01 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
12 ŞUBAT 2003 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 s 3 Elektroftikposta;cteni2sonıecurnhuriyetcom.1r - AKF> HırisOyan kulübüne girmiş... "Baba. oöul ve kutsal ffifak!" BMMarmara Denizi'nde deprem habercisi sayılan radon gazı çıkışı kaynak yetersizliğinden araştnlamıyor ya Akif Kökçe de diyor ki: "Biraz bekleyin... Birleşmiş Milletier'in bütün kaynaklan Irakta biyolojik ve kimyasal silahlan araştnp savaş nedeni bulma seferberiiğinde. Işleri bitüğinde gelirier... Yok gelmezlerse yine kolayı var, ABD'nin çıkarianna ters dûşün; araştrmaya gönüllü gelirier..." A lmanya'nın populer dergılerinden "DerSpe- igel" haber yapmış... Türkiye'de bile kimse- nin bilmediği bir yasa ile turistlere tuzak ku- 1 ruluyormuş...Türkiye'denhatıra diye bir ça- kıl taşını bile ülke dışına çıkarmak insanın başına be- la olacak bir işmiş... Haber ciddi... Alman turist Gerald Röhr'ün, deniz kenarında bul- duğu ve ülkesine götürmek için çantasına koyduğu taş parçasına, AntaJya Havaaîanı'ndaki gümrük me- muriarı "bu taş, tarihi bir mermerdir" demiş... Alman turist, tutuklandığı gibi hapsi boylamış... Gerald Röhr, 50 gün hapis yatmış... 6 bin 250 Euro kefaletle ser- best bırakılmış. Türkiye'de kimsenin bilmediği yasa- lar olduğu gibi Almanya'da da kimsenin bilmediği yasalar olabilir... Ancak dünyanın her ülkesinde ya- salan bilmemek mazeret değildir ve eğer ortada bir suç varsa "beri yasayı bilmiyordum" demek suçu or- tadan kaldırmaz... Kaldı ki dünyanın her yerinde tarihi eserierin ve Taş parçasıhatta her türiü kültür ve sanat eserinin bile ülke dışı- na çıkanlması belli kurallara bağlıdır... Tabii ki Almanlar, Bergama sunağını ülkelerine gö- türürken Anadolu'da böyle kurallar yoktu! Herhalde kendiierini Osmanlı döneminde sanıyorlar... Ancak haber bu kadarta bitmiyor... Birtaş parçası yüzünden haksız yere tutuklanan AJ- man, cezaevinden çıkabilmek için kefalet parası öde- mek zoaında bırakılmış, ülkesine dönünce de bu pa- rayı geri alamamış... Turistler bir de bu yolla soyuluyormuş... SPD'Iİ milletvekili Frank Hoffmann, Avrupa Birii- ği'ne girme hayalleri kuran Türkiye'yi turistlere karşı dürüst davranmaya çağınp haksız şekilde soyguna uğrayan çok sayıda turistin varlığından söz etmiş... Türkiye'deki memurtann bu yoldan haksız kazanç el- de ettiğini öne sürmüş... Gazetecilerin isteği üzerine ısmarlama demeç ve- ren türden politikacılar biz de vardır... Hoffmann'a sormak gerek; kimmiş bu tuzağa düşürülen çok sa- yıda kişi ve mahkeme sonuçlanmadan sanığa kefa- let parasının geri ödendiği ülkeler hangileriymiş... Türkiye'de hangi memurlar bu yoldan para kazanı- yormuş... Haber her yönüyle art niyet kokan bir haber... öyle ki bir yanıyla adı tarihi eser kaçakçılığına ka- rışmış bir Alman'ı aklamak, öteki yanıyla da Türki- ye'deki görevlileri profesyonel, yan profesyonel, ama- tör her türiü tarihi eser kaçakçılanna karşı sindirmek kokuyor. Adamlar Türkiye'yi, üçüncü dünyada bir sömürge ülkesi gibi görüyor... Kaçakçılık sanıklannı bile koru- maktan utanmıyoriar... Çünkü biz, haklı olsak bile se- simizi çıkartmıyoruz! Merak Geçen Ramazan'da açılan ilk ve tek Türkçe Kuran-ı Kerim arama motoruna bugüne dek 2.6 mifyon kişi başvurmuş... Internet ortamında Islam'ın kurallannı öğrenmek isteyenlerin en çok merak ettikleri konular ise cinsellikle ilgili olmuş... Karşıtığı en çok aranan kelimelerden bazılan şöyle: Seks, oral seks, ters ilişki, zina, kadın, evlilik, cünüp, mastürbasyon... SESSİZSEDASIZ(') Yüksek Yerilim Hatta erdincutkuı î yahoo.com ^Çocukken hep KARDAN ADAM yapıldığını sanırdım. Büyüyünce KÂRdan ADAM olunduğunu öğrendim! Başbakan Abdullah Gül'iin diü Eski CHP milletvekillerinden ve Ata- türk'ün kurduğu, Kenan Evren'in ka- pattığı Türk Dil Kurumu'nun üyesi, avu- kat Rahmi Kumaş Başbakan Abdul- lah Gül'ün televizyondan yaptığı "Mil- lete Sesleniş" konuşmasına itiraz edi- yor: "Başbakan, televizyonda 'ulusa ses- leniş' yerine 'mıllete sesleniş' yaptı. 0 zaman 'mil'ete hitabet' deseydi! Konuşmasında içten, gerçek, paylaş- mak, savaş, banş, ülke, birteşme, daya- nışma, bölge, ulusal çıkar, somut, tü- kenmek, yangın, ülke çıkan gibi söz- cükteri kullanacağına kendisiyle tutarlı olmak için samimi, hakikat, taksim et- mek, harp, sulh, memleket, ittihat, te- sanüt, mıntıka, milli menfaat, müşah- has, nihayete ermek, harik, memleket .1menfaati sözcüklerini kullanmalıy- dı... Hızını alamayıpdahada ileri gi- derek bu işin Türkiye Cumhuriye- ti'nde öncüsü Adnan Menderes gibi yapıp kendisine başvekil, korkmazsa sadrazam demeliydı! Başbakan Gül'e anımsatmak isterim ki dildeki özleşme akımına kendisinin salladığı bu 'gol', ge- çersizdir; ofsayttır! Istiyorsa Menderes gibi yapsın Anayasa dilini değiştirsin. Nasıl olsa Türk dilini boğazlayan 12 Ey- lül generalleri Atatürk'ün kalıtını çiğne- diler; üstelik Bülent Ecevit ve Deniz Baykal da bu çiğnenişe seyırci kaldılar. Mustafa Kemal'in egemenlikle ilgili söylediğine benzeterek söyleyeyim ki, her kim olursa olsun, bu kişi başbakan da olsaTürk dilinin özleşme akımı önün- de yalnızca sürüklenir, eriyip gider." ÇED KÖŞESİ OKTAY EKÎNCİ Siyasetin 'Bayram Kültürü'... Bu kez Kurban BayramTnı, siyasetlerini "îslamcr kim- Iikleriyle bütünleştiren kadro- ların yönetimi altında kutlu- yonız... "Bayram mesajlan" daha bir dinsel içerikli yayunlandı. Camilerdeki "bayram namaz- laruıda" cemaat daha fazlay- dı. Mahalle delegelerinden, milletvekillerine kadar hemen tüm siyasal kadrolar, parti bi- nalanndaki, belediyelerdeki, vaüliklerdeki ve hatta sokak- larda, evlerde, kahvelerdeki -ba\Tamlaşmalannı" daha geniş katılımlarla gerçekleş- tiriyorlar. Türkiye, 2003 yılı- nın Kurban Bayramı'nı, bir başka yoğunlukta kutluyor... Ne var ki bu bayramın •'inanmış'' siyasetçilerden kavnaklanan farkını "arife" güiıJennde göremedik... Yani, toplumun "bayramı karşriadgr ve îslam gelenek- lenne göre de "sevghe, ban- şa, bağışlamaya ve bağışlan- maya'" hazırlandığı günler- de^ Savaj'ın taraftarlan! Örneğüı, TBMM'dekı "ts- bncı" partiye kayıtlı millet- vekillerin bü- vüt çoğunlu- |u, îslam âJe- ninin bu en büyük "ku- caÛaşma" giiıleri önce- sınde "komşu- ;a saJdınya destek" karan drraktan çe- hrmediler... attusu ve banşla yoğruhnuş hr Atatürk politikasını artık avjnamasalar bile, hiç değil- se cendi ınançlanna saygılı CIVD. şu talihsiz Irak'a AED'nın çıkarlan için planla- mxı "bombalama haariığuu"" k^'am sonrasına olsun erte- fcyanediler... Euna karşın, aynı çıkarcı 3\TŞ hırsuıa, a>Tiı "arifegûn- Iriıde" karşı çıkanJar ve ül- bnizin bu suça ortak olma- SHÎ "ha^ir" diyenler ise TB- !>[lVdeki "laikliği açıkça sa- milletvekilleri oldu- Bu 'inaıunışlar'a onJar da şaşınk Bağunsızfak \ıni, Kurban Bayramı'nın 'geeğini" yapmak bile ha- nrrannın başını türbanla ört- nerı "insan haklan"ndan sa- )in[slamcılara değil, gerçek- ta nsan haklannı "banşı sa- nMarak" da yaşama geçir- nel isteyen Cumhuriyetcile- F^ekkûr'ü de unuttular t şe böylesi insani duygu- Ijrcın uzak bir "arife kültii- ris" yine Kurban Bayramı öncesinde "Kühür Bakanb- ğı"nda da tanık olduk... Daha doğrusu, bu Bakanlı- ğımızı da yine Islamcı kim- likleriyle yöneten siyasal üst yönetimin tutumlannda göz- ledik... Bundan önceki Bakanlık yönetimlerinden "farkh" ol- duklannı gösterebilmek için, örneğin BakanJığa hizmet ve- ren tüm kadrolara bir "bay- ram kudamasr göndererek, sevgi, banş ve dostluklann güçlenmesi, kırgınlıklann ise terk edilmesi için, senede an- cak iki kez yaşanabilen bu değerli günleri gerçekten "bayrama yakışır'' bir şekil- de değerlendirebiluierdi... Ancak, bunu yapmak şöy- le dursun, ülke düzeyinde ta- rih, kültür ve doga değerleri- ni tüm ulus için ve hatta tüm insanlık için ve elbette ki yi- ne Kültür Bakanlığı adına ko- ruma ve yaşatmanın her tür- iü sıkıntısını ve gerilimini çe- ken Koruma Kurullanna", içinde bir teşekkür sözcüğü bile bulunmayan "görevden alma yazılan" yağdırdılar... Kültür Bakanlığı *run, Ku- rullarda bu zorlu ve "kahırh" görevlerini "gönüDfi" olarak yükle- nen mimar- lar, arkeolog- lar, plancılar ve sanat ta- rihçileri, he- men her ko- nuşmasmda "medeniyet- ten" söz eden Kültür Bakan- lanndan, iki satır bir bayram mesajı yerine, "görevinizbit- ti" yazılan alarak arife gün- lerini yaşadılar... Bayrama da bu tebligatlar- lagirdiler... Acaba, bu hükümetin hiç değilse Kültür Bakanı da " bayram kültürümüzü" anımsayıp, bu "vefa yoksu- nu" bildirimlerini gönder- mek için, şu bayram sonrası- nı bekleyemez miydi?.. Sözün kısası, iktidardaki Islamcı politikacılanmız sa- yesinde, bu bayramda ger- çekten "bayram'' yapanlar, I- rak'a saldırmak için Türki- ye'yi kullanmak isteyen ABD yönetimi ile tarihsel ve doğal sit alanlannı imar ran- tı beklentilerine açmak iste- yen arsa ve arazi spekülatör- leri oldular... Kurbanlık koçlar ise her za- manki gibi olandan bitenden habersiz, yine "sevap" uğru- na bıçaklann altına yattılar... Oekinci(<j cumhuriyetcom.tr KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicakia turk.net /ı£k dvrvrmmoija Zfit*. ÇtZGtLİK KÂMtL MASARACl s& HARBt SEMİHPOROY semthporoy(âyahoo.com TARtHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 12 Şubat CENAP ŞAUABETrfN 'TE BU6ÛH, ÜUÜJ O2W CENAP ŞAHABETriU, BBYİU KAHA- MASIUPAN 6* YAŞIUDA ÖLOÛ. 6£NÇLİĞtKlOe BİR Scİ#£ H£- KİMLİK YAPMIŞ OtAAI CEMAP $AHA8E7TİH', SU AHADA SERVET-İ FÛNUN PEeGİSİNPE ÇAUŞUAYA KOYULMU KISA ZAMAMOA, TEVFJK. F/KXEr VE HALİTJZnM /J. _ ISET-İ FÛNUN Et>E8İYATl'NIN ÛÇ TSAGlLC/S/tJPeN Bİgİ SAYIlMtfn. PER0/NİU KAfHNAAAStyiA ePBB/YATÖe- dETMENLİĞİfJE BAÇLAMIÇ, SU A&APA AU KEMAL'İU PEYAM-f SABAH GAZETESİNOe ÇAUÇMfÇTI. KUVAYI MİUİ- Y£'veJC4gŞI 7XVtg TAKINAU CeuAP ŞAUABEÎTtN, S0NRA Hfl-mSlUl AUlAYtP ONIARI OBSTBtCLEUİÇTİ. OMUN ÖNEMİ, "" Ü SeMB ÖÜPeN O 3Ö£7EetLeS/U'e. "SAHATSAfilATİÇİNPİR* YŞ UY6UN, YAPMA V£ SfÇ/MO Bİ/S ŞfİR JHNLAY/ÇI OLAU OZAH.AIZUZ VE2HİHİ UAHIŞrt İLAN TC CEYHAN ÎŞ MAHKEMESt'NDEN Sayı: 2002/31 Davacı SSK Genel Müdürlügü veküi tarafuıdan davalı Ahmet Çiçek vs. aleyhine mahkememizde açılan r. tazminat davasında ara ka- ran gereğine; Davahlar Refık Alsancak ve Ahmet Çiçek'in adresleri yapılan tûm araştırmalara rağmen bulunamamış olduğundan davalılann dunı^- ma günü olan 19.3.2003 günü saat 10.15'de duruşmaya gelmeleri beyanda bulunmalan veya kendilenni bir vekille temsil ettirmeleri aksi takdirde yargılamaya devam edileceği ilan olunur. 30.1.2003 Basın: 5795 PANO DENÎZ KAVUKÇUOGLU Bir Bayram Anısı Engin, o ürkek bakışlı hayvancağızı apartmanı- mızın kapısında gördüğü an ağlamaya başlamıştı... Benden dört yaş küçük olan kardeşim, bir ağlama- ya başladı mı durmak bilmeyen sulu gözlü bir ço- cuktu... Babamın, karşısında "salya sümük bir ev- lat" gömreye "ia/iamAnû/'edemediğınibildiğimden koyun apartmanın taş merdivenlerinden avluya in- dirilirken ağabeylik otoritemi kullanarak onu yuka- nya, eve yollayıp yan yolda babamlara yetişmiştim. Kendisini çekiştiren, itip kakan karşı apartmanın ka- pıcısı Recep Efendi'nin pençelerinden kurtulmak isterken basamaklarcla bir iki kez tökezleyen hay- vancık, yaşamının son dört gününü geçıreceği top- rak zeminli avluya çıkınca rahatlar gibi olmuş, kesik kesik melemeye başlamıştı. Babam, kendısine rtayvanın bakımıyla ilgili birta- kım önerilerde bulunup gittikten sonra Recep Efen- di kafasıyla koyunu işaret edip bana, "Çok et çıkar bundan.." demişti, "beslenince daha da etlene- cek..." Göze alınması gereken ne varsa göze alıp o zavallı hayvancığı kurtarmaya işte 0 anda karar vermiştim. Hemen yukan fıriayıp karanmı gözpınar- lan kurumaya yüz tutan Engin'e bildirdigimde, tep- kisi beklediğim gibi olmuş, bu kez de sevınçten ağ- lamaya başlamıştı. Hıçkıra hıçkıra ağlıyor, iki hıçkı- nk arasında da, 7 yaşının çocuk saflığıyla, "Hemen kurtaralım, abi.." diye yalvanyordu. Cihangir'in or- tasındaki bir apartman avlusundan kurbanlık ko- yun kurtarmanın pek kolay bir iş olmadığını anlata- bilmek için iki saarten fazla dil dökmüştüm karde- şime. Hava karannca çocuklann sokağa çıkmalannın "iyi bir şey olmadığı" inancının egemen olduğu bir evde yaşadığımızdan "operasyon" da gün ortasın- da gerçekleşecekti. 0 halde planımızı annemizi, ba- bamızı, onlardan da önemlisi gözünü et ve bahşiş hırsı bürümüş Recep Efendi'yi "uyvtmak üzerine" kurmak zorundaydık. Apartman komşulanmızdan yana korkumuz yoktu. Çünkü koyuncuk yalnızca yerfi yersiz melemeleri yüzünden değil, özelikle pis- lediği avluya açılan mutfak pencerelerinden gelen sidik ve kaka kokulan nedenıyle daha ikinci günün sabahından itibaren onlann gözünde bir "antipati odağı "na dönüşmüş, koyuna karşı apartmanda bir "husumet cephesi" olusmuştu. ""Din", "iman", "töre", "gelenek"gibi nedenler- den kimse ağzını açmıyor, ama içten içe herkes za- vallı hayvancığa karşı gözle görülür bir öfke duyu- yordu. Kısacası "operasyonumuz"a tanık olacak komşulanmız değil bizi ele vermek, bize yardım bi- le edebilirlerdi. Bayramdan iki gün önce annemle babamın Beyoğlu'na alışverişe gitmelerini, Recep Efendi'nin de ortada görünmemesini fırsat bilip bi- zimle aynı sokakta oturan ve o zamanlar en yakın arkadaşım olan Orhan'ın da yardımıyla hayvanca- ğızı merdivenlerden çıkarmaya çalışırken "Ne olu- yor" diye dışan fırlayan alt kat komşumuzun öğüt ve itelemeleriyle bize "filli" destek vermesine hiç şa- şırmamıştık... Üç çocuk, koyunu Taksim-Harbiye-Şişli üzerin- den 0 zamanlar dut ağaçlarıyla kaplı büyük bir kır- lık olan Mecıdiyeköyü'ne götürmemız üç saatimizi almıştı. Kafamızdaki plana göre koyunu, babamtn Mecidiyeköyü'nün alt taraflanndaki çayırlığın orta- sında tek katlı küçük bir evde eşiyte birlikte yaşa- yan eski bir arkadaşına bırakacaktık. Mehmet Am- ca bizi karşısında bir koyunla görijnce önce çok şa- şırmış, fakat anlattıklanmızı dinledikten sonra herza- manki güleryüzünü takınıp davranışımızı pek onay- lamasa da bizi ele vermeyeceğinı, diledigimiz za- man da gidip koyunumuzu görebileceğimizi söyte- mişti. Içimizde korku ile sevincin birbiriyle harman- landığı karmaşık duygularia dönmüştük evimize... Kapıyı annemiz açmış, "Bizi çok merakta bırak- tınız.." dedikten sonra başıyla salonun kapısını gös- terip "Babanız içeride sizi bekliyor.." diye eklemiş- ti. 0 anda dizlerimin titrediğini, başımın döndüğü- nü, kardeşimin birden ağlamaya başladığını bugün- müş gibi anımsıyorum. Fakat korktuğumuz gelme- mişti başımıza... Babamız bize hiçbir şey sormamış, bizi azarlamamış, yalnızca "Eğer kafanızdan ge- çenleri bize söyleseydiniz, birlikte bir yol bulur- duk.." demekle yetinmişti. Annemiz de babamız da inançlı insanlardı, ama o bayramdan sonra kurban kesilmedi evimizde... Mutlu, sağlıklı, banş dolu nice bayramlar geçir- meniz dileğiyte... (e-posta: [email protected]) (Faks:0212-234 68 73) B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 1 2 3 4 5 6 7 8 SOLDANSAĞA: 1/Eniyi, kat- 1 merli. 2/ Zi- hince ve be- * dence ortaya 3 konan çaba... Ağırlama. 3/ Uzun süreli uçuşlarda vü- cudun saat farkınauyum sağlayama- ması nede- niyle oluşan rahat- sızlık... Çemberin çevresinin çapuıa oranıru gösteren sa- yı. 4/ Satrançta bir taş... Samsun'un bir ilçesi. 5/ Çözümle- me. 61 Hz. Muham- med'in kutsal savaş- lanndan biri... Kü- çük mağara. 7/Kas- 9 tamonu'nun bir ilçesi... Bir renk. 8/ tskambilde koz... Zekâ geriliğinin ileri şekli. 91 Bir büyük yetke sahibini perde arkasından yöneten kimse. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/Bir yeri daha önce görmüşlük ya da bir olaya da- ha önce tanık olmuşluk duygusu... "Behiç —": Karikatürcümüz. 2/E)oğanınneden olduğu yikun... Yanılgı. 3/Kısa yazı... Alönın, simgesini aldığı La- tince adı. 4/Avrupa'da bir ülke. 5/Kanşık renkli... Meyve kurusu. 6/Ruanda'nın başkenti... Yapısuıa girdigı sözcüğe "iki, çift" anlamı katan yabancı önek. II "Elifım noktaiandı / — derdim çokçalan- dı" (Türkü)... Küçük bakraç. 8/Bir avuç dolusu... Yapmacıklı davranış. 9/Bir işteki engelleri yenme karan... Dünyanın en hızlı koşan canlısı olan yır- "cıhayvan.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear