28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 2 MAYIS 2007 ÇARŞAMBA 6 HABERLER AKP’nin cumhurbaşkanı adayının 1992’de katıldığı bir panelde söyledikleri de kimliğini ortaya koyuyor AVRUPA GÜRAY ÖZ Gül: Laikliği halk seçmedi FIRAT KOZOK Türkiye’nin Gerçek Haritası İnsanın bir zaafı var: Gördüğünün görmek istediği gibi olduğuna inanır. Bu zayıflıktan kurtulmanın yolu başkalarının ne dediğine, ne gördüğüne dikkat etmek olabilir. İşte ben şimdi o başkası olayım da, aykırı sözlerle, görülenden farklı bir haritadan söz edeyim size. Türkiye 12 Eylül generallerinin açtığı kapıdan giren şeriat tehlikesinin yükselmesiyle, “demokrasi” yolundaki tarihsel yürüyüşünden sapmıştır. Bireysel özgürlüklerini 12 Eylül’den sonra Turgut Özal’ın himmetiyle keşfeden, o hızla “liberalleşen” aydınlar, toplumsal özgürlükleri de aynı hızla unutmuşlardır. Arada bir heyheylenmelerine bakmayın, işçiler, emekçiler umurlarında bile değildir. Halkın hızla artan yoksulluğunun uzun bir vadede sona ereceğini anlatan liberal kapitalist ekonominin makro sahtekârlıklarıyla övünmekte üstlerine yoktur. Amerikancı, Avrupacı oldukları için artık yazmakta beis görmedikleri dinci gazetelerde sola akıl vermeye kalkarlar; Amerikancı, Avrupacı olduklarından kendilerinden yana dış destek için kolları sıvamışlar, Merkel’e, Bush’a bakar olmuşlardır. ??? Türkiye’de “demokrasi” yoktur. Ama onlar varmış gibi davranmayı tercih eder, olup biteni bu olmayan demokrasinin ölçütlerine göre yargılamayı marifet sayarlar. Demokrasinin sınıfsal karakterini, çoktan kendi özgürlükleriyle ölçer olmuşlardır. Türkiye bir “sosyal” devlet de değildir. Ama onlar öyle bir durum varmış gibi konuşmayı severler. Olanı biteni “sosyal” devlete aykırı bulduklarını ilan eder, ama işçilerin kısıtlanan haklarından, memurların ellerinden alınan sendikalaşmadan, çiftçinin perişan durumundan hiç söz etmemeyi yeğlerler. Dahası da vardır. Gittikçe güçten düşen sendikalara gösterdikleri yol, işçi haklarının her geçen gün biraz daha neoliberal politikalara kurban edildiği AB yoludur. ??? Türkiye bir hukuk devleti de değildir. Ama onlar öyleymiş gibi davranmayı yeğlerler. Bunun sorgulanmasından hiç hoşlanmazlar. Üç oyla beş milletvekilliği bu hukuk devletindedir. Başkalarına verilmiş oyları cebe atmak bu hukuk devletindedir. Mitingleri hukuk devleti adına engellemek bu hukuk devletindedir. Hak arayana hukuku değil, zorbalığın yolunu göstermek bu hukuk devletindedir. Türkiye laik de değildir. Türkiye’deki laiklik ıslaha, iyileştirilmeye, geliştirilmeye muhtaçken, onu yok etmek isteyenler iktidara gelmiştir. Sokaklarda, okullarda, kurum ve kuruluşlarda cemaatlerin, tarikatların egemenliği başlamıştır. Yavaş yavaş medreseleştirilmek istenen üniversitelerde bile anlı şanlı profesörler 9 yaşında kızların evlenebilmelerinden dem vurabilmekte, erkeklerin karılarını nasıl belli olmayacak şekilde dövebileceklerinin yollarını göstermektedirler. Türkiye’de laiklik, sivilleşme, demokrasi lafı güzaftır. ??? Tıkanan kapıyı açabilme gücü, yalnız ve yalnızca sokağa çıkma konusunda üstündeki ölü toprağını atma cesaretini göstermeye başlayan yığınlardadır. Üç buçuk liberal aydının küçümsemeye çalıştığı gerçek sivil güç onlardır. Onlar “beyaz Türk” falan değildir. Tehlikenin farkına varanlardır yalnızca. Türkiye haritasının gösterilmek istendiği gibi olmadığını fark edenlerdir. Tandoğan’daki, Çağlayan’daki yığınlar çok can sıkmıştır. Onlara “sandığa, sandığa” diye yol gösterenler, “hukuk” devletinin giren oyla çıkan oyu abrakadabra değiştiren sistemine güvenmekte ve sokaktan bu nedenle korkmaktadırlar. ??? 1 Mayıs’ta da bu nedenle yolları tıkamışlardır. Çünkü onların en büyük korkusu laiklik için, demokrasi için sokağa çıkanlarla, işçilerin emekçilerin hakkı için sokağa çıkanların birliğinin sokağa yansımasının yaratacağı olağanüstü demokratik güçtür. Ve onlar biliyorsunuz yalnızca güçten korkarlar. eposta: guray.oz@cumhuriyet.com.tr ANKARA AKP’nin Cumhurbaşkanı adayı Abdullah Gül’ün, 1992 yılında katıldığı bir panelde, laikliğin ülke bütünlüğünü tehdit ettiğini söylediği ortaya çıktı. Cumhuriyet ilkelerinin yurttaşlara zorla dayatıldığını ileri süren Gül’ün, konuşmasında, Atatürk heykel ve posterlerinden duyduğu rahatsızlığı dile getirerek “Tabuların olduğu Türkiye’de yaşıyoruz, diktatör ülkelere benzeme vasfından kurtulamadık” dediği öğrenildi. The Guardian ile Posta’da yer alan sözlerini haberleştirdiği için Cumhuriyet’e dava açmaya hazırlanan Gül’ün rejimi eleştiren yeni sözleri ortaya çıktı. Abdullah Gül’ün, 9 Aralık 1992 yılında Ankara Diyanet Vakfı Konferans Salonu’nda düzenlenen panelde yaptığı “Türkiye’nin Güvenliği ve Bütünlüğü Açısından Moral Değerler” konulu konuşmasında, laik cumhuriyet ve cumhuriyet ilkeleri konusunda skandal görüşler ileri sürdüğü ortaya çıktı. Yazar Ali Özoğlu’nun “Şifre Çözüldü” adlı kitabında da değindiği konuşmada Gül, ana hatlarıyla şu görüşleri ileri sürüyor: Bugün Türkiye’de bir sistem bunalımı var, kendi bünyesine uygun düşmeyen, kendi değerlerine zıt ve zoraki uygulanmaya çalışılan ve halka zorla diretilen bir sistem. Bu sistemin yanlışlıklarını ve bünyemize ne kadar zıt olduğunu dış politikadan iç politikaya kadar, kültürden ekonomiye kadar görüyoruz. ‘HALKINA ZIT BİR SİSTEM’ Halkına zıt, halkı ile barışık olmayan, ona düşman bir sistem bu sistemdir ki, bizi bugün Türkiye’nin ve ülkenin bütünlüğünü konuşmaya getiren, onu gündem noktası haline getiren böyle bir sistem içerisindeyiz doğrusu 70 senedir. İşte bunun içindir ki bugün bu milletin bir parçası olan senelerdir beraber olduğumuz bazı insanlar, ayrılıkçı mücadele içerisine girmişlerdir, bunu derken onları haklı gösterir bir ifade kesinlikle anlaşılmasın, fakat bu işte, bu içinde bulunduğumuz düzenin, sistemin ne derseniz deyin, bunların ortaya çıkardığı neticeler, yani sistem 70 sene içinde bırakın büyümeyi, Türkiye’nin maddi ve manevi olarak halkını daha refaha daha zenginliğe ulaştırmayı ve bu şartlar altında bütünlüğü bile koruyamaz, ülke bütünlüğünü bile, memleket bütünlüğünü bile tehlikeli duruma getirir hale gelmiş böyle bir sistem. Türkiye’nin bu resmi ideolojisinin tabii karakterleri bu sistemi kuran tek partinin altı sloganı ile ortaya çıktı. Hepimizin bildiği gibi; cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, The Guardian’a verdiği demeçte yer alan laiklik karşıtı sözlerini haber yaptığı için gazetemize dava açmaya hazırlanan Abdullah Gül’ün “laikliği bölücü bir tehdit” olarak gördüğü ortaya çıktı. Ali Özoğlu, “Şifreler Çözüldü” adlı kitabında Gül’ün 1992’de yaptığı bir konuşmada, Atatürk heykel ve posterlerinden rahatsızlık duyduğunu dile getirdiğini ve Türkiye’yi diktatörlüklerle bir tuttuğunu anlatıyor. “ ‘Bir Türk dünyaya bedel’ sözü İslam kardeşliğini tehdit ediyor” Milliyetçilik; öyle olmuş ki, Türkçülük şeklinde alınmış ve bu ister istemez, aksini de bazı insanların aklına getirmiştir. Mesela, bunları açık söylemek zorundayım, “Ne mutlu Türk’üm diyene” lafını tutup her yere yaza yaza ve bunu özellikle hiç olmayacak yerlere yaza yaza, Türkiye aslında ilkel bir hale dönüşmüştür. “Bir Türk dünyaya bedel” gibi, bu laflar, aslında Türkiye’nin o bütünlüğünü, Türkiye’nin o geçmişteki bütün insanları İslam kardeşliği etrafında toplayan bu bütünlüğünü tehdit eder anlama gelmiştir. Şimdi ne gariptir ki bu laflar, seyahat ederseniz, Doğu ve Orta Anadolu’ya, doğru geldikçe “Önce vatan” yazdığını, batıya Ankara’ya, İstanbul’a gittiğinizde ise hiç rastlamazsınız bunlara. Yani bunlar tek parti devrinden kalan ve zorla, halkın kendi inanç değerleriyle bütünleşmeyen bir dünya sistemini halka zorla kabul ettirmektir. Ama bunların zararlarını tabii biz daha sonra çekmeye başlamışız. mak zorundayız. Demin dediğim gibi, Türkiye bir Irak’a, Libya’ya benzeyen çok yanları var dedim. Neden? Aynı, tek adam pozisyonu, bugün gidin Irak’ta da Libya’da da Suriye’de de tek insanın resimleri vardır. Her yerde varsa, tek insanların heykelleri vardır. Ama Batı’da kumandanların, sanatkârların, devlet adamlarının heykelleri vardır, resimleri vardır. İşte demokrasiyle idare edilen ülkelerde çokseslilik vardır. Ama biz bu halimizle, işte bu demokratik ülkelere değil, aynı o beğenmediğimiz tam diktatörlükle idare edilen ülkelere benzeme vasfından hâlâ kurtulabilmiş değiliz. ‘IRKÇI BİR MİLLİYETÇİLİK’ Devrimcilik adı altında yine bir dizi hukuki düzenleme tepeden inme, zorla getirtilmiş ve halkın onayı, halkın desteği alınmadan zorla kabul ettirilmiştir. İlkelerden diğer birisi olan, milliyetçilik, maalesef bir nevi ırkçılık şeklinde devam etmiştir Türkiye’de. Türkiye’yi bu vasıfları bakımından, açık ve net şekilde konuşmak zorundayız. Demin dediğim gibi, Türkiye bir Irak’a, Libya’ya benzeyen çok yanları var dedim. Neden? Aynı, tek adam pozisyonu, bugün gidin Irak’ta da Libya’da da Suriye’de de tek insanın resimleri vardır. Her yerde varsa, tek insanların heykelleri vardır. Ama Batı’da kumandanların, sanatkârların, devlet adamlarının heykelleri vardır, resimleri vardır. İşte demokrasiyle idare edilen ülkelerde çokseslilik vardır. Ama biz bu halimizle, işte bu demokratik ülkelere değil, aynı o beğenmediğimiz tam diktatörlükle idare edilen ülkelere benzeme vasfından hâlâ kurtulabilmiş değiliz. Devrimcilik adı altında yine bir dizi hukuki düzenleme tepeden inme, zorla getirtilmiş ve halkın onayı, halkın desteği alınmadan zorla kabul ettirilmiştir. İlkelerden diğer birisi olan, milliyetçilik, maalesef bir nevi ırkçılık şeklinde devam etmiştir Türkiye’de. Moral değerleri açısından yine Türkiye’nin bütünlüğünü tehdit eden, en ziyade tahribatı vermiş olan, sistemin ilkelerinin birisi de laiklik ilkesidir, laiklik olayıdır. Şimdi bir taraftan halkın, Türk milletinin bu coğrafyada yaşayan insanların bütün inanç değerleri, bütün moral değerlerinin ana kaynağı din olacak, İslam olacak, ondan sonra da siz bunu teyakkuz altında, potansiyel bir tehlike olarak göreceksiniz ve bunu da uygulamalarda ortaya koyacaksınız. Maalesef Türkiye bunun örnekleriyle doludur. devrimcilik, devletçilik ve laiklik adı altında bunları özetleyebiliriz. Ama işin ilginç yanı şu ki, bu milletin halkı, bu millet bir araya gelip de; biz işte devletçi olalım, biz işte laik olalım, biz işte milliyetçi olalım, biz işte şöyle olalım, diye böyle bir karar vermemişler. Yani bir konsensüs neticesinde müşterek bir kararın veyahut da bir meclisin kararının neticesinde çıkmamış bu ilkeler. Bu ilkeler hep, bu halka, bu coğrafyada bu millete, Türk milletine bir zorlama şeklinde dayatılmış ve öyle uzun bir sü re devam etmiş. Uygulamada tam bir diktatörlük, tam bir tek parti devri, tam bir oligarşik bir devre geçmiş ve öyle olmuş ki tam halka zıt bir yönetim, demokrasi açısından tek parti devrinin yaptığı şeyleri ve halka verdiği özgürlüğü, hürriyeti kendi halkına gösterdiği saygıyı yine hep beraber gayet iyi hatırlarız. Bu haliyle bütün demokratikleşme, bütün cumhuriyetleşme sözlerine, nutuklarına rağmen Türkiye bugün de hâlâ demokrasiyle idare edi len ülkelerden çok bazı konularda dünkü demirperde ülkelerini veyahut da bugünün belki meclisleri olmasına rağmen Irak’ını, Libya’sını, Suriye’sini, andıran büyük karakteristikleri var. Hâlâ tabuların olduğu, hâlâ söylenmez şeylerin olduğu, hâlâ halkın yıldırıldığı Türkiye’de yaşıyoruz. ‘TEK ADAM POZİSYONU IRAK’TA DA VAR’ Türkiye’yi bu vasıfları bakımından, açık ve net şekilde konuş ‘DİNDAR SUBAYLARA HAYAT HAKKI VERMİYORSUNUZ’ D ini inançlarından dolayı veyahut sadece sade bir vatandaş olarak dindar olduğu için yani dışarıda dindar olan bir esnaf, dindar olan bir işçi gibi, dindar olan bir tüccar gibi, dindar olan bir subaya da siz eğer kendi ordunuzda hayat hakkı vermiyorsanız, onu çeşitli dolaylı yollarla bunu açıkça söylemeden, onu eğer saf dışı ediyorsanız, sanki safra atar gibi sanki ajan yakalamış gibi onları eğer ayıklıyorsanız, siz o zaman bütünlüğünü, bu ülkenin devamını nasıl temin edersiniz? Tabii ki bütün bunlar bugün Türkiye’nin gündeminde olan ve Türkiye’nin konuşulan mevzuları, istediğiniz kadar biz bu konuları saklayalım. Bir taraftan resmi kültür olmaz diyeceksiniz ama öbür taraftan hem de tek parti devrinin resmi kültürünü zorlayacaksınız. İÇİŞLERİ BAKANI AKSU, SAVCILIĞA SORUŞTURMA İZNİ VERMEDİ GÜL, THE GUARDIAN’DAKİ SÖZLERİNİN YAYIMLANMASINA KIZDI Demirci’ye kalkan tığı Uludağ Üniversitesi’nden soruşturma izni istedi. Uludağ Üniversitesi Prof. Dön“Kutlu Doğum Haftası” adıyla yurt ge düren’in yargılanabilmesi için aldığı “lüzunelinde gerçekleştirilen kutlamalarla, laiklik mu muhakeme” kararını Tuzla Cumhuriyet karşıtı etkinlikleri “Bunlar münferit olay Savcılığı’na gönderirken İçişleri Bakanlılardır. Savcıların elini kolunu tutan yok. ğı’ndan Demirci için yargılama izni çıkmaBöyle olaylar varsa savcılar görevini ya dı. Savcılık bunun üzerine Demirci hakkınpar” diyen İçişleri Bakanı Abdülkadir Ak daki dosyayı kapatmak zorunda kaldı. su, hurafelerle dolu “Delilleriyle Aile İlmi Savcılığın kararında “Söz konusu hususta hali” kitabını belediye logosu ve kendi im 4483 sayılı yasanın 1,3 H maddesi uyarınzasıyla yayımlayıp yeni evli çiftca görevli Tuzla Belediye BaşHurafelerle lere dağıtan Tuzla Belediye Başkanı hakkında soruşturma izkanı Mehmet Demirci hakkındolu kitabın ya ni istenildiği , İçişleri Bakanlıda soruşturma izni vermedi. Kizarı Prof. Dön ğı Mahalli İdareler Genel Mütabın yazarı Bursa Uludağ Ünidüren mahkeme dürlüğü’nün 06. 02. 2007 günü versitesi İlahiyat Fakültesi öğreve 1077/1322302 sayılı yazılatim üyesi Prof. Hamdi Dön kararıyla üniver rına göre Tuzla Belediye Başkadüren ise görevinden uzaklaş sitedeki görevin nı Mehmet Demirci hakkında tırıldı. den uzaklaştırı Tuzla Valiliği’nce yapılan araşTuzla Cumhuriyet Başsavcılı lırken Tuzla Be tırma üzerine bakanlık makağı, Çağdaş Tuzla Gazetesi’nin 30 mınca 18. 01. 2007 tarihli işlelediye Başkanı Nisan 2006 tarihinde, “Tuzla me konulmama kararı verildiBelediyesi Şeriat mı Öneri hakkındaki dos ği anlaşıldığından şüpheli hakya kapatılmak yor?” manşetiyle okuyucularıkında CMK 172 maddesi uyazorunda kaldı. na duyurduğu ve kamuoyunda rınca kovuşturmaya yer olmabüyük ses getiren yayınından dığına karar verilmiştir” denilsonra gazetenin haberini suç duyurusu ola di. CHP Tuzla İlçe Başkanı Hasan Uzunyayrak kabul etmiş, CHP Tuzla İlçe Başkanlı la savcılığın takipsizlik kararının nedenini, ğı’nın konuyla ilgili savcılığa yaptığı başvu bakanlıktan izin alınamamasına bağladı. Kiru sonrası Demirci hakkında inceleme baş tabın yazarı Döndüren’in mahkeme kararıylatmıştı. Konuyla ilgili inceleme başlatan la görevinden uzaklaştırıldığına dikkat çeCumhuriyet Savcılığı, Belediye Başkanı ken Uzunyayla, “Akademisyenler görevMehmet Demirci’nin yargılanması için İçiş den uzaklaştırılıyor. Belediye başkanına leri Bakanlığı’ndan ve kitabın yazarı Prof. dokunulamıyor. Bu işin peşini bırakmayaDr. Hamdi Döndüren’in için ise görev yap cağız. Tekrar dava açacağız” dedi. SALİM HALİMOĞLU ‘Tekzip etmiştim’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) kiye’nin, fikrini severim sevmem, bağAKP’nin Cumhurbaşkanı adayı Abdullah daşırım bağdaşmam bu ayrı. Ama, CumGül, The Guardian gazetesine verdiği de huriyet gazetesi Türkiye’nin en önemli gameci reklam sloganı olarak kullanan gaze zetelerinden birisidir. Ben de bakanlıtemize tepki gösterdi. Gül, Cumhuriyet’i ğımda, arkadaşlarımla alıp önce Cumhueline alıp kameraya göstererek “Şimdi bu riyet gazetesine bakarız, birçoğumuzun yakışır mı böyle, Türkiye’nin önemli bir belki geldiği ekoldür. Böyle bir gazeteye yakıştırmam bunu. Gazetecilik açısıngazetesine, tarihi bir gazetesine?” dedi. Abdullah Gül, dün akşam TRT’de katıl dan yakışmaz.” Konuyu yargıya taşıdığını belirten Gül, dığı bir programda The Guardian’daki sözşöyle devam etti: “Türkiye’nin lerini kamuoyuna duyuran gaTRT’de katıldı önemli bir gazetesi açısından zetemizi hedef aldı. Gül, 1995 üzüldüm. Benimle ilgili görüşyılında Türkiye’ye gelen bir İnğı programda lerini zaten her gün yazıyorgiliz gazetecinin kendisiyle göThe Guardirüştüğünü, ülkesine döndükten an’daki sözlerini lar, yazabilirler. Bunun ne kadar yanlış olduğunu söyleyesonra da Türkiye ile ilgili 1 saykamuoyuna du bilirler. Şimdi bu yakışır mı falık bir yazı hazırladığını söyledi. Gül, şunları kaydetti: “Bu yuran Cumhuri böyle, Türkiye’nin önemli bir yet’i hedef alan gazetesine, tarihi bir gazetesiGuardian gazetesinde 1995 yılında çıkınca, ben bunu tekGül, “Şimdi ya ne?..” Abdullah Gül, çeşitli konfezip etmişim, yazı yazmışım. kışır mı böyle, rans ve panellerde, “Ne mutlu Cumhuriyet gazetesinde var, Türkiye’nin Türküm diyene” sözünü eleşbakarsanız. Cumhuriyet gazeönemli bir gaze tirdiği yönündeki haberlerin de tesi, bunları çok güzel bir şetesine” dedi. doğru olmadığını savundu. kilde özetlemişler. Burada çok acı olan şey şu, Cumhuriyet gaGül, 27 Kasım 1995 tarihli İnzetesini getirsin biri de göstereyim, (Cum giliz The Guardian gazetesinde yer alan dehuriyet’i eline alıp kameraya göstererek) ğerlendirmesinde, “Bu Cumhuriyetçi döCumhuriyet gazetesi 3 gündür manşeti nemin sonudur. Şayet Ankara nüfusunun nin altında, kırmızı zemin üzerinde, tır yüzde 60’ı gecekondularda yaşıyor ise o halnak içinde benim ağzımdan kotasyon ya de laik sistem başarısızlığa uğramış demekparak, öyle de değil. Yani o gazetecinin tir ve biz bunu kesinlikle değiştirmek isyazdığıyla bile değil, bunu öyle bir şekil tiyoruz” demişti. Gül’ün sözleri 28 Kasım’da de yazıyor ki... Altına da Abdullah Gül... da Posta gazetesinde “Ürperten İtiraf” başAyıp bir şey. Ben Cumhuriyet gibi Tür lığı ile manşetten yayımlanmıştı. Sezer’den iki yasaya onay ? ANKARA (AA) Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, “Enerji Verimliliği Kanunu’’ ile “Kan ve Kan Ürünleri Kanunu’’nu onayladı. Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi’nden yapılan yazılı açıklamada, TBMM tarafından 18 Nisan’da yeniden görüşülerek kabul edilen 5627 sayılı “Enerji Verimliliği Kanunu’’nu yayımlanmak üzere Başbakanlık’a gönderdiği bildirildi. S 5624 sayılı “Kan ve Kan Ürünleri Kanunu’’nun da yayımlanmak üzere Başbakanlık’a gönderildiği kaydedildi. VEFAT Baromuzun 16289 sicil sayısında kayıtlı AVUKAT BURHAN SÜMER vefat etmiştir. Aziz meslektaşımızın cenazesi 02.05.2007 Çarşamba günü (bugün), öğle namazını müteakiben Bakırköy Osmaniye Çarşı Camii’nden kaldırılacaktır. Merhuma Tanrıdan rahmet, kederli ailesine ve meslektaşlarımıza başsağlığı dileriz. İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI CUMHURİYET 06 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear