23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CumhuHyet Yaşam Bireysel gelecek adına ortaya konulan özenli yaklaşımlar, ülkemizin geleceği için de yinelenmeli ÖÖncelikler, öngörüvegeçici çözümlerNASUHMAHRUKİ H ayatımızın heralanında ve hersü- reçte ilgi mizi bekleyen sayısız ge- lişme ile i lişki içerisindeyiz. Doğal olarak da kendi bilgi dağarcığımız ve öngörü yeteneğimiz çerçevesinde, bu süreçlerden hangilerinı nasıl bir s-ıralama ve süre ile yürü- teceğimizi, kaynaklanmızı ne şekilde ayarla- yacağımızı, zaman f>lanımızı ne şekilde çıka- racağımızı ayarlıyor v e gerektiğinde güncelli- yoruz. Bu konuyu kiş.isel olarak değertendir- diğimizde. okul seçimi, iş seçimi, aile kurma gibi uzun vadelı planlamalara bağlı konular ol- duğu gibi, sadece ar»lık ihtiyaçlara göre ver- diğimiz kararlaria da s-jklıkla karşılaşınz. Örne- ğin yemekte ne içeceğimiz, ne renk bir göm- lek alacağımız veya arabamızı nereye park edeceğimiz gibi. Bu seçimlerimizin herbirinin belirli bir plan dahilinde yapıldığı ve kısmen bu plana göre, kısmen de bizim dışımızdaki de- ğişkenlere bağlı olmak kaydryla sonuçlan ol- duğu hepimizin kabul edecegi bir gerçek. Hayat bütün yüksek organizmalar için bütünüyle bir karar verme ve seçim yapma sü- recidir. Bu yüksek organizmaların en üst sevi- yesinde yer alan insanlar olarak bizler de, ken- di ve çevremizdekilerin geleceği için doğru ve iyi olduğuna inandığımız seçimleryaparız. Bu seçimlerimizı de geçmiş kişisel deneyimleri- mize, başkalarının deneyimlerinden değişik yollarla öğrendiklenmize ve elbette ki aklımız, mantığımız ve sağduyumuzla yaptığımız ana- lizlerimize dayandırarak yaparız. Akıllı her insan, önceliklerini belirler ve se- çimlerini yaparken bunun kısa, orta ve uzun vade sonuçlannı mümkün olduğunca öngör- meye çalışarak bir değerfendirmede bulunur. Çünkü çok iyi bilir ki, atasözümüzde geçtiği gibi "Yanlış hesap Bağdat'tan döner" ve bu yanlış hesabın dönme sürecine kadar yaşanan kayıplar bir fırsat maliyeti olarak karşımıza mutlaka çıkar. Hiçbir akıllı ve sağduyulu in- san, sonucunda kendisine büyük bir maliyet ve zarar getirecek sürecin içinde yer almak is- temez, hele bunun baş sorumlusu olmayı hiç istemez. Dolayısryla insanlar seçimlerini yapar- ken önceliklerini ve getecekle ilgili analizlerini iyi kurgulamaya çalışırlar. Bireyler ve toplumlar Benzer şekilde bireylerin kullandığı me- todolojinin aynısını kullanan toplumlar da, ken- di gelecekleri için kısa, orta ve uzun dönem değerlendirmelerde bulunur ve önceliklerinin ve kaynak aktarımlarının seçiminde kitlesel olarak hareket ederler. Bu sürecin kurgulan- ması ve oluşması elbette ki bireylerin kişisel inisiyatifleriyle seçim yapmalarındaki kadar kolay ve süratli olamaz. Bazı ulusal niteliklı olaylarda karar me- kanizmalan, artık toplumlann bütün hücrele- rine ve iç dinamiklenne işlemiş olacağı için, de- mokrasinin, hukukun ve bilimin hâkim olduğu toplumlarda neredeyse kişisel bir karar verme süreciymiş gibi bir bıçak keskınliği ve süratıy- le gerçekleştinlebilir. Fransa'da aşırı sağcı Le Pen iktidanna engel olmak için neredeyse bü- tün Fransa'nın tek vücut olması veya geçtıği- miz günlerde Madrid'deki terörıst saldırılann SERDAR BİLGİLİ, ENGELLİ SPORUNA VE CAMİASINA PROFESYONELLİK HEDİYE ETTİ trdem Göksel: Tüm okuriara sesleniyorum: "Mutlaka bir engelliler maçını çıplak gözle seyredin. Bizim anlatmak istediğimizi kendi gözlerinizle göreceksiniz.." ıra diğer büyüklerde Serdar Bilgili: Yeterli değil Beşiktaş Kulübü Başkanı Serdar Bilgili'nin görüşJeri şöyle: Beşiktaş Engelliler Kulübü'yle başkanlığımdan önceki dönemde de çalışmalanmız olmuştu. Başkan olduktan sonra da, maddi olarak yardımcı olmaya çalışarak kulüp bünyesinde bir organik bağ kurduk. Geçen yıl da tamamen kulüp bünyesine aldık. Biz, engeliler için yaptıklanmızm yeterii olduğunu düşünmüyonız, çünkü çok daha fazlasını hak ediyohar. Onlann bünyemiz içinde olması bizim için çok büyük bir onur. Engelliler Kulübü'nün hem toplumda, hem de sosyal anlamda çok büyük katkılan oldu. Bizim bu işe girmemizin baş faktörü eski başkan ve şu an şube başkanı olan Sn. Erdem Göksel'dir. Ben onlan hiçbir şekilde diğer sporculanmdan ayırmıyorum, hatta birçoğundan da daha başanlı buluyorum. Son derece iddialı ve sportif olarak da üstün yeteneklerini ortaya koyan insanlar. Amacım, çeşitfi branşlarda Beşiktaş'a şampiyonluk ve başan getinveleri... Bundan sonra, imkânlanmızı daha da artırarak Türkiye Engeliller Spont 'ndaki öncülüğümüze devam edeceğiz. 24MART2004 SABtHA KURTULMUŞ eaşkan Serdar Bilgili'nin ku- lüp bünyesine katıp resmı- leştirdıği ve ilk ciddi bütçeyı ayırdığı Beşiktaş Engelliler Şubesı Türkiye için bir model. "Engelliler mi; biz sıze yar- dımcı olalım ama sponsor olmayalım" an- layışını değiştiren, kendileri için para topla- mayıp para veren Başkanlan ve Beşiktaş Kulübü için kazanmak isteyen Engelliler Bas- ketTakımı, başanlanylatüm engellilenn önü- nü açacaklanna inanıyoriar. - Siz Engeliller sporuna 30 yılını ver- miş, bu aşamaya getirmiş en önemli kişi- lerden birisintz. Kulüp olarak engellilerle il- gili çalışmalannız neler? -(Erdem Göksel- Bedensel Engelliler Spor Şubesi Genel Menajeri) Engellilenn yaşam sevi- yesini yükseltirken gelişmiş ülketere baktık. Engel- lilerin aktif sporlannı gördük. Acaba ülkemizde bunu başlatabılirmiyiz diye uzun yıllar mücadele ettik. 1989'da ilk faaliyetimiz başladı. 0 zaman bi- le "Sakatlann sporv, kulübü olur mu" diye tepki- ler aldık. "Engellilerevden çıkamazken, üretimya- pamazken niye spor, bu en sonyapılacak iş" den- di. Aksine, engellilerin üretken hale gelmesi spor sayesinde oldu. 1990 Engelliler Spor Federasyo- nu kuruldu. Yurtdışında bir engelli maçını 20-25 bin ki- şi izleyebiliyor ve tetevizyonlardan da naklen ya- yınlanıyor. Yurtdışında olduğu gibi Türkiye'de de büyük kulüplerin bu işe el atmalan gerektiğini dü- şündük. Beşiktaşlı olduğumuz için önce Süley- man Seba'ya gıttik. Süleyman Seba "Bizmane- vi olarak destekleriz" dedi. Biz de "Bize yeter, kendiyağımtzla kavuruluruz" dedik. Ama daha son- ra Serdar Bilgili Başkan olunca durum değişti. Serdar Bilgili gerçekten çok farklı bir insan. Daha biz kendimizi anlatmadan "Ben bunu yurtdışın- da çok seyrettim, biliyorum" dedi. Böyle söyle- yince kendimizi anlatmamızın gerekmediğini an- ladık. Serdar Bilgili engelli sporu ve camiasına profesyonellik hediye etti. Ciddi anlamda bünye- sine aldı, resmileştirdi. Kendisine göre bir futbol- cuya ödedığinın yüzde 10'u ama bize göre dev bir bütçe ayırarak başanlanmızı kovaladı. Tekerlekli Sandalye Basket Takımı oyunculan ciddi anlam- da maaş alıyor. Bunu yağcılık olarak algılamayın lütfen. Bir engelli olarak camiamıza çivi çakan ki- şiyi sırtımda taşımaya çalışınm. Şunu tüm sami- miyetimle inanarak söylüyorum, bu camia ne ya- parsa yapsın Serdar Bilgili'nin hakkını ödeyemez. Atıcılık takımı. Herkes onun yaptığının yüzde birini bile yapsa engellilerin yaşam seviyesi yük- selır, diğer insanlardan farkı kalmaz. - Sponsor desteği bulabiliyor musunuz? - En ciddi destek Beşiktaş Spor Kulübü'nden. Ne yazık ki diğer kulüpter için aynı şeyi söyteye- meyiz. Beşiktaşın sponsor departmanı çok iyi ça- lışmakta ve diğer branşlara sponsor ararken bize de bakıyorlar. Birçokfirmaşunu söylüyor ''Engel- liler mi; biz size yardımcı olalım, sponsor olma- yalım". Bizim çocuklanmız gerçek anlamda per- formans sporu yapıyor. Engelli sporunu izleyen in- sanlann tepkilerine çok dikkat ediyoruz. Örneğin engelli basket maçını seyreden insanlar ilk üç da- kika engelli olduğuna bakıyor. Dördüncü dakika- da başlıyorlar bağırmaya, tezahürat yapmaya. Iş- te biz burada başanyoruz. - Tekerlekli sandalye basket takımı ne za- man biraraya geldi? - Biz burayı öncelikle Beşiktaş Engelliler Spor Kulübü olarak kurduk. BJK'nın yan demeği gibi çalıştık. Beşiktaş felsefesi ve küftürüyle yürüt- tük ve ciddi başanlar da aldık. Serdar Bilgili ge- çen temmuzda resmen Beşiktaş Jimnastik Spor Kulübü'ne dahil etti ve Bedensel Engelliler Spor Şubesi oldu. Sadece basket yapılmıyor, birçok branşvarşubemizde. Bilekgüreşinde Dünya Şam- piyonu, ikincisi ve üçüncüsü Beşiktaşlı ekipten çıktı. En son havalı tabanca tüfek Türkiye ikincili- ğini elde ettik. Yatarak halterde, yüzmede de de- recelerimiz var. New York Maratonu'nda Nihat Demir'in başansı var. - Nasıl bir sistem uyguluyorsunuz? - Tekerlekli sandalye basket takımının ba- şında en deneyımli antrenörler var. Bunlardan bir tanesi de Ercüment Yıldır'dır. En başanlı çocuk- lanmızı transferediyoruz, aynca altyapımızdan da oldu. yetişiyor. Altyapımızdan yetışen bir çocuğu Italya'ya vererek ilk defa engelli bir sporcuyu yurtdışına transfer etmiş olduk. Engelliler camiasında bizim takım için "Rü- ya Takımı" tabiri kullanılıyor. - Şampiyon Cup eleme- leri için Ingittere'ye gidiyorsu- nuz? Daha önce dereceleri- niz var mı? - BJK Kulübü olarak ilk defa Avrupa Kupalan'na Izmir Büyükşehir Belediyesi ile katı- lıyoruz. Ulusal Takım'a en faz- laoyuncu veren ekip Beşiktaş. Geçen yıl Tekerlekli Sandalye Ulusal Takımı Avrupa ikincisi - Arttremanlar ne sıklıkta, ulaşım nasıl sağ- lanıyor? - Servislerimiz var, evlerinden alıp evlerine bırakıyor. 0 konuda bir sıkıntı yok. Beşiktaş hep- sini karşılıyor. Antremanlar saionun doluluğuna göre belirleniyor. Hocalanmız hemen hemen her gün antrenman yaptırmak ister ancak haftada üç veya dört olabiliyor. Hedefimiz beşe çıkarmak. Ne kadar sık antrenman yaparsak o kadar başanlı ola- cağımıza inanıyoruz. - Engelli olup sporsal faaliyetlerde bulun- mak isteyenler için ne öneriyorsunuz? - Her branşın beş-altı yıllık bir ön çalışma sistemi vardır. Ancak 6 yıl sonra iyi bir sporcu ola- nabilir. Engelli çocuklanmız 15-16 yaşlannda bu spora başlarlarsa çok daha başanlı oluriar. Bizi ara- dıklan takdirde kendilerine yakın spor kulüplerini önerebiliyoruz. Ya da çok yetenekli bulduğumuz çocukları kendi bünyemize alabiliyoruz. Antrenör Ercüment Yıldır ı -Siz Ulusal Takım'ı da çalıştırdınız? Geç- mişe dönüp baktığınızda ne aşama kaydedil- di? - Biz bu işe döküntü sandalyelerle, sokak- ta oynayarak başladık. Şımdi deplasmana uçak- la gidiyoruz. Yolda ne yıyeceğiz, ne içeceğiz diye hesap yaparken şimdi yediğimız önümüzde, ye- mediğimiz arkamızda. Bugüne kadar bizimle çok çalışan oldu ama Serdar Bilgili gibi değer veren olmadı. Bunu da her yerde dile getırmekten çok mutluyum çünkü gerçekten hakkı ödenmez. 1989'dan beri bu işin içindeyim. lyı zamanlannı da kötü zamanlannı da gördüm ve şu anki duru- mumuzun üstünü düşünemiyorum. ertesinde 8 milyon Ispanyol'un bir arada yü- rüyüş yapması gibi kitlesel olaylar, medeni ül- kelerde acil durumlarda kolaylıkla organize edilebilir. Bazı daha muğlak ve ortak görüş oturmamış konularda ise demokrasinın, huku- kun ve bilimin işletilebilmesi için daha uzun bir cevap verme sürecine ihtiyaç duyulabilir. Tabii bu söylediklerim rasyonel bir dün- yada, rasyonel insanların uyguladığı bir sü- reçtir. Türkiye gibi gerçeklerden koparılmış, sürekli yalan ve taraflı bir propaganda ile yön- lendirmelerın yapıldığı bir ülkede ise durum ne yazık kı çok farklı ve üzücüdür. Bu konuda sa- yısız örnek verebılirım. Hepimizin acıyla hatır- ladığı 17 Ağustos 1999 Marmara depremı ve sonuçlan. bu üzücü durumun en belirgin ve el- le tutulur örneklerinden biridir. Bılımın ve sağ- duyunun uyarılanna ve yürürlükte olan yönet- melıklere rağmen, neredeyse bütün ağırsana- yisinin bırinci derece bir deprem kuşağı olan Marmara Bölgesi'ne kurulmasına 50 yıl bo- yunca seyırcı kalan, hatta kısa dönem menfa- atlan uğruna göz yuman. sebep olan çarpık yö- netim zihniyetinin bedelıni, o çarpık zihniyetin çocukları ve torunları, bir diğer deyişle bu ül- kenin insanları canlarıyla ve mallarıyla ödedi- ler. Bu süreci engelleyemeyen bilim ise plan- sız, programsız, hukuksuz ve çarpık yapılaş- maya sadece seyırci kaldı ve sonucunda, as- lında son derece doğal bir doğa olayı olan bir depremle, Türkiye bir savaş geçirmiş kadar zarara uğradı, 20 bine yakın insan hayatını kay- betti ve ekonomik olarak ülke zaten sıkıntılar içındeyken bir de bu yıkımın yükünü omuzla- mak zorunda kaldı. Yozlaşma geleceğimizi çalıyor Nereye baksak karşımıza yine kısa dönem ve yetersiz-geçicı çözümlerle sadece ertelen- miş ama daha da büyüyerek karşımıza çıkmış sorunlarla karşılaşıyoruz. Türkiye'nin çevresin- de bize de sıçrama olasılığı bulunduğu halde, sıcak-soğuk savaş koşulları hüküm sürerken, Balkanlar'da. Kafkaslar'da, Irak'ın kuzeyinde, Suriye'de kan akarken, 400 yıldır Türklere ait olan Kıbrıs'ı, elimizden almak için hertüriü hı- le ve hukuk dışı uygulama kılıfına uydurulmuş bir şekilde yapılırken. bıryanda Ermeniler, söz- de soykırımı kabul edin diye bastırırken, diğer yanda Rumlar, Pontus lafını dillerıne dolama- ya başlarken, Ege'ye sıra gelmişken. irtica ve bölücülük hâlâ en üst seviyede bir tehditken biz hâlâ televole ile, popstarla, futbolla yatıp kalk- maya devam ediyoruz. Bızırh geleceğimizi eli- mizden alacak gelişmeleryaşanırken, ne bize, ne milletimıze hiçbir katma değeri olmayan ya- pay, boyalı, sahte hayatlann ve yalan dünya- iarın gözümüze sokulmasına, zamanımızı çal- masına, enerjımizı tüketmesine, üretkenliğimi- zi kısmasına seyirci kalarak. aslında kendi dep-[ remimizi hazıriadığımızın farkında bile değiliz,' Türkiye'nin 17 Ağustos'ta yaşadığı, sadece 50 yıldır uygulamadığı bilimin ve gereklerıni yeri->" ne getırmediği aklın küçük ölçekli bir sonu-| cuydu. Bu yarı cahil yaklaşımın diğer alanlar- daki sonuçlan, bu depremin yarattığı sonuç-; lardan çok daha yıkıcı ve geri döndürülemez olabilır. ; 1. Dünya Savaşı'na nasıl girdiğimizi bil- meyen, Sevr'den ders alamayan, Kurtuluş Sa- vaşımızı hangı şartlar ve koşullar altında ver- dığımizi unutan, Lozan'ı nasıl başardığımızı bil- meyen, Ikinci Dünya Savaşfndan nasıl uzak kal- mayı başardığımızın farkında bile olmayan, da- ha da kötüsü bunları bilmesi, öğrenmesı, far- kında olması gerektiğinın bile farkında olma- yan bir neslin yetişmesinin, her şeyin başı olan insan gücümüze nasıl bir etki yapacağını kes- tirmek için falcı olmaya gerek yok. 17 Ağustos depremi; bilımi ve aklı dışlayan, önceliklerini yan- lış hesaplayan ve kısa dönem menfaatlarla ha- reket eden toplumlann başına gelebilecekle- rin sadece küçük bir örneğiydı. Bir diğer ör- neği de tek tek fazla cıddiye almadığımız, hır- sız, dolandırıcı deyip geçtiğımiz, ama hastalık- lı bir zıhnıyetle ıçten ıçe hayatlarına özendiği- miz banka hortumcularının üst üste konulun- ca, 22'si birden toplam 77 milyar dolanmızı, hem de bu vatanın özkaynaklanndan çalması da, yı- ne sadece küçük bir örnek. Bundan sonrasın- da Türkiye silkinip kendine gelmezse; Kıbns'ın elden gitmesi, Ege'dekı egemenlik haklarımı- zın budanması, bizi bir arada tutan Atatürk il- ke ve inkılaplarının teker teker kırılması, terö- rün ülkede yayılması, Ermenilerin Batı Erme- nistan talebi, Rumların Pontus talebi, irticacı- sı, bölücüsü tek tek patlamaya başlarsa, her biri bir 17 Ağustos depremi kadar büyük sar- sıntı ve yıkım yaratır ülkede ve bu ölçekte eş- güdümlü bir saldırıyla ve yaratacağı yıkımla Türkiye gibi güçlü bir ülke bile başa çıkamaz. Önceliklerin doğru saptanması Sonuçta kendi geleceğımiz için nasıl has- sasiyetle düşünüyor ve davranıyorsak aynı şe- kilde ülkemizin geleceği için de aynı haşsasi- yetle durumumuzu değerlendırmeliyiz. Önce- liklerimizi buna göre saptamalı ve bir an önce silkinip kendimize gelmeliyiz. Önceliklerin doğ- ru olarak saptanması ve buna göre zaman pla- nı yapılması ve kaynakların yönlendirılmesi ile alakalı olarak bir de Budizm ile ilgili bir yerde okuduğum bir yazıyı da sizle paylaşmak isti- yorum; "Birokla vurulduğunuzu düşünün, yer- de yatıyorsunuz, kanınızyavaşyavaş vücudu- nuzdan akıyor. Bu durumda okun nereden geldiğini, kim tarafından atıldığını, neden atıl- dığını düşünebilirsiniz. Bu bir filozofun ya da entelektüelin yaklaşımı olabılir, oysa birBudisf oku çıkanp atar." Burada rahatlıkla anlaşılaca- ğı gibi, sorun ne olursa olsun önceliklerini doğ- ru tespit eden insanlar ve milletler, sorunlar karşısında gerçekçı düşünecekleri ve davrana- cakları için, sonuçlannı en az zararla atlatma- yı başarabilirler. Ne yazık ki bunun tam tersi de doğru... www.nasuhmahruki.com nasuh@nasuhmahruki.com SAY119
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear