Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 7 NİSAN 2002 PAZAR
10 PAZAR YAZILARI
Parisli martılargöçmendir."Marülar Id sokak çocuklandır denian" diye
yazdığında Can YüceL ne yürekler, ne
havalar, u
Yeşiüer"i dahi siyasete
soyunduracak kadar kirlenmişti. Bugün
çöpler ıçin bile birbirlerini paralamak
zorunda kalan martıJar da içgüdülerini
yitirdiler... 45 türü olduğu bilinen martrlar,
ornitologlara (kuşbilimciler) göre doğalan
icabı "gürültü ve pisfik"ten kaçıp deniz ve
büyük su boylarında obalannı kurarlarmış.
(Mış!.. Bir zamanlar.) Siz oralarda, örneğin
tstanbul'da oldubitti, kanatlan 1 metreyi
aşkın (açık denizlerdekilerininki 1.5 metreyi
bile geçiyormuş) bu yaratıklarla hep iç içe
yaşadığınızdan, kafanıza etmedikleri sürece,
varhklannı fark edemeyebılirsiniz. Eğer
Istanbul'a birazcık tepeden bakmak gibi bir
şansınız varsa, damlara kurdukian yuva ve
geleneksel aile hayatlannı ızlemek
ayncahğına da sahip olabilirsiniz. Üstelik
îstanbullu martılar, diğer kent sakinlerine
oranla kim bilir kaç nesil Istanbulludur?..
Bizim buradakiler, Parisli martılar
göçmendir. Bize benzer... Anayurdunu, baba
diyannı, engin sulanru, parlak(!) ufuklanru
bırakıp "gûrültüye pisKğe" aldınş
etmeksizin(l) yiyecek-giyecek aşkına
buralara düşmüştür. Oradaki martılann
sayısıru saymayı kendine meslek edinenler
var mıdır bilemeyiz, ama buradakiler Paris ve
çevresı (Ile-de-France, Fransa Adası
dediğimiz tüm il) dahil hepsini saymakla
yerinmeyip istatıstiklerini de tutuyorlar.
Martılara ilk kez 6O'lı yıllarda Paris'ın uzak
banJiyölerindeki St Hubert'tekı gölcüklerde
rastlanıyor. Yumurtlamak üzere Atlas
Okyanusu'ndan içerlere sığınan kuşlann
keskin çığlıklannı bugün artık kentin
merkezinde duyar olduk. Ornitologlar
yalnızca bu kış, Ile- de-France ilınde dev-
yoğun kolonilerde yaşayan 100 binin üsründe
martı saymış. Uzmanlar bu kuşlann en
azından dörtte birinin kışı geçirmek üzere
Almanya. Belçika, Hollanda, hatta bazı Orta
PARİS
UĞUR
HÜKÜM
Avrupa veya Baltık
ülkelerinden geldik-
lerini tespit etmiş Kent
ısısının cıvar bölgelere
göre ortalama 5 derece
daha fazla olması,
kıyılann artık diğer
kentler kadar kirli ve
gürültülü oluşu,
yiyecek derdinin kalabalık yerleşim merkez-
lerinde daha kolay çözülmesi martılan
üzenmıze çekmeye devam edecek. Kent
içinde en geniş noktasında bile 200 metreyi
bulmayan Seine N'ehri, büyük parklann
havuzlannda ve heykellerin üstünde
görebildıldenmiz, sizin de tarudığınız cinsten,
ince kıvnk gagalı ve gri veya boz başh, ama
genelde "beyazegemen'' görüntüleriyle
aslmda epeyce heybetli martılar Pans
sakinlerinin hayatına da renklilik, hatta yeni
bir tartışma getirdiler. tl merkezi Paris'ın batı
ve doğu çıkışında bulunan, bır zamanlar sokak
kadınlanyla ünlü Boulogne Park- Onnanı ve
68'lı yıllann öncü ünıversıtelerinden birinı,
Pans-8'i banndıran (şimdikı cumhurbaşkaru
Jacques Chirac'ın Paris Belediye Başkanı
olduğu 70'Ii yıllarda buradan endüstriyel yöre
proleter yatağı kuzey banliyösüne sürülen)
Vîncennes Park-Ormaıu'na yerleşen kuşlar,
akşam çökünce bu ıki parkın büyük havuz ve
göllerinde uykuya yatıyor. Elbette örneğın Ile-
de France'in, merkezi Versailles ile ünlü
Yvelines bölgesuıde (uzak banJiyö sayılır) 90
hektarlık su ve çimenlik bir bölge kuşlara
"doğal rezerve" olarak aynlmış olsa da
göçmen kuşlar Paris'i yeğliyor. Yeni deyiş ne
bıliyor musunuz? "Paris kuşlann, marülann
SL İropez'i (hani şu güney kıyılannın ünlü
yıldız köyü) oldu." Zira Paris Parklar ve
Bahçeleri Koruma ve BÜgilendinne Dairesi
kuşlar rahat uyusun diye örneğın parkları
kamuya erken kapatıyor (Galiba biraz da
işlerine geliyor, 35 saat uygulaması gıbi yeni
etkenler söz konusu). Bahçıvanlar, rehberler,
bahçe mimarian kuşlann huzuru için
ellerinden gelenı esirgemiyor. Havalar kötü
oldu mu kimsenin itirazı yok, ancak güzel
bahar hatta erken yaz günleriyle bırlikte, kent
içindeki onlarca bahçe ve parkın amaçlan
konusunda tartışmalar alevleniyor. Paris
Belediyesı pazar ve bayram günlerinde Seine
Nehri boyundaki hızlı araba yollannm ciddi
bir kısmını yayalara, bisikletlılere açarken,
gökyüzümüzü süsleyen martılara ve kuşlara
özel bir ihtimam göstermeyi de pek ihmal
etmiyor. Her ne kadar şimdilik pıslıkleri
kentin 4 ayaklı sakinleri 2 milyon köpek
pısliği kadar rahatsız edıci olmuyorsa da
göçmen martılan bakalım daha ne kadar
ağırlayacağız. Neme lazım, aslında buna da
şükür. Biz de aklımıza estiğinde, Orhan
VeB'ye uyup "Gün olur ahp başunı giderim
İstanbuTa'Yı gerçekleştıremeyeceğimize göre
"Hete martılar, hele marüJar / Her tüylerinde
ayn telaş" deyip Parisli martılar ile özlem
gıdermekle yetiniriz...
Trafikte kral,
prens, vatandaş
aynmıyok
Hafta başında gelen zarfi açıp
içindeki belgeyi okuyunca
gözlerime inanamadım. Trafık
polisinin yolladığı tutanakta,
120 km. hız sının olan
anayolda 156 km. hızla
seyrederken radara
yakalandığım yazıyordu.
Mektup birkaç hafta önce
gelseydi Prens Laurent'ın
radara hızlı bir şekilde araba
kullanırken yakalandığının
ortaya çıktığını ve Başbakan
Guy Verhofstadt'ın prense bir
mektup göndererek "topluma
örnek olması gereken bir
prensin böyle sonımsuz
davranmaması gerektigini"
yazarak firçaladığını anlaür,
başbakanın da aslında aşın hız
yaparken kaydedildiğinin
saptanması üzerine, prense
ahlak dersi vermeye kalkışan
Verhofstadt'ın zor anlar
yaşadığuıı yazar ve
başbakanın aşın hıza gerekçe
olarak "çok önemli bir
toplantrya yetişmek üzere ruz
vapmak zorunda kaknklannj"
gösterdiğını
belirtirdim. Senatör
olan kraliyet ailesi
üyesı Prens
Laurent ve
Başbakan
Verhofstadt'ın
dokunulmazlıklan
ve para cezalannı — — —
ödeyip
ödemeyeceklerini Belçika
medyasıyla birlikte tartışır,
kraliyet aılesinden sadece
kralın dokunulrnazlığının
olduğunu, Laurenfın
dokunulmazlığının senatör
olmasmdan kaynaklandığını
birlikte öğrenirdik. Prens ya da
başbakan, hiç kimsenin trafik
cezalan konusunda
dokunuimazlık zırhının altına
gizlenemeyeceği yönündeki
kamuoyu tepkisini de sizlere
duyururdum. Federal Meclis
Başkanı Herman De Croo'dan
3 milletvekilinin cezaiannı
ödemedikleri için uyanldığını
ve kendisinin de bir kez trafik
suçu işlediğini ve cezasını
anında yatırdığını öğrenince
birlikte şaşınrdık. Belçikalı
milletvekillerinin aklına
bizimkiler gibi "Sen benim
kim olduğumu biliyor
musun?" dıyerek trafik
polislerini tehdit etaıek
gelmiyor ve kuzu kuzu
yatınyorlar para cezalannı!
Olsun yine de Verhofstadt'ın
yanıtı işime yaradı. Suçumu
kabul ettim; ama gerekçe
olarak Verhofstadt'tan
esınlenerek "şimdiye kadar hiç
trafik cezası almamış. çok
sorumlu bir sürücü olduğumu
ve çok önemli bir toplantiya
katümak üzere acele ederken
farkında oimadan hız
yapöğunı" yazdım ve "bunun
dcğerlendirrnede dikkate
afanacağmı umduğumu"
belirttim. Bu suçumun
affedilmesi ya da cezanın
indirilmesi için uydurduğum
birmazeret değil. Gerçekten
de o gün Avrupa Türk
Gazeteciler Birliği'nin kuruluş
kongresine kahlmak üzere
BRÜKSEL
ERDtNÇ
UTKU
Sabah gazetesi Brüksel
muhabiri Fikret Aydemir ile
birlikte Frankfurt'a gidiyorduk
ve toplantiya yetişebilmemiz
için birazcık hız yapmıştık,
hepsi o kadar! Sonucu merakla
bekliyonım. Para cezası
ödemek zorunda kalsam bile,
trafik cezalannda yapılan aşın
artışlann yürürlüğe
girmesinden önce daha az bır
para cezasıyla bu işten
yırtacağım için, kendimi şanslı
sayıyorum. Bir hafta önce de
bir arkadaşım Brüksel'de 70
km. hız yapması gereken
yolda 112 km. ile seyrederken
polislere yakalanmış ve
ehliyetine geçici olarak el
konulmuştu. Sevinmem için
işte ikinci bir neden; benim
ehliyerime de el konulabilirdi!
Belirlenen AB strateji
doğrultusunda -diğer AB
ülkeleri gıbi- Belçika da 2010
yılma kadar trafik
düzenlemelerinde ve
cezalannda kökJü
değişikliklere ve arttınmlara
gidildi. Hız
sınırlan gözden
geçirilecek ve
okul ve yerleşim
birimleri
çevresinde bu
sınırlar aşağıya
çekilecek.
— — — • — Bisiklet yollanna
daha fazla önem
verilecek. Kamyonlann ölü
nokta sistenıiyle donatılması
zorunluluğu ise zaten daha
önce getırilmişti. Trafik
kontrollerinin de kademeli
olarak arttınlması planlanıyor.
2005 yılında 32 milyon aracın,
2009 yılında ise 40 milyon
aracın kontrolü öngörülüyor.
Başka önemli bir önlem de
sürücülerin davranış
biçımlerini değiştirerek daha
farklı ve bilinçli araba
kullanmasına yönelik
çalışmalar olarak belirlendi.
Kuzey komşusu Hollanda'yı
örnek alan Belçika bu konuda
kararlı gözüküyor. Bu arada
sürücüler de boş durmuyor. E-
postayla birbırlerine
yolladıklan ilerilerde
anayollara konulan yeni sabit
kameralann ve radarlann
yerlerinin listesini
duyuruyorlar.
Türkıye kadar olmasa bile
AB ülkeleri arasında trafik
kazalan konusunda üst
sıralarda yer alan Belçika'nın
2010yıhhedefine
ulaşabilmesi için sadece benim
gibi sıradan vatandaşlann
değil, Laurent ve
Verhofstadt gibi topluma
örnek ohnası gereken
kişiliklerin de trafik
kurallanna uyması gerekiyor.
Zaten kamera ve radarlar
bu konuda kral, prens,
başbakan, milletvekili ya da
sıradan vatandaş aynmı
yapmıyor, hızlı giden herkesi
kaydediyor. lyi ki prens ya da
başbakan değilim.
Medyaya ve kamuoyuna
durumu nasıl açıklardım
yoksa?
(erdincufkn@yaboo. com)
Yoi"k
9
tU ISYO.il VYOtCStOSU İsraiTin Füistin'e yöneük operasyonu bütün dünvada protesto
•" ediüyor. Önceki gün de ABD'nin New York kentindeki Times
Square'de toplanan bûılerce Idşi işgali protesto etti ve tsrail'in derhal çekilmesini istedi. (Fotoğraf: AP)
Once insan, sonra başbakan, sonrakadın
Bağımsızhğını kazanan çoğu Afrika
ülkesinde olduğu gıbi. Senegal de
cumhuriyetle yöneriliyor ve
başbakanı bır kadın. Şımdtki
Cumhurbaşkanı, 4 yıl önce ışbaşına
gelen Abdoulaye VVade. Senegal'de
cumhurbaşkanlan halk tarafından
doğrudan seçiliyor. Yönetımde de
cumhurbaşkanlan başbakandan daha
etkili ve yetkıli. Bir anlamda
Fransa'dakı yanbaşkanhk sistemini
örnek aldıklan da söylenebilir.
1960'ta Fransa'dan bağımsızhğını
kazandıktan sonra seçılen ılk
cumhurbaşkanı. Hıristiyan lider
LeopoJd Sedar Senghor 20 yıl ülkeyi
yönetrıkten sonra Fransa'da
emeklilığini yaşarken geçen aralık
ayuıda öldü. Senghor'un cenazesi
Senegal'de görülmemiş bir törenle
toprağa verildi. Senegal'de,
başbakanı cumhurbaşkanı tayin
ediyor. Bakanlar kurulu ise
başbakan tarafından atanıyor. Parti
sistemine göre seçilen
cumhurbaşkanlannın başbakan
tercihi de kuşkusuz yine kendi
partisinden. Sosyalist parrinin
liderliğindeki ülkenin başbakanı bir
kaduı, Bayan Madior Boye. Bayan
Boye, başbakanlığın devlet
başkanlığuun gerisinde kalması
nedeniyle etkinliğüıi pek
hissettiremiyor. Ama konuştuğumuz
Senegalliler, Müslüman bir ülke olan
Senegal'de başbakanın kadın
olmasının, garipsenecek bir durum
olmadığını, kadın başbakanın
erkeklerden bir farkının olmadığı
inancındalar. Onlara göre başbakan;
önce insan, sonra başbakan ve daha
sonra kadın. Kadın başbakana sahip
olmakla övünmekle birlikte, bu
durumu fazlasıyla kanıksadıklan da
birgerçek. Ülkede irili ufakh 28
parti var ve ıktidar mücadelesi
Türkiye'de olduğu gıbi sadece birkaç
parti arasında geçiyor. Ülkenin resmi
dıli Fransızca.. ama halk arasında
daha yaygın ve etkili bir dil olan
Ublof dili konuşuluyor. Çünkü
Senegal'deki yerli halkın yüzde
45'inin etkin kökeni Wolof. Bunun
dışuıda, Mali ve diğer bazı komşu
ülkelerin halkının da çoğunluğu
VVolof. Bu yüzden Wolof dili.
üstünlüğü ele geçirmiş durumda.
Batı Afrika yerel dili de diyebiliriz
buna. Bir Wolof cümlesinin yüzde
90'ı "n", "g" ve "e" harflerinden
oluşuyor. Yani bu 3 harfın yerlerini
değiştirerek, çifter çifter okuyarak
ya da sadece bir harfi 2-3 kez
söyleyerek birkaç cümle
kurabilirsiniz. Batı Afhkalı çocuk.
okula başlamadan önce evde Wolof
dilini öğreniyor. Ama Fransızca,
DAKAR
HtLDA
ÖZDOĞAN
ANTUNES
hayatuıın sonrakı aşamalannda
olmazsa olmaz bır dil. SenegaFde
aynca Lebou. Serere, Peul.
Toucouleur, Diola, Mandingues ve
Bassan etnik gruplan \ar.
Senegal'de nüfusun yüzde 90'ının
Müslüman olması ülkeye şeriat
yönetiminı getirmemiş, bu yönetimi
isteyen de yok. Ülkedeki diğer
dinlere baktığunızda ise yüzde
10 oranındaki Hıristiyan
Katolik ve Animizm'in de etkin
dınler olduğu görülüyor.
Senegallilerin birçok ülkeyi
kıskandıracak derecede laik olmalan
onlann. kadınlann eğıtimine
bakışlannı değiştirmeye yetmemiş.
Kadınlann okuma-yazma oranı
sadece yüzde 10, genel okuma-
yazma oranı ise yüzde 20. Bunun
yanında, Hıristiyanhkla
Müslümanlığın iç içe gırdiği bir ülke
olan Senegal'de kimin Müslüman
kimin Hıristiyan olduğunu anlamak
pek mümkün değil. Toplumsal
yaşamda dini göstergeler pek fark
edilmediği gibi Müslümanlar
arasında Alain. Piere, MicheL,
Natacha gibi adlara rastlamak da
mümkün. Fransız sömürge
döneminden kalma alışkanlıkla
çocuklanna Fransızca ısimler
veriyorlar. Ama, Fransa'ya bağlıhk
yemeklere pek yansımamış. Zengın
mutfağıyla bilinen Fransa'ya karşıhk
Senegal'ın ulusal yemeğı, salçalı
bauk ve yağsız pilavdan oluşan
"cebugenn". Rejim niyetine, günde
3 öğün bu yemeğı yerseniz rahatlıkla
fazla kilolannızdan kurtulabiiırsinız.
Afrikalı genç kızlar da güzel
fıziklerini doğal koşullann yanı sıra
belki de buna borçludur. Sadece
onlar değil erkekler de...
Orta yaşh bazı kadınlann tersine,
şişman erkeğe kolay kolay
rastlanmıyor. LTkemizde A\Tupa
Birliğı tartışmalan sürerken her
ülkenin bölgesel işbirliklen ve bir
topluluğa bağlı olma içgüdüsüyle,
batı Afrika ülkeleri de kendı
aralannda gümrük. ticaret, para,
sosyal ve lcültürel anlamda
bir ortak pazar kurmuşlar. Senegal,
Mali, Gine. Burkina-Faso, Fildişı
Kıyısı, Benin ve Togo bu birliğin
üyelen. Bu ülkelerin hepsi de eski
Fransız sömürgesi ve Fransızca
konuşuyorlar. Belkı de emperyalist
ülkeler açısından baktığunızda "Böl
ve yönet" in yerini yavaş yavaş,
"Birleştir, daha kolay yönetirsin"
alıyordur. 15 yıl önce kurulan bu
birlik. batı Afrikahnın yaşam
standardını yükseltmeyi amaçlamış
elbette. Bakalım önümüzdeki \illar.
bu ortak pazarla birlikte şimdikjnden
farklı bir Afrika ekonomisi
gösterecek mi bizlere. Senegallilere
göre ise "çok çahşmak iazun.. çok."
Mizah gerillası
Michael ateş
püskürüyor
Eski bir oto işçisi olan
Michiganlı Michael
Moore, 1980'lerde
başladığı yazarlık
yaşarrunda, ABD ve
Kanada'daki iş dünyasuıuı
korkulu rüyası tanımıyla
ün yaptı. Dev firmalann,
devlet bürokratlannın ve
sicıli bozuk güçlülerin
peşinden aynunayan
Michael, halkın
kesesinden çöplenen
düzenbazlık
imparatorlannın iç yüzünü
sergilemeyi sürdürmeye
devam ediyor. ABD'nin
mizahi Chomsky si diye
anılmaya başlayan sabık
oto işçisi, birbiri ardına
yayunladığı kitaplann yanı
sıra, belgesel fümcihk
dalında da büyük ün
yapacaktı. Önce çokuluslu
firmalaruı kuşkulu
ilişkilerini irdelemeyı
namus görevi sayan
Michael, ilk belgeseli
"RogerAndMe''ile
dünya çapuıda ünlendi.
Michigan'dan ucuz işçi
cenneti Meksika'ya
taşınan General Motors
adlı mega firmayı ve onun
patronunu, her kesiti zehir
zemberek bir hiciv diliyle
beyazperdeye aktaran
Michael, 1995 yılında
Cannes Film Festivali'nde
"resmi seçinı'' dalma layık
TORONTO
1*1ENGtV
AŞKEV
görülen
"Kanada
Pasürması"
adlı bir film
daha yaptı.
Tarih
bovıınca
Kanada'yı
istila etmek
için. 5 ayn kez Kanada
topraklanna jürüyen ve
her savaşta yenılgiye
uğrayan Amerika'yı.
tümüyle ters biçimde
yorumlayan Michael,
belgeselinde Kanada'yı
,'^merıka'ya saldıran ülke
durumuna sokuyordu.
Toplumsal ve siyasal bir
gülmece olan bu fihnde
Kanadalı istilacı
saldırganlan, ABD'ye
pastırma paketleri içinde
atom bombası sokmaya
girişen 5 kamyon şoforünü
canlandırmıştı.
Kuzey Amerika'da beğeni
toplayan diğer
belgesellerinde. ABD'nin
en cesur muhaliflerinden
biri olarak ünlenen
Michael, 1997 "Downsize
This" adlı kitabıyla New
York Times'ın "çok satan"
listesine geçti.
Küreselleşmenin, kendi
ülkesindeki çok kapsamh
etkilerini ortaya koyan
Michael, bu kitapta her yıl
milyarlarca da kâr ettiği
halde, devlet kesesinden
sübvansiyon alan dev
firmalan ve onlann
polıtikacı yardakçılannı
sergilemişti.
Küreselleşmenin başlangıç
dönemlerinde, Fırmalann
"bûnye küçüJrme"
uygulamalannı ve sokağa
atılan işçilerin drarrunı
inceleyen Michael,
öfkeyle örtüşen gülmece
kitabuıa bu yüzden "Bunu
Küçüh" diye anıştırma bir
ad koymuştu.
Büyük firmalann yıllık
hissedarlar toplantılannın
davetsiz konuğu olmayı
çok seven Michael, gerilla
baskınlanyla grrdiği
toplantılarda, ele geçirdiği
mikrofondan polisler
gelene kadar, "sosjal
adakr" nutuklan atmaya
da bayılu". Son 2 yıldır
kablo TV'lerinde, "Awfiıl
Irırth - Rezfl Gerçek" adlı
bir taşlama dizısi
gösterilen Michael, bu
dizide cafcaflı
görünümlerin ardından
karanlık ve ürkünç
Amerika'dan tablolar
sunuyordu. Michael, bu
su^lar "Harper's CoOms"
adlı dev yayuıevinin
çıkardığı "Stupid \VTiite
i\Ien-.4hmak Bevaz
AdamJar" adlı hiciv
kitabıyla, özellikle Başkan
George W. Bush'a
saldınya geçti. ABD'deki
siyasal mekanizmanm ve
iş dünyasının "beyaz
deriK" egemenliğıni ve
ülke kurumlannı yozlaşan
iç yapısını öyküleyen
Michael Moore, tüm
evreni koşullandıran bir
emperyal
patolojisini en art
bölümlerine ışık
tutuyordu. Işçi
kasketli mizah
gerillası, 11 Eylül
sonrası "vatan
haini" ithamının,
sansürcülüğün ve
baskuıuı ya>ılmaya
başladığı kendi ülkesine
neşter vururken yeni
kitabında. Bush'un
"alkoiik bir hırsız
oMuğunu" hiç
çekinmeden ilan ediyordu.
Michael'ın geçen yıl
Kuzey Amerika ve
Ingiltere sinemalannda
gösterilen son belgeseli de
bır kahkaha şaheseri
olarak büyük beğeni
topladı. "TheBigOne-
Kocaman" adlı bu hicivsel
belgeselde, Amerika'nın
kurumsal yapısıyla dalga
geçen sabık oto işçisi. bu
filminde şu önerileri
ortaya atıyordu: "Bana
kabrsa, Amerika BirJeşik
De\1etleri'nin adı çok uzun
ve can sıkıcı. fsterseniz
İngiltere'ye bakabm;
büyükhıkle en küçük
ilgileri olmadıklan halde,
Ingilizler kendilerine
'Büyük Britama' admı
vermişler. Bundan
esinlenerek biz de
Amerikanın uzun acbnı,
kısaca-BigOne-
Kocaman' olarak
değiştiretim. Özet bir ad
olur. söylemesi uzun
sürmez. Örneğin, biri
'Yahu sen neredensin?'
diye sorunca, 'Ben
Kocaman'danun' diye
şişinerek yanrt veririz."