28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 17 MAYIS 2007 PERŞEMBE 10 DIŞ HABERLER dishab?cumhuriyet.com.tr İsrailli iki yazar, Doğu Kudüs’ün de işgaliyle sonlanan savaşı Moskova’nın başlattığını öne sürüyor ‘67 savaşında Sovyet parmağı’ Dış Haberler Servisi İsrail ile Arap ittifakı arasında 1967’de yaşanan 6 Gün Savaşı’nı, İsrail’in nükleer programının yok edilebilmesi için ortam yaratmak isteyen Sovyetler Birliği’nin çıkardığı iddia edildi. İsrailli yazarlar Gideon Remez ile Isabella Ginor tarafından kaleme alınan kitapta, İsrail’in nükleer silah alanında ilerleme kaydettiği bilgisini alan Sovyetler Birliği’nin, bunun önüne geçmenin yollarını aradığı belirtiliyor. Bu çerçevede Sovyetler Birliği’nin, Mısır’la birlikte Dimona’daki nükleer reaktörü bombalamak amacıyla İsrail’i savaşa çekmeyi planladığı ileri sürülüyor. İsrail’in zaten nükleer donanıma sahip olma ve bunlarla saldırma olasılığına karşı ise Sovyet nükleer denizaltılarının İsrail kıyılarında hazır beklediği iddia ediliyor. ? İsrail’in, Golan, Gazze, Sina Yarımadası, Batı Şeria ve Doğu Kudüs’ün işgaliyle sonuçlanan Arapİsrail savaşını İsrail’in nükleer programını yok etmek isteyen Sovyetler Birliği’nin çıkardığını öne süren İsrailli yazarlara göre, Sovyetler Birliği bu kadar büyük bir savaş başlatma niyetini taşımıyordu, sonrasında da çatışmaları önlemeye çalıştı. 6 Gün Savaşı’nın 40. yılına denk gelen “Dimona Semalarında Foxbatlar (Rus savaş uçağı MIG25’e verilen ad): Sovyetler’in 6 Gün Savaşı’ndaki Nükleer Kumarı” adlı kitapta “Sovyetler Birliği, İsrail güçlerinin hareketlerine ilişkin dezenformasyon yoluyla çatışmayı başlattı” deniyor. Sovyetler’in asıl niyetinin bu kadar büyük bir savaş olmadığı belirtilen kitapta, hatta daha sonrasında, Sovyetler Birliği’nin ABD ile birlikte çatışmaların sona ermesi için çaba gösterdiği kaydediliyor. Bazı belgeler ve Sovyet dönemi üst düzey yetkililerinin ifadelerine dayandırılan kitapta ayrıca, Rus savaş uçaklarının savaştan kısa süre önce Dimona’ya sorti yaptığı, bunun Sovyetler’in İsrail’i savaş başlatması için teşvik etme ve İsrail’deki nükleer hedeflerin vurulabileceğine yönelik işaret verme amacını ortaya koyduğu da savunuluyor. ğı yönündeki sözlerine yer verilen kitapta, Sovyet döneminin deniz kuvvetleri subaylarından birinin de 5 Haziran 1967’de gemi kaptanının kendisine İsrail’e çıkarma yapmak için gönüllü 30 güçlü müfreze hazırlaması emri verildiğini söylediği kaydediliyor. Emrin İsrail deniz kuvvetlerinin ana üslerinden Hayfa Limanı’na çıkılmasını içerdiği savunuluyor. Ancak SSCB’nin bu planları yaşama geçiremediği, çünkü İsrail’in savaşın başında başarı elde ettiği belirtiliyor. Bazı uzmanlar ise kitapta yer alan savların belgelerle desteklenme Bazı uzmanlar iddialara temkinli SSCB döneminin bombardıman uçakları pilotlarının komutanı General Vasily Reshetnikov’un kendi ve diğer meslektaşlarına Dimona’nın hedef olarak gösterildiği haritalar dağıtıldı diğini söyleyerek Remez ve Ginor’un iddialarına temkinli yaklaşıyor. 6 Gün Savaşı, Araplarla İsrail arasında 5 Haziran 1967’de başladı. Sadece altı gün süren savaş sonunda, İsrail Mısır’ın Gazze ve Sina Yarımadası’nı, Suriye’nin Golan Tepeleri’ni, Batı Şeria ile Doğu Kudüs’ü işgal ve daha sonra Doğu Kudüs’ü ilhak etti. İsrail uçakları, daha başlangıçta Mısır hava kuvvetlerini havalanamadan yerle bir etti. Batı Şeria’nın işgali ve Kudüs’ün statüsü gibi Ortadoğu sorununun pek çok anlaşmazlık noktası bu savaşla ortaya çıktı. BM Güvenlik Konseyi’nin savaş sonrasında kabul ettiği 242 sayılı karar, bugün bile tüm barış görüşmelerinin dayanağı. Kararda İsrail’den 1967’de işgal ettiği topraklardan çekilmesi ve savaş öncesi sınırlara dönmesi isteniyor. 32 kişinin ölümü haber yasağına takıldı K AB’den Rusya’ya vize jesti KTC TURİZMİNİ BALTALAYACAK BAHADIR SELİM DİLEK A I ANKARA Türkiye’nin AB ile tam üyelik müzakerelerini sürdürmesine karşın Türk vatandaşları AB üyesi ülkelerin büyükelçilikleri kapılarında vize almak için beklemek zorunda kalırken Brük BELGRAD’IN YÜZÜ BRÜKSEL’E DÖNDÜ Dış Haberler Servisi Sırbistan parlamentosu, Başbakan Vojislav Kostuniça tarafından oluşturulan kabineyi önceki gece onayladı. 21 Ocak’ta yapılan seçimlerin ardından anayasanın öngördüğü sürenin bitimine 30 dakika kala yapılan oylama ile ülkede tekrar seçimlere gidilmesinin önü kesilmiş oldu. Kostuniça’nın Batı yanlısı Boris Tadiç’le geçen cuma günü anlaşması Sırbistan’da milliyetçiliğin yükselmesinden endişe eden Batı’yı rahatlatmıştı. Kostuniça AB yanlısı 3 partiden oluşan koalisyonun öncelikli sorununun Kosova olduğunu söyledi. AB Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn, Belgrad yönetiminin savaş suçu zanlılarının yakalanmasında yeterli ilerleme kaydettiğini gösterdiğinde, müzakerelere devam edilebileceğini söyledi. sel, AB ile tam üyelik ya da benzeri bir mekanizma çerçevesinde hiçbir ilişkisi olmayan Rusya Federasyonu vatandaşlarına vize muafiyeti getirmeye hazırlanıyor. Bugün yapılacak Rusya FederasyonuAB zirvesinin en önemli gündem maddelerinden bir tanesi, “AB’nin Rusya Federasyonu vatandaşlarına vize zorunluluğunu kaldırması” olarak belirlendi. Rusya Federasyonu vatandaşlarına vize kolaylığının önünü, Devlet Başkanı Vladimir Putin’in geçen hafta sürpriz şekilde gerçekleştirdiği enerji atağı açtı. Putin, Türkmenistan ve Kazakistan doğalgaz ve petrolünü kendi toprakları üzerinden Avrupa’ya ulaştırmak için bir dizi kritik anlaşma imzalayınca, AB zaman yitirmeden Moskova yönetimi ile ilişkileri sıkılaştırma kararı aldı. AB’nin Rusya Federasyonu vatandaşlarına vize muafiyeti uygulaması KKTC’yi de önemli ölçüde etkileyecek. AB üyesi ülkelerde tek bir vize ile dolaşımı düzenleyen Schengen Anlaşması’na tam üye olduktan sonra katılmayan Rum Yönetimi, 2004 yılından 2008 yılına kadar Rus vatandaşlarına vize zorunluluğu getirmemişti. Rumlar, gelecek yıl Schengen Anlaşması’na gireceklerinden, Rus vatandaşlarına vize uygulamak zorunda kalacaktı. Bu da Rus turistlerin kendilerine vize uygulamayan KKTC’yi tercih etmelerinin yolunu açacaktı. Türkiye’deki iş çevreleri de son dönemde KKTC’ye turizm yatırımlarını en üst seviyeye çıkarmıştı. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı. fganistan’ın başkenti Kâbil’deki Pakistan Büyükelçiliği önünde protesto gösterisi düzenleyen yüzlerce Afgan, “Pakistan’a ölüm’’ sloganları attı. Pakistan Devlet Başkanı Pervez Müşerref ve Pakistan gizli servisi aleyhine sloganlar atan protestocuların büyük bölümünün yoğun çatışmaların yaşandığı Paktia bölgesinden geldikleri belirtildi. Afganistan Dışişleri Bakanlığı’na göre çatışmalarda Afgan topraklarına giren Pakistan güçleri, aralarında çocukların da bulunduğu 13 kişiyi öldürdüler. (Fotoğraf: AP) rak’ta Bağdat’ın kuzeydoğusundaki Diyala’da klor gazı yüklü bir araçla Şii köyü Ebu Sayda’da pazaryerine düzenlenen saldırıda en az 32 kişi öldü, 50’den fazla kişi yaralandı. Saldırının ancak 16 saat sonra duyurulabilmesinin, Irak hükümetinin hafta sonu uygulamaya koyduğu bombalı saldırıların düzenlendiği bölgelere ait fotoğraf ve görüntü alma yasağından kaynaklanabileceği belirtildi. Irak’ın güneyindeki Nasıriye’de, muhalif Şii lider Mukteda el Sadr’a bağlı Mehdi Ordusu’yla güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmalarda da iki Irak askeri ve 9 sivil öldü, çoğu sivil 90’dan fazla kişinin yaralandığı kaydedildi. (Fotoğraf: AP) K ORGENERAL LUTE Bush ‘savaş çarını’ buldu Dış Haberler Servisi ABD Başkanı George Bush’un, Irak ve Afganistan’daki savaşları idare etmek üzere Pentagon’un operasyonlar sorumlusu Korgeneral Douglas Lute’u “savaş çarı’’ olarak belirlediği bildirildi. Bush’un yeni oluşturulacak görev için uzun bir arayıştan sonra Lute’u göreve atadığı ve bir dönem Ortadoğu’daki ABD birliklerinin liderliğini yapan korgeneralin, Irak ve Afganistan’daki bürokratik işlerden ve ABD politikasının uygulanmasından sorumlu olacağı kaydedildi. Bush yönetiminin ABD Kongresi’nin savaştan çekilme baskılarına ve kamuoyundaki savaş karşıtlığına karşın, doğrudan kendisine bağlı olarak çalışacak “savaş çarı’’nı atayarak tartışmaları bastırmaya ça Lute, Kosova’da da lıştığı yorumu yapılıyor. görev yapmıştı. PakistanAfganistan arasında varılan anlaşma yerini çatışmalara bıraktı Ankara buluşması boşa çıktı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai ile Pakistan Devlet Başkanı Pervez Müşerref’in, ülkeleri arasındaki anlaşmazlığa çözüm bulmak için, AKP’nin, “arabuluculuk” girişimiyle bir araya geldikleri Ankara’da imza attıkları ortak bildirinin henüz mürekkebi kurumadan, iki ülke sınırında çıkan çatışmada aralarında okul çağında yedi çocuğun da bulunduğu 13 kişinin yaşamını yitirmesi, Ankara buluşmasının çok da fazla işe yaramadığını gösterdi. İki liderin terorizme karşı mücadele ve iyi komşuluk ilişkileri çerçevesinde anlaşmaya varmalarının üzerinden iki hafta geçmeden çıkan çatışmalar, Afganistan ile Pakistan arasındaki sorunların sadece bir toplantı ile çözülemeyecek kadar derin olduğunu ortaya çıkardı. AfganistanPakistan sınırında geçen pazartesi günü erken saatlerde çıkan çatışmada, Pakistan’ın doğu vilayetlerindeki aşiretlere mensup silahlı milisler altı Afgan polisini öldürdü. Çıkan çatışmalarda 25 sivil ve üç sınır polisi yaralandı. Dün Pakistan’ın sınır bölgesindeki Çaman kenti yakınlarındaki 150 bin nüfuslu Cangıl Pir Alizai mülteci kampını tahliye etmek isteyen Pakistan güvenlik güçleriyle Afgan mülteciler arasında çatışma çıktı. Pakistanlı yetkililer çatışmada 4 Afgan mültecinin öldüğünü, 4’ü güvenlik görevlisi olmak üzere 16 kişinin de yaralandığını belirttiler. Ankara Bildirisi kâğıt üstünde kaldı Pakistan’ın kuzeybatısındaki Tank kentinde Taliban militanları ve Pakistan güvenlik güçleri arasında çıkan çatışma sırasında yakınlardaki bir otobüs durağına isabet eden roket 5 sivilin ölümüne neden oldu. Dün akşam saatlerine kadar süren çatışmalarda 5’i güvenlik görevlisi 17 kişi de yaralandı. Afganistan’ın güneyinde de önceki gün işgal güçlerine yapılan saldırıda bir ISAF askeri öldürüldü. Afgan Savunma Bakanlığı, Pakistan askeri güçlerinin Afganistan sınırından 35 kilometre içeri girdiğini açıklarken, Pakistan bu iddiaları sert bir dille yalanladı. Oysa, iki ülke devlet başkanı, 30 Nisan’da Türkiye’de bir araya gelerek, “iyi komşuluk” çerçevesinde Ankara Bildirisi’ni açıklamışlardı. Bildiri kapsamında içinde Türkiye’nin de bulunduğu bir Ortak Çalışma Grubu kurulması kararı alınırken, taraflar, 2007 yılı sonu ya da 2008 yılı başında Türkiye’nin ev sahipliğinde yeniden bir araya gelinmesi yönünde görüş birliğine varmışlardı. Ankara Bildirisi’nde Karzai ve Müşerref, “ikili ilişkilerini, iyi komşuluk, toprak bütünlüğüne saygı ve birbirlerinin içişlerine karışmama temelinde daha da güçlendirme” konusunda mutabık kalmış, iki cumhurbaşkanının bölgede gelişme ve ekonomik kalkınma için var olan büyük fırsatı teyit ederek güven ve işbirliği ortamını iyileştirip güçlendirmek için birlikte çalışma taahhüdünde bulunmuşlardı. Ralston reddetmişti Beyaz Saray’ın, bu görev için bir süredir istekli bir üst düzey emekli general aradığı, ancak tartışmaların şiddetlendiği son dönemde, uygun kimseyi bulmakta zorlandığı belirtilmişti. Bush’un görev için daha önce aralarında ABD’nin terörle mücadele özel temsilcisi emekli Orgeneral Joseph Ralston’un da bulunduğu beş emekli orgenerale öneri götürdüğü, ancak ret yanıtı aldığı bildirilmişti. ta, Türkiye’nin yerinin ne olacağı” sorusuna bağlı olarak düşünmekte yarar var. ??? Türkiye’nin, Rusya ile güçlü ekonomik bağlarının ve Dışişleri Bakanlığı’nın geleneksel dengeli siyaset alışkanlıklarının da etkisiyle, Gürcistan, Polonya ve bazı Baltık ülkeleri gibi durmadan “Rus karşıtlığı” kartını güçlendiren ve Moskova’yı zor durumda bırakan her adımından sonra sahibinden yağlı kemik bekleyerek kuyruk sallayan bir konumda olmaması sevindiricidir. Ancak yine de Türkiye, bölgede çoğu kez ABD’nin dümen suyundan gitmekten medet ummakta, pek ciddi hesap kitap yapmadan Batı’dan gelen “enerji projeleri”nin gazına kapılabilmektedir. Putin’in geçen hafta, BakuCeyhan’ın büyük umutlar bağladığı Kazakistan’ı BurgazDedeağaç Hattı’na çekmesi ve Türkmen gazının neredeyse tamamının kendi topraklarından geçmesini garanti altına alarak (Orta Asya ve Ortadoğu gazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya uzanmasını öngören) Nabucco hayalini iyice zorlaştırması karşısında, ABD ve AB ile birlikte Türkiye de puan kaybetmiştir. Örneğin, Rusya’yı “Nasıl olsa BakuCeyhan’a mahkum ederiz” anlayışıyla yapılan baskılar sonucu, petrolün Boğazlar’ı bizim aklımızdakinden farklı bir haritayla bypass etmesine ne demeli? Acaba Rusya’yla birlikte İzmit Körfezi veya başka bir yerden yapılacak bir boru hattıyla ortak bir zafer kazanamaz mıydık? Ama bu durumda, kazanan Türkiye ve Rusya olurdu. Oysa bizim illa ki Batı ile birlikte kazanma saplantımız var. O halde bazen “Batı ile birlikte kaybetme” seçeneğine de razı olmamız gerekiyor. ürkiye ile Rusya arasındaki siyasi diyalog, son 23 yıl öncesinde çoğunlukla biçimsel ve zayıftı. Ama iki ülke ilişkilerinde 20 yıldır canlı bir süreç yaşanıyor. Bu gelişmenin en önemli öğesi, Türk girişimcileri. İnşaat, ticaret derken turizm de iki ülkeyi birbirine en fazla yaklaştıran, üstelik ilişkilere insani boyut ve sıcak bir tanışmakaynaşma rengi ekleyen köprülerden biri oldu. Aynı zamanda yurtdışından gelen döviz gelirlerinin dörtte birini veren bir sektördeki bu gelişme, Türk ekonomisi için önemli bir perspektife işaret ediyor. Rusya’dan Türkiye’ye gelen turist sayılarına göre ilk sıradaki Türk şirketi Coral TravelOdeon’un Antalya’da düzenlediği Turizm Festivali’nde yapılan görüşmeleri, geleceğe ilişkin yaklaşımları dinlerken şunu düşündüm: Rusya ve öteki BDT ülkelerinden Türkiye’ye gelen 1.8 milyon civarındaki turistin sayısı rahatlıkla 2 milyonun üzerine çıka Turizmde Hedefler Büyüyor T PERŞEMBENİN GELİŞİ HAKAN AKSAY aksay@rusya.ru rılabilir. Giderek bu pazar, Almanya’nın yerini alarak Türkiye açısından bir numara olabilir. Ama bunun için aktif bir “günlük çalışma”nın ötesinde, doğru bir “stratejik bakış” gerekli. Yalnızca “güneşkumdeniz” sloganı yetmez; giderek daha seçici olan Rus tüketicisine kaliteli hizmet sunmak ve turizmi golf, yat, inanç, sağlık gibi geniş bir yelpazeyle 12 aya yaymak gerek. Ayrıca Türkiye’nin “istenildiği an, istenilen yerde, istenilen fiyata tatil yapılacak ucuz ülke” imajının değiştirilmesi de şart. Rusya’da faaliyet gösteren öteki işadamları gibi Türk turizmciler açısından da önemli bir gerçek var: Rusya, Moskova’dan ibaret değil. Rusya Federasyonu’nun cumhuriyet, bölge ve kentleri hızla uyanıyor ve hem genel olarak ekonomik hayatta hem de turizmde şimdiye kadar başkentin gölgesinde kaybettiği zamanı telafi etmek için koşar adım atağa kalkıyor. Onun için Moskova’nın “Avrupai uygarlığı”nın rahatından uzaklaşarak bölgelere doğru yol almanın zamanıdır. ‘Enerji Köprüsü’ Uyuyakaldı on birkaç gündür Türk medya organS larından çeşitli dostlarım bana “Putin’in son enerji hamlesi nedir?” sorusunu yöneltiyor. Putin’in Orta Asya’ya gitmesinden bu yana bir hafta geçti. Anlaşmaların mürekkebi çoktan kurudu. Daha Putin Moskova’dan uçağa binmeden tablonun aşağı yukarı netleştiğini düşünecek olursak, Türkiye’de en ilgili çevrelerin bile, gelişmeleri 56 gün sonra fark ettiği söylenebilir. (Hâlâ uyuyanları uyandırmamak için lütfen bu cümleleri sessizce okuyun!) Politikacılarımız, sağ olsunlar, pek iyi niyetli ve iyimser... İş Türkiye’nin “yarını”na gelince mangalda kül bırakmıyorlar. “Dün” deyince de anında şanlı tarihimizden bir şeyler bulup buluşturmaya hazırlar. Ama nedense “bugün”ü pek sevmiyorlar. Onun için olsa gerek, genellikle ıskalıyorlar... BakuCeyhan’ın ev sahiplerinden, kendine “enerji köprüsü” adını takan bir ülke, geçen hafta uyuyakaldı. İç politikanın içine öyle bir batmıştı ki milyarlarca dolarlık gelişmelere bana mısın demedi... ??? Putin 2000 yılından bu yana Rusya’yı yeniden güçlü bir devlet yapmak için en önemli araçlardan biri olarak enerji ihracatını kullanıyor. Dünya doğalgaz üretiminde birinci, petrolde de ikinci durumda olan Rusya’nın son yıllarda epeyce yol aldığını herkes görüyor. Enerji gelirleriyle gücünü pekiştiren Moskova’nın Batı ile konuşma tarzı bile değişti. Artık 78 yıl öncesinin süklüm püklüm üslubu yok... Tarihi Münih konuşmasıyla Amerika’ya karşı bayrak açan Putin, önceki hafta Washington’u AKKA yükümlülüklerini askıya almakla tehdit etti, geçen hafta da ABD’yi Hitler Almanyası’na benzetti... Başkan Bush’un “zeki görüntüsü” ile bü Tutku, insanın kendine r. güvenmesinden doğa George Sand Rusya’nın enerji işbirliğini güçlendirme önerilerini yanıtsız bırakan Türkiye, Putin’in geçen haftaki atağı sonucunda Batı ile birlikte puan kaybedenler arasında yer aldı. yük uyum kurduğunu düşündüren yeni Savunma Bakanı Gates, ziyaret ettiği Moskova’da “Aslında bizim Polonya ve Çek Cumhuriyeti’ne yerleştireceğimiz füze sistemleri sizin de çıkarınıza” konuşmasıyla en ünlü Rus mizah sanatçılarının reytinglerini bile geride bıraktı. ABD, bu kez daha güçlü bir isimle Kremlin’i yumuşatmayı denedi: Dışişleri Bakanı Rice, “Soğuk savaş yoktur; biz aslında dostuz” sözleriyle ortalığı yatıştırmaya çalışsa da RusyaABD ilişkilerinin belki de son 15 yılın en gergin döneminden geçtiği söylenebilir. Bütün bunları, kimilerine göre “başlamakta olan”, bana göre ise hiç bitmemiş ve şimdi daha da hızlanmakta olan “soğuk savaş Ölümcül Dostluklar Jirinovski, Miloşeviç’le dost oldu. Miloşeviç’i hapse attılar. Jirinovski, Saddam’la dost oldu. Saddam’ı idam ettiler. Jirinovski şimdi de Putin’le dost oldu...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear