22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 21 MART 2003 CUMA 14 J V L J L J I U İ V kurtur(5 cumhuriyet.com.tr Âşık VeyseVi 'sadık yâri'ne kavuşmasının 30. yıldönümünde özlemle anıyoruz az acından ölüyor... vXelenekle başlayıp, gelenekle çağmın gerektirdiği çatışmaya girip; yeni, özgün olmayı, böylece geleneğe geleceğe doğru eklenmeyi, kendini onaylatmayı bilmişti. Yaşadığı dönemin simgesi olmayı başarmıştı... Hem de alçakgönüllülüğünü hiç bırakmadan... CENGİZBEKTAŞ Bundan tam kırk yıl önce, bir ra- mazan günü, öğleden sonra tanış- tım Aşık Veysel'le... Ankara Halke- vi'nde... Onun geldiği öğrenilince toplanıverilmiştı başına... Kalaba- lıktı... O çaldı, söyledı. söyleşti... Söyleştik... Ben omuz başınday- dım. Iftara doğru herkes onu evine çağırmağa başladı. O elıni bana doğru uzatıp. "Ben Bektaş'a gide- ceğun" dedi. Oradakiler, hepimiz şaşırdık... Gözleri görmeyen bir ki- şi nasıl doğrudan beni gösterebil- mişti? Neden beni seçmişti? Bunun nedeni düşündüğüm müy- dü? Oğlu Ahmet'i de alıp eve gittik. Sofra lcuruldu. Buyur ettim... Otur- duk ya, rakıyı azıcık, bıle bile ge- ciktirdim. Neden sonra, dol- durduğum kadehi eline değ- dınp, "Hoş geldin Âşık!" deyince, bir soluk koyu ver- dı: "Oh! Ödüm koptu, bir softanın evine geldik sandun." Bir-ıki lokma yedik yemedık, kendi öyküsünü anlattı. Ankara'ya gene böyle bir gelişinde, Ahmet KutsiTecer, evinde, onun onuruna bir yemek vermiş. Yeniliyor, ıçili- yor, konuşuluyor... Kahkahalar, tam bir cümbüş... Bir ara Tecer, "Nasrt- suı Âşık? Canın sıkümıyorya?" mı ne deyince, Âşık yapıştımış: "Ben yiyip içhonım, iyiyim de, saz acın- dan ölüyor!" Âşık bunu anlattı, son- ra da elını sazına attı. Akşamın 18'inden gecenin ikısine dek çaldı söyledi... Dışansı kış, dışansı kar- dı... Umurumuzda mıydı? Yer yer ses saptama aygıtına aldıgım o ge- ceyi bir gün yayımlayacağım. Zlnclrln son hallcası... fstanbul'da Iısedeyken (1950'Ie- rin hemen başıydı demek) bir top- luluğumuz vardı, adını Dağarcık koyduğumuz. Herhafta toplarurdık. Birimiz önceden çalıştığı bir ko- nuyu aktanr, sonra da hep birlikte tartışırdık. Böyle bir gün Âşık Vey- sel'i anlatmıştım. Kendisini tanımı- yordum elbette... Önce çok kısıtlı kaynaktan edındiğim bilgileri an- lattım. Sonra da şiirlerini okudum. 'Torpak'ı falan işte... O günlerde hiçbir arkadaşım tanımıyordu onu. Bu da nerden çıktı dıye bakıyorlar- dı birbirlerine... Değerlendıreme- yenlerbile oldu. Yadsıyanlarbıle... Şiirlerini dinledikçe değiştiler... Âşık, derdini, halkının hallennı ye- diden yetmişe herkese anlatabılıyor- du; Yetmez miydi? Âşık, Yunus'lann, PirSultan Ab- daJ'lann, Karacaoğlan'lann, Em- rah'ların, Dadaloğlu lann izinden gidiyordu. Sonra sonra o zincırin son halkası olmayı bilmişti. Gelenekle başlayıp, gelenekle çağının gerek- tirdiği çatışmaya gırip; yeni, özgün olmayı, böylece geleneğe, gelece- ğe doğru eklenmeyi, kendini onay- latmayı bilmişti. Yaşadığı dönemin simgesi olmayı başarmıştı... Hem de alçakgönüllülüğünü hıç bırakma- dan... Bildiğini, ettığıni, sesini, sa- zını, türküsünü, tam beş yıl, Köy Enstitülülerle paylaştı. (1941-1946) "Nasü tanınduı Â$ık?" dedim. Yanıt verdı: "Elmadağı'nda bir maden var diyetim. İşin bilenL u/nıanı arayıp bıilmasa, çıkarmasa kim bilecek onun orada olduğunu? Birileri de beniöy1ebuhıpçıkardıişte_" "Baş- ka ozanlarvar mı beğendiğin?" de- dim: Yanıt verdı: "Armuda elma- nın tadı sorulmaz." Küçük yaşta çiçek saynhğından birini, sonra da bir kaza sonucu ikıncısıni yıtırmıştı gözlennın. Bu onu, yolunda yoğunlaşmaktan en- gelleyememiştı. Tutuculuğa, ırkçı- lığa, din-mezhep aynmcılığma kar- şı çıkarken, ınceden alay etmeyi de bılmıştır bu yolda olanlarla... Âşık Veysel'le bir başka akşam, müzik bilımcisı Prof. Dr. Gültekin Oran- say'ın evinde buluştuk. Gültekin onun üzerine bir inceleme yazma- yı tasarlıyordu. Sordukça soruyor- du... Âşık da sazıyla ara vermeye çalışıyordu sorulara. O gün onun dört kez yüzünü çızdim. Bunlar- dan birini baskıyla çoğalttılar. Et- noğrafya Müzesi'nin yanındaki Halk Eğitim Merkezi'nde gerçek- leştirilen, çok ılgi uyandıran Âşık Veyse! Gecesi'nde sattık onlan... Toplanan parayla, sevgilı Sabahat- tin Eyuboğhı ona bir ses saptama aygıtı aldı bıldığimce... Aşık Veysel yetmiş dokuz yaşın- daydı türkülerle uğurlandığında, sadık yârine, toprağa kavuştuğun- da... TürkülerleAşık VeyselKültür Servisi - Âşık Veysel türkülerinden oluşan 'Saklanm Gözümde Güzelliğini' adlı albüm Kalan Müzik'ten çıktı. Albüm daha önce 'Kırmızı Buğday' (1998), 'Ah tstanbul' (2000) ve Muharrem Temiz İe 'YareDokunma' (2001) adlı halk müziği albümleri ya- yımlanan Cengiz Ozkan ımzasını taşıyor. Âşık Veysel'in ölümünün 30. yılı anısına hazırlanan albümde 'Hayal Bana Yakın', 'Sen Bir Ce>lan Olsan\ 'Derdimi Dökersem', 'Gönül Sana Nasihaüm'ın da aralarında bulunduğu on iki şarkı bulunuyor. Anadolu âşıklan arasmda en fazla tanınan ve adın- dan en çok söz edilen Âşık Veysel'i çeşitli yönleriyle bir bütün olarak irdelemeyi amaçlayan ve usta ozanın kendi sesinden türkülerinin yer aldığı 'Âşık VeyseT adlı iki CD de; ozanın yaşamöyküsünü anlatan, âşık- lık mesleği içindeki konumunu, merkezi otorite ve onun ideolojisiyle bağlantısını ve müzik uygulamala- n irdeleyen bir kitapçıkla birlikte daha önce yine Ka- lan Müzik'ten çıkmıştı. Birincı CD'de Âşık Veysel'in çok bilinen ve bunla- nn en temiz kayıtlan bulunuyor. Ikinci CD'de ise, ba- zı taş plaklarda yer alan konuşmalanna. bugüne ka- dar hiçbir yerde yayımlanmamış deyişlerine ve eski tarihlerde kaydedilmiş türkülerine yer verilmiş. 'KaraToprak', 'Atatürk'eAğrt\ 'Uzun İnce Bir Yo^ dayım', "Kekligidim Vurdular', 'Yüce Dağ Başuıda Kar Var', 'AnanT, 'Şemsi ile Kamer', 'Nağ- me Gelin', 'Dostiar Beni HanrtasuTın da aralannda olduğu 17'şer türkünün yer aldığı CD'ler ozanın tam bir portresi niteliğinde. Albüm hazırlanırken Âşık Veysel'in, 'âşıkhk', 'usta malı deyiş icracüığT ve 'kaynak kişilik' nitelıkle- nni ortaya koyacak yapıt- lann seçilmesine özen gös- terilmiş. (0 212 512 35 13) Alanlarda, gazetelerde, dergilerde... Daha çoğalarak, daha yüksek sesle... Şiirlerle, şiirlerle... Edebiyatçının gündemi: Bu savaş engellenmeli! HÜRRİYET YAŞAR ABD'nin Irak'a saldın hazırlık- lan sürerken, savaş karşıtı çabalar ya- yılarak güçleniyor. Savaş karşıtlığı konusunda gazeteciler arasında yaşa- nan aynlıklar, edebiyatçılar arasında yaşanmıyor. Milö>etSanatta Tuğrul Eryılmaz, dergiyi sunuş yazısında 'Savaşaherzamanhayır'dıyor. Levent Çankoğlunun 'Savaşla savaşan re- simler', Merih Akoğıd'un 'yeni sa- vaşlara karşı eski fotoğraflar' derle- meleri, Milliyet Sanat'ın savaş karşı- tı tutumunu somutluyor. Kemal Özer'in 'Canh Siper' adlı şürinin bulunduğu EvrenselKultür'ün mart dosyasının başlığı, 'Bu Savaşı Hep Birlikte Durdurabfliriz.' Dergi- nin yayın yönetmeni Aydın Çubuk- çu yalnızca Türkiye emekçılerinı de- ğil, bütün dünya emekçilerini genel greve çağınrken, "tetiğeuzanmışpar- mağı geri çektirecek tek gücün, şatte- re uzannuş el" olduğunu söylüyor. MehmetÖzer, Macar savaş fotoğraf- çısı Robert Capa'yı ve fotoğraflan- nı anlatıyor. E'de Orhan Alkaya, Mustafa Ş. Onaran. Hüse>in Haydar, İskender Pala, Merih Akoğul, Haldun Çubuk- çu, Feridun Andaç, Veysel Çolak, ya- zı ve şiirleriyle; Eski, Agora, Tavır der- gileri sunuş yazılanyla savaşın kar- şısında yer almayı sürdürüyorlar. Bahçedergisı OktayRifat ın 'Şebit- Bk' adlı şiirine; Edebiv^t ve Eleştiri,« savaş karşıtı yazı ve şiirlerin yanın- da Uluslararası PEN'in BM Genel Sekreteri KofiAnnan'a savaşın önlen- mesi dileğini ileten mektubuna yer vermiş. KuzeyYıldmnda değişik im- zalardan yeni yazılmış banş dörtlük- leri var. Kum'un öykü özel sayısı Kum'un kapak konusu 'öykü ve öykücülüğümüz'. Hüseyin Atabaş'ın başlangıçtan bugüne öykücülüğümüz, Aysu Erden'in '2003 yıhnda öykü' üzerine yazdığı Kum"da M. Sadık As- lankara, Türk öykücülüğünde 1995'ten sonraki canlanmanın bir mermı yolu izlediğini ve genç öykü- cülerin 2000 "den sonra inişe geçtiği- ni söylüyor. Son sayıda aynca, kısa öykü üzerine çeviriler ve ErayKarm- ca'nın. M. Sadık Aslankara'nm 'Uy- kusu Sakız' adlı öykü kitabı üzerine bir yazısı var. Agora da CumhurAsian, OyaBa>- dar'ın 'Sıcak Külleri Kaldı' adlı ro- manından yola çıkarak "Türkedebi- yaönda a>dın taröşmalan"nı; Afşar Timuçin. "kültürümüzdeki buna- hm"ı; M. Sadık Aslankara. "Adnan Özyalçuıer'in öykücülüğünde e\Te- ler"i, Feridun Andaç. Memet Fuat' ın kültürümüze katkılannın öneminı; Erbil Göktaş, Meöh Ce\det tiyatrosu- nu yazıyor. E'de Murat Uyurkulak ın 'Tol' ad- lı romanı Süa Âıiı'nın; Selahaddin Enisin 'Zani> r eler' adlı romanı Deniz Özbeyli'nin; Veysel Çolakın '2002 Şiir Yülığı' Kemal Gündüzalp'in; "modalaşan sözcüklerin şiire sızar- ken dili ve şüri bozması" Veysel Ço- bk'ın; BernaMoran'ın, OğuzAtay'ın Tutunamayanlar' adlı romanını ko- nu edinen eleştiri yazısı Refika AİO- kulaç'ın; NamıkKuyumcunun şiir- leri ise Asuman Susam' ın yazı konu- ları. Mart: 8 Mart, 12 Mart. 16 Mart, 21 Mart, 30 Mart. Tavır. 8 Mart. Dünya Kadınlar Günü'nü, İstanbul Üni\er- sitesi'nde faşistlerin 25 yıl önce ger- cekleştirdiği 16 Mart katliamını, Nev- ruz Bayramı'nı, seferberlik türküle- ri üzennden Çanakkale savaşlannı, 31 yıl önceki Kızıldere olayını anar- ken, sav^şa karşı tok'a giden canlı kal- kan grubunun iki üyesiylesöyleşi- yor. Edebiyat ve Eleştiri'de Cmit Sa- naslan. Cemakttin Aykm'ın 'ZorZa- manlar" adlı romanını; NihatTaydaş, Enver Gökçe'de 'gelenekten yarar- lanma'vı: Eren Aysan. Erhan Gökgü- cü'nün oyunlannı işlerlerken. Ahmet Yıkfoz, thsan Işıkla 'YazarlarAnsik- lopedisi' üzerine konuşuyor. Şiir yolculuğu... Bahçe'de Ahmet Günbaş, Kadir Aydemir'in şiirleri üzerine yazıyor; Hüseyin Peker, 2002 îzmir Şiir Fes- tivali'ni anlatıyor. Yunus Yaşar'ın söyleşisi, öykücü Necati Güngör'le. Hasan Efe'nin. Özdemir Asafın 'Üçün' adlı şüri üstüne düşünceleri- ni ise, dergi okurlan Akatalpa'nın Aralık 2002 sayısından anımsayabi- lirler. Kuzey Yıldızı, Izmir'de çıkan iki aylık edebiyat dergisi. Zafer Yalçın- pınar. Kemal Gündüzalp, Osman Ser- hat Erkekli, Enırah Ahmok, Erkan Do- ğanay, LTaş Nikbay, Nurullah Can, mart-nısan sayısının imzalanndan. Eskide Ece Ayhan'ın Ahmet Nec- det'e mektubu; Fahrettin Demir'in, Çehov'un bir öyküsü ıle Orhan Ke- mal'in 'Murtaza'sını karşılaştırdığı; OfcayYazKirun Sedat Umran'ı tanıt- tığı yazılan; EvTensel Kültür de Sel- ma Âğabeyoğlu, Halide Avcı, Cigerx- win, Reha Yünlüel'in şiirleri var. ÎAZIODASI SELİM İLERİ "En Yeni Amerikan llteratÜTÜne Göre...'(2) Dr. Cemil Bey. çarşı pazarda, manav vitrinin- de gördüğümüz. şekillerine, renklerine, tatları- navurulduğumuzsebzelerin, meyvelerin, durup dururken, sinsi bir düşman olabileceği kanıs/n- daydı. Pek de durup dururken değil. Hiç durup du- rurken olur mu?! En yeni Amerikan literatürü, alacağımız seb- zelerin çok taze olmasına dikkat etmemizi bu- yuruyordu. Manavda bekleyip buruşmuş mey- veler, sebzeler asla alınmamalıydı. Dr. Cemil Bey, teldolabın pabucunu dama at- tırmış buzdolabından da enikonu kuşkuluydu. Buzdolabında korunan yaş meyveler, sebzeler taze sanısı uyandırıyor; gelgelelim, havadaki ok- sijenin etkisiyle, bir güzel bayatlıyor, vitaminle- rini kaybediyordu. Bunu bilmeyen Türk hanımları, on gün bekle- miş lahanadan kapuska yapıyorlar, hem kıyma- yı ziyan ediyorlar, hem "a/7e efradına" gaz ca- navarı kesilmiş lahanayı yediriyorlardı. En yeni Amerikan literatürüne göre, taze seb- zeyle birlikte unlu şeyler asla yenmemeliydi. Oy- sa bizim mutfağımızda, yaz gelmeye görsün, bir hünkârbeğendidir gidiyordu... Un katıştınyor- sun, yağ katıştırıyorsun; fevkalade zararlı. Patlıcanın en iyi yeme şekli, püre. Patlıcan püresi yapacak, öyle yiyeceksin. Hanımlar, Cemiİe Hanım'a, "Lezzetli oluyor mu bari?"d\ye sorarlar; Cemile Hanım da, Dr. Cemil 'e belli etmemeye çalışarak, yüzünü gö- zünü buruştururdu. Sebze istediği kadar taze olsun; ıspanaklı, ka- baklı, pırasalı börek yapılmayacak! Mutfağın sinsi düşmanı sebze ve meyvelerin yıkanmasına dikkat ediliyor mu? Bu da ayrı ve ciddi bir sorun. Hepsi mikrop yuvası olabilir. Mikrop şüphesi taşıyınız ve endişeler içinde ka- lınız! Çare, sebzeyi, meyveyi, bir iki saat kadar tuzlu suda bekletmek. Bir litre suya on beş gram kadar tuz atacaksınız. Sonra yine temiz suyla çal- kalarsınız. Bazan tuz yerine sirke de mikrop öldürücü. En yeni Amerikan literatürü, kereviz de, do- mates de, salatalık da, kabak da tehlikelidir di- yor. Selülozlar uyancı. Barsaklarda şiddetli açı- lıp kapanma hareketleri ve spazmlar. Koli basi- loz hastalığın işte başlıca sebepleri!.. Kışın portakal, mandalina; yazın kavun, kar- puz sofralardan eksik olmuyor. Ondan sonra, "Mi- dem yanıyor, ekşime var, şiştim, kamım ağnyor..." gibi şikâyetler. Yanar, ağrır. En yeni Amerikan literatürüne göre -bu kez pski- yatri literatüründen söz açıyoruz-, bunalım ça- ğındayaşıyoruz. Bunalım, Ingilizcesi 'strestir, son- da iki 's' vardır, işte stres önce mideye, barsak- lara vuruyor, sonra böbreklere sıçrıyor. öyleyken, yaş meyve kesinlikle yasak. Ancak külde pişirilmişi veya kompostosu yenebilir. O da az miktarda. Dr. Cemil Bey, babamın sabah sabah karpuz- la beyazpeynir yemesine şaşıyor, hatta intihar gözüyle bakıyor, üzüntüsünden kahroluyordu. Karpuzun besin değeri yok gibi bir şeydi. Bir de, selülozu çoktu ve sindirimi hiç kolay değildi. Karpuz, idrar söktürücü müymüş? Amerikan ilaççılığı, birbirinden etkili, idrar söken haplar sunmuş piyasaya. Bir tane yut, akşama kadar idrarın sökülecek. En yeni Amerikan literatürü, aşınya kaçmamak şartıyla, yeşil salatayla havuca izin veriyordu. Fa- kat salatanın yapraklan sararmamtş, havuçlar pör- sümemiş olacak. Tabii yine az miktar. Zeytinya- ğı, limon çok hafrf gezdirilecek. Cemile Hanım da tam bu sırada söze karışı- yor, "Biz hep öyle yeriz; az limon, az zeytinya- ğı," diyordu. Kırmızı ete, hatta tavuğa, balığa itirazlar kon- duran Dr. Cemil'le Cemile Hanım'ın nasıl olup şişmanladıkları, kimselertarafından anlaşılmaz; bunun da en yeni Amerikan literatürünce açık- lanması gereken bir problem olduğu düşünülür- dü. Takvimde h Bırakan: "Şimdi acı başlıyor, şimdi korku..." Virginia Woolf, Dalgalar, Oya Dalgıç'ın çevirisi, Ara Ya- yıncılık, 1988. K Ü L T Ü R I Ç İ Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear