22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 18 MART 2003 SALI 8 HABERLERIN DEVAMI TURKIYE Istanbul Edirne Kocaeli Çanakkale Izmir Manisa Aydın Denizlı PB PB PB PB PB PB PB Y 8 9 8 8 11 10 13 8 Sinop Samsun _7 Adana 6 Mersin Trabzon Y 7 Diyarbakır Giresun Y 7 Şanlıurfa Ankara Eskişehir Y 7 Mardin 5 Siirt Konya K 5 Hakkâri Sıvas K 5 Van Zonguldak PB 7 Antalya Y 15 Kars b u l u t l u Butun bolgelenmız parçalı yer yer çok bu- lutlu, Iç Ege, Batı Kara- denız'ın ıç kesımlerı, Orta ve Doğu Karade- nız, IçAnadolu, Akde- nız ıle Doğu ve Guney- doğu Anadolu bölge- lerı yağışlı geçecek. Yağışlar Akdenız ıle Doğu ve Güneydoğu Anadotu bölgelennde yer yer etkılı olacak. DIS MERKEZLER Oslo Helsinkı Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Paris Bonn B B B B B B B B / 1 9 9 9 11 13 10 Münih B 10 Zürih Berlın Budapeşte Madrıd Viyana Belgrad Sofya Roma Atına B B B Y B B B B 10 9 16 9 10 11 14 13 Moskova -vMostova B 10 Şam Aşkabat Astana Taşkent Bakû Bişkek Tiflis Kahire Y B Y Y K K B 7 0 13 7 6 3 20 Madrj Y 14 £25 k Çok bulutlu M Yağmurtu Karlı Sulu kar •Tahran , Gok gurültüB GUNCEL CUNEYT ARCAYÜREK B Baştarafı 1. Sayfada Zaten ABD, kuyruğuna takılan Ingiltere ile son ortak Ispanya'nın barış türküleri söylemelerine pek kulak asan da yok. Banş yanlısı nutuklann, diyaloglann hepsi palavra. • • • Hiç değilse VVashington'daki kovboyun, Lond- ra'daki giderek zayıflayan centilmenin, Ispan- ya'daki oleyin asıl amacını biliyoruz. Sokak ey- lemlerini yatıştıramayacağını bile bile barış söz- cüğünü ikide bir kullanıyoriar. Savaş gelmiş bölgeye, banş söylemleri baha- ne! Hiç değilse ABD halkı, Ingilizler savaşacakla- nnı biliyor. ispanyol halkı boğagüreşlerini izleme- yi, maçlan tartışmayı sürdüreceğini biliyor. Türk halkı; ABD'nin Irak'ı aşağıdan yukandan becermek için Güneydoğu illerini, havaalanlan- mızı istediğinden başka günümüzle ve gelecek- le ilgili ne biliyor, kaç paralık bilgi sahibi? Hiç! Halkımız gazetelerden, TV'lerden aktanlan, he- men pek çoğu yabancı kaynaklardan haberleri okuyup dinliyor. Kimi pazariıklaryapıldığını, Ame- rika'nın verdiğinden çok aldığını, almaya çalıştı- ğını üstünkörü öğreniyor. örneğin, ABD Büyükelçisi Pearson, tezkere- nin reddinden sonra ekonomik, siyasal ve asker- sel konulardaki görüşmelere yeniden başlanma- yacağını açıklıyor. ABD yetkilileri savaş başladı- ğı sırada tezkerenin yeniden Meclis'e gönderil- mesinin beş paralık değeri olmayacağını yineli- yor. Dışişleri Bakanı Gül, tezkere Meclis'ten geçme- yince örneğin TSK'nin Kuzey Irak'a girmesiyle il- gili görüş birliğinin ortadan kalktığını irdeleyen ABD savlarını yalanlıyor. Hangi taraf yalan söylüyor, belli değil. • • • Eskisi yenisi fark etmez; ne ki hükümetler, tez- kerenin yeniden TBMM'ye gönderileceğini söy- lemekten özenle kaçınıyoriar. Umut dağın ardında. Elimizde yeni Başbakan'ın "usta kaptanlar için dalgalı denizdeki tezkeremsi ufaktefekengellerinkolaylıklaaşılacağı"\faöesm- den başka rahatlatıcı tek bir söz, söylem, vaat yok. VVashington'daki güvenilir kaynaklar, tezkere- ye umdukları karariılıklasahip çıkmayan RTE'nin Beyaz Saray kovboyunu fena halde kızdırdığını, Türkiye'den beklentilerini yitirdiğini öne sürüyor- lar. Amerika'dır söz konusu devlet, bugünden ya- nna nelertezgâhladığı elbette bilinmez; ama, son haberlere göre üzerinde uzlaşmaya vanlan asker- sel, siyasal ve ekonomik belgeleri "şu an geçer- siz" sayıyor. Bush'un son mektubunda ısraria istediği hava sahaları ve koridorlar kullanıma açılsa bile muta- bakat belgelerinin "tümüyle yaşama geçmesi" olanaksız, diyorlar. Yaptığı son hazırlıklar; ABD'nin, 40 bin asker, 9 yeni üs, yüzlerce uçakla açmayı planladığı kuzey cephesinin gerçekleşmesinden umudunu kesti- ğini gösteriyor. Kuzey Irak'a başka yollardan sınırlı sayıda -ki- mine göre Italya'da konuşlandırılan- özel ope- rasyon güçleri göndereceğine ilişkin haberler gi- derek yoğunlaşıyor. • • • Dön dolaş aynı noktaya geliyoruz; Türk yetki- liler, başbakanlar, dışişleri bakanlan ya da yüksek bürokratlann kamuoyunu aydınlatmadıkları yada birinin söylediğini ötekinin doğrulamadığı bir or- tamda askerimiz Kuzey Irak'a girecek mi, gireme- yecek mi, bilemiyoruz. Girerse nasıl olacak? Türk "umumi efkân" karanlıkta. El yardımıyla kimi bil- gilere ulaşmaya çalışıyor. Oysa; VVashington'dan alınan duyumlar, kimi açıklamalar -örneğin son olarak Dışişleri Bakan- ları Powell ın demeci- "Türklerin o bölgeyle ilgi- li endişelerini doğrulamakla " biriikte, "Türkiye ile bölgedeki Kürtler arasında krize yol açacak her- hangi bir şey görmek istemediklerini" jfade edi- yor. Türk-Kürt çatışmasını yeniden anımsatan bu ifadeye yeni bir öğe eklendi. Kuzey Irak'ta Türk- ABD askerinin çatışma olasılığı! Dışişleri Bakanı Gül, ne Bush'un mektubunda, ne Cheney'le RTE telefon görüşmesinde ne de başka bir yoldan "böyle bir mesaj almadıklannı" üstelik altını çizerek yalanlıyor. Ateş olmayan yerden duman çıkar mı? Bakanlar Kurulu bugün toplanacak, tezkerenin yann oylanması bekleniyor Zirveden tezkere çıktıANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - ABD Başkanı George Bush'un Irak ve BM'ye dönük ültimatomu, BM Güvenlik Kon- seyi 'nde yaşanan gelişmelerin ar- dından Çankaya Köşkü'nde top- lanan Irak zirvesinden "yeni tez- kere" karan çıktı. Cumhurbaş- kanı Ahmet Necdet Sezer'in başkanlığında gerçekleştirilen zirve sonrası yapılan açıklama- da, Irak konusunda son gelişme- lerin, "askeri müdahalenin ka- çınılmaz" olduğunu ortaya koy- duğu vurgulanarak 31 Ocak ta- rihli Milli Güvenlik Kurulu top- lantısında benimsenen tavsiye karan çerçevesinde hükûmetin Türkiye'nin çıkarlannı koruya- cak adımlan "ivedilikle" atma- sı konusunda "tam bir görüş birliğine'' vanldığı bildirildi. Ba- kanlar Kurulu'nun tezkereyi gö- rüşmek üzere bugün toplanarak tezkereyi TBMM'ye sevk etme- si bekleniyor. ABD'nin BM'ye dönük Irak ültimatomunun ardından baş- kentte dün olağanüstü hareketlı- lik yaşandı. ABD Dışişleri Baka- nı Colin Powell, dün öğle saatle- rinde aradığı Dışişleri Bakanı AbduUah Gül'e, Bush yönetimi- nin operasyon konusundaki ka- rarlılığını aktararak "Operasyon çok yakında. BM süreci başan- sız kaldı. Türkiye'nin de bizim- le biriikte olmasını isriyoruz. Bu yönde kararınızı artık daha geç olmadan beldiyoruz" me- sajını verdı. Powell, bu arada Tür- kiye'nin Kuzey Irak'tan kaynak- lanan kaygılannı anladıklannı ve bölgede istenmeyen gelişmelere izin vermeyecekleri güvencesini de aktardı. Bu gelişmelenn ardın- dan devletin zirvesi akşam saat- lerinde Çankaya Köşkü'nde Irak zirvesi gerçekleştirdi. Cumhur- başkanı Ahmet Necdet Sezer'in başkanlığında, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Öz- kök, Başbakan Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül ve Dı- şişleri Müsteşan Uğur Ziyal'in katıldığı zirvede, hükûmetin TB- MM'ye yeni bir yetki tezkeresi sevk etmesi konusunda görüş bir- liğine vanldı. Müdahale kaçınılmaz Yaklaşık 1 saat 45 dakika süren zirvenin ardından Cumhurbaş- kanlığı Özel Kalem Müdürü ve Dışişleri Başdanışmanı Tacan îl- dem tarafindan yapılan açıkla- mada, gelişmelerin "askeri mü- dahalenin kaçınümazlığını" Savaş trafîği Zirve öncesindc başkentte olağanüstü savaş hareketliliği yaşandı. Dışişieri'ndeki hareketlilik sabah saatlerinde başladı. Dışişleri Müsteşan Büyükelçi Uğur Ziyal'in ilk konuğu Genelkurmay Başkaniığı Harekât Dairesi Başkanı Korgeneral Köksel Karabay oldu. Öğleden sonraki ziyarctler ise ABD Büyükelçisi Robert Pearson'ın bakanlığa gelmesiyle başladı. Pearson üe Ziyal arasında 40 dakika kadar süren görüşmenin hemen ardından Ingiltere Büyükelçisi Peter VVestmacott da bakanlığa geldi. Uestmacort, 30 dakika süren görüşmenin ardından BaşbakanJık'a geçerek Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile bir araya geldi. ABD ve Ingiltere büyükelçilerinin ardından Almanya Büyükelçisi Rudolf Schmidt ve tspanya Büyükelçisi Manuel de la Camara da bakanlığa geldiler. Edinilen bilgilere göre Pearson, VVestmacott ve Camara, Azor Adalan'nda yapılan zirvede yapılan konuşmalann metinlerini getirdi. 31 OCAKTAKİ MCK BİLDİRİSİNİN IRAK İLE İLGİLİ BÖLÜMÜ "Türkiye, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 1441 sa- yıb karan uyannca Irak'ın kit- İe imha silahlanndan anndınl- ması gereğine inanmaktadır. Bu amaçla Irak yönetiminin BM silah denetçilerinin faali- yetleri çerçevesinde şimdiye dek ortaya koyduğu işbirliğini aktif bir biçimde ve zaman yi- tirmeden sergilemesi önem ta- şımaktadır. Uluslararası toplu- mu tatnıin edecek bilgi ve bel- geleri süratle BM ile paylaşma- i sı Irak'ın olduğu kadar yeni bir çatışma ortamının doğmasını istemeyen rüm bölge ülkeleri- nin de çıkarınadır. Türkiye, uluslararası toplumun karşı karşıya bulunduğu bu sorunun banşçı yollardan çözümünden yanadır. Banşçı bir çözüm yö- nünde çaba harcamaya devam edilmesi Türkiye bakımından hala öncelikü bir hedeftir.Aske- ri bir seçeneğe yönelinmesinin bölge ülkeleri bakımından sa- kıncab sonuçlar doğuracağı kuşkusuzdur. Askeri bir ope- rasyon başlatılması konusunda uluslararası yasallık ve oydaş- ma Türkiye'nin tutumunu yön- lendiren temel ilkelerdir. Türki- ye, banşçı bir çözümü yeğle- mekle biriikte, askeri bir ope- rasyon kaçınılmaz olduğu tak- dirde, ulusal çıkarlannı koru- yacak önlemler almaktan da geri kalmayacaktır.Yükandaki görüşler ışığında, önceiikle ba- nşçı yolların denenmey e devam olunması, öte yandan Anayasa- mızın 92. maddesinin aradığı uluslararası yasallık koşulunun gerçekleşmesine bağlı olarak, TBlVIM'ce istenmeyen olası ge- lişmelere karşı tümüyle Türki- ye'nin ulusal çıkarlarını koru- mak üzere gerekli görülecek as- keri önlemlere işlerük kazandı- nlmasına yönelik kararların abnmasmı sağlayacak adımla- nn, gelişmeler izlenerek belirle- necek bir takvim uyannca hü- kümet tarafindan atılması ko- nusunda tavsiyede bulunulma- sı kararlaştınlmıştır." ortaya koyduğu vurgulanarak şöy'le denildi: "Toplantıda Irak konusun- daki gelişmeler hakkında ay- nntıh bir değerlendirme yapıl- mıştır. Türkiye, bugüne kadar Irak'la ilgili sorunun banşçı bir biçimde çözümlenmesi yö- nünde elinden gelen tüm içten çabayı harcamıştır. Bu çabalar, tüm dünya kamuoyunca bilin- mektedir. ABD yetkililerinin açıklamalan ve BM Güvenlik Konseyi'ndeki son gelişmeler, askeri bir müdahaleyi kaçınıl- maz kılacak bir sürecin içine Türkiye'nin beklenti ve irade- si dışında girilmiş olduğunu göstermektedir. Bu durum kar- şısında hükümerimizin, Türki- ye'nin öncelikli ulusal çıkaria- nnı konıyacak önlemleri alma- sı ve MGK'nin 31 Ocak 2003 günkü toplantısında benim- senen tavsiye karan çerçeve- sinde yapacağı değeriendir- melere uygun adımlan ivedi- likle atması yönünde tam bir görüş birliğine varılmıştır. Içinden geçilen bu kritik dö- nemde ulusal birlik ve bera- berlik her şeyin üstünde gö- zetilmesi gereken bir öncelik- tir. Bu anlayışla hareket edi- leceğinden kuşku yokrur." Hükümet böylece, 28 Şubat tarihli MGK toplantısında tez- kere için alamadığı desteği, dünkü Irak zirvesinde sağla- mış oldu. Zirve bildirisinde, "kritik bir dönemden" geçil- diği, bu nedenle "ulusal birlik \e beraberligin her şeyin üs- tünde" olduğu vurgusunun yapılması da TBMM 'ye mesaj olarak nitelendirildi. Zirvenin ardından Başbakan Erdoğan, Gül, Devlet Bakanı Ali Babacan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Gü- ler, başbakanlıkta bir araya ge- lerek değerlendirme toplantısı yaptı. Toplantıda, Bakanlar Kurulu'nun bugün toplanarak yeni tezkereyi TBMM'ye sevk etmesi benimsendi. Tezkere sinyalini Erdoğan verdi Erdoğan başkanlığında ilk kez dün yapılan Bakanlar Ku- rulu toplantısında da tezkere konusu ele alındı. Erdoğan, toplantıda yaptığı konuşmada, olaylann çok hız- h geliştiğini, bunlan izlemek- te zorlandıklarını söyledi. Tür- kiye'nin milli menfaatlan doğ- rultusunda ne gerekiyorsa ya- pacaklarmı belirten Erdoğan, "Henüz inisiyarif kaçmış de- ğil.ABD, BM veAB'deki tüm gelişmeleri mercek altına al- dık" diyerek yeni tezkere sin- yalini verdi. Erdoğan, ABD ile olan stratejik ortaklığa vurgu yaparken Türkiye'nin gelişme- lerin dışında kalması halinde zarar göreceği mesajı verdi. G U N D E M MUSTAFABALBAY • Baştarafı 1. Sayfada da paylaştığını görüyoruz. Meclis'in geçen hafta boyunca sürdürdüğü çalışmama, Irak tartışmalarının gölgesinde kaldı. Oysa millet- vekilleri, bakanlar şöyle bir sokağa çıksalar, sokağa çıkmak bir yana davetli oldukları otel toplantılarında orada görev yapanlann gözle- rine baksalar, halkın gündeminin "iş", çalışan- ların gündeminin de iş güvencesi olduğunu hemen görecekler. Dünkü Bakanlar Kurulu'nun ve geçen hafta boyunca TBMM'nin gündeminde çalışma ya- şamı vardı ama, sorunları çözücü değil, dü- ğüm atıcı nitelikte. önce tartışma konusu olan yasaları kısaca özetleyelim: 8 Ağustos 2002'de dönemin koalisyon hü- kümeti "İş Güvencesi Yasası" çıkardı. Yasaya göre işten çıkarma yasaklanmıyor, sadece belli kurallara bağlanıyor. Işveren kesimi ko- nuya kendi penceresinden bakarak şu öneri- yi getirdi: "Mademki bu yasa çıkacak, karşılığında da İş Yasası'nın çıkması ve çalışma yaşamının bir ölçüde esnekleşmesi gerekir." Sonunda şu noktada uzlaşıldı: - İş Güvencesi Yasası çıksın, ancak yürür- lük tarihi 15 Mart olsun. O güne dek İş Yasa- sı da çıksın ve dengelensin. İş Yasası'nın ruhunda da şunlar vardı: Işveren işçileri ödünç olarak başka bir işye- rine verebilecek... Çalışma saatlerini istediği gibi düzenleyebilecek... Hükümet 15 Mart'ı aylar öncesinden bildiği halde çalışmayı son güne bıraktı. CHP de hak- lı ve olumîu bir muhalefetle keyfi düzenleme- leri engelledi. CHP milletvekilleri Oya Araslı, Kemal Kılıçdaroğlu, Bayram Meral, Izzet Çetin bıkmadan, usanmadan konunun deği- şik yönlerini gündeme taşıdılar. AKP de çare- yi, İş Yasası'nı askıya almakta, İş Güvencesi Yasası'nj da 30 Haziran'a dek ertelemekte bul- du... Tarihimizde ender görülecek biçimde, bir yasa uygulamaya girdikten bir gün sonra er- teleniyor! Kul time Şimdi sokağa geçelim... Kim ne derse desin Türkiye'nin birinci soru- nu işsizlik ve buna bağlı gelişmeler. Işsizliğin artması nedeniyle ücretlerdeki iniş-çıkışlar, işe alıp çıkarmada keyfi davranışlar... Ancak bütün bunların temelinde yatan ve hiçbir hükûmetin neşter vurmaya yanaşmadı- ğı, cesaret edemediği durum ise kayıt dışı eko- nomi. Sorunun temelinde bu var. Genel sorunu dalgalanmaya bırakıp, hükû- metin sorumsuzca düğüm haline getirdiği ya- salar sokağa nasıl yansıdı, ona bakalım. Res- mi rakamlara göre, sadece son bir ay içinde yaklaşık 14 bin kişi, "Iş Güvencesi Yasası ge- liyor, ozaman atmamızzor olacak" yaklaşımıy- la işinden edildi. Sendikalara göre bu rakam en az 30 bin... Şimdi uygulama 30 Haziran'a ertelendi. Bu- nun adı erteleme değil, sorunu katmerieme. 15 Mart'a dek elini çabuk tutamayanlar da "ha- zır fırsat varken" deyip işçi azaltacak. Yıllann katlayıp getirdiği çalışma yaşamı so- runlarının tek bir doğrusu yok. Işçinin, işvere- nin kendince haklı yanları var. Burada temel sorumlu düzenlemeyi yapan, yani hükümet. Bir an önce taraflarla bir araya gelip, çalışma barışını sağlayıcı bir düzenleme üzerinde an- laşma sağlaması gerekiyor. Bu işi 29 Hazi- ran'a bırakırsa, sorun daha da katlanmış ola- cak. İş Yasası'nda öngörülenlere de kısaca de- ğinmek gerekirse, getirilmek istenen uygula- ma bu köşenin diliyle şu: Dilimize Ingilizceden gelip yerleşen bir ça- lışma yöntemi var; part time ve full time. Ya- ni, tam çalışma ve yanm çalışma... Eğer ön- görülen yasa yürürlüğe girerse bunların tümü ortadan kalkacak ve şu yöntem gelecek: Kul time! ankcum@ttnetnet.tr Teröristler teslim edildi Behramoğlu'na Şiir Büyük Ödülü • Baştarafı 1. Sayfada gönderilmesine karar verdi. Suriye makamla- n iki örgüt üyesini "de- vir-tesüm" sırasında yakaladılar ve sorgu- dan sonra gözaltında tuttular. Kısa bir süre sonra da Türkiye ile te- masa geçerek teslim et- tiler. Teslimin Hatay'da gerçekleştiği öğrenildi. 1998 yıhndaki Adana mutabakatının adım adım sonuçlar vermeye başladığını belirten gü- venlik yetkilileri, "Son gelişmeler, bunun so- mut bir göstergesidir. Suriye makamları Türkiye ile tam bir iş- birliğini hedeflemek- tedir" dediler. Kasım ayından bu yana Suri- ye'nin Türkiye'ye tes- lim ettiği üst düzey te- rör örgütü üyesi 7'ye çıktı. Suriye Güvenlik tşle- ri Başkanı Tümgeneral Gazi Muhammed Ke- nan. 20 yıl Lübnan iş- lerinden sorumlu ola- rak görev yaptıktan sonra bu makama atan- dı. Kenan'ın göreve gelmesinin hemen ar- dından ele aldığı ilk ko- nulann arasında Türki- ye ile işbirliğini yük- seltmek olduğu belirtil- di. Türkiye'yi de ziya- ret eden Kenan'ın, iki ülke arasmdaki ilişkile- rin her alanda gelişme- sinden yana olduğu, bunun için örgütün Su- riye topraklannda ba- nnmaması için çaba harcadığı dile getirildi. Kültür Servisi - Uluslararası PEN Kulüpleri Federasyonu Türkiye Merkezi'nin önerisiyle UNESCO tarafindan 21 Mart tarihinin "Dünya Şiir Günü" olarak kabul edihnesi dolayısıyla gazetemiz yazan, şair Ataol Behramoğlu'na "2003 Dünya Şiir Günü Şiir Büyük Ödülü" verildi. Atatürk Kültür Merkezi'nde dün akşam düzenlenen törende, gecenin sunuculuğunu üstlenen tiyatro sanatçısı Gülsen Tüncer, Behramoğlu'nun yazdıgı "2003 Dünya Şiir Günü Bildirisi"ni okudu. Behramoğlu, bildirisinde şiirin anadilde derinleşme ve aynı zamanda insanlığın ortak dili olduğunu belirterek şunlan kaydetti: "Onu ne sadece sözcüklere, ne sadece ses, kurgu, mecaz, ya da imgeye, ne sadece düşünce ya da duyguya indirgeyebiliriz. Bütün bunlan birleştiren harç, maya, töz, özsu, yaşamın kendisidir. Sözcükler ne sadece araç, ne de amaçtır. Amaç, yaşamı kirinden, pasından arındırmak. onu anlamlı, yaşanır. yaşanası kılmaktır. Beni böyle bir sorumluluğu taşımakla ödüllendiren yazgıma, dostlanma ve okurlanma teşekkürlerimle..." Behramoğlu ödülünü, eski PEN Türkiye Başkanı Alpay Kabacalı'nın elinden aldı. Gecede, aralannda Sennur Sezer, Yeşim Ağaoğlu, Turgay Fişekçi ve Orhan Alkaya'nın da bulunduğu şairler, şıirlerinden örnekler sunarken tiyatro sanatçılan, Cevdet Ancılar, Mehmet Çerezcioğlu, Ayşe Lebriz, Aslı Ongören ve Sumru YavTUCuk, "en sevdikleri şiirleri" okudular. Tiyatro Pera sanatçılannın, "Banş tçin Dizeler" adlı bir performans sergilediği, sanatçı Vedat Sakman'ın küçük bir konser sunduğu gecede, Yaşar Nezih Eyüboğlu da mim gösterisi gerçekleştirdi. Etkinliğe, PEN Türkiye Başkanı Üstün Akmen'in de aralannda bulunduğu şair, yazar ve sanatçılar ile çok sayıda sanatsever katıldı. AL GÖZÜM SEYREYLE /IŞIL ÖZGENTÜRK CibalVdeBirAkşamüstü • Baştarafı Arka Sayfada tenekli, en marjinal yönetmenlerin- den biriyle ansızın tanışıyorum. Mü- ge Gürman Onu "Cadılann Mac- beth'i" adlı oyunundan anımsıyo- rum, o oyundan bana çok şey kalmış- tı. Müzığin bır kalp atışı gibi bütün bir oyun boyunca alçalıp yükselerek, ki- mi yerlerde delirmesi, kimi yerlerde uysal bır çocuk gibi sessizce mınl- danması beni çok etkilemişti. Sonra, Romanyalı yazar Matei Visniec'in "Küçük Bir İş tçin Yaşb Bir Palya- çoAranıyor" oyununu sahneledi. Bu oyunun ne kadar farklı, ne kadar etki- lı olduğunu çok sık duydum ama gö- remedim. Bu biraz da benim tiyatro- dan soğuduğum bir döneme rastlıyor- du. Gene de bir mazeret değil Bana sitem ediyor haklı, pek çok şeye sitem ediyor haklı. Ben de ona her şeyin popülizme teslim olduğu bir dönemden geçtiğimizi söylüyorum. Ona "Bak" diyorum, "edebiyatta da, sinemada da, resimde de bu böyle... Bak ben kızıyor muyum, doğru diirüst hiçbir acıdan geçme- miş, gerçek kırmızıyı, gerçek kanı hiç bilmeyen fazlasıyla pembe hi- kâyeler ortalığı istila etti. Şimdi sa- bırla akıl sağhğımızı korumak bi- zim işimiz olmah, sakin, sade ve her şeyi görerek." Az sonra kafeden çıkıp bir balık lo- kantasuıa gidiyoruz. Keyfımiz yerin- de, fikralar, haüamıza ve kendımize dair her şey masamızda. Dostlanm- dan en sevdiğim Figen, "Bütün bu konuştuklanmızı Piyale Madra'nın geçen gün rastladığım kareleri çok i>i özetliyordu" diyor. "Figen, bize de anlat." O başlıyor: "Bir erkek ve bir kadın. Erkek Bu ülkede her şey ucuzladı' diyor, 'resün ucuzladı, edebiyat ucuzladı.' Ve ka- dın büyük bir heyecanla adama dö- nüyor, 'Öyleyse hemen gidip ala- yım!' diyor." Bazen şu çizer dostlanmızı kıskan- mamak olanaksız, hop her şeyi bir i- ki karede anlatıyorlar. Bu arada sev- gili Semih Poroy da aynı soyun bir başka temsilcisi. Ben cümleler kunı- yorum. uzun uzun anlatıyorum, o bir iki çizgiyle, hop tamam. Ne yapsam ki. Bu arada Cibalikapı Balıkçısı'nda fikralar, birbirinden komik hayat-ı ha- kikiye hikâyeleri derken çok bir gü- rültü yapmışız ve lokanta sahibi bizi ikaz ediyor. Çevredeki masalar rahat- sız ohnuş. Hayret, sadece güzel hikâ- yeler anlatıp gülüyorduk, böyle bir durum benim bunca yıllık ömrümde ikinci kez başıma geliyor. Birinde Al- manya'da. çok lüks biı Itahyan lokan- tasuıdaydık ve masamızda her dilden konuşan, gülen insanlar vardı, gerçek- ten çok komik hikâyeler anlatıhyor- du ve biz gülüyorduk, ihtar aldık, çev- redeki masalar rahatsız olmuş. ikinci ihtanmızı da Cibali'de eski Tekel Fab- rikası'nın yarubaşındaki bir lokanta- da aldık. Yani sağ olsunlar, Rembetiko mü- ziği çalıyorlar ve Girit kökenli olduk- lannı duydum, hiçbirYunan lokanta- sında gülen insanlara, dans eden in- sanlara "Lütfen oturun ve az gü- lün" dendiğine, şahsen epeyce git- mişliğim var, ben tanık ohnadun. Ama balıklar ve mezeler enfesti. Vay caruna, can dostlanmın bana kur- dukları tuzak işe yaradı, uzun zaman- dır ilk kez savaştan söz etmeyen bir yazı yazmayı başardım. Bakalım bu ne kadar sürecek? seyreyleisil6yahoo.com isUozgerturk6superonline.com
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear