Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 2TEMMUZ2002SALI
s HABERLERIN DEVAMI
C r U N C E L CÜNEYT ARC4YÜREK
• Baştarafi 1. Sayfada
Örneğin Başbakan Ecevit. Hasta! Ama dillere
düşen hastalığın piyasaları karıştırdığını, ekono-
miyi olumsuz etkilediğini duymak istemiyor. Ku-
laklannı dünyaya kapaması t>ir yana, bu gerçek-
leri söyleyenleri azarlayan demeçler vermekten
geri durmuyor.
Başbakan Yardımcısı Deviet Bahçeli, hüküme-
te guvensizliğe, Başbakan'ın hastalığına "birde
yoruma muhtaç 'belirsizlik' kavramının eklendiği-
ni" söylüyor.
"Belirsizliğin" kaynaklarını bilmezlikten geliyor,
tarifini istıyor.
Oysa, Devlet Bahçeli bal gibi, belirsizlik kavra-
mının Ecevit'in hastalığı ayyuka çıktığından beri
piyasaları, ekonomiyi güçlendirme programını
sarstığına kuşku yok; herkesten daha iyi izliyor, bi-
liyor, ama ne çare:
Başbakanımız gibi, tabii ülkeyi bunalıma sürük-
lememek için (tercümesi; hükümet etmekten vaz-
geçmeyi) göze alamıyor.
Başbakan'ın gönlünü hoş etmek için hadi diye-
lim ki yardımcıiarı hastalığın derin etkilerinden
bahsetmeye yanaşmıyorlar.
Diyelim ki; tecahülü arifaneden gelerek piyasa-
ları, ekonomiyi fena halde etkileyen hastalık so-
rununu, Ecevit'in artık fiilen başbakanlıkyapama-
dığını, hükümetin ha var, ha y o k olduğunu doğru-
lamak istemiyorlar.
Ne ki; ellerinde devletin rakamları olmasına kar-
şın hastalıkla başlayan belirsizliği bilmediklerini
bilmiyorlar.
Breinsaf: Başbakan'ın hastalığının yarattığı "fe-
dirginliksonucu", (ATO hesaplamalarına göre) iç
borcumuzun son 2 ayda 2.4 milyar dolar, dış bor-
cumuzun ise (Ecevit'in hastalığı ortaya döküldü-
ğünden beri) 55 gunde dolardaki 291 bin liralık ar-
tışa bağlı olarak 26.3 milyar dolar arttığını da bil-
miyorlar mı?
Devleti yönetenlerin belirsizliğin Başbakan'ın
hastahğıyla başlayan siyasal istikrarsızlık olduğu-
nu nasıl olur da bilmezlikten geliyorlar? Hayret!
Üstelik "belirsizlik" artık ticaret ve sanayi oda-
lannın dilindeki ıstırap veren bir slogan olmaktan
da çıktı. Içerideki uyarılar dışanya sıçradı.
Içeride dışarıda
Önce Kemal Derviş, erken seçimin ekonomiyi
asla olumsuz etkilemeyeceğinı söyledi, bir süre
sonra siyasal belirsizliğin ekonomiyi olumsuz et-
kilediğine değinmeye başladı.
Standard and Poors, Derviş'i izledi. Daha açık
konuştu.
IMF, -önceki gün- son 1.1 milyar doları serbest
bırakırken başlangıçtaövgüler, ardından uyarılar-
la (Derviş gibi, Standard and Poors gibi) konuştu.
Başkan Horst Köhler dedi ki: "Çabalann ta-
mamen başanya ulaşabilmesi için 'piyasaların,
ekonomik, finansal ve siyasal istikrar konusunda
ikna edilebilmesi kritik bir öncelik olmalı."
Oysa, Başbakan Ecevit, Köhler'den gelen mek-
tupta sadece ekonomik başarıları övdüğünü açık-
ladı. Köhler'in basına açıkladığı uyarıcı öğelerin
yer alıp almadığından hiç söz etmedi.
Bu somut gelişmelere karşın; bizi yönetenlerin
"belirsizlikten" haberleri yok.
Pes vallahi! Düşünen, izleyen, olupbitenleri en
az yönetim kadroları kadar bilen, sade insanları,
kısacası milleti enayi yerine koyuyorlar:
Iktidarın; topyekûn hemen her kademedeki yö-
neticileri; halkın bir kez daha hükümetten yaka
silkmesine neden olan haziran zamlarına değin-
miyorlar bile.
Vay ki vay! 9 Haziran'da çaya yüzde 21 'le baş-
layan zam furyasından; art arda tekele, doğalga-
za, akaryakıta, sigaraya, halk ekmeğine, şekere,
taksiye-dolmuşa, son olarak 28 Haziran'da demir
çeliğe, velhasıl bir dizi zamdan habersiz görünü-
yorlar.
Bilmezlikten gelme, adeta erdem oldu!
Dünya Kuposı
y
nın
Oscar'lan belli oldu
Spor Servisi - Dünya
Kupası sona erdi, ancak
gündemdeki yerini koru-
yor. Brezilya'nın 5. kez
şampiyonluğuyla sonuç-
lanan kupanın enleri bel-
li oldu. Ingiliz Reuters
muhabirlerinin yaptığı
değerlendirmelerde. şam-
piyonanın en 'kötû' saç
tıraşına sahip fiıtbolcusu
olarak Ulusal Takımımız-
dan Ümit Davala göste-
rildi. Kupanın en iyileri:
Takım Brezilya, oyuncu:
Ronaldo (Brezilya), tek-
nik direktör: Guus Hid-
dink (Güney Kore), kale-
ci: Oliver Kahn (Alman-
ya), savunma oyuncusu:
Rio Ferdinand (tngilte-
re), orta alan oyuncusu:
Ronaldinho (Brezilya).
forvet oyuncusu: Ronal-
do (Brezilya), gol: Park
Ji-Sung (Güney Kore,
Portekiz'e attığı gol), se-
yirci: Güney Kore, en ka-
liteli maç: Senegal-Uru-
guay (3-3), düş kınklığı:
Fransa'nın, kupanın açı-
lış maçında Senegal'e 1-
0 yenilmesi, şanslı takım:
Almanya, şanssız takım:
Ispanya, şanssız maç yiti-
ren takım: Italya, en İcötü
faul: Joao Pinto'nun
(Portekiz), Koreli Park Ji
Sung'a yaptığı faul, en
kötü maç yönetimi: Ga-
mal Ghandour (Mısır,
Ispanya-Güney Kore ma-
çındaİci yönetimiyle, en
kötü saç tıraşı olan futbol-
cu: Ümit (Türkiye).
Öte yandan FIFA'nın
Dünya Kupası ile ilgili in-
ternet sitesinde Iz Bıra-
kanlar listesine Türkiye
çeşitli şekillerde adını
yazdırdı. Işte bizden iz bı-
rakanlar...
Rüşrü: En iyi defans
kurgulan içinde kaleciler
konuşulduğunda Rüştü,
Almanya kalecisi Kahn
ile birlücte en iyi file bek-
çileri arasında gösterildi.
Hakan Şükür: Belki
formsuzdu. ama Güney
Kore'ye attığı Dünya Ku-
palarının en erken golü,
'Türk füzesi' olarak de-
ğerlendirildi.
Türkiye: Ulusal Takı-
mımız, Güney Kore ve
ABD'nin önünde en bek-
lenmedik başanyı göste-
ren ekip olarak değerien-
dirildi.
Ümit Davala: Dünya
Kupası'nın yalnız fütbol
değil, bir şölen olduğu ha-
tırlatılırken Ümit Dava-
la'nın, Ronaldo, Beck-
ham ve Japonya ulusal ta-
kımı oyunculan ile birlik-
te saç stiliyle kupaya im-
zasını attığı belirtildi.
Yıldıray: Listede Yıl-
dıray'dan övgüyle söz
edilirken futbolcunun Ba-
yer Leverkusen ile Al-
manya'da ikinci olduğu,
Şampiyonlar Ligi'nde fi-
nal oynadığı ve Türkiye
ile de başanya imza attığı
kaydedildi ve "Nerede fi-
nal. Yıldıray orada. O
Türk futbolunun yeni
yükselen değeri" ifadesi
kullanıldı.
Bu arada gazeteci ve
ajanslar arasmda Ulusal
Takım Teknik Direktörü
Şenol Güneş. 'en müte-
vazı teknik adam' se-
çildi.
Hükümetten güvence• Baştarafi 1. Sayfada
kan'a karşı mesafeh bir tutum
izleyen Ecevit, Başbakanlık Ko-
nutu'na geldiğinde Özkan tara-
findan karşılanmadı.
Ecevit'in başkanlığındaki top-
lantıya Özkan, ANAP lideri ve
Başbakan Yardımcısı Mesut Yıl-
maz ve MHP lideri Bahçeli ka-
tıldı. Yaklaşık 2 saat 50 dakika
süren zirveden "seçim hesabı
yapümaması" mesajı verilmesi
karan çıktı.
Beklenenden uzun süren zir-
ve sonunda Ecevit açıklama ya-
parken hükümetteki uyumun
devam ettiği mesajmı vermek
için yanmda Başbakan yardım-
cılan Bahçeli, Yılmaz ve Özkan
da hazır bulundu. Hazırlanan
kürsüden konuşan Ecevit, hükü-
metin, seçimlere kadar normal
mesaisini sürdüreceğini kaydet-
ti. Ecevit, AB ile ilişkiler, erken
seçim ve ekonomi dahil pek çok
konuda geniş kapsamlı değer-
lendirme yaptıklannı ifade etti.
Ecevit. "Bataçeli'nin çekin-
celerini giderebildiniz mi" so-
rusunu "Birbirimizin çekince-
leri değil, uzlaştığı konular
var" diye geçiştirdi. Hükümetin
uzlaşma yeteneği sergilediğini
savunan Ecevit, AB üyeliği ko-
nusunda hükümet partilerinin
grup yöneticilerinin yaz aylann-
da muhalefet partilerinin grup
yöneticileri ile bir araya gelece-
ğini kaydetti. Ecevit, çalışma ha-
yatı ile ilgili çalışmalan da ya-
kında tamamlayacaklannı, önü-
müzdeki günlerde ekonomik so-
runlar üzerine üst düzey yetkili-
ler ile bir görüşme yapacaklan-
nı bildirdi.
Tek uzlaşılan konu
hükümetin sûrmesi
Alınan bilgiye göre Bahçeli,
zirvenin ardından kurmaylanna,
"Pozisyonumuzda bir değişik-
lik yok" dedi. MHP yöneticile-
ri, zirvede uzlaşılan tek konu-
nun, hükümetin 2004'e kadar
sürdürülmesi olduğunu belirte-
rek AB konusunda partiler ara-
sında oluşturulacak komisyona
MHP'den üye verilmeyeceğini
kaydettiler. Kurmaylar, kültürel
Rahatsızlığı suresince Özkan'a mesafeü davranan Ecevit, bu tavrını zirvede de sürdürdü. (AA)
haklar konusunda ANAP lideri
Yılmaz'ın zirvede geri adım at-
tığını ileri sürdüler.
Zirve sonunda koalisyon or-
takları tarafından hazırlanan bir
yazılı açıklamada ıse ülkenin
geleceğinin bütün siyasi hesap-
lann üstünde olduğu vurgulana-
rak bundan sonra da aynı anla-
yışm sürdürüleceği ifade edildi.
Son haftalarda piyasalarda görü-
len dalgalanmalann ekonomik
nedenlerle değil, bazı sıyası ve
ekonomik çıkar hesaplanna da-
yalı spekülasyonlardan kaynak-
landığı savunulan açıklamada,
hükümetin daha etkin çahşhnla-
cagı mesajı verildi.
Açıklamada aynca, bir süredir
ertelenenYüksek Planlama Ku-
rulu toplantısmın en kısa sürede
yapılacağı da kaydedildi.
"AB'ye üyelik, ulusal hedefi-
mizdir" denilen açıklamada şu
ifadeler yer aldı:
"Ülkemiz, AB'ye uyum sü-
recindeki kısa vadeli taahhüt-
lerin büyük bölümünü yerine
getirmiştir. Geri kalan düzen-
lemelerin de tamamlanması
için gerekli hazırlıklar hızla
yürütülecektir. Bu çalışmala-
nn tamamlanmasının ardın-
dan TBMM olağanüstü top-
lantıya çağrılacaktır."
Sık sık dili stirçtû
Açıklaması sırasında sözcük-
leri yuvarlayan, cümlelerin so-
nunu getirmekte zorlanan ve kı-
mi zaman söylediklen anlaşıla-
mayan Ece\it, en büyük gafını
seçim tarihini ifade ederken
yaptı. Hükümet ortaklanmn,
"kesinlikle erken seçim iste-
mediğini" N'urgulayan Ecevit,
bu çerçevede. seçimin anayasa-
da belirtilen sürede yapılacağı-
nı söyledi. Ecevit, bu tarihi ifa-
de ederken yanlışlıkla "Nisan
2004" yerine "Nisan 2003" de-
di. Ecevit, AB'konusunda 2002
yılında yapılması gereken çalış-
malan ifade ederken de hata ya-
parak "2004" dedi.
Ece\ it, "Başbakanuk Konu-
tu'ndaki toplantı" yerine
'•Başbakanlar Konutu toplan-
tıda", başbakan yardımcılan
yerine "genel başkan yardım-
cıiarı ve beninı de yardımcıla-
nm", "Ekonomiden üst düzey
yetkililer ile bir toplantı yapa-
cağız" yerine 'Konuşma birli-
ği yapacağız". "gerekli çalış-
malar yerine "çarışaları, çar-
şa,çar,çanşa", "önümüzdeki
yasama dönemi" yerine "ça-
lışma yasaması" ve "üç koalis-
yon partisi" yerine "her üç ko-
alisyon ortağı partisi" dedi.
Ecevit, başka ülkelerde Türki-
ye'deki hükümet gibi uyum ol-
madığmı söylemek isterken de
hataya düşerek "başka basın"
ifadesini kullandı.
Ecevit, zirvenin bitiminde,
koalisyon liderleri kendisini
uğurlarken koruma müdürü Re-
cai Birgül'ü MesutYılmaz zan-
nederektokalaşmayaçalıştı. Bu
arada zirve nedeniyle Prof. Dr.
Turgut Zileli nın önceki gün
gizlice Ecevit'in Oran Site-
si'ndeki çalışma ofisine gittiği
ve kortizon ilaçlannm dozajmı
ayarladığı bildirildi.
Özgür,
evrensel
çağdaş
yaratıyla,
Anadolu
rüzgârını
harmanlayan,
Nâzım'ın 16
şürinin
düşünce ve
duygu
derinliğini
müziğe döken
eser sona
erdiğinde, Efes
Antik
Tiyatrosu'nda
herkes
ağlıyordu.
(Fotoğraf: AA)
Dehanın ve yüreğin şöleni
• Baştarafi 1. Sayfada
vb. güneşin son ışınlanna bu-
lanmış... O kızıllığın arasından
insanlar akın akın tiyatroya ge-
liyor. Bir insan nehri, kı\Tila
kıvnla tiyatroya akıyor. Tiyat-
ro doluyor. İnsan seli bitmiyor.
Tiyatro daha çok doluyor. İnsan
seli devam ediyor...
Saat 21.30. Antik Efes Tiyat-
rosu'nda tek boş yer yok. Iz-
mir'den, Ege'den, Akdeniz'den.
Türkiye'nin her yerinden gel-
miş 10 bini aşkın insan nefesi-
ni rutmuş bekliyor. Fazıl Say'rn
" Nâzım" ını bekliyor.
Nâzım'ın sesi bir rüzgâr se-
siyle geldi, on bini kucaklayıp
sarmaladı ve tam 70 dakika bo-
yunca herkesi uçurdu, uçurdu,
uçurdu...
O rüzgâr sesi memleketti,
hasretti, umuttu. O rüzgâr sesi
memleketimin ve yeryüzünün
tüm acıları tüm sevinçleriydi.
O rüzgâr sesi dünden bugüne
uzanan bir yoldu. Ve biz ölüm-
lü izleyiciler o yolun bir yerin-
de, dehanın ve yüreğin yaratıcı
gücüne tanık olma şansını ele
geçirmiş bahtiyar kişilerdik!
Fazıl Say'ın "Nâzım" beste-
sini daha önce de izlemiş ve
üzerine yazmış biri olarak be-
lirtmeliyim kı bu kez başkaydı.
Ya mekânın olağanüstülüğün-
den, tarihsel ve kültürel biriki-
minden, ya gecenin büyüsün-
den, dinleyici kitlesinin daha
ilk andan başlayarak kendini
esere teslim etmesinden bu kez
farklıydı. Sahnedekilerle, izle-
yiciler arasında müthiş bir
elektrik akımı vardı. Birinin
duyarlılığı ötekine geçiyor, bir-
birini besliyor, birbirini etkili-
yordu. Her bölüm. her şiirden
sonra antik tiyatro alkışlarla
dalgalanıyordu. Bir an sessizh-
ğin en yoğununu yaşıyor, bir
başka an duygu patlamalanyla
sarsılıyorduk. Kımse gözyaşla-
nnı tutamıyordu.
Fazıl Say'ın sözle müziğin
anlamını iç içe yoğuran beste-
si bu kez Izmir Devlet Senfoni
Orkestrası ve TRT Ankara Rad-
yosu Çoksesli Korosu, Kültür
Bakanlığı Devlet Çoksesli Ko-
rosu tarafından yorumlanıyor-
du. Orkestra şefi yine Naci Öz-
güç'tû. Piyanosunun başında
Fazıl Say. yukanda sözünü et-
tiğim duygu yoğunluğunu en
derinden yaşıyordu. Konser bo-
yunca her notanm, her sözün,
her müzik cümlesinin hesabını
verdiğini, çektiği acıyı, yaşadı-
ğı sevınci, müziğe ve söze duy-
duğu inancı, yüzünde görebili-
yordum. (Daha sonra Fazıl
Say'lakonuştuğumda, şimdiye
dek 4 kez gerçekleşen bu kon-
serlerde, bu kez çok etkilendi-
ğini söyleyecekti.)
200'ü aşkın vokal
Genco Erkal'ın şiirleri yo-
rumlayışı, Sertap Erener'in
söyleyişi. bu büyülü etkileşim-
den nasibini alacaktı. Bu eser-
deki solistlere yeni katılan genç
bariton Güvenç Dağüstün'ü
ilk kez dinliyorduk çoğumuz.
Duru ve güzel sesiyle, söyledi-
ğine kattığı ve çoğalttığı an-
lamla. tümünü taçlayan tavny-
la çok etkileyiciydi.
200"ü aşkın vokal ve enstrü-
mantal kadronun gür ve gör-
kemli sesi zamana, savaşa, hak-
sızlığa karşı direnirken. bizi
kışkırtıp isyana teşvik ederken;
bir kız çocuğunun Tuğçe Ka-
vut'un duru saf sesi, bir çocu-
ğun çaldığı flüt, bir kemanın te-
linden kanatlanan bir nota, bi-
zi sımsıkı yaşama bağlayan ya-
şama sevinciyle coştunıyordu.
Bu sonsuz özgür, evrensel
çağdaş yaratıyla, Anadolu rüz-
gânnı harmanlayan. Nâzım'ın
16 şiırinin düşünce ve duygu
derinliğini müziğe döken eser
sona erdiğinde, Efes Antik Ti-
yatrosu ayağa kalkmış, çılgın-
ca alkışlıyordu sanatçılan. Her-
kes ağlıyordu. Alkış bitmek bil-
miyordu.
Bu geceyi. "Türkiye Tam-
tım Araştırma Demokrasi ve
Laik Oluşum Vakfı" (TU-
LOV)'a borçluyduk. Kültür
Bakanlığfnın Türkiye'ye ve
dünyaya armağan ettiği eser,
dilerim ülkenin daha birçok ye-
rinde icra edilir.
tzmir Büyükşehir Belediye-
si'nin katkılanyla TULOV'un
gerçekleştirdiği gecenin en ba-
şında Vakıf, hem Fazıl Say'a
hem de Ahmet Priştinaya bir
teşekkür plaketi sunuyordu.
Plaketleri vermek üzere geceye
katılan tsmail Cem sahneye
geldiğinde, alkış ve sevgi seli-
ni görmeliydiniz. Dışişleri Ba-
kanı söylenebilecek en doğru
şeyi söyledi: Sanatınkalıcılığı-
nı vurguladı. "^= =
~~^~
Antik Efes'teki gece sona er-
di. "Nâzım" konserinin yürek-
lere verdiği sevinç, yaratıcıhğa
duyduğum inanç, dehanın ve
yüreğin şöleni, içimde devam
edrvorhâlâ...
GUNDEM MLSTAFA BALBAY
H Baştarafi 1. Sayfada
"Burada durum vahim. Aziz Uesin'lerin kaldığı
otele doğruyürüyen kalabalık, 'Şeytan Aziz... Kâ-
firlere ölüm' diye bağırıyor..."
Akşamüzeri işin rengi iyice değişti. Haber mer-
kezindeki tüm arkadaşlar, vahim gelişmeleri se-
zip, geç saatlere kadar kalmaya göre kendimizi
planladık.
Akşam saatlerinde otelin etrafındaki araçların
ateşe verildiği haberi geldi. Başta Ankara Büro-
muz, bütün gazete hükümete ulaşmak için çaba
harcıyor!
Bir yandan da oteldekilerle konuşmaya çalışı-
yoruz. Güç bela Asaf Koçak'a ulaşabildim. Se-
si, sakin olma kaygısıyla olayın boyutlarının sanı-
landan büyük olduğunu anlatma heyecanı arasın-
dagidip geliyor. Hükümeti soruyor, güvenlikgüç-
lerinin dışarıda ne tür önlemler aldığını öğrenip ar-
kadaşlarına aktarmaya çalışıyor. Biz de ona içe-
ride olup bitenleri soruyoruz...
Yangının alevleri can almaya başladığı saatler-
de, hükümet sözcüsü telefonda sükûnet tavsiye
ediyor:
"Ortalığı heyecana vermemek gerekîyor. Her
şey kontrol altında..."
Aslında Bakan belki de doğru söylüyor. Görü-
nüm, her şeyin kontrol altında yapılmakta oldu-
ğunu ortaya koyuyordu!
Gece yansından sonra kurtulanlarla konuşuyo-
ruz. Anlattıklarına inanmak güç. Bunlar bu yüzyıl-
da, Anadolumuzda mı yaşanıyor?
7 yıl 10 ay süren dava
2 Temmuz'da, olayın kendisi kadar dönemin
devlet yöneticilerinin bakışı dakatliamın parçasıy-
dı. Cumhurbaşkanımız, "halkımıza bir şey olma-
mıştır. Vatandaşla güvenlikkuvvetlerinin karşı kar-
şıya gelmesi önlenmiştir" dedi. Başbakanımız,
"Halktan ölen yoktur" dedi. RP'nin neredeyse bü-
tün yöneticileri, "Olay bir grubun halkı tahrik et-
mesi sonucu meydana gelmiştir" deyip, saldır-
ganlara arka çıktı...
Yüce yargımız da ne yazık ki Sıvas olaylarına
kolay tanı koyamadı. önce, adi bir adam öldür-
me olayı gözüyle bakıldı. Sonra katliama katılan-
ların, "Cumhuriyet Sıvas'ta kurvldu, Sıvas'ta yıkı-
lacak" sloganı anımsandı, olayın laikliğe karşı kal-
kışma olduğu görüşü benimsendi. Arada, Aziz
Nesin'in tahrikinin etkisi tartışıldı. Sonuçta, "ana-
yasal düzene karşı hareket" olduğu tezi öne çık-
tı. Verilen karan Yargıtay "hafif" buldu. Tam 7 yıl
10 ay sonra dava sonuçlandr.
33 idam!
Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin onayıyla karar ke-
sinleşti.
Dokuz yıl sonra soralım:
Sıvas yangını, idamların infaz edilmesiyle mi •
sönecek, Madımak Oteli'ni yakan Ortaçağ anla-
yışının siyasetten medyaya bütün alanlarda orta-
dan kaldırılmasıyla mı?
Aklın yolu kinciyi değil, ikinciyi gösteriyor!
Madımak yangını Türkiye'nin karanlık 9O'lı yıl-
larının acı sayfalarından biriydi. Yeri geldikçe vur-
gulamadan geçemem, Türkiye'nin pek çok ba-
kımdan noksanlı, doksanlı yıllan henüz bir bütün
olarak yazılmadı. Bir bütün olarak değerlendirilip
gerekli dersler çıkarılmadı. Kimileri, salt etnik te-
rör yanını alıp bunu değişik biçimlerde yorumla-
dı. Kımileri, dinci akımların yükselişini, teröre bu-
laşmasını kendi dokusu içinde irdeledi. Kimileri,
faili meşhur cinayetlerle öldürülen aydınlarımızı
yine öteki olaylardan bağımsız irdeledi. Ancak tek
tek yaşanan bu olaylar, tıpkı parçalı bulmacanın
bölümleri gibi bütünleştirilmeden bir şey ifade et-
miyor.
Bu anlamda Sıvas, dün kadar yakın.. Ortaçağ
kadar uzak!
Türkiye'yi yönetmekle, ülkeyeyön vermekleso-
rumlu siyasilerı, Sıvas olaylarını çok iyi algılama-
ya; toplumu da, bir daha yaşanmaması için Sıvas'ı
unutmamaya çağırıyoruz!
ankcum@ttnet.net.tr
TRTKupa'dan
kârlı çıktı
BAHAR TANRISE VER
ANKARA - Dünya
Kupası maçlannın yayın
hakkını yaklaşık 10 mil-
yon dolara satın alan
TRT, yüzde 30 oranında
zarar beklerken, Milli
Takım'ın kazandığı ba-
şanyla birlikte 3 milyon
dolar kâr etti.
TRT Genel Müdürü
Yücel Yener, özel tele-
vizyonlann da aynı zarar
hesabını yaptıklan için
maç yayınlanna talip ol-
madıklannı ancak Milli
Takım'ın yan finale çık-
masıyla reklam gelirleri-
nin büyük ölçüde arttığı-
nı söyledi.
Dünya Kupası'nın tüm
maçlannın yayın hakkını
alan TRT'nin Genel Mü-
dürüYener, sözleşme ge-
reği gizli olan anlaşma
rakamını açıklamazken.
maçlar için yaklaşık 10
milyon dolar ödedikleri-
ni kaydetti.
Anlaşma yaparken,
Milli Takım'ın en azm-
dan çeyrek finale kalaca-
ğına inandıklannı anla-
tanYener, şöyle konuştu:
"Yüzde 30-35'lik bir
zarar edeceğimizi tah-
min ediyorduk. Özel te-
levizyonlar da bizim
yaprtğımız hesabı yap-
tıklanndan talip olma-
dılar. Çok riskli bir iş.
Reklam gelirleriyle,
ödediğimiz paranın
yüzde 70'ini ancak kar-
şılayabileceğimizi tah-
min ediyorduk. Ancak
bizim için reklam gelir-
leri ya da bu işten kâr
etmek ikinci planda bir
şey. Ulusal mesele ola-
rak yorumladığımız-
dan bu tür riskleri gö-
ze almıştık."
Dünya Kupası'ndaki
reklam tarifelerinin, di-
ğer tarifelerden farklılık
taşıdığını, reklamın sani-
yesinin 1400-1500 dolar
olduğunu anlatan Yener,
aynca yan final maçmda
100-150 dolarhk bir zam
uyguladıklannı kaydetti.
Milli Takım'ın başansı
ve iyi bir pazarlama yap-
malan sonucu 2.5-3 mil-
yon dolar kâr ettiklerini
bildiren Yener, "Özel te-
levizyonların 'Ancak 5-
6 milyon dolar toparlaya-
biliriz' diye bir düşün-
celeri vardı. Biz de an-
cak 7 milyon dolar to-
parlanz diyorduk.Ama
ikiye katladık" dedi.
Yener daha önce de
Avrupa Futbol Şampiyo-
nası. UEFA Kupası, Av-
rupa Basketbol Şampi-
yonası'nının yayın hak-
kmı TRT'nin aldığını
anımsattı. Yener, Eylül
ayındaki Dünya Basket-
bol Şampiyonası için de
ön görüşme yaptıklannı,
gelecek günlerde yeni-
den görüşeceklerini bil-
dirdi. TRT'nin 3 yıldır
kâr ettiğine dikkat çeken
Yener, "2002'yidesanı-
yorum kârla kapataca-
ğız" dedi.