01 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 7 NİSAN 2002 PAZAf O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R [email protected] EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Soykrma SeyrciObnak! "Eskileralayım" diye bir ses duymaz mıydık, kaçacak yer arardık! Karagöz oyunundaki Ya- hudinin şarkısı gelirdi aklıma! "Balat kapısın- dan girdim içeru / Yahudiler oturmuş iki keçe- lu / Andi, andi, andi de Balador..." Niye korkardık? Bir masaldı, ama ürküntü ve- rirdi: Yahudilenn, bir iğneli fıçısı varmış, küçük çocuklan yakalar, içine atartarmış! Kanını çıkart- mak için!.. Şimdı Yahudi eskiciler de kalmadı! Ne oldu- lar, artık fakir fukaradan eskileri alıp torbalanna atmıyorlar. Hepsi zengın mı oldu? Anımsanm, babamdan kalan eski paltolan, pantolonlan sa- tarken Yahudıyle nasıl çekişe çekışe pazarlık ettiğımızi! O otuzlu yıllarda yalnız bizde değil nerdeyse tüm Avrupa'da bir Yahudi düşmanlığı alıp ba- şını gitmekteydi. özellikle Hrtter AJmanyası'nda.. ticaret alanında çok başarılı oldukları için mi? Her ülkede en zengin kışiler onların arasından çıktığı için mi? Shakespeare bile "Venedik Ta- ciri'nde Yahudileri acımasız birersömürücü ola- rak göstermemiş miydi? Ama bizler, bız Türkler, Yahudiliği de, Yahudi- leri de kendimizden bir parça bildik. Ispanyol Ka- toliklerinin kovduğu Yahudileri ülkemize alma- dık mı? Ülke yönetiminde olsun, ticaret ve sa- nayide olsun en önde yer vermedik mi? Hepi- mizin, Yahudi soyundan gelen pek çok dostu, arkadaşı olmuştur. Hiçbir zaman, onlan bir ya- bancı gibi görmedik, Almanya'daki utanç veri- cı soykınmı ise her zaman lanetle andık. "Genocide" nedır? Toplu öldürme, yani soy- kırım!.. Üstün bir gücü ele geçirenın, başkası- nın yerini, toprağını elde etmek için bir toplulu- ğu yok etmesi... Her türfü yola, silaha dayana- rak düşmanını nerdeyse son kişisine kadar or- tadan kaldırma girışimı!.. Ispanyolların Güney Amerika'daki Aztek, Inka, Maya toplumlanna, uygarlıklanna uyguladığı; Avrupa'dan Amerika kıtasına göç eden hırslı insanlann, yani ABD'li- lerin yerli halkın toplu kıyımlarfa kökünü kazıma- sı! Roma'da Neron'un Hırıstıyanlara uyguladı- ğı yok etme politikası vb. Yirminci yüzyıldaki en büyük soykınm Yahu- dilere yapıldı. Nazi Almanyası, tam altı milyon Yahudiyi kamplarda, fırınlarda, en korkunç bi- çimlerde öldürdü. Tek bir Yahudi kalmamalıydı! Ama öyle oldu mu? Hiç kimse bir halkı, bir mil- leti yok edemez, kökünü kazıyamaz! Bir tek in- san kalsa ne yapar ne ederyenıden çoğalır... Ata- lann, ana-babalann, dedelenn yaşadığı acılar unu- tulmamalı, değil mi? Ama öyle olmuyor! Bir-iki kuşak geçtı mi, her şey belleklerden siliniyorL Tarih boyunca horlanmış, ezilmiş, kıyım üs- tüne kıyıma uğramış Yahudifik, yirmi birinci yüz- yıla, en acımasız, en kararh bir soykınmcı ola- rak başlamadı mı? Aynı toprakta birlikte yüzyıl- lardır yaşayan, hatta o topraklann gerçek sahi- bini, tanklarla, toplarla, en ağırsilahlarla yok et- meye çalışmak olacak şey mi?.. Ne var ki hıç kimse bugüne dek bir ırkı, bir ulu- su yok etmeyi başaramadı. Şaron adlı gözü dönmüş çılgın kişi de başaramayacaktır. Tarih- te o da yerini Hitler'in, Neron'un, Cortez'in ya- nında alacaktır! Dünyada Yahudiliğe karşı bes- lenen eski olumsuz duygulan canlandınp daha da yaygınlaştıracaktır. Ama bu soykınmdan asıl utanması gerekenler, Birleşmiş Milletler, Avru- pa Birliği'dir. Göz göre göre işlenen bu cinayet- lerden, "ben uyganm" diyen herkes sorumlu- dur. Çağlar Boyu İnsan ve Özgürlük... Prof. Dr. Abklin KUMBASAR * * zgürlü|ü, isteklerini O gerçekkştirirkendışen- geUemelerle karşılaş- mama olarak tanımla- yabiliriz. Evrimle ikı milyon yıl önce gehşen ilk ataları- mız ilkel sürüler halinde yaşarken özgürlükleri. sadece bedensel güç- lerinin sınm ve doğadaki engeller- le kısıtlıydı. İlkel topluluklarda en güçlü olan en özgûrdü. Bınlerce yıl. iklim koşullanyla değişen besi alan- lannı izleyen hayvan sürülerinin pe- şinden giderek göçebe yaşanüsı sür- düren insan soyu, akhnı ve beceri- sini geliştirerek doğal engelleri aş- mayı. güçlü yaratıklara ve doğa ko- şullanna kaışı birlikte savaşarak üs- tün gelmeyi öğrenip güçlendi, güç- lendiği oranda doğadaki özgürlüğü arttı. Atalanmız 10 on bın yıllann- dahayvanlan evcilleşrirmeyi veodö- nemde mutasyonla gelişen buğda- yı yetişrirmeyi ögrenerek yerleşık dü- zene geçtiler. Böylece ilİc üreten in- san (Homo Faber) ve üretim toplu- luklan olustu. Göçebe yaşantısına göre daha varlıklı ve kolay yaşama koşullan yeni oluşumlara \e yenı kavramlann gelişmesine neden ol- du. Bir arada yaşamak. toplumda uyulması gereken davTanış kural- lan oluşmasına yol açtığı gibi, in- sanlann yerleşüen yöreleri, elde edi- len üriinleri ve evcil hayvanlan ko- rumak için engel ve çıtİerle yaptık- lan sınırlamalarda mülkıyet kam- mının gelişmesine yol açtı. Bir ara- da yaşayanlann ortak cıkarlan için özgûrlüklerin sının. toplum yaran- na düzenlendi. Ilk toplumsal kural- lan, gûçsûzlerin birlik olarak. zor- balara karşı, onurve özgüriükleri ya- nında emekle elde ettiklerini koru- mak amacıyla gerçekleştirmiş ol- duğu düşünülmektedir. Göze çarpan başka önemli bir de- ğişiklik de yerleşik düzene geçme- den önce bireyin, gün boyu çabasıy- la. ancak kendi gereksinimlerini sağlayabilmesi mümkünken tanm ve hayvancılıktaki gelişimle insanın arn ürün elde edebilmesinın ger- çekleşmesiydi. Bunun sonucu ola- rak, o döneme kadar insan topluluk- lan arasındaki çatışmalarda rutsak ataıa kavTarru yokken güçlü olanlar yenılenleri üretim için kullanmaya. onlann emeklerini sömürerek yaşa- mak için tutsak olarak ahkoymaya başladılar. O çağlardan bugüne ka- dar binlerce yıldır emeğin sömü- rülmesi ve sadece güçlünün özgür- lüğü olagan kabul edilmekte ve yön- temlerdeğişse de emekçinin sömü- rüye karşı haklı savaşı. utkuya ula- şacağı güne kadar sürecek gibi gö- rünmektedir. Sözde köleliğe karşıt olarak orta- ya çıkan Hıristiyanlık. bedensel kö- leliğe karşı olup bütün insanlann eşit olduğunu söylese de öbür dün- ya aJdatmacasıyla aklı tutsak kıldı. Yenıden doğuş (Rönesans) döne- mine kadar kilisenin. kişiliği silen "uıanlrîaıdayasur kuralı geçerlı ol- du. Yeniden doğuş dönemi ve onu ızleyen "AydınJajımaÇağT. yerkü- remizin ve insan varlığının kozmos- ta gerçekteki küçücük konumunu gözler önüne serdı. Akılcı toplum- lar, AnsOdopedist'lerden büyük dü- şünür Denis DkJerot'nun söylediği gibi "Doğaüstü güçierin variığı dü- şüncesi, insan türiinün ortak yarul- gradJr" özdeyişinde özetlenen *İnan- mak için anlamak ve kamtlamak gerekir''kuralınayöneldi. Bilimsel gelişmelerin hayata uygulanmasıy- la gelişen teknoloji. toplumu da de- ğişime uğrattı; gücün tek elde top- landığı mutlak yönetımlerin yerini. ilk olarak Baron Charles-LuisMon- tesquieu'nün (1689-1755) önemini Mirguladığı güçler aynlığına daya- nan yönetimler almaya başladı. Bencil duygulann ağır bastığı Av- rupa kıtasında ulaşılan teknolojık ve toplumsal gelişim düzeyi. sömü- rücü ve çıkarcı düşüncelerle, tüm ın- sanlığrn gelışmesi yolunda uygu- lanmayıp sadece "Eteiı Dün>as"nda- ki güçlülerin öbür insanlan sömü- rebilmesi için araç olarak kullanıl- dı. Endüstri de\Tİmini ilk gerçekleş- tiren ve o dönemin en büyük gücü olan Ingiltere. bugün de en güçlü- lerin dayatmasına benzer şekilde. tüm yerküreye engelsiz egemen ola- bilmek için "Laissezpasser-Laissez faire" (Bırakınız geçsin-Bırakınız yapsın) kuralının benimsendiği Bbe- rafizm anlayışıru toplumlara dayat- tı. Insanlığm saygı göstermesi ve tanınması gereken üç özgürlüğün- den bedensel özgürlük köleci sis- temle, akhn özgürlüğü inanç sömü- rüsüyle, emeğin özgürtüğü işçilerin sömürüsüyle baskı altında tutula- rak sadece güçlünün özgür olduğu kapitalist düzen bunalımlar, savaş- lar yaratarak tüm insanlığı bugün- kü karmaşık ve adaletsiz dünya ko- şullanna getirdi. Tüm insanlığın mutluluğunu amaç edinen sos\aü$t ve sosyal adaJetçi akımlar engellendi, ihanet ve ka- sıtlı düzenlemelerle, geçerli düzen- den yararlananlarca yıkıma uğratıl- dı. Günümüzde ınsanlığa dayatıl- maya çalışılan "Yeni Düma Dûze- ni", ekonomik tekelciliğin ve kor- kunç boyutlara ulaşan sılah tekno- lojisinin zorlamalanyla sömürünün. tüm yerküre boyutunda ve dırenç görmeden uygulanmaya çahşılma- suıdan başka bir ardama gelmemek- tedir. Küreselleşme olarak sunulan ve uygarlığın eriştiği tarihsel sonuç olarak nitelenen kavram. sadece ve sadece silah üstünJüğü ve ekono- mik gücü ele geçirmiş olanlann tüm yerküre boyutunda her ıstedikleri- ni engelsiz yapabilmelerini sağlaya- cak ortamı oluşturma çabası. bir an- lamda güçlünün zayıfi ezme özgür- lüğünün sağlanması olgusudur. 0>r - sa gerçek uygaruk, doğadaki ve top- lumlardaki başıboş güç ve değerle- rin denetım altına ahnmasıru \e tüm insanlığın yaranna kullanılmasmı gerektirir. Sadece çıkar amacı gü- den, doğayı ve insanlığı sömürerek kullananlann bu davranışlannın akü- cı ve bilimsel olmadığını görmele- ri gerekir. Doğa gibi insanlar da düsüncesiz- ce yararlarulma ve sömürme kayna- ğı değildir; kendisinden bilinçsizce almanlann bedelinı bırilerine, bir gün mutlak acunasızca ödetirler. Giderekgerçekleri algılayan insan- lann, çılgınca olabilecek topluca ya da bireysel isyanlan da doğal afet- ler kadar acımasız olabilir. Geçen yıl gerçekleştirilen 11 Eylül benzeri. tüm insanhğa acı veren eylemleri ka- çınılmaz kılacak zorlamalann önle- nebiimesi için büyük düşünür Je- remv- Bentham'ın (1748-1832) yüz elli yıldır önemsenmeyen "Hiçbir haksızlıkküçük,hiçbirinsanönem- siz değüdir" özdeyişinı. geç kalın- mış olsa da bilim-iletişim çağı ola- rak adlandırdığımız günümüzde önemsemek gerekir. Soouç: Çağımızda uygar toplu- luklarda, toplumun hiçbir üyesinin öbürlerine karşı tümüyle özgür ol- maması gerektiği gibi. uluslararası ilişkilerde de hiçbir ulusun başka uluslara karşı tümüyle özgür olma- ması, her türlü gücünün ve yaptınm- lannın insanlığın ortak değerleriy- le sınırlı olması gerekir. Günümü- zün çelişkisi ve çatışmalann nede- ni, gerek ulusal gerekse uluslarara- sı düzeyde. ekonomik gücün mut- lak özgürlüğüyle, emekçinin ve eme- ğin sermayeye mutlak bağımlılığı- run bir arada sürdürülmeye çalışıl- masıdır. Sorunlann çözümü için tüm yerküre bo\-utunda. bedenseJ özgürlük v e akhnözgürlüğü yanın- da emeğinözgürlüğü'nün de sağlan- ması ve toplumlarda özgürlükler yanında, bireylerin eşit haklara sahip olmasının da saygıyla benimsen- mesi ve desteklenmesi gerekir. Devleti Elinde Tutanlann 'Eli'... BİLİR MİSİNİZ SİZİN VERGtNlZl, YAZARIN EMEĞÎNİÇALANI? ADI: KİTAP KORSANI! Bffim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği (BESAM) Seyfettin OZYER mer Kıhç, Mersin \'urt- Kur'da kalan bir öğren- ci. Kendilerini *ûJkücü" diye tanımlayanlar, Ömer'i kaçınyor. Elleri ve ayakla- n bağlanıyor. Bilekleri maket bıça- ğı ile kesüiyor. Bir de zorla bir ya- zı yazdınlıyor. "Kurflarm yanın- da çakaüara yer yok." Polıs yazıyı buluyor. uıceliyor: "Şahıs maddi ve manevi yönden zorgünJergeçirdiğinibunanmagi- rereksiyasi içerikh' not yazdığmı ve maketbıçağnlaher iki büegini kes- dgini, tişörtü boğazma sanp ayak- larmı baglayurakintihara teşebbüs ettiğini beyan etmiştir." Bu birpoüs hılanağı. Bunalıma giren kişi neden siyasal içenkli ya- zı yazsın? Inrihar etmek için her tür- lü ipi bulabilecekken neden tişör- tü seçsin? Bunalımdakj insan ti- şörtle hem boğazını, hem ayakla- nnı nasıl bağlar. Çocuğa domuzba- ğı işkencesi yapmışlar. Bir insanın kendi kendirîi bağlaması imkânsız bir ış. Susurluk'la ortaya çıkan iliş- kilere bakılu^a devletin has evlat- lan, üvey evlada ders vermişler. Babçehes ler'de 7Türkrve tşçi Par- tfli öğrenci, Abduflah Çatn, Haiuk Kıragibi devletin has evlatlannca katledıldiler. Abdi İpekçi, Doğan Öz. Cavit Orhan Tütengil, Ümit Kaftancıoğlu da tıpkı öbürlen gibi devletinhas evlatiannca katledıldi- ler. Abdi lpekçi'nınkızı Sibelj^pek- çi uzayan, bir türlü karara vanlama- yan duruşmalar esnasında duygu- lannı "Onlann sıntan suradann- dan anhvordum ki ceza abnadan kurrulacaklardı. Devletin gtzü bir eü onlan koruyordu" diyerek belirtiyor. Devletin has evlatlan Çonun'da, Maraş'ta Alevi çocuk- lannı bacaklannı buri bir ayağından, biri öbür ayağından çekerek yrrt- mışlar. Vahşeti yazmakta bile zor- lanıyorken onlar boş dunnadı. St- vas'to 35 aydını yaktılar. Zorbalan ilk ziyaret eden dönemin Adalet Bakanı oldu. Kuvayı Milliye'nin emaneti yur- dumuzun devlet dairelerinde biraz da olsun duymaya çalışüğımız M. Kemal'ın kokusu yok olmuş Ka- tiller cumhuriyeün ciğerlerine yer- leşmişler. Batılı gizli servıslerden para alıyor, onlar için tetik çekiyor. Herkesten çok vatanıonlarseviyor! En mihıyetçi onlar! KorkutEkenıçeri gıruıce tak-sak emrediciler dayanamadılar. "Ona madalya takılması gerekirken.-" diye başladılar. Onlara demek ge- rekir ki katledilenleri gen verebı- lirmisinız? Koca koca paşalar katillerle iş- birliği yapmış, eroin işıne bulaşan- lan korumuş ve mahldim olmuş bir suçluyu savunuyorlar. Hatta di- yorlarki "BizemrettikKorkuty^p- ö"; buyrun paşalar mahkemeye, ne ektiyseniz onu biçeceksinız. 'ttı- nanistanAivnttr Cuntaa'm 1974te cezaevine koydu. Çoğu ömür bo- yu dışan çıkamayacak. Bız ne yap- tık? JVlarmaris'te resim yaptmyo- ruz. Erdal Eren adlı 17 yaşındaki çocuğun yaşını büyütüp asan birpa- şa! Netekim sukûnet içinde bir emekrüik geçiriyor. Devletin hasev- latlarının arkası emperyalizm. Su- surhık'un. mezar evlerin. ırkçıb- ğm,irticarım,PJs^'niafBjeraIizrnin, alü oku dırvaraasümcrlann. mark- çt,dolarcuIMFcflerin.özeOeştirme- cilerin. Kıbns'ı ver kurtulculartn, devletçihkbitti diyenJerin, "Kuvva boşunaöhTjuş" diyenmandaaiarm, "Ermeni katledildi" diyenJerin, Kûrtçe anadilde eğitinı diyenlerin. egitimi parao \apanlann. ilaç pa- tentçflerinin, horrumculann, riay*- li ihracatçılann arkası emperya- Bu tablodan sonra Ömer kendi- ni domuzbağı ile nasıl bağlamış varm siz karar verin. Buzdolabı, fırın, çamaşır, bulaşık makinesi ya da televizyon* alın. İstediğiniz avantajı seçin! Hediye*: Elektrikli süpürge, Robolio ya da mini fınn! 51 Ekran televizyon veya derin dondurucu 159 milyon TL MERKEZi EEEEEEE3 Arçelik'ten kazandıran Nisan fırsatlan! Simdi, Arçelik'ten pesin fiyatına 8 taksifle, bir buzdolabı, fırın, camaşır, bulasık makinesi ya da televizyon* alanları cokavantajlı iki secenek bekliyor. Avantaj 1: İsteyene 5 6380 elektrikli süpürge, isteyene ARK 90 Robolio, isteyene MF 4 mini fınn hediye! Avantaj 2:159 milyon TL'ye 2251 TV 51 ekran teletextli televizyon veya 2021 D derin dondurucu... • Proroosyon olarak venlecek üninler, üretim imkanlan certevesinde Temmuz 2002'ye kadar tpslim edıletektir * TVdrtı promosyon kampanyası, 55 ekran ve üzeri televizyonlar ıcın geçerlidir. _ www.arcelik.com.tr PENCERE hsandanUmutKesilmez... llkokulun son sınıflannı Şişli'de okudum; iki arap arkadaşım -o zaman Istanbul'da zenciye arap denirdi- vardı, biri Vahit, öteki Behlül... Ikisi de sınıfta el üstünde tutulurdu; karaderili olduklan aklıma hiç gelmedi, bu o kadar doğal birşeydiki... Okulda Kiryako -biz ona Yako derdik- harika top oynamasıyla ün salmıştı, mahallede Rum, Ermeni, Yahudi çocuklarla al takke ver kulahtık... Babam Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı'nı cephelerde yaşamış bir askerdi; ağzından çarpıştığı düşmanlara yönelik aşağılama, kin, nefret sözcüklerinin çıktığını duymadım... Yalntz çoğu arkadaşı gibi Müslüman Araplara krzardı... Neden?.. - Çünkü derdi, Birinci Dünya Savaşı'nda bizi arkadan vurdular... Babam Suriye cephesinde de görev yapmıştı; Müslüman Arap'ın Müslümana ettiğini görmüş ve yaşamıştı... • 1950'li yıllarda iş değişti... Çok partili rejimde, tek partili dönemde görülmemiş bir sürece girilmişti; Kıbns sorunu yalnız Rumlara değil, tüm gayrimüslimlere dönük öfkeyi biley taşında keskinleştiriyordu. 6-7 Eylül 1955 'te yaşananlar yakın tarihimizin utanç sayfalandır; nereden çıktığı belli olmayan azgın sürüleri Hıristiyan evlerini, tapınaklannı, mağazalarını basıyor, ortalığ/ kınp döküyor, ellerine ne geçerse parçalıyorlardı... Neden?.. Bir gazete "Selanik'te Atatürk'ün evini bombaladılar" diye manşet atınca pusuda bekleyen azgınlar kışkırtıcılann yönlendirmesiyle saldırıya geçmişlerdi... Babam, Turhan, ben sokağa çıktık, mahalledeki Hıristiyan evlerini korumayaçalıştık; ama, dinleyen kim!.. Bir azgın elindeki sopayı kaidınp babama: - Kelime-i şehadet getir!.. Demesin mi!.. Bir yı\ önce emekliye ayrılan Albay Kasım Bey sivildi, yüzündeki ifadeyi unutamam, verdiği karşılığı da: - Beni günaha sokma ulan!.. Öfkelendiği zaman kullandığı deyişti bu; herif sopasını indirip kayboldu... • Peki sonra ne oldu?.. Peder eve girdi, anneme: - Hanım, dedi, üniformamı çıkar!.. Annem albay üniformasını babam emekliye aynlınca naftalinleyip kaldırmış, bavula koymuş; dolabın üstünden bavulu indirdi; haki ceketi pantolonu giyen pederaynada kendine bir baktı, gözünde bir damla yaş... Sonra eliyle düzeltti: - Bunışmuş!.. Yeniden sokağa çıkan Kasım Bey aslan kesilmişti, azgın sürülerinin üstüne yürüyor, hepsinisindinyor, emirieryağdınyordu; diyebilirim ki mahalleyi kurtardı... Ama Istanbul'a yazık oldu!.. öfkeli, kızgın, azgın, şuursuz, kinlenmiş insanlann nasıl kendilerinden geçtiklerini o gün ve o gece yakından gördüm; kişi kendisini kaybediyor, kendinden çıkıyor, başka biri oluyor... Yazık ki Istanbul o güzelim tarihsel mozayiğini yitirdi, insanı ınsana düşmanlaştıran ilkellikler, canına okudu kentin... • İnsanı insana düşman eden ilkelliğin önüne geçmek kolaydeğil; şimdi Filistin'de olan bitenleri serinkanlı bir tartıya vurmanın olanaksızlığı da meydanda... Yoksul Müslümana yazık... Peki, Museviye yazık değil mi?.. Bu gibi durumlarda bir aşamadan sonra kim haklı, kim haksız, diye tartışmanın da anlamı kalmıyor; tartışma öfkeleri keskinleştirmekten gayn bir işe yaramıyor. Karşılıklı intikam duygulan daha da köpürüyor. Yıne de "insan"üan umudumuzu kesemeyiz... Insansız evren olur mu?.. Olsa da anlamsız olur... ^ kjtapjujlübü ZA GUN 7. TUYÜP KİTAP İZMİR FIMRI'NDA Nİsan Pazar ALEV COSKUN OSMANOZBEK Soat 17:00-18:30 Soaf: 17:00-18:30 ÜMİTZİLELİ Saot: 15:30-17:00 SUKRAN KÜRDAKUL Saat 18:30-20:00
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear