Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
3 ŞUBAT 2005 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
kulturtaicumhuriyet.com.tr 15
UYGARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCl
Tarihi ve kültürel kimliğiyle bir 'Türkmen kenti'nin böylesine 'yalnız' kalması hüzün verici
Kerkükiçin 'susanlara'..."Yılların ötesinden gelen,
Kanatları yorgun kuşum;
Büyük Kar'da ablanı doğmuş, Küçük
Kar'da ben doğımışum..."
Bu dizeler, Arif INihat imzasını taşıyan
'Kerkük' şiirinin ilk kıtası... Türkmenlerin
bu "tarihsel kültür başkentleri" içinyaz-
dıkları, söyledikleri, besteledikleri, yaptık-
lan ne varsa, hemen tümü "sevgi, hasret ve
bağlılık"layüklü...
Tıpkı Azerilerin Bakû için, Ermenilerin
Erivan için, Gürcülerin Tiflis için ürettikle-
ri gibi... Tıpkı hemen tüm kentlerimiz için
de "oralıların" geçmişten bu yana yine 'o-
ra' için yarattıkları gibi...
Çünkü Kerkük, yüzyıllardır tüm yaşan-
mışlıklan, anılan ve uygarlık birikimlcriy-
le; tarihi kalesinden eski evlerinc, geleneİc-
sel dokusundan sokaklarına, anıtsal yapıla-
nndan kentscl peyzajına tüm mimari kimli-
ğiyle; bunlann yanı sıra yemeklerinden giy-
silerine, türkülerinden oyunlanna kadar, ya-
ni tüm "varoluş" değerleriyle bir Türkmen
kenti...
Peki, nasıl oluyor da bu köklü niteliği ta-
mamen göz ardı edilerck 'farklı' bir kültü-
rün siyasal merkezi yapılmak istenmesine
böylesine 'suskun' kahnıyor... Kerkük'ü
'Kerkük' kılan Türkmenlerin yerine başka
bir toplumun 'kentin sahibi' olmak için
yaptıklanna, başta 'Batı'nın şu anlı şanlı
'kültür' kuruluşu olan UNESCO olmak
üzcre; hatta bizdeki 'kültür kurumları' da
dahıl, neden herkes 'seyirci' kalıyor?..
Mlmarisi'yle de kanıtlıyor
Önce Kerkük'ün tarihsel kent kimliğini
belgeleyen 'mimari dukusu' hakkındaki bil-
gilerimizi yeniden anımsayalım:
Örnegin, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üni-
versitesi'ndcn Prof. Dr. Suphi Saatçi'nin 30
yıllık araştırmalarına dayanan 'Kerkük Ev-
leri' kitabı, üstelik tam da bu günlerde, rad-
yo ve televizyonlanmızdaki kitap program-
larında neden tanıtılmaz?..
Yıne aynı bilim insanımızın bu kentteki
anılarını da derlediği "Hasretin Adı Ker-
kük" kitabını neden hiç olmazsa gazetelerin
kitap eklcrinde görmüyoruz?
Kerkük'ü ikiye ayıran Hassa Suyu'nun do-
ğu kesimine 'Eskiyaka', batısına ise 'Kor-
ya Yakası' deniyor...
Kerkük Kalesi'nin bulunduğu Eskiyaka ay-
nı zamanda ilk yerleşme çekirdeğini oluştu-
ruyor. Buradaki geleneksel Kerkük evleri ise
'Anadolu evleriyle' olan kültürel akrabalık-
ları ve Mezopotamya sivil mimarisini yansı-
tan nitelikleriyle kentin Türkmenlerle bütün-
leşen tarihsel kimliğinin en duygulu tanıkla-
rı... Çünkü çaglar boyu 'Türkmen sevdala-
rı' bu evlerde yaşandı; coşkular, hüzünler bu
evlerde anılaştı; türküler bu evlerde çalındı,
söylendi...
Nitekim tümüyle 'Türkçe' olan adlarıyla;
'dör' denilen bezemeli odalan, 'atabe' de-
nilen karşılamamekânları, 'zerzemi' denilen
• KONAKLAR YIKJLIRKEN
Anadolu ev mimarisinin Mezopotamya
kültürleriyle buluşmasını simgeleyen bir Kerkük
konağı (üstte-solda), işgalcilerin ve savaşm tahrip
ettiği tarihi konaklardan biri (üstte-sağda), Türk
mimarisinin simgelerinden "kümbet" de Kerkük'e
gerçek kimliğini vermiyor mu?..
yeraltı mahzenleri, 'terece' denilen nişleri, 'sır-
hane' denilen sakh eşya odalan, 'buharı' de-
nilen ocaklan, 'küplüğ' denilen serin depola-
n, 'tendir' denilen tandırları, 'tak' denilen to-
nozlu geçitleri ve tüm sanatsal özellikleri ile bu
evlerde geçen yaşamın tarihi de Kerkük'ün top-
lumsal tarihi demektir...
işte bu kentin, son yıllardaki saldınlarda ve
"ele geçirilme" sürecinde başına gelenleri 'ye-
rinde' inceleyen Suphi Saatçi, 2003 yılının Ma-
yıs ayındaki saptamalannı özetle şöyle aktar-
mıştı: "1997'de Kale'deki yıkımlardan geri-
ye 40 sağlam ev kalmıştı... Şimdi, onarım gö-
ren 5-6'sı dışında tümü harabe halinde..."
Siyasal tarlh de 'tamk'tır
Kerkük'ün siyasal tarihi de kültürel geçmı-
şıyle bürünleşiyor.
Türkmenlerin Irak toprak-
larına ilk ayak basmalan,
Emevı hükümdarlarından
Ubeydullah bin Ziyad'ın
Basra'ya 2 bin Türk getirme-
siyle gerçekleşmiş. 1055 yı-
lında Büyük Selçuklu Haka-
nı Tuğrul Bey'in Irak'a gir-
mesiyle birlikte çok sayıda
Türk, Irak topraklanna yer-
leşmiş...
Büyük Selçuklu lmpara-
torluğu'nun yıkılışından son-
ra Kerkük'te Kıpçakoğullan
Beyliğı kuruluyor. Yavuz
Sultan Selim, Tebriz seferinden sonra
1515'te Kuzey Irak'ı Osmanlı topraklanna
katıyor... Kanuni Sultan Süleyman da
1534'te bütün Irak'ı Osmanlı eyaleti yapı-
yor. Türkmenlerin Irak'a en yoğun yerleşme
süreci de bu dönemde yaşanıyor ve Kerkük
her yönüyle bir "Türkmen kenti" olarak
varlığını sürdürüyor...
Suskunlara çağrı
Şair Arif Nihat, aynı şiirinin sonlarında
şöyle diyor;
"Bulamazsımz ey turnalar artık,
Çocukluğunıuzu gölgeleyen söğüdü,
Arasanız da bucak bucak,
Dağılsanız da bölük bölük,
Ki yıllar analarla babaları gömdü,
Biz Kerkük'ü gömdük..."
Pekı bir kent kolay kolay gömülebilir mi?
Hele ki o kentin böylesine tarihsel derin-
likleri varsa...
Şair, kendıne yakışır bir duygusallık için-
de, Kerkük'ün kültürel kökenlerini göz ar-
dı eden "yeni kimlik dayatması" karşısın-
daki 'çaresizliğini' betimliyor 'gömdük'
diyerek...
Ancak, başta Türkiye'nin kültür ve bilim
kurumları olmak üzere, dünyanın 'uygar-
lık değerlerini' savunan uluslararasıkuru-
luşlarının da olana bitene seyirci kalmala-
rı nasıl kabul edilebilir...
Bu kuruluşlann temsilcileri, hatta l
kül-
türe değer veren' sayısız Batılı siyasetçi,
diplomat, bürokrat ve herkes, hemen her
fırsatta Türkiye'nin Güneydoğu bölgesine
gelıp; 'incelemeler ve görüşmeler' yapa-
rak, aynı bölgedeki 'yerel kültürlerin' ko-
runup korunmadığı; 'dü'den 'edebiyata'
kadar tüm yöresel değerlerin "yaşatılıp
yaşatılmadığı" konusunda büyük bir "il-
gi ve duyarlılık" ıçındeler...
Bu merakhlara, 'bizimkiler' de eşlik et-
mekte, ev sahipliği yapmakta ve hatta 'or-
tak kültür projeleri'ne imza atmaktalar...
Acaba, aynı çevreler, neden Kerkük'e de
bakmıyorlar ve yine aynı bizimkiler neden
Kerkük'ün 'kültürel işgali' karşısında
benzer bir dııyarlılığı göstermiyorlar?
BURSA'DA 'TİYATRO'LU GÜNLER
Savaşın soğukyüzü
tiyatro sahnesinde
LEVENT GENCELLİ
BURSA (Cumhuriyet) - Dünya,
Auschwitz'deki tutsakların Nazi
zulmünden kurtarılışının 60.
yıldönümüyle ilgili etkinlıklerle
zulmü, işkenceyi, savaşın sonucunu
yeniden tartışırken Bursa'da
yaşayanlar, Ayşe Emel Mesci'nin
yönettiği ve toplama kampındaki
yaşamı konu alan Orkestra
oyunuyla savaşın sonuçlarına
tiyatroda adeta yaşayarak tanık
oldular.
Kentte Iz bıraktı Bursa Devlet Tiyatrosu'nca sahnelenen Orkestra adlı oyunu
Ayşe Emel Mesci yönetiyor.
Arthur Miller'in Orkestra'sı,
sahnelendiği her gece kapalı gişe yaptı.
Ahmetvefikpaşa Devlet Tiyatrosu'nun son
yıllardaki başarı grafiğinde çıtayı biraz daha
yukarıya koydu, kentte iz bıraktı. Bursa
Ahmetvefikpaşa Devlet Tiyatrosu'nda 11 Mart
2003'te ilk gösterimi yapılan Orkestra'yı
izleyen binlerce kişi, Auschvvitz'le birlikte
savaşın dünya için ne anlama geldiğini diğer
kentlerde yaşayanlardan çok daha iyi kavradı.
Devlet Tiyatrosu olanaklarıyla gerçekleştirilen
çarpıcı sahne düzenlemesi, müzikleri ve oyunla
bütünleşen, oyııncularıyla AVP'nin bir
dönemine damgasını vuran Orkestra'nın yanı
sıra yine Ayşe Emel Mesci'nin yönettiği Dario
Fo'nun 'Kadın Oyunlan', Tuncer
Cücenoğlu'nun 'Çığ' ve 'Lorca'mn
'Bernarda Alba'nm Evi' de Türkiye'nin
gışesi en iyi oyunlan arasında yer aldı.
Bursa Ahmetvefikpaşa Devlet Tiyatrosu
Müdürü Mehnıet Gökçer'in yönetmenliğini
yaptığı Neil Simon'ın 'Büyük Âşıkların
Sonuncusu', Turgut Özakman'ın 'Töre'si,
tpek Bilgin'in yönettiği 'Peynirli Yumurta',
Ilaluk Işık'ın 'Savaş Düşlerimi Çaldı',
özer Tunca'nın yazıp yönettiği 'Otobüs
Durağı'nda Üç BenciP sahnelenmeye
devam ediyor.
İlk gösterlmler
Tiyatroda 17 Şubat 2005 Perşembe gecesi Betül
Gökçer'in yöneteceği Jan De Hortog'un 'Bir
Yastıkta Nice Mutlu Yıllar'ımn ilk gösterimi
yapılacak. 22 Şubat 2005 Salı gecesi Roberto
Cossa'mn 'Babaannem Yüz Yaşında'mn ilk
gösterimi var. Mehmet Gökçer oyunu hem
yönetecek hem de babaanne tiplemesiyle
seyirci karşısına çıkacak. Betül Gökçer'in
yöneteceği iki kişilik oyun 'Bir Yastıkta Nice
Mutlu Yıllar'da da karı koca Berrin-Halil
Balkanlar çifti oynayacak.
^TÜRKİYE'NİN tLK KLASİK MÜZİK DERGİSİ'
Andante 'nin yeni
sayısı çıktı
Kültür Servisi - İki ayda bir yayım-
lanan, "Türkiye'nin klasik müzik der-
gisi" söylemiyle yola çıkan Andan-
te'nin 2005 yılı ilk sayısı yine zengin
bir içerikle okurunun karşısında.
Dergınin bu sayısında da ülkemiz ve
dünyadan haberler, albüm tanıtımları,
söyleşiler, ınceleme-araştırma yazılan-
na yer verilmiş. Haberler, ocak ve şubat
aylannın gündeminden derlenmiş.
Derginin genel yayın yönetmcni Ser-
han Bali, Devlet Opera ve Balesi Genel
Müdürlüğü'nün 55. kuruluş yıldönü-
münü bir yazıyla selamlıyor. üergide yi-
ne gündemden, Izmir, Ankara ve yurt-
dışmdan haberlere yer verilmiş.
Bu sayının konukları
Derginin bu sayısının konukların-
dan biri dünyaca ünlü piyano sanatçı-
mız Gülsin Onay. Söyleşiyi, Feyzi
Erçin gerçekleştirmiş dergi okurları
için. Bir diğer konuk ise ünlü tenor
Luciano Pavarotti'nin menajerliğini
yapmış olan Herbert Breslin.
Ateş Orga, "Günlüğümden Not-
lar", Mehmet Ö. Alkan "Tarihin
Sesli Belgeleri" adlı yazılarıyla der-
ginin bu sayısında. Fotoğraf sanatçısı
Merih Akoğul da "Mozart'ın Meza-
rında" adlı yazısıyla farklı bir boyut
sunuyor klasik müzik tutkunlarına.
Dünyanın en güzel ve görkemli ope-
ra salonlanndan La Fenice ve La Sca-
la'nın kapılarını yeniden açış öyküle-
rini de Ayşe Öktem kaleme almış.
Serhan Yedig, John Tavener'le
"Allah'm 99 İsmi" adlı bestesini, Ali
Pınar da Türk operasının önemli ad-
larından Aylıaıı Baran ile konuşuyor.
Müzlkseverler İçin derlenmlş
Klasik Türk müziği üzerine yaz;ılar-
la, bu alanın yetkin adlannı ağırlayan
dergi, bu sayısında Gönül Paçacı'nın
ülkemiz müzığıne büyük hizınetleri
geçmiş "kaynak kişiler" üzerine bir
yazısına yer veriyor. Seda Binbaş-
gil'den "Caz ve Blues" üzerine, Yosi
Falay'dan "Rock" üzerine yazılar da
var bu sayıda.
Müziğe hizmet eden teknolojik geliş-
mclcr ve yine müzik alanında son çıkan
kıtaplar da dergide müzikseverler için
âcıleamiş. (0216 325 2713)
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
İPili Ufaklı
Kentsoylular...(2)
Geçen haflaki yazımda, Karl Manc'ın küçük bur-
juva ile ilgili olumsuz saptamalarından söz etmiş ve
yazıyı şöyle noktalamıştım: "...gerçek anlamda ne
burjuvazi, ne deproletarya olan küçük bunüvazi, as-
lında 'melez' ve 'geçici' bir konumu belirlemekte-
dlr. Buradaki 'geçicilik', söz konusu ara-sınıfın as-
lında sınıfmücadelesine değgin hiçbirnoktanın çö-
zümünü gerçekleştirmemesinden kaynaklanmak-
tadır. Marksist tarih görüşüne göre küçük burjuva-
zininin -burjuvazi karşısında hissettiği baskının bir
sonucu olarak- çeşitli zamanlarda ileri sürdüğü ve
ilerici gibi gözüken talepler, aslında son derece sı-
nırlıydı ve 'bu sınıfın ideolojik temsilcileri, kendi so-
runları ve bu sorunların ötesine kafa yormamışlar-
dı.' - Bu son saptama, yanı küçük burjuva sınıfının
ideolojik temsilcilerinin kendi sorunlarının dışında-
ki konular üzerinde kafa yormamış olmaları, bugün
'küçük burjuva ahlakı' diye adlandmlan hastalığın te-
mel kaynağıdır..."
8u iki bölümlük yazıya başlarken benim de asıl
incelemeyi amaçladığım nokta, 'küçük burjuva ah-
lakı' diye anılan ve hiçbir çekince duymaksızın 'has-
talık' diye nitelendirdiğim ahlak anlayışıydı. Hemen
belirteyim ki bu anlayış, başta Oscar Wilde ile
Amerikalı yazar ve düşünür Ayn Rand olmak üze-
re, kimi aydınlarca 'sıradanlık' diye nitelendirilen
anlayış ve tutumla özdeştir. Kitle psikolojisi açısın-
dan ise aynı anlayış ve tutum, kendilerini baştan ve-
ya zamanla kitlenin akışına bırakmayı yeğlemiş
olanlar için birincil değer'dir. Yine burada belirtilme-
si gereken bir başka nokta ise, söz konusu sıradan-
lığa karşı savaşımın insanlığın -ve düşüncenin- çok
erken dönemlerinde başlamış olduğudur. Sokra-
tes'in bundan yaklaşık iki bin beş yüz yıl önce dile
getirdiği: "Üzerinde düşünülmeyen bir hayat, ya-
şanmaya değer bir hayat değildir" söylemi, ha-
yatı öylesine yaşamayı yeğlemeye yönelik en güç-
lü karşı çıkışlardan biri olma özelliğini korumakta-
dır.
'Sürüdenlik' diye de adlandırılabilecek olan 'sı-
radanlık' konumu, gerçekten de küçük burjuva ah-
lakı denilen anlayışın ve yaşam tarzının ta kendisi-
dir, çünkü bu tarzı benimsemiş olan kişiler ve top-
lumlar için hayat, çoğu zamanla kemikleşmiş alış-
kanlıklardan oluşma bir yığından başka bir şey de-
ğildir. 'Sıradan'ya da 'sürüden' olmayı seçenler ve-
ya kendilerini bu konumlar içersinde bulmuş olan-
lar için bu kemikleşmiş alışkanlıklar, aynı zamanda
çok büyük bir güvence kaynağıdır: Neyin nasıl ol-
ması ve yapılması gerektiği, geçmişleri kimi zaman
yüzyıllara dayanan, ilk nedenleri belki de çoktan
unutulmuş kurallarla saptanmıştır; dolayısıyla, ya-
pılması gereken üzerinde, yeni çözümler üretmek
amacıyla kafa yormak gibi hem sıkıcı hem de boz-
guncu bir çabanın harcanmasına hiç gerek yoktur.
Oscar VVİIde'ın, sıradanlığı dehanın en büyük
düşmanı saymasının doğruluğu, özellikle bu nok-
tada çok belirginleşmektedir. Çünkü deha, hele sa-
nat ve edebiyat alanında, kendini hiçbir zaman yal-
nızca olan'la, bugün'le ve bugün'den kaynaklanma
sorularla ve sorunlarla sınırlamaz. Düşünce ve sa-
nat alanında yaratıcılığın özü, hep yeni arayışlarda
olagelmiştir. Bundan ötürüdür ki her sanat eseri, her
zaman yeni çözümlerin habercisi ve savaşçısı ol-
muştur.
öte yandan kendini kalıcı kılmak, kök salmak is-
teyen her düzen açısından radikal sayılabilecek gi-
rişimlerin, düşüncelerin ve eserlerin uzağında kal-
mak, amaçlanan kalıcılığın birincil koşulu sayılmış-
tır. Bu açıdan bakıldığında, sıradanlık ya da sürü-
denlik ile, onun toplumsal kılıfı olan ahlak türü, ya-
ni var olmak için var olmayı hedefleyen küçük bur-
juva ahlakı, böylesi toplumların düşünülebilecek en
sağlam temelini oluşturur.
Geniş ölçüde böyle bir ahlak anlayışının egemen-
liği altına girmiş toplumların kültüründen sıra dışı
eserlerin ve sanatçıların yeterli sayıda çıkmasını
beklemek, işte bu yüzden tümüyle boşunadır.
e-posta: ahmetcemal@superonline.com
aoem20(" holniail.com
El emeğî çiniler Avrupa'ya
• KONYA (AA) - Konya'da Selçuklu Çini
Koruma, Yaşatma ve Geliştirme Derneği'nin
açtığı çini kurslannda ev kadınları ve genç
kızlann ürettıği tabak ve vazolar, Almanya ve
Belçika gibi Avrupa ülkelerinden büyük talep
görüyor. Dernek Başkanı Nihat Çağdaş, 2001
yılında deraeğin kurulmasıyla Konya'da
çiniciliğin yüzyıllar sonra yeniden canlandığını
söyledi. Derneğin açtığı çini kurslanndan, her
yıl 100'ün üzerinde ev kadını ve genç kızın
meslek sahibi olduğunu ifade eden Çağdaş,
böylece Selçuklu mirası çiniciliğin Konya'da
yeniden ayağa kalktığını, Konya'nın çini ile de
sesini yurtdışında duyurmaya başladığını
bildirdi. lstanbul, Antalya, Ankara başta olmak
üzere çok sayıda ilden el emeği çini ürünler için
sipariş aldıklarını vurgulayan Çağdaş,
"Belçika'dan bir cami mihrabının çini işlemesi
için sipariş aldık ve önümüzdeki günlerde bu
mihrap için çahşmaya başlayacağız" dedi.
Bugün
• AKBANK KÜLTÜR SAJNAT
MERKEZİ'nde saat 19.00'da tzzet
Keribar'ın dıa gösterisi. (0 212 252 35 00)
• İTALYAN KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat
19.00'da Gökalp Baykal ve Grubu rock
konseri. (0 212 293 98 48)
• OSMANLI BANKASI MÜZESt
StNEMASI'nda saat 19.30'da 'Güldürü
Saati' filmi. (0 212 334 22 70)
• tSTANBUL FOTOĞRAF VE StNEMA
AMATÖRLERİ DERNEĞİ'nde saat
19.30'da 'Portre' konulu, 'Ayın Saydam
Yaı ışnıasf, seçici Ibrahim Zaman.
(0 212 292 42 01)
• CEMAL REŞÎT REY KONSER
SALONU'nda saat 19.30'da 'Paulo Gaio
Lima' konseri. (0 212 232 98 30)
M tSTANBUL BİLGİ ÜNİVERSÎTESİ
Dolapdere Kanıpusu sinema salonlarında saat
15.00'te "Cenk Özakıncı Filmleri ve Bir
Tiyatro Belgeseli, Değişimin Figüranları"
ve saat 19.00'da 'Kutup Çizgisi Aşıklan'.
(0 212 31(50 00) 4