25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 11 MART 2005 CUMA HABERLER DUNYADABUGUN ALİ SİRMEN Demokrasidir Bunun Adı Şeken Bal Gibidir Tadı "Nasıl olur?" diye soruyor isyan içinde oku- rum Gülden Akkan, TV'deki kaynana bilmem ne programlarını konu alan yazımla ilgili olarak. Yasakçı RTÜK Başkanı Karaca'nın yasak ka- rarını onayladığı gibi, benim buna karşı çıkışı- ma da bir anlam veremediğini söylüyor. Yazısını, "Bu bir kırmızı alarmdır" diye bitiri- yor. Sayın Gülden Akkan'ın bütün saptamalarına katılıyorum. Ben de onun gibi, "Denizanası gibi boş, ne- reye atsan oraya yapışan gençler yetiştirildi- ğine", "AB'nin hayal olduğuna" inanıyorum. Ama bütün bunların, "Semra Hanım" ile mah- dumu bilmem kimin programından çok daha ön- ce başladığına da inanıyorum. RTÜK Başkanı'nın da bu konuda söyleyebi- lecek fazla bir şeyi olmadığını düşünüyorum. TV kanallarımızın, haberleriyle, reklamlarıyla, dizileriyle, şovlarıyla, "Tele bilmem ne"leriyle, futbol programlarıyla bu gidişe büyük katkıda bulunduğunu, sanırım sayın okurum da yadsı- mayacaktır. Yine Semra Hanım'ın, toplumsal kokuşmuş- luğun, yozluğun nedeni değil, sonucu oldu- ğunda da hepimiz hemfikiriz sanıyorum. Tabii Semra Hanım derken, onun kişiliğini de- ğil, kazandığı reytingle sahip olduğu toplumsal önemi kastediyorum. ••• Ama bütün sorun şuradadır: "Gel ülkeyi yönetecek kişileh seç!" dediği- niz kişiye, "Sen bu programı seyredemezsin, ahlakın bozulur, bunda toplumsal zarar var- dır" demek hakkını nereden buluyor insanlar? Hangi programın kendisi ve toplum için za- rarlı olduğuna karar veremeyecek kadar ham olduğunu sandığınız insanlara, toplumu yöne- tecek adamları seçme hakkını nasıl verebilirsi- niz? Bir insan yanlış bir program da seçse, aptal- ca şeyleri de izlese zararı nihayet kendisinedir. Ama aynı adam (ki Semra Hanım programının reytinglerinin gösterdiğine göre, o adam çoğun- luğun bir parçasıdır ve çoğunluğun akıl ve dü- şünce düzeyini yansıtmaktadır) hırsızı, uğursu- zu, dızdızcıyı, yolsuzluğu, kedi pisliğini örter gibi örteni, din sömürücüsünü seçtiği zaman za- rarı yalnız kendisine olmuyor, aynı zamanda herkesi etkiliyor, toplumu aşağı doğru çekiyor, hepimizi de daha alt düzeyde bir yaşamın çark- larına mahkûm ediyor. Bu durumda, "Sen istediğin programı sey- redemezsin" diye güttüğümüz insana, aynı za- manda, "Sen kıt aklınla, seçim falan yapıp da hepimizin hayatını perişan edemezsin" demek gerekmez mi? Ben, "Böyle davranalım" demiyorum, yal- nızca yasakçı mantığın normal sonucunun bu olduğunu göstermeye çalışıyorum. Eğer, rejimin adı demokrasiyse böyle teneke programlar da bal gibi olur. ••* Sorun, Türk halkının reşit olup olmadığında- dır. Kendi programını seçecek kadar reşit de- ğilse kendisini yöneteni de seçemez; eğer re- şitse her istediğini seçer. Sorun, Türk demokrasisinin reşit vatandaş- laryetiştiripyetiştiremediğisorusundaodakla- nır. Demokrasiler, vatandaşın iradesini egemen kılarken, vatandaşı da demokrasiyi doğru dü- rüst yürütecek eğitimle zenginleştirip belirli bir düzeye getirir. Getiremezse eğer, o zaman da bunun sonu- cuna, hem o ülke hem de vatandaş katlanır. Bu gerçeği görmek zorundayız. Semra Ha- nım programları, yılların birikmiş cehaletinin, avantacılığının, aptal kurnazlığının, üreteme- yen acizliğinin normal bir sonucudur. Bataklığı kurutmanın yolunu aramaz ve bu- lamazsanız, Semra Hanım'ı yasaklarsınız, Mem- ra Hanım çıkar, Memra Hanım'ı yasaklarsınız Hamra Hanım çıkar ve bu kısırdöngü sonuna kadar böyle gider. Demokrasidir, bu düzenin adı. Bal şeker şurup gibidir tadı. Bilmem anlatabiliyor muyum? asirmen(« cumhuriyet.com.tr Neteklm 12 Eylülde Celdller' Darbe günlerine gülümseten bir bakış İstanbul Haber Servi- si - Hilmi Köksal Alişa- noğlu 12 Eylül'de ya- şadığı trajikomik anı- larını "Netekim 12 Ey- lül'de Geldiler" adlı ki- tabında topladı. Aykırı Yayınevi'nden çıkan ki- tabın geliri, Türkiye tn- san Hakları Vakfı'na bağışlanacak. Kitabında idamla yar- gılandığı dönemi gü- lümseten bir dille an- latan Alişanoğlu, 12 Eylül dönemini yeni- den tartışmaya açıyor. Alişanoğlu, 21 yaşın- da gözaltına alınması- nın ardından lstan- bul'daki yaygın elekt- rik kesintilerinin nasıl- neden olduğunu, 1980'liyıllaradamga- sını vuran istanbul Em- niyet Müdürlüğü Birin- ci Şube, Davutpaşa Kış- lası, Hasdal Askeri Ce- zaevi ve Sultanahmet Cezaevi'nde yaşadık- larını "Karadenizli bir devrimcinin" gülümse- ten diliyle anlatıyor. 'Konuşma zamaııı geldT Alişanoğlu kitabının önsözünde şöyle yazı- yor: "Geçmişteyapılan bunca eziyete rağmen ben, devrimcilerle dev- letin birlikte yakın tari- himizdeyaşananlan ko- nuşmazamanının geldi- ğine inananlardanım... Şimdi de geçmişte ya- pılanlar telafi edilmeli. Önıcğiıı ben, kıırıı bir 'özür' ile tatmin olabi- lirim. Devlet, özür dile- diğinde küçülmez. Ter- sinc saygui hale gelir." Harp Akademileri Komutanlığı'nın düzenlediği sempozyumda bilgi teknolojisi ve güvenlik politikaları tartışılıyor Türkiyegüçlüolmakzorunda'İstanbul Haber Servisi - Harp Aka- demileri Komutanı Hava Orgeneral Faruk Cömert, bilinı ve teknoloji- nin her ülke için ulıısal gücün etken unsuru haline geldiğini belirterek "Bu yaşamsal derecedeki gerekülik, Türkiye'nin bölgesel bir güç olnıası- nın yanı sıra dünyada güvenlik poli- tikalarının oluşturulmasında oyna- dığı elkiıı rolden kaynaklanmakta- dır. Türkiye, kaynağı ne olursa olsun varlığına yönelebilecek her türlü teh- dit ve tehükeyi yok etmek bir yana küresel barışın sağlanması ve korun- nıasında üstlenebileceği sorumluluk- lar açısından da güçlü olmakzorun- dadır" dedi. "Günümüzde savaşların, bilimsel ve teknolojik güçten yoğun şekilde yararlanabilen silalılı kuvvetferin sür- dürebileceği bir mücadele şekline dö- nüştüğüne" dikkat çeken Orgeneral Cömert, silahlı kuvvetlerin caydırı- cılığının silah, araç ve gerecleri kul- • Harp Akademileri Komutanı Orgeneral Faruk Cömert sempozyumun açılışında yaptığı konuşmada, silahlı kuvvetlerin gücünün ülkenin bilim ve teknoloji alanındaki gelişmişlik derecesiyle orantılı olduğuna dikkat çekti. Cömert, bu alandaki gelişmenin de aydmlanma ışığından yeterince yararlanamamış, değişime karşı çıkmayı kalıtımsal özellik haline getirmiş zihinlerle başarılamayacağını vurguladı. lanan iyi yetiştirilmiş insan gücüne dayandığmı ifade etti. Bu gücü yaratanın da bilim ve tek- noloji olduğunu dile getiren Cömert, silahlı kuvvetlerin gücünün ülkenin bilim ve teknoloji alanındaki geliş- mişlik derecesiyle orantılı olduğuna dikkat çekti. Cömert, bu alandaki gelişmenin de aydmlanma ışığından yeterince yararlananıamış, değişime karşı çıkmayı kalıtımsal özellik ha- line getirmiş, özgürleşmemiş zihin- lerle başanlamayacağını vurguladı. Harp Akademileri Komutanlığı'nın düzenlediği "Gelişen bilgi teknoloji- siyle güvenlik politikası ve stratejile- ri arasında etkileşim ve yönlendir- nıe" konulu sempozyum dün başla- dı. lki gün sürecek olan sempozyu- mun açılış konuşmasını yapan Harp Akademileri Komutanı Hava Orge- neral Cömert, Atatürk ilke ve dev- rimleriyle şekillenmiş; laik, demok- ratik ve sosyal hukuk devleti yapı- sıyla Türkiye'nin bulunduğu coğraf- yada sonsuza dek varlığını sürdüre- bilmesi için çağdaş dünyayla bilim ve teknoloji alanında yanşması ge- rektiğini belirtti. Atatürk'ün öngörüsü Cömert, Mustafa Kemal Ata- türk'ün 1936yılındaEskişehirTay- yare Alayı'nı ziyareti sırasında 2000'li yıllara ulaşmadan uzaya ve aya gi- dileceğini söylediğini anımsatarak şöyle devam etti: "Atatürk, 'Birgün Batılı ayaklar, ayda ayaklannın izle- rini bırakacaklarsa bunlann arasın- da bir de Türk'ün bulunması için şimdiden çalışmalara girişmek gere- kir' demişti. Bu görüşler, bilim ve teknolojiyi uy- garlık için temel koşul sayan bir dü- şünceyapısuu yansıtan,inanılnıaz bir öngörü niteliğindedir. Bu öngörü ha- yaÜerin ötesinde saklanmış gerçekle- reulaşabüen, görünmeyen ufkun öte- sindeolabilecekleri gören aydınük bir beynin, ne dereceisabetli görüşler üre- tebileceginin kanıü olmuştur." ÜBİTAK TOPLANTISI Allah hn izniylebilim ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Başbakan Tayyip Erdoğan, bilim ve teknolojinin geliştirilmesinin önemine işaret ederken "Biz bu mümbit (verimli) araştırma geliştirme (Ar- Ge) tarlasından Allah'ın izniyle çok iyi bir malısul bekliyoruz" dedi. Erdoğan, dün TÜBlTAK Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu'nun toplantısına katıldı. Çok sayıda bakanın da bulunduğu toplantıda, TÜBlTAK'ın çahşmaları ele alındı. Toplantıda, savunma sanayii, uzay araştırmalan, bilim adamı yetiştirme programı ve Türkiye Araştırma Alanı (TARAL) projesi ele alındı. Toplantının açılışında konuşan Erdoğan, öncelikli alanlann savunma sanayii ve uzay çahşmaları olduğunu kaydetti. Bilim ve teknoloji ile Ar-Ge çabalanm koordine edecek bir strateji çerçeve belgesi geliştirdiklerini söyleyen Erdoğan, 2010 yılına kadar bu belge ile temel hedefleri ortaya koyarak Ar-Ge yapan, yaptıran ve kullanan aktörleri bir araya getiren TARAL adh bir proje hazırladıklannı dile getirdi. Erdoğan, şöyle konuştu: "Bilim ve teknolojiye ayırdığunız kaynak, varmak istediğintiz AB ve gelişmiş dünya düzeyine göre elbette mütavazıdır. Ama unutmayalım ki hiçbir idealin kestirme yolu yoktur. İdeal demek sabretmek, çalışmak, aynı hedefe doğru odaklanmak demektir. Biz bu mümbit (verimli) Ar-Ge tarlasından Allah'ın izniyle çok ırıahsul bekliyoruz." Öte yandan TÜBtTAK Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu, ll'inci toplantısında gıda güvenliği konusunu, öncelikli faaliyet konulan arasına aldı. Toplantının ardından yapılan açıklamada, TÜBtTAK ve DPT işbirliğiyle hazırlanan "Bilim ve Teknoloji Politikaları Uygulama Planı"nın onaylandığı belirtilirken planın uygulama ve izleme işinin TÜBÎTAK'a verildiği bildirildi. Savunma araştırmalan alanında da öncelikle teknoloji üretmeye yönelik projelerin gerçekleştirilmesikararlaştırıldı. • TÜBtTAK Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu'nun toplantısına katılan Başbakan Erdoğan, "Biz bu mümbit (verimli) Ar-Ge tarlasından Allah'ın izniyle çok mahsul bekliyoruz" dedi. Orgeneral Cömert, uluslann var olma mücadelesinde temel dayanak olan ve ulusal gücün unsurları için- de yer alan askeri gücü, bilimsel ve teknolojik gücün doğrudan etkiledi- ğine dikkat çekerek "Bu güç, çok iş- levsel bir özelliğe sahiptir. Ve diğer tüm ulusal güç ıınsuriarının gelişmişlik derecesini belirler" dedi. Teknoloji kuvvet çarpanı Günümüzde ülkelerin sahip oldu- ğu bilimsel ve teknolojik gücün si- lahlı kuvvetlerin etkinliğinde "kuv- vet çarpanı" ya da "güç katsayısı" ha- line geldiğini anlatan Cömert, ko- nuşmasını şöyle sürdürdü: "Askeri harekânn her aşamasında yeni olanaklar, yeni yetenekler üreten bu güç, 'bilgi harbi', 'ağ merkezli harp', 'etki odaklıharekât', İıarekât ağı değerlendirmesi' gibi yeni kav- ramlan da beraberinden getirmiştir. DUiyorum ki bu sempoz^umda ifa- de edilen düşünceler, bil- giteknolojisi alanında Tür- kiye'deöncü konunıunda bulunan kanıu ve özel ku- runılaı ınıı/ın, kuruluşla- nmızuı her zaman takdir ettiğimiz çabalarına ivme kazandıracaktır." Bildiriler Harp Akademileri Konıutanlıgı'nın düzenlediği "Gelişen bilgi teknolojisiyle güvenlik polilikaM ve stratejileri ara- suula etkileşim ve yönlendirme" konulu sempozyum dün başladı. Sempozyum bugün sona erecek. (Fotoğraf: AA) Sempozyumda Prof. Dr. AliSaatçi, "Bilgi teknolo- jisindeki gelişmeve yarat- tığı bUgi devriminin ulaş- nğıboyuüar"; Hüseyin Ba- yazıt, "Teknolojik küre- selleşmenin güvenlik ve strateji alanındaki geliş- melere, uluslararası gü- venlik ve strateji kuruluş- laruun işlcvineveyapılan- nıasına etkisi"; Doç. Dr. CesurBaransel, "Bilgi tek- nolojisinde gelişmeye kat- kı sağlayan uluslararası kurum ve kuruluşlann fa- aliyeüeri"; Prof. Dr. Fatoş Yarman Vural, "Bilgi tek- nolojisindeki gelişmenin \ aratûğı uluslararası yeni güvenlik ortanıı"; Emek- li Hava Korgeneral Şadi Ergüvenç, "Bilgi teknolo- jisindeki gelişmeye bağh olarak banş, kriz ve savaş ortamının şekillenmesi; banş, kriz ve savaşta yeni yönetinı olanaklan" baş- lıklı bildiriler sundular. AKP'li Armağan da antidemokratikyönetimi eleştirerekpartisinden istifa etti Mumcu, veldfleri üçlediANKARA (Cumhuriyet Büro- su) - AKP deki "Erkan Mumcu is- tifalan" dün Isparta Milletvekili MehmetSaitArmağan'ın aynlma- sıyla sürdü. Erkan Mumcu'yla ha- reket eden bağımsız milletvekille- rinin sayısı üçe yükselirken, ANAP kongresine kadar 2 istifa daha bek- leniyor. Erkan Mumcu'ya yakın isimler- den Sait Armağan dün yazıh açık- lama yaparakAKP'den aynldı. Tür- kiye'nin değişim ihtiyacını karşı- lamak bir yana, her gün sıradanla- şan mevcut verimsiz sisteme hızla entegre olan, etkinliğini yitiren bir yapının ortaya çıktığını savunan Ar- mağan, "Zamanla görüldü ki, siya- setin eski hastauklan AKP'de de başgösterdi ve AKP kendi içindeki antidemokratikuygulamalaria,lider • Isparta Milletvekili Sait Armağan da Erkan Mumcu'nun hareketine katılmak için AKP'den ayrıldı. ANAP kongresine kadar AKP'den 2 istifa daha bekleniyor. Mumcu'nun "ANAP MKYK'sinin tamammı belirleme" koşuluyla partiye katılmayı kabul ettiği ve kongrede genel başkan olacağı belirtiliyor. sultasının yanına çekirdek kadro ik- tidannı koyan yaklaşımlarla siyase- te bir yenilikgetirmek şöyle dursun, eski anlayışın yeniversiyonu olmak- tan öteye geçemedi" dedi. Sait Armağan, ulusal çıkarlar ko- nusunda gösterilen hassasiyetin AKP grubunda dışlandığim belir- terek, "Demokratlığısadecekendi- sinin ve yönetiminin dışında kulla- nılacakbîraraçvesöylem olarakgör- mek doğrultusundaki yaklaşınüarı göstermektedir ki, AKP artık akıl- cı ve ortakakla dayanan siyaset üre- tebilir bir ortam ounaktan uzaklaş- mıştır" görüşünü bildirdi. Daha önce Malatya Milletvekıli Süleyman Sarıbaş ile Yozgat Mil- letvekili Mehmet Erdemir, Erkan Mumcu'ya katılmak için AKP'den aynlmışh. ANAP'ın 2-3 Nisan ta- rihlerindeki kongresine kadar Mum- cu'ya yakın ıki isinı olan Muğla Milletvekili Hasan Özyer ile Malat- ya Milletvekili Miraç Akdoğan'ın da birer hafta arayla partıden aynl- ması bekleniyor. ANAP kulisinde, Mumcu'nun, Merkez Karar Yönetinı Kurulu'nun tamamına yakınını belirleme koşu- luyla ANAP'a katılma sözü verdı- ği konuşuluyor. Koşullanyla ilgili sorun çıkmazsa Mumcu'nun 2 Ni- san'da ANAP'a genel başkan ol- ması ve aynı kongrede AKP'den ay- rılan bağımsız milletvekillerinin partiye katılması bekleniyor. Armağan'ın istifasıyla 3 Kasım 2002 seçimlerinden bu yana AKP'den istifa eden milletvekille- rinin sayısı 9'a ulaştı. Armağan'ın istifasının ardından parlamentoda- ki sandalye dağılımı şöyle: "AKP 361, CHP 169, DYP 6, HYP 1, ba- ğımsız 12, boş 1." NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@cumhuriyet.com.tr Başbakan Tayyip Erdoğan med- yadan şikâyeti alışkanlık haline getir- di. Hükümetin uygulamalarına yöne- lik ne zaman bir eleştiri başlasa Baş- bakan, bunu medyanın kışkırttığını, medyanın ihbarettiğini söylüyor. Med- yanın görevi zaten ihbar etmek, ya- ni haber vermek değil mi? Yorumcu- ların görevi de eleştiri ve uyarılannı be- lirtmek. Eleştiri, iktidarsahipleri için hoşbir şey değil. Çünkü, sonuç olarak ya- pılan hatalar eleştiriliyor. Istanbul'da polis gösterici kadınların yüzlerini öf- ke içinde postallarıyla tekmeliyorsa, bu haberdir. Basın bundan toplumu haberdar etmek göreviyle yükümlü- dür. Görüntülü medya bu görüntüle- ri kendi yurttaşlarına gösterdiği gibi kaçınılmaz olarak dünyayı da bu gö- rüntülerden haberdar edecektir. Başbakan medya ile son dönem- lerde hangi noktalarda çatıştı: Zina ko- nusu bunlardan en dikkat çekici ola- Suçu Medyaya Yüklemek... nıydı. Türk Ceza Kanunu'na, zinaya ilişkin bazı cezalar konulmak istenin- ce, medya bu girişimi haber yaptı, kö- şe yazarlarının çoğu da eleştirdiler. Başbakan bu eleştirilere çok sinir- lendi. Medyayı hedef alan ağır suç- lamalar yaptı. O zaman da bu yapı- lanların Avrupa'ya ihbar olduğunu söyledi. Ancak, zaman içinde med- yanın haklı olduğu ortaya çıktı ve Türk Ceza Kanunu'na zina maddesinin eklenmesinden vazgeçildi. ••• Avrupa Birliği'nin üyesi ya da ada- yı olmak, bir anlamda artık birçok ko- nuda ortak değerlere uymayı kabul etmek anlamına geliyor. Polisler bu- rada göstericilere tekme atarlarsa, üye olmayı düşündüğümüz ve onun için çaba sarf ettiğimiz AB buna mü- dahale edecektir. EğerTürkiye'de iş- kenceci polisler bir türlü yargılanıp cezalandırılamıyorsa, gazeteciler bu- nu yazacaktır, AB yetkilileri de bunu görecektir. Mardin Kızıltepe'de bir baba ile oğ- lunun öldürülmesi davasında yaşa- nanlar da bu halkın gözü önünde ce- reyan etti. Adam öldürmekle suçla- nan polisler, hâlâ görevlerine devam ediyoriar. Siyasi irade onları görevden almak yerine başka yerde değerlen- dirdi. Polisler hakkındaki iddia küçük bir iddia değil ki görevlerine devam etmelerine izin veriliyor. Yarın başka yerde başka eylemleryaparlarsa bu- nun sorumlusu kim olacak? Başbakan Tayyip Erdoğan, eleşti- rilere kızmak yerine bu eleştirilerden derslerçıkarmalı, ülkeyi iyi yönetebil- mek amacıyla bundan yararlanmalı- dır. Bütün eleştiriler haklı olmayabi- lir. Bazıları çok önyargılı da olabilir. Ol- sun, eğer bu ülkede gerçek bir de- mokrasiden yanaysak, eleştirinin iyi- si de, kötüsü de olacaktır. •** Türkiye artık AB adayı olarak ortak bir ailenin parçası. Siz burada bir in- san hakları ihlali yaparsanız, bu tüm aileyi ilgilendirir. Başka AB üyesi ül- kelerdeki hak ihlallerinden ve hak- sızlıklardan biz nasıl şikâyetçi olabi- lir ve eleştirirsek aynı şeyi onlar da ya- pacaktır. Üstelik biz adayız. AB ölçü- ierine uymayı kabul etmişiz. Böyle bir durumda siz sokaklarda kadın dövmeyi nasıl gizleyebilirsiniz ki! Ortada bir gariplik var. AKP hükü- meti son dönemde içine kapanık mil- liyetçi çizgiye yönelen bir rotaya gir- di. Bu rotaya acaba neden girildi? AB sürecinden korkuya mı kapıldılar? Türkiye, böylesine derin bir demok- ratikleşmeyi kaldıramaz diye mi dü- şünüyorlar? Ne oluyorsa oluyor, bır- takım garipliklerle yüzyüze geliyoruz. • •• AKP, çok vurguladığı, "demokrasi" sözcüğünün şimdi neresinde duru- yor? Gazetecilere kızarak tekme atan polislerin yaptıklarının vahametini an- iamayarak, Kızıltepe'de cinayetle suç- lanan polisleri hâlâ görevde tutarak, Kürt sorununda, Alevi kimliği konu- sunda hâlâ eski söylemlerde direne- rek ne yapmak istiyor? Medya haber vermeye devam ede- cektir. Medyaya kızarak bir yere va- rılmaz. Medya haklı eleştirir, haksız eleştirir. Medyanın birçok yanlışı da vardır. Ancak, başarısızlıklardan medya- yı sorumlu tutmaya yönelen siyaset- çi yanlış bir yere yöneliyor demektir. Hatayı kendinde ararsa, bundan en çok yine kendisi kârlı çıkar.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear