Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
f
-•?.'
simdi
CUMHURİYET 14AĞUSTOS2000 PAZARTESİ
OLAYLAİV \hj olay.gorus@cumhuriyetcom.tr
aliye ve Halktan Açık Ozür Dileme
et ŞİMŞEK
Y
ukandakıpekalı-
şılmadık başlığı
okuyanlar belki
de şöyle düşüne-
ceklerdir «Albh,
AUah!.. Acaba
Hikmet Şimşek'in Maliye'yle ta-
kınösı mı vardır ki, yeni bir be-
yin operasyonundan önce böyle
gûnah çıkarma gereginı görüyor."
Konu şu: Bursa Büyükşehir Be-
lediyesi ile Uludağ Üniversitesi eşi
az görülür uygulama ve imece ile
senfoni orkestrası kuruyorlar, sa-
natçılar angaje ediyorlar, milyar-
larca lira değerde çalgı, malzeme
alıyorlar, konser, prova salonlan
sağlıyorlar ve çap genişleyince
normal olarak Kültûr Bakanlı-
ğı'na devrini amaçlıyorlar. Çok
çeşitli girişimlere karşın, kadro
sagianamadığından sonuç alına-
mıyor.
1998 ilkbahannda -Ankara Dev-
let Konservatuvan'ndan öğren-
cim olan bir grup müzikçi bana ge-
lip- "Kendisi muhtac-ı himmet
bir dede, nerde kaJdı gaynya him-
met ede" durumuma bakmadan,
-işsiz kalabileceklerini söyleye-
rek- yardım istediler. Durumu gör-
mek için Bursa'ya gittiğimde çok
etkilendim. Karşımda yetenekli,
gayretli, idealist genç müzikçiler
vardı. Kent, oıicestrayı benimse-
tnişti. önemli birhusus da üniver-
sitenin konservatuvar açması idi.
Izmir Devlet Senfoni Orkestra-
sı'nı kurarken amaçladığım gibi,
hoca gereksinmesini buradan sag-
layacaklan gibi, -o zamanlar ade-
ta ütopi sayılan- operanın da alt-
yapısını oluşturacaklardı.
Durum, yaklaşık 40 yıl içimde
depreştikten sonra, bir süredir *as-
hab-ı Kehf uykusuna dalan 2
kurduharekete geçirdi. Biri, ''böl-
ge'' orkestralan uygulaması, öte-
kisi, çoktan çağdışı kalmış orkest-
ralanmızıngerekli statüye kavuş-
malan idi.
Bölge orkestralan, korolan, ope-
ra ve baleleri, tiyatrolan, konser-
vatuvarlan fikri, 1965 yıündaya-
pılan "Müzik ve Sahne Sanathn
Kongresi"nde kararlaştınlmıştı.
Çağdaş sanatlann kısıth olanak-
larla ancak bu şekilde yayılma
olanağı vardı.
TRT ve devlet çokseslî korola-
n ile Izmir Devlet Senfoni Or-
kestrası 'nın kurulmalannda, bu-
nu uygulama olanağı bulamadun.
Olanak, Çukurova Devlet Senfo-
ni Orkestrası'nın kurulması ile
ortaya çıktı. Adından da anlaşıla-
cağı ûzere, tam bir bölge orkest-
rası olacaktı. Ne yazık ki, "ktta-
yetsiz muhterisler"in veya başka
deyişle, "muhteriski£syeisizJer'
?
ın
tahriki ile siyasiler araya sokulup
"Adana birsenfoni orkfstrasmala-
yıkdeğümi?" mugalatası ile yer-
İeşik hale getirildi. Yapılacak ye-
ni statû ile öteki orkestralardakı
eksikler de tamamlanacaktı. Mev-
cut orkestralara gelınce, ilkin şu
saptamayı yapmak gerek: Ata-
türk müzik devnmleri sayesinde
yurdumuz, tekseslilikten çokses-
liliğe geçişte Doğu'daki en büyûk
atılımı gerçekleştirmiş ölkeler-
den biridir.Ama orkestral geliş-
me yönûnden aynca gerekli atı-
lımı yapamadık. Cumhuriyetle
birlikte saltanattan devrahnarak,
Atatürk'ün kendi makamınin adı-
nı verip yücelttiği bir orkestramız
vardı. Fakat nüfusumuz yaklaşık
10 milyondu. Şu anda, nüfus ye-
diye katlanırken, ancak 3'ü tam,
3 'ü tam olmayan 6 orkestraya sa-
hip olmakla ne yazık ki nitelık
bakımından ilerlediğimizi söyle-
yemeyiz.
Niceliği verim ve müzikal ka-
lite olarak ikiye ayınnak gerekir.
1 - Orkestralanmız yıllık 33-34
haftahk konser etkinlikleriyle dün-
yadaki benzerlerine göre en verim-
siz topluluklardandır.
2- Etkinlikler statiktir, sistema-
tik yayılma yoktur, büyûk çoğun-
lukla hep aynı kitlelere seslenil-
mektedir,
3- CBSO ile 1964 ymnda baş-
lattığımız düzenli çocuk ve genç-
lik konserleri çoktandır yapılma-
maktadır. (Son zamanlardaki iz-
leyici erozyonunun nedenlerin-
den biri de bu olmak gerekir. Ve
şu soruyu da gûndeme getirmek-
tedır "Mevcutsalonlarmıbfledoi-
duramayan kuruluşlann acaba
daha büyûk salon istemeye hak-
lan var mıdır?'
1
)
4- Tûrk şeflerine, solistlerine
ve özeüikle yapıtlanna çok az yer
vermeleri asla affedilmeyecek ha-
talardır. lyi yabancüara kimse kar-
şı olamaz. Ancak birçoğundan ûs-
tün Tûrk sanatçılan yıllarca bek-
lemek zörunda kalırken, orkest-
ralar arasında adeta rekabet yan-
şına girmiş olan yabancı hayran-
lığuıı anlamaya olanak yoktur.
Hele Tûrk yapıtlanna karşı alı-
nan tavır insam isyan ettirecek
derekelerdedir.
Sorumlular unutuyorlar ki, bir
toplumun ulusal sanatı, ancak
onun yaraücılan taranndan dile ge-
tirilir. lcracılık -bazı ayncalıklar
dışında- ulusal değil, anonim tek-
niklerin eseridir, büyük çoğun-
lukla.
Bu hususlar gûndeme geldiğin-
de bahane hemen hazırdır: Efen-
dim bu takdirde izleyici gelmez-
miş(!)Senalıştırmazsanelbetteki
gelmez önsözünden sonra şu iki
hususu belirtmek isterim: Birin-
cisi, bu halk aydan gelmedi ya,
eğer izleyiciler Türkyapıtlanna il-
tifat etmiyorsa halk deyimi ile an-
cak şu söylenebilir: "Çekiverîiı
knyruğunıı gHsm". îkıncıye gelın-
ce: O seyirci şunun bilincine var-
malıdır ki, birkaç milyona sahip
oldugu yerin devlete (Daha doğ-
rusu halka) maliyeti 30-40 miryon
olup yabancı sanatçılann yer al-
dıklan konserlerin hasılaü yalmz
onlann kaşelerini bile karşılama-
maktadır. Dûnyanm birçok ûlke-
sınde uygulandığı gibi, biletler
maliyetlere ayarlanırsa, o zaman
seçme hakkı doğar.
5- Kaliteye geünce: Çok büyük
bir üzüntüyle beyan etmek gere-
kir ki, orkestralanmızın kalitele-
ri dûnya standartlannın uzağında
olup tam profesyonel düzeye ge-
lememişlerdir. Bunun kanıtı, dış
turnelerin 40 yıla yakın sûredir
hâlâ devlet desteğine gereksinme
göstermesidir. (Ban 'da devlet des-
teği, özel kültûr ilişkileri içinde na-
diren yapılmaktadır)
Nedenıne gelince: Bunun ana
nedeni kadrolann homojen olma-
masıdır. Birinci sınıf üyelerin ya-
nı sıra dûşûk düzeydeki çahcılar
bûtünü zedelemektedirler. Bu, sa-
natm ancak sonsuz rekabet mer-
danesinden geçtikten sonra rafi-
ne sonuçlar aluıabilecegi gerçeği-
nin gözardı edilmesinden kaynak-
lanmaktadır.
Örneğin çeyrek yüzyıl önce şef-
Uk, konsermaysterlik, grup şefli-
ğini alanlar, yerlerini emeklilik-
lerine kadar sigorta etmiş sayıla-
rak, bazüan kendilerini geliştirme
gereğini duymadıklan gibi, asıl ge-
riden gelen yeteneklere engel ol-
maktadırlar. Maaş politikası ile
ikramiye ve teşviklerin başan il-
kesine bağlanmaması "testiyigö-
tûren de kıran da bir" uygulama-
sını doğurarak gelışmelen daha da
engellemektedır. Eksikler düzen-
lendiği takdirde orkestralanmı-
zın büyük atılımlaryapacağı kuş-
kusuzdur. Görevde bulundugum
çeyrek yüzyüda, bunlan sözlü ve
yazılı olarak sayısız kez dile ge-
tirdim, bakanlara, müsteşarlara,
başka sorumlulara sayısız brifıng
verdim. Kimi kös dınledi, kimi
anlamadı, kimi anladı ama, ya
güçleri ya da siyasi ömürleri yet-
medi düzeltmeîer için.
Işte, Bursa Senfoni Orkestrası,
"bölge* hizmetini de yûklenerek
bu eksiklikleri tamamlayabilirdı.
Orkestra üyeleri büyûk içtenlik-
le benimsedikten sonra, sayın ts-
temihan Talay'a anlattığımda, du-
rumu kavrayarak çok memnun ol-
du ve "Mafyetfcn kadro sağbna-
bOdiği takdirde onay verecekleri-
ni" söyledi. Maliye Bakanı, Dev-
let Operası Genel Müdürii sayın
HösevmAkbukjt'un girişimi ve sa-
yın Talay'ın anlayışı ile dûnya ta-
rihinde olmayan bir olaya imza
koyup 5 yeni operanın kurulma-
sı için onay vermişti. Buna gûve-
nerek şöyle dedım: "Saym bakan,
bir orkestra kurarak çevresinde-
ki 8-10 kenti daha orkestraya ka-
vuşturmakistemezmisiniz?'' Şa-
kacı bir tavırla. "Bu mucize nasıl
otacak" deyince yukandaki pla-
nı aktardığımda, derhal 52 kişinin
onayını verdi. Ama maliye bü-
rokratlarının canlan çok yanmış
olacak ki, uygulama için ilkin yö-
netmeliği görmek istediler. Yu-
kandaki ilkeler doğrultusunda re-
form oluşturantasan orkestra üye-
leri tarafindan hazırlanıp Saym
Asun Cebeci'nin gayretleri saye-
sinde kısa zamanda tamamlama
aşamasına geldığı halde, onun ay-
nlması ile malum kıstt döngüle-
rin gayya kuyusuna aüldı. Hal-
buki sınav açılmış, maaşlann akn-
ması vizelerin tasdikine kalmış-
tı. Bursa haklı olarak ödenekleri
kesmişti. tş yine bana düşmûştü.
Kültûr Bakanlığı'run teminatım
Maliye Bakanhğı'na iletip "eDkı-
sa zamanda çıkacağı sözü ile"
problem çözüldü. Çözüldü ama ve-
rilen söz tutulmayarak devlet dev-
leti aldatn ve ben bunun aracısı ol-
dum. Işte, bunun içindir ki, bu ya-
zıyla Maliye Bakanlığı ve vergi yü-
kümlülerimizden özür dileme zo-
runluluğunu duydum, sonu belli
olmayan bir beyin operasyonun-
dan önce. Böylece, "tarih teker-
rûrdûr''.
Şu yakm olay, bazı orkestra yö-
netimlennin ne derecede feci du-
rumda olduğunun belki de dûnya
tarihinde eşi obnayan gösterge-
sidir: Osmanlı Devleti'nin 700.
yıl etkinliklerinde Vıyana'da ya-
pılan Mahter'den Alla Turco'ya
konserüım özel bir yeri vardı. Zi-
ra bu mûzikten doğan stil, büyük
bestecilerin çoğunu etkilemişti.
Depremden sonra CD ve video
kasetinin yapılıp gelirin deprem-
zedeler yaranna tahsis edilmesi
ağırlık kazanmış, buna Viyana'da
olanak bulunmadıgı için Bratısla-
va eklenmiştı.
Profesyonel kayıtyapılması için
zorunlu olan prova saatinin turne
yöneticilerinin orkestraya söyle-
memesi yüzünden ne yazık ki ge-
rekli kayıt gerçeklesemediğinden,
CD ve video çekimleri olamamış,
büyük masraflara mal oldugu hal-
de, yardım için verilen söz tutul-
mamıştır. Geçirdiğim oto kazası
sonu yapılan ameliyaün sonucun-
dan sonra ilk işim bu şeref sözü-
nü gerçekleştirmek olacaknr, ola-
yı dûnyaya da tanıtmak ûzere.
Bu açıklamalanmla an kovan- (
lanna elimi sokup "doğru söyle-
yeni dokuz köyden kovarlar" uy-
gulamasına uğratılacagımı bilı-
yorum. Ama sığınacak "10. köy-
kr" olduguna da inanıyorum! Ba-
zan gelecekteki tarih sayfalannın
bir köşeciğınde, bazan da bir
"Cumhnriyet" gazetesinin sûtun-
lannda.
Not: Müzik yaşantunızda yeni
düzenlemeler için Kültür Baİcan-
lığı 'mızca girişim yapılmaktadır.
Umut edilir ki, araya girecek olum-
suzluklarla -bazılan gibi- kadûk
edılmesin.
Oy Veren Hekimler Utansın!
A. AlperAKÇAM
S
ınıf arkadaşım, Sağlık Bakanı Os-
man Durmuş TV'lerden, gazete
başlıklanndan inmez oldu. Trab-
zon'daki başhekimle, bir meslekta-
şıyla sunduğu görüntûler ibret ve-
riciydi! Onlarca yıllık bir hekime,
"Defol! Çık dışan!" dıye bağıran bakanımızla
başhekim arasında odadakı koltuğun kimin ba-
basına ait oldugu da tartışılmıştı. Yoksulluk sı-
nınndakı ilkokul öğretmenlenmızin kesınüleriy-
le oluşmuş bir sandığın paralannın eski şakşak-
çısı bir aile tarafindan hortumlanması karşısın-
da, "Vermişseın ben vennişimdir!" diyebüen,
dûnyanın ve insanın sonunu hazırlayan ozon de-
liklerinin, dayanılmaz sıcaklann oluşmasının
nedenlerinden biri olan çarpık sanayileşme, oto-
motiv sanayii için deniz kenanndaki fidanlıkla-
nn bedelsiz devrine karşı çıkanlan, "Orayı ver-
mezlerse ben köşkün bahçesini veririm!" diye-
rek paylamaya kalkan anlayışlann en yetkin yer-
lerde görev yaptığı Türkiye demokrasisi için
başhekim koltuğunun mülkiyetine, koltuğun ve
odanın kimin babasına ait olduguna ait tartışma
çok da önemli değildi!
Izledik taraşmayı. Çağdaş Avrupa kapısıyla
antika derebeyi devletçiliği arasında bocalayan
bir ûlkenin hekimleri olarak, ortadaki ayıptan ötû-
rû kimin utanması gereknğını tarnştık. Bursa Ta-
bip Odası seçünlerini ve Türk Tabiplen Birliği
genel kurullannı anımsadık. Bursa Tabip Oda-
sı seçimlerini Çağdaş Demokrat Hekimler altı
oy farkla kazanmışlardı. Bakanımızın yöneltme-
siyle, ûlkedeki tüm aykın ses ve örgütlerin sus-
turulması, ele geçirilmesi politikası çerçevesin-
de, bakanlığın kendi poh'tikalanyla görevlen-
dirdığı tüm başhekımler, sağlık müdürleri, bi-
rim (ünite) yetküileri, aylar, günler boyu görev
başındaydılar. Hekimler üzerinde yönetici kdşi-
likleriyle gözüken bir basb vardı. 112 acil ser-
vis cankurtaranlanyla çarşafh, türbanlı hekim-
ler oy vermek için seçim salonuna taşınıyorlar-
dı. Seçimlerden öncekı bir kampanya ile tabip
odasına, inançlan ve giyiruşlen geregi kamuda
görev alamamış, kendilerini erkegın gerisınde
sayan; yüzünü, gözünü, hatta tüm bedenini ka-
patıp erkek cinsinden uzak dururken nasıl he-
kimlik yapacağuu bilemedigımiz, bir Arap ül-
kesinde yaşıyor olmaktan daha çok mutlu ola-
caklanna inandığımız bir inancıntemsilcileri, çar-
şafh, türbanlı hekimler üye yapdmışn tarikatçı
sağlık merkezlerinin öncülüğüyle... Kendileri-
ni, "milliyetçi" dıye tanıtan, "Bizde Atatürkçn-
yü^bizdecagdaşız!" takıyyesıyle ortaya çıkmış
bir listenin bakanlık hstesi olduğunu büiyor-
duk. Bu anlayış, bir yandan, onlarca yıldır ül-
keyi karanlık bir yerlere çekip getirme ugraşın-
daki "mflKyetçHmıhafazakâr'' anİayışın Bursa
Tabip Odası seçimlerine yanstmasıydı. Bir ya-
nı IMF politikalan, tahkim dayatmalan olan
"millrvetçilik", bir yandan böyle bir çağdışı se-
çim politikası izleyerek karanlık güçleri yede-
ğine ahyor, bir yandan da, pratisyen hekimler ve
hekımliğı hıçe sayıyor, hastanelerde "vardiyah
cabşma" denen bir sistemle, karşıhksız olarak,
uzman hekimleri, gece ve gündüz, poükünik
tutuklusu ve hastanın ıstencine kalmış bir ilk baş-
vuru yeri yapryor, popülistpolitikalanna yem ola-
rakkullandığı hekim emeğini ayaklar altına alı-
yordu. Tüm bunlar karşısında, çağdaş-demok-
rat hekimlerin açık arayla seçim kazanmalan
beklenirken, neredeyde başabaş bir sonuç çıkı-
yorve Bursa'daki 2200 heknnınyanyayakm oyu-
nu "müfiyetçi-muhafazakâr'' ekip ahyordu. Ço-
ğunluk oy kaynaklan da genç hekimlerdi. Bıra-
kmız sağlık hizmetinin en önemli halkası, has-
tanın ilk başvuru yeri olması gerekhligini, ba-
kanhğımızm hasta muayenesi bile yaptırmadı-
ğı, yok saydığı pratisyen hekimlerdi!
Bir süre sonra toplanan Türk Tabipleri Birli-
ği genel kurulunda da iki grup arasındaki far-
kmkapanmakta olduğunu göriiyor, üzülüyorduk.
Onlarca yıldır izlenen, tırnak ıçuıde "Atatürk-
çö"lerin uyguladıklan, zorunlu din dersleriyle,
tarikat lıderlenne düzülen övgülerle, her soka-
ğa bir cami, her köye, her semte bir imam-ha-
tip politikasıyla ülkenin gençlık kaynaklannın
nasıl yönlendiğini görüyor ve 28 Şubat'ta bu ül-
kenin hangi karanlık dönemeçten kıl payı dön-
müş olduğunu anlıyorduk.
Uzun eğitim sürecine, insan yaşamının elle tu-
tuhnası gereken nesnelliğine karşın, politik yö-
nelmeleriyle, küçücük çıkarlarla (atama, yetki-
libiryere getirilme, kadro sorununu giderme vb.)
ya da yönetici baskısıyla oy veren hekimlerimiz,
Kurtuluş Savaşı'nda en ön saflarda Kuvayı Mil-
liye bayrağını taşımış devrimci gelenekli tıbbi-
yeli için yalruzca bir utanç kaynağı olabilirler-
di!
Sınıf arkadaşım Sağlık Bakanı Osman Dur-
muş'la Trabzon Numune Hastanesi Başhekimi
arasındaki tartışmada on miryonlann karşısın-
da işlenmiş ayıptan utanması gerekenler de on-
lardı!
Ülkenin çıkarcı, dışa bağlı, yanlış politika-
larla yitirdikleri karşısında hep oy verenhalk suç-
lanacak değildi ya? Bu kez de, oy verenler, he-
kimler utansın!
tLAN
HAEAY SULH HUKÜK MAHKEMESt
2000/661
Davacı Maliye Hazinesi vekili Av. Hüseyin Miski tara-
nndan açılmış bulunan ışbu kayyum tayini davası dolayı-
sıyla;
Dava konusu Antakya Dervişli mınbkasında kâin 173
parsel sayılı taşınmazın malikı olan Meryem kızı Zehra
ile Rıdvan oğlu Sûleyman ya da mirasçılannın tüm ara-
malara ragrnen adresleri tespit edilemediğinden, adı ge-
çenlerin işbu ilan tarihinden ıtıbaren en geç üç ay içeri-
sinde mahkememize müracaat etmeleri, aksi takdirde söz
konusu taşınmazın idaresi için 3561 sayılı yasa gereğin-
ce Hatay Defterdan'oın kayyum olarak tayin edileceğı
hususu ilan olunur. 25.07.2000.
Basın: 44852
• ANKARA 4. İŞ MAHKEMESİ HÂKİMlJĞl'NDEN
Sayı: 2000/778 • . ;
Davalı Ahmet Hihni Emre, ' J
*
Istiklal Cad. Ertuğrul Iş Hanı No: 5/15 - Mersin
Davacı SSK kurumu taranndan, davalılar Enka Inşaat ve San. A.Ş. ve aleyhinize
açılan rücuan alacak davasımn yapılan duruşması sonunda verilen karar davacı ile da-
valı Enka Bechtel M.T.O. Incek mevkıi vekili taranndan temyiz edilmesi nedeni ile
dosya Yargıtay 10. Hukuk Dairesi'nce bozularak iade edildiğinden; Adı geçen davalı-
mn Istiklal Cad. Ertuğrul Iş Hanı No: 5/15 Mersin adresine çıkarulan tebliğ edilmedi-
ği, bila tebliğ iade edildigi, C. Savcılığmca da adresinin tespit edilmediği anlaşıldığın-
dan adına ilanen davetıye tebliğine karar verilmiştir. Karar gereğı, adı geçen davahnın
dunışma günü olan 18.10.2000 günüsaat 10.10'daduruşmayagelerekbeyandabulun-
ması, celbi gereken deliller için masraf vererek yazı yazdırması, belli gün ve saatte
duruşmaya gelmedıgı takdirde yokluğunda duruşmaya icrasıyla yapılan işlemlere
itiraz hakkınm bulunmadıgı hususu ilanen tebliğ olunur. 03.08.2000.
Basın: 45660
CUMHURİYKTTEN
OKURLARA
ORHANERİNÇ
Kriz Yaratma Krizi...
Ne oluverdi de şeriatçılıkla bölücülüğü "tahrik ve
teşvik etmeyi" belirti süre hapisle cezalandıran
312'nci maddenin kaldınlması için kampanyalar
düzenleyen medyamız, kamu görevlilerinin iki mü-
fettişin raporu ve bakanın onayıyla ömür boyu iş-
siz kalmasına yol açacak bir düzenlemeyi aslan-
lar gibi savunmaya başladı?
Hadi "Belki de insan haklanna yeni biraçılım ge-
tirmek istediler' diye masum bir yorumla yetine-
lim. Yetinelim ama, bir anda koalisyonun vurucu
gücü gibi mevzi alıp Sayın Cumhurbaşkanrnı yay-
lım ateşine tutmalannı nasıl yorumlayalım?
Başbakan Ecevit'e destek verirken ipin ucunu
kaçırıp, söylenmemiş sözleri de manşetlere taşı-
manın, eylemleri yorumlamanın özel bir anlamı ol-
malı. Şimdilik bilinmiyor, ama bir süre sonra koku-
su ortaya çıkar ve nedeninin yalnızca "yurt sevgi-
sinden " kaynaklanıp kaynaklanmadığını ögreniriz.
Koalisyonun hazırladığı kanun hükmünde karar-
namenin iyi birtarafı olduğunu görmezden gelme-
yelim. Hükümet sonunda devlet kadrolannda şe-
riatçılann ve bölücülerin yuvalanmış olduğunu ka-
bul etti. Bu sonuç, koalisyonun, son örneğini ön-
ceki gün Başbakan Ecevit'in ağzından dinlediği-
miz şeriatçılara destek ve moral veren sözteriyle çe-
lişse de önemlidir.
Devlet, demokrasi, hukuk, laiklik ve Cumhuriye-
tin temel ilkelerini yıkmaya çaltşan personelini ayık-
lamalıdır. Bugüne kadar bâşta Cumhuriyet gaze-
tesi olmak üzere yapılan uyanlann ciddiye alınma-
sı önemli bir aşamadır.
Ama bu ayıklamanın, siyasal kadrolaşma için si-
yasal bir amaçla mı, yoksa gerçekten devleti ko-
rumak için devlet adamı yaklaşımıyia mı yapılaca-
ğı kuşkuludur.
Atatürkçü ve laik kesimden de kararnameyi sa-
kıncalı bulanlann büyük çoğunluğu bu kuşkuyu
taşımaktadır. Hele koalisyonun bakanlanndan bi-
rinin, çalışmaarkadaşlan ile konusurken "1978'den
beripartimiz iktidara gelmedi. Benim ve arkadaş-
lanmın beklentılen var. Bazılannın yerlerini boşalt-
malannı bekleyeceğiz. Boşaltmazlarsa eski dos-
yalan kanştıracağız" (Siluetini Sevdiğimin Türki-
yesi, Faruk Bıldirici, sayfa 48) dediği ayan beyan
ortadayken. Biraz gerilere gidelim.
Osmanlı'dan bu yana geçerli olan bir uygulama
var. Devlet memurlan hakkında sıcil amıri denilen
üst görevliler her yıl gizlı Tezkiye Varakası (memu-
run iyi halli olup olmadığını araştırma belgesi) dol-
dururlar. Belgede memurun ailesini de kapsayan
20 soru vardır (Bir Aıpa Boyu, O. Erinç, sayfa 31).
Sorular yanıtlantrken siyasal yaklaşımlar ağır
basbğından nak ettiği halde yükselemeyen nice par-
lak devlet memurunun hakkı yenmiştir. Kimsenin
de sesi çıkmamıştır.
Şimdi "iki müfettişin imzasıyla devlet memurlu-
ğundan çıkarma yetkisi" isteyen hükümetin hazır-
ladığı bir tasan 2 Aralık 1999 günü yasalaşmış ve
4 Aralık 1999 günü yayıanlanarakyürüriüğe girmiş-
tir.
"Memuriarve DiğerKamu Gğrevlilerinin Yarg/-
lanması Hakkında Kanun" adını taşıyan yasa dev-
letin, memurlarını koruma niyetinin açık birgöster-
gesidir. Sekiz ay önce böylesine bir tasanyı hazır-
layan hükümetin, şimdi bu yasayı da delme girişi-
mini anlamak mümkün değildir.
Gelişmelere bakarak "Demek ki hükümet o za-
man devlet kadrolanndaki şeriatçılık ve bölücülük
tehlikesinin farkında değilmiş" dersek yanlış bir söz
etmiş mi oluruz?
Sayın Cumhurbaşkanı, KHK'yi gen gönderirken
Anayasa Mahkemesi'nin benzerdurumlardaki ka-
rarlannı anımsatarak "bu karahann anayasa uya-
nnca kendisini bağladığını" belirtiyor.
Ama medyamız, olaya bir kulp takacak ya, ken-
di tırmandırdığı gerginliği gidermek için anayasa-
daki bölümden "anayasanın uygulanmasını" iba-
resini atlayarak "devlet organlannm düzenli ve
uyumlu çalışmasını gözetir" cümleciğini gûndeme
getiriyor. Böylece de Cumhurbaşkanı'nın uyumu
kendisinin bozduğu izlenimini yaratmak istiyor.
Hükümet, medyanın gazıyla, ciddi ciddi "yasa"
yaphğını sanıyorgibi gözüküyor. Hani, Cumhurbaş-
kanı'nın iade ettiği yasa, ikinci görüşmede aynen
kabul edilirse Cumhurbaşkanı yayımlamak zorun-
da ya. Hükümet de KHK'yi ikinci kez aynen gön-
derme karannı almış. Benzer değerlendirmeyi üs-
tat EJif Nacj yapmıştı.
Kenterter*in "Deli lbrahim"\ sahnelediği dönem-
deydi. Osmanlıcı Ulunay. sahnedeki Deli Ibrahim'e
veryansın ediyordu. Yanrt Elıf Naci'den gelmişti. "Ay
sen onu Deli Ibrahim mi sandın? O Müşfik Ken-
ter ayol."
KHK bunalımı şöyle ya da böyle aşılacak. Doğ-
rusu, nasıl aşılacağını değifde medyamızın tırman-
dırdığı krizi hangi hesaptan sıfııiayacağını daha
çok merak ediyorum.
•
Önümüzdeki pazartesiye kadar gönlünüzce bir
hafta geçirmeniz dileği ve saygılanmızla.
oerinc@cumhuriyetcom.tr.
AHMET YEŞEVI UNIVERSITESI
ÖĞRENCİLERİNİ SECİYOR
Kazakistan'ın Türkıstan, Çımkent, Kentav şehıriermde
oğretım yapan
"H. Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Ünivenitesi"
ÖSS-2000'de 120 den yukarı puan alanlan
ıkıncı bir sınavla yerleştırıyor.
Genif bilgi için;
Tel: (0312)215 22 06 www.yesevi.edu.tr
Fax: (0312) 215 22 09 ve 223 93 19
NOT: Ûnivorsitemiz diplomalannın
tlonkliği yasayla sağlanmıştır.
ERZURUM ASIİYE 2. HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo: 1996/523 Karar No: 1997/607
Mahkememizm yukarda esas ve karar numarası yazı-
h dosyasında verilen boşanma karan, davah Ufiık Çağ-
layan'a tüm araştırmalarda adresinde bulunamadıgın-
dan tebliğ edilememiş olup ilanen tebligat yapılmasına
karar verilmekle; Davanın kabulü ile Erzurum iü, Aşka-
le ilçesı, Meydan Mahallesı'nde nüfusa kayıth Kadriye
Çağlayan ile Ufuk Çağlayan'ın boşanmalanna karar ve-
rilmiştir. Yukardaki hüküm fıkrasının davalı Ufuk Çağ-
layan'a ilanına dair ilanın gazetede yayınladığı tarihten
ıtibaren 7 gün sonra tebliğ edılmiş sayılmasına, Tebligat
Kanımu'nun 28 ve 31. maddeleri gereğınce ilan olunur
3.8.2000. Basın: 44861