14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 9 EKİM 2005 PAZAf HABERLER Türkiyebağımsızkatoıabiür' YazarAslan Başer Kafaoğlu, ilk yazısında önce, bazı ekonomistleri eleştiriyor. Çünkü onlar faiz oranlannın ve enflasyonun düşmesine bakıp gerçek ekonomiyi değerlendirmiyorlar diyor YILDIZSERTEL -2- Dizinin birincı bölümünde, ABD'nin karşı koyulmaz büyük bir güç ve ör- nek bır demokrasi, tek süper güç ol- duğıına dair söylenen yalanlan ele al- dık. Bunlar kıtabımızın birinci bölü- mÜDÜn konusu. Ikinci bölümde eko- nomi üzerine söylenen gerçek dışı de- ğerlendirmeleri yerden yere vurduk. Aslan Başer Kafaoğlu'nun bu ko- nulardakı ikı yazısının başlıklan şöy- le: "Ekonomüniz iyi yoida" dıyorlar, yalan söylüyorlar. Ekonomıyi yöne- ten yeni aktörler, para tacirlen. Kafa- oğlu ılk yazısında önce, bazı ekono- mistlen eleştiriyor. Çünkü onlar faiz oranlannın, enflasyonun düşmesine bakıp gerçek ekonomiyi değerlendir- miyorlar. Gelir dağıhmındaki eşitsiz- liği eleştiriyor, ancak dış ticaret açığı- nın 30 milyar dolan, cari açığın 15 milyar dolan aştığını göz ardı edıyor- lar. Dış finansmanın bir gün kesilece- ğinden ve Türkiye'nin birgün krize gi- receğinden endise ediyorlar. TEMEL SORUN YATIRIM Oysa aslında krizin içindeyiz diyor Kafaoğlu ve bunu şöyle anlatıyor: Temel sorun vaünnüar'dır Yahnm- lar gayri safı milli hasılanın yüzde 4'ünü bile buimuyor. Yannmlann azal- ması, işsizliğin artmasına neden olu- yor. Türkiye'nin bunalım ıçindebulun- duğunun temel göstergesi. "Üretim güçierinin girtikçezayıflamasıdır'V Asü sorun yaönm ve üretim olduğu halde, bunalım bir dış kaynak sorunu gibi gösteriliyor. Kafaoğlu, üretimde geri- lemenin nedenlerini ve sonuçlarını; tanmın durumunu, maaşlann enflas- yona zayıf kalmasını, halkın alım ka- biliyetinin düşmesini anlattıktan son- ra şu başlığı atıyor: Ekonominin genel boyutlan: işsiz- liğin nedenlenni ve sonuçlarını, dışar- dan aldığımız mal ve hizmetlerle, dı- şanya sattığımız mallar ve hızmetler arasındaki farkı, tarımda yabancı gir- dilerin doğurduğu sonuçları; dışan- dan ithal edılen ürünler yüzünden, sa- nayimizin nasıl zayıfladığını bu baş- ük altında okuyabilirsiniz. FAİZLE BORÇLANDIRMA "Türkiye'ye Kurulmus Olan Tuza- ğı" da değerli iktisatçımız şu başlık altında anJatıyor: Emperyatizmin ye- ni sömürü yöntemi. Eskiden emper- yalizm, sömürmeyi hedeflediği ülke- leri dövız bunalımrna düşürerek sö- mürürdü. diyor Kafaoğlu ve Globali- zasyon sonucu "sıcak para" denen fonlann çoğaldığuıı ve faizle borçlan- dırma sömürüsüne geçildığını anlatı- yor. Verdiğı faiz rakamJan ürkütücü- dür: "Türkiye yüzde 120-180faizoran- lanyla borçlandı." Bunun nasıl bir bu- nalüıı nedeni olduğunu da kıtabı oku- duğunuz vakit çok iyi anlayacaksınız. Ekonomiyi yöneten yeni aktörler: Paratacirteri başlığı altında Aslan Ho- ca. emperyafizmin akhğıyenibiçirnian- latrvor: Eskı sıstemde, sömürü, azge- lışmiş ülkeye fazla mal sürmek, tica- ret dengesini bozmak, parasının de- ğerinı düşünnek yoluyla yapılırdı. Ge- çen son 20 yılda ise bir Finansal (Ma- 1]) Dünya yaratıldı. Kafaoğlu bunun bir ihtilal olduğunu belirtiyor... Onca ar- tık "Savaş aianı uiusiararası sermaye piyasasıdu; silahlan paradır." 1944'te kurulmuş olan Bretton Wo- ods sistemınin yüalmasından sonra, pi- yasanın işleyişini para tüccarlan be- İırlemeye başladı. Hükümetler bu piyasa için bir hu- kuk ve düzen sağlamadıklanndan, pa- ra tacirlen hukuku ellerine almışlar- dn-... Paralann değişim değerlerinin altuı ve benzer hiçbir mal tarafından desteklenmediği birdönem başlamış- hr. Ulusal paralann değişim hadlenn- deki belirsızlık, finansal sistemin iş- leyişi açısından büyük riskler taşır- ken, bir yandan da spekülafif nitelik- li kazançlan özendirmiştir. "Vandal- lann insafina bırakılmış sermaye ha- rekctJeri ile emperyalist sömürü hızlan- mış,azgetişmiş üikelerin kaJkınma ola- • Eskiden emperyalizm, sömürmeyi hedeflediği ülkeleri döviz bunalımına düşürerek sömürürdü. diyor Kafaoğlu ve Globalizasyon sonucu "sıcak para" denen fonlann çoğaldığını ve faizle borçlandırma sömürüsüne geçildiğini anlatıyor. Mali açıdan bu şu anlama geliyor- du "'Paralarbirmenkuldeğerlerbor- sasında çeşitii hissesenetierigibi değer- lendirilecekti vebu değerler daigalana- cakü.~ 1980'li yüların başlaruıda bü- yük para sahiplerinin de katılımıyla uzman borsalar kurulmaya başlandı." Böylece çok yüksekkârlargetiren ma- lı spekülasyonlann yolu açılmış oldu ve sermeye üretimden spekülatif ope- rasyonlara kaydı. Para hareketlerinin en çok verimli olduğu ülkeler ıse gelişmekte olan ül- kelerdi. Bu ülkelere ödeme olanakla- nrun çok üstünde borç yükü getirildi. nakları neredeyse smra inmiştir." DOLAR DENCELERİ BOZDU Kafaoğlu, Bretton Woods anlaşma- sının hedeflenni şöyle anlatıyor: Ser- best ticaret, tam istihdam (çaüşma), pa- ralarda istıkrar. Dünya paralan dola- ra bağlanmış, mali dengeleri sağla- mak görevi de IMF'ye verilmışh. An- cak 6O'lı yıllarda, ABD'den dışanya fazlaca dolar akımı dengeleri bozmuş, 1971 'de dolar altın dayanağını kay- betmişve 1970'lerde "Serbest Piyasa Ekonomisi^ne geçilmiştı. Bütün bu gelişmelenn sonunda van- lan noktayı, Kafaoğlu şöyle özetliyor: u Ben bunaüretimsızlik hastabğı adı- nı koydum ve (Türkiyede) enflasyo- nun çok yüksek olduğu dönemlerde bik ekonomidekien büyük hastaüğın, hatta enflasyondan da önce, üretim- stzlik' olduğunu yıllardan beri jrayo- rum." Ona göre borçlarla. "Türkeko- nomisi öyle bir bataklığa saplanmışür ki, bu bataktan ancak bir devrimle kurtulabilir." Yazı şöyle bitiyor: "Ekonomidedevrim derecesinde de- ğişiklik yapmayı ve LMF konfroUerin- den çıkmayı göze alamav an hiçbir hü- kümet bu hastalıktan ülkesini kurta- ramaz~" Türkıye içm çıkar yolu bu kitapta anlatmaktayız. Gerçekten de, bundan sonraki yazılanmızda ve ki- tapta yukandaki ilginç yazının tama- mıyla beraber çıkar yolla ilgili bir ana- üz de bulacaksınız. Aslan Başer Kafaoğiu'nun bu konulardald iki yazısımn başhklan şöyle: "Ekonomimiz iyi yoMa" diyoriar, yalan söylüyorlar. Ekonomiyi yöneten yeni aktörler para tacirleri... Kafaoğlu ilk yazısında önce, bazı ekonomistleri eleştiriyor. Borçlardan kırtulrnanın yolu Kuşkusuz var. Nitekim, Rusyamo- rotorjoım ilan ettı, borç ödemeyi dur- durdu, uzun vadelere kaydırdı ve dev- let denetımı uygulayarak ekonomisi- ru düzene koydu. Kısa bir süre içinde borçlannı ödedi. Arjantin, 2001 yı- lında, neo-lıberal ekonomiye son ver- dı. IMF"ye olan borcunun ancak bir kısmını öde\ eceğini ilan etri, "Insan- cıl Uhısal KapitaJizm" diye adlandır- dığı düzenle ekonomiye devlet kont- rolleri getirdi ve borçlannı gecikmey- le kendine uygun koşullarda ödeme- ye başladı. Türkhe'nin de bunlara benzer uy- gulamalarla borçlanndan kurtulabi- leceğini iddia ediyoruz kitapta. Bunun için borçlann yeniden yapılandınl- ması, kayıt dışı ekonomiyi kaldıran ve yüksek gelirlılere yüksek vergiler koyan bir reformla devlet bütçesini pekleştirmek; mali sermayeyi, dış tı- careti denetim altına almak; lüks itha- latı durdurmak gibi önlemler gerek. Bu da devlet müdahalelerini getire- cek bir siyasi iktidar. aşağı yukan bir ekonomik devrim ister. Küreselleş- menin, serbest piyasa ekonomisinin ka- çınılmaz olmadığını anlatmak için Uçüncü Dünya uzmanı SamirAmin'e, Fransız Le Monde gazetesınde I. Ra- monet'ye dayanıyoruz. ABD'nin için- de bulunduğu bunalıma bakarak. G. Soros'un bile, "Kapitaüzmineolibera- üzmden kurtarmak gereldr" demesı ilginçtir. Dünya Bankasrnın eski uz- manlanndan J. Stigütz, Dünya Ban- kası'nın; özelleştirmeler, serbest pa- zar, yüksek faiz oranlan gibi uygula- malaıia Üçüncü Dünya Llkelerini na- sıl sonıürgeleştirdiğinL fakirlestirdiği- ni anlatoktan sonra, "Bir başka yol bulunnıahdır*" demesı de ilginçtir. O başka yolu biz bu kitapta ve de- ğişik yaalanmızda anlartık. Ancak Türkne'de gelip giden iktidariar böy- leuygulamalara girişmek istemediler. Çünkü,Türkhe'nin borçlayaşamasm- dan fa>dalananlar ağır basryor: \er- gilerini ödemeyenler. banka spekülas- yonlanyla geçinenlcr. kaçakçüar, istif- çiler. kara para aklayanlar, banka so- yanlar. Bir mafya ekonomisi kurul- musrur, bunun çarklan dışandan au- nan borçlarla dönmektedir. Işte biz, bütün bunlan anlatıyoruz kitaburuzda. Çıkar yolu dagösteriyo- ruz. Okuyun: Aslan Başer Kafaoğlu - Yıküz Sertel - "ABD ve Serbest Piya- sa Masah" Kaynak Ya. BİTTİ Çin nasıl birdünya gücü haline geldi... Kitapta Çin'in hızlı gelişmeyi nasıl sağ- ladığını, bağımsızlığını nasıl koruduğu- nu, nasıl dünya ekonomisini etkıleyen bir büyük güç haline geldiğini etraflı olarak ele aldık. Burada ancak bır fikır verebileceğiz. 1 milyar 300 milyon nüfuslu Çin'de, ikuı- ci Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan komü- nist rejim güçlü bir altyapı ve uçak imali- nekadargıdenbirsanayikurmuştu. 1978'de Batı'ya açılış da Komünıst Partisi'nin de- netımi altında yapıldı. Çin'in son on yılda yüzde 9-10 büyüme hızını koruması, baş- ta ABD olmak üzere bütün dünya pazar- lanna ucuz mal sürerek dünya ekonomi- sini etkilemesi şöyle ızah ediliyor: 1. Yal- nız ucuz değil aynı zamanda eğirimli, kaliteli ve verimli işgücü. 2. Yabancı sermayeye gösterilen ko- laylıklar; bedava arazi. kurulan devlet- özel karma şirketler çerçevesinde devletin yahnmlara katılması ve düşük vergiler. Çin \-abanci sermaye akunına uğramışbirülke, buna bakmayarak bağımsızlığını nasıl ko- ruyor? Yabancı sermaye devlet denetimi altın- da, yüksek tekniğe ihtıyaç olan alanlara kaydınlıyor. Çin 2002 yılına kadar gümrük duvarlanru kaldırmadı. ancak yabancı re- kabetinden korkmayacak düzeye geldik- ten sonra bunu yaptı ve Dünya Ticaret Ör- gütü'ne girdi. Ancak, ucuz Çin mallan ABD ve AB eko- nomileri için büyük bir tehdit oluşturuyor. Serbest rekabet Batı'nın aleyhine işliyor. ABD de AB de Çin'e karşı büyük bir borç yükü altında. Çin, IMf 'den çok az borç al- dı, 1995'ten sonra borca ihtiyacı da kalma- dı. Böylece bir bağımsız kalkınma mode- li oluşturdu. Soruluyor: Büyük ölçüde ya- bancı sermaye gırişi, Çin'ı bovunduruk al- tına sokmuyor mu? Bir Çinli bakan bunun yanıtını şöyle \erdi: "Yabancı sermayeye tesiim olursamz o sizi baünr. Onu kullarursanız, o sizi gelişti- rir." GENELGE YAYIMLAYAN BAKANLIK ÖĞRETMENLERÎ UYARDI MEB'den sigara yasağı ph4enix yayınevı ANKARA (AA) -Milli Eğitim Ba- kanlığı (MEB), genelge yayımlaya- rak tüm okullarda, yurt, pansiyon, ögretmenevi ve lokaller ile bakanlık nerkez teşkilahnda sigara içmeyi ya- sakladı. MEB Basm ve Halkla IüşkilerMü- şavirliğı'nden yapılan açıklamada, zaman zaman yapılan incelemelerde, söz konusu kanun hükümlerinin uy- gulanmasında hassas davranılmadı- pnın gözlendiği ifade ediJdi. Genel- gede, bakanlığa bağlı resmı ve özel okullar, dershaneler, yaygın eğitim kurumlan, yurtlar,pansiyonlar, öğret- menevleri ve lokalleriyle merkez ve taşra teşkilatlannın tüm birimlerinde 5 veya 5 "ten fazla kişinin görev yap- tığı kapalı mekânlarda sigara içilme- sinin yasaklandığı belirtildi. Genelgenin bazı maddeleri şöyle: • Birim ve kurum amirlerince uy- gungörülen mekânlar, sigaraiçme yer- leri olarak aynlacak. Valiye 'azarlama'cezası ADAPAZARI (AA) - Sakarya II Halk Kütüphanesi eski Müdürü Reşat Ozçayır kendisini kemaralar önünde azarlayan, Vali Nuri Okutan aleyhine "toplum önünde rencide edildiği'' gerekçesiyle açtığı 20 bin YTL'lik manevi tazminat davası sonuçlandı. Sakarya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi, Vali Okutan'm 5 bin YTL manevi tazminat ödemesine karar verdi. Karara saygı duyduğıuıu belirten Vali Okutan, temyize başvuracağînı söyledi. Vali Okutan, tl Halk Kütüphanesi'nde 9 Aralık 2004 tarihinde yaptığı inceleme sırasında rastladığı olumsuzluklara tepki göstermişti. Kütüphane Müdürü Reşat Özçayır'm, "personel yok" cevabı vermesi üzerine ise Okutan, "Yeterli memur yok diye bep şikâyet edersiniz. Gidin prefabriklerde oturun. Terk et burayı çabuk terk et" diyerek Özçayır'ı kovmuş daha sonra da Sapanca'ya tayin etmişti. • Tütün ve tütün mamullerinin içilmesinin yasaklandığı yerlere ya- sağı ve buna uymamanın sonuçlan- m belirten uyanlar herkesin görebi- leceği şekilde asılacakttr. • Öğrencilerin görebileceği yer ve ortamlarda kesinlikle sigara içil- meyecektir. *^ 18 yaşından küçüklere tütün ve tütün mamullerinin sabşı yasak oldu- ğundan okullann önlerinde veya çev- resinde öğrencilere sigara satıkna- ması hususunda ilgili makamlarla iş- birliğj yapılacaktır. i/ Örgün ve yayguı eğitim kurum- larımızda sigara, alkol, uyuşturucu gibi sağlığa zararh alışkanlıklann eği- timle önlenmesine yönelik faaliyet- lere ağırlık verilecekrir. • Sigaranm, insan sağlığına za- rarh etkileri, dumansız çalışma or- tamlan oluşturmanın gereği ve öne- mi konusunda basılı ve görsel eğitim araçlarından faydalanılacak ve bu ko- nuda imkânlar ölçüsünde konferans, açık oturum, panel gibi faaliyetler düzenlenecektir. Genelgede, söz konusu kanunda belirtilen sorumluluklannı yerine ge- tirmeyen ve yasağa uymayan memur- lar hakkında 657 Sayılı Devlet Me- murlan Kanunu'na göre idari işlem yapılacağı bildirildi. Max Schweizer (Der.) ANKARA ve LOZAN Arasında Avrupa Yolundakı Türkiye Üzerfne Bir Derleme "Avrupa'nın merkezindeki Alp Dağtan üikesi isviçre, geçen iki yiizyılda,. Türkiye'nin tarihinde önemli yer tutmuştur. (...) Yaklaşık 50 İsviçreli ve Türk büyükelçi, sryasetçi, yazar, gezgin ve akademisyen iki ülke arasinda, Migros örneğinden Lozan Antlaşması'na kadar ekonomiden siyasete uzanan ye rürkiye'nin zaferane kurtuluş mücadelesine paralel Herleyen Hişkiteri konu etmektedir. "Tıtrkish Daily News, 24 Temmuz 2004 w w w . p h o e n i x k i t a p . c o m Adres.Dirim Sokak 22/3 Cebeci/ANKARA Tel. 0 312 320 44 57-58 (pbx) Faks: 0 312 362 53 93 PAZAR ORHAN BURSALI Müzatekere Avrupa Birliği ile ilişkilerimiz keskin ve güçlü iki cephe yarattı. Aradaki derin uçurumun kenarların- da toplanmış iki büyük kalabalık birbirlerine yum- ruk sallıyor. Neyse ki önemli bir demokratik aşama kaydettik ve sadece kalemleri ve sözcükleri bile- yerek bu işi götürüyoruz! Komik şeyler de oluyor tabii. Politika üreteme- yen Baykal, arada sırada iyi laf üretiyor. "Mûza- kere Basını" deyiverdi! Güldüm; çok haksız da değil! Çünkü mırrJak AB'ciler de Baykal dahil Avrupa Birliği ile görüş- melerin yürütülme biçim ve koşullarına karşı çı- kanlara (AB'ye kesin karşı olanlarla birlikte) toptan "kızıl elmacı" diyor! Ülke tarihiyle yüklü sözcükler savaşı! Mutlak AB'ci takıma bakıyorsunuz, gerçekten mütarekeci basından çok iyi seçmeleri, kucakla- rında pışpışlıyorlar.. Mustafa Kemal düşmanla- rından tutun, Türkiye'yi Islam dünyasında ayrıca- lıklı bir konuma getiren ve onlara bugün yaşama ve konuşma şansı veren devrimlerine türlü çeşrtli karşı çıkanlarla al takke ver külah bir cephe! Ama Baykal çok mu haklı? Tabii ki hayır, bir ke- simin, Avrupa Birliği'ne tam üyeliği çok istemea do- ğal; 40 yıldır Avrupa Birliği'ne üyelik peşinde ko- şulan bir ülkede, iş kapıya gelip dayanınca, des- tekleyenleri suçlamak da anlamsız.. • • • Ülkemizde AB'ye kesin karşı olan bir kesim var. Sanırım, "Müzakere Görûşme Belgesi" sisli olma- saydı bile, onlar yine AB'ye karşı çıkacaklardı.. An- cak ortadaki geniş çoğunluk AB'ye üyelikten ya- na, itirazlan net olmayan bir müzakere belgesinin içeriğine.. Onların da bu belgeyi didik didik ederek geleceğe yönelik olasılıkları dile getirmelerinden daha doğal ne olabilir? Mutlak AB'ciler dönüp yazdıklarını okusunlar, hiçbirinde belgenin gerçekçi bir irdelemesi yok.. Ni- ye yok? Işte burada çok temel bir aynm ortaya çı- kıyor: Çünkü, bu belgeyi olduğu gibi kabul ediyor, bu belgenin, bütün gereklerini yerine getirdiği tak- dirde Türkiye'yi üyeliğe götüreceğine inanıyorlar.. Avrupalı ne diyorsa, ne istiyorsa Türkiye yapma- lıdır! Tam üyelik "Türkiye'nin performansına" bağlı demeleri de, bu olgunun tipik bir ifadesi.. Adam, buradan değil oradan! Avrupa üyeliği için her şeyi feda etmeye hazır! • • • Türkiye ve müzakere belgesi üzerine AB'deki si- yasi tartışmalar, bir boyutuyla epey utanç vericiy- di.. Gül, her ne kadar "Başımız dik gidiyoruz" de- se de, belgenin, şimdilik sadece, Türkiye'yi Avru- pa'nın denizlerine bir şekilde "demirteme" karak- teri taşıdığı açıktır.. Bu aşamada, Türkiye'nin üye- liği değil Avrupa çevresinden ayr/lmaması öngö- rülmektedir. Zaten Türkiye'nin üyeliğine karşı çıkanlann da kor- kusu buydu ve uzun uzun "Türkiye'nin, üyelikger- çekleşmezseAvrupa 'ya köklü olarak bağlanması" tartışıldı! Bu, bir ülkenin özgür niyeti ve kararını hiçe sa- yan, ona ipotek koymaya kalkan bir tutum! Daha ağır bir ifade ile gerekirse, Avrupalının "yular tak- ma isteği" de diyebilirsiniz! Veya, tartışma biçimi- nin ve tam üyeliğe yaklaşımlarının, Uğur Cive- lek'in (Radikal, 8 Ekim) deyimiyle "vesayet" yak- laşımını buram buram koklayabilirsiniz! Tabii, bumu koku almayanlara diyecek bir şey yok! • • • Hükümetin, burada yeteri kadar Başının dik ol- duğunu ve ilketi davrandığını söyleyemeyiz.. örne- ğin, kemiksiz, net bir üyelik önerilmediği sürece Brük- sel'e gitmeme kararını alabilirdi; Avrupalılann, Tür- kiye'nin "uzaklaşabileceği" ve müzakerelerin baş- latılmaması halinde dünyada yol açacağı infial kor- kusunu, çok iyi kullanabilirdi! Hükümet buna ce- saret edemedi! Çünkü, Başbakan Erdoğan ın he- def koyduğu, "Borsayı 35 bine vurdurma" öngö- rüsü gerçekleşemeyecekti! Ama Türkiye, Avrupa'yı çalkalayacak ve daha büyük bir sonuç alma şan- sını yakalayacaktı! Bu tür "Büyük Politikalar", ancak büyük politikacılann, büyük ülke ve devlet insanlannın işi olabilir, şüphesiz! Şimdi belge imzalandı. Hükümet, iyiler arasında en kötüsünü gerçekleştirdiğine göre, yapacak bir şey yok.. Türkiye'nin Avrupa çıpasını, demir tarayın- caya kadar sürdürmesi, şimdiki olasılıklar arasın- da en iyisi.. AB zamana oynuyor.. biz de zamana oynuyoruz. Her iki tarafın da buna kesin ihtiyacı var.. Zaman olumlu gelişmeiergetirirse, kim bilir, bu üyelik pürüz- süz ve tam gerçekleşebilir belki... Tabii, eğer Türkiye ekonomik olarak kendi ayak- ları üzerinde bu süre içinde durmayı başarırsa! Yoksa, vesayet ki ne vesayet! obursali@cumhuriyet.com.tr MîMARLAR ODASI'NDAN TEPKİ Eldnci:Şımank • »• esı Istanbul Haber Servisi - Dubai Velıaht Prensi Mu- hammed bin RaşitelMak- tmn'un, Istanbul Büyükşe- hir Belediyesi ile sözleşme- leryaparak Istanbul'un çe- şitli semtlerinde gökdelen, ahşveriş merkezi, ticaret alanı oluştunna projeleri tepkilere neden oldu. Mımarlar Odası Genel Başkaru Oktay Ekinci " t * feeyi veİstanbuJ'uyöneten- lerin, sadece kendiistemle- riyle ve herhangi bir Idşiy- lekentin imar>eplaniama flketerine aykın; tarihselve küJrürelzenguıiiğmigözet- meyen 'ayncalıklı yatınm sözleşmeleri' yapmalan, günümüzünkraflıkrejim- krinde bile olanaksızdır" diye konuştu. Istanbul'a gökdeler dik- menin yabancı sermaye- den yararlanma olmadığı gibi, "Istanbul severtik" de olmadığına dikkati çe- ken Ekinci. "tstanbul Bc- lediyesi'ni yönetenler. eğer Suudi sermayesindcn ya da benzer zengin dostla- rmdan yararianmak isti- yorlarsa bu olanağı Istan- bul'un çökmek üzere olan tarihi semderiıün restoras- yonuna ve kültürel mirasm kurtarılmasına yönelik projelerde kullansalar da- ha hayırlıbirişvapnu;olur- lar" dedi. Ekinci, Boğaziçi sırtla- nna dıkilecek "devasa ve şunankzenginliğin göster- gesi" olan yakışıksız gök- delenlere yatınm projesi yerine "sömürge projele- ri " demenın daha doğru olacağını da ifade ettı. SHP Istanbul tl Başkan- lığı da harcamalann gece- kondu, deprem ve altyapı sorunlannda kullarulma- sını ıstedi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear