22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 7 NİSAN 2002 PAZAR 10 PAZAR YAZILARI Parisli martılargöçmendir."Marülar Id sokak çocuklandır denian" diye yazdığında Can YüceL ne yürekler, ne havalar, u Yeşiüer"i dahi siyasete soyunduracak kadar kirlenmişti. Bugün çöpler ıçin bile birbirlerini paralamak zorunda kalan martıJar da içgüdülerini yitirdiler... 45 türü olduğu bilinen martrlar, ornitologlara (kuşbilimciler) göre doğalan icabı "gürültü ve pisfik"ten kaçıp deniz ve büyük su boylarında obalannı kurarlarmış. (Mış!.. Bir zamanlar.) Siz oralarda, örneğin tstanbul'da oldubitti, kanatlan 1 metreyi aşkın (açık denizlerdekilerininki 1.5 metreyi bile geçiyormuş) bu yaratıklarla hep iç içe yaşadığınızdan, kafanıza etmedikleri sürece, varhklannı fark edemeyebılirsiniz. Eğer Istanbul'a birazcık tepeden bakmak gibi bir şansınız varsa, damlara kurdukian yuva ve geleneksel aile hayatlannı ızlemek ayncahğına da sahip olabilirsiniz. Üstelik îstanbullu martılar, diğer kent sakinlerine oranla kim bilir kaç nesil Istanbulludur?.. Bizim buradakiler, Parisli martılar göçmendir. Bize benzer... Anayurdunu, baba diyannı, engin sulanru, parlak(!) ufuklanru bırakıp "gûrültüye pisKğe" aldınş etmeksizin(l) yiyecek-giyecek aşkına buralara düşmüştür. Oradaki martılann sayısıru saymayı kendine meslek edinenler var mıdır bilemeyiz, ama buradakiler Paris ve çevresı (Ile-de-France, Fransa Adası dediğimiz tüm il) dahil hepsini saymakla yerinmeyip istatıstiklerini de tutuyorlar. Martılara ilk kez 6O'lı yıllarda Paris'ın uzak banJiyölerindeki St Hubert'tekı gölcüklerde rastlanıyor. Yumurtlamak üzere Atlas Okyanusu'ndan içerlere sığınan kuşlann keskin çığlıklannı bugün artık kentin merkezinde duyar olduk. Ornitologlar yalnızca bu kış, Ile- de-France ilınde dev- yoğun kolonilerde yaşayan 100 binin üsründe martı saymış. Uzmanlar bu kuşlann en azından dörtte birinin kışı geçirmek üzere Almanya. Belçika, Hollanda, hatta bazı Orta PARİS UĞUR HÜKÜM Avrupa veya Baltık ülkelerinden geldik- lerini tespit etmiş Kent ısısının cıvar bölgelere göre ortalama 5 derece daha fazla olması, kıyılann artık diğer kentler kadar kirli ve gürültülü oluşu, yiyecek derdinin kalabalık yerleşim merkez- lerinde daha kolay çözülmesi martılan üzenmıze çekmeye devam edecek. Kent içinde en geniş noktasında bile 200 metreyi bulmayan Seine N'ehri, büyük parklann havuzlannda ve heykellerin üstünde görebildıldenmiz, sizin de tarudığınız cinsten, ince kıvnk gagalı ve gri veya boz başh, ama genelde "beyazegemen'' görüntüleriyle aslmda epeyce heybetli martılar Pans sakinlerinin hayatına da renklilik, hatta yeni bir tartışma getirdiler. tl merkezi Paris'ın batı ve doğu çıkışında bulunan, bır zamanlar sokak kadınlanyla ünlü Boulogne Park- Onnanı ve 68'lı yıllann öncü ünıversıtelerinden birinı, Pans-8'i banndıran (şimdikı cumhurbaşkaru Jacques Chirac'ın Paris Belediye Başkanı olduğu 70'Ii yıllarda buradan endüstriyel yöre proleter yatağı kuzey banliyösüne sürülen) Vîncennes Park-Ormaıu'na yerleşen kuşlar, akşam çökünce bu ıki parkın büyük havuz ve göllerinde uykuya yatıyor. Elbette örneğın Ile- de France'in, merkezi Versailles ile ünlü Yvelines bölgesuıde (uzak banJiyö sayılır) 90 hektarlık su ve çimenlik bir bölge kuşlara "doğal rezerve" olarak aynlmış olsa da göçmen kuşlar Paris'i yeğliyor. Yeni deyiş ne bıliyor musunuz? "Paris kuşlann, marülann SL İropez'i (hani şu güney kıyılannın ünlü yıldız köyü) oldu." Zira Paris Parklar ve Bahçeleri Koruma ve BÜgilendinne Dairesi kuşlar rahat uyusun diye örneğın parkları kamuya erken kapatıyor (Galiba biraz da işlerine geliyor, 35 saat uygulaması gıbi yeni etkenler söz konusu). Bahçıvanlar, rehberler, bahçe mimarian kuşlann huzuru için ellerinden gelenı esirgemiyor. Havalar kötü oldu mu kimsenin itirazı yok, ancak güzel bahar hatta erken yaz günleriyle bırlikte, kent içindeki onlarca bahçe ve parkın amaçlan konusunda tartışmalar alevleniyor. Paris Belediyesı pazar ve bayram günlerinde Seine Nehri boyundaki hızlı araba yollannm ciddi bir kısmını yayalara, bisikletlılere açarken, gökyüzümüzü süsleyen martılara ve kuşlara özel bir ihtimam göstermeyi de pek ihmal etmiyor. Her ne kadar şimdilik pıslıkleri kentin 4 ayaklı sakinleri 2 milyon köpek pısliği kadar rahatsız edıci olmuyorsa da göçmen martılan bakalım daha ne kadar ağırlayacağız. Neme lazım, aslında buna da şükür. Biz de aklımıza estiğinde, Orhan VeB'ye uyup "Gün olur ahp başunı giderim İstanbuTa'Yı gerçekleştıremeyeceğimize göre "Hete martılar, hele marüJar / Her tüylerinde ayn telaş" deyip Parisli martılar ile özlem gıdermekle yetiniriz... Trafikte kral, prens, vatandaş aynmıyok Hafta başında gelen zarfi açıp içindeki belgeyi okuyunca gözlerime inanamadım. Trafık polisinin yolladığı tutanakta, 120 km. hız sının olan anayolda 156 km. hızla seyrederken radara yakalandığım yazıyordu. Mektup birkaç hafta önce gelseydi Prens Laurent'ın radara hızlı bir şekilde araba kullanırken yakalandığının ortaya çıktığını ve Başbakan Guy Verhofstadt'ın prense bir mektup göndererek "topluma örnek olması gereken bir prensin böyle sonımsuz davranmaması gerektigini" yazarak firçaladığını anlaür, başbakanın da aslında aşın hız yaparken kaydedildiğinin saptanması üzerine, prense ahlak dersi vermeye kalkışan Verhofstadt'ın zor anlar yaşadığuıı yazar ve başbakanın aşın hıza gerekçe olarak "çok önemli bir toplantrya yetişmek üzere ruz vapmak zorunda kaknklannj" gösterdiğını belirtirdim. Senatör olan kraliyet ailesi üyesı Prens Laurent ve Başbakan Verhofstadt'ın dokunulmazlıklan ve para cezalannı — — — ödeyip ödemeyeceklerini Belçika medyasıyla birlikte tartışır, kraliyet aılesinden sadece kralın dokunulrnazlığının olduğunu, Laurenfın dokunulmazlığının senatör olmasmdan kaynaklandığını birlikte öğrenirdik. Prens ya da başbakan, hiç kimsenin trafik cezalan konusunda dokunuimazlık zırhının altına gizlenemeyeceği yönündeki kamuoyu tepkisini de sizlere duyururdum. Federal Meclis Başkanı Herman De Croo'dan 3 milletvekilinin cezaiannı ödemedikleri için uyanldığını ve kendisinin de bir kez trafik suçu işlediğini ve cezasını anında yatırdığını öğrenince birlikte şaşınrdık. Belçikalı milletvekillerinin aklına bizimkiler gibi "Sen benim kim olduğumu biliyor musun?" dıyerek trafik polislerini tehdit etaıek gelmiyor ve kuzu kuzu yatınyorlar para cezalannı! Olsun yine de Verhofstadt'ın yanıtı işime yaradı. Suçumu kabul ettim; ama gerekçe olarak Verhofstadt'tan esınlenerek "şimdiye kadar hiç trafik cezası almamış. çok sorumlu bir sürücü olduğumu ve çok önemli bir toplantiya katümak üzere acele ederken farkında oimadan hız yapöğunı" yazdım ve "bunun dcğerlendirrnede dikkate afanacağmı umduğumu" belirttim. Bu suçumun affedilmesi ya da cezanın indirilmesi için uydurduğum birmazeret değil. Gerçekten de o gün Avrupa Türk Gazeteciler Birliği'nin kuruluş kongresine kahlmak üzere BRÜKSEL ERDtNÇ UTKU Sabah gazetesi Brüksel muhabiri Fikret Aydemir ile birlikte Frankfurt'a gidiyorduk ve toplantiya yetişebilmemiz için birazcık hız yapmıştık, hepsi o kadar! Sonucu merakla bekliyonım. Para cezası ödemek zorunda kalsam bile, trafik cezalannda yapılan aşın artışlann yürürlüğe girmesinden önce daha az bır para cezasıyla bu işten yırtacağım için, kendimi şanslı sayıyorum. Bir hafta önce de bir arkadaşım Brüksel'de 70 km. hız yapması gereken yolda 112 km. ile seyrederken polislere yakalanmış ve ehliyetine geçici olarak el konulmuştu. Sevinmem için işte ikinci bir neden; benim ehliyerime de el konulabilirdi! Belirlenen AB strateji doğrultusunda -diğer AB ülkeleri gıbi- Belçika da 2010 yılma kadar trafik düzenlemelerinde ve cezalannda kökJü değişikliklere ve arttınmlara gidildi. Hız sınırlan gözden geçirilecek ve okul ve yerleşim birimleri çevresinde bu sınırlar aşağıya çekilecek. — — — • — Bisiklet yollanna daha fazla önem verilecek. Kamyonlann ölü nokta sistenıiyle donatılması zorunluluğu ise zaten daha önce getırilmişti. Trafik kontrollerinin de kademeli olarak arttınlması planlanıyor. 2005 yılında 32 milyon aracın, 2009 yılında ise 40 milyon aracın kontrolü öngörülüyor. Başka önemli bir önlem de sürücülerin davranış biçımlerini değiştirerek daha farklı ve bilinçli araba kullanmasına yönelik çalışmalar olarak belirlendi. Kuzey komşusu Hollanda'yı örnek alan Belçika bu konuda kararlı gözüküyor. Bu arada sürücüler de boş durmuyor. E- postayla birbırlerine yolladıklan ilerilerde anayollara konulan yeni sabit kameralann ve radarlann yerlerinin listesini duyuruyorlar. Türkıye kadar olmasa bile AB ülkeleri arasında trafik kazalan konusunda üst sıralarda yer alan Belçika'nın 2010yıhhedefine ulaşabilmesi için sadece benim gibi sıradan vatandaşlann değil, Laurent ve Verhofstadt gibi topluma örnek ohnası gereken kişiliklerin de trafik kurallanna uyması gerekiyor. Zaten kamera ve radarlar bu konuda kral, prens, başbakan, milletvekili ya da sıradan vatandaş aynmı yapmıyor, hızlı giden herkesi kaydediyor. lyi ki prens ya da başbakan değilim. Medyaya ve kamuoyuna durumu nasıl açıklardım yoksa? (erdincufkn@yaboo. com) Yoi"k 9 tU ISYO.il VYOtCStOSU İsraiTin Füistin'e yöneük operasyonu bütün dünvada protesto •" ediüyor. Önceki gün de ABD'nin New York kentindeki Times Square'de toplanan bûılerce Idşi işgali protesto etti ve tsrail'in derhal çekilmesini istedi. (Fotoğraf: AP) Once insan, sonra başbakan, sonrakadın Bağımsızhğını kazanan çoğu Afrika ülkesinde olduğu gıbi. Senegal de cumhuriyetle yöneriliyor ve başbakanı bır kadın. Şımdtki Cumhurbaşkanı, 4 yıl önce ışbaşına gelen Abdoulaye VVade. Senegal'de cumhurbaşkanlan halk tarafından doğrudan seçiliyor. Yönetımde de cumhurbaşkanlan başbakandan daha etkili ve yetkıli. Bir anlamda Fransa'dakı yanbaşkanhk sistemini örnek aldıklan da söylenebilir. 1960'ta Fransa'dan bağımsızhğını kazandıktan sonra seçılen ılk cumhurbaşkanı. Hıristiyan lider LeopoJd Sedar Senghor 20 yıl ülkeyi yönetrıkten sonra Fransa'da emeklilığini yaşarken geçen aralık ayuıda öldü. Senghor'un cenazesi Senegal'de görülmemiş bir törenle toprağa verildi. Senegal'de, başbakanı cumhurbaşkanı tayin ediyor. Bakanlar kurulu ise başbakan tarafından atanıyor. Parti sistemine göre seçilen cumhurbaşkanlannın başbakan tercihi de kuşkusuz yine kendi partisinden. Sosyalist parrinin liderliğindeki ülkenin başbakanı bir kaduı, Bayan Madior Boye. Bayan Boye, başbakanlığın devlet başkanlığuun gerisinde kalması nedeniyle etkinliğüıi pek hissettiremiyor. Ama konuştuğumuz Senegalliler, Müslüman bir ülke olan Senegal'de başbakanın kadın olmasının, garipsenecek bir durum olmadığını, kadın başbakanın erkeklerden bir farkının olmadığı inancındalar. Onlara göre başbakan; önce insan, sonra başbakan ve daha sonra kadın. Kadın başbakana sahip olmakla övünmekle birlikte, bu durumu fazlasıyla kanıksadıklan da birgerçek. Ülkede irili ufakh 28 parti var ve ıktidar mücadelesi Türkiye'de olduğu gıbi sadece birkaç parti arasında geçiyor. Ülkenin resmi dıli Fransızca.. ama halk arasında daha yaygın ve etkili bir dil olan Ublof dili konuşuluyor. Çünkü Senegal'deki yerli halkın yüzde 45'inin etkin kökeni Wolof. Bunun dışuıda, Mali ve diğer bazı komşu ülkelerin halkının da çoğunluğu VVolof. Bu yüzden Wolof dili. üstünlüğü ele geçirmiş durumda. Batı Afrika yerel dili de diyebiliriz buna. Bir Wolof cümlesinin yüzde 90'ı "n", "g" ve "e" harflerinden oluşuyor. Yani bu 3 harfın yerlerini değiştirerek, çifter çifter okuyarak ya da sadece bir harfi 2-3 kez söyleyerek birkaç cümle kurabilirsiniz. Batı Afhkalı çocuk. okula başlamadan önce evde Wolof dilini öğreniyor. Ama Fransızca, DAKAR HtLDA ÖZDOĞAN ANTUNES hayatuıın sonrakı aşamalannda olmazsa olmaz bır dil. SenegaFde aynca Lebou. Serere, Peul. Toucouleur, Diola, Mandingues ve Bassan etnik gruplan \ar. Senegal'de nüfusun yüzde 90'ının Müslüman olması ülkeye şeriat yönetiminı getirmemiş, bu yönetimi isteyen de yok. Ülkedeki diğer dinlere baktığunızda ise yüzde 10 oranındaki Hıristiyan Katolik ve Animizm'in de etkin dınler olduğu görülüyor. Senegallilerin birçok ülkeyi kıskandıracak derecede laik olmalan onlann. kadınlann eğıtimine bakışlannı değiştirmeye yetmemiş. Kadınlann okuma-yazma oranı sadece yüzde 10, genel okuma- yazma oranı ise yüzde 20. Bunun yanında, Hıristiyanhkla Müslümanlığın iç içe gırdiği bir ülke olan Senegal'de kimin Müslüman kimin Hıristiyan olduğunu anlamak pek mümkün değil. Toplumsal yaşamda dini göstergeler pek fark edilmediği gibi Müslümanlar arasında Alain. Piere, MicheL, Natacha gibi adlara rastlamak da mümkün. Fransız sömürge döneminden kalma alışkanlıkla çocuklanna Fransızca ısimler veriyorlar. Ama, Fransa'ya bağlıhk yemeklere pek yansımamış. Zengın mutfağıyla bilinen Fransa'ya karşıhk Senegal'ın ulusal yemeğı, salçalı bauk ve yağsız pilavdan oluşan "cebugenn". Rejim niyetine, günde 3 öğün bu yemeğı yerseniz rahatlıkla fazla kilolannızdan kurtulabiiırsinız. Afrikalı genç kızlar da güzel fıziklerini doğal koşullann yanı sıra belki de buna borçludur. Sadece onlar değil erkekler de... Orta yaşh bazı kadınlann tersine, şişman erkeğe kolay kolay rastlanmıyor. LTkemizde A\Tupa Birliğı tartışmalan sürerken her ülkenin bölgesel işbirliklen ve bir topluluğa bağlı olma içgüdüsüyle, batı Afrika ülkeleri de kendı aralannda gümrük. ticaret, para, sosyal ve lcültürel anlamda bir ortak pazar kurmuşlar. Senegal, Mali, Gine. Burkina-Faso, Fildişı Kıyısı, Benin ve Togo bu birliğin üyelen. Bu ülkelerin hepsi de eski Fransız sömürgesi ve Fransızca konuşuyorlar. Belkı de emperyalist ülkeler açısından baktığunızda "Böl ve yönet" in yerini yavaş yavaş, "Birleştir, daha kolay yönetirsin" alıyordur. 15 yıl önce kurulan bu birlik. batı Afrikahnın yaşam standardını yükseltmeyi amaçlamış elbette. Bakalım önümüzdeki \illar. bu ortak pazarla birlikte şimdikjnden farklı bir Afrika ekonomisi gösterecek mi bizlere. Senegallilere göre ise "çok çahşmak iazun.. çok." Mizah gerillası Michael ateş püskürüyor Eski bir oto işçisi olan Michiganlı Michael Moore, 1980'lerde başladığı yazarlık yaşarrunda, ABD ve Kanada'daki iş dünyasuıuı korkulu rüyası tanımıyla ün yaptı. Dev firmalann, devlet bürokratlannın ve sicıli bozuk güçlülerin peşinden aynunayan Michael, halkın kesesinden çöplenen düzenbazlık imparatorlannın iç yüzünü sergilemeyi sürdürmeye devam ediyor. ABD'nin mizahi Chomsky si diye anılmaya başlayan sabık oto işçisi, birbiri ardına yayunladığı kitaplann yanı sıra, belgesel fümcihk dalında da büyük ün yapacaktı. Önce çokuluslu firmalaruı kuşkulu ilişkilerini irdelemeyı namus görevi sayan Michael, ilk belgeseli "RogerAndMe''ile dünya çapuıda ünlendi. Michigan'dan ucuz işçi cenneti Meksika'ya taşınan General Motors adlı mega firmayı ve onun patronunu, her kesiti zehir zemberek bir hiciv diliyle beyazperdeye aktaran Michael, 1995 yılında Cannes Film Festivali'nde "resmi seçinı'' dalma layık TORONTO 1*1ENGtV AŞKEV görülen "Kanada Pasürması" adlı bir film daha yaptı. Tarih bovıınca Kanada'yı istila etmek için. 5 ayn kez Kanada topraklanna jürüyen ve her savaşta yenılgiye uğrayan Amerika'yı. tümüyle ters biçimde yorumlayan Michael, belgeselinde Kanada'yı ,'^merıka'ya saldıran ülke durumuna sokuyordu. Toplumsal ve siyasal bir gülmece olan bu fihnde Kanadalı istilacı saldırganlan, ABD'ye pastırma paketleri içinde atom bombası sokmaya girişen 5 kamyon şoforünü canlandırmıştı. Kuzey Amerika'da beğeni toplayan diğer belgesellerinde. ABD'nin en cesur muhaliflerinden biri olarak ünlenen Michael, 1997 "Downsize This" adlı kitabıyla New York Times'ın "çok satan" listesine geçti. Küreselleşmenin, kendi ülkesindeki çok kapsamh etkilerini ortaya koyan Michael, bu kitapta her yıl milyarlarca da kâr ettiği halde, devlet kesesinden sübvansiyon alan dev firmalan ve onlann polıtikacı yardakçılannı sergilemişti. Küreselleşmenin başlangıç dönemlerinde, Fırmalann "bûnye küçüJrme" uygulamalannı ve sokağa atılan işçilerin drarrunı inceleyen Michael, öfkeyle örtüşen gülmece kitabuıa bu yüzden "Bunu Küçüh" diye anıştırma bir ad koymuştu. Büyük firmalann yıllık hissedarlar toplantılannın davetsiz konuğu olmayı çok seven Michael, gerilla baskınlanyla grrdiği toplantılarda, ele geçirdiği mikrofondan polisler gelene kadar, "sosjal adakr" nutuklan atmaya da bayılu". Son 2 yıldır kablo TV'lerinde, "Awfiıl Irırth - Rezfl Gerçek" adlı bir taşlama dizısi gösterilen Michael, bu dizide cafcaflı görünümlerin ardından karanlık ve ürkünç Amerika'dan tablolar sunuyordu. Michael, bu su^lar "Harper's CoOms" adlı dev yayuıevinin çıkardığı "Stupid \VTiite i\Ien-.4hmak Bevaz AdamJar" adlı hiciv kitabıyla, özellikle Başkan George W. Bush'a saldınya geçti. ABD'deki siyasal mekanizmanm ve iş dünyasının "beyaz deriK" egemenliğıni ve ülke kurumlannı yozlaşan iç yapısını öyküleyen Michael Moore, tüm evreni koşullandıran bir emperyal patolojisini en art bölümlerine ışık tutuyordu. Işçi kasketli mizah gerillası, 11 Eylül sonrası "vatan haini" ithamının, sansürcülüğün ve baskuıuı ya>ılmaya başladığı kendi ülkesine neşter vururken yeni kitabında. Bush'un "alkoiik bir hırsız oMuğunu" hiç çekinmeden ilan ediyordu. Michael'ın geçen yıl Kuzey Amerika ve Ingiltere sinemalannda gösterilen son belgeseli de bır kahkaha şaheseri olarak büyük beğeni topladı. "TheBigOne- Kocaman" adlı bu hicivsel belgeselde, Amerika'nın kurumsal yapısıyla dalga geçen sabık oto işçisi. bu filminde şu önerileri ortaya atıyordu: "Bana kabrsa, Amerika BirJeşik De\1etleri'nin adı çok uzun ve can sıkıcı. fsterseniz İngiltere'ye bakabm; büyükhıkle en küçük ilgileri olmadıklan halde, Ingilizler kendilerine 'Büyük Britama' admı vermişler. Bundan esinlenerek biz de Amerikanın uzun acbnı, kısaca-BigOne- Kocaman' olarak değiştiretim. Özet bir ad olur. söylemesi uzun sürmez. Örneğin, biri 'Yahu sen neredensin?' diye sorunca, 'Ben Kocaman'danun' diye şişinerek yanrt veririz."
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear