Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
5AYFA CUMHURİYET 2 HAZİRAN 2002 PAZAR
14 KULTUR kultura cumhuriyet.com.tr
Festivalde 'Yaşam Boyu Başarı Ödülü'nü alan Şükran Güngör gelecekten umutlu
iyatroyok olmayacakGAMZE AKDEMİR
13. Uluslararasa İstanbulTîyatro
Festivah'nin bu yılki ' Yaşam Boyu
Başan Öclülleri'nden biri Türk tiyat-
rosunun ustalanndan Şükran Gün-
gör'e verildi Doludolubir51 yılge-
çırdıği sanat yaşamında bu ödülün
çok özel bır yeri olduğunu söyle-
yen Güngör, ödü 1leri "Sanatçilan
teşvik eden, kışkırtan, onlara daha
hisini yapma arzusu veren, yaşamm
muhtelif noktalanna serpilmiş veya
birciefakKmetolnmışgüzeffikler''ola-
rak niteliyor.
Tiyatroyla ilk tanışması ilkokul
birinci sırııfa dayanıyor. Güngör
özellikle ortaokul sıralannda. Ve-
datÖrfi Bengü'nün yazdığı 'Yanhş
Yol'. 'Akılldarehauıesi', 'KanunNa-
mma' gibi ikişer. üçer perdelık oyun-
larda rol aldığı ve memleketi Çi-
ne'nin bazı köylerine ufak turneler
gerçekleştirdiğı lıalkevi etkinlikle-
rini özlemle anıyor. Tiyatro olayının
tam anlamıyla farkına varmasında
ise Denızlı'de geçen lise yıllannda.
ders verdığı tüm sınıflara bırer per-
delık yabancı oyunlar oynatan ede-
biyat öğretmeni Şükrü Elçin'ın bü-
yük rolü olmuş.
Mevsim sonunda bütün sınıflann
katıhmıyla 'Kral Oidipus', 'Kibar-
hk Budalası' gibi klasik oyunlann
sahnelendığı bu 1942'lı, 43'lü yıl-
lan Denızlı Halkevi'nde yaşanan
coşkulu tiyatro günleri olarak anım-
sıyor Güngör. Elçin'in teşvikiyle
konservaruvara gitmeye karar ve-
ren sanatçı Çine'ye geldiğinde, da-
ha sonra kendisıni îstanburahukuk
okumaya gönderecek olan babasın-
dan bu konuda kesin bir hayır yanı-
tı almış. Babasının isteği üzerine
hukuk öğrenimine başlayan sanat-
çı, babasının maddi desteği kesilin-
ce ış aramaya başlamış. Bu arada ses-
lendirme yapmaya da başlamış.
Muhsin ErtuğnıTla tanışma
O tarihlerde Devlet Tiyatrosu Mü-
dürlüğü'nden atılmış olan ve Istan-
bul'da bır tiyatro açacağını duydu-
ğu Muhsin Ertuğrul'un adresini bu-
larak çahşmak ıstediğini ve Hukuk
Fakültesi'nin üçüncü sınıfındayken
tiyatrocu olmak istemesinin neden-
lerini anlatır. Kendisini dinledikten
sonra "Peki, adresini bırak" diyen Er-
tuğrurun yanından biraz kalbi kmk
aynlan Güngör'ün yaşamı iki üç
gün sonra 11 Mart'ta değişır: Kal-
dığı pansiyona Ertuğrurdan "Sizi
beküyoruz" yazılı bir mektup gel-
miştir. Yapı Kredi Bankası'nın Tü-
nel şubesinde buluşurlar. İlk oyun
Steinbeck'in 'Farelervetnsanlar'ıdır
ve başrol Güngör'ündür.
Böylece, Küçük Sahne'nin per-
y ükran
Güngör giderek
bozulduğunu
söylediği sanat
ortamında payı
olan ve bu paya
özellikle de
ekonomik
gerekçeleri ve
'halka iniyoruz'
mazeretlerini
göstererek ortak
olanlara kırgın
ve tepkili. Yine
de tiyatro
çevrelerinde
yaşanan
tartışmalann,
manken oyuncu
enflasyonunun,
sahnelenen
yapıtlann
türlerinin yer yer
daha niteliksiz
bir tarza kaymış
durumda
olmasının
yarattığı kaosun
aşılacağma
inancmı hiç
yitirmemiş.
delerini açhğı 1 Nısan 1951 günü sah-
neye ilk çıktığı gün olur Güngör'ün.
Sonra Küçük Sahne'deki günleri, o
günlerde askerliğini yapması ve ar-
dından Küçük Sahne'de çıkan ufak
tefek kavgalarla günler geçer. O sı-
ralarda Deviet Tiyatrosu'na gen alı-
nan ve Küçük Sahne'deki tartışma-
lan duyan Ertuğrul, Güngör'ü is-
terse Deviet Tiyatrosu'na alacağını
ve başvurusunu yapmasını söyler.
Güngör konservatuvar mezunu ol-
madığı ıçin Deviet Tiyatrosu'ndaki
oyunculann nasıl bir tepki verece-
ğini bilemediğinden endişeli olsa
da Ertuğrul derhal başvurmasını,
gerisini kendisinin halledeceğini
söyler. Deviet Tiyatrosu'nda çok
mutlu olmayan üç yıl geçirir Gün-
gör. Rol yoktur.
"Muhsin Bey galiba bana doğru-
dürüst bir rol vermeye cesaret ede-
nüyordo,bdki deoyunlardabana uy-
gun rol yoktu, bilmiyorum. Son yü
Cüneyt Gökçer'di Genel Müdür. Yıl-
dız'ı, beni, Müşfik'i çağırta. 'Tıyat-
rodan aynlacağınıza dair bir şeyler
duyuyorum, doğru mu?' dedi. Ben
'Doğru' dedim. Ne cesaretle böyle
söyledim, bOmiyorum açıkçası, İs-
tanbul'da oynayacağım başka yer
yok,vapacagım başka işyok ama, de-
dim. Sonra Muhsin Bey yeniden bir
tiyatro kurdu. biz de o tiy atroda ça-
hştıkderken 1960 ihtilali oldu. Tüm
tiyatrolar kapandı, hepimiz açıkta
kaknk. Nasıl geçineceğimizi biteme-
den turneler yapnk. Kimseler gel-
miyor, ihtilalin gürültükri, Vassıada
mahkcmeleri devam edhor, Idmse-
nin akhna thatroya gitmek gelmi-
yordu. Açıkta kalniışnk. Muhsin Bey
şimdiki Site Sineması'nın en üst ka-
tındaki tiyatrosunu Muammer Ka-
raca'ya kiralamıştı. O zaman bir
Küçük Tiyatro yapnrmışü. Biz açık-
ta kalınca bizi oraya aldı. 190 kişihk
bir tiyatroydu, en arkada oturanm
başı tavana değiyordu. Bir yü çahş-
tığımız o tiy atroda Kent Oyuncula-
n adını akhk. İsim babası da Lütfi
Akad'dır."
Giderek bozulduğunu söylediği
sanat ortamında payı olan ve bu pa-
ya özellikle de ekonomik gerekçe-
leri ve '"halka iıtiyoruz" mazeretle-
rini göstererek ortak olanlara kırgın
ve tepkih. Deviet desteğınin her dö-
nem yok denecek kadar az olduğu-
nu herkesin bildiğini söyleyen Gün-
gör. krizin de yeni bır durum olma-
dığının altını çiziyor. Yine de tiyat-
ro çevrelerinde yaşanan tartışmala-
nn, manken oyuncu enflasyonunun,
sahnelenen yapıtlann türlerinin yer
yer daha niteliksiz bir tarza kaymış
durumda olmasının yarattığı kaosun
aşılacağına ınancını hiç yitirmemiş
usta tiyatrocu.
" Tiyatrocu olarak hayatımız kriz
içinde geçmiştir. Hep borçlu yaşa-
mışızdır, hep borçlanmızı ödey eme-
mişizdir. Ama kriz niteliksizliğc ma-
zeret değfl. Türktiyatrosu nelere rağ-
men ayakta kaldı, niteliği konımak
adına ne mucizcler gerçekleştirdL
Tiyatro sinemanın icadıyla da bir
sarsıntı geçirmiştir. O zaman da ay-
nı iddialan, tiyatronun yok olacağı-
m, bu kadar olanaklı. bu kadar tek-
nik donanımı mükemmel bir sanat
dalının karştsında kolay kolay dire-
nemey eceğüıi söyleyenler olmuştur.
Ama riy atro yeniden toparlanmış, o
seyirciyle oyuncu arasındaki nefes
bağı kazanmışnr."
Seyirciyi yukan çekmek...
60'h ve 70'li yıllan Türk tiyatro-
sunun gerçekten büyük atılımlar
yaptığı yıllar olarak niteleyen sanatçı,
sonraki yıllarda Deviet Tiyatrola-
n'nın ve Şehir Tiyatrolan'nın 'üst-
lerine vazife olmayan bazı oyunlan'
oynamaya başladıklannı belirtiyor.
"Banbulvar oyunlannın Şehirve-
ya DevletThatrosu'nda ne işivar! On-
lann görevi klasik oyunlan o>na>ıp
seyircinin zevkini yukanya doğru
çekmektir. Halk bunu istıyor" ma-
zeretini kullanarak saçma sapan ya-
pıtlan sahnelemişlerdir. Halkın onu
istediği ne mahını. Bu halka iniyoruz
lafi ashnda yeni bir laf da değil. Her
dönem aynj nağme. Politik tiyatro
da aynı şeyi yapmıştır. Biz halka ini-
yoruz, halİa anlanyoruz demiştir. Ne-
yi anlatryorsunuz? Nitekinı kaybolup
gHmiştirpolitiktiyatro,tutunamanuş-
ür. Tiyatronun esası buhar thatro-
sudur, ama buh ar tiyarrosunu seyir-
ciye sa> gıh bir şekilde y aptığınız za-
man biüvar tiyatrosu bul\ ar tiyatro-
sudur. Aynca siz seyircinin istediği-
ni vermeye de mecbur degilsiniz. Siz
seyirciyi daha yiiksek noktalara çek-
meye ve bunun için de klasikleri oy-
namaya mecbursunuz. Böy le y ap-
mazsanız bugün olduğu gibi herkes
kendine 'sanatçı' der ve o zavalb
mankenler, tiy atrodan hiç nasibini
almayan insanlar bu sahada böyle at
oynatmay a başlariar."
Sinemayı da en az tiyatro kadar önemseyen usta oyuncu sansürün her türüne tepkili
ungor e
göre senaryoda
gerçek insan
portreleri, bu
insanlann
. sorunlan yer
almalı. Bu
açıdan, kendisine
Altın Portakal
kazandıran
'Büyük Adam
Küçük Aşk'
filmi içine sinen
bir yapıt olmuş.
Neeyiyasaklıyorlar, sevgiyi muKendisini tek tip bir tiyatroya yakın gör-
meyen Şükran Güngör, bir oyuncunun be-
lirli bir tipe bağlanmasını ve kahplaşması-
nı kabul etmiyor. Ona göre, oyuncu her tür
rolü oynayabilendir. Fransa'da böyle oyun-
culara komedyen dendiğini ve kendisini bu
anlamda komedyen olarak gördüğünü söy-
lüyor. Aynca, kimi tiyatroculann soğuk ve
mesafeli durduğu sinemaya sevgisi büyük.
"tlrî sanat dalına da bayıhyorum" diyen
Güngör için sinemada en önem verdiği şey-
lerin başında senaryo geliyor. Ancak, se-
naryoda gerçek insan portreleri, bu insan-
lann sorunlan yer almalı, ona göre. Bu açı-
dan, kendisine Altın Portakal kazandıran
ve sansürlenmesine büyük tepki gösterdiği
Handan îpekçi'nın 'Büyük Adam Küçük
Aşk' fılmı tam anlamıyla içine sınen bir ya-
pıt olmuş.
Bu arada 'GüleGüle' filmiyle ilgili tek bir
rahatsızhğı olmuş Güngör'ün. O da sorua-
dan senaryoda içine sinmeyen birtakım de-
ğişiklikler yapılması. Ona göre bu yapıl-
masaydı filmin dramatik ve duygusal yönü
çok daha değişik ve güçlü olabilirdi.
Sonrasında Handan İpekçı'nin 'Büyük
Adam Küçük Aşk' filminin senaryosunu
okur okumaz kendisine üstün olanaklar \ e-
recek bir senaryo olduğunu görerek heye-
canla kabul etmiş. Bu yıl Istanbul Film Fes-
tivali'nin yanşmah bölümünde yer alması
beklenirken, filmin Üst Denetim Kurulu'nca
sansürlenmesini -ki yürütmeyi durdurma
davası hâlâ yargıda- büyük bir haksızlık ola-
rak değerlendiren Güngör, tepkili.
"Bu bir sevgi fîlmiydi. 201 bin kişinin iz-
lediği bir sevgi filnü. Neyi yasaklıyorlar? Se\-
giyi mi?.. Bir polisin, bir askerin ya da bir
jandarmanın fotoğrafi yere düşürüldü, atıl-
dı diye yasaklanmaya kalkışılmıştır. Ondan
sonra ne olmuştur, o çocuk o fotoğrann ta-
mir edilnıiş şeklinin önünden geçmiştir, ni-
ye tekrar itmemiştir? O adama bir yakmhk
duymay a başlamışrır. ya\ aş yavaş uyumu, o
adamla banşması başlamıştır çünkü.
\aktiy le film çeken bir arkadaşımın fılnıi
sansüre uğranuşü. Bir yüzbaşı ekiple bir yer-
den bir yere giderken cip bozuluyor ve film
içinde olay bir yandan devam ederken cipin
tamiri de senary o gereği uzun süriiy or. O za-
manlar askeri bir gözlemci gibi bir gözlem-
ci vardı filmlerin nasıl çekildiğini izleyen. Bu
gözlemcinin 'Türk ordusunda cip bozulmaz"
gerekçesiyleyazdığı bir rapor nedeni\1e film
sansüre uğramıştı. Bu kadar saçma nokta-
lara girmiştir sansür Türkiye'de."
OKUMALAMBASI
ENİS BATUR
Tati
Bir vakitler Cannes Film Festivali denildiğinde ak-
la yıldızlar geçıdı, kumsal güzelleri, skandallar ge-
lirdı; şimdi ışın çehresi değişti: Bu yılki festivalin öne
çıkan özelliği sinema sanatında restorasyonun
önemi; onarım görmüş yaklaşık bir düzine başya-
pıt yeni izleyicilerle buluşturuldu, fınans veteknik,
sanatın hizmetine koştu.
Onanm ışlemleri gören yapıtlardan biri, Jacques
Tati'nin "Playtime"t. Bu vesileyleolmasa gerek, ilk-
yaz ve yaz boyunca, peşpeşe Tati etkinlikleri düzen-
leniyor ayrıca: Sinematek'ten salonlara, Arte'den
(Aralık programına "P\aytime"\ da almış) Cahiers
du Cinema'nın özel yayınına. nereye bakılsa, bu bü-
yük yönetmenin taçlandırıldığı göze çarpıyor.
Kişisel olarak. "sinemanın şairi" tamlamasını,
Cocteau dan Tarkovski'ye bır dizi sinemacıya
yakıştırılmış o nitelemeyi hiç sevmemekle bırlikte,
konu Tati'ye geldiğinde duraksıyorum, hatta tam
tersine, duraksamaksızın doğruluyorum: "Am-
cam"\n, "Bay Hulot'nun 7âf/7/"nin yaratıcısı düpe-
düzşaır. Başka hiçbiryönetmeninkine benzetemi-
yorum üslûbunu, yaklaşımını, kurduğu dili, öyley-
se Yedınci Sanat'ın tek şaıri o, diyebilirim.
Geçen hafta, "Otomobil"\ izierken, bir kez da-
ha büyüsüne kapıldımTati'nin. Bu "neşeliheccav",
birtür "gizliesperanto" konuşturduğu. zaman za-
man bütünüyled/7s/zkıldığı dublörü Bay Hulot'nun
merkezinde durduğu baştan aşağı özel bir dün-
yayla tanıştırıyor her fılmınde izleyiciyi. Bir otomo-
bil fuarına Bay Hulot'nun tasarımı piknik otomo-
bilı ile katılmaya karar veren yapımcı firmanın ba-
şına gelen türlü "aksaklıklar" uzerine kurulu film-
de, hayatımızı kaplamasına izın verdiğimiz, gide-
rek tepemize çıkmasında sakınca görmedığimiz bir
araç büyüteç altına alınıyor. Dıreksiyon göbeğin-
den tıraş makınesi, stop lambasından duş başlı-
ğı, arka tampondan barbecue çıkan bir otomobil
bu - tıpkı Tati'nin fılmi gıbı.
Bütün o yumuşak görünen üslûbun temelinde
amansız bır uygarîık eleştırisi yattığı bilinen gerçek-
tir. "Playtime"da bu eleştirınin doruğa çıktığı an-
laşılıyor. Kendı ülkesınde bıle yaralayıcı olmuş: "Bu
film benim gözağrım. Fransa'nın sevemediği tek
filmim. Ya da ona nasıl bakacağını bilemedi diye-
lim... OysaFransa, filmimiLouvre'ugezergibi, Brv-
eghel'in bır tablosu önünde iki saniye durup "eve-
et' diyerek geçtiği gibi seyretmek istedi". Tati, ya-
pıtı ıçin yeterli emeği sarf etmeye yanaşmayan ül-
kesıni, seyircılerini sonradan zehirli oklarla yanıt-
lamıştı.
"Playtime "ın gücünü hemen fark etmiş Truffaut;
filmi izler ızlemez ustaya bırkaç satırlık bir mektup
göndermış: "Playtime, sinemada bugüne dek ya-
pılmış hiçbir şeye benzemıyor. Bu film, kamerayla
farklı çalışılan başka bir gezegenden geliyor".
Bazı başyapıtlar bozgun koşullanna baştan yar-
gılı olur. Playtime için 1964-65 yıllan arasında dev
bir harcama yapılmış. 15 bin metrekarelik bir stüd-
yo-şehır inşa ettirmiş Tati; cam gökdelen cephe-
leri, sahte caddeler ve meydanlar yapılmış, filmin
bıtminde başka filmlerin de içinde çevrilebileceği
bır sinema kenti düşleniyormuş. İki kez iflas eşi-
ğine gelmiş yatırımcı - yapımcılar; ilk seferinde
Malraux, ıkincisinde Pompidou yardım elini uzat-
mış.
Ama "Playtime"\n gerçek dramı gösterime gir-
mesiyle başlamış: Film izleyıciye hem uzun, hem
ağır gelmiş. Uzmanlara bakılırsa. erken gerçekleş-
tirilmiş bir film. Kimin ıçin? Sinema izleyıcıleri için.
Biravuç tutkulunun masraflarını göğüslemeyeyet-
meyeceğı bir yapım.
Meraklılar, "P/ayt/me"ın öyküsünü, seyrüsefer
günlüğünü, arka öyküsünü Cahiers du Cinema'nın
yayımladığı kitaptan oğrenebilirier. On yıl once Pe-
rec üzerine dev bir yaşamöykusü kaleme alan
dostum David Bellos'tan epeydir haber alamaz
olmuştum: O tuhaf Ingilizi Amerikan üniversitele-
ri kapmıştı, anlaşılan gene dayanamamış, bir Fran-
sız üzerine çalışmayı yeğlemiş: 480 sayfalık "Ta-
ti" yaşamöykusü bugünlerde yayımlanmış.
Warner Bross sınemasının korkunç, şedıd, sö-
zümona "kaAıraman"lannı izledikçe, "Bay Hutot"yu
özlüyorum.
Agır Roman dünyaya açılıyor
• Kültür Senisi - Metin Kaçan'ın Ağır
Roman' adh romanı, 'Cholera Blues' adıyla
Almanya'da yayımlanacak. Dağyeli Verlag'ın
yayınlan arasında temmuz ayında çıkacak olan
roman, Michael Hess tarafından Almancaya
çevrildi. Daha önce filmi yapılan 'Ağır
Roman', önümüzdeki kasım ayında Deviet
Opera ve Balesi tarafından da sahnelenecek.
BUGÜN
• BtLGt ÜNtVERSÎTESİ'nde 'Efes Pilsen Ue
VTzyon Köpüğü' kapsamında 14. OO'te Zeki
Demirkubuzun 'Yazgı' filminin gösterimi.
(0 212 293 50 10)
• PERA GÜZEL SANATLAR'da 'Pera
Günleri' kapsamında 13.OO'te Ofelya
Aleskerova yönetiminde, 16.00'daMürüwet
Atila yönetiminde piyano konserleri. 17.00'de
Marlen Adamadze nın yöneteceği şan konseri.
(0 212 246 44 60)
M SALİH ZEKİ KOLATLI KLXTÜRE\l'nde
15.OO'te şef Muharrem Yüdınm'ın yöneteceği
Acıbadem Musiki Korosu ve SoHstkrinin
dinletisı. (0 216 44918 84)
• BEKSAVda 'Theo AngelopoulosFihnleri'
kapsamında 14.30"da 'Kumpanya II', 17. OO'de
'Puslu Manzaralar'. 19.30'da 'Leyleğin
Geciken Adrnıı' filmlerinin gösterimi.
(0 216 349 91 55)
İSTMIBUL TİYflTRO FESTtVAÜIDE BUGÜN
• AKM AZİZNESİNSAHNESİ nde 15.00'te
tstanbul Devlet Tiyatrosu'ndan 'Benerci
Kendini Niçin Öldürdü?'. (0 212 293 31 09)
• ENKAODÎTORYUMU'nda 15.00 ve
20.30'da The \Vooster Group'dan 'Bu Atış Sana
Birdie!'. (0 212 2?6 22 14)
• TAKSİM GEZİ PARKI'nda Kumpanya dan
Kerem Kurdoğlu \e Özden Çiftçinin rol
alacağı 'Yine Ne OMu?' adlı sokak gösterisi.