25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
18 AĞUSTOS 2000 CUMA CUMHURİYET SAYFA kultur@cumhuriyet.com.tr 15 Eüzabeth Rygard, yenifilmiyle Batı'ya Türk kültürünün zenginliklerini tanıtmak istiyor Dünyaya çocuk gözüyle bakmak...Kültür Servisi - Elizabeth Rygard, 'GöntümdekiKöşkOl- masa' adlı yeni filmı ıçin Tür- kiye'ye geldi. Danimarkalı yö- netmen. çekimlerine geçtiği- mizgünlerde Uşak ve Afyon'da başladığı filmiyle Batı'ya Türk müziğinin, şiirlennin ve felse- fesinin zenginliklerinı tanırma- yı amaçlıyor. Rygard, filmlerinde 'çocuk gözû' ile dünyaya bakmayı, şı- iri ve insan haklannı ön plana çıkanyor. 1993 yılmdan bu yana bırçok kez yurdumuza gelen yönet- men, kültürümüzle, özellikle de 'folklorik' kültürle yakın- dan ilgili. Türk kültürü hakkın- da detaylı araştırmalar yapan Rygard, Türk şiirinden de ol- dukça etkilendiğini söylüyor. Elizabeth Rygard, Kopenhag Üniversıtesı'nde okuduktan sonra, 1976 yılından bu yana uzun metraj. TV filmleri, kısa fîlmler, belgeseller, çocuk film- leri olmak üzere toplam on do- kuz projenin yönetmenliğinı ve senansthğını üstlendi. Film- leri çeşitli festivallerdedegös- terilen Rygard "ın 'FragileTra- veb' admda bir şiir kitabı da bulunuyor. 1997 yılında Ko- penhag Üniversitesi'nde Türk- çe dil eğıtımi alan yönetmen 1985-1990 yıllan arasında Da- nimarka Film Enstitüsü yönet- menler temsilciliğini yaptı. 'Çocuklar açık ve içten' Tamamı Türkçe çekilecek 'Gönlümdcki Köşk Olmasa' filmmde çocuk oyuncuyu Bo- ra Akkaşcanlandıracak. Fılm- de aynca, Madum Çimen. Şeb- nem Köstem, MenderesSanian- cılar, Kul Hasan. Serra Yılmaz ve Selçuk Uluergüven gibi ço- ğunluğu tıyatro kökenlı oyun- cularyeralıyorlar. Fılmin mü- zıklerı ıse Mazlum Çimen'e ait. - Türk kültürüne olan ilgi ve hayranlığuuzın sebebini anla- ür mısınız? ELİZABETH RYGARD - Yedi yıl önce Türkıye'ye ilk kez geldiğım zaman çok etkı- İZLEYİCİ (Fotoğraf: SENEM ÖZTÜRK) r animarkalı yönetmenin, çekimlerine Uşak ve Afyon'da başladığı 'Gönlümdeki Köşk Olmasa' adlı filminin ana hatlarını, çok etkilendiğini söylediği Türk müziği, şiiri ve felsefesi oluşturuyor. Tamamı Türkçe çekilecek film, küçük bir çocuğun yaşh babasıyla Danimarka'da yaşadıklannı ve Türkiye'ye geri dönüş öykülerini konu alıyor. Rygard, Türkiye'ye ait bir hikâye olması nedeniyle Türk oyuncularla çalışmayı yeğlediğini belirtiyor. lendim. Dünyanın hemen her yenne yolculuklar yaptım ve bırçok yer gördüm. Bunlann arasında Türkıye'nın müzık. şur, folklorik kültür ve bu kül- türün içinde yer alan felsefesi ıle benim içm ayn bir yeri var. Özellıkle Türk müziğıne hay- ran kaldım. Avrupa'da Türkıye denılınce kımsenın aklına bun- lar gelmiyor. Oysa bu özellık- ler bir resım olarak Türkjye'nın renklerinı oluşturuyor. fakat ın- sanlar lnçbir^ey bılmıyorlar. - Sizce Türk kültürûnûn eıf önemlj özellikleri neler? RYGARD - Burada bır kül- türün 'merkez'ındc olan, mer- kezı oluşturan bır ruh var. Ba- tı 'nın materyalıstik düşünce ve dünyasının yanında çok özel bır farklılık yaratıyor. Batı'nın ncan dünyası bır ruh içermıyor. Bu yüzden bu kültürü, E>oğu'yu seviyorum. Doğu'ya ait top- raklarda ruhu olan bırçok kül- türü bulmak mümkün. Burada Roma ve Hınt kültürünün ya- ru sıra bılmediğımiz bırçok kül- türe sahıpsıniz. Batı'nuı tek- nolojik dünyasında böyle bir şey yok. "• -Yenf niminizin çabşımlan yedi yıl önce başladı. Bu süreç içinde neler oldu? RYGARD- O zamana kadar sosyal hayat ve birçok prob- lem üzerine düşünmüştüm. Bır ders verme amacı gütmeden bır şeyler anlatmak ıstıyordum. 'D(^ru nedir?,Yanhş nedir?' so- rulanna yanıt vermeden haya- tımızın gerçek sorulannı sor- mak ıstedım. Aşk gıbı, yalnız- lık gıbı... Bu süre içinde müzıs- yen Yüksel Işık'la birlikte ça- lıştım. Onunla birlikte düşün- dük ve çalışmaya başladık. -FBmin hikâyesinden sözeder misiniz? RYGARD - Filmde bir ço- cuğun dünyasından anlatılan bir hikâye var. Çocuklarla çok ilgilıyim, çünkü onlan gerçek- ten ilginç buluyorum. 'Gön- lûmdeki Köşk Obnasa'da kü- çük bır çocuğun yaşlı babasıy- la Danimarka'da yaşadıklan ve Türkiye'ye geri dönüş öyküJe- rı anlatılıyor. Çocuklar çok 'açık' ve ıçten oluyorlar. Fil- mın kendı hikâyesı kadar, kü- çük bır çocuğun gözünden dün- yaya bakmak da önemli. -FHmde Türkojııncularla ça- uşıyorsunuz. Bu özel bir seçim mi? RYGARD -Bu Türkiye'ye ~aitbir hikâye, bu yüzden Tüık oyuncularla çalışmayı tercih et- tim. Aynca Türkiye'de son de- rece zeki ve başanh oyuncular var. Bu açıdan çok mutluyum. -Oyuncu seçiminde nelere dikkat ettiniz? RYGARD - Benim için ka- rakter oyunculan olmalan ve hi- kâyeyi sevmeleri çok önemliy- di. Bu kez çok şanshyım çün- kü çalıştığım oyunculann hep- si çok genç. Dolayısıyla oyun- cular enerjilerini çalışma bo- yunca koruyabiliyorlar. *Âşık Veysel tamnmıyor' - Filminiz için neden Uşak, Afyon gibi yerleri mekân seçti- niz? RYGARD - Uşak ve Afyon bir sınemacı gözüyle de bakıl- dığında çok güzel mekânlar. Aynca hikâyenin bir bölümü Âşık Veysd'ı anlatıyor. Film- deki çocuk, Âşık'ın bazı şarkı- lanru söylüyor. 'UzunlnceBir Yoklayım' bunlardan bın. Şar- kılann filmde önemli bır yeri var. Türkiye'de herkes Âşık Veysel'in Sıvas dolaylartnda yaşadığmı biliyor, fakat küçük bir araştırma sonunda buralar- da da onun ızlenne rastladık. -Fttmin müzikleri de Türk folklorik karakterini taşıyor mu? RYGARD - Filmde iki türlü müzik olacak. Bın, Âşık Vey- sel şarkılanndan oluşan folklo- rik bir müzik. Diğen ıse Maz- lum Çimen'in yaptığı müzik- ler. Bız bu iki farklı müzik tü- rünü birleştirmek istedik. - Orhan Veli'yi, Nâzım Hik- met'i,Rumi'yi bfliyor vesevi>w- sunuz. Birşair gözü>1eTürk şi- irini nasıl buluyorsunuz? RYGARD-Türk şunnın be- nim çok hoşlandığım melan- kolik bir yapısı var. Kendinı bı- rakmışlığı, hayattan bıkmışh- ğı anlatmıyor; çok evrensel bir yanı var ve insanın yalnız tara- fına sesleniyor. -En sevdiğinizTürkşairi han- gisi? RYGARD- NâamHikmet Evrensel bir şair. Avrupa'da onu tanıyorlar ama Âşık Veysel'i hiç kimse bilmiyor. Oysa Âşık Veysel çok Önemli bir ozan ve çok özgün bir yanı var. ERDAL ATABEK OldürmeyetkisLSinemada "öidfirme yetidsi" James Bood filmleriyle başlamıştı. Ingiliz gizlı servıs ajanı James Bond, "düşmanlannı" gerekli gördüğü zaman öldürme yetkısi ile donatıl- mıştı. Düşmanlan da elbette Ingiltere'nin ve Amerika'nın düşmanlan ıdi. Bond filmleri soğuk savaş fümleridir. Giz- li operasyonların ya- pıldığı, "düşmanlann" öldürüldüğü, el altın- dan işlerin çevrildiğı so- ğuk savaş dönemleri. Sonralan ilerleyen tekno- loji ile öldürenler de de- ğişecek, biyonik kariller üretilecektir. Öldürme yetkisi de mikroçiplere geçecektir. Terminatörve benzeri filmlerde artık "öl- dürme" olgusu sıradan iş- ler gibi hayatın içine yer- leştirilecektir. "Acaba insanJardabir 'öl- dürme saplantısı' var da si- nema bunu mu keşfetti?" diye düşünmek gereki- yor. Freud'un öne sür- düğü "ölüm içgüdüsü*' çok eleştirilmiştır, ama sanki doğrulanıyor gi- bi. İnsan öldürmenin "olabfleceği''nden baş- layarak "olacağı''na ka- yan, oradan da "olma- sı gerekngi''ne, dahası "olması zorunluluğu- na" sıçrayan bir öldür- me tutkusu gıderek "in- san öldünner 'yi içsel- leştirmiyor mu? Böy- le bir 'içineandinne'', "özümseme'', "naklı ^rme'', sonunda fa- şizmin psikolojik alt- yapısına zemin oluş- turmuyor mu? Char- les Bronson'un, kızı- aın sokak serserileri tarafından öldürül- mesinden sonra kendinı bır av gibi sunarak sokaklarda serseri avma çıkü- ğı fıknin gördüğü ilgı de bu sa\ ı doğrulamı- yor mu? Beyazperdedekı savaş filmlerinın banşçı temalarına karşın savaşla ılgisi yok- muş gibi görünen "aksiyon fUmleri r 'nde her türden "insan öldürme'' temasmı normal- leştiren bır olay akışı dikkat çekmelidir. "İnsan öldürme'', filmlerde görüldüğü ka- dar kolay bir "aksiyon" değildir. Bir ajan, bir katil, kirahk bir katil biri- sini öldürmeye niyet etti- ği zaman psikolojik ola- rak şu aşamalardan geçe- cektir: Oldüreceğı kişıyi kendinden uzaklaştırma, onu kendine yabancılaş- tırma, bu yabancıyı za- rarlılaştırma, zararltnın ortadan kaldınlmasına karar verme. Bu aşa- malan geçerek birisini hedef alan kişi de onun en azından ölümünü dogru bulur. bu işi ken- dısi de yapmak iste- yebilir. Bütün konu hedefteki insanı böy- le bir psikolojik iş- lemden geçirebil- mektedir. Birbirine düşman olmanm aşamaları budur. Dikkati çeken yan. filmlerde giderek biri- sini öldürmenin duygu- lara yakın gelecek ne- denlerinin gösterilme- sinden bile vazgeçilmiş olmasıdır. Kızı öldürülen biri intikam almak iste- diği zaman bu duygunun insani temelleri vardır. Ama nedenleri bile orta- ya konmadan birini öl- dürmek "olabffir''görül- düğü zaman, ortaya çok ürkütücü bir tablo çıkar. "Herkes herkesi soğuk- kanhhkla öklürebttBf Son- ra da sılahım üfler, siyah gözlüklenni takar, yürür gider. "ÖMürme yeOM* tam- şılmadığı, kimin kimi öl- dürmeye yetkili olabılece- ği sorgulanmadığı sürece beyinler bu yönde yıkanmaya devam edile- cektir. Böyle bir film beklemeye hakkunız yok mu? Bakalım, böyle insanca bir film gi- şe umudu vaat ederek bir sinema grubunun projesi olabilecek mi? YENİ BASLAYANLAR... YENİ BASLAYANLAR Hayat Bir şarkıdır/ On connalt La Chanson Yeni dalga sinemacılann önde gelen isimlennden 'Alain Rena- is'in son filmi On Connait La Chanson(HayatBirŞarkKbr) hem eleştirmenleri hem de izleyicile- ri şaşırtan yeniliklerin toplandı- ğı bır film olma özellığiru taşıyor. 'Hiroşüna Sevgilim', 'Geçen Yıl Marienbad'da', 'Stavistj' gibi fimlerle sinemaseverlenn beğe- nisini kazanan Fransız yönetme- nin son çalışmasının başrollennı, Fransız sinemasuun ünlü oyuncu- lan Pierre Ardhi, Sabine Azema, Jean-Pierre Bacri, Andre Dussol- Ber, AgnesJaoui ve Lambert Wil- son paylaşıyor. Parislilerin aşka olan zaaflan- nın mizahı bir tonda ışlendiği filmde, senarist Dennis Pötter'in öncülük ettiği senkronıze şarkılı anlatım tekniği kullanılmış. Iç ıçe geçmiş bir kaç aşk öyküsü; Edith Piaf tan Syhie Vartan'a, Josephine Baker'dan Johnny Halhda>'a dek uza- nan ünlü sanatçılann bır zamanlar hıt olmuş ve hâlâ belleklerdeki izlerini koruyan şarkılan eş- liğinde anlatılıyor. Hitler'den Paris'i yerle bir etme emri alan Ge- neral Von SchoBte'ın. play-back eşlığinde 'Be- nim iki aşkun \ar. biri ülkem biri de Paris" şar- kısıyla başlayan filmın senaryosunu, aynı za- manda filmin oyunculanndan Agnes Jaoui ve Jean-Pierre Bacri ıkılısi kaleme almış. Alaın Resnais, yıllar önce asıstanı olarak ça- lıştığı Nicole Vedres'ın. hıçbır fıhn öyküsünün, şarkılann anlattığı aşka ve melodiye uymayaca- ğını söylemesi üzenne yıllarca kendince notlar tuttuğunu ve sonunda bu filmi çekmeye karar ver- diğini söylüyor. Filmdekı amaçlannm. ızleyici- nin işittiklerinin şarkı olduğunu unutup günde- lik bir diyalog olduğunu düşündürtmek olduğu- nu belulen Renais, filmde kullandıklan şarkıla- nn, film ekibinin duygu ve fikirlerinin bir bile- şimi olduğunu ekliyor. Türkıye de bugün gösterime gıren ve eleştir- menler tarafından müthış bir deha ömeği olarak nıtelendirilen film, Fransa'da büyük yankılar uyandırdı. Yetmiş beş yaşındaki Renais'nın son filmi 'Hayat Bir Şarkıdır'ın başansı, çeşitli fes- tıvallerden gelen ödüllerle deperçinlendi. Fran- sa'nın Oscar'ı kabul edilen Cesar Film Ödülle- n'ni 1998 yılında en iyi film, en iyi erkek oyun- cu, en iyi yardımcı erkek oyuncu, en iyi yardım- cı kadın oyuncu, en iyi senaryo, en iyi ses ve en iyi montaj dallannda kazanan film. aynı yıl Alan Renais'e Berlin Film Festivali'nde, 'Yaşam Bo- yu Başan Ödülü'nü getırdi ve Fransız film eleş- tırmenlen tarafından en iyi Fransız filmi ödülü- ne değer bulundu. The Patrlot/ Vatansever Başrollerinde Mel Gibson, Heath Ledger,Joel Richardson.Jason Isaacs, Chris Cooper. Tcheky Karyo.Rene Auberjonois, Tom VVflkinson'ın oy- nadığı 'Vatansever' bugün göstenme gıriyor. Yö- netmenliğinı Roland Emmerich'ın üstlendiği' Va- tansever'in senaryosu Robert Rodat'a ait. Film, Amerikan Dev- rimi'nin gerçekleştıği 18.yüzyılda, prensıpleri ve sorumluluklan ara- sında sıkışıp kalan Fransız ve Kızıl- derih savaşlannın eskı bu" kahrama- nı olan Benjamın Martin (Mel Gıb- son)'in hikâyesini anlatıyor. Bir za- manlar kurnaz, başanh ve vahşi bir asker olan Martin, ona tüm vahşi geçmişini unnutturan ve huzurlu bir gelecek vaat eden iyi bir kadınla ev- lenir ve yedi çocuklan olur. Fakat ülkesiyle Ingiltere arasında anlaş- mazlık baş gösterince Martin, aile- sini korumak ıçin tek bir yol oldu- ğunun farkına vanr: genç neslin öz- gürlüğü için savaşmak. KEDÎ GOZU VECDİ SAYAR Can Şenliği "Deli kedi deli deli Ne artyorsun ağaçlann üzerinde? O kuşu tuttun muydu Başın göğe erecek diğ'mi. O kuş ki zümrüdüankâ..." Deli kediler Datça'da toplaştık işte, Can Baba'yı anmak için. Şairler, müzisyenler, tiyatrocular, karika- türcüler, folklorcular, gazetecilerden oluşan kalaba- lık bir kedi grubu... Kimi şiir okuyacak, kimi şarkı söy- leyecek, kimi sergi açacak. Zaten kendisi bir şiir olan Datça'da, şiirgündemin birinci maddesineoturacak dört gün süresince. Tabii, politikadan, çevre sorun- lanndan da söz edeceğiz. Kısacası, ağaçların üstün- de zümrüdüankâ kuşunun peşinde koşturacağız... Tektaş Ağaoğlu, Selahattin Hilav, Mehmet H. Do- ğan, Ataol Behramoğlu, Aydın Çubukçu, Aptul- lah Nefes, Ahmet Telli, Cezmi Ersöz, Metin Üs- tündağ, Mehmet Ulusoy, Rutkay Aziz, Mümtaz Sevinç, Jülide Kural, Karagöz sanatçısı Mehmet Baycan, ressam Ismail Kahraman, Leman-Öküz çizerleri, Dostlar Tiyatrosu ve daha pek çok Can dostu sanatçı, Türkiye'nin pek de alışık olmadığı tür- den bir şenlikte, şiirin şeref locasında olduğu bir et- kinlikte bir araya geliyor Bu akşam, Datça Açıkhava Tıyatrosu'nda Genco Erkahn "Can"ı ile açılıyor "1. Can Şenliği". Yann Pa- lamutbükü'ne gidiyoruz hep birlikte. Can'ın çok sev- diği bu mekânda şair dostlan onun şiirlerini okuya- cak, Muğla'dan gelen halk oyunlan ekibi gösteriler yapacak, geleneksel badem yanşması düzenlene- cek; sonra Knidos'a gideceğiz. Kaderine terk edil- miş o görkemli antik tiyatroda Can'dan şiirier oku- nacak, şarkılar söylenecek. Knidos'tan gün batar- ken aynlacağız. Akşam, Datça'daki Açıkhava Tiyat- rosu'nda Sema ve arkadaşlannın konseri var: "Se- ma 'dan Can 'a-lstanbul Hanımlan, Istanbul Şarkıla- n". Can Baba'nın çok sevdiği Sema'nın Datçalılara olağanüstü keyiftt bir gece yaşatacağına hiç kuşku yok. Şenliğin üçüncü ve dördüncü günleri de, şiir üs- tüne toplantılar, imza günleri ile dopdolu. Can'ın çok sevdiği bir başka sanatçı, Ali Perret, Can'ın mahal- lesindeki kahvede bir caz dinletisi sunacak. Gece- leri ise Açıkhava Tıyatrosu'nda Edip Akbayramın, Deniz Pınar Atılgan'ın konserieri var. Datça'nın CHP'li Belediye Başkanı Erol Karakul- lukçu, tüm yerel yönetimlere model oluşturabilecek bu etkinliğin başlıca mımarianndan biri. Onun karar- lılığı olmasaydı, bu çapta bir etkinliği gerçekleştirmek hayal olurdu. "Can Şenliği", Datça'ya nıcedir özle- diği bir kimliği, bir kültür kenti kimliğini kazandınyor. (Her ne kadar, çeşrtli sağ partilerin milrtanlan "Ba- dem Şenliği" yapmak varken "Can Şenliği"ne ne ge- rek vardı, diye söyleniyorlarsa da, Datçalılann bu şenliğe sahip çıkacaklanna inanıyorum, inanmak is- tiyorum.) Ve bundan böyle başka belediye başkan- lannın da, kendi kentlerine damgasını vurmuş bir kültür adamının adını bır şenlikle ölümsüzleştirmeyi düşüneceklenne, kentlerindeki "geleneksel" patlıcan ve karpuz şenliklerini ciddi kültür ve sanat şenlikle- rine dönüştüreceklerine inanıyorum. Kedilerin iyi ni- yeti sonsuzdur! "Can Şenliği", gülünç denebitecek birbütçe ile ger- çekleştiriliyor, şenliğe katılan sanatçılann özverileri sayesinde. Ama olanaklar biraz daha fazla olsaydı, ömeğin Kültür Bakanlığı 2000 dolan bulmayan kat- kısını arttırabilse ya da Can Yücel'in kitaplannı ya- yımlayan Doğan Kitapçılık'ın bağlı olduğu holding, şenliğe destek olabilseydi fena mı olurdu? Ama ol- madı, olamadı. Sponsor olması istenen Aydın Do- ğan'dan niçbır yanıt alınamadı. (Doğan K/tapçılık şenliğe katılıyor. Umanm, epey kitap satılır.) önümüz- deki yıl, şenlik kapsamında uluslararası etkinlikler planlanıyor. Kim bilir, belki o zamana dek sponsor arayışı olumlu bir sonuca ulaşır da, Datça uluslara- rası planda da hak ettiği konumu kazanır. Bu konu- da iyimserliğimizi sürdüreceğiz. Bilirsiniz, biz kedi- ler rüyalarımızı kolay kolay terk etmeyiz... Neyse, biz tekrar bu yılki "Can Şenliği"ne döne- lim. Şenliğin son günü (21 Ağustos'ta), Can'ın do- ğum gününü kutlayacağız. Sevgilı Güler Yücel, Su, Güzel ve Hasan Yücel'le kurmayı planladıklan "Can Evi"ne ilişkin planlar yapacağız. Sonra hep birlikte Can'ı ziyaret edeceğiz. Türkiye'nin yetiştirdiği en bü- yük heykelcilerden binnin, Mehmet Aksoy'un birar- mağanı o güne yetişmiş olacak. Mehmet Aksoy, muhteşem bir anıt hazırlıyor Can'ın mezanna. Mer- merin üzerinde yeni doğmuş bir çocukfigürüvar; ya- şamı, geleceği ve umudu simgeleyen. Günbatımın- da, saydam meımer bir ışık topuna dönüşecek... O gün, Rodos'tan bir müzik grubu da katılacak şenli- ğe. Onlarta birlikte, Can'ın şerefine kadeh kaldıraca- ğız. Bu dünyada Can'ın yaşadığını hatıriayacağız. "Datça'da dunıyorum yatıyorum Sabah kalkıp kapıları açıyonjm Bütün herkes geliyor Serçeler kumnılar Isa çiçekleri Bulutlan çağınyonjm geliyohar Gökyüzü çok fena mavi Yürüyemiyomm ayaklanm yok Sanki bir ruhum Sanki bir bademağ'cıyım Benim çağlalanmı yiyin Bir kadeh rakıyla Dünyada Can'ın yaşadığını hatırlamak için Şerefinize" Yeni Beaties albümü hazır • Kültür Servisi - Ünlü Ingıhz rock grubu Beaties"ın elemanı Paul McCartney , efsanevi topluluğun dağılmasından otuz yıl sonra, toplama parçalaradan oluşacak bir Beaties albümü hazırladığını açıkladı. 'Free Now' adını taşıyan albümün Beaties ile Galli müzik grubu Super Furry Animals'ın ortak çalışması olduğunu belirten McCartney, 1960'larda yapılan stüdyo kayıtlannın kullanıldığını sözlenne ekledi. Albümün, eski parçalann gözden geçirildiği yeni bir Beaties çahşması olduğunu söyleyen sanatçı, onun sesinden duymaya alışılandan çok daha underground bir çahşma yaptığını, bundaki amacının da değişik bir tarzı denemek istemesinden kaynaklandığını ifade etti. Albümün isim şarkısı 'Free Now'da John Lennon'ın sesi de yer alıyor. Aynca Beaties'ın doğduğu yer olan Liverpool'da da çeşitli sesler kaydedilmiş. Mersey Nehri'nın ve McCartney'nin çok sevdiği balık-patates lokantasının sahibesinin sesi, bunlardan bazılan.. BUGÜN • ÇUBUKLU HAYAL KAHVESİ'nde saat 00.30'da Teoman'ın konsen izlenebılır/4/5 68 80)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear