22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
T NSAN 2002 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 rtnazMHPHeyeni saııia açm?... KaçgümüğümT Bektrorak posta: dertzsom©cumhuriyetcom.tr Tef: 0.212.512 08» —1 : 0.212.512 44 97 - tthal mallar inadına tüketiliyormuş... "Ûlkevi batırmava karar verdikten sonra inat da bir murattır!" kıpdırma Sağlıkla ilgili bir kamu kuruluşunun Resmi Gazete'ye verdiği ihale ilanının başlığında "Böbrek Taşı Kırdırma Işi Yaptırılacaktır" deniyor... 1000 santimetrekare taş kırdırılacakmış... Kırdırma işinin tahmini tutarı 150milyar liraymış... Böbrek taşı kırdırmanın santimetre karesi 150milyon liraya geliyor... Işçilik, ucuz mu pahalı mı bilemeyiz ama taş sancısıyla kıvranan bir vatandaş kapıya dayandığında umarız ihale sonuçlanmış olur! Dağda bağ Devlet şarap üreticilerine, kendi mülkiyetlerinde olmak koşuluyla işledikleri her dönüm bağ için 500 milyon lira veriyor... Yakında Trakya bölgesinde, dönümü 200 milyon liraya kapatılan neredeyse dağ başındaki arazilerin bir anda "bağ" olduğunu duyarsanız şaşırmayın... alatya bağımşız milletvekili Ahmet Özal, ba- bası Turgut Özal'ın kurduğu Anavatan Par- tisi'ne girdi; girerken de babasından kalma parti amblemli attın kravat iğnesini taktı... Ya- kıştığı söyleniyor... Anavatan Partisi Genel Başkanı Mesut Yılmaz'da da parti amblemli altın kravat iğne- si vardır... Millet şimdi, Ahmet Bey ile Mesut Bey'in, kravat iğnelerini takıp 17 Nisan'da yani Turgut Özal'ın ölüm gününde "anıt mezar"da bir kez daha buluşup poz vermelerini bekliyor. Güzel bir fotoğraf olacaktır... Ancak Mesut Yılmaz'ın. millete taktığı "anıt mezar" parası ne olacak, o konudan kimsenin söz ettiği yok! Anımsayacaksınız... Turgut özal'ın ölümünün beşin- ci yılıydı... 1998'de Mesut Yılmaz iktidardayken Bayın- dırlık ve Iskân Bakanlığı'nın bütçesinden alınan 300 milyar lira ile Istanbul'da Turgut Ozal'a anıt mezar ya- pılrnıştı... Mezarın mermerleri Italya'dan ithal edilmişti... Kravat iğnesi Çelik konstrüksiyonu bakırla kaplanmıştı... Inşaatı yetiştirmek için işçiler geceleri de çalışmıştı. Devletin parası su gibi harcanmıştı... O günlerde yetkili ve ilgili bir kişi çıkıp da bu para- nın hangi gerekçe ile, hangi yöntemle devletten alın- dığını ve mezar yapması için bir müteahhide verildiği- ni açıklayamadı. Bir kere Özal'ın cenazesi açıkta kalmamıştı... Turgut Özal Cumhurbaşkanı olarak öldüğü için An- kara'daki Devlet Mezarlığı'nda yeri hazırdı... Ama ailesi, devletin, devlet büyükleri için hazııiadı- ğı mezarlığa gömülmesini istemedi... Istanbul'da belediyenin özel karan ile Topkapı'da yol kenarında Adnan Menderes'in mezarının yakının- da boş bir arsa mezar yeri olarak açıldı... Ankara'dan başlayıp istanbul'dadevam edecekşe- kilde birkaç cenaze namazı kılarak ve bir dizi tören ya- pıp sonunda Özal'ı gömdüler... Gömdükten beş yıl sonra da mezara anıt yapmak için devletin olanaklannı kullandılar... 1998'in parasıyla 300 milyar lira... İktidardayken zenginleri sevdiğini açıkça söyleyen Turgut Özal'ın mezarı için nedense o çok sevdiği zen- ginler ellerini cebine atmadı... Mezar için milletin cebine el atıldı... Halkın tepkisi üzerine de Anavatan Partisi bu para- yı ödeyeceğini açıkladı... Devlete geriye verilecek pa- ranın kefili de Mesut Yılmaz'dı! Bu paraödenmedi... 1998'de dolar 240 bin liraydı; 300 milyar lira, 1.1 mil- yon dolardan fazla ediyordu... 2002'de 1.1 milyon do- lar 1.5 trilyon liraya yakın... 10 gün sonra Özal'ın mezarındaki anmatörenine ka- tılanların kravat iğneleri, Semra Hanım'ın pırlantayü- züğünden de pahalı! X.. SESSİZ SEDASIZ (!) Yüksek Yerilim Hattı erdincutkuc: yahoo.com SP ve AKP Vfeclis gruplanna isim önerisi: MASKELİ SÜVARİ! Amerika'da pişer, Türkiye'ye de düşer! Türkiye'deki şeriatçıların ve din be- zirganı politikacılann gözü aydın ol- sun... ABD Başkanı George W. Bush'un partisi Cumhuriyetçi Parti, 222 yıl önce Thomas Jefferson un anayasaya koyduğu laiklik ilkesini del- mek için atağa geçmiş bulunuyor... Engin Aşkın bildiriyor... Cumhuriyetçi senatör Watter B. Jo- nes, senatoya verdiği bir yasa tasarı- sı ile kilise, cami ve tüm mabetlerde si- yasi toplantı düzenlenmesine olanak sağlanmasını istiyor... Cumhuriyetçi milletvekili Phil Crane de verdiği başka bır yasa tasarısı ile ki- lise, cami ve tüm mabetlerde bir yıl ıçinde toplanan bağış paralannın yüz- de 20'sinin müminlerın destekledikle- rı parti adaylarına aktarılmasının yolu- nu açmaya çalışıyor... Bu arada okullarda derslere dua ile başlanabilmesi için yobazlığın simge- si Florida'da açıîan kampanya sürü- yor; şeytanı lanetleyen ayinleryapılıyor ve bazı kasabaların girişine "Burası Tann'nın Bölgesi Şeytan Giremez" pankartları asılıyor; devletin verdiği sosyal yardımlann papaz imamlareliy- le dağıtılması isteniyor... Amerika'daki yasa tasarıları Türki- ye'deki şeriatçıları niye ilgilendirsin di- ye sorarsanız... Amerika'da pişer, Türkiye'ye de dü- şer onun için! Bizimkiler zaten camile- ri ve okulları kullanıyor... Hele bir de camiler ve okulları res- men kullanıp birer kışlaya dönüştürür- lerse değmeyin keyiflerine! ÇED KOŞESI OKTAY EKİNCl Antalya'da 'Tarih Devrimi...' "tngiltere'de yerel yönetim hizmetleri arasında aile tarih- lerini arşjvlemek de var™ Bun- lar, uzun bir geçmişiinanıtanaz aynnülanyla yansıüyor.J' Bu bılgi, Antalya Büyükşe- hirBelediyesi'nce2001 yılının Nisan ayında yayımlanan ve Londra'daki belediye hizmet- leri ile bizdekilerin kıyaslandı- ğı; u Yerel Yönetimlerde Bir Karşılaşörma" adlı kitapta yeraldı... Londra'nın kent merkezi VVestminster Belediyesi yöne- ticilennden Mahmut Aydoğan bunlan yazınca, benden iste- nen "karşılaşûrma" sütunlan- na şu notu da düşmüştüm: "Kentli biünci ve hemşerifik bağlan işte böyle gefişir_. Keş- ke bizde de belediyeler aile ta- rihlerinin yazımına öncülük et- seter.." • • • Şimdi bu dileğın birinci yı- lında, "keşke"mızın ülkemiz- de de gerçekleştırilmeyle baş- lamasını görmek. ender yaşa- nabilecek bir mutluluk... Kumbul, sosyolog, mimar, ta- rihçi, arkeolog ve yazarlardan oluşan yerel bir "komite" ile kollan sıvıyor... Tanıtım belgelerinde ailele- re seslenilirken; "yasizyazın, ya da anlann biz yazahrrT de- nerek, eli kalem tutan, tutma- yan herkes yüreklendiriliyor... Kimi aileler "bizimkini siz yaan" derlerse, öğrencilerden örgütlenmiş "genç tarihçiler" onlarla röportajlar yapacak- lar... Böylece derlenecek olan aile tanhleri, fotoğraflar ve di- ğer geçmiş yaşam belgeleriy- le birlikte, sürekli çıkacak bir dergıde yayımlanacak... "Geçmişten Geleceğe Antal- yahlar" adıyla yayımlanmaya başlanması planlanan dergi Antalya"daki evlerde okunma- ya başlandığında, kentin "ge- çici" siyasal gündemi ne olur- sa olsun, "kabcı" toplumsal gûndemini "sosyal tarih bilgi- lenmesi" ve "kenth" anılan" oluşturacak... Çünkü her sayıda degişik ai- lelerin özgün geçmişlerini öğ- geçmi&n geleceğe ANTALYAUUR Londra"dan esinlenerek "di- leğimizi'' de hemen kabul idip; "Antalya'da Aile Tarihi" ıcampanyasını hizmet progra- nına alan Büyükşehir Beledi- ye Başkanı Dr. Bekir Kumbul diyor ki: "Bu projemizde, nereden ve ne zaman gelmiş olurlarsa ol- aınlar, Antalyahlar kendi aile arihlerini yazacaklar. biz de yavTinlayacağız...'' Ardından da şunu ekliyor: "Arkadaşlanmız bu projeye boşuna 'tarih devrimi" demi- w>rlar._ Arnksadecesiyasal ta- rihi değü, toplumsal tarihimizi de konuşacağız_. Sadece flnlü- lerin geçmişini değil, yaşamı \aratan ve paylaşan herkesin geçmişi, ortak tarihimiz ola- cak..." Bu, gerçekten bir devrimdir; •tarih biünci devrimi"dir... • • • 04 Nisan 2002 günü bir basın toplantısıyla "devrimin'' baş- bdığını duyuran Dr. Bekir renen Antalyalılar, izleyen sa- yılarda "sıraya gÜTnek" için kendi geçmişlerini yeniden araştınp yazmaya başlaya- cak... Böylece Antalya'da hemen her "derin" sohbet ve kentin hemen her köşesindeki "aya- küstü" konuşmalar bile. artık bir başka "Antalyah bffinciyle" yaşanacak... ••• "Geçmişten Geleceğe Antal- yalılar'' dergisinin ilk sayısı "Hazu-an" (2002) ayında çı- kacak şekilde hazırlanıyor... Aileler şimdiden eski albümle- rine dalmışlar, geçmişleriyle daha bir "büuıçle" kucaklaşı- yorlar... Keşke biz de "Antalyah" ol- saydık diyorum ve bu "keş- ke"nin de öbür beledıyeleri- mizce duyulmasını dıliyo- nım... Oekinci« cumhuriyet.com.tr. KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behıcakfo turk.net ÇİZGtLÎK KÂMİL MASARACI H A R B t SEMİH POROY semihporoyfâ yahoo.com TARİHTE BUGÜN MI^MTAZ AREKAN DÜNYA SAĞLIK ĞRGÜTÜ KURULDU.. 1318'D£ SüGÜ/U, SİRLeÇMİf MıLL£7TE/Z'E SAĞU OLAAJ OİMJ- VA SAĞLIK Ö&6Ûrv (U/OK.LO UEALTC>/eG4A//Z477OA/) KueüLMUŞTU- Mee&ezj isu(Ç/ze'fjifj CEN£V/ZE K&MnM£>e BULUMAH öıseür UL.USU\eARASI SAĞUK. •SOEuUUV&NfN ÇABA H/\e.cAMA4cm, oot^oe., ILAÇ ve Ç SAĞLAMAYA ÇALIÇMAKV4D//S. ÖZSİ-UKLE, eÜYÛfC LEK.İ İLGİL£UPİREU SALGtU HASJAUKLAIZ. PİK/İA MAGAK HAISJEKSr £X>/CM£KTED//^, CEMOVA'DAKİ ME/eiZ£2£>£ ÇAUŞAN İMBiM ö&GÛT ELEAAAAJI, YAtJ/A/ SAŞUCA AlTt SÖLJ&BSİ İÇİKl ÇAUÇILVIİ Mf SÜe.DÜ£MEKr£t>H£. &U BÖL£ELEfZ,AVRUPA, AMEBJK* ,AFfZİK4, DO&U AtCPENiZ, SÜAJEYPOĞU ASVA V PASİ&'Tİ/S , Pünya Sağ/ı/c Örgübj 'nût ALI- MARDİN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN DosyaNo: 2995 306 Davacı Hazine vekıli Av. Sevda Akalay tarafmdan davalılar Yusuf Demir ve arkadaşlan aleyhıne açılan kal davasında; Davalı Meh- met Paşaoğlu mırasçılanndan Nurhan Paşaoğlu (Ipekşen) ile Gülseren Paşaoğlu'nun (Baş) adresleri meçhul olduğundan adlanna ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiştir. Davacı Mardın Hazine-i Maliye tarafından açılan Mardin Savurkapı Mahallesi Sağlık Bakanlı- ğı'na, Devlet Hastanesi olarak tahsis edilen ada: 231. parsel: 1 sayılı taşınmazın batı tarafinda davalılar tarafmdan 1026 m2'Iik kısım üzerine ev yaptırmak suretıyle ışgal ettiklennden bahısle açılan kal davasının duruşması 2.5.2002 günü saat 09.00'a bırakılmıştır. Meh- met Paşaoğlu mirasçılan olan davalılardan Nurhan Paşaoğlu (tpekşen) ile Gülseren Paşaoğlu (Baş) belırtilen duruşma gün ve saatinde mahkemede hazır bulunmalan ya da kendılerini bir vekille temsil ettirmeleri. aksi takdirde duruşmanın yokluklannda yapılarak karar verileceğı dava dilekçesi tebliği yerine kaım olmak üzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 19151 PANO DENİZ KAVUKÇUOGLU Bir Otel Odasından... Bu yazıyı cumartesi sabahı gün ağanrken Iz- mir'de bir otel odasında yazıyorum... Pencere- si karşıdaki başka bir otelin çatısındaki geniş te- rasa bakan odam otelin sekizinci katında. Te- rasın bir köşesinde büyükçe bir köpek kulübe- si var. Kapısı açık duran kulübede iri bir anne köpekle henüz üç dört aylık minik yavruları ya- şıyor. Iki gündür olanak buldukça onları seyre- diyorum. Yavru köpekler ara vermeksizin çise- leyen yağmurun altında oynamayı, ıslaktaşze- minin üzerinde küçük havlamalarla birbirlerine dalaşmayı çok seviyorlar. Anne ise kaygılı, ara- da bir kulübeden çıkıp tüyleri sırılsıklam olmuş yavrulannı kulübeye sokmaya çalışıyor. Otelde artık kullanılmayan çeşitli eşyalann gelişigüzel konulduğu teras, köpeklerin boylannın erişe- meyeceği yükseklikte bir duvarla çevrili. Yavru- lar o duvann arkasındaki dünyayı tanımıyoriar. Hiç görmemişler. Yalnızca aşağıdan geçen oto- büslerin, kamyonlann, otomobillerin çıkardık- ları, yukanya doğru yükseldikçe bir uğultuya dönüşen, trafik yoğunlaştıkça artan, bir süre sonra insan kulağı için dayanılmaz ölçülere va- ran sesleri duyuyorlar. Dünyaya gözlerini açtık- lan günden beri duydukları bu seslere alışmış- lar. Aldırmıyorlar. Ama bu seslere bir korna, fren ya da siren sesi karıştığında oyunlarına ara ve- riyorlar, kulaklarını dikip dikkatle dinliyorlar. Bu "aykın" sesleri çözmeye, çok sık duymadıklan bu seslere bir anlam vermeye çalışıyorlar... Otel görevlisi bir genç köpeklere yiyecek ge- tiriyor. Uzun saplı bir faraşla onların kakalannı topluyor. O delikanlı belki de yavru köpeklerin gördükleri, tanıdıkları tek insan. Hatta arada bir terastaki eşyalann üzerine konup, yiyecek tas- larından bir şeyler aşırmak için fırsat kollayan güvercinlerin dışında karşılaştıkları tek canlı... Yavrular onu görünce sevinçten havaya zıplıyor- lar, dişleriyle paçalarını çekiştiriyorlar. okşan- mak, sevilmek için binbir şirinlik yapıyorlar. Ço- cuk yere çömeliyor, önce anne köpeği, sonra o- nun dikkatli bakışları altında yavrulannı tek tek okşuyor... Giderken, anne de, yavrulan da ka- pıya kadar peşinden geliyortar, onu uğurluyor- lar... Pencereden çekilip yeniden bilgisayanma dö- nüyorum... Yazımı yazıp gazeteye gönderdikten sonra Kültür Park'a, Kitap Fuan'na gideceğim. Fuarı bu yıl Izmir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Piriştina ile birlikte Çocuk Yazarlar Ya- rışması'nda ödül alan on sekiz küçük yazar açı- yor... Dünyada çekilen bunca acıların, yaşanan bunca kötülüklerin arasında parlayan umut ışık- ları da var... Siz bu yazıyı okurken binlerce Iz- mirli, fuarı gezmiş olacak... Yüzün üzerindeya- yınevinin sunduğu onbinlerce kitabın, onbinler- ce kitapseverin arasında dolu dolu bir dokuz gün geçireceğim Izmir'de... Renkli, ışıklı, aydın- lıkyüzlergöreceğim. Dostlarımla buluşacağım. Dokuz gün boyunca değerli yazarlarımız yapıt- lannı imzalayacaklar, okurianyla söyleşecekler... Açıkoturumlarda, konferanslarda dünyayı, Tür- kiye'yi, insanı, hayatı anlatacaklar. Dünyaya, Türkiye'ye, insana ve hayata dair umutlanmızı yeşertecekler, güçlendirecekler... Yarın sabah erkenden çıkıp, Hikmet Çetin- kaya'nın gözüyle Kordon'u dolaşacağım... Ne yalan söyleyeyim. her okuduğumda imreniyo- rum onun aşk dolu lyonya yazılarına... Sonra dönüp penceremden, karşı terastaki, ilk bakış- ta insana "eğlenceli" gibi gelen. ama düşün- dükçe hayatları insanı hüzünlendiren yavru kö- pekleri seyredeceğim... Yazımı bu kez kendim göndereceğim gaze- teye...Geçen yazımı yolaçıkarken iletiversindi- ye bir arkadaşımın bilgisayarına "emanet" et- miştim... Önce yanlış bir yazı gitmiş, sonra da doğrusu... Ama bu arada da "doğru" yazının Oktay Akbal ağabeyin, Ali Sirmen, Mine Kı- nkkanat dostlanmın, "Evrenyazıları"nüan söz ettiğim koca bir paragrafı bilışim-iletişim tekno- lojisinin azizliğine uğramış... Başta Can Yayın- ları'nın Genel Müdürü ilknur Özdemir olmak üzere birçok dostumdan uyarı geldi... Özür di- lemekten başka bir şey gelmıyor elimden... Izmir'de bir otel odasından... e-posta: dkavukcuoglu" superonline..com Faks:0212-723 84 97 B U L M A C A SEDATYAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1/Yeşille laci- vert arası renk. II Bir ilimiz... Er- den ça\Tişa kadar olan as- kerlere veri- len ad. 3/ Iki simetrik oda- ğı olan kapalı eğri... Bilecik ilindeki bir dağın adı. 4/Denizci- likte "'temiz. düzgün. derli toplu" anlamın- da kullanılan söz- cük... Şarkı. türkü. 5/ Hıristiyanlıkta, insa- nın Tann'ya ve baş- ka insanlara duydu- ğuna inanılan doğa- üstü aşk. 6/Bir nota... Duyuru. 7/Temel, e- 9 sas... Görünüşe göre olacağı sanılan. 8/Hint müzi- ğine özgü telli bir çalgı... Eski Mısırlılann kutsal saydüdan öküz. 9/ Kovuca kırmızı, kiremitrengi. YUKAMDAN AŞAGIYA: 1/Dâhi... Bakla içiyle yapılan zeytinyağlı yemek. 2/Akciğerleri dinlerken hekimin duyduğu patolo- jik ses... Uzun tüylü bir köpek cinsi. 3 / " — Köp- rüsü": \\o Andriç'in romanı... Yaşanmış olaylann anlatıldığı yazı türü. 4/Ava alıştınlmayan bir tür do- ğan... Eski dilde su. 5/Dolmakalem. 6/Berilyum elementininsimgesi... "Mahmut—": Güreşçimiz. 7/Bir etkinliğin geçici olarak durdurulduğu süre... Rusya'da, Karadeniz kıyısında bir plaj kenti. 8/ Kimse, kişi... ZiUfii Ljvanefi nın bir fılmi. 9/ Gü- zel koku... Hararet.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear