerle deneyimlerini paylaşırken Pera Teras’ta ‘Bahar Konseri’ yapılacak. Cumartesi Doç. Leyla Pınar ‘Barok Dönem Müziği’ üzerine seminer verirken Ingrid Marsoner ve Zöhrab Adıgüzelzade ile ustalar sınıfı çalış ması yapılacak. Aynı gün Pera Teras’ta Pera Gençlik Orkestrası konser verirken 20.30’da Pera Büyük Salon’da müzikseverlerle buluşacak olan sanatçı ise Yuriy Sayutkin. Festivalin son günü yine öğrencilerin etkinliğiyle birlikte, Büyük Salon’da genç sanatçıların katıldığı piyano yarışması ve ödül töreni yapılacak. (0 212 245 30 08) İSTANBUL KADIN KURULUŞLARI BİRLİĞİ’NDEN SİYASİ PARTİ GENEL BAŞKANLARI’NA BODRUM’UN BİTEZ KOYU’NDA MAVİ BAYRAKLI, DENİZE SIFIR TÜRKİYE’NİN AYDINLIK GELECEĞİ İÇİN SIRA SİZDE Cumhuriyetimizin temel ilkelerinin zedelendiği; Demokrasinin ve laikliğin gözardı edildiği; Dış güçlerin Lozan’dan geri adım attırmaya zorladığı; Ülke sınırlarını değiştirmeye yönelik haritaların çizildiği; Siyaset, ticaret, tarikat ilişkilerinin açık açık sergilendiği bu süreçte TC ŞİŞLİ 3. İCRA DAİRESİ’NDEN TASHİH İLANI GAYRİMENKUL AÇIK ARTIRMA İLANI MANUELA HOTEL Botanik bahçesini andıran doğası ile mavi ve yeşilin buluştuğu bir tatil cennetidir. Özel plaj keyfi, konforlu odalarda TV klima rahatlığı, 20 yılı aşkın, kaliteli ve güleryüzlü hizmetiyle siz Cumhuriyet okurları için 48 YTL. Tam pansiyon, gazeteniz kahvaltı masanızda... OTELİMİZE AİT TEKNEYLE ÜCRETSİZ TEKNE VE BALIK TURLARI Tel: 0 252 363 79 04, Cep: 0 533 722 81 81, Faks: 0 252 363 77 88 Daha fazla bilgi: www.manuelahotel.com İSTANBUL CUMOK ÇAĞIRIYOR CHP + SHP + DSP + İP ve ANAP + DYP + MHP Genel Başkanlarının bölünerek çoğalmak yerine, ELELE VEREREK güçlenmelerini; ATATÜRKÇÜLERİN SESLERİNİ DUYMALARINI VE “ÖNCE ÜLKEM” DEMELERİNİ BEKLİYORUZ. Dosya No: 2007/13 Tal. Cumhuriyet gazetesinin 05.04.2007 tarih ve 29765 sayılı 16. sahifede 1. sütunda yazılı gayrimenkul satış ilanında; Taşınmazın Halihazır Durumu bölümünde son paragrafta “2. katta 5/52 arsa paylı, 9 Bağımsız Bölüm, 7 Nolu Daire Meskenin muhammen bedeli 206.000YTL’dir.” yazılması gerekirken, sehven “6. katta 55/3500 arsa paylı 22 nolu daire meskenin muhammen bedeli 206.000YTL’dir” yazılmıştır, Tashihen ilan olunur. Basın: 22876 İstanbul’u, Trakya’yı, Marmara’yı 05 Mayıs 2007 Cumartesi günü saat 14.00’te Çanakkale Cumhuriyet Meydanı’nda Cumhuriyet’e sahip çıkmaya çağırıyoruz. SEN GELMEZSEN BİR EKSİĞİZ İstanbul İletişim: 0537 871 82 34 0533 438 50 22 Not: Trakya ve Marmara CUMOK oluşumları kendi organizasyonlarını yapacaktır. www.cumok.org TC ADALET BAKANLIĞI ANTALYA 5. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ TEVZİH İLANIDIR Sayı: 2005/14514 Antalya 5. İcra Müdürlüğü’nün 2005/14514 sayılı dosyasından yapılan gayrimenkul satış ilanında 20.4.2007 tarihli 2. satış günü 7.5.2007 olarak yazılmışsa da 2. satış günü 7.6.2007 olarak düzeltilerek tavzihen ilan olunur. 30.4.2007 Basın: Tashih CUMHURİYET 15 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear