25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
18 AĞUSTOS 2000 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 Tupizmde atamalar Turizm Bakanlığı Basın Müşaviri Fethullah Gündüz aradı... Turizm Bakanlığı, Görevde Yükselme Yönetmeliği'nde değişiktik yapıldıktan sonra hak etmeyen kişilerin bazı üst düzey görevlere getirildiğine dair yazımızın yanlış bilgiden kaynaklandığını söyledi. Gündüz, Personel Daire Başkanlığı'na, Müsteşar Yardımcılığı'na ve bakanlık müşavirliklerine atamaların, yönetmelik değişikliğinden 10 ay önce yapıldığını bildirdi ve atanan kişilerin de bürokraside liyakat sahibi kişiler olduğunu belirtti. Haziran 2000'deki yönetmelik değişikliğinin üst düzey atamalarda çıtayı yükselttiğini anlatan Fethullah Gündüz, Personel Daire Başkanı'nın bir önceki görevinin il sağlık müdürlüğünde ebelik değil Sağlık Bakanlığı'nda personelden sorumlu şube müdürlüğü olduğunu, Bakan Erkan Mumcu'nun da beş değil üç danışmanla çalıştığını açıkladı. Elektronik posta: som@posta.cumhunyetcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Keyfi zam devri bitmiş.. "Kevifsiz zam dönemi baslıvor!" ırsızların yolgeçen hanına çevirdiği Topkapı Sarayı Müzesi'ne elektronik güvenlik sis- temlerinin kurulması gerekiyordu. Sistemi Askeri Elektronik Sanayii'nin (ASELSAN) kur- masından daha doğal bir şey olamazdı ama ASEL- SAN, yanına piyasadan iki şirketi alarak "çok gizli" ko- şullarda müzeye girmiş ve hazırlanan proje sonunda da 1.5 trilyon liralık işi Kültür Bakanlığı'ndan ihalesiz almıştı. Bize göre ortada "rahatsız edici" bir durum vardı. ASELSAN'dan biraçıklama gelmedi. Konuyu sür- dürünce ayhk dergilerinde yanıt verdiler... ASELSAN, elekronik güvenlik sistemlerinde uzman değildi ve bu tür işleri piyasadaki uzman şirketlerle yapıyordu. Uzman şirketlerin nasıl belirlendiği ise belli degil- di. Bu arada, kurucu genel müdürü Hacim Kamoy'un bir kamu yatırımı olan ASELSAN'ı "aile şirketi"ne dö- nüştürdüğüne ilişkin iddialar gündeme gelmeye baş- ladı... Keşke ASELSAN'da iyi gitmeyen bir şeyler oluyordu. Derken... ASELSAN'dan önce birkaç telefon edil- di sonra da iki yetkili bendenizi ziyarete geldi. Anlattılar ama anlattıklannın çoğu şirketin "gizli" ve biraz da devletin "âli" menfaatiarını ilgilendirdiği için yazılmamalıydı... Kısaca "ASELSAN iyidir" diye ya- zılmasını istiyoriardı... Neyi nasıl yazacağımız giderek daha karmaşık bir şekil almaya başlamıştı... Anlatılanlan özetlemek gerekirse, evet, ASELSAN elektronik güvenlik sistemlerinde uzman degildi ama kendi binasının sistemini kurdururken tanıştıklan şir- ket bu işi çok iyi yapıyordu. Ardından devletten çok gizli bir iş alıp onu başka bir şirketle yapmışlardı, do- layısıyla tanıştıklan ikinci şirket de iyi çıkmıştı. Artık bu iki şirketle el ele verip başka işler yapabilirlerdi... Tamam da ASELSAN'ın uzmanlık alanına ginme- yen işler hem gizli hem ihalesiz yapılıyordu. Piyasadaki şirketlerin "iyi" olduğuna kim karar ve- riyor, orası da belli degildi... Genel Müdür Hacim Kamoy'un karar mekanizma- sındaki yerini sorunca, susuyoriardı... ASELSAN'ın iki yetkilisi, en küçük bir yolsuzluğun bile asla söz konusu olmadığını defalarca anlatıyor- du... Dürüstlüklerinden en küçük bir kuşkumuz yoktu... Tüm kalbimizle inanıyoruz... Fakat böyle bir düzen kurulacaksa, kamunun baş- ka şirketlerine de bu olanak tanınsın, herkes iyi mü- teahhidini kendisi seçsin! Hiç ihale açılmasın, büyük projelere birer "gizli" damgası vurulsun, olsun bitsin. Bu görüşmeyi yazmayacaktık... Yazdık... Çünkü ASELSAN'ı kurup 25 yıl aralıksız yöneten Genel Müdür Hacim Kamoy, 80 yaşına geldiğinde "sürpriz" birkararlaemekliliğini istedi. Hacim Bey, keş- ke daha Önce bu karan verebilseydi... Çünkü ASELSAN bu ülkenin şirketi! SESSİZ SEDASIZ (!) M Rİ KURTCEBE Yüksek Yerilim Hattı Erdinç UTKU TUFE, TEFE falan hikâye; TEFEci ekonomisi bu! IMversite ticareti limitet şirketi!ı Bir protokol metni hazırlanmış... Protokolün iki tarafı var... Birinci taraf Girne Amerikan Üni- versitesi... İkinci taraf, Türkiye'deki üniversite- ye hazıriık dershaneleri... Üniversitenin pazarlama elemanla- n dershaneleri geziyor, dershane yö- neticileriyle görüşmeler yapıyor... Görüşme bir durum saptamasıyla başlıyon - Biz özel sektörüz... Siz de özel sek- törsünüz... Ardından bir öneri: - İki taraf da özel sektör olduğuna göre gelin güzel bir şekilde menfaat- lanmızı birleştirelim... - N'apalım? - Dershanenizde sınava hazırlanan öğrencileri rehberlik servisindeki öğ- retmenleriniz yıl boyunca bizim üni- versitemizeyönlendirsin. Bu konu- da biz de gereken yardımı yapalım... öğrenciler, ilk tercih olarak bizim üni- versiteyi seçsin... - öğrenciler bize yerleştirilsin, ka- yıtlannı yapsın... - Sonra? - Sonra, dolar hesabıyla aldığımız ücretlerden hazıriık sınıfına, faküîtesi- ne göre yine dolar üzerinden size yüz- de 5 ile 10 arasında komisyon vere- lim. Bazı dershaneler bu öneriyi elleri- nin tersiyle geri çeviriyor, fakat bazı- lan dört elle sarılıyor. Eğitimin ticareti işte böyle yapılıyor! 17AğustosDeppeminin Acı Gerçekleri... I)r. EROL ATILGAN Tarih 12 Ağustos 1999, Yalo- va Yüksel Sitesi sahilinde deni- ze giriyorum... Deniz suyu aşın derecede sıcak. Gölcük açıkla- nndan başlayarak Yalova sahi- line doğru uzanan, denizin sa- kinliğıne rağmen boyu 1.5 met- reyî Dulâri, admı sonradan öğren- dığım tsunami dalgaları ve de- nizin üzerinde sis tabakası, ya- ni radon gazı. Beş gün boyun- ca aynı manzara. Körfez kırıl- maya başlamış, magma taba- kasından denize alevler akıyor. ve nihayet 17 Ağustos depre- mi... Yandakı binalarayakta.. fa- kat Yüksel Sitesi 3 saniyede yer- le bir. Sevgili eşim ve 300 ma- sum ınsan ayağa bile kalkmaya fırsat bulamadan yataklarında can veriyorlar. Yıl 1894: Yalova, Çınarcık ve Istanbul'u kapsayan Marmara depremi... O zamanın rasatha- ne müdurleri, II. Abdülhamit'e deprem raporu veriyorlar. Ra- porda, depremden 1 hafta ön- ce başlayan belirtiler, deniz su- yunun sıcaklığının aşırı artması, sahile vuran alışılmışın dışında dalgalar ve deniz üzerindeki ke- sif sis bulutu belirtiliyor. Yani be- nim yaşadıklanmın 105 sene ön- ceki verileri... Bunları maalesef depremden sonra, tarih yazar- larından öğrenebildim. Ayrıca devrin rasathane müdurleri, Ya- lova sahilindeki kumluk arazi- lerde yer alan çiftlik evlerinin ta- mamının yıkılmış olduğunu pa- dişaha rapor ediyorlar. Hal böy- leyken 1960 yılından itibaren 1. derecede deprem bölgesi olan kumluk arazilere, o zamanın be- lediye başkanları, belediye ve imar müdürlüğü yetkilileri, sa- hilde yazlık evlerin yapımına na- sıl müsaade ediyorlar.. sorumsuz müteahhitler de nasıl inşaat ya- pıyorlar... Üstetik insan canını hi- çe sayıp kazanç uğruna yönet- meliğe aykırı binalar yaparak on binlerce insanın ölümüne sebep olabiliyorlar, anlamak mümkün değil. 105 yıl sonra bağıra bağıra gelen Marmara depremini, Mar- mara Bölgesi yerbilimcileri na- sıl anlayamadılar? Hiç mi deni- ze girmediler, hiç mi anormal- liklerı fark etmediler, bunu onla- ra soruyorum. Bir uzmanlık tezi hazırlanırken konu, tüm dünya li- teratürleri araştırılarak hazırla- nır. Deprem ile ilgıli uzmanlık te- zi de hazırlanırken 105 yıl önce- ki deprem rehber olmalıydı. Na- sıl bu depremi önceden anlaya- madılar? Depremden sonra TV kanal- larındatahminleryürüten yerbi- limcılere sesleniyorum: Deprem 1 hafta öncesinden bağıra ba- ğıra ben geliyorum derken siz- ler nerelerdeydiniz? Marmara Bölgesi Kandilli Rasathanesi Mü- dürü ve ekibi, İTÜ, Boğaziçi, IÜ, Marmara Üniversitesi Anabilim Dalı Başkanları, bölgedekı afet işlenil müdürlükleri, MTA.. niye denizde deprem ölçer aletiniz yoktu, niye erken uyan sistemi kurulmadı, eski adı Hora olan Sismik 1 gemisi o güne kadar ne yaptı? Tsunami tarzındaki dalga- lan ve radon gazını niçin değer- lendiremediler... Niçin medya kanalıyla halkı uyarmadılar? Ya- lova, Çınarcık ve Gölcük'te ha- yatlanrukaybedâolenn çoğunlu- ğu yazlıklarında olan insanlardı, eğer bir uyan yapılmış olsaydı bu insanlar evlerine dönerlerdi. 17 Ağustos sabahı, zamanın devlet ve hükümet yetkilileri, depremden 3-4 saat sonra Mar- mara Bölgesi'ni helikopterte ge- zip çevre illerdeki askeri istih- kâm ve komando birliklerini he- men deprem bölgesine gönder- selerdi binlerce kişi enkazdan canlı çıkarılabilirdi. Yalova'ya 6 km. mesafede, Türkiye'nin en işlek yolu üzerindeki, Yüksel, Aydın ve Ceylankent sitelerine hiçbiryardım gelmedi. Tepemiz- de devamlı helikopterier uçuyor, hiçbiri yardıma gelmiyor ve biz enkaz altındaki sevdiklerimize kendi imkânlanmızla ulaşmaya çalışıyoruz. Tam 72 saat sonra gelebilen greyderler ise sadece sitenin enkazını kaldırmaya ya- rıyor. Bir insanın hayatı boyun- ca karşılaşabileceği en korkunç manzara ile karşı karşıyayız. Ta- rifsiz acılar ve çaresizlik... Şimdi gazetelerde okuyoruz; Bayındırlık Bakanlığı, Yalova Yük- sel Sitesi'ni yapan Yüksel İnşa- at AŞ'ye 8776 adet kalıcı konut ihalesi veriyor. Sayın bakan, da- vaları devam eden Yüksel İnşa- at AŞ'ye ihaleyi vermeye mec- bur kaldık diyor. Yüksel fnşaat'ın yapmış olduğu Yüksel Sitesi'nde 300'den fazla kişi can verdi. Dep- remden 10 gün sonra Yalova Cumhuriyet Başsavcılığı tarafın- dan Bayındırlık Müdürlüğü'nden temin edilen bilirkişi raporunda, inşaatın 1968 Deprem Yönet- meliği'ne uygun olmadığı rapor edildi. Inşaatta deprem perde- sinin olmadığı, binaların sulu ze- mine inşa edildiği. radyal temel kullanılmadığı, 1968 Deprem Yö- netmeliği'nde yasak olan asmo- len tabliğe sistemi ile tavanlann yapıldığı rapor edildi. Sayın ba- kan bu şartlarda davalann bitme- sini bekleyemez miydi? Bizler ikinci defa hüsrana uğruyoruz. Biz acılılar kime güveneceğiz, bizi kim koruyacak, hakkımızı kim arayacak? Türkiye'de onca dürüst çalışan müteahhit durur- ken davaları süren sanıklara bu ihalelerin verilmesi inanılır gibi değil. Bizler sevdiklerimizi kaybet- tik ve acılar içindeyiz, bundan sonraki nesillerin bu acıları çek- mesini istemiyoruz. Görevlerini yapmayan bürokratlann, menfa- at uğruna hatalı inşaat yapan müteahhitlerin, devam eden da- valarda yüce Türk adaleti tara- fından hak ettikleri cezaları ala- caklarına inanıyor, bu konuda görevlerini dürüstçe yapmayan bütün sorumlulan bu dünyada yaşamları boyunca vicdanlany- la baş başa bırakıyorum. DÜZELTME: ÜmitZileli'nin "Utanç Ülkesi" başlıklı yazısın- da; -Aslında daha çok örnek var. Ben yalnızca en güncel olan- ların sıraladım. Bunların hepsini, her gün bizim ülkemizde gö- rebiırsiniz"; paragrafındaki güncel kelimesi güzel yayınlan- mıştır. düzeltir özür dileriz. HAYVANLAR ISMAH GÜLCEÇ 7 rtııAtt AlUn igulgec@yahoo.com KİM KİME DUM DUMA BEMÇAK behicakfâ turk.net ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 18 Ağustos B?O FRANSA -PRUSYA SAVASL IBTO'TE 8U6ÛN,FfiAHSA İLE PRUSYA ARA- &IN0A GÜAVELOTTE SAVAŞl YAP/LCV. i&Ot'l* NAPOLEON eoNAMKTS'lH JENA YEH6İSİ, PÜJSYA'YA, SAVAŞ İÇİNSİSTSMÜgİR ŞEKİLDE HAZiecAUMAK GE/SEKTİĞL Nİ GÖS7ERMİÇTİ.GÜÇ PENGESİ YKr OAN YtLA DeĞfŞİYORPU. IBTO'TE İSPANYOL TAhfTINlN YA&İSİ feOMJHM DA Ç/ÂSAA/ ANIAŞMA2UK, PHUŞyA il£ FI&NSA'rr SAVAÇA iTM/fr/- OO6U FRANSA'PAKİ 6KAveU>TT£'DA YAP/. LANKANU SAVAÇt PRUSYA KAZANPt! BU ZAFER, 7XM ANLAM/YtA PfZOFSS- YONEL £//? OGPUNUN BAŞARtSt- T.C. TUNCELt KADASTRO MAHKEMESİ Esas No: 2000/1 Karar No: 2000/2 Davacı Maliye Hazinesi tarafından davahlar Mehmet Ataç ve müşterekleri aleyhine Tunceli Merkez Esentepe Mahallesi'nde kâin 310 ada 1-2-3-4-5-6-7-8-9-10-11-12 ve 13 No'lu parsele kadastro tespitine ıtiraz davasının yapılan yargılaması sonunda: Mahkememizin 21.7.2000 tarih ve 2000/1 Esas 2000/2 Karar sayılı hükmü ile mahkememizin görevsizliğine, dosyanın Tunceli Asli- ye Hukuk Mahkemesi'ne gönderilmesine karar verilmiş olup bütün aramalara rağmen adresi tespit edilemeyen davalı Ali Dağtekin'e ila- nen tebliğine karar verilmiş olup tebligat yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğıne, ilanın yayınlandığı tarihten itibaren 15 gün içinde tebliğ edilmiş sayılacağı ilanen tebliğ olunur. Basın: 45625 ANKARA...ANKA... MÜŞERREF HEKİMOĞLU Eski DosUar Hrfzı Topuz'u kutluyorum. Bellekleri güzel uya- rıyor eski dostlar. Geniş bir zaman diliminde ya- şanan olayların gerçek yüzü aydınlanıyor. llginç anılar, belgelerle oluşuyor kimi portreler. Belli olayların boşlukları doluyor, yeni belgeler ışık tu- tuyor karanlığa. Mahir Seymen'e teşekkür ediyorum, kitabı o yolladı bana. Bir de telefon. Istanbul'daki on yı-, lımı Hıfzı'nın kitabından öğrendiğini söylüyor. (5y- sa gazeteciliğimin kökeninde Istanbul var. An- cak genç kuşaklar bu ayrıntıları bilmiyor elbet. Birsolukta okudum Eski Dostlar'ı. Hrfzı'ya ses- lendim sonra. Yansız değilim, ayrıca duygusalım, çünkü Eski Dostlar'da ben de varım. Dahası, ya- nm yüzyıla ulaşan meslek yaşamımda Hıfzı To- puz'un özel biryeri var. Belki de rastlantı, ama mes- lek dalımda bir tomurcuğu o yeşertti diyebilirim. Nasıl derseniz, kitapta da yazıyor. Akşam gaze- tesi sabah yayınına başlarken bizim yokuşta yo- ğun bir trafik var. Yeni bir kadro oluşuyor; yazar- lar, haberciler Akşam'açağrılıyor, umutlu birbek- leyiş başlıyor. Ben Yeni Sabah'tayım o zaman. Bel- li köşelerim var, belli bir aylığım. Ama yeni bir atı- lımı ilgiyle izliyor, umutla bekliyorum. Akşam'a giden yokuşun başında Hıfzı'ya rastladım bir gün. Konuşurken takıldım birden. Yeni gazeteye niçin çağırmıyor beni? Hıfzı şaşırdı, aslında ben de şa- şırdım, ama olay böyle yaşandı. Birden kararımı verdim, Akşam'a gidiyorum. Safa Bey'in sözleri hâlâ çınlar kulağımda: Akşam'ın tirajı üç bin, Ye- ni Sabah'ın yüz bin. Serüvene gidiyorsunuz. Prof. Dr. Edip Çelik ile buluştuk geçen akşam. Akşam anıları da geldi gündeme. Malik Yolaç ile ilk konuşmamızda o da var. Başyazar olarak iz- liyor beni. llginç sorulanmı anımsıyor kahkahalar- la. Gerçekten gülünesi sorular, ama içimden öy- le geldi. O soruları zaman yanıtladı. Malik Yolaç millet- vekîli, bakan oldu sonra. Çoktan görmüyorum onu, Akşam yıllarını da özlemle düşünüyorum her zaman. Serüven uzadı, meslek dalım da gü- zel yeşerdi doğrusu. Özellikle Anadolu gezilerin- de, kahveler dolusu insan umutla selamlar, so- runlarına çözüm beklerdi gazeteciden. Biz de umutla yazardık! Demokrat Parti iktidarındaki er- ken aşınmanın dinci politikalar, tehlikeli ödünler- le onarma çabalannı da açık seçik gördük o ge- zilerde. Özellikle önemli bir deprem sonrasını ya- şayan Fethiye'de. 2000'li yıllann haritasında ilkçiz- giler 1950'lere uzanıyor bence. Hıfzı Topuz'un sorumluluğu döneminde bana verdiği ilk Anadolu görevi de Bursa'da. Ulucami'de bircuma namazında "Mehti geliyor" diye birses- lenişle açığa vuran gericilik olayı. Rahmetli Bur- han Tan'ın arabasıyla önce Bursa, oradan Kütah- ya - Tavşanlı'da Linyit Işletmeleri ve Eskişehir'e uzayan bir yolculuğun izlenimleri "Irtica Hortlu- yormu?" başlığıylayayımlanıyorAkşam'da. Ara- bada Isviçre plakası var. Burhan'ın eşi de yaban- cı, güzel bir senaryo ile iyi bir gazetecilik yaptık, Hıfzı'dan güzel bir aferin aldık. Ancak yıllar geçiyor, olaylar değişmiyor, gerici tırmanışlar yeni boyutlara varıyor ülkemizde. Bu yazım yayımlanıncaya kadar hangi olaylar hangi aşamaya varacak belli değil. Öngörü yapılamıyor artık. Terslikler sürüyor, non-figüratif resimler olu- şuyor her kesimde. Laik bir ülkenin başbakanı, gerici eylemleri nedeniyle yargılanan bir kişi için üzüntüsünü açıkça belirterek hayli ilginç bir ko- numa giriyor. Ama herkes herkesi iyi tanıyor ar- tık. Hırçın tırmanışların, çarpıcı çelişkilerin ötesi- ni de görebiliyor insanlar. Meslek dalımızda da ya- şanıyor bu gerçek. Hormonlu bitkiler türü yorum- lara, ürünlere karşın sağlıklı, umutlu tepkiler de az değil. Hıfzı Topuz, Akşam ile ilgili anı ve izlenimlerini 1982 yılında da yayımladı gazetemizde. Benim de bir yazım var o zaman. Aradan 18 yıl geçse de güncelliğini koruyoro yazım. Son bölümünü bu- gün de imzalıyorum: "Gazetecilik dev bir sanayi de olsa, sesini so- luğunu makineler değil çalışanlar duyuruyor. On- lann çabalanyia, alın teriyle, yûreklisavaşlanyla renk- leniyor sayfalan. Ülkenin kültüryaşamına birkat- kıda bulunmalan, belli bir çizgiyi korumalan, dü- şünce ortamını geliştirmeleri hep çalışanlann ki- şiliğiyle gerçekleşiyor. Böyle kişilere kızanlar, öf- ke duyanlar, tepki gösterenler de olur. Hatta bu tepkiyi önlemlere dönüştürenlerde. Ama tüm ön- lemlere karşın kişiliğini korur bu tür kişiler. Yoku- şumuzun tarihine de onlar onur veriher." Onlara selam olsun. BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/Bir tür büyük bıçak. 2/ "Bir ' yâr için — ile 2 kavgadan usan- n dık" (Nabi)... Tavır, davranış. 4 3/ Çok verimli olan. 4/ Türk müziğinde yö- rüközellik taşı- yan oyun hava- _ sı... KÎdınveka- 1 2 3 4 5 6 7 8 babirkumaş.5/ 9 Bir renk... Sac üstünde pişen yufkayı çevirmeye yarayan tah- taaygıt. 6/Brezilya"nın 2 parabirimı... Birnota.7/ 3 Mehmet AJdfErsoy'un 4 topluşiirlenniiçerenya- 5 pıtı. 8/ Avşa'da yetişen ve iyi bir sofra şarabı üretiminde kullanılan kınnızı üzüm cinsi. 9/ ° Müstahkem yer... İçin- 9 de yabancı bir öğe bulunmayan; mutlak. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Siirt ilinde ünlü bir kaplıca. 2/ Balık yakalama ara- cı... Ispanyollann sevtnç ünlemi... Birnota. 3/Fransa'da bir kent... Eserler, yapıtlar. 4/ Akılsız, düşüncesiz. 5/ "Cahit ": Oyuncu ve şairimiz.. Afrika'da bir ülke. 6/ Harman yerindeki tahılın taş ve toprakla kanşık ka- lıntısı. II Eski dilde deniz feneri... Genellikle üstü ka- palı pazaryeri. 8/ "Saçlanma ak düştü / Sana — bula- madım" (Şarkı)... Demiryollannda traverslerin altına, şo- selerde düzeltilmiş toprak üzerine döşenen taş kınkla- n. 9/ tzmir'in Çeşme ilçesine bağlı turistik bir belde.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear