Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 4 MAYIS 2003 PAZAR
8 HABERLERIN DEVAMI
GUNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK
• Baştarafı 1. Sayfada
kineleri, ekmek fırmları, doktor-hemşire ekipleri,
çadır, yeteri kadar ekmek ve su gönderildi.
Şikâyetin bir nedeni olmalı. Toplumdaki sızlan-
malann, yakınıların birden sokak eylemlerine dö-
nüşmesinin de...
•••
RTE soruyor: "Yollardaki araçlann tahrip edil-
mesının masumiyetle ne ilgisi var? Sandalyeleri
kırmanın, esnafın camlarını indirmenin ne anlamı
var?"
Ama bir nedeni var, olmalı.
Başbakan'a göre, "istihbari bilgiler" eylemleri
"provokatif" diye değerlendiriyor.
Valı Hüseyin Avni Coş'a göre "Bu tür olaylar,
provokatörier olmasa niye çıksın?"
"Çadırlar kayıtsız dağıtılırsa yann kimlerin eline
geçeceği ve nerede çıkacağı belli olmadığını"
söyleyen Kızılay Başkanı Ertan Gönen'e göre,
"çadır istemenin yolu bu değil".
"Devlete" göre deprem sonrası bütün gereksi-
nimlerin yeterince yerine getirilmesine karşın hal-
kın taşlarla sopalarla polislere ve polis araçlarına
saldırmasındaki tek neden "provokasyon!"
Bu, madalyonun bir yüzü, ya öteki yüzü:
Yazılı ve görsel basın kalabalığın beklenmedik
biçimde eyleme girişmesine emniyet güçlerinin i-
ki hareketinin neden olduğunu yazıyor.
TV'lerden de izlendiği gibi çadır istemek için
toplanan halkın üzerine bir polis minibüsü yürü-
yor, yaralananlar oluyor.
Vilayet binası önünde toplanan kalabalık, uya-
rılara karşın dağılmayınca özel polis güçleri ha-
vaya yaylım ateşi açıyor.
Bu iki davranıştan sonra polisle halkı, hatta as-
kerle polisi karşı karşıya getiren olaylar başlıyor,
büyüyor ve Bingöl depremine damgasını vuruyor.
Şimdi sormak lazım: Olayları başlattığı öne sü-
rülen provokasyon kimin eseri?
Polisin ıki abes hareketi mi, yoksaaraçla, silah-
la üzerine yürünmesinden sonra "galeyana gelen"
halkın mı?
* • •
Fakat; RTE, polisin gafletini gerekçe yaparak in-
tikam almayı biliyor. Havaya ateş açılması emri-
ni verip vermediği bilinmeyen ve ancak, RTE'nin
bir yıl hapsine, siyasal yasağına neden olan ünlü
süngü minareli, kubbe miğferli şiirli konuşmasını
savcılığa gönderen o zamanların Siirt Emniyet
Müdüriüğü'nden Bingöl Emniyet Müdürlüğü'ne
atanan Osman Nuri Ozdemir'i dakika sektirme-
den görevden alıyor.
RTE'nin açıklamalarında koruduğu yönetme
becerisinden yoksun Vali Hüseyin Avni Coş ise
Istanbul Belediyesi'ndeki soruşturmalarda
fTTE'nin herhangi bir suçuna rastlanmadığını ra-
por eden eski Mülkiye müfettişi...
Başbakan kat/nda ilk defa kişisel amaçlı bir in-
tikam, birde himaye.
Nasıl devlet adamlığı ama?
•••
Vali Coş, "olaya katılanların birtakım yasadışı
amaçlan olan siyasi gruplar olduğunu" söylüyor.
RTE de "Bunların arkasında siyasi birparti var"
diyor.
Kızılay'ın da "çadııiann kayıtsız dağıtılması du-
nımunda yann kimlerin eline geçeceğinin belli
olamayacağını" açıklamasından sonra...
Doğal afet birden çok yönüyle siyasal kimlik
kazanıyor.
Depremin sosyal yönüne bir de siyasallık ek-
lendiğine göre, toplumdaki kargaşanın asıl nede-
nini ve kışkırtıcı partiyi öğrenmek kamuoyunun
hakkı değil mi?
Soruya kim yanıt arayacak? Muhalefet partisi!
Bizdeki Allahlık muhalefet partisi mi?
Ankara'ya getirildi
Aliyev'in sağlık
durumu ciddileşti
ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu)
- Azerbaycan
Cumhurbaşkanı
Haydar Aliyev, sağlık
durumunun
ciddileşmesi üzerine
Ankara'ya geldi.
Aliyev GATA'da tedavi
olacak. Aliyev'i taşıyan
özel uçak, dün gece
22.50 sıralannda
Esenboğa Havaalanf na
indi. Aliyev'i
Azerbaycan
Büyükelçiliği ve Türk
yetkililer karşıladı.
Aliyev. 21 Nisan'da
Cemşid Nahcivansky
Askeri Lisesi'nin 30.
kuruluş yıldönümü
nedeniyle Respublika
Sarayı'nda düzenlenen
tören sırasında
konuşma yaparken iki
kez rahatsızlanmış,
Bakû'daki Merkezi
KJinik Hastanesi'nde
sağlık kontrolünden
geçtikten sonra, "ev
koşullannda
tedavisine"
başlanrruştı.
Aliyev'in Ankara'ya
hareketinden önce 80.
doğum günü nedeniyle
Azerbaycan Ulusal
Meclisi özel gündemle,
ardından da
Azerbaycan
Güvenlik Konseyi
Aliyev'in
başkanlığında
toplanmıştı.
• I
ANADOLU USELERI
FEN ÜSELERİve
KOLEJLERf
HAIIRUKKURSÜ^INDA
BASARIVA GIDEN YOLDA SECENEKLERIN EN IV!Sl
ISTANBUL ERKEK LİSESİ
İLKÖĞRETİM 7. ve 8. SINIFLAR İÇİN
2 0 0 3 - 2 0 0 4 ÖĞRETİM YILI
KURS KAY1TLARIMIZ BASLAMISTIR
MO1-2O02 ANADOLU LISELERI SINAV SONUÇLARI
GURUR TABLOMUZÇAâKANVAMUt
Tuİw KlZJLtf MAK
s«iı* R^CIOGI ı
Intviüs»
ISMfcjJ Laeıı
OunBeıt ALTTN
E i p P O L M
Bcrk« LAB>
GdktiK; ÛZC *LN
Atmeı ATABEY
EJSQU>AJt
Eıtıx BARDAKÇ1
Aii Tnnç TVNCEI
OnmYALÇD*
CrmDOCVı
b A L H s
19 MeoSAÖR
ÎO VbıTOKARGlL
21 OtınAVa
2i Seıı» V DEDE
25 Ltku r - l r TEBtL
2b Anıl SÖKME2
2K tj'ŞENEL
M HaiaıEMÎNEL
=0 W Dt&tfen
ftrievınT»! A. Lnes
FcnLsesı
AOÇ'nin kuruluşundaki felsefe temel alınarak yeniden yapılandınlması isteniyor
Atatürk Orman Çiftliği için kanıpanya
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) - Aralannda Atatürkçü
Düşünce dernekleri ve Ankara
dernekleri ile bazı belediyelerin
de bulunduğu çok sayıda sivil
toplum örgütü, alanı gittikçe da-
ralan Atatürk Orman Çiftliği "nin
yaşaftlması için kampanya baş-
lattı. AOÇ'nin kuruluşundaki
felsefe ve düzenlemenin temel
alınarak yeniden yapılandınlma-
sını isteyen sivil toplum örgütle-
n, "Yağmalanmış Atatürk Or-
man Çiftliği 'ni, Atamızın vasi-
yerine uygun duruma gefire-
lim" dediler.
Sivil toplum örgütleri adına
yapılan yazılı açıklamada,
AOÇ'nin 1925 yılında kuruldu-
ğu, Atatürk'ün vasiyeti uyannca
da 1937 yılında Hazine'ye dev-
redildiği anımsatıldı. "Atamızın
emanetine sahip çıkabildik
mi" sorusunu yönelten sivil top-
lum kuruluşlan. AOÇ'nin "ya-
şatılması. korunması. gelişti-
rilmesi gereken doğal ve tarih-
sel bir değer olduğunu" kay-
dettiler.
AçıkJamada. AOÇ arazisinin
yüzde 70'inin kaybedildiği ve
arsa ofisi gibi kullanıldığına dik-
kat çekilerek, şu görüşlere yer
verildi:
"Atatürk'ün emanetinin
paylaşımının en büyük ortak-
larının kamu kurum ve kuru-
luşlan olmasına üzüldük, kı-
nadık. Özel sektorün de pay
kapma uğraşısına katılması
sonucu, tünı yurttaşlanmızın
kullanımına armağan edilen
AOÇ arazisinin, giinümüzde
üye olmayanlann giremeyece-
ği, etrafı tel örgü ve duvarla
çevrUi, özel kulüp, dernek ve
kuruluşlara tahsis edilmiş özel
alanlara döniiştürülmesine
tepki gösterdik, giindeme ge-
tirdik.AOÇ arazisinin 1. Dere-
ce Doğal ve Tarihi SİT alanı i-
lan edilmesi kararı 1998 yılın-
da alındı, kararın uygulanma-
sını istedik, istiyoruz."
Sivil toplum örgütleri, Ata-
türk'ün vasiyetine sahip çıkma-
yı sürdürüceklerini belirtirler-
ken, 5-11 Haziran günlerinde
"Atatürk Kültür, Doğa ve Sa-
nat Şöleni" düzenlediklerini
bildirdiler. Örgütlerin şölenle
başlatacaklan etkinliklerini yıl
boyunca sürdüreceklerinin kay-
dediğildi açıklamada şu görüşler
dile getirildi: "Atatürk Orman
Çiftliği topraklarını koruya-
mazsak, ülkemiz toprakJarını
da koruyamayız. Atatürk'ün
emanetine sahip çıkmazsak,
geleceğimize de sahip çıkma-
yız. Bu konudaki duyarülığı-
mızın ve hakJı istemlerimizin
Türk ulusunca destekleneceği-
ne inanıyoruz ve tüm VTirttaş-
larımıza sesleniyoruz. Yağma-
lanmış Atatürk Orman Çiftli-
ği'ni, Atamızın vasiyetine uy-
gun duruma getirelim.Yeni ge-
reksinimler ve dayatnıalar ne-
deniyle günümüzde büyük so-
runlarla karşı karşıya kalan
Atatürk Orman Çiftliği'ni, ku-
ruluşundaki felsefe ve düzen-
leme temel alınarak yeniden
yapılandıralım. Atamızın ema-
nerini korurken, yaşanabilir
nıekanlar yaratalım. Atatürk
Orman Çiftliği'ni yaşatahm."
AB'li dışişleri bakanlan Kaş'ta Abdullah Gül'ün resepsiyonunda bir araya geldi
Avrupa'nın teksesli olması gerekiyor
GURSU KUNT
MEtS/KAŞ - A\Tupa Birliği
dışişleri bakanlan, dönem baş-
kanı Yunanistan'ın Meis Ada-
sı'nda bir araya geldi. Burada
kara mayınlannın kullanımı ve
üretimini yasaklayan ve imha
edilmesini öngören Ottavva Söz-
leşmesi'ne ilişkin ortak hareket
etme karan alan bakanlar daha
sonra Kaş'ta Dışişleri Bakanı
Abdullah Gül tarafından veri-
len resepsiyona katıldı. Resepsi-
yon, AB tarihinde üye olmayan
bir ülkeye yapılan ilk ziyaret ol-
ması nedeniyle dikkat çekti.
Meis Adasf ndaki toplantuıın
ardından bir basın toplantısı dü-
zenleyen AB Dönem Başkanı
Yunanistan Dışişleri Bakanı
Yorgo Papandreu, Irak krizi,
Selanik zirvesi hazırlıklan, Av-
rupa stratejik konseptinin geliş-
tirilmesi ve AB-ABD ilişkileri-
nin ele alındığını belirtti. îlk kez
25 ülkenin katıldığı toplantuıın
çok önemli bir çalışmaya sahne
olduğunu ifade eden Papandreu,
Avrupa strateji konseptinin ge-
liştirilmesi konusunda üyeler
arasında görüş birliği bulundu-
ğunu, AB Ortak Dış Politika ve
Güvenlik YüksekTemsilcisi Ja-
vier Solana 'nın Selanik zirvesi-
ne kadar bu konu üzerinde çalı-
şacağnıı söyledi.
Sorular üzerine, AB'nin ulu-
sararası krizleri göğüslemekten
kaçınmadığını belirten Papand-
reu, "Ama ilk tercihimiz güç
kuilanma yönünde değil. Tüm
barışçı yoİlann tüketilmesin-
den yanayız. Ancak bu, güç
kullanımı seçeneğinin dışlan-
ması demek de değil" dedi.
GazetecilerinABD-AB ilişki-
lerine ilişkin sorulannı da yanıt-
layan Papandreu, güvenlik poli-
tikası gibi konularda Avrupa'nın
kendi önceliklerini belirlemesi
gerektiğini \iirgulayarak şöyle
konuştu: "Kurum ve demokra-
si inşasında, kriz yönerinıinde.
yardım, insan hakları ve tero-
rizmle mücadele konulannda
deneyimlerimiz var. Pek çok
konuda kendi içimizde yöntem
ve mekanizmalarımızı nasıl
belirleyeceğimizi tartışmamız
lazım. Avrupa'nın uluslarara-
sı ilişkiler konusunda teksesli
olması gerekiyor. Avrupa glo-
bal bir oyuncu olabilecek mi?
NATO'da sesimizi nasıl güç-
lendirebiliriz? Bu gibi konu-
larda farklı görüşlerimiz var,
ama bunlan müzakere edebi-
liriz. Kaldı ki anlaştığımız ko-
nular da var. Biz Trans-Atlan-
tik ilişkilerimiz konusunda bir
Meis'teki toplantının ardından düzenlenen yemeğe Dışişleri Bakanı Abdullah Gül de katıldı.
kriz yaşadığımızı saklamadık,
bunlan tartışıyoruz."
Daha sonra söz alan Solana
da, AB ile ABD'nin kitle imha
silahlannın yayılmasının önlen-
mesi, Ortadoğu banş süreci çer-
çevesındeki "yol haritası", Irak
krizi ve NATÖ Acil Müdahale
Gücü gibi konularda pragmatik
bir yaklaşımla birlikte çalıştığı-
nı söyledi.
TBMM'de AB oturumu
Çalışma yemeğine, Bulgaris-
tan ve Romanya dışişleri bakan-
lannın yanı sıra Türkiye adına
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül
de eşiyle birlikte katıldı. Gül, ye-
mekte, Almanya Dışişleri Baka-
nı Joschka Fischer, Fransa Dı-
şişleri Bakanı Dominique de
Villepin. tngiltere Dışişleri Ba-
kanı Jack Straw ve Isveç Dışiş-
leri Bakanı Anna Lindh'ın yer
aldığı masada oturdu.
Gül, Kaş'tan Meis'e geçerken
de teknede gazetecilerin sorula-
nnı yanıtladı. 2003 ve 2004 yıl-
lannın AB açısından son derece
kritik yıllar olduğunu ifade eden
Gül, "AB Türkiye'nin ve hü-
kümetimizin birinci önceliği-
dir" dedi. Önümüzdeki hafta
TBMM'de AB ile ilgili genel gö-
rüşme açacaklannı belirten Gül.
"Çünkü AB sadece hüküme-
tin işi değil. Sivil toplum örgüt-
leri de dahil olmak üzere top-
lumun tüm kesimlerini bu işe
sokmak, katılımını sağlamak
istiyoruz" diye konuştu. Avru-
pa'nınTürkiye gibi büyük bir ül-
keyi içine aldığında büyüme ve
genişlemesini tamamlayacağını
ifade eden Gül, şöyle devam et-
ti:"AB'nin dünya olaylannda
stratejik rol oynamak için Tür-
kiye gibi büyük bir ülkeyi içi-
ne alması gerekir. Bu anlamda
Irak Savaşı herkese pek çok
şey öğretmiştir. Öncelikle
AB'yi ikiye bölerek zayıf dü-
şürdü. Avrupa'nın. savunma
söz konusu olduğunda hâlâ or-
ganize hareket etme kabiliye-
rinin olmadığı ortaya çıktı."
Ambargo kalksın'
Kıbns Rum Kesimi'nin Türk-
lere yönelik "öneriler pake-
ti"ne ilişkin bir soru üzerine de
Gül, "kâğıt üzerinde yapıla-
mayanların arazi üzerinde ya-
pıldığını" belirtti. Karşılıklı ge-
liş-gidişlerin gü\eni arttırdığına
dikkat çeken Gül, ekonomik am-
bargonun hemen kaldınlması
gerektiğini vurguladı.
Daha sonra "Seasuper" adlı
katamaranla, Meis Adası'ndan
Kaş'a ulaşan bakanlar limanda
alkışlarla karşılandı. Papandreu
ve Gül, resepsiyonun verileceği
Hotel Hera'da ev sahipliği ya-
parken, yurttaşlardan biri bakan-
lara zeytin dalı uzattı. Almanya,
Ispanya ve Ingiltere dışişleri ba-
kanlannın katılmadığı resepsi-
yonun ardından Gül, Papandreu
ile ortak basın toplantısı düzen-
ledi. Kaş buluşması fikrinin Pa-
pandreu "dan geldiğini anlatan
Gül, daha sonra Türkiye ile Yu-
nanistan'ın antipersonel kara
mayınlannın önlenmesine iliş-
kin Ottavva Sözleşmesi hakkın-
daki ortak bildirisini okudu. Gül
ve Papandreu, kara mayınlarının
kullanımı ve üretimini yasakla-
yan ve imha edilmesini öngören
Ottavva Sözleşmesi'ne ilişkin or-
tak hareket etme kararlannı
açıkladılar. Sözleşmeye ilişkin
onay işlemlerini tamamlayan
Türkiye ve Yunanistan'ın, ilgili
belgeleri BM Genel Sekreteri'ne
eşzamanlı olarak tevdi edecekle-
ri belirtildi. Türkiye ve Yunanis-
tan'ın 6 Nisan 2001 'de yaphkla-
n ortak açıklamayla, iki ülkeyi
bu sözleşmeye taraf hale getire-
cek işlemleri eşzamanlı olarak
başlahna kararlannı duyurduk-
lan anımsatıldı.
Konuşmasına "Sevgili Dos-
tum Abdullah" diye başlayan
Papandreu da, Bingöl depremi
nedeniyle başsağlığı diledi. Ka-
ra mayınlannın yasaklanmasına
ilişkin ortak çalışmayla, Türk-
Yunan ilişkilerinin yeni bir dö-
neme girdiğini ifade eden Pa-
pandreu, bu işbirliğinin iki ülke
arasındaki dostluğun bir göster-
gesi olduğunu ifade etti. Papand-
reu, "Bu tarihten kalan görüş
ayrılıklarını eskide bıraktığı-
mızı gösteriyor" dedi.
Sermaye harekederine denetim getirilebilir!
TÜRKOCAGI CAD. NO: 4 3444O CAGALOCLU - ISTANBUL I
ERGİNYILDIZOĞLU
Önce IMF17 Mart'ta yayımla-
nan bir raporunda küreselleşme-
nin ve sermaye hareketlerine ge-
tirilen serbestleştirmelerin geliş-
mekte olan ülkelerin ekonomile-
ri üzerinde olumsuz etkiler yap-
mış olduğunu itiraf etti ve "Ge-
rektiğinde sermaye hareketle-
rinin denetlenmesi düşünülebi-
lir" diye yazarak, neo-liberaliz-
min kutsal ineklerinden bırini
kesti. Neo-liberalizmin en yetki-
li yayın organlanndan The Eco-
nomist de bu haftalık sayısında
"sermaye hareketlerinin gerek-
tiğinde denetlenebileceğini" sa-
\Tindu.
Küreselleşmenin en önemli
göstergesi, mal ve sermaye piya-
salannın serbestleştirihnesi ve bu
sayede milli sermayenin ulusla-
rarası planda genişlemesinde ve
dolaşmıında büyük bir hızlan-
maydı. The Economist'ın yıllar-
dır büyük bir şiddetle savunduğu
neo-liberal dogmaya göre bu ser-
bestlik gelişmekte olan ülkelere
büyüme, refah ve istikrar getire-
cekti. 1997'de Asya krizi, arka-
sından Arjantin ve Türkiye kriz-
leri gelişmış ülkelerde borsalarda
yaşanan gerilemeler, derken 2000
yılında başlayan küresel ekono-
mik yavaşlama, bu dogmanın al-
tındaki zemini çökertti.
The Economist, bu haftaki sa-
yısında yazısına, önce liberalizme
iman tazeleyerek başlıyor ve di-
yor ki: "Biz ticaretin serbestleş-
ririlmesinin, her zaman refahı,
banşı ve bireysel özgürlükleri
güçlendirdiğini savunduk. Ti-
caret için geçerti kuralların ser-
maye hareketleri için de geçer-
li olduğunu düşünmek doğal
gelebüir.. ve bu durumda dene-
tim önerisinin bizi kızdıracağı
düşünülebilir." Sonra ekliyor:
"Biraz tuhaf gelecek, ama eko-
nomik liberaller. sermaye hare-
ketlerinin -sınırlı bir biçimde ve
bazı özel durumlarda- denet-
lenmesinin uygun oiabileceğini
kabul etmeUdirler."
The Economist, şu sıralarda
dünya mal piyasalannda, örneğüı
fiber kablo, telekomünikasyon,
cep telefonu, demir-çelik sektör-
lerinde nasıl bir arz ve üretim ka-
pasitesi fazlası olduğunu, bir aşı-
n üretim krizi yaşandığını, diğer
bir deyişle "mal piyasalarımn
da hata yapmış olduğunu" gör-
mezden gelerek, 1990'lann mali
krizlenne gönderme yapıyor ve
sözü özellikle gelişmekte olan ül-
kelerin ıçinde olduğu zorluklara,
yaşadıkları knzlere getirip, Şili
gibi ülkelerde uygulananlar gibi
denetimlenn faydalı olabildığıne
dikkat çekıyor.
Aynı sayıda Clive Crook ımza-
sıyla hazırlanan konuya ilişkin
özel ekın giriş yazısında da küre-
selleşmenin önemı ve faydalan
vurgulandıktan sonra, "Ama bu
hiçbir denetime tabi olmayan
sermaye hareketlerinin iyi bir
şey olduğu anlamına gelmez"
deniyor. Yazıda küreselleşmenin
etkilerimn "liberallerin serbest
ricarete olan güvenini sarsacak
hiçbir sonuç yaratmadığı" id-
dıa edildıkten sonra, "Ama ulus-
lararası ekonomik bütünleşme-
nin en hevesli savunuculannın
bile artık denetimsiz sermaye
hareketlerinin iyiliğinden şüp-
heye düşmeye başladığı" söyle-
niyor. Yazara göre "ekonomik
prensipler de zaten böyle şüp-
heye düşmeleri gerektiriyor".
Hatta daha da öteye gıderek, ya-
zar, denetimsiz sermaye hareket-
lennin, bırakın uluslararası eko-
nomide, tek bir ekonominin içuı-
de bıle zararlı oiabileceğini sa\ıı-
nuvor.
GÜNDEM MUSTAFA BALBAY
B Baştarafı 1. Sayfada
ta yönelik ağır bir saldırıdır.
Cumhurbaskanlığı Senfoni Orkestras; (CSO) so-
list sanatçısı (dil Biret, önceki gün ODTÜ'nün "fel-
sefe onur doktorasını" almak üzere hazırlıklarını
yaparken şu yazıyı aldı: '7947 doğumlusunuz... 61
yaşını geçtiğiniz için son çıkanlan yasa gereği
emekli edildiniz!"
Duyduğumda biryurttaş olarak nasıl üzüldüğü-
mü anlatamam. Biret bu karara tepkisini ODTÜ
kürsüsünden şöyle dile getirdi: "Anlamsız biryaş
sının uygulaması içinde, pek çok değerii insanı
emekli eden kanun aracılığıyla emekli edildiğim
haberini aldım. Sanatçı içinde sanat aşkı olduğu
sürece emekli olamaz. Ancak gelişebilir. 89 yaşın-
daki piyanist Arthur Rubinstein, o yaşında resi-
talvermiştir..."
Biret, çağdaş Türkiye'nin bütün dünyada sem-
bolü olmuş bir sanatçımız. 2.5 yaşında müzik ye-
teneği dikkati çekti. 5 yaşında Mithat Fen-
men'den ders aldı. 6 yaşında Ankara Radyo-
su'nda Bach'ı seslendirdi. 7 yaşında o ve Suna
Kan için çıkanlan özel bir yasayla devlet olanak-
larıyla Paris'e müzik eğitimine gönderildi. Deva-
mı, uçsuz bucaksız müzik uzayında yıldızlarla do-
lu başan...
Bin yıl sonrasını düşünüyorsan
Çinli bilginin evrensel kabul görmüş sözüdür:
Bir yıl sonrasını düşünüyorsan, tohum ek. 10 yıl
sonrasını düşünüyorsan, ağaç dik. 100 yıl sonra-
sını düşünüyorsan, toplumu eğit.
Ben, sanatın önemini, güzelliğini anladıkça bu
söze kendimce küçük bir ek yapmadan geçeme-
dim:
Bin yıl sonrasını düşünüyorsan, sanatçı yetiştir!
Sanata ve sanatçıya yıllar ilişemez! özünde hü-
kümetler, siyasiler de ilişemez, ama yeri geldikçe
sataşır, korkar, etkisizleştirmek ya da kendisine ait
kılmak ister! Avrupa, Ikinci Dünya Savaşı'nın yıkı-
mından çıkarken ilk sanat için kullanacağı binala-
n restore etti, tümüyle yıkılanları yeniden yaptı. Zi-
ra, toplum biliyordu ki, sanatın gücü, insanın, top-
lumun, herkesin gücüydü. AKP iktidannın Biret'e
ve pek çok sanatçıya uygun gördüğü davranıştan
sonra şunu daha kesin bir dille vurgulamak gerek:
Kültür ve turizm bakanlıklarının birleştirilmesi
bir tasarruf amacından öte, kültürü etkisizleştir-
mek, zamanla sanatçıları ve sanatı toplum gün-
deminden çıkarmak hedefiyle yapıldı!
Kültür, turizmin içinde eriyecek, Türkiye'ye ge-
len yabancıların gezip görmek istedikleri yerleri
düzenleyen bir birim haline getirilecek.
AKP iktidarı, laiklik tartışmalarını salt türban ola-
yına indirgeyerek aslında laikliğin özünü oluşturan
öteki konuları da örtmüş oluyor! Sağ olsun kimi
aydınlarımız da bu aymazlığın bir parçası olarak
tartışmalara, "efendim toplumu germemek lazım,
bırakın bu devletin temeli-kamusal alan laflarını"
sığlığında bakıyor.
Bu gidişin devamı önümüzdeki yıl kültür-sanat
etkinlikleri için ayrılan bütçenin kısılması, ertesi yıl
da kaldınlmasıdır. Mozart deyince "mo "yla "zart"ı
ayrı söyleyen bir yönetim yapısının yerleşmesi-
dir...
Rousseau'nun şu sözü bugüne ne güzel uyu-
yor:
"Bir toplumu aydınlatmak, yönetmekten zor-
dur!"
Kolay yönetim için de toplumun düşünmeme-
si, sorgulamaması, daha iyiyi aramaması, bütün
bunlan da içinde barındıran sanatla çok fazla ilgi-
lenmemesi gerekiyor.
Sanatçıların, sanatsevenlerin, aydınlanmadan
yanaolaninsanlann, laikliğin gerçek anlamını kav-
ramış olanlann önünde bir sınav var. Idil Biret gi-
bi bir sanatçımızın CSO'dan, bir nota yaprağı gi-
bi kopanlıp atılmasına hayır diyecek insan kalma-
dımı?
ankcum@ttnet.net.tr
Başbakan Raffarin'den yeşil ışık
Fransa'da türbana
yasak geliyor
PARİS (AA) - Fransa
Başbakanı Jean-Pierre
Raffarin, okulda türba-
na yasak getirilmesi için
yasa hazırlanmasına,
"laikUğe eski gücünü
vermek" gerekçesiyle
yeşil ışık yaktı.
Fransa tslam Konse-
yi'nin (CFCM) kuruluş
toplantısında konusan
Raffarin, okulda türbana
yasak getirilmesiyle ilgi-
li başlatılan tartışmalara
değindi. Raffarin, "Bu
sorunu, milli eğitimle
ilgili genel tartışma
çerçevesinde ele almak
istiyoruz. Bu tartışma-
nın sonunda alınması
gereken tedbirleri göz-
den geçireceğiz" dedi.
"Amaçlarının hiç kim-
seyi toplum önünde kö-
rü duruma düşürmek
vey a birey leri incitmek
olmadığını" kaydeden
Raffarin şöyle konuştu:
"Amacımız, laikliğin
yeniden eski gücüne
kavuşması. Ancak
olumsuz ve din karşıtı
bir laiklik de istemiyo-
ruz. İstediğimiz, laiklik
düşmanlarını engelle-
mektir, gerekirse bu
konuda bir yasa da y a-
panz."
Sınır tanımayan gazeteciler
Yeni hedef Orgeneral
Hibııi Ozkök
PARİS (Cumhuri-
yet) - Sınır Tanımayan
Gazeteciler Örgütü
(RSF), "basın özgürlü-
ğünü ihlal eden ülkele-
rin liderleri ve üst dü-
zey yetkililerini teşhir
etinek" iddiasıyla, Ge-
nelkurmay Başlcam Or-
general Hilmi Özkök'ü
de hedef aldı.
Geçen yıl Paris'te bir
tren gannda yere açtığı
sergide dönemin Genel-
kurmay Başkanı Orge-
neral Hüseyin Kıvn-
koğlu'nun resmine yer
veren RSF, bu yıl Orge-
neral Özkök'ü hazırla-
dığı listeye aldı RSF, 42
kişilik listede yer alan
kişilerin büyük boy pos-
terlerinin, kiralanan 13
kamyona asılacak pano-
lara yapıştınlarak kent
merkezinde dolaştınla-
cağını açıkJadı.
Örgütün geçen yıl Pa-
ris 'te bir tren gannda ye-
re açtığı sergide, döne-
min Genelkurmay Baş-
kam Orgeneral Hüseyin
Kıvnkoğlu'nun resmine
de yer vermesi, Ankara
ile Paris arasında diplo-
matik kriz yaratmıştı.
Saint Lazare Tren Gan
işletmesi, yolculann gü-
venliği açısından, sergi-
nin zamanından önce
kaldınlmasına karar
vermişti.