Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
2 9 NİSAN 2000 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
kansu©cumhuıiyeLcom.tr.
IŞIK KANSl
Sezer'in konuşması Sami Selçuk'a yanıt mı?
Cumhurbaşkanı adayı Ana-
yasa Mahkemesı Başkanı Ah-
met Necdet Sezer'in, Anaya-
sa Mahkemesı'nın kuruluş gü-
nundeyaptığı konuşmanın met-
ninı dıkkatli bir gözle okuyanlar:
metnın, Yargıtay Başkanı Sami
Selçuk'un geçen sonbaharda
Adli Yıl açılış konuşmasına bir tür
yanıt nftelıği taşıdığını ileri sürü-
yorlar.
Ikı konuşma btrbiriyte karşılaş-
tınlınca, şu aynmlar öne çıkıyor:
Sami Selçuk. "Cumhuriyetin
son sığınağı devlet, devletin
son sığınağı hikmet-i hükü-
mettir. Demokrasinin son sı-
ğınağı halk, halkın son sığı-
nağı hukuk" demış, hem "Cum-
huriyef'i. hem de "hukuk dev-
leti" ilkesini eleştirmiş, şu ıfade-
leri kullanmıştı: "Elbette Cum-
huriyetin ülküsü kısa vadeli-
dir, ufku vardır, son duraklıdır:
Hukuk devleti. Demokrasinin
ülküsü de, ufku da sonsuz-
dur, dur durak bilmez: Huku-
kun üstünlüğü."
Ahmet Necdet Sezer ıse 12
Eylül'ün antkjemokratik uygula-
malan ıle bağlantılar kurdu, "hu-
kuk devleti" ilkesine sahip çı-
karak bu ilkenın Cumhuriyet ve
çağdaş demokrasi kavramları
ite arasındaki yakın ilintilere, bir-
liktelıklere dönük vurgulamalar
yapti: "12 Eylül 1980 öncesin-
de yaşananlara bir tepki ola-
rak 1982 Anayasası'nda, hu-
kuk devleti ilkesiyle bağdaş-
mayan, bu ilkeyi zedeteyen ki-
mi kurallara yer verilmiştir.
Bunun sonucu olarak, Cum-
huriyetin hukuk devleti niteti-
ğine ilişkin önemli sorunlan
ortaya çıkmıştır. Hukuk dev-
leti çağdaş demokrasilerde
devletin belirleyici niteliğidir.
Anayasanın 2. maddesinde
demokratik bir hukuk devleti
olarak nitetenen Türkiye Cum-
huriyeti'nde 'hukuk devleti' il-
kesinin evrensel standartla-
ra uygun olarak gerçekleşti-
rilmesi, geliştirilmesi ve ko-
runması zorunludur. Türki-
ye'de demokrasi ile özdeş-
leşmiş olan Cumhuriyet, hu-
kuk devtetinin güvencesinden
yoksun bırakılamaz. Cumhu-
riyetin nrtelikterinden olan de-
mokrasi ve hukuk devleti bir-
birini tamamlamaktadır. Hu-
kuk devleti ilkesi, Cumhuri-
yetin diğer niteliklerinin de gü-
vencesi olması bakımından
öncelik kazanmaktadır. Hu-
kuk devleti, kişilerin devlet
gücü karşısında korunmaları
gereksiniminden doğmuştur;
amact ise devlet gücünün bas-
kı yönetimine ve kaba kuvve-
te dönüşmesini önlemektir,
Bu nedenle, hukuk devleti kav-
ramı, devlet gücünün kötüye
kullanılması olasılığına karşı
alınması gereken önlemlerin
tümünü içerir."
Sami Selçuk, son yıllarda ge-
nelde özelleştirmeler nedeniyle
tartışmaya açılan "kamu yara-
rı"nı, "kamu hukuku"nu da
aşağKJaki sözlerıyle bir anlam-
da küçümsemiş, özel hukuk-
kamu hukuku aynmına karşı çık-
mıştı: "Devlet kendi yarattığı
SomuncuoğhJ-TÜpReş çelişkisiMHP milletvekilleri,
kendi bakanları
Sadi Somunçuoğiu'na TBMM içinde
saldıracak denti neden öfkeliler? Olayın
arkasında yalnızca Somuncuoğlu'nun
"Cumhurbaşkanı adayı olması" mı
yatıyor? Hayır...
Somuncuoğlu'nun, MHP'nin başbuğu
Alpaslan Türkeş ile ilişkilerinin
limortileşmesi, ta 12 Eylül darbesi
sonrasına, MHP'liierin gözaltında tutulduğu
Dil ve Istihbarat Okulu'ndaki günlere
dayanıyor. Somuncuoğlu, Agâh Oktay
Güner, Namık Kemal Zeybek'in de
bulunduğu bir grupla biriikte
yargılanmalarının asıl sorumlusunun Türkeş
olduğunu dile getirmeye başlıyor.
Cezaevinden çıktıktan sonra da bu
soğukluk sürüyor. Siyasi yasaklann
kalkmasının ardından Milliyetçi Çalışma
Partisi'nin (MÇP) liderliğine seçitmesi
öncesinde Türkeş'e "Partiler üstü kal.
Politikayı bırak" diyenler arasında
Somuncuoğlu da bulunuyor. 1992'de
MÇP'nin yanı sıra
MHP'nin yeniden
açılarak ayrı bir parti olarak siyasi yaşamda
yer almasını savunanların başında da -
dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın da
desteğiyte- Sadi Somuncuoğlu yer alıyor.
Hem de Türkeş, MHP'nin yeniden
açılmamasını, yalnızca MÇP adının MHP'ye
donüştürütmesini emrederken... Nitekim
Türkeş, Şevkat Çetin -kı aynı Şevkat Çetin
TBMM'deki olayda da yine
Somuncuoğlu"nu engelleyenler arasındaydı-
gibi yakın adamlarıyla olaya el koyuyor ve
MHP'nin Somuncuoğlu'nun lideriiğinde ayn
bir parti olmasına olanak tanımıyor...
Somuncuoğlu, bu kongrenin ardından sert
bir bildiri yayımlıyor ve uzun bir süre
Türkeş ve MHP'lilerle ilişki kurmuyor.
1995'te de ANAP'tan milletvekili oluyor.
Ancak Türkeş'in ölümü sonrası ANAP'tan
aynlarak MHP'ye dönüyor. Kısacası,
geçen hafta Sadi Somuncuogiu'na dönük
saldın, MHP'nin geçmişe dayanan ve
derindeki bir iç çatışmasının eseri...
ISSIZ ODA YAZILARI
VEDAT ÖZDEMtROCLU
1 Mayıs Kudu Olsun
Heryıl, bugünler, içimı biren-
dişe kaplar.
1 Mayıs yaklaştıkça, bu gü-
zel bayram için hazırhk yapan-
ların sadece işçiler, sendikalar
ve yüreklerinde ınsanlığa duy-
dukları sevgı (küreselleşme te-
orisyenlerinin aksine) her ge-
çen gün artan sosyalistler olma-
dığını bilirim. Provokasyondan
ve dökülecek kandan medet
_,,umanlar,ctants»fldi teknikleriy-
le 1 Mayıs'ı beklefjşr. Ve so-
nuçta(lcl^,jjıkan olaylar, halka
"servet auşmanlatinın taşkın-
lıklan" olarak yansıtıhr. Binbir
yasayla ve söylemle sindirilmiş
kröeler; emeklerine sahıp çıkan,
kendileri için de 'daha eşit bir
dünya' isteyen 1 Mayıs kutla-
macılanndan soğutulur.
1 Mayıs, dünyanın tüm emek-
çilerine şimdiden kutlu olsun!
Fakat dıkkat edelim, tahriklere
ve şiddet çağnlarına kapılma-
yalım. Bizı 'ışıklımaviliklerin'ya-
nnlarına şiddet değil, bilinç ta-
şıyacaktır.
Genel bakışı anlatan bir olay
başımdan geçti. Geçenlerde
otobüste Papirüs dergisinin Ni-
san sayısını okuyordum. Dergi-
nin kapağında, küçük puntoy-
la "çıkmaz sokaktakı teslimiyet
ideoiojisi", altında da ıri harfler-
le "anarsfem"yazıyordu. Bu bir
anarşizm eleştihsiydi, ama ya-
nımda oturan kişi, sanırım sa-
dece iri "anarşizm" kelimesini
okudu ve bana ters ters baktı!
Insanımız korkutulmuş, düşün-
ceden ve özgürce yaşamaktan
kopartılmış. "Komünizmin her
türüne karşıyız, anti-komünizm
dahil!" kafası, zihinsel iktidarı-
nı kurmuş!
(Afortzmalar)
MHP'lilerhakhL
Onlarda "töre" var...
Yanlışlık, isimlerinde:
Doğrusu "Milli Hareket
- Asireti!"
•••
Kredi notumuz artsa
n'oiur?..
Yine onlar 'Standarf.
Yine biz 'Poors!..'
•••
Yeni cumhurbaşkanı adayı,
aslında gizli bir
televizyoncu...
fc,ı,*...,.. :...
Isminin başharfteri ANS!
•••
"Her Sezar'/n bir Brütüs'ü
vardır" derler...
Bakalım Sezer'in Brütüs'ü
kim olacak?..
•••
Liradan altı sıfır atılacak
ve adı "Yeni Lira" olacak...
"Hani benim Recebim,
Recebim
YENİ LİRA vereceğim,
almazsa
Danıştay'a gideceğim!"
Bizl Büyütenler -1
Cüneyt Arkın
Cüneyt Arkın ya da tıp dün-
yasındaki ismiyle Fahrettin Cü-
retlibatur, sinemamızın sem-
bol oyuncularından biri. Her-
hangi bir kanalda, herhangi bir
filmini gördüğümde kumanda
aletini bırakıyorum O bir feno-
men.
Bir filmde Cüneyt Arkın yine
Kara Murat ve Bizans Sara-
yı'nda esir! Zincirlene bağlanmış.
Bizans Imparatoru (Kayhan Yıl-
dızoğlu, ki bu seride sıra ona da
gelecektir) çok kızgın, zindan-
cıya emir veriyor: "Çabuk bu
asinin gözlerine milçekin!" Ba-
bacan bir görünüme sahip olan
zindancı, gerçekten de kızgın
demirleri alıp Kara Murat'ın göz-
lerini dağlıyor! Kara Murat, acıy-
la haykırryor Kötü kalpli impa-
rator kahkaha atıp gidiyor. Son-
raki sahnede, Kara Murat'ın,
gözleri kapalı şekilde "Kör ol-
dum! AJIah'ım kör oldum!" de-
mesi üzerine, zindancı, inanılma-
sı zor, ama defalarca tanık ol-
duğum cümlesini sarfediyor:
"Hayır evlat! Kör olmadın! Ben
de Türk'üm! Ben senin sadece
gözkapaklannı yaktım!" Buraya
kadarına "saçma, ama film iş-
te" derken, zindancı artçı cüm-
lesini söylüyor: "Artık eskisin-
den daha iyi göreceksin!" Pes
ediyor ve yorum yapmıyorum.
Yine Cüneyt Arkın'ın gençlik
filmlerinden biri. Fakat bu kez
komik sahnede Cüneyt Arkın
yok. (Yine de filmi seyrediş se-
bebim odur!) Kötü adam Muzaf-
fer Tema. kandırmaya çalıştığı
yoksul ve güzel kıza şöyle diyor
"Yavnım, eğer benımle evlenır-
sen, hep Avrupa'dangiyinecek-
sin! Bûtûn sosyete seni konuşa-
cak! Ecnebibiryıldız, Türkiye'ye
geldiğinde bizım evde kaiacak!"
Bunun üzerine kız, adama ina-
nıyor ve 'kötü emellerine' alet
oluyor! Yani, o dönem itibarıy-
la "Hulyo Iglesias, Tom Jones
ya da Elvis Presley gelip bizde
kaiacak" diye sevinmek nedir?
(Hadi onlar birey, kolay ağıria-
nır; ya Beatles gelirse?.. Dört
adam, bir de menajer, beş!)
Cüneyt Arkın'ı gerçekten çok
sevdiğimi, yaklaşık iki yıl önce
aldığım bir telefonla anladım.
Bir arkadaşım aradı ve "Yahu,
CüneytArkn'ıkaybetmişizdiyor-
lar, duydun mu?" diye sordu.
Taksim'deyürüyordum, dizleri-
min bağı çözüldü. Hemen ga-
zetemi aradım ve bunun söylen-
ti oldugunu anladım. Çok da
sevindim. Ne diyeyim, Allah ge-
cinden versin.
Cüneyt Arkın hakkında çok
şey anlatılır. Bunlardan biri de,
tek film için yaptığı anlaşmada,
konuları birbirinden çok farklı
ikifilmdeoynatılmasıdır. Yönet-
menin senaryoları gösterme-
den çekimleri yaptığı, Arkın'ın
ancak filmler oynatılınca duru-
mu anladığı söytenir Acaba doğ-
ru mu?
Cüneyt Arkın'la şimdilerde
çalışan bir arkadaşım anlattı,
aktarıyorum: Biriiktetelevizyon
seyrediyorlarmış, bir Türk fil-
minde durmuşlar. Filmde, Tür-
kân Şoray, telefonda konuşu-
yormuş. Cüneyt Arkın, "Türkân,
kesin benimle konuşuyordur"
demiş. Sonra bakmışlar ki, Şo-
ray'la konuşan oyuncu Ekrem
Bora! Cüneyt Arkın, hiç istifini
bozmamış: "Bu Türkân da her-
kesle aynı konuşuyoryahu!" (1
Mayıs, aynı zamanda üstat Al-
tan Erbulak ın 12. ölüm yıldö-
nümü. Sevgıyle, saygıyla anı-
yorum.)
hukuk nedeniyle yurttaşlany-
la sürtüşme içinde. Sıkışınca
başvurduğu kavramlardan bi-
ri kamu yaran'. Kamu yaran,
yönetimin takdir hakkı ağır-
lık.lı kavramlarla beslenen bir
yönetim, hukukta da etkisini
göstermiş, özel hukuk ve ka-
mu hukuku aynmı ortaya çık-
mış. Buna koşut olarak yar-
gılama biriiği ilkesinden sa-
pılmış."
Ahmet Necdet Sezer ıse kimi
Anayasa Mahkemesı kararları-
na da gönderme yaparak tam
tersı düşünceleri savundu. Işte
bırkaç alıntı: "Kamu hukuku
alanındaki eylem ve işlemler
içio idari yargının, özel hukuk
alanındakiler için de adli yar-
gının görevli olduğunda du-
raksanmaz. Bir kamu kuru-
munun kamu hizmetleriyle ve-
ya bu hizmetlerin yürütülme-
siyle ilgili kararlan, idari nite-
lik taşıyan kararlardır. Danış-
tay'ın görev alanına giren bir
uyuşmazlığın çözümünün ad-
li yargı yerine bırakılması ko-
nusunda yasama organmın
takdir ve seçme hakkına sa-
hip oldugunu ileri sürmek ola-
naksızdır. Adli yargı ile idari
yargının birbirinden aynlma-
sının temelinde, özel hukuk-
la idare hukukunun ayn ilke ve
kurallara oturmuş bulunmala-
n, uyuşmazhk alaniannın ve bu
uyuşmazlıklara uygulanacak
hukuk kurallannın değişik ol-
ması yatmaktadır."
Özeleştiri
Türk-lş'e bağlı
sendikalann
yöneticileri, Selim Sırrı
Spor Salonu'na doğru
bağıra çağıra
yürüyoriar:
"Vatandaş uyuma,
kurda kuşa yem olma;
IMF'nin işleri,
kaptırmayız
KİT'leri..."
TEKSİF Başkanı Zefci
Pdat'ın yanına
yaklaşıp soruyoruz:
"Ne ojur bu
yürüyüsün,
toplantının getirisi?
Polat. karamsar:
"Her yürüyüş, topiantı
sonrası iktidara
dosya götürüyoruz.
Ne oluyor? Iktidar,
sermayeye gidip
danışıyor 'Ne
yapayım?' diye. Onlar
ne derse, sözünden
çıkmıyor."
Neden böyle? Polat,
özeleştiri yapıyor:
"Işçiye soruyorsun,
'Sendıkacı mı, işveren
mi?' diye. İşveren'
diyor. Demek ki, bizde
de bir sorun var.
Profesyonel
sendikacılığı
bırakacağız bir kere.
Amatör ruhla
çalışacağız. Ya
toparlanacağız ya da
dibe vuracağız."
Polat'a göre, dibe
vurmanın iki sonucu
var:
" 1 - Yeniden dtrilmek.
2- Hiç dirilmemek..."
HAYVANLAR İSMAIL GÜLGEÇ
KÎM KlME DUM DUMA BEHÎÇ AK behicak(a turk.net
ÇİZGİLÎK KÂMtL MASARACl
HARBİ SEMİH POROY T. - semihporoyiayahoo.com
(Y4ZI Mt, TUM,
KEDİ LEVO APTûüKA
TARÎHTE BUGÜN MVMTAZ ARIKAS 29Nisan
MUNfR NURETTİN SELÇUK..
aaeüt/, ÜA/UJ TÛ*K Müz.i&ı yofU/MCu ISE SESTE/Z/
MÜMİR AJCJ/eeTTİA/ SeiCUK'UN ££7U4Zf TDISENI İ£mfJglM-'C*
f>UJ>l. DAHA KÜÇÜK tHŞUVZDA r&TEMeĞİ f=V)K/c£CİUur/f, hri
8/R MÛ£IAC Ö&K£AfiMI GÖ&MÜŞTÜ. YEHİ OtCUYUÇ T*V£
SANATÇI, İUZ CEZ SOLO KOUSBIS V f « S K i C
YAPMtŞTl. ATATİJKIC'IJN DE 1L61S1A/1 7T>PLiy*/&*K,ENSEV.
OiSl SSS SAMATÇ/LA/SI AOASINGA yeX AJ-MIŞ-rt: MÜHİK
MUR&TTİN SELÇUK., KtAsitc f^KÇAl^HÜI İCBA ETAie&E
ses-
YOtC BAŞICA YEKİKt LÜrPU N£
Ş j "AÇlKA BASDAT SOKU,
AÇKlfiJ UPKUAIOAYIZ "j "SEVDlff/AA DÛNYALstlS KADAIÇ ",
"OT&AAOBO. UÇAfi Ş1O£K" ...
GÖRÜŞ
EMtN GÜRSES
Nükleer Yartş, ABD ve Rusya
Rusya Federasyonu Genelkurmay Başkanı Ana-
tolii Kvashnin. NATO'nun doğuya doğru genışleme-
si ve yeni stratejik anlayışı çerçevesinde değişik böl-
gelerde kendi alanı dışında BM Güvenlik Konseyi'nin
karan olmadan askeri güç kullanmasından kaygı-
landıklannı ifade etmişti. Bu kaygı, Putin'in iktidan-
nı pekiştirmesiyle kendisinı göstermiştir. Rus ekono-
misindeki olumsuzluklardan ordunun etkilenmesi
Putin yönetimini kaygılandırmış ve NATO'nun doğu-
ya yönelen etkinlik alanını geliştirme girişimlerini en-
gelleyebilmek için nükleer gücünü gündeme getir-
miştir.
Moskova, kendi sınırtanna yakın bölgeterdeki et-
nik, dinsel çatışmalardan ve nükleer silahlann yayıl-
masından zarar görmektedir. Yakın çevresinde ve içe-
rtdeki çatışmalar Rusya Federasyonu'nu tehdit eder-
ken nükleer silahlar Rus ekonomisine önemli oran-
da bir yük getirmektedir.
Moskova, Avrupa'da güvenliğin AGİT çerçevesin-
de sağlanmasından yanadır. Bunun, NATO'nun ve
dolayısıyla ABD'nin Avrupa havzasında etkınliğini
azaltabileceğini düşünmektedir. Atlantik-Avrupa as-
keri-siyasi blokunun kendisıni dışlayabileceğinden
korkmaktadır. NATO, üç yeni üyesı ıle 650-750 km.
doğuya doğru genışlemiştir. Bunu yeni gelişmelerin
takip etmesi (Ukrayna gibi) Moskova'yı kaygılandır-
maktadır. Moskova aynca 1963 tarihli Nükleer Silah-
lann Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması'nın güçlen-
dirilmesini önermektedir. Eylül 1996 tarihli Kapsam-
lı Nükleer Test-Yasaklama Anlaşması'nın önemli bir
gelişme olduğuna inanmakta ve ABD'de bazı çev-
relerin buna karşı çıkışlannı eleştirmektedir.
ABD, Kuzey Atlantik bölgesinde olası nükleer teh-
dit ve saldınlara karşı etkin bir güvenlik sistemi ge-
liştirmektedir. Uluslararası hegemonya için bunu zo-
runlu görmektedir. ABD ve Sovyetler Birliği'nin ulu-
sal füze savunma sistemleri kurmalannı engelleyen
1972 tarihli ABM Anlaşması'nın (Anti-Balistik Füze
Anlaşması) yasaklamasına rağmen, VVashington ola-
sı nükleer füze saldınlanna karşı Alaska'da yerieşti-
rilmesı planlanan 60 milyar dolarlık savunma siste-
mini kontrol edemeyen Kuzey Kore ve Iran gibi ül-
kelere karşı olacağını ifade etse de, Moskova, bu-
nun öncelikle kendisine ve Çin'e karşı oldugunu bil-
mektedir. Gelişmelerden rahatsız olan Rusya Dışiş-
leri Bakanı Igor Ivanov, ABM'de değışıkliğe gıdilme-
mesı şartıyla nükleer sılahlarda ındırıme gıdilmesine
evet diyeceklerini açıkladı.
Rusya'nın nükleer silahlarda indirime gidilmesini
istemesi bu yanşa hazıriıklı olmadığını göstermek-
tedir. Rusya Savunma Bakanı Igor Sergeyevin de
belirttiği gibi Moskova'nın bugün elinde bulunan 6
bin civarındakı nükleer başlıklı füzenin sayısı, eko-
nomik nedenterle 2012'de 500'un altna ınecektir. Rus-
ya'nın savunma bütçesi 65 milyar dolarken, ABD'nin-
ki 260 milyar dolar civanndadır. Olası bir yanşta hal-
kın ekonomik olarak yoksullaşacağından ve bunun
toplumsal çalkantılara yol açabileceğinden kork-
maktadır Moskova. Moskova'nın, zor durumda ol-
duğunda banşçı tutum takındığını düşünen Dr. Kis-
singer gıbilerin etkin olduğu Savunma Bakanlığı. bu
ortamı ABD hegemonyasını pekiştirmek için uygun
bir fırsat olarak görmektedir.
Clinton ve Yeltsin, 1997'de Helsinki'de nükleer si-
lahların 2000-2500'e düşurulmesıne karar vermişler-
di. Rusya bu sayının 1000-1500 olmasını ıstedi. Bun-
dan fazlasının bakımını sürdürmenin maliyetini kal-
dıramayacağını düşünüyor. ABD, eğer ABM Anlaş-
ması'nda değişıklik yapılırsa bunu kabul eder. Bush
yönetiminin CIA direktöru Robert Gates, New York
Times'takı açıklamasında, ABM gibi eski anlaşma-
lardan rahatsız olduklarını, siyasi ve teknolojik geliş-
meler nedeniyle bunların artık ABD'nin güvenlik çı-
karlanna uygun olmadığını ifade etmiştir. Teksas Va-
lisi George W. Bush da (ABD başkan adayı) ABM
Anlaşması'nın soğuk savaş dönemine ait oldugunu
ve değıştırilmesi gerektığini açıklamıştı.
ABD'de Cumhuriyetçiler çoğunlukla ABM Anlaş-
ması'nın füze savunma sistemınin geliştirılmesini en-
gellediğıni ve değiştırilmesi gerektiğıni savunuyorlar.
Fakat ABM Anlaşması'nın ihlal edilmesiyle tüm ulus-
lararası nükleer füze kontrol sistemi bozulabilir ve bir
nükleer füze üretme yanşı çıkmazına düşülebilir. Unu-
tulmamalıdır ki ABD kendisini korumak için yeni sis-
temler geliştirme yoluna giderse Çin ve Rusya bu yo-
lu takip etmek için ekonomilerini zorlayabilecekler-
dir. Fakat eğer Moskova ve Pekin kendilerini güven-
likte görürlerse. Stratejik Silahlann Azaltılması (START)
anlaşmalanna yenilennı ekleyerek uluslararası güven-
liğe katkıda bulunabileceklerdir.
E-mail: emiingursesıa yahoo.com
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/lzmir'inSe-
ferihisar ilçe-
sine bağlı tu- 2
ristik bir bel- 3
de... Fas'rnpla-
ka işareti. 2/
Çocuğun eği- 5
tim ve öğreti-
miyle ilgili er-
keİc bakıcı...
"Tan—":Ka- 8
rikatür sanat- g
çımız. 3/ Bir
şeyin tersini söyleye-
reİc edilen alay. 4/ Bir 1
inceleme sonucunu 2
içerenyazı...Hazırla- 3
nan çayın renk ve ko- 4
ku bakımından isteni- 5
len durumu. 5/ tki tar-
la arasındaki sınır...
Japon kökenli bir dö-
vûş sporu. 6/ Küçük
doğranrruş et. ciğer gi-
bi şeylerle yapılan bir yemek... Hayvanlara vuru-
lan damga. 7/ Hıristiyan sanatında. ellerini kaldır-
mış dua eder durumda canlandırılmış insan figü-
rü... ABD Başkanı Eisenhower'ın takma adı. 8/
Birmeyve... tkrdağ arasında kalan büyük çukur. 9/
Denizde ya da tatlı sularda yaşayan ve eti yenen ka-
buklu bir hayvan.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ İnsan kulağının alamayacağı nitelikte olan yük-
sek frekanslı ses titreşimi. 2/ Eski Mısır'da gûneş
tannsı... Su geçirmez kumaştan yapılan bir tür spor
ceket. 3/ Birmüzik parçasını kısa ve çarpıcı görün-
tülerle sunan film... Bağ budamaya ya da ağaç kes-
meye yarayan bir tür eğri bıçak. 4/ Yumuşak bir keçi
derisi. 5/ "O yer" anlamında kullanılan sözcük...
Kayak. 6/ Briçte, bir roberi oluşturan iki bölümden
her biri... Birnota... Ateş. 7/1517'de yapılan veMı-
sır'ın Osmanlı topraklan arasına katılmasını sağ-
layan savaş. 8/ Eski dilde su... Bir gıda maddesi...
Adale. 9/ Yurdumuzda da yaşayan küçük bir kuş.