25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 18 NİSAN2000SALI OLAYLAR V E G O R U Ş L E R olay.goais@cumhuriyetcom.tr Köy Enstitüleri Korumaya Alınıyor mu? MehmetBAŞARAN D eğerli mimar Oktay Ekinci'nin bir yazısı, (Cumhuriyet, 10.6.1999) pek çok eğitimcinin yüreğini hoplattı. Yazıyı okur- ken toprak kokulan, harç kokulan gel- di burunlanna. Altmış yıl öncenin, Misakı Milli sınırlan içindeki toprak- lan "vatanlaşürma'Vı amaçlayan, Ni- san Haritası canlandı gözlerinin önûn- de. Yerleri, bilimin verilerine göre se- çilmiş, ülkeyi kucaklayan, 21 Köy Enstitûsü... Her biri, Ikinci Dûnya Sa- vaşı'nın zor gûnlerinde 800-1000 de- karlık alanda kurulmuş, KurtıduşSa- vaşı coşkusunda yirmi bir yaşam ime- cesi... Toprağı, halkı uyandıran, halk değerlerini yeni bir anlayışla harman eden o eğitim, o ekin, o sanat kirizma- sı... Halk oyunlannın binlerle oynan- dığı, ilk kez gün ışığına çıkan türkü- lerin binlerle söylendiği günler... Boz topraklara kurduklan çadırlarda işe başlayan köy çocuklannın yarattığı, çağdaş eğitim kentleri... Tûm ülkeyi, bağa bahçeye dönüştürmeyi amaçla- yan bir emek destanı. Yanan gözleriyle bir kez daha oku- dular Ekinci'nin yazısını: "Cumhuri- yetdevriminJn eğitim binalan 'ulusal kültür mirası' olarak tescil edilecek. Köy Enstitüleri korumaya alınıyor." Enstitüler, bılindiği gibi önce kor- kunç suçlamalarla yozlaştınlmış, el- lili yıllarda öğretmen okuluna, yet- mişli yıllar başında da öğretmen lise- lerine dönüştürülmüştü. Tarlalan, bah- çeleri, uygulama alanlan söndûrûl- müştü. "Mimari proje yanşmalarry- la" elde edilmiş tasanmlarla gerçek- leştirilmiş yapılan bakımsızdı, yıkıl- maya yüz tutmuştu. O gün bugündür, bir eğitim cıkmazındaydık, bir eğitm kargaşası yaşanıyordu. Yine de bir dö- nemin aydınlık tanığı olmayı sürdürü- yordu örene döndürülmeye çalışılan yerler... Yüksek Mimar YıkhzKeskm,"Dev- rim Mimarisi CHarak Köy Enstitüle- ri: Devrim Mimarisinin Ontolojisine Giriş" başhğını taşıyan bir doktora tezi hazırlamaya başlamış. Bu çalış- mayı Kültür Bakanlığı'na sunan Mi- marlar Odası, belgelenen ve derlenen Köy Enstitüleri binalannın "topJum- sal değer" olarak koruma altına alın- masını önermiş. Öneri, Tabiat Varlık- lannı Konıma Genel Müdürlüğu'nce "ohımlu" karşılanmış. "Türldye Cumhuriyeti'nin temeli küftürdür" diyen Atatürk ülkesinde önemli birgirişim, geç de olsa anlam- lı bir davranış... Hey gidi günler heyyy!.. Cumhuriyet döneminin eğitim ya- pılan!.. Her biri umudun, sevginin, özlemin harcıyla yükselen yapılar... Her biri bir kardeş enstitü ekibinin eseri... Eğitim kurumlannı koruya- madık, bari ayakta kalan yapılanna sahip çıkabilsek... Yalnızca yapılar mı? Cumhuriyet dönemi mimarlığı, yontuculuğu, res- mi, müziği, ivme kazanıyordu ensti- tülerde... Istasyona inip tepeye yürüdünüz mü, önce Tohum Saçan Köylü Vbntu- su çıkıyordu karşınıza Hasanoğlan'da. Bin yıldır Anadolu'yu ekip biçen "Ye- di asırdan beri cihanın dört köşesine sevk ederek kanlannı akrtüğımız, ke- miklerini yabancı diyarlarda bıraktı- ğunız»" insanın yontusu.. NusretSu- man ustanın yapıtı.. Sanki Rodin'ın DüşünenAdamı, karannı vermiş, doğ- rulup tohum saçmaya başlamıştı boz- kıra. Enstitü yolunun sağında, bağ için- de, başka bir özgün yapı görülürdü: Ba- gevi. Yöre yapılannı, gereçlerini in- celeyen mimar MuaflâEyüboğlu, çağ- daş bir yorumla, bir dınlenme evi ger- çekleştirmişti orada. Içinin rahatlığı, süslemeleri, donanımıyla giderek her enstitüde benzeri yapılacak bir yara- tıcılıktı... Ağabeyi Yüksek Köy Enstitûsü öğ- retmeni Eyüboğlu, şunlan yazıyordu kardeşine: "Bedros'a (Bedri Rahmi) senin Bağevi için üç tane alicengiz pa- noyaptırdun. Sakın duvariara bir şey koymayın. Tiyatro için (Açıkhava Ti- yatrosu) bir vagon heykel ve frizle ge- İeceğim. Venüs'le, Samatrak, Zafer Abidesi dökülüyor. Nusret'le(Suman) beraber geteceğiz. Hidayet'e söyle ça- mur hazutaan." Yüksek bölüm; öğrenci, öğretmen dinlenme yerleri, resmi, nakışlan, mü- zik kolu yeteneklilerinin besteleriyle sanatın solunduğu yerlerdi. Yapının önünde Milo Venüs'ü, tiyatroya gi- den yolda, Samatrak, yüksek bölüm yapısı önünde Yunanlı Çocuk... Yö- netim yapısına giden yolun iki yanın- da Inönünün, Atatürk'ün, Barba- ros'un, Mithat Paşa'nın, Namık Ke- mal'in, Fatih'in, Mimar Sinan'ın vb. büstleri... Toprağımızın derinliklerindeki tüm uygarlıklara çağdaş bir anlayışla sa- hip çıkan, Cumhuriyet ekinini (kültü- rünü) yaratan bir anlayış... Çamlık alanın ucunda bir güzel sa- natlar yapısı... Oidipus'lann BirimŞe- hir'lerin, Bir Evlenme'lerin, öğrenci- lerin yazdığı oyunların oynandığı, Anadolu'da ilk açık hava tiyatrosu... Uygun yerlerde frizler... Bugünlerden bakınca, "Gerçekmiy- di o uyanış, o aydınlanma dönemi? Yoksa toplumca düş mû gönnüştük biz" diyesi geliyor insanın. 1946'dan beri süren karşı devrim... Altmış yıl sonra, Kuvayı Milliye gazilerine benzer bir avuç savaşımcı kaldı ortada; bir de kapışılan, göz di- kilen 800-1000 dekarlık, yoz eğitim anlayışının söndürdüğü alanlar, yıkın- tılıklar... 1947'deöğretmenliğebaşla- dığım Aksu Köy Enstitüsü'nü gör- dürn yakında. Yönetıcı Halil Öztürk Perge'ye bakıp "Akdeniz uygarlığını yeniden canlandınyoruz biz burada" diyordu. Yüksek mimar Asım Mut- hı'nun tasanmıydı yapılar. Doğaya, insana saygılı, devrimci eğitim anla- yışının özüne uygun o güzelim yapı- lar, ya yıkılmış ya da yıkılmaya bıra- kjlmış. Ortada doğayı, insanı ezen yoz kafalann ürünü, attı katlı lök gibi bir yapı.. Itici, portakal bahçelerinden, yaşamdan kopuk... Sonra Gölköy'ü gördüm Kastamo- nu'da, eğitim savaşımızın mahzun yüz- lü, ak saçlı gazileriyle.. Elleriyle yük- selttikleri yapılara baktıkça, yalım gi- bi "ah"lar çıkıyordu ağızlanndan. N'olmuşru buraya böyle? Yönetici, aydın bir kişi. Enstitü döneminin yö- neticileri için bir saygı köşesi düzen- lemiş odasmda. Yangından bir şeyler kurtarmaya çahşıyor. Çamlar arasın- daki yöre mimarisinin özgün ömeği "Yönetici Evi" boş. Antik kentlerin ayakta kalmış hüzünlü bir yapısı gi- bi. Ne ki, Gölköy tümüyle yok olma tehlikesiyle karşı karşıya... Evet, yüksek mimar Yıldız Kes- kin'in doktora tezi, Mimarlar Oda- sı'nın Kültür Bakanlığı'na başvurusu etkili ve yetkilileri uyandırabilecek, şunca yıldan sonra geriye kalan yapı- lar korumaya alınabilecek mi acaba? Keşke, "korumak'' yerine, "yaşat- mak" düşünülebilse... Bir öneri: Bu- günkü üniversitelerin eğitim fakülte- lerinde öğretmen yetiştirilemeyeceği- ni acı acı görüyoruz. Öğretmen, eği- timin temel öğesidir; eğitimin, öğret- menliğin solunduğu, yaşandığı biror- tamda yerişir. Her ne kadar bakımsız kalmış, söndürülmüşlerse de, bugün de Türkiye gerçeklerine göre öğretmen yetiştirmeye en uygun ortamlar, Köy Enstitülerinin bulunduğu yerlerdir. Yapılan, topraklan yeniden canlandı- nlmaya elverişlidir. Her enstitü, üni- versiteye bağlı bir eğitim fakültesine dönüştürülmelidir. "Cehenneme hoş geldiniz!" Neresi mi orası? fstanbul kenti! Aklı başında bir insan dünyanın en güzel kentine nasri olur da "Cehennem" adını verir? Ulusal maçlar için yurdumuza adım atan ya- bancı sporculann havaalanında ilk karşılaştık- lan hoşgeldin mesajı budur: Cehennem!.. Taksim alanında iki Ingiliz öJdürüldü. Bunu gor- mezlikten gelmek, "Adamlar paramızı yırttılar, donlannı indirdiler, sağa sola sataştılar" diye kendimizi kandıracak özürler aramak neye ya- rar! llle de kavga edilecekse, tokat yumruk di- ye bir şey yok mu? Ama ekmek bıçağıyla sal- dınp, silahsız insanlan doğramak! Hem gece- yansı o bıçaklar nerden bulunmuş, kim getir- miş, her şey önceden mi hesaplanmış? Ya emniyet örgütümüz? Gencecik ögrenci- lere, hak arayan emekçilere, memurlara göz aç- tırmayan, kayıp yakınlarını arayan annelere, kardeşlere en acımasız btçimde davrananlar na- sıl oluyor da bunca etkisiz kalabilmiş? Hatta film- lerde de görüldüğü gibi nerdeyse bizimhooli- ganların yardımcısı bile olmuşlar!.. Cehennem!.. Stadyumlann hepsi öyle! Yal- nız Istanbul'daki An- kara'dakilerdeğil, yur- dun dört bir yanında- kiler de!.. Hep görmü- yor muyuz kent, hatta kasaba kulüpleri ara- sında yapılan maçlar- daen azıh birdüşman- mış gibi birbirlerini tekmeleyenleri, yumrukla- yanları, fırsat bulsa bıçaklayıp öldürecek hırsa kendini kaptıranlan... Doğrusu ya.. futbol artık gerçek anlamda bir "spor" olmaktan çıktı. Yalnız bizde değil, tüm dünyada!... Zamanımızın insanlan ne denli uy- gar görünseler de içlerindeki canavan sustu- ramaz hale geldiler. Kazanmak, hep kazan- mak, hep üste çıkmak!.. Hele profesyonellik baş- ladığından bu yana futbol sahalan eski Roma dönemlerinin kanlı arenalanna dönüştü! Kırk-eilf yıl öncelerini pir dtfşünün. Aızatrvap , da futbol maçlan yapılır, ilgi görürdü. Ama böy- lesine kryım, böylesinedüşmanca davranış hiç görülmezdi. Hakkı'lann, Rkret'lerin, Zeki'le- rin, Nihat'lann para adına başka takıma geç- EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Cehenneme Gelmek! meleri düşünülemez- di bile! Hani kalksın Fenerbahçe'den Ga- latasaray'a ya da baş- ka bir takıma geçsin, o kişi bir daha toplum içine çıkamazdı. Şim- di delikanlı Beşiktaş'a giriyor, ordan Istanbulspor'a, ordan Fenerbah- çe'ye. derken Galatasaray'a... Doğrusu ben takım tutmayı artık anlamıyo- rum. Dün senin takımının gözbebeği olan kişi kalkıp karşı takıma gitmiş! Sen hâlâ sarı-laci- vert ya da san-kırmızı renklere bağlı kalmışsın, bunda mantık var mı? Bir maçta göklere çıkar- dığını başka bir maçta yenildi diye yerin dibi- ne batınyorsun. Fenerbahçe kaptanı Rüştü'yü linç etmeye kalkışanlar başka bir takımın yan- daşlan mıydı? Hayır, en hızlı Feneriilerdi!... Ştmdi Londra'ya gidilecek mi, gidümeyecek mi sorunu ile karşı karşıyayız. Ayın yinrrnsınde Galatasaray, Leeds'le hem de Leeds Stadı'nda maç yapacak. UEFA'nın kararı böyle. Galata- saray bu maçı kazanırsa, ya da berabere ka- lırsaturatlayacak. Futbolun beşiği Ingiltere'de birTürk takımının koskoca Büyük Britanya Im- paratorluğu'nun şampiyonunu yenmesi önem- li bir olay elbet! Ingiliz hooliganlan bunu içleri- ne nastl sindırsin! Ellerindesopalarla bekliyor- lar Türk seyircilerinin gelmesini! Bu durumda Leeds'teki maçı izlemeye git- mek neredeyse kahramanlık sayılıyor! Bakan- lar, milletvekilleri Viyana seferine çıkar gibi "Biz maça gideceğiz" diyorlar! Ecevit'in, kendile- rine özel uçak hazırladığını söylüyorlar! Şu ho- oliganlar ne kadar güçlü, etkili kimselermiş ki, Ingiliz hükümeti "Ben maça gelecek Türkleri koruyamam" diyebiliyor! Yani, çıkacak kanlı olaylardan sorumlu olmayacaklannı bildiriyor- lar... Demek Ingilizler, hükümetryle, sporculanyla, hooliganlanyla bizim karşımızda!.. llle de Ga- latasaray'ı, finale çıkartmamak kararlrtığında... Buoyuna UEFA nasıl alet oluyor, anlaşılır ^ey - değil! Spor bu denli poütika aracı olabilir mi? Demek oluyor! AyaktopuHe'öynarıan bir oyun bakın ne durumlara sokuluyor! Futbol değil bu, çirkin, pis bir oyun... gittim, aldım, geldim! •Aynı gün içinde # Kefil yok • %3.20 faiz # 24 aya kadar vade AKBAIMK G ü v e n i n i z i n E s e r i . • www.akbank.com.tr PENCERE Kullanamadığın Özgürlük Senin Neyine?.. - Bizim işçi, memur, sendikacı, emekçi, gösteri yürüyüşüne çıkmış... Bağınyor: - Kahrolsun IMFL Dudak büküyoruz. Çünkü "koyun can derdinde, kasap et derdin- de" oyunu ülke çapında tezgâhlanıyor. Işçinin, memurun, sendikacının, emeklinin, emekçinin, köyiünün derdiyle davasıyla uğraş- mak "küreselleşme" sürecinde "dinozohuk" ya da "popülizm" diye adlandınlıyor. .^ • Dünya televizyonlan olayı yansıtıyor IMF ve Dünya Bankası'nın VVashington'daki ilkbahartop- lantılannı on bini aşkın gösterici yuhaladı. Ne dediler: "- IMFartı Dünya Bankası eşittir. Yüzlerce zen- gin, milyaharca yoksul!.." Dünya Bankası'nın çevresinde çapı bir kilomet- reyi aşan bir alan, dikenli telle ve metal barikat- laıia korunmaya alındı. Eyiemcilerin elindeki levhalarda ne vardı? Üze- rinde "Dünya Bankası" yazan bir domuz, ağzın- da dünyayı tutuyordu. • Noam Chomsky Amerikalı bilim adamı. Dilbi- limci. Ancak felsefe, dilbilim, ruhbilimi bir bütün sayıyor; çağdaş aydının tüm insanlığı kucaklama- sını istiyor; ve diyor ki: "- TariNnsonunungeldiğiniancak zenginlersöy- lerier..." Chomsky YDD'de (Yeni Dünya Düzeni) liberal- leşmenin sahteciliğıni vurgulayıp IMF ve Dünya Bankası'na bindiriyor. Dünya Bankası'nın birönceki Başkan Yardım- cısı Joseph Stigliz ekliyor: "- IMF'ye güven olmaz!.." • Amerika'nın Vietnam Savaşı kötü tarafından dillere destandır; Türkiye'de çok yandaşı vardı bu "kihisavaş "ın; çünkü bızde "kraldan çokkral- cı olmak" görenegi, sarmısak kafalılann eski mes- leğidir. Okyanus ötesindeki bir mazlum ülkede Ame- rika'nın ne işi vardı?.. Türkiye'de bu soruyu soran kişi, en azından komünist sayılırdı. Ancak iş öyle bir noktaya geidi ki Vietnam Sa- vaşı'na karşı Amerika'nın içinden direnişler baş- ladı; aklı başında Amerikalılar -içlerinde bugün- kü ABD Cumhurbaşkanı Clinton da vardı- kirii sa- vaşa karşı çıktılar. Pekı, şimdi ne oluyor?.. Küreselleşmenin, YDD'nin, finans kaprtalin dün- yadaki azgın egemenliğinin "insanlığın çoğunlu- ğunu yoksullaştırdığını" yine Amerikalılar söylü- yorlar. ı • '.Bizim mandacı ne yag(yqç?.. . Küreselleşmfi şarkıları söylşyip efen^îşjr}Ştyz,- mettekusuretmıyor. ...» ,,, Eleştirel akıl nerede?.. Me me meter derede!.. İnsanı koyunlaştıran güdülenme, aklını ema- netçiye btrakıp egementerin her dediğini doğru say- maktan kaynaklanır. Kapitalizmin doruğunda yaşayan Amerika'da- ki aydın, kendi kendisini özeleştirinin süzgecin- den geçirirken kapitalizmin çukurunda yaşayan yoksul Türkiye'de ses çıkmaması neye işarettir?.. Özgürlüğün tanımı "eleştirel aklı kullanmak" değil mi?.. Kullanmadığın özgürlük senin neyine!.. -- Antonina 9"urizm 19-21 MAYIS GEZİLERİ SELANİK-KAVAUV-FİLİPPİ (YUNANİSTAN) Doç. Dr. M. Ihsan Tunay rehberliğinde TRUVA-ASSOS-BERGAMA Sanat Tarihçisi Inci Türkoğlu rehberliğinde - 23 Nisan Pazar Boğazıçı'nin köşk ve yalıiarı Sanat tanhçisi Atılla Tuna rehberliğinde Rezervasyon: 0 212 292 28 74 - 75 A y r ı n t ı l ı b i l g i i ç i n A k b a n k ş u b e l e r i n e d a n ı ş a b i l i r y a d a M ü ş t e r i H i z m e t l e r i M e r k e z i ' n i ( 0 2 1 2 2 8 2 4 4 4 4 ) a r a y a b i l i r s i n i z . Bugün depremin Profesyonel gönüllülerimiz hâlâ depremzedclerin Kocaeli Uzuntarla Sarımeşeler İlköğretim Okulu öğrencileri, depremde kaybettiklerı arkadaşları Fatoş Günal'ın adını ÇYDD tarafından yapılan ek dersliklerine veriyorlar. Fatoş Günal'ın adını sonsuza dek yaşatacak olan bu ek dersliğin yapımına katkıda bulunan herkese teşekkürû bir borç biliriz. Yardımlannız ıçın (0212) 292 87 27 - 292 08 01 (iş günlerı saat 10.00/17.00 arası) Ç4Mt Tlrtlrt'at, Otfcc»* Gûrmc^
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear