Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
14 NİSAN 2000 CUMA CUMHURİYET SAYFA
l LJ J \ kultur(g cumhuriyet.com.tr 15
Bu yılın festivali, geride bıraktığımız on sekiz yılın en zengin programma sahip
Filmlerden film beğen, seyret...
Robert Bresson'un 'Mouchette'i 14 yaşındaki sevgiye aç
köylü kızının (Nadine Nortier) öyküsünü anlaüyor.
Bu gece Pedro Almodovar'ın 'Annem Hak-
kındaki Herşey'iyle başlayacak 19. Ulusla-
rarası Istanbul Film Festivali, sinemasever-
lere 20 yılın en zengin programını sunacak,
30 Nisan'a dek. Bizim ıçin artık ilkbaharla
özdeşleşmiş festivalde bu yıl yelpaze iyice ge-
nişlemiş, çeşit, renk çoğalmış. Alışıldığı üze-
re, yine Yedinci Sanat tutkunlan için çeşitli
seçeneklersunan, kılavuz niteliğindeki liste-
lerin tam zamanı.
tşte günde yaklaşık 2 (ya da 3) film seyre-
derek toplam 35-45 filmle festivali tamam-
layacak sinefıller için (kategorize etmeksizin
ve sıralamaksızın) yapılmış bir liste:
Jim Jarmusch'tan 'Hayalet Köpek: Samu-
ray Tarzı', VVlm VVenders'den 'Buena Vista
Social Club', Nuri Bilge Ceylan'dan 'Mayıs
Sıkıntısı', Todd Solondz'dan 'Mutluluk'. John
Sayles'dan 'Boşluk'. GiuseppeTornatore'den
'1900Efsanesi',OtarIosseliani'dan 'Elveda
Sevgili Yuvam',AbbasKiarostami'den 'Rüz-
gâr Bizi Sürükleyecek', Tim Roth'dan 'Sa-
vaş Alanı', Pedro Almodovar'dan 'Annem
Hakkındaki Herşey', Lea Pool'dan 'Götür
Beni', Steven Soderbergh'den 'Denizci', Bru-
no Dumont'dan 'Insanhk', Claude Chab-
rol'den 'Yalanlann Rengi', Charles Mat-
ton'dan 'Rembrandt', Gillies MacKinnon dan
'Korkunç Muzur'.Mike Leigh'den 'Karma-
kanşık', Aleksander Sokurov'dan 'Moloch',
Raoul Ruiz'den 'Yenıden Bulunan Zaman',
Claudio Mac Doweü'dan 'Obuanın Çağrısı",
PaulCox'dan 'Molokai', AngLee'den 'Şey-
tanla Yolculuk', ManuelDeOtivara'dan 'Mek-
tup\ Venture Pons'dan 'Sevgili/Dost', Robert
John Sayles'ın 'LJmbo- Boşluk'u, bağımsız sinemanın gerçek ustasını meraklısma tanıtacak.
Bresson'dan 'Rastgele Balthazar'la 'Mouchet-
te', TonyBui'den Uç Mevsim', LucaGuadag-
nino'dan 'Kahramanlar', FrançoisOzon'dan
'Katil Âşıklar", Robert Altman'dan "Kurabı-
ye'nin Talihi", İldiko Emedi'den 'Büyücü Sı-
mon', Chen Kaige'den 'Imparator ve KatiF,
Soren Kragh-Jacobsen'den 'Mifune'Dogma
3", Dani Levy'den 'Zürafa'. Gavin O'Con-
nor'dan 'Bitmeyen Yollar', Lynne Ramsay'dan
'Sıçan Avcısı', Michael VYinterbottomcian
'Seninle ya da Sensiz".
Bu listeye Theo Angelopoulos, Ken Lo-
ach,Takeshi Khano gibi ustalann eserlenyle,
195O'lı 'altın yıflar'dan seçılmış kımı başya-
pıtlar da, (örneğın Mkhelangek) Antonioninın
'Bir Aşkın Güncesı". Roberto Rossellini'nin
'Tannnın Soytansı Francesco", Pietro Ger-
mi'nin 'Umut Yolu', Giuseppe De Santis'ın
'Zeytınliklerin Altmda Sükûn Yok' ya da Alf
Sjöberg'in "Bayan Juliesi gibi) eklenebilir
tabiı ki. Öteki bÖlümleri, zengin programı bir
yana, sadece Robert Bresson toplu gösterisi
bıle kuşkusuz festivalin önemini arttınyor bu
yıl. Unutmamalı, böylesı fılmleri, her zaman,
her yerde seyTedebilmek pek olası değil, he-
le bizım gibi Sinemateksizliğe mahkûm ül-
kelerde özellikle.
Not: Festival sonrası piyasada gösterile-
cek olan Tim Robbins'ın 'Ve Beşik Sallana-
cak', Atom Egoyan'ın 'Felicia'nın Yolculu-
ğu', Michael Dı Jiacomo'dan 'Hayvanlar,
Melekler ve Insanlar', Patrice Leconte'un
'Köprüdeki Kız', Kimberly Peırce'ın 'Er-
kekler Ağlamaz', Julıan Temple'ın 'Vigo-
Yaşam Tutkusu", vb. gibi filmlen hste dışta
tuttuk.
Hem Katolikhem deIrUmdahçocukolmak.
Yönetmen Alan Parker son filminde, İrlandalı yoksul, göçmen bir ailenin drammı anlatıyor
Y E N İ B A Ş L A Y A N L A R . . .
Sleepy Hallow - Hayalet Süvarl
Meraklısını ikı saatliğine korku ve gızem dolu, fantas-
tik bir dûnyaya yollayacak "Sleepy HaDow". adeta yann
başlayacak festivalle rekabet eden, yeni haftanın en ilginç
filmi. Bugün "Hayalet Süvari" adıyla gösterime giren
"Sleepy HaDow", Hollywood'un 'harika çocuğu' yönet-
men Tîm Burton'un ABD'de ve Avrupa'da oldukça iyi eleş-
tiriler alan, son filmi.
\Vasbington lrving'in 19. yüzyıl Amerikan klasiği ro-
manından sinemaya uyarlanan "Hayalet Süvari'', Johnny
Deep'm canlandırdığı, kûçük bir kasabada işlenen cina-
yetleri sonışturmakla görevli genç bir polısın hikâyesini
aktanyor.
Genç polis bir yandan bir dizi cinayeti aydınlatmaya uğ-
raşırken öte yandan kur yaptığı, kasaba zenginlerinden bi-
rinin melankolik kızım da baştan çıkarmaya çalışır...
Senaryosunu geçen yıl "Shakespeare in Love"la Oscar
kazanan tiyatro yazan-senarist Tom Stoppard'ın yazdığı
"HayaletSövari", şimdiye dek yaptığı filmlerle hem eleş-
tırmenler hem de seyirciler arasında azımsanmayacak sa-
yıda özel hayranlar edinen yönetmen Tim Burton'un ka-
riyerini sağlamlaştıran yeni bir 'başan'.
Johnny Depp'in yaru sıra Miranda Richardson. Micha-
el Gambon, Christina Rkci, Christopher VValken, Casper
Van Diem \ e yönetmenın fetiş oyuncusu Iisa Marie, "Ha-
yalet Süvari"nin zengin kadrosunu oluşturan oyuncular.
Erin Brockovich
- Tatlı Bela
7f*
,t
Bir araba kazasına kanşın-
ca morali daha da bozulan,
Erin Brockovich adındaki
işsiz, parasız ve gelecekten
umutsuz bır genç kadın (Ju-
lie Roberts), avukatı Albert
Fînney'in hukuk bürosun-
da çalışmaya başlar. Der-
ken yöre halkının kullandı-
ğı suyun kirli olduğunu, bu
gerçeğin halktan gizlendiği-
ni, kirli su yüzünden yöre-
de yaşayanların birtakım
ciddi hastalıklara tutulduğunu öğrenır. Böylece Amerikan
hukuk tarihindeki 333 milyon dolarbk bir tazminat dava-
sı açılır... "VkJeo,Seksve Yalanlar". "Kafka", vb. gibi il-
ginç filmleriyle anımsanan bağımsız sınema çıkışlı Ame-
nkah yönetmen Steven Soderberg, yeni filminde ünlü
Hollywood yıldızı Julia Roberts'la işbirliği yapmış, so-
nuç, iki taraf için de verimli olmuş.
Gişesi parlak bu fılmdeki başanlı Erin Brockovich kom-
pozisyonuyla özellikle kendi ülkesi ABD'de popülerliği-
ni ikiye katladı Julia Roberts. Bu ilginç mahkeme drama-
sında Julia Roberts'a Albert Finney, Peter Coyote, Marg
Helgenberger gibi oyuncular eşlik ediyor.
Yarın başlayacak Istanbul
Film Festivali'yle, yıllardır alı-
şıldığı gibi tatlı bir rekabet içi-
ne girdiği gözlenen piyasada
bugün gösterime giren, sine-
_.,, ma. kuştonıjıjkuşkusuz ilgisiz
kalamayacağı filmlerden bii
de Alan Parker'ın son işi 'An-
gela's Ashes-Angela'nm Kül-
leri'.
Son bırkaç yıldır, başka et-
kinliklerinin yanı sıra, üç aylık
olarak çıktığı eski yıllardaki
kadar ciddi ve derinlikli olma-
sa da epeydır meraklısının vaz-
geçemedığı ünlü aylık sinema
kültürü dergısi Sight and So-
und'u, yanm yüzyılı aşkın bir
süreden beri düzenli yayımla-
yagelen British Film Institu-
te'ün de başına geçen, tanınmış
Ingiliz sinema adamı, yönet-
men, senarist Alan Parker, ço-
cuk oyunculara gangstercilik
yaptırdığı, güzelim karafilm
parodisi 'Bugsy Malone'dan
sonra hayatımıza 'Midnight
Express' kâbusuyla girmıştı,
197O'lı yıllann sonunda. Bir
girmiş pır girmışti hazret,
1980'lerde nerdeyse her çekti-
ği ülkemizde gösterilen Par-
ker'ın 'ShoottheMoon', 'Pink
Floyd-TheVValT, Birdy\ 'An-
gel Heart", 'Mississippi Bur-
ning', 'Come See the Paradise'
ya da artık biraz formdan düş-
tüğü, taze soluğunu yıtirdiğı
1990'lardakı fars denemesi
'The Road to VVelhville'le. gü- trlandah McCourt ailesi fümde ızdırap ve acıdan kurtulamryor.
me giden, şatafatlı, Madonna'lı 'Evita' mü-
zikali gibi filmlerinden birini dahi seyret-
memiş sınemasever hiç düşünülebılir mi?
Başlangıçtaki eleştirel, keskin, coşkulu
yaklaşımı, özellikle ABD'de yaptığı film-
lerde gıtgide törpülenen, zaman içinde iyi-
ce düzenin dümen suyuna giren, ama yine
de belirgin görsel bir ustahğa sahip anlatı-
mıyla seçkinleşen Alan Parker, biraz miadı-
nı doldurmuş bir yönetmen izlenimi veri-
yor nicedir. Gende bıraktığımız 199O'lı yıl-
larda üç yıl arayla sadece 3 (ve tartışmaya
açık) film çekmesi de bunu örneklemiyor
mu zaten?
Taşı toprağı altın ABD'den dönünce
Alan Parker son filmi 'Angela'mn Kûl-
leri'nde, 1930'luyıllarda, ekonomik buna-
umın pençesinde kıvranan ABD'de dikış tut-
turamayınca çareyi ülkelerine dönmekte
bulan, îrlandalı, çok yoksul bir göçmen ai-
lesinin dramını anlatıyor. İrlandalı yazar
FrankMcCourt'un, ABD'de çok satan, Pu-
litzer ödüllü, Türkçeye de çevrilmiş (Epsi-
lon), otobiyografik, anılar kitabı 'Angela's
Ashes'dan sinemaya uyarlanan 'Angela'nın
KüDeri'nde son yıllarda parlayan, bizim de
tuttuğumuz, yeni gözde Ingıliz oyuncula-
nndan ikisi, EmiK VVatson-RobertCarlyle
çifti başrollerde, ama küçük Frank'ın gö-
züyle ve anlatımıyla aktanlıyor filmde hi-
kâye. Göç ettikleri 'taşı toprağı altın' New
York'un Brooklyn cehennemınde yoksul-
luktan dıbe vuran, çok çocuklu, sorunlu, İr-
landalı göçmen McCourt ailesi, 4 erkek ço-
cuktan sonra doğup daha 7 haftalıkken ba-
kımsızlıktan hastalanıp ölüveren küçük kız-
Angela'S Ashes / Yönetmen:
Alan Parker / Senaryo: Laura
Jones, A. Parker, Frank
McCourt'un aynı adlı, anılar
kitabından / Kamera: Michael
Seresin / Müzik. John
Williams / Oyuncular: Emily
VVatson, Robert Carlyle, Joe
Breen, Ciaran Ovvens,
Michael Legge, Ronnie
Masterson, Pauline McLynn /
1999 ABD (Avşar Film-Pinema)
larının acısıyla sarsılır. Ardından küçük
ikizler de açlığa. hastalığa, rutubete yenik
düşer. Kuzey İrlandalı, Protestan olan aile
reisı, zavallı. beceriksiz koca Malachy (Ro-
bert Carlyle). aslında kötü adam değil. sa-
dece sorumsuz. ihmalkâr ve sürekli işsız.
Ender olarak ış bulduğunda. aldığını içki-
ye yatıran, sabah kalktığındaysa çocukla-
nna hikâyelerle Michael Collins'i, De Va-
lere'yi anlatan, kannlannı doyuramasa da
üstlerini giydiremese de onlarla sıcak iliş-
ki kurmuş bir baba. Sürekli işsizliği başı-
na bela, evlat acısını yine içki kadehlerin-
de unutmayı deniyor bermutad. Doyura-
madığı çocuklannı ölüme kaptırmanın ezik-
liği içindeki çaresiz, bahtsız genç
anne Angela (EmOy VVatson'un
kaderi de hep böyle acılı kadın-
lan canlandırmak sanki, 'Dalga-
lara Karşı' başyapıtından beri) da
kahnndan, üzüntüsünden yatak-
lara düşünce, pislikten,yokluktan,
darlıktan geçilmeyen, vereme da-
vetiye çıkaran, sular içinde, her ta-
rafı dökülen evdeki. alkolik baba-
lannın eline bakan çocuklara olu-
yor olanlar. Daracık sokaklan,
parke taşlı kaldınmlan, izbe bina-
Ianyla yoksul mahalle atmosferi-
nı yansıtan film. görsel zengınlı-
ğıyle usta işi nıtelemesını hak edi-
yor... 2 yüzyıldır göçmenleri kar-
şılayan New York'taki özgürlük
anıtına veda ederek alışılmışın
tersıne ABD'den Irlanda'ya. acı-
masız, hoşgörüsüz ve yobaz Lı-
merick kasabasına dönüyor
McCourt'lar
Uzun, kasvedi bir dram
Onlan zorlu bir yaşamın bek-
ledığı Lımerick'de, Angela'nın
Katolik yakınlanna sığmıyor ai-
le. Küçük ikızlerini de yitiren genç
kadın çok geçmeden ikı çocuk
daha doğuruyor. Eve beş paralık
hayn dokunmayan, alkol bağım-
lısı koca çekıp Ingıltere'ye gidi-
yor derken. Çocuklanyla bir ba-
şına kalarak bir yol aynmına ge-
len, kiliseden dilenerek, annesine,
çocuksuz kız kardeşine yamana-
rak sığıntı gibi yaşayan, sigara üs-
tüne sigara tüttüren Angela'yla,
büyüyen çocuklannın, yoksulluk
ve çaresizlikle kuşatılmış dramı sürüp gı-
dıyorbiteviye...
Tüm inişleri-çıkışlanyla Frank'ın çocuk-
luktan, yeniyetmeliğe ve gençliğe geçişini
\eren film, kahramanımızın fınalde şansı-
nı denemek üzere yeniden ABD'nin yolu-
nu tutmasıyla sona eriyor. Yazar Frank
McCourt'un birinci tekil şahıs ağzından
anlatılmış, her şeyin ailenin en büyük ço-
cuğu Frank'ın bakış açısından venlmış ki-
tabınm özgünlüğünü yakalayamayan film-
de acı, ıstırap ve kasvetten geçilmiyor doğ-
rusu. Yer yer dramın koyuluğunu giderecek
şekilde mizah öğesine de yaslanan film ge-
nelde sıradan seyircinin içini bayıyor2.5 sa-
at boyunca, üstümüzden silındir gibi ge-
çen katı gerçekçılığıyle. Eh dramın bu ka-
dan da fazla dıyerek kimısini isyan ettiren
'Angela'nın Külleri', kuşkusuz yönetme-
nin bir önceki görkemli melodramı 'Evi-
ta'dan kat kat daha ilginç bir yapıt. Ama TV
dizısi gibi uzatıldıkça uzatılmış, daha ilk 20
dakıkasmda üç çocuğun öldüğü bu upuzun
ıç karartıcı dramı kaldırmak her babayiğit
seyircinin pek harcı değil.
Onca açlık-yoksulluğa ve her şeye kar-
şın hayatta kalabilmenin öyküsü olarak
özetlenebilecek, denn duygusal sulara açı-
lan bu dokunaklı, gerçekçi Alan Parker fil-
mi, görsel yetkınlığıyle etkileyıci olabıliyor.
Michael Seresin'ın görüntüleri, John Wil-
liams'ın Oscar adayı müziği ve Emily VVat-
son-Robert Carryle'la küçük oyunculann kat-
kısıyla düzeyli bir dönem filmi-başanlı bir
edebiyat uyarlaması sayılabılir sonuçta 'An-
gela'nın Külleri', uzun tutulmuşluğuna ve
iç burkucu keder-kasvetine karşın.
KEDt GOZU
VECDİ SAYAR
Canavarlar ve Çocukları
Geçen gün, arkadaşlarla ağacın altına uzanmış,
sohbet ediyorduk.. Konu, kedilerin tutucu yaratıklar
olup olmadığı noktasına geldiğınde, sohbet bir öze-
leştiri seansına dönüşüverdi. Kimi, kedilerin ezelden
beri devrimci yaratıklar olduğunu savunurken, kimi
geleneksel değeriere bağlılığımızdan söz açtı. Tar-
tışma iyice alevlenmişti ki, mahallenin en hızlı kedi-
si, Arap söze karıştı: "Cumhuriyet'te Oral Çalış-
Iar7a Banş Doster'/n hazıriadığı 'Sol, Geleceği Tar-
tışıyor' dosyasını izliyor musunuz?"
Olumlu ve olumsuz miyavlamalar arasında, Arap
konuşmasını sürdürdü: "Sol kavramının yeniden tar-
tışılmaya açılmasının ne denli gerekli olduğunu açık-
ça gösteriyor bu yazı dizisi. Sol adına savunulan ba-
zı değerlerin sorgulanmasının zamanı geldı de ge-
çiyor bana kalırsa. Solun bazı kavramlannı sağ ra-
hatlıkla kullanırken, bızler tutucu bir çizgiye takılıp
kaldık. Bazı kavramlan sağa terk etmek, solu çağ dı-
şı bir çizgiye mahkûm etmez mı?"
Maviş, pençesini havaya kaldırarak itirazı bastı: "Ge-
ne başladınız bakıyorum 'Ikinci Cumhuriyetçi' saf-
satalara. Devrimin temel değerlerine inanmayanla-
nn uydurduğu laflar bunlar."
Arap, altında kalır mı, o da sesini yükseltti: "Asıl
sizin yüzünüzden sol gücünü yıtiriyor. Çevrenize bir
dönüp baksanıza. Dünyada her şey nasıl hızla de-
ğışıyor. Siz hâlâ altmış yıl önce ezberlediğiniz slo-
ganlaria solculuk yapıyorsunuz. Ülkeyi canavarların
elinden kurtarmalıyız!"
"Ne demek oluyor bu? Kime 'canavar' diyorsun
sen?"
"Anlaşılan, Cumhuriyetokumuyorsun. IshakAJa-
ton'unsoruşturmayaverdiğiyanıttageçiyorbusöz-
cük. Istersen birbölümünü okuyayım: Türkiye'de or-
manlann tamamı 1942 ile 1945 arasında CHP'nin
çıkardığı kanunlarla şahıslann elinden zorta alındı
vedevletleştirildi. Bürokrası, Orman Bakanlığı adı al-
tında bir 'canavar' yarattı. 1945 yılında Türkiye'nın
%36 'sı ormanhk iken 1995 'te bu rakam % 11 'e düş-
tü. Yani Türkiye, elliyıl içinde, ormanlannın üçteiki-
sini yitirdi. Bugünlerde Orman Bakanlığı on binler-
ce personeline artık maaş yetiştiremez oldu. Or-
man Bakanı dahiyane (!) bır çare önerdi: 'Ormanla-
n kesip satın, parası ile maaşınızı tahsil edin' emrini
verdi. Bakanlık ısimli canavar şimdi döndü, eline
emanet edilmiş zenginliğı tüketmeye yöneldı. Bu
gidışle, on yıl içinde Türkıye'nin çöl olması kaçınıl-
mazoldu..."
Bırkaç yaramaz kedi dışında herkesin tüyleri dı-
ken diken oldu. "Bu ne vahşı kedıdirkı, koskoca ba-
kanlıkları canavar dıye nitelendinyor.." Eminim, ço-
ğunluğun akhndan bu düşünce geçiyordu.
Yaramaz kediler grubundan bir turizmcı, sessizli-
ği bozdu: "Alaton 'un canavar tanımlaması bizim ba-
kanlık için de geçerti. Bir düşünün bakalım, Turizm
Bakanlığı olmasaydı ne değişirdi ülkemizde? fşleri
turizm sektörü bızzat üstlense, çok daha verimli so-
nuçlaralınmaz mıydı? Dosta, ahbaba arsa tahsisiyap-
maktan öte ne yaran var bakanlığın? Turizm Baka-
nı Erkan Mumcu'nun bakanlığı ortadan kaldırma ni-
yetını sonuna kadar destekliyoruz, biz turizmci ke-
diler olarak."
"Kara Bulut" namı ile maruf eski kabadayılardan
bir arkadaşımız, çok bilmiş bir edaile başını salladı:
"Göreceğiz bakalım, bu bakanın ömrünün ne kadar
otacağını. Buişlero kadarkolaydeğil. Kimkiminavan-
tasına mani olacakmış şaşarım..."
Tiyatrocu kediler heyecanla söze kanştı: "Bizlerde
aynen Alaton gibi düşünüyoruz. Devlet Tiyatrolan'nı
verimlilikaçısından değenendirirsen'ız, ortaya çokacık-
lı bir tablo çıkar. Devletin bu kuruma ayırdığı bütçe-
nin büyük kısmı personel maaşlarına gıdiyor. Bu pa-
ra tiyatro projelerine destek olarak verilse Türki-
ye'de tiyatro patlaması yaşanır vallahı. Üstelik taşı-
ma suyla değirmen dönmez. Sorunun çözümü, ye-
rel potansıyeli harekete geçirecek bölge tiyatrola-
rındadır diye yıllardır konuşup duruyoruz."
Oyuncu kedilerin en genci arkadaşına destek çık-
tı: "Kendı paramızla canavarlar besliyoruz. Artık bu
canavarlardan kurtulmanın zamanı geldi. Kültür Ba-
kanlığı'nı ve resmi sanat kurumlannı yeniden yapı-
landırmaktan başka çare yok!"
Sanat meseleleri ile pek ilgisi olmayan Pamuk,
merakını yenemedi: "Yani, devletin sanat kuruluşla-
rını özelleştiırnek mi çözüm?"
"Hayır. O, Besim Tibuk'un düşüncesi. Yapılma-
sı gereken, bu yapıların özerk kurumlara dönüştü-
rülmesidir. Siyasetçiler sanattan elini çeksın."
Kuşkuculuğu ile ünlü göçmen kedi, Tekir: "Zor
çekerier. Baksanıza, yine biryazann yapıtları yasak-
lanmış. Kürtçe yazıyor diye. Hani bu ülkede insan-
iann kendı dilinde kendini ıfade etme özgürlüğü var-
dı?"
Konu, tetilikeli noktalara uzanıyordu. Derhal top-
lantıyı bitirme karan aldık.
Başka bir gün devam etmek üzere...
hterHlmFestival Nürnberg'de
ödüller açıklandı
I Kültür Servisi - InterFılmFestival Nürnberg'in
geçen hafta yapılan açılış galasına Atina'dan
yönetmen Nikos Perakis ve Ankara'dan Prof. Dr.
Oğuz Onaran katıldı. CıneCıtta'nın 300 kişilik
Arena salonunda yapılan galada Nürnberg Blues
Ensemble'nın verdıği kısa konserden sonra açılış
filmi olan Ferzan Özpetek'in 'Harem Suare' adlı
yapıtı gösterildi. Daha sonra Zekı
Demirkubuz'un 'Üçüncü Sayfa' filmi ile Karim
Dridi'nin 'Bye Bye' fîlmleri izleyicilere sunuldu.
Festivalde aynca geçen yıl yitirdiğimiz
danışmanlardan yazar, senarist, Ankara Film
Festivali kurucusu ve insan haklan savunucusu
Mahmut Talı Öngören anısına "Öngören
Demokrasi ve İnsan Haklan' ödülü venldi. Bu
ödüle festivale uluslararası alanda katılan 50 kısa
ve belgesel film ile 20 uzun metrajlı film
arasından Yeşım Ustaoğlu'nun yönettıği 'Güneşe
Yolculuk" filmi layık görüldü
BUGÜN
• BABYLON'da saat 22.30'da baterist Christoph
Haberer'in projesi 'Avrupa'nın Sınırlannda' konsen
yer alıyor. (292 73 68)
• BİLGİ'DE SİNEMA'da saat 19.00'da Tom
Dicillo"nun yönettıği 'Johnny Suede' izlenebilir.
(216 23 15)
• ATANUR OĞUZ LİSESİ Tt\ ATRO
SALONU'nda saat 19.00'da 'Kadın Eserieri
Kütüphanesi ve Bflgi Merkezi N'akffnın 10. > ılı
nedenıyle bır kutlama gecesi düzenleniyor.
• BORUSAN KÜLTÜR MERKEZİ nde saat
18.30'da Vasıf Kortunun '80 Sonrası Plastik
Sanatiar' adlı söyleşisı dınlenebilir. (292 06 55)