25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 2TEMMUZ2002SALI s HABERLERIN DEVAMI C r U N C E L CÜNEYT ARC4YÜREK • Baştarafi 1. Sayfada Örneğin Başbakan Ecevit. Hasta! Ama dillere düşen hastalığın piyasaları karıştırdığını, ekono- miyi olumsuz etkilediğini duymak istemiyor. Ku- laklannı dünyaya kapaması t>ir yana, bu gerçek- leri söyleyenleri azarlayan demeçler vermekten geri durmuyor. Başbakan Yardımcısı Deviet Bahçeli, hüküme- te guvensizliğe, Başbakan'ın hastalığına "birde yoruma muhtaç 'belirsizlik' kavramının eklendiği- ni" söylüyor. "Belirsizliğin" kaynaklarını bilmezlikten geliyor, tarifini istıyor. Oysa, Devlet Bahçeli bal gibi, belirsizlik kavra- mının Ecevit'in hastalığı ayyuka çıktığından beri piyasaları, ekonomiyi güçlendirme programını sarstığına kuşku yok; herkesten daha iyi izliyor, bi- liyor, ama ne çare: Başbakanımız gibi, tabii ülkeyi bunalıma sürük- lememek için (tercümesi; hükümet etmekten vaz- geçmeyi) göze alamıyor. Başbakan'ın gönlünü hoş etmek için hadi diye- lim ki yardımcıiarı hastalığın derin etkilerinden bahsetmeye yanaşmıyorlar. Diyelim ki; tecahülü arifaneden gelerek piyasa- ları, ekonomiyi fena halde etkileyen hastalık so- rununu, Ecevit'in artık fiilen başbakanlıkyapama- dığını, hükümetin ha var, ha y o k olduğunu doğru- lamak istemiyorlar. Ne ki; ellerinde devletin rakamları olmasına kar- şın hastalıkla başlayan belirsizliği bilmediklerini bilmiyorlar. Breinsaf: Başbakan'ın hastalığının yarattığı "fe- dirginliksonucu", (ATO hesaplamalarına göre) iç borcumuzun son 2 ayda 2.4 milyar dolar, dış bor- cumuzun ise (Ecevit'in hastalığı ortaya döküldü- ğünden beri) 55 gunde dolardaki 291 bin liralık ar- tışa bağlı olarak 26.3 milyar dolar arttığını da bil- miyorlar mı? Devleti yönetenlerin belirsizliğin Başbakan'ın hastahğıyla başlayan siyasal istikrarsızlık olduğu- nu nasıl olur da bilmezlikten geliyorlar? Hayret! Üstelik "belirsizlik" artık ticaret ve sanayi oda- lannın dilindeki ıstırap veren bir slogan olmaktan da çıktı. Içerideki uyarılar dışanya sıçradı. Içeride dışarıda Önce Kemal Derviş, erken seçimin ekonomiyi asla olumsuz etkilemeyeceğinı söyledi, bir süre sonra siyasal belirsizliğin ekonomiyi olumsuz et- kilediğine değinmeye başladı. Standard and Poors, Derviş'i izledi. Daha açık konuştu. IMF, -önceki gün- son 1.1 milyar doları serbest bırakırken başlangıçtaövgüler, ardından uyarılar- la (Derviş gibi, Standard and Poors gibi) konuştu. Başkan Horst Köhler dedi ki: "Çabalann ta- mamen başanya ulaşabilmesi için 'piyasaların, ekonomik, finansal ve siyasal istikrar konusunda ikna edilebilmesi kritik bir öncelik olmalı." Oysa, Başbakan Ecevit, Köhler'den gelen mek- tupta sadece ekonomik başarıları övdüğünü açık- ladı. Köhler'in basına açıkladığı uyarıcı öğelerin yer alıp almadığından hiç söz etmedi. Bu somut gelişmelere karşın; bizi yönetenlerin "belirsizlikten" haberleri yok. Pes vallahi! Düşünen, izleyen, olupbitenleri en az yönetim kadroları kadar bilen, sade insanları, kısacası milleti enayi yerine koyuyorlar: Iktidarın; topyekûn hemen her kademedeki yö- neticileri; halkın bir kez daha hükümetten yaka silkmesine neden olan haziran zamlarına değin- miyorlar bile. Vay ki vay! 9 Haziran'da çaya yüzde 21 'le baş- layan zam furyasından; art arda tekele, doğalga- za, akaryakıta, sigaraya, halk ekmeğine, şekere, taksiye-dolmuşa, son olarak 28 Haziran'da demir çeliğe, velhasıl bir dizi zamdan habersiz görünü- yorlar. Bilmezlikten gelme, adeta erdem oldu! Dünya Kuposı y nın Oscar'lan belli oldu Spor Servisi - Dünya Kupası sona erdi, ancak gündemdeki yerini koru- yor. Brezilya'nın 5. kez şampiyonluğuyla sonuç- lanan kupanın enleri bel- li oldu. Ingiliz Reuters muhabirlerinin yaptığı değerlendirmelerde. şam- piyonanın en 'kötû' saç tıraşına sahip fiıtbolcusu olarak Ulusal Takımımız- dan Ümit Davala göste- rildi. Kupanın en iyileri: Takım Brezilya, oyuncu: Ronaldo (Brezilya), tek- nik direktör: Guus Hid- dink (Güney Kore), kale- ci: Oliver Kahn (Alman- ya), savunma oyuncusu: Rio Ferdinand (tngilte- re), orta alan oyuncusu: Ronaldinho (Brezilya). forvet oyuncusu: Ronal- do (Brezilya), gol: Park Ji-Sung (Güney Kore, Portekiz'e attığı gol), se- yirci: Güney Kore, en ka- liteli maç: Senegal-Uru- guay (3-3), düş kınklığı: Fransa'nın, kupanın açı- lış maçında Senegal'e 1- 0 yenilmesi, şanslı takım: Almanya, şanssız takım: Ispanya, şanssız maç yiti- ren takım: Italya, en İcötü faul: Joao Pinto'nun (Portekiz), Koreli Park Ji Sung'a yaptığı faul, en kötü maç yönetimi: Ga- mal Ghandour (Mısır, Ispanya-Güney Kore ma- çındaİci yönetimiyle, en kötü saç tıraşı olan futbol- cu: Ümit (Türkiye). Öte yandan FIFA'nın Dünya Kupası ile ilgili in- ternet sitesinde Iz Bıra- kanlar listesine Türkiye çeşitli şekillerde adını yazdırdı. Işte bizden iz bı- rakanlar... Rüşrü: En iyi defans kurgulan içinde kaleciler konuşulduğunda Rüştü, Almanya kalecisi Kahn ile birlücte en iyi file bek- çileri arasında gösterildi. Hakan Şükür: Belki formsuzdu. ama Güney Kore'ye attığı Dünya Ku- palarının en erken golü, 'Türk füzesi' olarak de- ğerlendirildi. Türkiye: Ulusal Takı- mımız, Güney Kore ve ABD'nin önünde en bek- lenmedik başanyı göste- ren ekip olarak değerien- dirildi. Ümit Davala: Dünya Kupası'nın yalnız fütbol değil, bir şölen olduğu ha- tırlatılırken Ümit Dava- la'nın, Ronaldo, Beck- ham ve Japonya ulusal ta- kımı oyunculan ile birlik- te saç stiliyle kupaya im- zasını attığı belirtildi. Yıldıray: Listede Yıl- dıray'dan övgüyle söz edilirken futbolcunun Ba- yer Leverkusen ile Al- manya'da ikinci olduğu, Şampiyonlar Ligi'nde fi- nal oynadığı ve Türkiye ile de başanya imza attığı kaydedildi ve "Nerede fi- nal. Yıldıray orada. O Türk futbolunun yeni yükselen değeri" ifadesi kullanıldı. Bu arada gazeteci ve ajanslar arasmda Ulusal Takım Teknik Direktörü Şenol Güneş. 'en müte- vazı teknik adam' se- çildi. Hükümetten güvence• Baştarafi 1. Sayfada kan'a karşı mesafeh bir tutum izleyen Ecevit, Başbakanlık Ko- nutu'na geldiğinde Özkan tara- findan karşılanmadı. Ecevit'in başkanlığındaki top- lantıya Özkan, ANAP lideri ve Başbakan Yardımcısı Mesut Yıl- maz ve MHP lideri Bahçeli ka- tıldı. Yaklaşık 2 saat 50 dakika süren zirveden "seçim hesabı yapümaması" mesajı verilmesi karan çıktı. Beklenenden uzun süren zir- ve sonunda Ecevit açıklama ya- parken hükümetteki uyumun devam ettiği mesajmı vermek için yanmda Başbakan yardım- cılan Bahçeli, Yılmaz ve Özkan da hazır bulundu. Hazırlanan kürsüden konuşan Ecevit, hükü- metin, seçimlere kadar normal mesaisini sürdüreceğini kaydet- ti. Ecevit, AB ile ilişkiler, erken seçim ve ekonomi dahil pek çok konuda geniş kapsamlı değer- lendirme yaptıklannı ifade etti. Ecevit. "Bataçeli'nin çekin- celerini giderebildiniz mi" so- rusunu "Birbirimizin çekince- leri değil, uzlaştığı konular var" diye geçiştirdi. Hükümetin uzlaşma yeteneği sergilediğini savunan Ecevit, AB üyeliği ko- nusunda hükümet partilerinin grup yöneticilerinin yaz aylann- da muhalefet partilerinin grup yöneticileri ile bir araya gelece- ğini kaydetti. Ecevit, çalışma ha- yatı ile ilgili çalışmalan da ya- kında tamamlayacaklannı, önü- müzdeki günlerde ekonomik so- runlar üzerine üst düzey yetkili- ler ile bir görüşme yapacaklan- nı bildirdi. Tek uzlaşılan konu hükümetin sûrmesi Alınan bilgiye göre Bahçeli, zirvenin ardından kurmaylanna, "Pozisyonumuzda bir değişik- lik yok" dedi. MHP yöneticile- ri, zirvede uzlaşılan tek konu- nun, hükümetin 2004'e kadar sürdürülmesi olduğunu belirte- rek AB konusunda partiler ara- sında oluşturulacak komisyona MHP'den üye verilmeyeceğini kaydettiler. Kurmaylar, kültürel Rahatsızlığı suresince Özkan'a mesafeü davranan Ecevit, bu tavrını zirvede de sürdürdü. (AA) haklar konusunda ANAP lideri Yılmaz'ın zirvede geri adım at- tığını ileri sürdüler. Zirve sonunda koalisyon or- takları tarafından hazırlanan bir yazılı açıklamada ıse ülkenin geleceğinin bütün siyasi hesap- lann üstünde olduğu vurgulana- rak bundan sonra da aynı anla- yışm sürdürüleceği ifade edildi. Son haftalarda piyasalarda görü- len dalgalanmalann ekonomik nedenlerle değil, bazı sıyası ve ekonomik çıkar hesaplanna da- yalı spekülasyonlardan kaynak- landığı savunulan açıklamada, hükümetin daha etkin çahşhnla- cagı mesajı verildi. Açıklamada aynca, bir süredir ertelenenYüksek Planlama Ku- rulu toplantısmın en kısa sürede yapılacağı da kaydedildi. "AB'ye üyelik, ulusal hedefi- mizdir" denilen açıklamada şu ifadeler yer aldı: "Ülkemiz, AB'ye uyum sü- recindeki kısa vadeli taahhüt- lerin büyük bölümünü yerine getirmiştir. Geri kalan düzen- lemelerin de tamamlanması için gerekli hazırlıklar hızla yürütülecektir. Bu çalışmala- nn tamamlanmasının ardın- dan TBMM olağanüstü top- lantıya çağrılacaktır." Sık sık dili stirçtû Açıklaması sırasında sözcük- leri yuvarlayan, cümlelerin so- nunu getirmekte zorlanan ve kı- mi zaman söylediklen anlaşıla- mayan Ece\it, en büyük gafını seçim tarihini ifade ederken yaptı. Hükümet ortaklanmn, "kesinlikle erken seçim iste- mediğini" N'urgulayan Ecevit, bu çerçevede. seçimin anayasa- da belirtilen sürede yapılacağı- nı söyledi. Ecevit, bu tarihi ifa- de ederken yanlışlıkla "Nisan 2004" yerine "Nisan 2003" de- di. Ecevit, AB'konusunda 2002 yılında yapılması gereken çalış- malan ifade ederken de hata ya- parak "2004" dedi. Ece\ it, "Başbakanuk Konu- tu'ndaki toplantı" yerine '•Başbakanlar Konutu toplan- tıda", başbakan yardımcılan yerine "genel başkan yardım- cıiarı ve beninı de yardımcıla- nm", "Ekonomiden üst düzey yetkililer ile bir toplantı yapa- cağız" yerine 'Konuşma birli- ği yapacağız". "gerekli çalış- malar yerine "çarışaları, çar- şa,çar,çanşa", "önümüzdeki yasama dönemi" yerine "ça- lışma yasaması" ve "üç koalis- yon partisi" yerine "her üç ko- alisyon ortağı partisi" dedi. Ecevit, başka ülkelerde Türki- ye'deki hükümet gibi uyum ol- madığmı söylemek isterken de hataya düşerek "başka basın" ifadesini kullandı. Ecevit, zirvenin bitiminde, koalisyon liderleri kendisini uğurlarken koruma müdürü Re- cai Birgül'ü MesutYılmaz zan- nederektokalaşmayaçalıştı. Bu arada zirve nedeniyle Prof. Dr. Turgut Zileli nın önceki gün gizlice Ecevit'in Oran Site- si'ndeki çalışma ofisine gittiği ve kortizon ilaçlannm dozajmı ayarladığı bildirildi. Özgür, evrensel çağdaş yaratıyla, Anadolu rüzgârını harmanlayan, Nâzım'ın 16 şürinin düşünce ve duygu derinliğini müziğe döken eser sona erdiğinde, Efes Antik Tiyatrosu'nda herkes ağlıyordu. (Fotoğraf: AA) Dehanın ve yüreğin şöleni • Baştarafi 1. Sayfada vb. güneşin son ışınlanna bu- lanmış... O kızıllığın arasından insanlar akın akın tiyatroya ge- liyor. Bir insan nehri, kı\Tila kıvnla tiyatroya akıyor. Tiyat- ro doluyor. İnsan seli bitmiyor. Tiyatro daha çok doluyor. İnsan seli devam ediyor... Saat 21.30. Antik Efes Tiyat- rosu'nda tek boş yer yok. Iz- mir'den, Ege'den, Akdeniz'den. Türkiye'nin her yerinden gel- miş 10 bini aşkın insan nefesi- ni rutmuş bekliyor. Fazıl Say'rn " Nâzım" ını bekliyor. Nâzım'ın sesi bir rüzgâr se- siyle geldi, on bini kucaklayıp sarmaladı ve tam 70 dakika bo- yunca herkesi uçurdu, uçurdu, uçurdu... O rüzgâr sesi memleketti, hasretti, umuttu. O rüzgâr sesi memleketimin ve yeryüzünün tüm acıları tüm sevinçleriydi. O rüzgâr sesi dünden bugüne uzanan bir yoldu. Ve biz ölüm- lü izleyiciler o yolun bir yerin- de, dehanın ve yüreğin yaratıcı gücüne tanık olma şansını ele geçirmiş bahtiyar kişilerdik! Fazıl Say'ın "Nâzım" beste- sini daha önce de izlemiş ve üzerine yazmış biri olarak be- lirtmeliyim kı bu kez başkaydı. Ya mekânın olağanüstülüğün- den, tarihsel ve kültürel biriki- minden, ya gecenin büyüsün- den, dinleyici kitlesinin daha ilk andan başlayarak kendini esere teslim etmesinden bu kez farklıydı. Sahnedekilerle, izle- yiciler arasında müthiş bir elektrik akımı vardı. Birinin duyarlılığı ötekine geçiyor, bir- birini besliyor, birbirini etkili- yordu. Her bölüm. her şiirden sonra antik tiyatro alkışlarla dalgalanıyordu. Bir an sessizh- ğin en yoğununu yaşıyor, bir başka an duygu patlamalanyla sarsılıyorduk. Kımse gözyaşla- nnı tutamıyordu. Fazıl Say'ın sözle müziğin anlamını iç içe yoğuran beste- si bu kez Izmir Devlet Senfoni Orkestrası ve TRT Ankara Rad- yosu Çoksesli Korosu, Kültür Bakanlığı Devlet Çoksesli Ko- rosu tarafından yorumlanıyor- du. Orkestra şefi yine Naci Öz- güç'tû. Piyanosunun başında Fazıl Say. yukanda sözünü et- tiğim duygu yoğunluğunu en derinden yaşıyordu. Konser bo- yunca her notanm, her sözün, her müzik cümlesinin hesabını verdiğini, çektiği acıyı, yaşadı- ğı sevınci, müziğe ve söze duy- duğu inancı, yüzünde görebili- yordum. (Daha sonra Fazıl Say'lakonuştuğumda, şimdiye dek 4 kez gerçekleşen bu kon- serlerde, bu kez çok etkilendi- ğini söyleyecekti.) 200'ü aşkın vokal Genco Erkal'ın şiirleri yo- rumlayışı, Sertap Erener'in söyleyişi. bu büyülü etkileşim- den nasibini alacaktı. Bu eser- deki solistlere yeni katılan genç bariton Güvenç Dağüstün'ü ilk kez dinliyorduk çoğumuz. Duru ve güzel sesiyle, söyledi- ğine kattığı ve çoğalttığı an- lamla. tümünü taçlayan tavny- la çok etkileyiciydi. 200"ü aşkın vokal ve enstrü- mantal kadronun gür ve gör- kemli sesi zamana, savaşa, hak- sızlığa karşı direnirken. bizi kışkırtıp isyana teşvik ederken; bir kız çocuğunun Tuğçe Ka- vut'un duru saf sesi, bir çocu- ğun çaldığı flüt, bir kemanın te- linden kanatlanan bir nota, bi- zi sımsıkı yaşama bağlayan ya- şama sevinciyle coştunıyordu. Bu sonsuz özgür, evrensel çağdaş yaratıyla, Anadolu rüz- gânnı harmanlayan. Nâzım'ın 16 şiırinin düşünce ve duygu derinliğini müziğe döken eser sona erdiğinde, Efes Antik Ti- yatrosu ayağa kalkmış, çılgın- ca alkışlıyordu sanatçılan. Her- kes ağlıyordu. Alkış bitmek bil- miyordu. Bu geceyi. "Türkiye Tam- tım Araştırma Demokrasi ve Laik Oluşum Vakfı" (TU- LOV)'a borçluyduk. Kültür Bakanlığfnın Türkiye'ye ve dünyaya armağan ettiği eser, dilerim ülkenin daha birçok ye- rinde icra edilir. tzmir Büyükşehir Belediye- si'nin katkılanyla TULOV'un gerçekleştirdiği gecenin en ba- şında Vakıf, hem Fazıl Say'a hem de Ahmet Priştinaya bir teşekkür plaketi sunuyordu. Plaketleri vermek üzere geceye katılan tsmail Cem sahneye geldiğinde, alkış ve sevgi seli- ni görmeliydiniz. Dışişleri Ba- kanı söylenebilecek en doğru şeyi söyledi: Sanatınkalıcılığı- nı vurguladı. "^= = ~~^~ Antik Efes'teki gece sona er- di. "Nâzım" konserinin yürek- lere verdiği sevinç, yaratıcıhğa duyduğum inanç, dehanın ve yüreğin şöleni, içimde devam edrvorhâlâ... GUNDEM MLSTAFA BALBAY H Baştarafi 1. Sayfada "Burada durum vahim. Aziz Uesin'lerin kaldığı otele doğruyürüyen kalabalık, 'Şeytan Aziz... Kâ- firlere ölüm' diye bağırıyor..." Akşamüzeri işin rengi iyice değişti. Haber mer- kezindeki tüm arkadaşlar, vahim gelişmeleri se- zip, geç saatlere kadar kalmaya göre kendimizi planladık. Akşam saatlerinde otelin etrafındaki araçların ateşe verildiği haberi geldi. Başta Ankara Büro- muz, bütün gazete hükümete ulaşmak için çaba harcıyor! Bir yandan da oteldekilerle konuşmaya çalışı- yoruz. Güç bela Asaf Koçak'a ulaşabildim. Se- si, sakin olma kaygısıyla olayın boyutlarının sanı- landan büyük olduğunu anlatma heyecanı arasın- dagidip geliyor. Hükümeti soruyor, güvenlikgüç- lerinin dışarıda ne tür önlemler aldığını öğrenip ar- kadaşlarına aktarmaya çalışıyor. Biz de ona içe- ride olup bitenleri soruyoruz... Yangının alevleri can almaya başladığı saatler- de, hükümet sözcüsü telefonda sükûnet tavsiye ediyor: "Ortalığı heyecana vermemek gerekîyor. Her şey kontrol altında..." Aslında Bakan belki de doğru söylüyor. Görü- nüm, her şeyin kontrol altında yapılmakta oldu- ğunu ortaya koyuyordu! Gece yansından sonra kurtulanlarla konuşuyo- ruz. Anlattıklarına inanmak güç. Bunlar bu yüzyıl- da, Anadolumuzda mı yaşanıyor? 7 yıl 10 ay süren dava 2 Temmuz'da, olayın kendisi kadar dönemin devlet yöneticilerinin bakışı dakatliamın parçasıy- dı. Cumhurbaşkanımız, "halkımıza bir şey olma- mıştır. Vatandaşla güvenlikkuvvetlerinin karşı kar- şıya gelmesi önlenmiştir" dedi. Başbakanımız, "Halktan ölen yoktur" dedi. RP'nin neredeyse bü- tün yöneticileri, "Olay bir grubun halkı tahrik et- mesi sonucu meydana gelmiştir" deyip, saldır- ganlara arka çıktı... Yüce yargımız da ne yazık ki Sıvas olaylarına kolay tanı koyamadı. önce, adi bir adam öldür- me olayı gözüyle bakıldı. Sonra katliama katılan- ların, "Cumhuriyet Sıvas'ta kurvldu, Sıvas'ta yıkı- lacak" sloganı anımsandı, olayın laikliğe karşı kal- kışma olduğu görüşü benimsendi. Arada, Aziz Nesin'in tahrikinin etkisi tartışıldı. Sonuçta, "ana- yasal düzene karşı hareket" olduğu tezi öne çık- tı. Verilen karan Yargıtay "hafif" buldu. Tam 7 yıl 10 ay sonra dava sonuçlandr. 33 idam! Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin onayıyla karar ke- sinleşti. Dokuz yıl sonra soralım: Sıvas yangını, idamların infaz edilmesiyle mi • sönecek, Madımak Oteli'ni yakan Ortaçağ anla- yışının siyasetten medyaya bütün alanlarda orta- dan kaldırılmasıyla mı? Aklın yolu kinciyi değil, ikinciyi gösteriyor! Madımak yangını Türkiye'nin karanlık 9O'lı yıl- larının acı sayfalarından biriydi. Yeri geldikçe vur- gulamadan geçemem, Türkiye'nin pek çok ba- kımdan noksanlı, doksanlı yıllan henüz bir bütün olarak yazılmadı. Bir bütün olarak değerlendirilip gerekli dersler çıkarılmadı. Kimileri, salt etnik te- rör yanını alıp bunu değişik biçimlerde yorumla- dı. Kımileri, dinci akımların yükselişini, teröre bu- laşmasını kendi dokusu içinde irdeledi. Kimileri, faili meşhur cinayetlerle öldürülen aydınlarımızı yine öteki olaylardan bağımsız irdeledi. Ancak tek tek yaşanan bu olaylar, tıpkı parçalı bulmacanın bölümleri gibi bütünleştirilmeden bir şey ifade et- miyor. Bu anlamda Sıvas, dün kadar yakın.. Ortaçağ kadar uzak! Türkiye'yi yönetmekle, ülkeyeyön vermekleso- rumlu siyasilerı, Sıvas olaylarını çok iyi algılama- ya; toplumu da, bir daha yaşanmaması için Sıvas'ı unutmamaya çağırıyoruz! ankcum@ttnet.net.tr TRTKupa'dan kârlı çıktı BAHAR TANRISE VER ANKARA - Dünya Kupası maçlannın yayın hakkını yaklaşık 10 mil- yon dolara satın alan TRT, yüzde 30 oranında zarar beklerken, Milli Takım'ın kazandığı ba- şanyla birlikte 3 milyon dolar kâr etti. TRT Genel Müdürü Yücel Yener, özel tele- vizyonlann da aynı zarar hesabını yaptıklan için maç yayınlanna talip ol- madıklannı ancak Milli Takım'ın yan finale çık- masıyla reklam gelirleri- nin büyük ölçüde arttığı- nı söyledi. Dünya Kupası'nın tüm maçlannın yayın hakkını alan TRT'nin Genel Mü- dürüYener, sözleşme ge- reği gizli olan anlaşma rakamını açıklamazken. maçlar için yaklaşık 10 milyon dolar ödedikleri- ni kaydetti. Anlaşma yaparken, Milli Takım'ın en azm- dan çeyrek finale kalaca- ğına inandıklannı anla- tanYener, şöyle konuştu: "Yüzde 30-35'lik bir zarar edeceğimizi tah- min ediyorduk. Özel te- levizyonlar da bizim yaprtğımız hesabı yap- tıklanndan talip olma- dılar. Çok riskli bir iş. Reklam gelirleriyle, ödediğimiz paranın yüzde 70'ini ancak kar- şılayabileceğimizi tah- min ediyorduk. Ancak bizim için reklam gelir- leri ya da bu işten kâr etmek ikinci planda bir şey. Ulusal mesele ola- rak yorumladığımız- dan bu tür riskleri gö- ze almıştık." Dünya Kupası'ndaki reklam tarifelerinin, di- ğer tarifelerden farklılık taşıdığını, reklamın sani- yesinin 1400-1500 dolar olduğunu anlatan Yener, aynca yan final maçmda 100-150 dolarhk bir zam uyguladıklannı kaydetti. Milli Takım'ın başansı ve iyi bir pazarlama yap- malan sonucu 2.5-3 mil- yon dolar kâr ettiklerini bildiren Yener, "Özel te- levizyonların 'Ancak 5- 6 milyon dolar toparlaya- biliriz' diye bir düşün- celeri vardı. Biz de an- cak 7 milyon dolar to- parlanz diyorduk.Ama ikiye katladık" dedi. Yener daha önce de Avrupa Futbol Şampiyo- nası. UEFA Kupası, Av- rupa Basketbol Şampi- yonası'nının yayın hak- kmı TRT'nin aldığını anımsattı. Yener, Eylül ayındaki Dünya Basket- bol Şampiyonası için de ön görüşme yaptıklannı, gelecek günlerde yeni- den görüşeceklerini bil- dirdi. TRT'nin 3 yıldır kâr ettiğine dikkat çeken Yener, "2002'yidesanı- yorum kârla kapataca- ğız" dedi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear