02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 17 MAYIS 2007 PERŞEMBE 4 HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Çok sayıda eski politikacının çocuğu ya da yakını milletvekilliğine hazırlanıyor ‘Merci M. Sarkozy!’ Nicolas Sarkozy, Fransa’nın 5. Cumhuriyeti’nin altıncı başkanı olarak dün görevi Jacques Chirac’tan devraldı. Bundan böyle 1958 Anayasa’nın kendisine verdiği geniş yetkilerle, 2002 değişikliğinin öngördüğü beş yıllık sürede, Fransa’nın bir numaralı adamı olacak M. Sarkozy. Uygulayacağı iç ve dış politikanın ana hatlarını yeni c umhurbaşkanı seçim kampanyası süresindeki konuşmalarıyla açıklamış bulunmaktadır. M. Sarkozy’nin, küreselleşmeyle uyum sağlamak, verimliliği artırmak gerekçesiyle, patronların manevra alanlarını genişletecek, 35 saat haftalık çalışma süresini kâğıt üzerinde korunsa bile fiilen işlemez hale getirecek, sosyal güvenlik sistemini reform adı altında tırpanlayacak bir ekonomik politikanın mimarı olacağını şimdiden söylemek mümkündür. Yeni cumhurbaşkanı bu politik tercihlerine karşın, seçimleri kazanmasını üç öğeye borçlu. Bunlardan birincisi, Fransızların yabancı ve İslam korkularını iyi kullanması, ikincisi, sosyalistlerin, orta sağ ile ortak noktalar yakalayarak, kendi seçmen tabanlarını genişletmeyi başaramamaları, üçüncüsü ise yine de ulaştığı oy oranı ile kendi grubuna bir sıçratma yaptığı söylenebilecek olan Segolene Royal’in, Fransız ekonomisinin içinde bulunduğu hantallığı aşması için elle tutulur inandırıcı bir program sunamamış olmasıdır. Bayan Royal’i bu yönden eleştirirken, küreselleşme ortamında, böyle bir sosyalist program hazırlamanın güçlüğünü de görmezden gelemeyiz tabii ki... ??? İç politikada, göçmenleri ve yabancıları da tedirgin edecek olan yeni açılımlar sergilemesi beklenen Sarkozy’nin dış politikası da kendisinden önceki beş başkanınkinden çok farklı olacaktır. “Batı’nın asi çocuğu Fransa” Sarkozy döneminde, ABD karşısında daha uysal bir politika güderken, Fransa’nın geleneksel tutumunu her alanda değiştirecektir. Ortadoğu konusunda, Arap ve Filistinlilere öbür Batı ülkelerinden daha anlayışla yaklaşan Fransa, yeni dönemde, İsrail’e eskiye oranla daha yakın bir politika izleyecek, Elysee bundan böyle İran’a bakışında, ABD’nin görüşlerine Chirac dönemininkinden çok daha yakın bir tavır içinde olacaktır. Fransa’nın Rusya ile ilişkileri de Chirac dönemininkinden farklı bir çizgi izleyecektir. Zaten Putin de Sarkozy’i kutlamakta kasten gecikirken, bu yeni politikanın farkında olduğunun altını çizmiş bulunmaktadır. Kısacası, artık her alanda Washington’a daha yakın bir Paris göreceğiz Sarkozy iktidarı döneminde. Belki de Sarkozy’nin dış politikada Amerikan tezlerine en ters düşen yanı Türkiye ile AB ilişkileri konusunda olacaktır. Yeni cumhurbaşkanı, Türkiye’nin AB içinde yeri olmadığını, birçok kez açıklıkla dile getirmekle kalmamış, bu görüşü seçim kampanyasının ana temalarından biri haline de getirmiş bulunmaktadır. ??? Eğer AB’nin diğer ortakları, Türkiye’nin Birliğe üyeliğine yandaş olmuş olsalardı, yeni Fransız Cumhurbaşkanı’nın bu tavrı, Ankara açısından çok olumsuz bir tutum olarak nitelenebilirdi. Ama böyle bir şey söz konusu değil. Avrupa’nın diğer üyeleri de Türkiye’ye sıcak bakmıyorlar. Sarkozy’yi eleştirenler bile, Türkiye’yi Avrupa’ya almaktan değil, “Türkiye’yi Avrupa’nın yanında tutmaktan” söz ediyorlar. Nitekim Avrupa Birliği Ortak Dış Politika ve Savunma Yüksek Temsilcisi Javier Solana da Alman Welt am Sontag gazetesine verdiği demeçte, tümüyle aynı deyimi kullanmıştır. AB’nin Ankara’ya karşı tavrı, onu içine almayıp müzakereleri sürdürüyor görünürken, yanında tutmak ve böylelikle istediklerini kabul ettirmektir. Bu iki tavır karşılaştırıldığında, “Yeter artık Türkiye’yi kandırmayalım! Ona gerçeği söyleyelim! Gerçekçi bir çözüm yolu önerelim!” diye özetlenebilecek olan tutumunun daha çıkarımıza olduğunu kabul etmemiz gerekir. Kimsenin Türkiye’yi Birlik üyesi olarak yanlarında görmeyi istemediği bu ortamda, M. Sarkozy’ye “bizi istemediği için” kızmak yerine, doğruları açıkça söylediği için “Merci Monsieur le President!” dememiz daha doğru olacaktır. Siyasette ‘veliaht’ dönemi AYŞE SAYIN ANKARA 22 Temmuz seçimlerinde, çeşitli siyasi partilerden, çok sayıda “veliaht” isim parlamentoya girmek için yarışacak. CHP, zamansız kaybettiği milletvekili ya da parti yöneticilerinin çocuklarına listelerini açtı. Bu çerçevede, geçen aylarda akciğer kanserine yenik düşen, eski Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in kızı İpek Cem ile geçen ocak ayında trafik kazasında yaşamını yitiren Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz’in oğlu Hüsnü Büyükcengiz’e listelerinde ver vermeyi planlıyor. Daha önce birkaç dönem DYP’den seçilen, 3 Kasım’da bağımsız olarak parlamentoya giren ve daha sonra AKP saflarına katılan ? CHP’den Cem ve Büyükcengiz’e vefa: CHP trafik kazasında yaşamını yitiren Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz ile kansere yenik düşen eski Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in kızı İpek Cem’i aday olarak gösterecek. AKP’li Mustafa Zeydan, eski DYP’li Bakanlar Esat Kıratlıoğlu, Necmettin Cevheri gibi bazı isimler ise kendileri aday olmayıp, oğullarını Meclis’e göndermeye hazırlanıyor. Hakkâri Millevekili Mustafa Zeydan ise yerini oğlu Rüstem Zeydan’a bırakmaya hazırlanıyor. Eski parlamenter çocuklarının en çok ilgi gösterdiği parti ise DYPANAVATAN birleşmesi ile kurulacak DP’ye oldu. Bu çerçevede, eski Şanlıurfa Milletvekili Necmettin Cevheri’nin bir önceki dönem de parlamenter olan oğlu Cevher Cevheri’nin yeniden bu partiden aday olması bekleniyor. Devlet Bakanlığı döneminde, dönemin DYP Genel Başkanı ve Başbakanı Tansu Çiller’e olan hayranlığı ve bağlılığı komedi programlarına konu olan Esat Kıratlıoğlu da, oğlunu DP sıralarından parlamentoya göndermeye hazırlanıyor. Kıratlıoğlu’nun oğlu, eski DHMİ Genel Müdürü Ahmet Kıratlıoğlu DP’den milletvekili aday adayı oldu. AP ve ANAP’tan 3 dönem milletvekilliği yapan Adalet Partisi Milletvekili Mahmut Kepolu’nun aşiret lideri kızı Suna Kepolu da yine DP listelerinden parlamentoya girebilmek için adaylık başvurusu yaptı. Tuğrul Türkeş MHP’de MHP’ye sürpriz başvuru ise partinin “Başbuğ”u Alsaplan Türkeş’in oğlu Tuğrul Türkeş’ten geldi. Devlet Bahçeli’nin genel başkan seçilmesinden sonra partiyle yollarını ayıran Tuğrul Türkeş, “baba ocağı”na döndü. Bahçeli ile 1 saate yakın görüşen Türkeş’in “seçilebilir” bir yerden aday gösterilmesine kesin gözüyle bakılıyor. Bu arada, “vekil çocuğu” olmasa da bazı önemli siyasilerin yakınları ya da yakınındaki isimler parlamentoya girme hesabı yapıyor. Bu çerçevede, geçen kasım ayında yaşamını yitiren eski DSP Genel Başkanı ve Başbakan Bülent Ecevit’in “manevi oğlu” olarak bilinen koruması Recai Birgün’ün milletvekili adaylığına kesin gözüyle bakılıyor. DSP’nin, CHP ile ittifak olması durumunda da Birgün’ü seçilebilir bir yerden aday göstereceği belirtiliyor. 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in kardeşinin damadı İlhan Kesici’nin DP’den aday olacağı belirtilirken, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in damadı Mustafa Kemal Kısacıkoğlu da CHP’den milletvekili aday adayı oldu. D ‘Kamp seçme hayat seç’ P SEÇİM BİLDİRGESİ AYŞE SAYIN İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN ANKARA İsim krizinin çözülmesi durumunda Demokrat Parti (DP) ismi altında birleşip seçime girme kararı alan ANAVATAN ve DYP liderleri, 27 Mayıs’taki birleşme kongresi öncesinde ortak “seçim bildirgesi”ni açıklayacak. İstanbul’da açıklanması beklenen bildirgede, CHP ile AKP çekişmesinin ülkeyi “çıkmaza” sürükleyeceği vurgulanacak, seçmene “Kamp seçme, kendine hayat seç” çağrısı yapılacak. İki parti kurmaylarından oluşturulan ortak komisyon aracılığıyla hazırlıkları sürdürülen seçim bildirgesinin dış politika ayağını Genel Başkan Yardımcısı Nüzhet Kandemir ve Mehmet Ali Bayar hazırlıyor. Edinilen bilgiye göre bildirgede seçmene “milli demokrat merkez”in DP olduğu vurgusu yapılacak. Gerek Ağar’ın gerekse Mumcu’nun son dönemdeki açıklamalarında sık sık vurguladığı “CHPAKP kutuplaşmasının ülkeyi çıkmaza götüreceği” mesajı, bildirgenin ana temasını oluşturacak. Bildirgede ayrıca ev kadınlarının sosyal güvenlik kapsamına alınması, tarım kesimine asgari geçim desteği verilmesi gibi sosyal, ekonomik vaatleri de yer alacak. A Alevilerde MHP’li aday rahatsızlığı DAYLIK BAŞVURULARI ? MHP’de önceki gün, AKP’de de başvurular dün sona erdi. En fazla talep, 4 bin başvuruyla AKP’ye yapıldı. Kamuoyunda tanınan bazı alevilerin MHP’ye yaptıkları adaylık başvuruları rahatsızlığa neden oldu. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) 22 Temmuz seçimlerinde milletvekili adayı olmak isteyenler, siyasi partilerin kapısını aşındırmaya devam ediyor. Aday adaylarının en fazla tercih ettiği AKP ve MHP’de aday adaylığı için başvurular sona ererken diğer partilerde adaylık başvuruları sürüyor. Milletvekili adaylığı konusunda şimdiye kadar en yoğun başvuru AKP’ye oldu. Adaylık başvurularının dün sona erdiği AKP’ye 4 bin dolayında aday adayı başvurdu. Bu partiyi, önceki akşam başvuruların sona erdiği MHP izledi. MHP’ye yapılan toplam 2 bin 500 başvurunun 251’ini kadınlar oluşturdu. Tunceli’de MHP adayı [email protected] Seçimlerde Alevi kesimlerin oylarını alma hesabı yapan ve son Erciyes Kurultayı’nda da bunun mesajını veren MHP’ye bu kesimlerden de adaylık başvurusu geldi. Bu çerçevede yaklaşık 1 ay önce Tunceli’de teşkilat kuran ve Mehmet Heder adlı bir Alevi dedesini il başkanlığına getiren MHP’ye adaylık için başvuranlar arasında Hacıbektaş ilçesinde faaliyet gösteren Hacı Bektaş Veli Kültür Vakfı Başkanı Timur Ulusoy, Cem TV’nin ortaklarından Bilsa Yazılım Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı Özgür Çakmak, İşadamı Hasan Zerek de yer aldı. Bu isimlerin MHP’den adaylığı Alevi kesimlerde rahatsızlık yarattı. Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez, “Adı geçen vakfın ve şahsın vakfımızla herhangi bir bağlantısı bulunmamaktadır” açıklamasını yaptı. Ulusoy’un daha önce de CHP’den aday adayı olduğu belirtildi. CHP’de adaylık başvuruları sürerken kamuoyunca bilinen isimlerin genel merkezden ışık bekledikleri için başvurularını son güne bıraktıkları belirtiliyor. ‘Basın organları TMSF’den alınmalı’ Emekli Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Güven Dinçer, TMSF’nin el koyduğu basın yayın kuruluşlarının seçim sürecinde hükümet yanlısı yayın yapmak zorunda bırakılacaklarına dikkat çekti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Emekli Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Güven Dinçer, Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK), seçimlerin tarafsız, adil ve demokratik güven ortamı içinde geçmesi için TMSF tarafından el konulan basın organlarını hükümetin elinden alması gerektiğini ifade etti. Güven Dinçer, Cumhuriyet’e yaptığı açıklamada, seçim döneminde el konulan basın organlarının hükümet taraflısı yayın yapacaklarına dikkat çekerek, “Bunun önlenmesi için TMSF tarafından ek konulan basın grubunun yönetimi YSK tarafından hükümetten alınmalı ve geçici olarak bu grubun başına mahkemece bir kayyum heyeti tayin edilmelidir” dedi. Devletçe düzenlenen törenlerde bürokrasi ve devlet olanaklarının seferber edilerek kullanıldığına da değinen Dinçer, “Bu törenlerin durdurulması için YSK etkin tedbirler almalıdır” diye konuştu. Ülke çapında belediyelerce tahsis edilen kamusal alanlarda bazı özel kuruluşlarca kullanılan reklam panolarının kullanımının da denetim alınmasını öneren Dinçer, Avrupa Parlamentosu’nun seçimleri izlemek üzere Türkiye’ye bir heyet göndermesi ile ilgili olarak da şu görüşleri savundu: “Gelen heyetin Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da bazı tahrik ve teşviklerde bulunacağına hiç şüphe edilmemelidir. Hür ve bağımsız bir ülkede yapılacak seçimi yöneten ve denetleyen YSK, kerametleri kendilerinden menkul bu Avrupalı müfettişlerin kamu görevlileri ve seçimlerde görevli olanlarla görüşmesini önlemelidir. Bunlara turist muamelesi yapılacağı hatırlatılmalıdır.” asirmen?cumhuriyet.com.tr CHP’Lİ TANLA’DAN UYARI ‘Seçmen kütükleri eksik ve yanlış’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP İstanbul Milletvekili Bülent Tanla, seçmen kütükleri konusunda hükümeti, parlamentoyu ve yetkilileri göreve çağırdı. TBMM Genel Kurulu’nda “seçmen kütüklerine’’ ilişkin gündemdışı söz alan CHP İstanbul Milletvekili Bülent Tanla, Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) verilerine göre 2002 genel seçimlerinin 41 milyon 400 bin civarında seçmenle, 2004 yerel seçimlerin ise 43 milyon 600 bin seçmenle yapıldığını söyledi. 22 Temmuz genel seçiminin, YSK tarafından nüfus sayımı verilerine göre 45 46 milyon seçmen üzerinden yapılması gerektiğini belirten Tanla, ancak bu seçimin, 41 milyon 200 seçmenle yapılacağını kaydetti. Tanla, “4 4.5 milyon seçmen ne oldu’’ diye sorarak seçimlerin mükerrer yazılmış seçmenle yapılmasının, Türkiye Cumhuriyeti’ne yakışmadığını ifade etti. Mükerrer yazılmış seçmenler dolayısıyla 2004 yerel seçimlerinde “’tam hukuksuzluk’’ olduğunu dile getiren Tanla, 22 Temmuz genel seçiminin sonuçlarının tartışılmaması için seçmen kütüklerinin çok doğru tespit edilmesi gerektiğini söyledi. Tanla, “Bu seçmen kütükleri eksiktir, yanlıştır, hatalıdır. Bu seçmen kütükleriyle yapılacak seçim sonuçlarına razı olacaksak, daha sonra çıkacak tartışmaları da içimize sindirmemiz lazım’’ dedi. Yargıtay, sanık astsubaylar hakkında verilen kararı eksik soruşturma gerekçesiyle bozdu Şemdinli kararına bozma ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yargıtay 9. Ceza Dairesi Şemdinli olaylarıyla ilgili davada sanık astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz hakkındaki kararı mahkeme yönünden ve eksik soruşturma gerekçesiyle bozdu. Gerekçede, “Asker olan sanıkların terör örgütünün işlediği suçlarla aynı suçu işlediklerine ilişkin nitelendirme, hayal gücünün de ötesinde tamamen varsayımlara dayalı, hukuki değerden yoksun düşünceye dayanmaktadır” denildi. Daire davaya askeri mahkemenin bakmasına hükmetti. Davanın temyiz incelemesini sonuçlandıran Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin gerekçeli kararında, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bölücü terör ile ilgili bütün faaliyetlerinin askeri nitelikte olduğu belirtilerek Askeri Ceza Kanunu’nun asker şahısların işledikleri suçlar ve yargı yerleri ile ilgili düzenlemelerine atıfta bulunuldu. Davaya askeri mahkemenin bakmakla yükümlü olduğu belirtildi. ‘Hayal ürünü’ Sanıklar Kaya ve İldeniz’in üzerine atılı Türk Ceza Yasası’nın 302. maddesindeki “devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak” ve 316. maddedeki “suç için anlaşma” suçlamalarının maddi ve manevi unsurları itibarıyla oluştuğuna ilişkin delil olmadığı kaydedilen gerekçede, “Asker olan sanıkların, terör örgütünün işlediği suçlarla aynı suçu işledikleri şeklindeki nitelendirme, hayal gücünün de çok ötesinde tamamen varsayımlara dayalı, hukuki değerden yoksun düşün ceye dayanmaktadır’’ denildi. Dairenin eksik soruşturma ile ilgili bozma gerekçelerinde ise olay yerinde bomba uzmanı bilirkişi tarafından keşif yapılmadığı, tanık beyanları arasındaki çelişkilerin giderilmediği ve olay saatinin kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanmadığı kaydedildi. Soruşturma aşamasında ifadeleri alınan görgü tanıklarının yargılamada dinlenmemesi de bozma gerekçesi yapıldı. Gerekçede, yargılama sırasında sanıklar ve avukatlarının savunma hakkının kısıtlandığını, olayın PKK terör örgütü tarafından gerçekleştirildiğine ilişkin beyanları bulunduğu iddiasıyla itirafçılar Sabri Adanır ve Hasan Salar’ın tanık olarak dinlenmediği kaydedildi ve bunlar da eksik soruşturma nedenleri arasında sayıldı. Daire kararı oybirliğiyle aldı. Astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz, Şemdinli’de Umut Kitabevi’nin bombalanmasıyla ilgili yargılandıkları davada Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından “adam öldürmek, çete kurmak ve adam öldürmeye teşebbüs’’ suçlarından 39 yıl 5 ay 10’ar gün hapis cezasına mahkum edilmişlerdi. CUMHURİYET 04 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear