10 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
9 EKİM 2005 PAZAR CUMHURİYET SAYFA DIZI Biyograf olarak bütün arşivlerinin dolu olduğunu söyleyen Taha Toros'la 'Nâzım Hikmet Biyografisi' konusunda görüştük 'Nâzım'ıyazmak için50ydbekledim'• Taha Toros: Ben bir biyografım bütün arşivim zarflarla doludur. Orada kimi ararsanız bulursunuz. Bu çalışmalara çok erken yaşlarda, 18-20 yaşlanmda başladım. Sürekli olarak belge topladım, arşiv yaptım. ATAOL BEHRAMOĞLU - Sayın Taha Toros, Nâzım Hik- met'in yaşamıvia iigili kitabnuzı çok 0- ginç ve önemli buldum. Başka hiçbir kaynakta rastlamadığım belgeler var bu kitapta. TAHA TOROS - Sanıyorum ki ba- zı hatalar da düzeltildi bu kitapta. Söz- gelimi kimi kitaplarda ABFuatCebe- soy'un çocuğundan söz edilir. Uydur- madır bu. Ali Fuat Cebesoy evlenme- di ki çocuğu olsun. A.B. - Kitabuuzın gjriş bölümüne Nâzım Hikmet'in dedeleriyle, ecda- dıyla ilgili hiçbir yerde rastlamadığım son derece zengin bir foCoğraf kolekshonu koymuşsunuz... T.T. - Ben biyografım efen- dim. Biyografi yazanyım. Dok- tora yapanlardan, hatta yaban- cı ülkelerden, bu konularda ge- lip bana başvuruda bulunanlar oluyor. AJJ. - Büyük dedeierinden Mustafa Celaleddın Paşa'nın tarih yazarhğını, eski Türkler konusunda bir araşürnıası ol- duğunu bibyorduk. Fakat Fransızca yazümış bu kitabuı Aıutkabir'de Mus- tafa Kemal 'in kitapoğında, onun tara- ûndan saür ahian çizilerek okunmuş kitaplardan biri olarak bulunduğunu sizin ldtabımzdan öğrendim_ YTne de- deierinden (Hasan) Enver Paşa'yla il- gili olarak da çok üginç bilgiler edin- dik, Genel olarak belgesel yanıyla çok önemli bir kitap. Bu konuyu çabşma- ya ne zaman başladınız? Arşrvim dolu, kiıni ararsanız bulursunuz T.T.-Biyograf olarak bütün arşivim zarflarla doludur. Orada kimi ararsa- nız bulursunuz. Bu çalışmalara çok er- ken yaşlarda, 18-20 yaşlanmda baş- ladım. SürekJi olarak belge topladım, arşiv yaptım. Bugün 95 yaşında olduğuma göre demek kı 73-75 yıldır sürmekte olan bir çalışma bu... Ilk kitabım "TorosDe- metkrTni 1929'da lisede talebe iken yazmıştım. Adana'da yeni harflerin kabulünden sonra ilk çıkan kitap be- nimdir. AJJ. - Kftabmızın ügimi çeken bir baş- ka özelligi, biyografinin suurian için- de kalmayıp, dönemûı yaşamına iliş- kin pek çok bilgi veriyor olmanız-. T.T. - Zaten öyle yazılması gerekir. Frenklerde bu böyle yapılır. Hocam Fransız Jean Denuer ne yapmışsa ben de Türkiye'de onu yapmak istedim. AJJ. - Belki bir aynntı anıa, Polon- ya kökenü Mustafa Ce- laleddin Paşa'nın soya- dı, kaynaklarda "Bor- jenski" olarak geçer. (Sözgelimi, Ekber Baba- yev'in Türkçeye çevirdi- ğiın " Yaşamı ve Yapıtla- rıyla Nâzım Hikmet" başukh knabuıda, bu bü- yük dededen "Gagauz kökenli, Polonyalı Kont Konstantin Borjenski" olarak söz edilir.) Sizin kitabmızda ise bu sözcük "Borzecky" olarak geçi- yor~ Ben herkes için belge topluyorum T.T. -Arşivimde onun el yazısı var... Türkçe öğrenirkenki defteri... Bu def- terbendedir... A.B. - Nâzım Hikmet konusunda belge toplayıp bu Idtabı yazma düşün- cesi sizde çok öncelerde doğmuş olma- u~ T.T. - Ben herkes için belge toplu- yorum... AJJ. - Sözgelimi ilk eşi ya da eşlerin- denNüzhet Hanım'lagörüşmetarihi- niz 1978™ T.T. - Daha öncelerde buiamadığım için sonradan görüştüm onunla. Bili- Nâzun Hikmet konusunda yazmak için ölümünün üzerinden eüi yıl geçmesini bek- lediğini söyleven Taha Torosi "Ben biyogranm efendim, biyograli >azanyım" diyor. yordum Nâzım'la evlendiğini, fakat kendisini bulamıyordum. A.B. - Kitabmızdan anladığuna gö- re Nâzıın Hikmetilk kez 1940'b >ı0ar- da, o Bursa Cezaevi'ndeyken karşı- laşmtş ohnahsınız. T.T. - Hayır, daha öncelerde de gö- rüyorduk onu. Babıâli'den şehre iner- ken. Romancı Cahit Uçuk'labirlikte... Cahit Uçuk'un asıl adı Cahide'dir. Ona bu Cahit adını Nâzım taktı ve ilk erkeği de Nâzım Hikmet'tir. tlk hikâ- yesini yazan da Nâzım'dır... AJJ. - Nâzım Hikmet'in Bursa Ce- zaevi dönemrv le ilgili çok ilginç bilgi- ler veriyorsunuz. Ticaret Bakanlığı müfettişi olarak bu cezae\ini ziyaret et- tiğinizde Nâzım Hikmet hapishanede havlu dokumacüığı yapıyor... Fakat dönemin Bursa VaUsi Haşim tşcan, hakkı olan parayı ödetmiyor ona. Za- ten cezaevine bakanhk göre\ Bsi olarak gelmenizin nedeni de bu olayı araşür- mak... T.T. - Havlu dokutma teklifi Şevket Süreyya Aydemir'den gelmiş. Adalet Bakanı Şükrü Saracoğlu'na gidip, havlu dokutma kooperatifimiz var, Bursa'daki hapishaneye de tek bir tez- gâh verelim demiş... A.B. - Belki de Nâzım Hikmet'in orada olduğunu düşünerek~ T.T. - Bilerek yapıyor Tezgâh veri- lenlerden biri de Nâzım Hikmet'in oda arkadaşı Alaaddin Ozedar. A.B. - Alaaddin Bey'in adını da da- ha önceden anımsanuyorum. Kitabı- nızdan öğrendiğime göre Nâzım Hik- met'le Bursa Cezaevi'nde yıllarca ay- nı odada kalnuşiar. Çıküktan sonra aıulannı yazmış, fakat ne yazık ki eşi yakmış bu anılan... Bunlan kitabınız- dan öğreniyoruz.- T.T. - Alaaddin Özedar 6 lisan bi- lirdi. Annesi Rus, kendisi Hamdul- lah Suphi'nin yegeni. A.B. - Nâzım Hikmet'in dokuduğu "Nâzım" imzafa havlulardan bir yer- lerde var mıdır acaba?~ Bir de yargıç hanımdan söz ediyorsunuz kitabuu- zın bu çok ilginç bölümünde... Nâzım Hikmet arada sırada onu görmek için cezaevinde sorun gibi şeylerçıkanyor- muş ki bir durum olsun da gideyim yar- gıcuı karşısma çıkayım... Çok iyi Fransızca bilirdi T.T. - Mürüvvet(Yener) Hanım. Be- nim hanımımın da hukuktan ve hâkim- likten arkadaşı. Güzel sesli, güzel bir hanımdı. Menderes de o kadından hoş- landı ama kadın kabul etmedi. Ağır ce- zaya da yetkili ceza hâkimiydi... AJJ. - Nâzuıı'uı Fransızca yazdığı şiir kitabından söz ediyorsunuz. Han- gi kitap, ne zaman çıknıış? Belki ço- cukluğunda bir iki tane >azmışûr ama, Nâzun Fransızca şiir yazmadı. T.T.-Paris'te vitrinlerde çok vardı. Hayli güzel Fransızca bilirdi. A.B. - Bunlar Fransızcaya çevrilmiş şiirieri ohnah» Bu ayTuıü önemli çün- kü- T.T. - Evet, çevrilmiş şiirieri olabi- lir... AJJ. - Fikret Mualla ile arkadaşük- lanndan, fakat Fikret Mualla'nuı Nâ- zım Hikmet'i pek sevmediğinden söz ediyorsunuz_ Biraz aynnüya girer nıi- siniz? T.T. - Eski dostlar. Ilk kitabının re- simlerini Fikret Mualla yapmış. Bir gün Fikret Mualla'ya dargınlığın nedeni- ni sordum, bir kadın meselesi dedi... AJJ. - Çok ilginç bazı başka aynn- ölar ve belgeler var kitabmızda, baş- ka yerlerdepek olmayan. Sözgelimi,Nâ- zım Hikmet'in şiüierini plağa okuvan ilk Türk şairi olduğu bilinnordu, fa- kat siz Columbia firması üriinü pla- ğm kapağuun fotoğrannı da bulup ko>- muşsunuz kitabınıza. Bundan başka, ilk kitaplaraıın sadece o dönem için de- ğil, bugün için bile modern kapakla- nnı yapan Suavı Sonar'la ilgili bilgi- ler veriyorsunuz-. Picasso'nun resmini çeken adam T.T. - Suavi kendi kendini yetiştir- miş bir insandı. Ne siyasi, ne de ede- bi geniş kültür sahibıydi. Meşhur bir hanım terzisiydi... Afişçi, ressam, fo- toğrafçı... Gidip Picasso'nun fılan res- mini çeken adam... A.B. - Tamburi Cemil Bey'in ölüm yıldönümünde yazdığı şûri ben ilk de- fa sizin kitabmızda gördüm. Nâzım Hikmet o sırada 17 ya da 18 yaşuıda filan. T.T. - Tamburi Cemil Bey'in oğlu Mesut Cemil'le Nâzım Hikmet çok iyi arkadaştılar... A.B. - O şiir sanınm ilk kez ya\ım- lanryor. Nâzım Hikmet'in toplu şiirie- ri içinde rasdadığımıanımsanmorunı. Siz o şiiri nereden buMunuz? T.T. - O dönemdeki gazetelerden. A.B. - Yahya Kemal ve Nâzım Hik- met ilişkisi çokça yer tutuyor sizin bu çahşmanızda. Gerçi Nâzım Hikmet'in bir çocukluk şiirinin, Bahrhe Mekte- bi'nden edebiyat öğretmeni Yahj a Ke- mal'ce düzeltiküği, annesi Celıle Ha- nım'la Yahya Kemal arasında bir gö- nül ilişkisi olduğu biliniyordu. Fakat Erenköjü'nde Bahar'uı Celile Hanım için yazıldığmı bilmiyordum doğru- su» Daha sonraki vıllarda, Nâzım Hik- met'in affi konusundaki girişimler sı- rasmda, Celile Hamm'ın "Siz onun şiir babasısınız" di>e başlayan mek- tubuna karşın, o sırada üstelik miDet- vekili olan Vahya Kemal'üı duyarsız- hğuu nasıl açıklıyorsunuz? Korkuyor muydu? T.T. - Çok korkaktı, evet... AJL - Nâam Hikmet'in Türkiye'den gizlice aynltşı konusunda, açıkça yaz- mamanıza karşın, devletin ya da MfFin bu olaya göz yumduğunu se- zinletir gibisiniz™ Çok ciddi bir iddia değü mi bu? O eski bir komünisttir T.T. -Türkıye'den aynlmasa seyis ya- pıp atlara baktıracaklar, sonra da "At tepti,öldü" diyeceklerdi... Tevfiklle- ri onu öldürtecekti... O eski komü- nisttir. Tevfik tleri'nin hatıra defteri- ni FaHh RuTa Ata>r Ulus'ta yayımladı. Bunun ardından Tevfik Ileri bütün kü- tüphanelerdeki hatıra defterinin o say- fasını jiletle kesti. Bunu yaptığı sıra- larda bakandı. Yalnız Yaşar Kemal, "Hocam ben- de var. Ben onu sakladım" dedi. Tev- fik 1leri'nin hatıra defterinde "Eyko- ca Nâzım biz senin yolundayız", al- tında da "Mühendis mektebi münte- hi suuf talebelerinden Hemşinh' Celal oğlu Tevfik" yazar. Falih Rıfkı da bu sen değil misin diye hesap sordu ona... Nâzım Hikmet konusunda yazmak için ölümünün üzerinden elli yıl geç- mesini bekledim... A.B. - Kitabınız ve bu söyleşi için te- şekkür ederiz» Paşalar ailesiııiıı gözde çocuğu Nâzım'ın aile geçmişinde ünlü paşalar vardır. Büyükbabası, Nâzım Hikmet'e adını veren Mehmed Nâzım Paşa'dır Dizinin ağırhğını, Polonya'dan başla- yan soyağacının kökü oluşturmaktadır. Şimdiye kadar bu konuya pek değınil- memiştir Borzecky ailesine aıt arşivi- mızde kolıler dolusu malzeme bulunmak- tadır. Bunlann baalannı -şainmızın geç- mişinde- birer işaret taşı niteliğinde ol- duğu için kullanmayı uygun buldum. Ayn- ca, bü>-ükbabası vali ve şair Nâzım Paşa so- yundan gelen akraba- lanna değinerek bil- giler verdim. Bu dizide yer alan asıl önemli konu Nâ- zım Hikmet'in Bursa cezaevindeki dokuma- cılığıdır. Bu konuda başından geçen olay- lar çok ilginçtir ve şim- diye kadar yapılan yayınlarda buna de- ğinilmemiştir. Nâzım Hikmet. Bursa ha- pishanesinde havlu dokumacılığı yapmış- tır Bunedenle Bursa HavlucularKoope- ratifi ve Bursa Bölge Iktisat Bölge Mü- dürlüğü ile devamlı ilgisi olmuştur. Dokuma işçisi Nâzım Dokumacılann sene sonu kârlann- dan alacaklan hisselerin, vali Haşim Iş- can'ın kurduğu "Bursa'yıGüzeDeştinne Cemiyeti''ne bağışlanması ve tezgâh adediyle hammadde ve havlu satış he- saplannda mağduriyete uğradığı gerek- çesiyle dönemin valisı Haşim Işcan'dan şikâyetçi olmuştur. O yıllarda baza mah- kûmlara dokuma tezgâhlan \r e ham- madde olarak pamuk ipliği Ticaret Ba- kanlığı'nın emri ile verilmekteydi. Bu bakımdan Nâzım Hikmet'in dokuma iş- çisi ve kooperatif üyesi olarak yaptığı şi- kâyeti Ticaret ve İktisat Bakanlığı'na ulaşmışhr. Bakanlık makarru bu şikâye- tin yerinde incelenmesıni teftiş heyeti- ne havale etmişti. O yıllarda Bakanlık müfettişi bulunduğumdan konunun ın- celenmesi ve teftişi bana havale edıl- miştı. Bu maksatla 194O'lı yıllarda iki defa Bursa'ya gittim, Konuyu mahalün- de inceledım. •Ben devekuşu muviun?' Bursa cezaevinde dokuma tezgâhlı üç mahkûm bulunuyordu. Bunlann ko- operatif ile ilgileri ve dokuduklan hav- lûlann kesin hesaplan üzerinde incele- meler yaptım. Validen izahat aldım. Bur- sa Bölgesı İktisat Müdürlüğü ile Bursa Havlucular Kooperatifi dosyalannda bulunan bu konu ile ilgili olaylan göz- den geçirdim. Nâzım Hikmet ve iki ar- kadaşına kooperatif üyesi sıfatıyla pa- muk ipliği verilmekteydi Şikâyetçi ol- duğu Vali Haşim tşcan. bunlann koope- ratif üyesi olamayacağıru ileri sürüyor- du; çünkü kooperatifin statüsünde üye olabilmek için Türk olmak ve mahkûm oknamış bulunmak kaydı vardı. Haşün İşcan buna dayanıyordu. Nâzım Hikmet ise kooperatif üyesi olarak dokumacılık yapmasına rağmen kendisinin kooperatif üyesi olamayaca- gı iddiası karşısmda espriler yapmaktan geri durmuyordu. Bu teftiş sırasında en çok tekrarladığı cümle şuydu: "Bende- vekuşu muyum?" Şimdiye kadar hiç yayınmlanmamış olan ilginç konulan bu dizide -belki te- bessümle- okuyacaksınız. Nâzım Hikmet'üı aile geçmişinde ün- lü paşalar vardır. Bü>-ükbabası. Nâzım Hikmet'e adını veren, Mehmed Nâzun Paşa'dır. Annesınin babası, Polonya kö- kenlı Enver Paşa'dır kı nüfüs kütüğün- de ve Osmanlı Arşivi'nde bazen "Ha- san Enver Paşa", bazen "Enver Celakd- din Paşa" olarak yer almaktadır. Nâzım Hikmet'in dedesı Enver Pa- şa'ya bazen "BüyükEnver Paşa", bazen de "Küçük Enver Paşa" ısmı venlmek- tedir. Enver Paşa'nın babası Mustafa Celaleddin Paşa'dır ki kökeni Polonya kontlanndan. asilzade bir aileden gelmek- tedü". Kendisinden ilerideki sayfalarda ge- nişçe söz edilecek olan Constanty Bor- zecky, Polonya'nın hürriyetı için ayak- lanmaya katılarak sürgün edilmiş, Tür- kiye'ye sığınarak Müslüman olmuş ve Mustafa Celaleddın ismini almıştır. Mustafa Celaleddin Paşa. dönemin ünlü kişilennden Serasker Ömer Pa- şa'nın kızı Safvet Hanım ile evlenmiş- tir. Nâzım Hikmet'in anneannesi olan Leyla Hanım, Müşir (Mareşal) Mehmed Alı Paşa'nın kızıdır. Mehmed Ali Paşa, genç yaşta şehit olmuş ve üç kızı Padı- şah tarafından himaye edilerek büyü- müştür. Bunlar asker kökenh kişilerle ev- lendirilmiş olup her üçünün kocası da ileride ordumuzun tanınmış generallık- lerine ulaşmışlardır: Hüse>in Hüsnü Pa- şa, Enver Paşa ("Nâzım Hikmet' in dede- sı ) ve tsmail Fazıl Paşa (General Ali Fu- at Cebesoy'un babası). Nâzun Hikmet'in paşalar aılesinde bir de Hafız Paşa var- dır Bu paşalar ailesinden iki ünlü şehit vardır. Mustafa Celaleddin Paşa ile Mü- şir Mehmed Alı Paşa. Savaş alanlannın hırslı kahramanı Mustafa Celaleddin Paşa Eskilerin belırttığine göre Mustafa Celaleddin Paşa, savaş alanlannın hırs- lı birkahramanıdır. Kendisini her zaman savaşlarda görmek isteyen bır kişidir. Savaş alanlannda beş kere jaralanmış- tır. Hatta altındaki ann da yaralanması üzerine at değiştirerek yaralı hali ile sa- vaşmaya devam etmiştir. Mustafa Cela- leddin Paşa'nın onjinal olarak mevcut olan fotoğrafina diİckatle bakıldığı tak- dirde. boynundaki eğrilik hemen fark edilir. Bu eğrilik. savaş esnasında isabet edenbırkurşununeseridir Yukandabe- lirttiğimiz Mehmed Ali Paşa Arnavut- luk'ta şehit ohnuştur. Bu iki şehit paşa- nın kökeni Hıristiyandır. Türkiye'ye sığmarak Müslümanlığı kabul etmişlerdır. Bahsi geçen paşala- nn biri müstesna hepsi asker kökenlidk. Sıvil olan paşa, döneminde şairliğı, va- liliğı ve Mevleviliği ile meşhur olan Mehmed Nâzım Paşa'dır. Borzecky ailesinin arması Borzecky ailesinin geçmişten ge- len bir arması vardır. Armanın üst kısmı. belden aşağısı kesilmiş bir keçi başıdır. Armanın alt kısmında bir eşek başı yer alır. Bu eşek başının fonu lormızı, ken- disi gri renklidir. Keçi ve eşek kafalan, birbirine bir taç ile bağlıdır. Bu tacın baş kısmı noktalarla aynlmış, üç yapraktan oluşmaktadu-. Bu arma bir kont ailesi niteliğin- deki Borzecky'lerin zaferi olarak kabul edilmiş bir semboldür. Yukanda kendisinden uzun uzun söz ettiğimiz Nâzun Hikmet'in de- desinin babası Constanty Borzecky (Mııştafa Celaleddin Paşa) ailesinin -şehirleri sonradan Rus bölgesinde kalmış ohnasına rağmen bir Polon- yalı ressamın gayretiyle- eski aile armasına ulaşılabildi. Enver Paşa, Abdülhamid'in ya- verliği sırasında, Polonya'daki ec- dadından kalan kimselerle mektup- laşmıştır. Bu mektuplaşmanın bir kısmı Fransızca olarak yapılmıştır. Polonya'ya uzanan soyağacı Nâzun Hikmet ın ana ta- rafından aile çevresi Po- lonyahdır. Sonradan Rus bölgesinde kalan Kles- zow'da doğan ve soylu bir aileden gelen Constanty Borzecky, Nâzım Hik- met' in annesınin büyükba- bası ve dedesi Enver Pa- şa'nın da babasıdır 20 yaş- lannda (1848'de) Türki- ye'ye sığınıp Müslüman olduktan sonra adı Mus- tafa Celaleddin'e dönüş- türülen, savaş alanlannda- ki kahramanlıklan ile tanı- nan, sanat, kültür ve tarih sahalarmdaki denn bılgi- siyle orijüıal bir kimliğe sahiprir. Mustafa Celaleddin Pa- şa'nın kişiliği üzerinde en yetkili kaynak şüphesiz ki oğlu Enver Paşa'nın yazı- sıdır. Enver Paşa. Fransız- ca olarak çocuklanna va- siyet niteliğinde bıraktığı uzun mektubunda babası- nın Polonya'dan gelişinı şu şekilde anlatmaktadır: "Sevgili çocuklanm, si- ze aOemizin kuruluşunu ta- nıtmak istiyorum. Çünkü ailenin kaynağı babadır. Nesil ondan devam eder. Babam Constanty 1826 yı- lında Nisan ayuıda doğdu. Yetenekli bir eğitim gördü. Harikulade hanzası vanü. Tarihi bilgisi çok derindi. Hafizası Allah tarafından verümiş bir kabilnem'. Ne >ar kibabam bu Tann ver- gisini kendisinefaydah ola- rak kullanamadı. Babam aynı zamanda sanatkârdı. Fevkalade yazı yazar, kro- ki yapar, desen çizer, sulu boj'a veya$ı boja resimler, minyatürve gravür \-apar- dı. Plan. harita, topograf- ya üzerinde eserler vermiş- tir. Hatta yapOgı tablolar sarayın duvarlanna asıl- mışür. Yukanda sa>dıklannu, tamaımyla özel kabiliyeti sa\esüıdeyapmtşür. Neya- zık ki bize esenerinden hiç- biri kalmamıştır. Yatnız iki tablosunun fotoğran \ar- dır. Babamın tekihtirası sa- vaşn. Çünkü o, sa\aş \ap- nıak için doğmuştu. Baba- sı onu papaz yapmak tste- miş ama o üniversiteye yö- nelmiştir. Aynı zamanda savaş alanlannı tercih ettL Bu alanlarda şecaat gös- terdlBirkaçdefadegtşıksa- vaş alanlannda>aralar al- dı. 1876 yıhnda Kara- dağ'da, vedi vara aiarak şe- hit oldu_" Enver Paşa'nın babası ile ilgili başka yanlan da \-ardrr. Ona göre, babasmın Müslümanlığı kabul edi- şi. suf Ruslardan intikam almak ve Türk ordusuna katılabilmek içindir. An- cak. Enver Paşa bu arada şu sözleri de eklemekte- dir: "_3abam zâhiren (gös- teriş için) d e p bütün iç duygulan ile islamKeti ka- bul etti. Çocukluğumda, bana İslam dininin şartla- nnı anlanrdı—" Mustafa Celaleddin Pa- şa hakkında çok sayıda olan kaynaklarda. göğüs kabartıcı izler bulunmak- tadır. Babasının papaz yap- ma isteğine karşı çıkarak Varşova Üniversitesi'nde ögrenim gördü. Kendi di- linden başka Latince, Fran- sızca ve Rusçayı mükem- mel surette konuşup ya- zanlardandı. O sırada Rus- lar Polonya'dan kaçanlan gen çağırdılar. Yukanda belirnldiği üzere Constanty Borzecky Rusya'ya dön- meyerek Sultan Abdülme- cid'in. şefkatle bunlara ku- cak açması üzerine Türki- ye'ye sığındı. Türk ordu- suna büyük hizmetlerde bulunan Mustafa Celaled- din Paşa'nın ilmi kabili- yetleri arasında eski ve ye- ni Türkler üzerinde değer- li bir eser yazmış olması göğüs kabartıcıdır. SÜRECEK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear