25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
MAYIS 2003 PAZAR CUMHURİYET SAYFA MSTdtar "ufaşma" çâaaf... BfşmdfVlartl İğne â Malatya'ntn T^ Pötürge ilçesindeki devlet hastanesinde hafta sonu erkek sağlık elemanı nöbet tutarken iğne yaptırmak isteyen tesettürlü bir kadın geliyor... Kadın, erkek sağlıkçı yerine bir bayanın iğne yapmasını istiyor... Isteği yerine getirilmeyince de bir şekilde kaymakama ulaşryor ve kaymakamın görevlendirdiği polis memuru eşliğinde hastaneye dönüyor... Polis, tesettürlü kadına iğne yapacak bir hemşire bulunmasını buyuruyor... THY Adalet ve Kalkınma Partisi iktidan Türk Hava Yollan'nın her kademesine hayatında uçağı sadece havada görmüş yandaşlannı ve Istanbul belediyesindeki adamlannı yerieştiriyor ya... Günün şakasına göre Türk Hava Yollan'ndaki kadrolaşmada sıra pilotlara gelmiş. Kaptan pilottan atıp yerine lETT'nin "kaptan" şoförierini getireceklermiş! - Iktidar, gerilimi düşürmek istiyormuş... "Başbakanlığa trafo taksınlar!" Y ıld/z Teknik Üniversitesı öğrencı Konseyi, Türkiye'deki tüm üniversiteleri kapsayacak şekilde bir proje hazıriıyor... Hiçbirsiyasi ku- 1 ruluşla baglantısı olmayan "Ulusal Gençlik Platformu" projesine göre üniversite gençliğini tem- sil eden 122 öğrenci, 16 Mayıs'ta Yıldız Sarayı'nda Mustafa Kemal Paşa'nın padişahla son görüşme- sini yaptığı odayı ziyaret ettikten sonra Istanbul 'dan gemiyle Samsun'a hareket ediyor... Neden 122 öğrenci? Ulusal Gençlik Platformuna katılan 122 öğrenci, doğum gününün 19 Mayıs olma- sını isteyen Kemal Atatürk'ün doğumunun 122. yı- lını temsil ediyor... öğrenciler, gemi yolculuğu sırasında çalışma grup- lan oluşturarak ülke sorunlanna ilişkin çözüm öneri- lerini tartışıyor, bu doğrultuda kendilerinin alabilecek- leri sorumluluklan saptıyor ve birdizi proje hazıriıyor... 19 Mayıs'ta Samsun'a gelen gençler, buradaki 19 Mayıs Gençlik, Spor ve Atatürk'ü Anma Bayramı tö- 122gençrenine katıldıktan sonra karayolu ile Ankara'ya gidi- yor ve proje dosyalarını Cumhurbaşkanlığı'na, Tür- kiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na ve Başbakan- lık'a sunuyor. Gençler, bu projedeki amaçlannı şöyle sıralıyor Gençliğin, bilimsel yaklaşımlar ile sorunlara kalıcı çözüm önerileri getirebileceğini kanıtlamak... Ulu ön- derAtatürk'ün neyi, ne için yaptığını somut olarak an- lamamız gerektiği düşüncesini savunmak... Ata- türk'ün yüce Türk ulusuna en büyük armağanı olan Türkiye Cumhuriyeti'ni gençlere emanet ettiğini ha- tırlatarak dinamik bir gençlik gerektiğini savunmak... Atatürk'ün "Genç fikirli demek, doğruyu gören ve an- layan gerçek fikirli demektir" sözünden yola çıkarak fikri olarak gençliği yani fikirde yeniliği savunmak... Projenin her aşamasıtamam...Birtek gemi eksik... Ve gençler, Türkiye Denizcilik Işletmeleri Genel Mü- dürfüğü'nden gemi kiralamak istiyor... Bütçeleri 30 bin dolartık birödemeye yetiyor... Türkiye Denizcilik Işletmeleri yetkilileri, istanbul'dan Samsun'a gide- cek gemi için 29 bin 600 dolar ücret istiyor... Fakat iş, bu ücreti yazıya dökmeye gelince Türki- ye Denizcilik Işletmeleri Genel Müdüriüğü, istediği ücreti 82 bin 500 dolara çıkartıyor... Sanki, birileri proje gerçekleştirilmesin istiyor! Üniversiteli gençler, 30 bin dolara kiralayabilecek- leri yabancı bayraklı bir gemi ile Samsun'a gitmeyi ulusal onuriannayediremiyor... Gençler, adında Tür- kiye"yi taşıyan bir kamu işletmesinin fahiş kâr ama- cı gütmeden kendilerineyardımcı olmasını bekliyor... Gençler, kendilerine köstek olanlar gibi destek ol- mak isteyenlerin de varlığını düşünerek "Ulusal Genç- lik Platformu"nu Samsun yolunda gerçekleştirme umutlannı yitirmek istemiyor... SESSÎZSEDASIZ(!) Yüksek Yerilim Hattı erdincutkuıg yahoo.com Loto'dan uygun bir hayat çıksa da onu yaşasak! Almanya'dan deprem bölgesine yardım! Hollanda'dan Ibrahim Eroğlu, varlı- ğını bu kez Bingöl'de anımsattıran dep- reme fıkralarla yaklaşıyor: Amerikalılar, depremin şiddetini Kandilli Rasathanesi'ne göre farklı açıklayınca iki depremzede tartışma- ya başlamış: - Ben, Kandilli'ye inanıyorum. - Yapma birader... Memleketimizi Amerikalılardan daha iyi mi bileceğiz! Türkiye'de deprem olunca bir Hollan- dalı, bir Fransız ve bir Alman, ülkeleri- nin gönderdikleri yardımları konuşuyor- muş... HollandaJı, "Biz, biruçakdolusu battaniye gönderdik" demiş. Fransız, i- ki uçak dolusu tıbbi malzeme gön- derdiklerini söylemiş. Alman: "Sizin gönderdikleriniz bir şey mi; biz üç uçak dolusu Türk gönderdik." Deprem bölgesini gezen politikacı, deprem yaralannın en kısa zamanda sa- rılacağını söyleyip, "Hiç kimse açıkta kalmayacak, aç kalmayacak... Herkese aş ve iş bulacağız" deyince depremze- de yanındaki arkadaşını dürtmüş: - Yoksa yakında seçim mi var? T o l f C O C Dünyaca ünlü çoban köpeği Kangal'ı birAmerikalının Bursa'dakur- • e n o i M duğu çiftnkte üretmeye başladığını yazmış ve yakında Ame- rika'dan Teksas Kangalı" alacağımızı öngörmüştük... Meğer Amerikalı- lar, Anadolu'da özel canlılarda epey yol almış; Teksas'ta Ankara kedisi ve Ankara tavşanı üretimi de yapılıyormuş... ÇED KOŞESİ OKTAY EKİNCİ Sezer'eNeden Tepkililer?.. Doğu Anadolu fayı Bingöl'de kınlmak üzereyken, Ankara'nın siyaset gündeminde "Cumhur- başkanı Sezer'etepkfler" vardı... Yasama gündeminde de "or- man talanT ve "imaraffi"... Siirt Milletvekili ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AKP'nin grup toplantısında, or- manJann işgalcilere pazarlan- masını veto eden Sezer'i anım- satacak şekilde; "Statükoyu ko- ruma>-a çaltşanlar var; bu de- mokrasiyle dalga geçniektir._" deyince, milletvekıllen de "bra- vo" sesleriyle ayakta alkışladı- lar. Genel başkanlanndan cesa- ret alan kimi AKP milletvekille- ri de Cumhurbaşkanı'nın "ana muhalefet gibi" davrandığını söyleyerek, "siyasî misyonlan- nı" yerine getirmenin coşkusu- nu yaşadılar... (Cumhuriyet-30 Nisan 2003) Aradan 2 gün bile geç- meden, Bingöl'ün yı- kıldığı saatlerde mışıl mışıl uyurlarken bile, herhalde hem Sezer'e "çatmış" olmanın, hem de yakında TB- MM'den yeniden geçi- recekleri orman tala- nıveimaraffiyasa- lannın huzuru için- de horlamakta idi- ler... Oysa, bu ülkenin Cumhurbaşkanı 'nın sadece "türban" konusunda de- ğil, şu çok meraldı olduklan *i- mar ve inşaat" konulannda da hangi düşünceleri taşıdığını "ön- ceden" öğrenebilselerdi, yasadı- şı yapılaşmayı tt kabayağma"kı- larak para kazanma yönteminin bu ülkeye "hayıriı'' olmayacağı- nı da hemen kavrayabilirlerdi... Dahası, 1 Mayıs 2003 sabahı bu kez " emekçi sesleri" yerine •'insan fervadanyla" uyanarak Bingöl'ün yolunu tuttuklannda da basını "yaralarsanlacak" gi- bi alışılagelmiş sözlerle atlat- mazlardı... "Arükbufacialarol- masındheimaraflannakarşıçı- tavonız—" diyerek, son 50 yılın en uygarca açıklamasını yapma şansını elde edebilirlerdi... Doğa'nın Muhalefeti Ne var ki bu şansı ve erdemi yakalamak yerine, Bingöl depre- mini de "yüz knarüa" bir du- rumda karşılayan siyasetçilerin kervanında "başa" geçtiler... TBMM'deki çoğunluklannı, gerçekten statükoyu değiştirmek için, yani "imar soygununu or- tadankaldınnakiçin''değil, bu- nu daha da "pekiştinnek'' için kullanmaya soyundular... Aynı "talancı" statükoyu bu kez "Anayasal güvenceye" bağ- lama isteklerine Sezer'in tepki- sini "ana muhakfet" diye eleş- "Çıkarlanna" dokunuyor. tirirken de asıl ana muhalefetin Bingöl depremiyle "doğadan" geldiğini hâlâ göremiyorlar... Yine Sezer'in vetolanna "de- mokrasryle dalga geçiByor" der- ken de aslında kendilerinin *bi- fimle, mühendistikle, mimaıtk- la veinsan yaşamrvla" dalga geç- tikJerini unutuyorlar... Aldırmadıklan 'dersler'^. Oysa Sezer, öteden beri bu yöndeki düşüncelerini "herke- sin bilmesini" sağlayabilecek açıklıkta da\Tanıyor; hemen her konuşması, değerlendirmesi Cumhurbaşkanlığından en geniş şekilde aynca web sitesinde bi- le yayımlanıyor... Örneğin, 1 Temmuz 2000'de, Mimarlar Odası'nın 7. Ulusal Mimarlık Ödülleri için gönder- diği mesajında diyor ki: u tmar aflaru yasalara karşı iş- lenen suçlann bağışlanmasu eski eser ve çe\Te koruma yasalannı değiştiren ka- rarnameler, yaşam ala- nımızda kapamnası zor, büyük yaralar aç- nuşür_" AKP'liler bunu göre- bilselerdi, aynı yönde ka- rarname bir yana, Anayasa'yı bile değiştirmeye ni- yetlenirler miydi? Yine Sezer, Ta- rihi Kentler Biıü- ği'nin 21 Eylül 2001 'deki "Kars buluşmasmda" şunlan söylüyor: "Etik değerieri göz ardı eden uygulamacılann ticari kazancı ön planda tutan yaklaşımlann ohımsuz sonuçlanm ulus olarak büyükbedellerle ödemekte\izJ> ' Erdoğan da bu buluşmalara katılarak Sezer'i dinleyebilsey- di, Bingöl'de cinayete dönüşen bu çöken "etikyozJaşmanın" kö- kenini şuünlü "tüccar kafasnia" daha iyi ka\Tamaz mıydı? Ya Sezer'in 4 Aralık 2001 'de- ki "Mmıarhk ve Eğitim Kıırul- t»ı"na gönderdiği şu mesaja ne demeli? "Kentsel tasanmı ve planlamayı bUimsellikten ko- partmak, bizieri yaşanabiUr kenderde bannmaktan yoksun bjrakmaktadır.-" 40 yıl önceki, "plan yerinepi- lav" isteyenlerin en son versi- yonlan oldukJan anlaşılan bu "muhafazakâr-Kberarier de plansızlığın haksız rantına göz koyduklanndan, bu sözleri oku- salar bile aldırmıyorlar.. Çünkü Sezer artık sadece si- nirlerine değil, "çıkarlanna" da dokunuyor... Üstelik öylesine göbekten bağlandıklan bir çıkar örgütlenmesi içindeler ki, dep- remler bile vız geliyor... Oekinci c cumhuriyetcom.tr KİM KlME DUM DUMA BEHIÇAK behicakfa turk.net ÇÎZGİLİK KÂMtL MASARACl HARBl SEMIHPOROY semihpon3y(ayahoo.com KEDt LEVO APTLÜKA aptull@hotmail.com SARS TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 4 Mayıs CEL£BfM£HMETÖU)Û. U PADİÇAMI. MEHMET ÖU>Û. ANKARA SAVAŞtNDAN SONRA DA- &ILAN DEVLET/, FETRET D£Y&W] İ2l£YEM Y/LLARM TDPA/ZL4MtŞ\ TI.8 YIL. 7AH7TA KALAgİLDf.SS YAŞIHM 6Eff#PfĞJ KALP KRİZİ &OMINDA Ö'iM/iteEM: T TİZ ULU Og- Ufiut MURAD V 6ETİfltH. g£/v 8UOQ. Ş£XTEA/ /<URTULMA2tU. MUR4O 6EL- BJHİHE TOKUŞUK. 7EDAKİK EDİN, VEFATIM DUYULMAYA''OED/'ği'İÇİN O6LU MUKAD(n) AMASY/JbıAAI 6E. U'P TAHTA ÇlKANA DEĞİN ÖLÛMÜ GİZLİ TUTULMiJfTU... AUS UARİKALARDİYARINDA 1852 'PE, ALICE UDDELL , İN6İLTSKE- OE PO&DU.AfLSDOSTLAR* MATEMATİKÇİ CMARLES LUTWID6£ OOD6SON, KÜÇÜK KI2 3 VA$IN- DAYKEN ONA gİR MAİ SAL YAZPI.AOI'ALl'S DAHA SONRA LEVVlS CAHROLl DA•mZDI.aSERLERI ÇOCUK EDBB/YA. TININ KLÂSİKLERİN- DEN &AYILACAKTM. 17 PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU iiçeksiz İokaklarda Yaşantak Geçenlerde bir akşam meyhaneleriyle ünlü Neviza- de Sokağı'ndan geçtyorum... Havalar ılıdı ya, meyha- nelerin dışanya konmuş masalannın tümü dolmuş, sokak insan alm/yor. Kalabalık masalardan birinin çev- resini saımış bir Roman üçlüsü keman, klarnet ve dar- bukayla Yesari Asım Arsoy'un "AkasyalarAçarken" adlı şarkısını çalıyor. Masadaki gençler de, "Yaryolu- nu kolladım I Beyaz mendil salladım I Ona çiçekyol- ladım..."dizeleriyle başlayan ve bestesi gibi güftesi de 1992 yılında yitirdiğimiz Yesari Asım Arsoy'a ait olan ünlü şarkıya eşlik ediyorlar. Içimden bir an durup şar- kı söyleyen gençlere, "Akasyayı görseniz tanır mısı- nız" diye sormak geçiyor. Ama sormuyorum. Tanıma- yacaklannı adım gibi biliyorum çünkü. "Erguvanın be- yaz donlusu" diye de bilinen akasyayı nereden tanı- yacaMar? Beton apartman bloklan arasında yetişen şimdiki gençler, -o da eğer çok zorlanırlarsa-, biraz pa- patyayı, biraz gülü, biraz karanfili, belki biraz da lale- yi tanıyabiliyorlar. Merak da etmiyorlar aslında Aeıçiğ- demler, danaayaklan, aslanağızlan, şebboylar, şaka- yıklar, süsenler, kılıç çiçekleri, zambaMar, nergisler.. bir anlam taşımıyor onlar için. Oysa "Istanbul çiçek- ten" tüm bu saydıklanm. Eski Istanbul'un çiçekleri. • • • Zaman zaman sokak aralannda dolaşıyorum. Ka- famı kaldınp evlerin baJkonlanna, pencerelerine bakı- yorum. Yan yana dizilmiş evlerin balkonlannda, pen- cerelerinde tek bir çiçek, tek bir yeşillik yok ne yazık ki. Apartman insanlannın büyük çoğunlugu çiçek sev- miyor. Anne babalarda çiçek sevgısi olmadığından çocuklar da bu sevgiden yoksun büyüyorlar. Doğum günlerinde babalar oyuncak tabanca, tüfek, tank ya da yeni bilgisayar oyunlan alıyorlar çocuklanna. Ço- cuklar tabancalarla, tufeklerie; en çok öldürenin, en çok ortadan kafdıranın, en çok yok edenin "birinci" geldiği oyunlaria büyüyorlar. 14-15 yaşında cep tele- fonu, 18-19 yaşında da otomobil sahibi olmak istiyor- lar. Bektronik-dijital birdünyanın insanlan onlar. Göz- lerini betondan, çelikten, asfalttan, camdan, antenden, ekrandan, baytlardan oluşan hormonlu bir dünyaya açmış genç insanlar... Meyhanelerde akşamlan hiç tanımadıklan, hiç gör- medikleri, görseler bile tanıyamayacaklan çiçeklerin şarkılannı söylüyorlar. Suç onlann mı? Elbette hayır! ••• Okullarda Hz. Muhammet'in savaşlannı öğrenryor çocuklar. Sınıf geçmek için 624 Bedir Gazası'nı da, 625 Uhut Savaşı'nı da bilmek zorundalar. Akşamlan evlerinde hanl hanl bunlan ezberiiyorlar. İki gün önce bir arkadaşım anlattı. Usenin birinci sınıfına giden oğ- lu yaalı sınavda savaşlan kanştınnca '1' almış. Anne- sine, "Bu savaşlarçokönemli, hanımefendi..." demiş öğretmeni. "Yazın çalışır, aklı başına gellr..." diye de eklemiş arkasından. 0 çocuk, Uhut ile Bedir'i kanştır- mayınca "adam olacak" öğretmeninin aklınca. Ço- cuklar doğayı tanımayacaklar. Ağaçlan bilmeyecekler. Çiçekleri öğrenmeyecekler. Ama 1379 yıl önceki Be- dir Gazası'nda Müslürnanlann 15 şehtt verdiğini bile- cekler, "adam" olacaMar... 15 yerine 12 derlerse ya- nacaklar... Ülkemi başKa ülketerle karşılaştırmak, oralardan ör- neklervermek bana hep ters gelir. Istemem. Ama şim- di merak ediyorum, Ingilizlerin, Fransızlann, Almanla- nn yapmadıklannı biz neden yapar, yaptıklannı da ne- den yapmayız, diye. Onlann çocuklan sözgeJimi, Bi- rinci Haçlı Seferi sırasında Hıristiyanlar tarafından ku- rulan Kudüs Latin Kralhğı'nın ilan tarihini de, bu kral- lığın kaç Hıristiyanın canına mal olduğunu da bilme- den yetişirler. Ama o ülkelerde tüm çocuklar ilkokul bi- rinci sınrftan başlayarak gördükleri tüm çiçeklerin, tüm ağaçlann adlannı öğrenirier. Doğayı tanıriar. öğret- menleriyle, anne babalanyia kır gezilerine, orman ge- zilerine çıkariar. Mangal yakıp piknik yapmak için de- ğil, tanımak, bilmek, öğrenmek için... Bu nedenle on- lann oturduklan evlenn, apartmanlann balkonlan, pen- cereleri hep çiçeklidir, yeşildir. Kırlannı, ormanlannı gözleri gibi korurlar. Üniversitelerinin içduvarlannı ora- da ders veren hocalann kazandıklan Nobel ödülleri- nin sertifikalan süsler. Çünkü bilim, doğayı zenginleş- tirmek demektir. Doga ise sevmeden zenginleştirile- mez. Sevilmeden zenginleşemez. Tam tersine yoksul- laşır, erken tükenir. Çiçeksiz sokaklarda yaşayan in- sanlar gibi... (e-posta: dkavukcuoglu@superonline.com) (Faks:0212-2346873) B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 3 4 5 61 2 7 8 9 SOLDANSAĞA: 1/ Ana bitki- den kesilen bir ' parçanın top- 2 rakyadasuda ~ köklendiril- mesi temeline dayalı bitki üretme yönte- mi. 2/ " — Dağlar":Yah- ya Kemal 1 ın Kurtuluş Sa- vaşı'na ihşkin görûşlerini içeren yapıtı... Incirağaçla- nnda döllenmeyı sağlayan sinek. 3/ Eskiden mest üzeri- ne giyilen san pa- buç... Nazilerin po- litikasında Germen ırkından kimselere yakışhnlan ad. 41 Yanağuı alt kısmı... Vietnam'ın plaka işareti. 5/ Genellikle alt bölümü killi ve kumlu, üst bölümü tebeşir olan H. jeolojik çağın son dönemi. 6/ Hicap... Iri ve bonı biçiminde beyaz ya da san renkte çiçeği olan bir süs bitkisi. 7/Yapmacıklı dav- ranış... Coşkun, esinle dolu. 8/Batı Samoa'nın baş- kenti... Şiirde iki ya da daha çok dizeden oluşan bi- rim. 9/0smanlı devletinde işlemekle vükümlü oldu- ğu toprağı terk eden reayaya verilen ad. YUKARTDAN AŞAĞIYA: 1/ Tahıl yıguu... Kistamonu'nun bir ilçesi. 2/ Ma- denleri yontmada kullanılan çelik araç... Halatta kaymayı onleyen b,rdüğüm bıçimi. 3/Önder.. Do- ku teh. 4/Bır nesne/ e zorunlu olarak bağlı olmayan ve onun ozunde buiunmayan nitelik .. Satrançta bir taş. 5/Çınşh bir çe? it parlak bez. 6/ Adlan sıfat ya- pan bir yapım eki. Bir tür pamuklu kumaş. 7/ Bir göz rengi... Kayseıfnin bir ilçesi. 8/ Mekke'de bir tepe... Verme, odeıı e . 9/ "İnsan bir — misali/ Seni ekenbıçerbirgün' (Karac^oğlan)... Yaşamsal sıvı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear