18 Haziran 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 KASIM 2007 CUMA CUMHURİYET SAYFA 21 Saldırı Arif Çelik: “Hukukçu olmayan birinin Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’na seçilmesinde Danıştay’a yapılan saldırının etkisi olmuş mudur?” Ya ğ m u r E k i m AKP’li biri, Alevilerle satanistleri bir tutmuş... “Belli ki adamı şeytan çarpmış!” GENELKURMAY Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, terörle mücadelenin sınır ötesi boyutuna ilişkin olarak RTE’nin ABD gezisinin sonucunu beklediklerini söylemişti. Sonra beklenmedik bir gelişme oldu ve RTE’nin, ABD Başkanı George W. Bush’a giderken yanına Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Ergin Saygun’u da alacağı açıklandı. Sanırım böylesi ilk kez oluyor. Genelkurmay Başkanı dışında ilk kez bir orgeneral, yurtdışında Başbakan’a eşlik ediyor. RTE’nin Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı dışında bir “misyon”u daha var; kendileri Büyük Ortadoğu Projesi’nin eşbaşkanı oluyorlar. Projenin başkanı ise Ortadoğu’yu kana bulayan ve Türkiye’yi de “yontarak” kanlı yeni bir harita çizmeyi amaçlayan ABD’nin Başkanı Bush! ABD Başkanı ile Türkiye Cumhuriyeti BAKIŞ AÇISI GÜRBÜZ ÇAPAN Tasdik Başbakanı’nın bölgedeki terörü konuşması başka, proje başkanı ile eşbaşkanının konuşması başka! Irak’ın ABD işgali altında olduğu düşünülürse ABD Başkanı aynı zamanda Irak’ın da başkanı! Okyanus ötesi bir ülkenin başkanıyla konuşmak başka, “komşu” bir ülkenin başkanı ile konuşmak başka. RTE hangi sıfatla, Bush hangi sıfatla konuşacak! Bu arada ABD’nin gönlünde Ortadoğu’ya “demokrasi” ihraç ederken ılımlı bir İslam iklimi yaratmak yatıyor; Türkiye için biçtiği ılımlı İslam modelinin bölgeye örnek olmasını istiyor. RTE ise zaten ılımlı İslamcı. Hem yalın hem de karmaşık bir denklem. Çankaya’ya yeni isim: Türbanlı Köşk! Subaylar Tahsin Yıldız: “RTE, bölücü terörle mücadele konusunda görüş açıklayan emekli askerlere sinirleniyor. Çok haklı... Ulema varken subaylara ne oluyor!” Genelkurmay İkinci Başkanı’nın böyle bir ortamda RTE’nin uçağına binip Washington’a gitmesi son derece önemli ve anlamlı bir gelişme. O halde daha dün, terörle mücadele için hayatlarını ortaya koymuş emekli generallerin yanında muvazzaf subaylara da “tahrik memuru” suçlaması yapan RTE, yanında bir orgeneralle Washington’da ne yapacak? RTE, Bush’la yan yana vereceği poz için “tasdik memuru” mu arıyor? Bu “tasdik”ten sonra, son beş yıldır göbekten ABD’ye bağlandığı için “arapsaçı”na dönüştürülmesi büyük olasılık olan terörle mücadele konusunda Türk Silahlı Kuvvetleri kamuoyunun önünde “beceremediler” konumuna düşürülür mü? Türk halkının her zamankinden çok daha uyanık olması ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne daha çok sahip çıkması gerekiyor. Umuda Yolculuk Umudu insanlar yaratır. Kol kola girerek, aklı akla katarak, ortak ütopyanın adsız neferi olarak umut yaratırlar. Cumhuriyet’in 84. senesi kutlanırken bir karamsarlık, umutsuzluk kol geziyor ülkemizde. Çağın başında Balkanlar’ı ve Ortadoğu’nun önemli kısmını masa başında kaybetmiştik. Yurttaşların demokrasi taleplerini yerine getiremeyen Osmanlı Hanedanlığı, ülkesine ekilen etnik milliyetçilik zehrini anlayamamış, kopuşları da ‘şaşarak’ izlemiştir. 3. binyılda, yeni etnik dalgalar başlatılmıştır. Ortadoğu bir enerji merkezi, Türkiye de enerji terminali (doğalgaz, petrol boru hatları, elektrik nakil hatları, yakın zamanda da nükleer santralları olmaya aday) olduğu müddetçe bize de burada rahat yok! Bunu kavrayıp duruma göre vazife çıkarmak varken, devlet basireti göstereceğimize sanki esir etnik bir toplulukmuşuz gibi, milletin eline bayrak verip sokağa döküyoruz. Biz bir milyon askeri ve polis gücü olan, Ortadoğu’nun en büyük devletiyiz. Şaşkın, basiretsiz, becerisiz yöneticiler sık sık sokak rüzgârına kapılmakta ve acze düşmektedir. Bunun çözümü için; Misakı Milli’yi hudut kabul eden, cebinde TC kimliği taşıyan her yurttaşını eşit gören, onların mal ve can güvenliğini sağlayan; sağlıkta, eğitimde, adalette eşitliği ve yüksek kaliteyi hedefleyen yeni bir yönetime ihtiyaç var. Ben kurtarırım değil, biz başarırız, birlikte başarabiliriz diyen yeni bir demokrasi kültürüne ihtiyaç var. Yönetimde paydaş olmak, ortak sorumluluk sahibi olmak gerekiyor. Sorunları ortaklaştırmak ve ortaklaşarak çözümler çıkarmak gerekiyor. Yönetenin de, yönetilenin de saygı ve bağlılık göstereceği kısa bir anayasa metnine ihtiyaç var. Devletini seven yurttaşlara, yurttaşlarına sürü muamelesi yapmayan, efendilik taslamayan bir devlete ihtiyaç var. ??? Devlet yurttaşlarına sorunlarını sorabilmeli, yurttaş devletten, neyi nasıl yapıyor bilgisini alabilmelidir. Hani açık, şeffaf yönetim lafları geveliyoruz ya, o bâbdan... Bizim kuşak Cumhuriyet kuşağıdır. Hürriyeti olup demokrasisi eksik olan kuşağız. Bize düşen, Cumhuriyeti koruyarak demokratikleştirme çabasıdır. Padişahlık özentisinden vazgeçmeliyiz. Yöneticiler de halktan insanlardır. Sadece bir adım öndedirler... Bir adım sonrayı herkes hesap etmelidir. Önce yöneticiler haddini bilmelidir.. sonra da yönetilenler. Yönetilenler müşteri kabul edilmelidir. Yönetici de dükkânın görevlisi. Kimsenin kimseyi aşağılamaya, hor görmeye, tefrik etmeye ne hakkı vardır.. haddi de değildir. Sorunlar sokaktan toplanmalı ve çözüm önerileri de oradan devşirilmelidir. Kimsenin filozofluğuna ihtiyaç yoktur. Unutmamalı; “Roma’yı bir çoban kurdu, ama bir filozof batırdı”! Rüzgâra kapılmamalı.. ne yönetici, ne de halk. Hazan rüzgârlarının, yaprakları ne yaptığını herkes bilir sanırım. Yönetim dışında olanlar, kapalı yönetimleri, karalar ve yıkmaya çalışır. Yönetici devletin çözümü, açık ve şeffaf olmaktır. Devlet neyi, nasıl yaptığını mutlaka anlatmalıdır. Baskı ve devlet terörü en bilinen iptidai çözüm aracıdır. Bugüne kadar da çözüm yerine; sorun biriktirmekten başkaca da bir şeye yaramamıştır. Gecekondusunda cam yerine naylon çeken fukarayla, Boğaz’daki yalısında oturan beyaz bey aynı hisseye sahiptir bu Cumhuriyet’te! Biz birbirimize karşı oluşmuş önyargılarımızı bırakıp konuşabilmeliyiz. Konuşmaya ihtiyacımız var. Üslubu beğenirsin beğenmezsin, hadhud tartışmasına girmeden birbirimizi dinlemek zorundayız. Sessiz, sakince dinlemek... Anlamlandırmak değil anlamak zorundayız! Senin için sorun olmayabilir, yönetilen için sorunsa dinlemek ve anlamak zorundasın. Zorbalıkla değil haldaşlıkla çözmek zorundayız. Bugünden başlayarak, el ele, kol kola verip aklımızı birbirimize sökemek (dayanışma) zorundayız. Herkes kendi kapısını temizlemeli... Aşağıdan yukarıya yeni iktidarı kurmak umudunu birlikte yaratabiliriz. Umuda yolculuğa birlikte çıkalım... Köylerden, tarlalardan, fabrikalardan, sokaklardan bir yürüyüş başlatalım... Haydin yeni umudu birlikte yaratalım... Gelecek hepimizindir!.. [email protected]/Faks: 0212 672 71 71 SESSİZ SEDASIZ (!) Lahana sarma Lahanayı bir güzel yıkadıktan sonra kök kısmını kesip yapraklarını kaynar suya atın. Bu arada kıymaya zar şeklinde doğranmış soğan, pirinç, salça, tuz ve karabiber ekleyip yoğurun. Haşlanmış lahana yapraklarını avuç içi büyüklüğünde keserek tezgâha yayın. Yeteri kadar kıyma harcı koyup yaprağın damarları içeri gelecek şekilde sarın. Sardığınız lahanaları tencereye dizin; bir miktar su ilave ederek kısık ateşte pişmeye bırakın. İtalyan usulü lahana sarmada suyun yanına bir miktar kırmızı şarap ilave edebilirsiniz. Eyvah Hasan Baş: “Meydanlar, ‘Türkiye laik kalacak’ demişti. Şimdi de, ‘Vatan bölünmez’ diyor. Eyvah!” Ortak Erol İşisağ: “ABD ile stratejik ortaklığın ne olduğunu herkes anlamış olmalı: Onlar kazanca, biz zarara ortak...” Aradaki farkları bulun. behicak?yahoo.com.tr 85 Yıl Önce Dün MERİÇ VELİDEDEOĞLU Kasım ayı “Devrim Yasaları” yönünden varsıl bir aydır; bu ay içinde dört Devrim Yasası düzenlenip kabul edilmiş, ayın ilk gününde de bir “Siyasal Devrim” gerçekleştirilerek saltanata son verilip padişahlık kaldırılmıştı. İtilaf devletlerinin, Türklerin “30 Ağustos Zaferi”nin sonunda, barış görüşmeleri için yalnızca TBMM Hükümeti’ni değil, İstanbul’u da birlikte çağırmalarının, saltanatın kaldırılmasını hızlandırdığından söz edilir. İstanbul düşmanlığını sürdürüyordu; barışın yolunu açan 30 Ağustos’u, Hindistan, Afganistan, Mısır gibi ülkeler Ankara’ya ulaşarak kutlamalarına karşın Vahdettin’den hiçbir sesseda çıkmamıştı. Zaten bu beklenmiyordu ama, İstanbul’daki İngiliz temsilcisi, padişahın bu tutumunu Lord Curzon’a bildirmeyi pek önemsemişti. Oysa, Vahdettin’in bu tutumu, Mustafa Kemal’in Söylev’de (Nutuk) dediği gibi, yalnızca “kendini ve tahtını” korumak için araştırdığı “alçakça önlemler” karşısında çok hafif kalırdı; bunu en iyi bilen de İngilizlerdi. Çünkü Vahdettin, ateşkesten (Mondros) hemen sonra ardı ardına İngilizlere başvurarak, Osmanlı yönetimini ele almalarını ister; daha sonra da “Osmanlı Devleti’nin 15 yıl süreyle İngiliz sömürgesi olmasını” önerir; bir keresinde de: “...bana bir uçak, bir savaş gemisi veriniz, bizzat Bursa’ya gider, herkesi etrafıma toplarım (...) Halife olarak sizin lehinizde bulunurum; müminler size bağlı uyruklar olarak kalırlar; Ankara’dakiler katil adamlardır!” (1) diye bir mektup yazar. İtilaf devletleri aldırış etmezler, yollarında ilerlerler; ABD’yi de yanlarına alıp, yönetimde “yenilikler” yapması için Osmanlı Hükümeti’ne baskı üzerine baskı uygularlar. İstekleri Osmanlı Hükümeti’nin “Yerel Yönetimler Reformu” ile yerine getirilir; “yerinden yönetim” geniş ölçüde uygulanacaktır; dahası bunların denetimi “yabancı”lara verilecektir (2). Bu düzenleme birkaç ay sonra hazırlanan Sevr’de bir bakıma kaynaklık eder; örneğin Sevr’e göre İzmir böyle bir “özerk” yerel yönetimle yönetilecek, beş yıl sonra da yapılan bir halkoylamasıyla “bağımsız” olacak, ardından Yunanistan’a katılabilecektir. (Sevr: 6973) Bu yönetim biçimi Anadolu’nun başka illeri için de geçerlidir: Bu antlaşmayı onaylayan, Ankara’yı yok etmeye çalışan, önderlerini ölüme mahkum eden Vahdettin Hükümeti’nin de Lozan’a çağrılması kabul edilemez bir ataklıktı. 85 yıl önce 1 Kasım günü TBMM ayaktadır; Mustafa Kemal, saltanat ve özellikle hilafetin tarihçesini yepyeni bir görüş açısından ortaya koyan, hiçbir zaman eskimeyecek bir konuşma yapar; uzun tartışmalardan sonra bir kişi Ziya Hurşit dışında oyçokluğuyla saltanata son verilir. Ne ki, Vahdettin ve hükümetinin tarihe karışmasına karşın kabul ettikleri Sevr, hem “Kurtuluş” hem de “Kuruluş” döneminde emperyalistlerce Atatürk’ün ve İnönü’nün karşısına çıkarılacaktır hep. Lozan’dan sonra bir süre Sevr’in sözü edilmese de, yavaş yavaş diriltilip, 21. yüzyılda Avrupa Parlamentosu’nun (AP) temel konuları arasına yerleştirilecek, Fransa’nın AP parlamenteri J. Toubon, Sevr’in bayraktarlığını üstlenecek, ne yazık ki içimizden de desteklenecektir. Vahdettin Hükümeti’nin günümüze dek ulaşan ikinci “kalıtı” da “özerk yerel yönetimler” ve bu yolla “bağımsızlığa” dek gidebilen yönetsel düzenlemedir. 85 yıl önce emperyalistlerin aracı Vahdettin’di, günümüzdekilerin de AKP iktidarı; nitekim AKP’nin bu konudaki girişimi “İl Özel İdareler Yasası” (14. maddesi) aynı gerekçelerle 10. Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer tarafından veto edilmişti (Temmuz 2004). Ne var ki hem onlar, hem AKP direnmekte; üstelik bu konuda yapılan her türlü düzenleme, Çankaya’dan güle oynaya geçecektir artık... 1) Prof. Dr. M. Kale, Sevr’de Vahdettin’in İngilizlerle İlişkileri, Cumhuriyet (8.5.2005) 2) Söylev (Nutuk), Belgeler, Cilt: 3, b: 235, Cumhuriyet Kitapları. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com m.velidedeoglu?hotmail.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN İngilizceyi İngilizce kaynaklardan öğrenin... Westminster University ve Premier College sertifikalarına sahip, London School of Busness Administration’da master yapmış 2 Kasım www.mumtazarikan.com ÖĞRETMENDEN, BRITISH ENGLISH Gramer, derslere yardımcı, sınavlara hazırlık İş İngilizcesi (Business English) ve İngilizce iş görüşmelerine (Interview hazırlık. Acıbadem / İstanbul 0 536 225 07 80 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Göğüs san1 cısı, ateş, titreme, öksü 2 rük gibi belir 3 tilerle ortaya çıkan akciğer 4 zarı iltihabı. 5 2/ Sahip, ma 6 lik... Ameri7 ka’da yaşayan ve “ça 8 maşırcı ayı” 9 da denilen 1 2 3 4 5 6 7 8 9 hayvan. 3/ Tahıl ku1 Y E Ğ İ N L İ K yusu, zahire amba2 A Ş Ş E AME T rı... Bir nota. 4/ İçyüz. 5/ Dürüst, iyi 3 Ğ A V O K A D O ahlaklı... Daha çok 4 M A D E M R E Y İ B E R gençlerin gittiği bir 5 U L A K tür çayevi. 6/ Coş 6 R İ Y A S E T Z İ L D O kun, esinle dolu... 7 C A “Pencereden kar ge 8 A B U N İ P E L liyor / Gurbet bana 9 A S İ K İ V İ geliyor” (Türkü). 7/ Bir sayı... Afrika’da yaşayan bir antilop. 8/ Dil devriminin ilk yıllarında TBMM’nin genel kuruluna verilen ad. 9/ Uçlarına iğneler takılmış uzun balık oltası. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Tıp dilinde büyük tansiyona verilen ad. 2/ Hıristiyan ermişlerine verilen san... Yüz örtüsü, peçe. 3/ Üçer dizelik bentlerden oluşan İtalyan şiir türü. 4/ Kedi ya da köpeğin ön ayağı... Tümör. 5/ Orta Asya’da yaşayan Şamanist Türkler arasında, çeşitli şeylerden anlam çıkartarak bakılan fal... İthal edilecek malların çeşitlerini ve miktarlarını gösteren liste. 6/ Orta Karadeniz Bölgesi’nde bir dağ sırası... Üzerine yazı yazılan tabaklanmış ceylan derisi. 7/ Bir renk... Melih Cevdet Anday’ın bir romanı. 8/ Kutsal ışık... “Gemide teslim satış” anlamında kullanılan ticari kısaltma. 9/ Küçük salkımlı bir üzüm cinsi. CUMHURİYET 21 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear