Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
MAYIS 2003 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
MSTdtar "ufaşma"
çâaaf...
BfşmdfVlartl
İğne â
Malatya'ntn T^
Pötürge ilçesindeki
devlet hastanesinde
hafta sonu erkek sağlık
elemanı nöbet tutarken
iğne yaptırmak isteyen
tesettürlü bir kadın
geliyor... Kadın, erkek
sağlıkçı yerine bir
bayanın iğne yapmasını
istiyor... Isteği yerine
getirilmeyince de bir
şekilde kaymakama
ulaşryor ve
kaymakamın
görevlendirdiği polis
memuru eşliğinde
hastaneye dönüyor...
Polis, tesettürlü kadına
iğne yapacak bir
hemşire bulunmasını
buyuruyor...
THY
Adalet ve Kalkınma
Partisi iktidan Türk
Hava Yollan'nın her
kademesine hayatında
uçağı sadece havada
görmüş yandaşlannı
ve Istanbul
belediyesindeki
adamlannı
yerieştiriyor ya... Günün
şakasına göre Türk
Hava Yollan'ndaki
kadrolaşmada sıra
pilotlara gelmiş.
Kaptan pilottan atıp
yerine lETT'nin
"kaptan" şoförierini
getireceklermiş!
- Iktidar, gerilimi
düşürmek istiyormuş...
"Başbakanlığa
trafo taksınlar!"
Y
ıld/z Teknik Üniversitesı öğrencı Konseyi,
Türkiye'deki tüm üniversiteleri kapsayacak
şekilde bir proje hazıriıyor... Hiçbirsiyasi ku-
1 ruluşla baglantısı olmayan "Ulusal Gençlik
Platformu" projesine göre üniversite gençliğini tem-
sil eden 122 öğrenci, 16 Mayıs'ta Yıldız Sarayı'nda
Mustafa Kemal Paşa'nın padişahla son görüşme-
sini yaptığı odayı ziyaret ettikten sonra Istanbul 'dan
gemiyle Samsun'a hareket ediyor...
Neden 122 öğrenci? Ulusal Gençlik Platformuna
katılan 122 öğrenci, doğum gününün 19 Mayıs olma-
sını isteyen Kemal Atatürk'ün doğumunun 122. yı-
lını temsil ediyor...
öğrenciler, gemi yolculuğu sırasında çalışma grup-
lan oluşturarak ülke sorunlanna ilişkin çözüm öneri-
lerini tartışıyor, bu doğrultuda kendilerinin alabilecek-
leri sorumluluklan saptıyor ve birdizi proje hazıriıyor...
19 Mayıs'ta Samsun'a gelen gençler, buradaki 19
Mayıs Gençlik, Spor ve Atatürk'ü Anma Bayramı tö-
122gençrenine katıldıktan sonra karayolu ile Ankara'ya gidi-
yor ve proje dosyalarını Cumhurbaşkanlığı'na, Tür-
kiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na ve Başbakan-
lık'a sunuyor.
Gençler, bu projedeki amaçlannı şöyle sıralıyor
Gençliğin, bilimsel yaklaşımlar ile sorunlara kalıcı
çözüm önerileri getirebileceğini kanıtlamak... Ulu ön-
derAtatürk'ün neyi, ne için yaptığını somut olarak an-
lamamız gerektiği düşüncesini savunmak... Ata-
türk'ün yüce Türk ulusuna en büyük armağanı olan
Türkiye Cumhuriyeti'ni gençlere emanet ettiğini ha-
tırlatarak dinamik bir gençlik gerektiğini savunmak...
Atatürk'ün "Genç fikirli demek, doğruyu gören ve an-
layan gerçek fikirli demektir" sözünden yola çıkarak
fikri olarak gençliği yani fikirde yeniliği savunmak...
Projenin her aşamasıtamam...Birtek gemi eksik...
Ve gençler, Türkiye Denizcilik Işletmeleri Genel Mü-
dürfüğü'nden gemi kiralamak istiyor... Bütçeleri 30
bin dolartık birödemeye yetiyor... Türkiye Denizcilik
Işletmeleri yetkilileri, istanbul'dan Samsun'a gide-
cek gemi için 29 bin 600 dolar ücret istiyor...
Fakat iş, bu ücreti yazıya dökmeye gelince Türki-
ye Denizcilik Işletmeleri Genel Müdüriüğü, istediği
ücreti 82 bin 500 dolara çıkartıyor...
Sanki, birileri proje gerçekleştirilmesin istiyor!
Üniversiteli gençler, 30 bin dolara kiralayabilecek-
leri yabancı bayraklı bir gemi ile Samsun'a gitmeyi
ulusal onuriannayediremiyor... Gençler, adında Tür-
kiye"yi taşıyan bir kamu işletmesinin fahiş kâr ama-
cı gütmeden kendilerineyardımcı olmasını bekliyor...
Gençler, kendilerine köstek olanlar gibi destek ol-
mak isteyenlerin de varlığını düşünerek "Ulusal Genç-
lik Platformu"nu Samsun yolunda gerçekleştirme
umutlannı yitirmek istemiyor...
SESSÎZSEDASIZ(!)
Yüksek Yerilim Hattı
erdincutkuıg yahoo.com Loto'dan uygun bir hayat çıksa da onu yaşasak!
Almanya'dan deprem bölgesine yardım!
Hollanda'dan Ibrahim Eroğlu, varlı-
ğını bu kez Bingöl'de anımsattıran dep-
reme fıkralarla yaklaşıyor:
Amerikalılar, depremin şiddetini
Kandilli Rasathanesi'ne göre farklı
açıklayınca iki depremzede tartışma-
ya başlamış:
- Ben, Kandilli'ye inanıyorum.
- Yapma birader... Memleketimizi
Amerikalılardan daha iyi mi bileceğiz!
Türkiye'de deprem olunca bir Hollan-
dalı, bir Fransız ve bir Alman, ülkeleri-
nin gönderdikleri yardımları konuşuyor-
muş... HollandaJı, "Biz, biruçakdolusu
battaniye gönderdik" demiş. Fransız, i-
ki uçak dolusu tıbbi malzeme gön-
derdiklerini söylemiş. Alman: "Sizin
gönderdikleriniz bir şey mi; biz üç
uçak dolusu Türk gönderdik."
Deprem bölgesini gezen politikacı,
deprem yaralannın en kısa zamanda sa-
rılacağını söyleyip, "Hiç kimse açıkta
kalmayacak, aç kalmayacak... Herkese
aş ve iş bulacağız" deyince depremze-
de yanındaki arkadaşını dürtmüş:
- Yoksa yakında seçim mi var?
T o l f C O C Dünyaca ünlü çoban köpeği Kangal'ı birAmerikalının Bursa'dakur-
• e n o i M duğu çiftnkte üretmeye başladığını yazmış ve yakında Ame-
rika'dan Teksas Kangalı" alacağımızı öngörmüştük... Meğer Amerikalı-
lar, Anadolu'da özel canlılarda epey yol almış; Teksas'ta Ankara kedisi
ve Ankara tavşanı üretimi de yapılıyormuş...
ÇED KOŞESİ
OKTAY EKİNCİ
Sezer'eNeden Tepkililer?..
Doğu Anadolu fayı Bingöl'de
kınlmak üzereyken, Ankara'nın
siyaset gündeminde "Cumhur-
başkanı Sezer'etepkfler" vardı...
Yasama gündeminde de "or-
man talanT ve "imaraffi"...
Siirt Milletvekili ve Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan,
AKP'nin grup toplantısında, or-
manJann işgalcilere pazarlan-
masını veto eden Sezer'i anım-
satacak şekilde; "Statükoyu ko-
ruma>-a çaltşanlar var; bu de-
mokrasiyle dalga geçniektir._"
deyince, milletvekıllen de "bra-
vo" sesleriyle ayakta alkışladı-
lar. Genel başkanlanndan cesa-
ret alan kimi AKP milletvekille-
ri de Cumhurbaşkanı'nın "ana
muhalefet gibi" davrandığını
söyleyerek, "siyasî misyonlan-
nı" yerine getirmenin coşkusu-
nu yaşadılar... (Cumhuriyet-30
Nisan 2003)
Aradan 2 gün bile geç-
meden, Bingöl'ün yı-
kıldığı saatlerde mışıl
mışıl uyurlarken bile,
herhalde hem Sezer'e
"çatmış" olmanın,
hem de yakında TB-
MM'den yeniden geçi-
recekleri orman tala-
nıveimaraffiyasa-
lannın huzuru için-
de horlamakta idi-
ler...
Oysa, bu ülkenin
Cumhurbaşkanı 'nın
sadece "türban" konusunda de-
ğil, şu çok meraldı olduklan *i-
mar ve inşaat" konulannda da
hangi düşünceleri taşıdığını "ön-
ceden" öğrenebilselerdi, yasadı-
şı yapılaşmayı tt
kabayağma"kı-
larak para kazanma yönteminin
bu ülkeye "hayıriı'' olmayacağı-
nı da hemen kavrayabilirlerdi...
Dahası, 1 Mayıs 2003 sabahı
bu kez " emekçi sesleri" yerine
•'insan fervadanyla" uyanarak
Bingöl'ün yolunu tuttuklannda
da basını "yaralarsanlacak" gi-
bi alışılagelmiş sözlerle atlat-
mazlardı... "Arükbufacialarol-
masındheimaraflannakarşıçı-
tavonız—" diyerek, son 50 yılın
en uygarca açıklamasını yapma
şansını elde edebilirlerdi...
Doğa'nın Muhalefeti
Ne var ki bu şansı ve erdemi
yakalamak yerine, Bingöl depre-
mini de "yüz knarüa" bir du-
rumda karşılayan siyasetçilerin
kervanında "başa" geçtiler...
TBMM'deki çoğunluklannı,
gerçekten statükoyu değiştirmek
için, yani "imar soygununu or-
tadankaldınnakiçin''değil, bu-
nu daha da "pekiştinnek'' için
kullanmaya soyundular...
Aynı "talancı" statükoyu bu
kez "Anayasal güvenceye" bağ-
lama isteklerine Sezer'in tepki-
sini "ana muhakfet" diye eleş-
"Çıkarlanna" dokunuyor.
tirirken de asıl ana muhalefetin
Bingöl depremiyle "doğadan"
geldiğini hâlâ göremiyorlar...
Yine Sezer'in vetolanna "de-
mokrasryle dalga geçiByor" der-
ken de aslında kendilerinin *bi-
fimle, mühendistikle, mimaıtk-
la veinsan yaşamrvla" dalga geç-
tikJerini unutuyorlar...
Aldırmadıklan 'dersler'^.
Oysa Sezer, öteden beri bu
yöndeki düşüncelerini "herke-
sin bilmesini" sağlayabilecek
açıklıkta da\Tanıyor; hemen her
konuşması, değerlendirmesi
Cumhurbaşkanlığından en geniş
şekilde aynca web sitesinde bi-
le yayımlanıyor...
Örneğin, 1 Temmuz 2000'de,
Mimarlar Odası'nın 7. Ulusal
Mimarlık Ödülleri için gönder-
diği mesajında diyor ki:
u
tmar aflaru yasalara karşı iş-
lenen suçlann bağışlanmasu
eski eser ve çe\Te koruma
yasalannı değiştiren ka-
rarnameler, yaşam ala-
nımızda kapamnası
zor, büyük yaralar aç-
nuşür_"
AKP'liler bunu göre-
bilselerdi, aynı yönde ka-
rarname bir yana,
Anayasa'yı bile
değiştirmeye ni-
yetlenirler miydi?
Yine Sezer, Ta-
rihi Kentler Biıü-
ği'nin 21 Eylül 2001 'deki "Kars
buluşmasmda" şunlan söylüyor:
"Etik değerieri göz ardı eden
uygulamacılann ticari kazancı
ön planda tutan yaklaşımlann
ohımsuz sonuçlanm ulus olarak
büyükbedellerle ödemekte\izJ>
'
Erdoğan da bu buluşmalara
katılarak Sezer'i dinleyebilsey-
di, Bingöl'de cinayete dönüşen
bu çöken "etikyozJaşmanın" kö-
kenini şuünlü "tüccar kafasnia"
daha iyi ka\Tamaz mıydı?
Ya Sezer'in 4 Aralık 2001 'de-
ki "Mmıarhk ve Eğitim Kıırul-
t»ı"na gönderdiği şu mesaja ne
demeli? "Kentsel tasanmı ve
planlamayı bUimsellikten ko-
partmak, bizieri yaşanabiUr
kenderde bannmaktan yoksun
bjrakmaktadır.-"
40 yıl önceki, "plan yerinepi-
lav" isteyenlerin en son versi-
yonlan oldukJan anlaşılan bu
"muhafazakâr-Kberarier de
plansızlığın haksız rantına göz
koyduklanndan, bu sözleri oku-
salar bile aldırmıyorlar..
Çünkü Sezer artık sadece si-
nirlerine değil, "çıkarlanna" da
dokunuyor... Üstelik öylesine
göbekten bağlandıklan bir çıkar
örgütlenmesi içindeler ki, dep-
remler bile vız geliyor...
Oekinci c cumhuriyetcom.tr
KİM KlME DUM DUMA BEHIÇAK behicakfa turk.net
ÇÎZGİLİK KÂMtL MASARACl
HARBl SEMIHPOROY semihpon3y(ayahoo.com
KEDt LEVO APTLÜKA
aptull@hotmail.com
SARS
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 4 Mayıs
CEL£BfM£HMETÖU)Û.
U PADİÇAMI. MEHMET ÖU>Û.
ANKARA SAVAŞtNDAN SONRA DA-
&ILAN DEVLET/, FETRET D£Y&W]
İ2l£YEM Y/LLARM TDPA/ZL4MtŞ\
TI.8 YIL. 7AH7TA KALAgİLDf.SS
YAŞIHM 6Eff#PfĞJ KALP KRİZİ
&OMINDA Ö'iM/iteEM: T
TİZ ULU Og-
Ufiut MURAD V 6ETİfltH. g£/v 8UOQ.
Ş£XTEA/ /<URTULMA2tU. MUR4O 6EL-
BJHİHE TOKUŞUK. 7EDAKİK EDİN,
VEFATIM DUYULMAYA''OED/'ği'İÇİN
O6LU MUKAD(n) AMASY/JbıAAI 6E.
U'P TAHTA ÇlKANA DEĞİN ÖLÛMÜ
GİZLİ TUTULMiJfTU...
AUS UARİKALARDİYARINDA
1852 'PE, ALICE UDDELL , İN6İLTSKE-
OE PO&DU.AfLSDOSTLAR*
MATEMATİKÇİ CMARLES
LUTWID6£ OOD6SON,
KÜÇÜK KI2 3 VA$IN-
DAYKEN ONA gİR MAİ
SAL YAZPI.AOI'ALl'S
DAHA SONRA LEVVlS
CAHROLl
DA•mZDI.aSERLERI
ÇOCUK EDBB/YA.
TININ KLÂSİKLERİN-
DEN &AYILACAKTM.
17
PANO
DENİZ KAVUKÇUOĞLU
iiçeksiz
İokaklarda Yaşantak
Geçenlerde bir akşam meyhaneleriyle ünlü Neviza-
de Sokağı'ndan geçtyorum... Havalar ılıdı ya, meyha-
nelerin dışanya konmuş masalannın tümü dolmuş,
sokak insan alm/yor. Kalabalık masalardan birinin çev-
resini saımış bir Roman üçlüsü keman, klarnet ve dar-
bukayla Yesari Asım Arsoy'un "AkasyalarAçarken"
adlı şarkısını çalıyor. Masadaki gençler de, "Yaryolu-
nu kolladım I Beyaz mendil salladım I Ona çiçekyol-
ladım..."dizeleriyle başlayan ve bestesi gibi güftesi de
1992 yılında yitirdiğimiz Yesari Asım Arsoy'a ait olan
ünlü şarkıya eşlik ediyorlar. Içimden bir an durup şar-
kı söyleyen gençlere, "Akasyayı görseniz tanır mısı-
nız" diye sormak geçiyor. Ama sormuyorum. Tanıma-
yacaklannı adım gibi biliyorum çünkü. "Erguvanın be-
yaz donlusu" diye de bilinen akasyayı nereden tanı-
yacaMar? Beton apartman bloklan arasında yetişen
şimdiki gençler, -o da eğer çok zorlanırlarsa-, biraz pa-
patyayı, biraz gülü, biraz karanfili, belki biraz da lale-
yi tanıyabiliyorlar. Merak da etmiyorlar aslında Aeıçiğ-
demler, danaayaklan, aslanağızlan, şebboylar, şaka-
yıklar, süsenler, kılıç çiçekleri, zambaMar, nergisler..
bir anlam taşımıyor onlar için. Oysa "Istanbul çiçek-
ten" tüm bu saydıklanm. Eski Istanbul'un çiçekleri.
• • •
Zaman zaman sokak aralannda dolaşıyorum. Ka-
famı kaldınp evlerin baJkonlanna, pencerelerine bakı-
yorum. Yan yana dizilmiş evlerin balkonlannda, pen-
cerelerinde tek bir çiçek, tek bir yeşillik yok ne yazık
ki. Apartman insanlannın büyük çoğunlugu çiçek sev-
miyor. Anne babalarda çiçek sevgısi olmadığından
çocuklar da bu sevgiden yoksun büyüyorlar. Doğum
günlerinde babalar oyuncak tabanca, tüfek, tank ya
da yeni bilgisayar oyunlan alıyorlar çocuklanna. Ço-
cuklar tabancalarla, tufeklerie; en çok öldürenin, en
çok ortadan kafdıranın, en çok yok edenin "birinci"
geldiği oyunlaria büyüyorlar. 14-15 yaşında cep tele-
fonu, 18-19 yaşında da otomobil sahibi olmak istiyor-
lar. Bektronik-dijital birdünyanın insanlan onlar. Göz-
lerini betondan, çelikten, asfalttan, camdan, antenden,
ekrandan, baytlardan oluşan hormonlu bir dünyaya
açmış genç insanlar...
Meyhanelerde akşamlan hiç tanımadıklan, hiç gör-
medikleri, görseler bile tanıyamayacaklan çiçeklerin
şarkılannı söylüyorlar. Suç onlann mı? Elbette hayır!
•••
Okullarda Hz. Muhammet'in savaşlannı öğrenryor
çocuklar. Sınıf geçmek için 624 Bedir Gazası'nı da,
625 Uhut Savaşı'nı da bilmek zorundalar. Akşamlan
evlerinde hanl hanl bunlan ezberiiyorlar. İki gün önce
bir arkadaşım anlattı. Usenin birinci sınıfına giden oğ-
lu yaalı sınavda savaşlan kanştınnca '1' almış. Anne-
sine, "Bu savaşlarçokönemli, hanımefendi..." demiş
öğretmeni. "Yazın çalışır, aklı başına gellr..." diye de
eklemiş arkasından. 0 çocuk, Uhut ile Bedir'i kanştır-
mayınca "adam olacak" öğretmeninin aklınca. Ço-
cuklar doğayı tanımayacaklar. Ağaçlan bilmeyecekler.
Çiçekleri öğrenmeyecekler. Ama 1379 yıl önceki Be-
dir Gazası'nda Müslürnanlann 15 şehtt verdiğini bile-
cekler, "adam" olacaMar... 15 yerine 12 derlerse ya-
nacaklar...
Ülkemi başKa ülketerle karşılaştırmak, oralardan ör-
neklervermek bana hep ters gelir. Istemem. Ama şim-
di merak ediyorum, Ingilizlerin, Fransızlann, Almanla-
nn yapmadıklannı biz neden yapar, yaptıklannı da ne-
den yapmayız, diye. Onlann çocuklan sözgeJimi, Bi-
rinci Haçlı Seferi sırasında Hıristiyanlar tarafından ku-
rulan Kudüs Latin Kralhğı'nın ilan tarihini de, bu kral-
lığın kaç Hıristiyanın canına mal olduğunu da bilme-
den yetişirler. Ama o ülkelerde tüm çocuklar ilkokul bi-
rinci sınrftan başlayarak gördükleri tüm çiçeklerin, tüm
ağaçlann adlannı öğrenirier. Doğayı tanıriar. öğret-
menleriyle, anne babalanyia kır gezilerine, orman ge-
zilerine çıkariar. Mangal yakıp piknik yapmak için de-
ğil, tanımak, bilmek, öğrenmek için... Bu nedenle on-
lann oturduklan evlenn, apartmanlann balkonlan, pen-
cereleri hep çiçeklidir, yeşildir. Kırlannı, ormanlannı
gözleri gibi korurlar. Üniversitelerinin içduvarlannı ora-
da ders veren hocalann kazandıklan Nobel ödülleri-
nin sertifikalan süsler. Çünkü bilim, doğayı zenginleş-
tirmek demektir. Doga ise sevmeden zenginleştirile-
mez. Sevilmeden zenginleşemez. Tam tersine yoksul-
laşır, erken tükenir. Çiçeksiz sokaklarda yaşayan in-
sanlar gibi...
(e-posta: dkavukcuoglu@superonline.com)
(Faks:0212-2346873)
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
3 4 5 61 2 7 8 9
SOLDANSAĞA:
1/ Ana bitki-
den kesilen bir '
parçanın top- 2
rakyadasuda ~
köklendiril-
mesi temeline
dayalı bitki
üretme yönte-
mi. 2/ " —
Dağlar":Yah-
ya Kemal
1
ın
Kurtuluş Sa-
vaşı'na ihşkin
görûşlerini içeren
yapıtı... Incirağaçla-
nnda döllenmeyı
sağlayan sinek. 3/
Eskiden mest üzeri-
ne giyilen san pa-
buç... Nazilerin po-
litikasında Germen
ırkından kimselere
yakışhnlan ad. 41
Yanağuı alt kısmı...
Vietnam'ın plaka
işareti. 5/ Genellikle alt bölümü killi ve kumlu, üst
bölümü tebeşir olan H. jeolojik çağın son dönemi.
6/ Hicap... Iri ve bonı biçiminde beyaz ya da san
renkte çiçeği olan bir süs bitkisi. 7/Yapmacıklı dav-
ranış... Coşkun, esinle dolu. 8/Batı Samoa'nın baş-
kenti... Şiirde iki ya da daha çok dizeden oluşan bi-
rim. 9/0smanlı devletinde işlemekle vükümlü oldu-
ğu toprağı terk eden reayaya verilen ad.
YUKARTDAN AŞAĞIYA:
1/ Tahıl yıguu... Kistamonu'nun bir ilçesi. 2/ Ma-
denleri yontmada kullanılan çelik araç... Halatta
kaymayı onleyen b,rdüğüm bıçimi. 3/Önder.. Do-
ku teh. 4/Bır nesne/ e zorunlu olarak bağlı olmayan
ve onun ozunde buiunmayan nitelik .. Satrançta bir
taş. 5/Çınşh bir çe?
it parlak bez. 6/ Adlan sıfat ya-
pan bir yapım eki. Bir tür pamuklu kumaş. 7/ Bir
göz rengi... Kayseıfnin bir ilçesi. 8/ Mekke'de bir
tepe... Verme, odeıı e . 9/ "İnsan bir — misali/ Seni
ekenbıçerbirgün' (Karac^oğlan)... Yaşamsal sıvı.