17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 10MART2004 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER ÂÇL '. MÜMTAZ&OYSAL Çezüm ve Çbziim JÇARŞI taraftaki görüşmecilerden biri, verilen ara- dakarşılıklıkonuşgTken "1960'ta başkalannca 'em- poze' ediien, yaw zoıiayarak kabul ettihlen çözüm üçyi'cıksûrrrtiJı&ve 1963'te kapışmıştık; şimdikizor- f am& kaçyıl sürecek?" diyor. DaytonAnlaşrnası'yfayaratılanBosna-Hersekçö- îümünün cılızlığını, Oslo sonrasında Filistin'de olan- arı oüşündükçe, kendisine hak vermemek çok zor. Gerçi Ikınci Dünya Savaşı sonrasındaAlmanya'yla Japcnya'nın ımzaladıklan barış antlaşmalarında da zorla kabul ettiriş -vardı. "Güneşin Oğlu" Hirobi- to'nun "/atefafay"vesilindirşapkaylaMissourizırh- lısının güvertesine getirilişini kim unutabilir? Ama onlar. bir savaştın ertesinde, haklıyla haksızın, ye- nenle yenilenin |-»erkesçe de öyle görülüp bilindiği du- rumlardı. Kıbns'ta böyle mi? • • • Hukuk ne derse desin, 1974'ü Türkiye dışında bü- tün dünya "istila" aaydı. Ada Türklerinîn kurduğu devlet tanınmazken, on- lara 1963-1974 ara&mın eziyetlenni yaşatanlar "meş- ru hükümet" sayılmaya devam ettiler. Ankara'nın Kıbns politikalannda ve Kuzey Lefko- şa'daki yönetimlerin tutumlarında da bir yığın yan- lış bulabilirsıniz. Ama, dünyanın ve dünyaya hükme- denlerin hiç mi \/ebali yoktur? Güvenlik Konseyi ka- rarı bıle olmaksızın sürdürülen ambargolar neyin ne- sidir? Şöyle ya da böyle, bu tablo, herhalde büyük bir başansızhğın tablosujdur. Tabii, şimdiye kadarki başarısızlık, bundan sonra- sı için haklı bir davadan vazgeçmek anlamına gel- meyebilirdi. Ne var ki, Türkiye'nin AB'den tarih alma telaşı ve Kıbns konusunda verdiğı izlenimler, bu tarz bır azımli tutumu artık iyice zoriaştırmış ve olayların baskısıyla yeni birçozüm arayışına girilmiştir. Sanki kaybed ilen bir savaş olmuş da onun son- rasında yenenlerden aman ve insaf dıleyen bir ye- nik ülke havası var tutumumuzda. • • • Elbet, çözümden çözüme fark olmalıdır. 8ütün olumsuzluklarla sınırlamalara ve karanlık görüntünün yarattığı kötümserliğe karşın haklılığına inanan taraf olarak, yine de çözüm arayışında "müm- kün olanın en iyisi"n i almak için direnmek gerekiyor. Yalnız, birşeyi de hiç unutmadan: Bu noktayage- liş, başlangıçtan beri, yapılabilecek olanları vaktin- de yapmayıştan, sürdürülebilecek olanı sürdürme- yişten kaynaklanmıştır: Harekâtın hemen sonrasın- da bağımsız devleti ilan etmeyiş, planlı kalkınmayı becefemeyiş, konfederasyon tezinin reddi üzerinegö- rüşmeleri sona erdirip içi güçlendirmeye yönelme- yiş gibi. Şimdi, çok geç de olsa doğru çözüm için asgari- leri belirleyen son "olmazsa olmazlarüa bile ısraret- memek, Türkiye'yi ve KKTC'yi yeni dertlerle dolu durumlara, daha doğrusu "çözüm olmayan bir çö- züm"e sürükleyebilir. Kaybedilen canlara ve harca- nan emeklere büsbütün yazık olmasın diye, hiç ol- mazsa şu noktada iyı tutunmak gerekmez mi? Eski Yapılan Koruma Sorunu... Maalesef ülkemizde sağhklı bir "koruma politikası" yoktur ve korkanm bu gidişle de olmayacakür. Bir yapının ya da bir SİT alanının neden ve nasıl ko- runmasınm gereği halkımıza, aydınımıza gerekçeleriyle anlatılmadan, yu- kardan inme yöntemlerle korumaya kalkışmak ülkemizde "gerçekçi bir ko- ruma politikasmın" olmamasmın en somut kanıtıdır. Prof. Dr. Mete TAPAN N eden korumaya karşıyız so- rusu üzerinde durmak gere- kiyor. Ne zaman ülkemizde bir yerde esid ya da yeni bir bina şu ya da bu nedenJe yı- kılsa. bu yıkılma olgusu vesile bılinerek tes- cilli eski eserlerden bir an önce kurtulmak. giderek bu yapılann yıkılması isteniyor. Istemde bulunanlar genellikie mal sahıp- len olduğu gibi. belediye yetkilileri. mahal- le sakinlen, mühendisler ve hatta mimar meslektaşlanm... Devlet kurumlan arasın- da hedef alınan başlıca kurum da doğa ve kültürvaıiıklannı korumakla sorumlu ko- ruma kunıllan... "Koruma kuruOan bir çhi dahi çaktır- mıyor, koruma kurullannda bürokratik iş- lemler uzuyor. koruma kunıllan maO-i in- hidanı (çökme>e meyflb*) yapüarayıkım ka- ran vermijor" gibi haklı haksız suçlama- larla karşı karşıya kalan kurullar, ister is- temez suçluluk psikozu içine düşüyorlar. Kurul üyelerine de son çare,belki de bu ko- şullar altında bu görevi bırakmak kalıyor. 2863 sayılı yasanın gereğini büyük bir öz- veriyle yapmaya çahşan üyelerin nerdey- se ölüme neden olmaları gibi suçlanmala- n haksız olduğu kadar, bu suçlamalar ka- muoyunu yanıltmakta ve vatandaşlann ko- rumaya karşı bir tavır almalanna neden ol- maktadır. Defalarca belirtildiğı gibi, maalesef ül- kemizde sağhklı bır "koruma politikasT yoktur ve korkanm bu gidişle de olmaya- caktır. Bır yapının ya da bir SİT alanının neden ve nasıl korunmasınm gereği halkı- mıza, aydınımıza gerekçeleriyle anlatılma- dan, yukardan inme yöntemlerle koruma- ya kalkışmak ülkemizde "gerçekçi bir ko- ruma politikasmın'4 olmamasının en so- mut kanıtıdır. Bir başka sorun da, bir yapının eski eser olarak tescil edilmesiyle yapının çıplak mülkiyeti sahıbinde kalmak koşuluyla bir kamu malı halıne dönüştüğünü, yine kamu- ya anlatılamamış olmasıdır. Gerçek böyle olmasına karşın bu yapılann restorasyo- nunun tüm giderlerinin yine "çıplak mül- kiyete sahip olana yıkmak kadar büyük bir çelişki olamaz". "Kanıu adına tescü et" ama restorasyon giderlerinı "malsahibine" jiikle modeli ülkemızdeki "koruma" adı- na yapılan en büyük haksızlıktır. Bu hak- sızlık yok edilmediği sürece vatandaşla devlet arasında koruma konusunda sağlık- lı bir dıyalog kurulamaz. Ülkemizde bu çarpık koruma politıkası- nın bır başka önemli sorunu. kurul üyeli- ği ve kunillann çalışma koşullandır. Bu kurullarda görev alanlann, nıteliklen. ko- ruma konusundaki bilgi ve görgülen. ye- tişmişlikleri, böyle bir görevi yapabilrne- Ierindeki yetkınlikleri tartışılmadan. ku- rullara atanmalan son derece sakıncalıdır. Aynca kurullarda görev yapan ve temel iş- levleri korunması gerekli doğal ve kültür varlıklan hakkında rapor hazırlayarak ku- rul üyelerine yardımcı olan raportörlenn ye- tışmeleri için var olan yöntemin de yeter- li olduğu söylenemez. Koruma kunıllan. bilindiği gibi üyelerin kurul toplantı yerine uzaklıklan düşünüle- rek ayda bir, ancak üç gün arka arkaya ya da üç haftada bır yine bırkaç gün arka ar- kaya ya da haftada bir ya da iki gün topla- nırlar. Ancak bu toplantılarda. günde yak- laşık on. on beş dosya göriişülür ve karara bağlanır. Her zaman korunması gereken yapılan yerinde görme olanağı kurul üye- lerince yoktur ve üyeler eldekı belgelere ve raportörün raporuna dayanarak karar alır. Bu tür alınan kararlann yüzde ıtibanyla az olsa da bazılan eksik inceleme nedeniyle doğru olmayabılır. Dolayısıyla kararlann her zaman sağlıklı alınabilmesi için kurul üyelennin kurul dosyalanna daha fazla za- man ayırmalan söz konusudur. Böyle bir durumun gerçekleşmesi için de kurul üye- lerinin bu görevi birincil görev olmalıdır. Başka bir deyişle. bu göreve atanan üyele- rin esas görevi kurul üyeliğı ohnah ve öbür görevlerini bırakmalan gerekır. Kuşkusuz, "•korumaya karşT olmamı- zın başlıca nedenlerinden biri de genellik- ie tescılli yapılann sahiplenne yeterince rantsağlanmamasındayatmaktadır. Sağlık- lı bir "koruma poütikasr, bu gerçeği gö- rerek saptanmalıdır. Bu konuda çeşitli mo- deller geliştirilebilir. Örneğın tescilli bına sahiplerinin mağduriyetlen. 3194 sayılı Imar Yasası 'nda yer alan on sekizinci mad- dedeki anlayışın koşutunda yapılacak bir düzenlemeyle, diğer parsel sahıplenyle paylaşılabilir veya devlet eliyle bir fon ya- ratılarak tescilli yapı sahiplenne mağduri- yetlen (maddi kayıplan) karşıhğı yardım yapıhr. Koruma konusunda en büyük eksiklik- lerimizden bın de kuşkusuz eğitimdir. Yi- ne pek çok kez dile getirildiği gibi örgûn ve v^aygın eğitim modeBerimiz ülkemizde bu konuda yetersizdir. Korumaktan başka hiç- bir amacı ohnayan ÇEKÜL ve Tarihi Kent- kr Birligi gibi sivil toplum örgütlerinin sa- yılan antınlmalıdu". Tarihimize ve kimliğünize sahip çıkma- nın geleceğimiz için gerekli olduğunu bir kez daha vurgulamah \e koruma polıhka- lanmızı yukanda değindığim noktalan göz önüne alarak yeniden ırdelemeliyiz. Bu noktalarla ılgili önlemler ve öneriler ele alınmazsa "•korumaj'a karşı" olmadığımı- zı hiçbir kimseye kanıtlayamayız. Kıbns'ta Tehlike Çanlan... Tiirk Gençllğine Hizmet Vakfı Konu: KIBRIS Konuşmaolar: E. Deniz Bnb. Erol Bilbilik Doç. Dr. Emin Gürses Tarih: 10Mart2004 Çarşamba günü saat: 16.30 Yer: MADISON OTEL Recep Paşa Cad. No: 23 TAKSİM Tel: 0 212 238 54 60 Seri Konferanslar: 2 AydınOLGUN K ıbns'ta Annan Planı ge- reği Türk ve Rum top- lumlan arasında başla- yan görüşmeler Rumlann sav- saklayıcı ve uzlaşmaz tavırlan yüzünden daha altıncı toplantı- da çıkmaza güme sinyalleri ver- meye başladı. Rum Yönetimi Temsücisi es- ki EOKA katili Papadopuios, Türk tarafinın anlaşma ve uzlaş- ma yollannı açacak olan tüm görüş ve önerilerinı kabul edil- mez olarak yorumladı ve "Kıb- ns'ta Türk kimliği kabul edile- mez. Kıbnsta tek bir de\ let \^r- dır, o da Rum devletidir. İki top- lunüu, Ud bölgeli bir sistemin adada yeri \t>ktur" diyerek çö- züm yollannı daha işin başında tıkadı. Görünen odur ki, Annan Pla- nı'nın gerçekleşmesinde ilk ve en önemli adun olan KKTC- Rum Yönetimi görüşmelerin- de büyük bir olasılıkla olumlu ve yapıcı bir sonuca ulaşılama- yacaktır. Kıbns Türk toplumu kuşkusuz son gelişmelerden Pa- padopulos'un uzlaşma kabul et- mez tutumu nedeniyle endişeli ve tedirgındir. Toplumun hemen yansı, Annan Planı ile ilgili re- feranduma hiç ama hiç sıcak bakmıyor. Sayın Denktaş'ı des- tekliyor. Ancak toplumun öbür yansı ise maalesef son gelişme- İere karşın hâlâ Rumlarla bera- ber yaşanabileceği ve birlikte AB'ye girilebileceği kanısında. Bu kesim, milletvekili seçim- lerinde bugünün Başbakanı M. Âh Talat'ın AB desteğı ile yap- tığı yoğun propagandanın etkı- sıni üzerinden atamamış görü- nüyor! Ne olursa olsun tek amaçla- n; Rumlarla birlikte AB'ye gir- mek, akacak yeşfldolanara cep- lerini açmak, Avrupa ülkelerin- de iş bulmak ve serbest dolaşım- dan yararlanmak! Verilen öz- gürlük ve bağımsızlık mücade- lesi, binlerce şehit, katliamlar kesinlikle anımsanmıyor, anım- sanmak istenmiyor. "Böyleşej- ler mazide kaldı. arük obnaz, çünkü .\B bizi korur" düşün- cesi egemen durumda! Kısaca- sı; referanduma "wet" eğilimi şımdilik hiç de yabana ahlacak gibi değil. Işte sorun da buradadır. Bu görüşte olanlar -ki bunlann yaş- lan genelde 30-35 'in alündadır ve çoğunlukla üniversite çağın- daki gençlerdir- yanlış düşün- celeri ile ilgili aydınlatılmadık- lan ve gerçekler öğretihnediği takdirde Kıbns Türklerinin ge- leceğinin oldukça karanlık ola- cağı açıktır. Tabii bu durumda Başbakan Taj'jip Erdoğan'uı çelişkili gö- rüş ve tutumu ile KKTC Başba- kanı M. Ali Talat'ın hâlâ devam eden elastiki davTanışlannın bü- yük ölçüde etken olduğu da bir gerçektir. KKTC Cumhurbaşkanı Sa- yın Rauf Denktaş'ın devamlı yaptığı açıklamalar dileriz yan- İış yollarda olanlan uyanr ve hatadan döndürür. Aksi halde bu durumun devam etmesinin yaratacağı büyük tehükelerKıb- ns Türk toplumunun sonunu getirebilir. Tıpkı Girit gibi. ÇEK, SENET, NAKfT, TEMİNAT MEKTUBU, VS. VS. VS. Thassos Papadopulos'u Anımsayın... ...HEPSİNİN YERİNE GEÇER. TRIO'YA SAHİP OLAN TİCARETTE ÖNE GEÇER! ~BI0 UasîerCarc krea kan TBlCMaetrotonkaiartı ozetl'ğıne satııpîır. YAPI^KREDi "hizmette sınır yoktur" Doç. Dr. Hüner TUNCER K ıbrıs Rum Yönetimi lideri Thassos Papadopulos'un, "Kıbns Türk toplumunu im- ha planı" olarak bilinen, "Akritas Pla- nı "nı oluşturan dört kişiden biri oldu- ğunu büivor muydunuz? Kıbns Rum Yönetimi, 1963 yılın- da, Kıbns Cumhunyeti'ni yıkma gi- rişimini "Akritas" isimlibirplanuya- nnca gerçekleştirmişti. Bu plan uya- nnca, Türk halkı ani bir saldın ile yok edilecek ve ada. Yunanistan'a bağla- nacaktı. Bu planın hazırlayıcılan ara- sında, "Akritas 1 " kod isimli Içışleri Bakanı Polikarpos Yorgacis. Cumhur- başkanı Makarios, Meclıs Başkanı Glafkos Kkrides ve Çalışma Bakanı Thassos Papadopuios bulunmaktay- dı. Planın ana hatlan şöyleydi: Ulusai davanuı asıl amacı değişmemişti, ya- ni amaç "Enosjs"ti. Kıbns davası, dün- ya kamuoyuna ve diplomatik çe\Tele- re. "Kıbns halkının self-determinas>on hakkına ka\ uşması" biçiminde sunul- muştu. (Kıbns davasının bu sözlerie sunulması. self-determinasyon hak- kını kullanarak, büyük ölçüde sömür- ge statüsünden kurtulan üçüncü dün- ya devletlerini etkilemeyi hedef alıyor- du.) "Akritas Planı" çerçevesinde, Türk- leri imha eylemi, yeraltında çalışma- lannı sürdüren EOKA aracüığıyla ger- çekleştirilecekti. Plan uyannca, Garan- ti ve Ittifak Antlaşmalan vürürlükten kaldınlacak ve anayasanın Rumlann aleyhine olan maddeleri değiştirile- cekti. Böyle bir değişiklik çabasını önle- mek amacını güden herhangi bir dış müdahale ise haksız ve gereksiz sayı- lacaktı. (Burada kastedilen. doğaldır ki Türkiye'nin müdahalesidir.) Türk- lerin anayasa değişiktikleri karşısında gösierecekleri teaki üzerine, şiddeJ kuJ- bıtdarakolaa bir sakürmın basîmlma- sı yoluna gidilecekti. Türkler birkaç gün içinde bertaraf edilebilirse, bir dış müdahale mümkün olamayacak ve böyle bir müdahale haklı görülemeye- cekti. Çarpışmalann adaya yayılması durumunda ise derhal Enosis ilan edi- lecekti. 30Kasım 1963 'teMakarios'un, Türk hükümetine sunduğu anayasanın 13 maddesinde değişiklıkler yapılması önerisini, Türk hükümeti 6 Aralık 1963 'te reddetti. Bunun üzerine, "Ak- ritas Planı" yürürlüğe kondu ve EO- KA, Türklere yönelik şiddet eylemle- rine giriştı. Daha önce de değinilmiş olduğu gibi, Akritas Planı'nın amacı, Türklerin katledilmesiydL En büvük katliam, 24-25 Aralık 1963 Noel gün- lerinde yapıldı( 1). Denya, Ayvasıl ve Şillura köyleri işgal edildi. Ayvasıl köylüleri toptan katledilerek toplu me- zarlara gömüldüler. 24 Aralık günü gerçekleşen bu katliamda 21 sivil in- san katledilmişti. 24 Arahk'ta Türk- lereyönelikKüçükkaymakb katüamı- m gerçekleştiren EOKA'cılann başın- da ise Nicos Sampson ile bugün Kıb- ns Türk yöneticileriyle uzlaşma görüş- melerini yürüten Thassos Papadopu- ios bulunmaktaydı. Hükümetin ve yanh basının, "Kıb- ns'ta zafer kazanıldı" çığlıklannı at- mazdan önce, banş görüşmelerini yü- rüten Kıbns Rum liderinin özgeçmi- şinı ve Kıbns 'ın yakın tarihini iyi bil- meleri gerekir diye düşünüyorum. (1) Tiirk Alay Doktoru Bnb. Nihat İlhan 'ın savunmasız eşi ve 3 çocuğu, aynı banyoda kurşun yağmuru altın- da delik deşik edilmişti. Yalmzca bu olav bile, Rumlann Türklere olan nef- retini ve Türklere uvguladıkları vah- şeti gözler önüne sermeye yeterlidir diye düşünüyorum. » PENCERE Medya mı Bu?.. Komedya mı?.. Cumhuriyet'in dünkü manşeti tırnak içine alın- mış çarpıcı bir tümceydi: "Medya AKP'nin sesi haline geldi." Üst başlıkta ise şu açıklama yeralıyordu: "CHP, hükümetin basını ekonomik baskı ve sansürle ku- şatma girişimini Meclis'e taşıdı." Haberden birkaç tümceyi aktarıyorum: "CHP Meclis 'te genel görüşme açılmasını ister- ken Emin Koç hortumcu medya patronlannın AKP'nin yağdanlığı olduğunu söyledi." Merak ettim, öteki gazeteleri elden geçirdim; manşetlik haber hiçbirinde yok... Değil birinci sayfada, ikinci, üçüncü, beşinci, onuncu, yirminci sayfalarda da yok... Bunun anlamı ne?.. Demek ki CHP'nin Meclis'te dile getirdiği göz- lem yüzde yüz doğrudur... • Bir demokraside üç kuvvet vardır: Yasama.. Yürütme.. Yargı., Demokrasi anlayışı zamanla gelişti; bu üç güce bir kuvvet daha katıldı: Medya!.. Eğer bir ülkede medya özgür değilse, demokra- si yok demektir. Türkiye'de AKP'nin seçimle iktidara gelmesi kim- seyi kandırmasın; Almanya'da Hitler de seçimle gelmiş, sonra faşizmini kurmuştur. Avrupa'da faşizm yıkıldığı zaman, toplum de- mokrasiye dönebilir ama, daha "Aydınlanma Dev- rimi"n\ tamamlamamış bır Islam toplumunda din- ci bir parti seçimle iktidara geldi mi, dönüş olası mıdır?.. • Demokrasinin dört kuvveti ile AKP iktidannın karşılıklı konuşlanması nedir?.. 'Yasama' AKP'nin elindedir.. 'Yürütme' AKP'nin elindedir. ; 'Medya' AKP'nin elinde midir?.. Geriye kalan yargıyla AKP arasındaki çatışma ise günbegün sergileniyor. Ancak dört kuvvetten üçünün takıyyeci partinin eline geçmesinin anlamı ne?.. Denebilir ki: • - Medya AKP'nin elinde değildir. bizim özgür ba- sınımız var... öyleyse muhalefet partisinin Meclis'e getirdiği medya sorunu, neden bütün gazetelerde birden el- birfiğryle sansür edilmektedir?.. • Medyanın -gazete, televizyon, radyo vb.- özgür- lüğü demokrasiyle özdeştir. Medyanın özgürlüğü, fikir özgürlüğü demektir, de- mokrasinin 'olmazsa olmaz' koşuludur. Bugün Türkiye'de medya, iktidar partisi AKP'nin şakşakçılığını yaparken muhalefet partisi CHP'yi kötülemeyeçabalamaktadır... ; Basında yeni bir gazete türü icat ettik: Yalaka gazete!.. Bir ülke parlamentosunda, muhalefet partisi "Hü- kümetin halkın bilgi edinme hakkını engellemeye yönelikgirişimleh ve basının sorunlan"na ilişkin 'ge- nel görüşme' istiyor... Ertesi günü o ülkenin gazetelerini açıyorsunuz, teksatıryok... Soru gündeme girmiştir: Medya mı bu?.. Komedya mı?.. T Cumhuriyet kitap kulûbü 11 Mart Perşembe (Yarın) İLHAN AZKAN Saat: 14:00-16:00 Adres: Yalova Yolu 4.Km Buttim Yanı / BURSA İSTANBUL CUMOK BULUŞMASI ULUSAL UYANIŞ DAVASINA DESTEK VEREN BİZLER, DAHA GÜÇLÜ, DAHA İNANCLL DAHA KARARLIBİRLIKTELİK AMACI İLE YİNE BİR ARAYA GELİYORUZ. "Sen Gelmezsen Bir Eksiğiz" Yer Tarih Saat Kahvalu Bilgi Adres Çatı Restoran 14.03.2004 (Pazar) 11.00 13milyonTL 0 212 25100 00 Istiklal Cd. Suriye Pasajı 348/10
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear