28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
28 MAYIS 2007 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER CHP lideri TOBB Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada Erdoğan ve AKP’yi sert bir dille eleştirdi 9 DEĞİŞEN DÜNYADAN HÜSEYİN BAŞ Baykal: İstikrarı sen bozdun ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a yüklenerek “Laiklik tartışması çıkaracaksın. Devletin kurumlarına savaş açacaksın, sonra da ‘İstikrarı bozma’ diye işadamlarına yalvaracaksın. İstikrarı sen bozdun sen” dedi. AKP’nin 2002’de yüzde 7.8 büyüyen bir ekonomi devraldığını söyleyen Baykal, “Bu dış ticaret açığıyla bu politika devam edemez. Bu kalkınma IMF’nin koyduğu politika içinde olmayabilir. Parlamentoda üçte iki değil dörtte üç çoğunluk olsa bile uzlaşılması gerekiyor. Sana oy verenin de vermeyenin de cumhurbaşkanını seçeceksin. Kimseye dayatma yapamazsınız” dedi. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) 62. genel kurulunda konuşan Baykal, Erdoğan’ın “2002’de kriz ortamında bir Türkiye devraldık” değerlendirmesine göndermede bulunarak “Kriz için tedbirler önceki hükümet döneminde alındı. Nitekim iktidarın devredildiği 2002’de ekonomi yüzde 7.8 büyümüştür” diye konuştu. Baykal, Türkiye’de hâlâ 2001 yılı kriz reçetesinin uygulandığını belirterek her yıl ekonominin yüzde 6.5’u AKP ve Beş Yıllık Bir Hazin Bilanço AKP lideri; seçimler yaklaştıkça ülkenin zaten pek de parlak olmayan genel sosyoekonomik durumunun beş yılda hemen her alanda benzerine az rastlanır bir çöküşün eşiğine geldiğini gözlerden saklamak için ‘her şeyin hiç olmadığı kadar yolunda gittiği’ masalları anlatarak halkı oyalamanın beyhude çabası içinde debelenip durmaktadır. AKP liderine göre beş yıllık iktidarları süresinde partisinin ülkeye sağladığı büyük gelişmeyi görmek için yükselerek rekor üstüne rekor kıran ‘borsa’ya göz atmak yeterlidir. Yüzde 70’i yabancılara ait olan borsa değerlerindeki artışın, kârları sürekli tavan yapan piyasacı büyük kuruluşların ve para babası spekülatörlerin ceplerini doldurmanın dışında, işsizlere, açlık sınırında yaşayan yoksul ve yoksun halkın yaşamlarına hiçbir biçimde yansımadığı ortadadır. Borsanın yükselmiş olması, halkın yoksulluğunun artması ve eşitsizlik makasının daha da açılarak uçurum ölçülerine gelip dayanmasındaki çelişkiyi gözler önüne sermekten öte anlam taşımaz. Çelişkinin nedeni ise kimse için sır değildir. Ülkeye ve halkına dayatılan IMF güdümlü ‘yoksulu daha yoksul yaparken zengini zenginleştiren doyumsuz küresel serbest piyasa ekonomisinin’ kaçınılmaz sonucudur. Büyük sermaye zenginliklerine zenginlik katarken AKP de bundan payını fazlasıyla almakta, bir yandan dinci kesimin palazlanmasını sağlarken, diğer taraftan dinci yapılaşmaya dönük olarak devlet aygıtını dinci kadrolarla tıka basa doldurmaktadır. Bunun özellikle eğitim ve medyada yoğunlaşması AKP’nin dinci art niyetlerinin önde gelen kanıtları arasındadır. Daha geçenlerde ticaret ve sanayideki gelişmelere örnek olarak gösterilen Kayseri’de sokağa dökülen marul parçalarını toplarken altı yoksul çocuğun talihsiz bir trafik kazasında can vermeleri, sözde kalkınmadaki adaletsizliği çarpıcı bir biçimde sergilemektedir. Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu UNICEF tarafından yayımlanan bir araştırma, ‘’Türkiye’deki 15 yaşından küçük çocukların yüzde 27.7’sinin yoksulluk içinde bulunduğunu, bu oranın kırsal alanlarda yüzde 40.6’ya ulaştığını’’ ortaya koymaktadır. Başka bir deyişle, “Türkiye’de 15 yaş altındaki 5.6 milyon çocuk gıda ve gıda dışı yoksulluk içindedir.’’ Bu aynı zamanda söz konusu çocukların ailelerinin de borsa, ticaret, sanayi gelişirken yoksulluk ve yoksunluk içinde yaşamaya devam ettikleri anlamına gelmektedir ki, bu, eşitsiz kalkınmanın yadsınması olanaksız göstergelerinden sadece biridir. Türkiye’nin çok sayıda yöresinde yoksul çocuklar sokaklardan marul parçaları toplamak ayrıcalığına bile sahip değillerdir. ??? Dostumuz Özdemir İnce, Hürriyet’teki köşesinde ardı ardına Sayın Profesör Dr. Bilsay Kuruç, ekonomist İlhan Kesici ve Referans gazetesinin ekonomi yorumcusu Sayın Yiğit Bulut’tan aktardığı rakamlarla ülkenin beş yılda sırtına yüklenen ağır ipoteği çarpıcı bir biçimde sergilemektedir. Profesör Kuruç, “Türkiye’nin sosyal güvenliğe ayırdığı pay, eğitim ve sağlık harcamaları dahil, 1980’lerden 2005’e geldiğimizde ulusal gelirin yüzde 78’idir. Bu oran ABD’de yüzde 35, AB’de ise yüzde 25 dolayındadır. Buna karşılık faize ayırdığımız pay yüzde 25’lerdedir. AB’de faize giden pay ise yüzde 5’i geçmemektedir. Bu şu demektir: ‘Toplam ulusal gelir 300 milyar dolarsa, bunun yüzde 25’ini, yani 75 milyar dolarını faiz ödemelerine ayırarak Türkiye insanına harcanması gereken kaynak iç ve dış borç faizi olarak dışarıya aktarılmaktadır’...’’ Sayın Bulut ise, Ali Babacan adlı bakanı şu sözlerle uyarıyor: “2003 sonrası dünya piyasaları rekorlar kırarken, Türkiye bu dinamiğe uymadığı gibi elinde ne varsa ‘babalar gibi’ satan tek ülke. Türkiye ile aynı kategoride olan ülkelerin hiçbiri bu kadar kamu ve özel sektör varlığını yabancı sermayeye teslim edip açık kapatmak zorunda kalmadı.’’ AKP’ye bir başka ‘soğuk duş’ ekonomist İlhan Kesici’den: “80 yıllık iç borç 90 milyar dolar. AKP döneminin iç borcu 196 milyar dolar. İç borç dört yılda 106 milyar dolar artmış. 80 yıllık kamu dış borcu 63 milyar dolar, AKP dönemi 70 milyar dolar. 4 yılda 7 milyar dolar artış. Özetle Cumhuriyetin 80 yıllık borç toplamı 198 milyar dolar; AKP’nin 4 yılda yaptığı borç 185 milyar dolar. Buna özelleştirmelerden gelen 30 milyar dolar da eklendiğinde 215 milyar dolar yapar. 2003 başında bireylerin taksitli satış ve kredi borcu 2.5 milyar dolarken, bu miktar AKP sayesinde 65 milyar dolara çıkmış.’’ ??? AKP lideri; beş yılda gırtlağına kadar borç batağına soktuğu rakamlarla ortaya konan yoksul insanlarına, ülkenin görülmemiş bir biçimde kalkınıp gelişerek ‘nurlu ufuklara’ yelken açtığı masalını din imanla süsleyerek anlatmaya kuşkusuz devam edecek. Ancak, bu masalı, bu kez, birbiri ardından misli görülmemiş coşku ve kararlılıkla meydanları doldurarak ‘tehlikenin artık bilinçle farkında olan’ milyonlarca Atatürkçü, laik ve çağdaş Cumhuriyetçi’ye anlatması kolay olmayacaktır. AKP bütün bu ‘başarılara’ kuşkusuz, tek başına ulaşmamıştır. Dinci bir devletin bekleme odası göstermelik ‘Ilımlı İslam’ iktidarı aşkına kayıtsız şartsız, W. Bush’un yeni Ortadoğu Projesi’ne katılarak ABD’nin desteğini ve ‘icazetini’ sağlamış, Cumhuriyetin geleneksel dış politikasını Washington’a, buna koşut olarak ekonomiyi de, yine kayıtsız şartsız, küresel sermayenin baskı araçları IMF ve Dünya Bankası’na bağlamıştır. Böylece ülkelerinin yaşamsal çıkarlarını ABD ve küresel sermayenin baskı araçlarının emrine veren teslimiyetçi ülkelerin başına ne gelmişse, AKP iktidarının Türkiyesi’nin başına da o gelmiştir. Yukarıda sıralanan hazin tablo böylesi bir teslimiyetin sonucudur. Zaman, herkesin ideolojik kimliklerini vestiyere bırakıp var gücünü AKP’nin teslimiyetçi iktidarına karşı seferber etmesinin zamanıdır. Bu tarihsel sorumluluk, bugün, 22 Temmuz’da sandığa gidecek seçmen kuşağının omuzlarındadır. Çağdaş ve laik Cumhuriyet ve yoksul halkımız bunu hak ediyor. ? Başbakan Erdoğan’ın Türkiye’de siyaset ve rejim tartışması telaşı ve heyecanı içinde olduğunu kaydeden Baykal, “Kimse milli irade hamaseti yapmaya kalkmasın. Demokrasi tartışmasını 1950’lerde çözdük” diye konuştu. ? Siyasi dengenin bir ayağında Cumhuriyetin, diğer ayağında ise demokrasinin olduğunu belirten Baykal, “Eğer demokrasiyi Cumhuriyeti tahrip etmek için, Cumhuriyetin kazanımlarını ortadan kaldırmak için bir araç olarak kullanmaya kalkarsanız Türkiye’nin dengesini bozarsınız” dedi. kadar faiz dışı fazla ayrıldığına dikkat çekti. İş dünyasının olağanüstü vergi yükleriyle karşı karşıya kaldığını ifade eden Baykal, “2001 krizi için yazılan reçetenin amacı bütçe açığını indirmek, mali dengeyi kurmak, enflasyonu aşağı indirmekti. Artık sorun farklı. Türkiye’de reel sektör sorunu var. KOBİ sorunu var. Kâr hadlerinin dağıtılmasından kaynaklanan sorun var” diye konuştu. 8.6’lık cari fazlasına karşın Türkiye’nin yüzde 5.7 cari açık verdiğini de ifade ederek “Cari açık Türkiye ekonomisinin kara deliğidir. Türkiye yüksek faizle borçlanarak ithalat yapıyor ve cari açık artıyor” dedi. Baykal bu ticaret açığının böyle sürdürülemeyeceğini belirterek şunları söyledi: “Televizyonda ihracatın yüzde 85’i, otomotivde yüzde 90’ı ithal ediliyor. Türkiye bu politikayla kalkınamaz. İşsizliği, yoksulluğu yenemez. Bu kalkınma IMF’nin koyduğu politika içinde olmayabilir. Onun işi mali istikrarın sağlanmasıdır, borçların ödenmesidir. O işini yapıyor. Kalkınma IMF’nin işi değil. Kalkınma siyasetin, başbakanın işi. Sakın ha bu politika, bu döviz bolluğu devam eder sanmayın.” 2002 reçetesinin 2007 krizini doğurduğunu belirten Baykal, 2002 politikasıyla devam edilmesiyle Türkiye’nin ayağa kalkacağının zannedilmemesi gerektiğini kaydederek “Para bolluğu sizi yanıltmasın. Bu ekonominin kalıcı olarak sorunlarını çözdüğü anlamına gelmez. Gelen yabancı sermaye ve özelleştirme gelirleriyle yeni tesisler kuruldu mu? O yok. Bir Hundai gelecekti, onu da kaçırdık. Yatırım ortamını düzeltmek lazım. İstihdam üzerindeki yükler inmeli” görüşünü kaydetti. milli irade hamaseti yapmaya kalkmasın. Demokrasi tartışmasını 1950’lerde çözdük” diye konuştu. Siyasi dengenin bir ayağında cumhuriyetin, diğer ayağında ise demokrasinin olduğunu belirten Baykal, “Cumhuriyet demokrasiyi engellememeli. Demokrasi cumhuriyeti tahrip etmemeli. Eğer demokrasiyi cumhuriyeti tahrip etmek için, cumhuriyetin kazanımlarını ortadan kaldırmak için bir araç olarak kullanmaya kalkarsanız, Türkiye’nin dengesini bozarsınız” dedi. Laiklik tartışması Baykal, Erdoğan’ın ancak şimdi Türkiye’nin “demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti” olduğunu anımsadığını belirterek “Peki öyleyse laiklik tartışmasını açan Meclis Başkanı değil mi, ona destek veren sen değil misin” diye sordu. Baykal, “Devletin kurumlarına savaş açacaksın, sonra da istikrarı bozma diye işadamlarına yalvaracaksın. İstikrarı sen bozdun sen. Parlamentoda üçte iki değil dörtte üç çoğunluk olsa bile uzlaşılması gerekiyor. Sana oy verenin de vermeyenin de cumhurbaşkanını seçeceksin. Kimseye dayatma yapamazsınız” diye konuştu. ‘Bu politika devam edemez’ Dünyada büyük bir likidite bolluğu döneminden geçildiğinin, kaynakların yatırım yapacak yer aradığının altını çizen Baykal, Türkiye’nin 20032006 döneminde gelişmekte olan ülkelerle karşılaştırıldığında dünya ortalaması olan yüzde 7.5’in altında yüzde 6.9 oranında büyüdüğünü söyledi. Baykal, gelişen ülkelerin yüzde Demokrasi tartışması Başbakan Erdoğan’ın Türkiye’de siyaset ve rejim tartışması telaşı ve heyecanı içinde olduğunu kaydeden Baykal, “Başbakan sıra dışı bir gerginlik, bir telaş ve kaygı içinde konuşuyor. Demokrasi kimsenin babasının malı değildir. Demokrasi bu milletin yıllardır elinde olan kimsenin vazgeçemediği temeldir. Kimse MEHMET AĞAR: Hisarcıklıoğlu Türkiye’nin kazanması için TOBB’nin reçetesini anlattı: Milleti mağdur ettiniz ? Tarihte ilk defa Cumhurbaşkanlığı seçiminde bir siyasi partinin dayatmacı tavır sergilediğini belirten Ağar, “Millet yarattığınız mağduriyetten” bıktı” diye konuştu. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) İsmini Demokrat Parti (DP) olarak değiştiren DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, demokrasinin hiçbir partinin tekelinde olmadığını belirterek AKP hükümetini “Ben dedim oldu” iktidar anlayışına sahip olmakla suçladı. Ağar, TOBB’nin 62’nci Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada tek partili iktidarın “tek parti tahakkümü” anlamına gelmediğini belirterek şöyle konuştu: “Türkiye’de demokrasi hiçbir partinin tekelinde değildir. Cumhurbaşkanlığı seçimi demokrasi değil siyasi meseledir. Tarihte ilk defa Cumhurbaşkanlığı seçiminde bir siyasi parti dayatmacı tavır sergilemiştir. Meclis’te bu kadar yüksek milletvekili sayısı ve siyasal destekle meseleyi mağduriyete taşımaya imkân yoktur. Millet, yarattığınız mağduriyetten bıktı.” ‘Rantiye’ değil ‘şantiye’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Türkiye’nin cumhurbaşkanı seçiminde iyi bir sınav veremediğini belirtti. TOBB’nin 62. genel kurulunun açılışında konuşan Hisarcıklıoğlu, son birkaç ayda olup bitenlerin ufuklarını karartmasından endişe duyduklarını belirterek “Evet sancılı bir dönemden geçiyoruz. Ama yaşadıklarımız çağdaş, iktisadi ve toplumsal yapının gerisinde kalan milletimizin beklentilerini karşılamayan siyasi ve idari yapımızın neden olduğu sancılardır” dedi. Bu siyasi ve idari yapıda köklü bir reform yapma zamanının geldiğini kaydeden Hisarcıklıoğlu, Türkiye’nin bugün bir bakıma 2001’dekine benzer bir dönüm noktasında olduğunu savundu. Konuşmasında, cumhurbaşkanlığı seçim sürecine de değinen Hisarcıklıoğlu, “Türkiye, cumhurbaşkanı seçimlerinde bir bütün olarak iyi bir sınav verememiştir. Artık ‘Kimin kabahati en büyük’ diye tartışmayı bırakıp, sistemin işlemeyen yönlerini doğru tespit etmek zorundayız” diye konuştu. Hisarcıklıoğlu, konuşmasının sık sık alkışlarla kesilen bölümünde ise şunları kaydetti: “Türkiye’de siyasetin sorunu kişilerde değil, sistemde aranmalıdır. Mevcut siyasi sistem, vekilleri milletinden koparıyor. Seçmenler vekillerini tanımıyor, takip edemiyor. Nasıl ki ekonomide iş yapma zihniyeti değişti ise artık siyasette de zihniyet değişiminin zamanıdır. Siyasi partiler ve seçim yasaları, seçmenle seçilen arasındaki bağı kuvvetlendirecek şekilde değiştirilmelidir. Yöneten demokrasiyi sağlamanın yolu, siyaseti tabana yaymaktır. Siyasetin de görevi, tabanın sesini duymaktır. Kendisine vekillik edecek kişiyi milletin bizatihi kendisi, kendi içinden seçebilmelidir.” Konuşmasında, 1982 Anayasası’nın miadını doldurduğunu söyleyen Hisarcıklıoğlu, anayasanın, yapılan çok sayıda değişiklikle “bir yamalı bohçaya döndüğünü, sistematiğini yitirdiğini” ifade ederek “Artık yeni bir anayasa yazmanın za Erdoğan, Hisarcıklıoğlu, Baykal ve Ağar ile delegeler genel kurul öncesi saygı duruşunda bulundular. manı gelmiştir. Yeni Meclisimiz, yeni anayasayı katılımcı bir şekilde hazırlamalıdır. Yeni anayasanın temeli vatandaşına güvenen, ona hizmet için var olan modern devlet anlayışı üzerine kurulması gerekmektedir” dedi. kazanacağını söyledi. Vatandaşın gerçek gündeminin işsizlik olduğunu, Türkiye’nin her yıl bir öncekinden daha fazla istihdam sağlaması gerektiğini belirten Hisarcıklıoğlu, istihdamı artıracak önlemin ise eğitim reformu olduğunu kaydetti. Yargı sisteminin işleyişindeki aksamaların da özel sektörün en önemli sıkıntılarından olduğunu belirten Hisarcıklıoğlu, davaların bitirilemediğini, mahkemelerin uyuşmazlıkları vaktinde çözemediğini söyledi. TOBB Başkanı şunları söyledi: “Hangimizin yakın çevresinde işsiz biri yok, hangimizin yakın çevresinde suça maruz kalmış biri yok? Ülkemizde her 40 saniyede, bir suç işleniyor. O da sadece kayıtlara geçeni. Niye işlenmesin ki, yakalansa bile ceza görüyor mu? Toplumda en ağır yarayı, suçun cezasız kalması açıyor. Toplumun vicdanı kanıyor. En tehlikelisi de adalet kavramı zedeleniyor.” ‘Terörle mücadele meşru hakkımız’ Hisarcıklıoğlu, Kıbrıs meselesinin hâlâ çözülemediğini, AB’nin verilen sözlerde durmadığını belirtirken, Irak ve PKK konusunda da, “Teröre karşı mücadele, ülkemizin meşru hakkıdır. Yine bu çerçevede terörü bir hak arama vasıtası göstermeye çalışan ve mazur gösteren belli kesimlere karşı hem toplumsal hem de kanuni tepkiler mutlaka gösterilmelidir” diye konuştu. Konuşmasında ekonomiyle ilgili konulara da değinen Hisarcıklıoğlu, Türkiye’nin lobilerle değil KOBİ’lerle kalkınacağını, rantiye ile değil şantiye ile Erdoğan, egemenliği farklı yerde arayanlara halkın sandıkta cevap vereceğini söyledi ‘Eşkıyaya teslim ettiniz’ Bir devletin başbakanının, genelkurmay başkanına bir televizyonun haberleri aracılığıyla müdahale edip etmemek konusunda mektup yazmasının devlet ciddiyetiyle uyuşmayacağını belirtti. Ağar, Başbakan Erdoğan’ı 4.5 yıldır iktidar olduğu halde demokrasi ile ilgili yasaları çıkarmamakla da suçlayarak terörle ilgili konuşulması teklif edildiğinde “300 kilometre uzakta kalmakla” itham etti. Erdoğan’ın ekonomiyle ilgili verdiği rakamları da sorgulayan Ağar, şunları söyledi: “Rakamlar, affedersiniz eşek gibidir. Nereye çeksen oraya gider. İhracatı söylüyorsun da ithalat nerede? Karşılıksız çek senetteki, işsizlikteki artıştan, cari açık, dış ödemeler dengesi, vergi oranları, kayıt dışından bahsetmek yok. Suç patlamasına da girmeye gerek yok. Sokakları, dağları eşkıyaya teslim ettiniz. Yabancı sermaye dediğiniz el değiştiren şirketler, sıcak para dünyanın en yüksek reel faizini verdiğiniz için geliyor ve kâr olarak geri dönüyor.” ‘Demokratik istikrara sahip çıkın’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, demokratik istikrarın olmadığı bir ortamda gelişme, kalkınma, huzur ve güvenin de olmayacağını belirterek “Demokratik istikrardan kastımız, Türkiye’nin rotasından çıkmadan büyük yürüyüşünü sürdürmesidir. Bu yola taş koyan, millet iradesinin önüne taş koymuştur’’ dedi. Erdoğan, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) 62. Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, hükümet olarak, 2002 yılının sonunda, ağır kriz şartlarının hüküm sürdüğü, göstergelerin dibe vurduğu bir Türkiye tablosunu devralarak göreve başladıklarını belirtti. Erdoğan, TOBB delegelerine seslenerek “Ekonomimizin belirleyici aktörleri olarak sizlerin, yani iş dünyamızın, bir gerçeği bugünden görerek tavrını, hassasiyetini, ortaya koyması son derece önemlidir. O gerçek demokratik istikrardır. İstikrar yoksa ne gelişme vardır, ne kalkınma vardır ne de huzur ve güven vardır.” diye konuştu. Erdoğan, “Hâkimiyet milletindir. Bunu unutmayalım. Ve egemenliği başka yerlerde arayanlara 22 Temmuz’da halkımız en güzel cevabı verecektir. Benim samimi beklentim, en büyük umudum, sandıktan A veya B partisinin değil, istikrarı sürdürecek bir tablonun galip çıkmasıdır” dedi. TSK’ye üstü kapalı eleştiri Hükümetin başarılarının, sandığa “değişim, demokrasi ve istikrar kavramlarıyla damgasını vurduğunu’’ ifade eden Erdoğan, konuşmasında isim vermeden TSK’ye de atıfta bulunarak şöyle konuştu: “Türkiye için istikrar ve değişim süreci ne kadar önemliyse, ne kadar değerliyse, demokratik işleyişin aynı olgunluk ve kararlılıkla sürdürülmesi de o kadar önemlidir. Hiç kimse, demokrasiye, bize özgü, konjonktürel dalgalanmalara göre eğilip bükülebilen tarifler getirmeye çalışmamalıdır. Ve yine hiç kimse ‘Ben yaptım oldu’ kolaycılığına meylederek Türkiye’yi dünyadan kopartacak tavırlar içinde olmamalıdır.” Erbakan: Beş para etmiyorlar ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) İstanbul’un fethinin 554. yıldönümü Anadolu Gençlik Derneği (AGD) tarafından 19 Mayıs Stadyumu’nda düzenlenen şölende konuşan eski başbakanlardan Necmettin Erbakan, son 10 yılda yapılan denemelerin, kurtuluş için milli görüşten başka çare bulunmadığını gösterdiğini ifade etti. Erbakan “Son 10 yıldan beri işbirlikçi görüşler yan yana geldiler, alt alta durdular, üst üste durdular, tek başına geldiler, 367 milletvekili aldılar ama beş para etmiyorlar. Çünkü, işbirlikçi görüşten hayır gelmez” dedi. Sıvas’ta miting gibi açılış Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dün Sıvas Cumhuriyet Meydanı’nda aralarında; belediye toplu taşıma merkezi hizmet binası, ilköğretim okulu, spor lisesi, sağlık ocağı, spor kompleksi, atık su arıtma tesisi, hükümet konağı, devlet hastanesi ek binası ve tahlil laboratuvarının da bulunduğu tesislerin ortak açılışı ve TOKİ tarafından yaptırılan konutların anahtar teslim törenine katıldı. Mitinge dönüşen açılış töreninde yurttaşlar Türk bayraklarıyla alanda yerini aldı. (Fotoğraf:AA) CUMHURİYET 09 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear