25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
:SAYFA CUMHURİYET 12 NİSAN 2000 ÇARŞAMBA DİZtYAZI Geleceksosyalizmdir V t SOL,GELECEGI T\RTlSn()R ORAL ÇALIŞLAR BARIŞDOSTER Kürt sorunu cözülmedi Sermaye güçleniyor OĞUZHAN MÜFTÜOĞLU Dev- Yol Davası 1 No 'lu Sanığı Kürt sorunu, Türkiye'nin demokra- tıkleşme sürecini devnmci bir tarzda ta- mamlayamamış olmasının sonucu ola- rak, öteden beri en önemli meseleleri- mizden biri oldu. Bugün de Türkiye'nin en önemli demokratikleşme sorunlan- nın başında yer alıyor. Kürt sorununun uzunca bir süredir yaşanan krizin en önemli unsurlanndan bıri olmasınakar- şın T.C. Devletı, mevcut anayasal-hu- kuksal sistemi, geleneksel resmı ideolo jisi ve idari yapısıyla, bu konuda önem- li bırçözüm sıyasetı gelıştırememıştir. Sözde asken çözüm yolu son tahlilde bu çözümsüzlüğün bir ifadesi olmak- tan öteye gitmemiştir. Sorun, bugün ol- duğu gıbi ortada durmaktadır. Sorunun devnmcl/demokratik bir çözümü, Türkiye'de mevcut 12 Eylül Anayasası'nın tümüyle değiştirilerek, yerinden yönetim ilkeleriyle, yerel ini- siyatiflerin, kültürel-siyasi haklann ge- liştirilmesini esas alan tutarlı bir de- mokratizmde bulunabilecektir. Bu ise ülkede devrimci-demokraük bir gekş- menin hâkim kılmmasıyla, bu şekilde^ ülkenin tüm aydınlık, ilericf ve gerçek-* ten demokrat güçlerinin ülkenin kade- rinde söz sahibi olmasıyla mümkün olabilecek bir şeydir. Bu, ülkedeki bü- tün ezilenlerin aynı kaderi paylaştıkla- nnı ifade eder. Bölgede ayn bir Kürt dev- leti kurulmasını esas alan yaklaşımlar bize göre bugünkü dünya koşullannı doğru değerlendirmiyorlar. Çoğunluk- la sanüdığı gibi, ulusal sorun konusun- da her zaman geçerli doğru polıtikalar, reçeteler yoktur ve sorun ancak verili tarihsel koşullara bağlı olarak incele- nebılır. Sosyalist sistemin dağümasıy- la tek kutuplu hale dönüşen bugiinkü dünyada emperyalist ülkelenn siyase- tınin özıi "ulusal devlet sınırlannın kü- reselleşme sürecine uygun bir şeklesor- kubnası" esasına dayanır ve onlar açı- sından gerisi, bölgedeki kendi çıkarla- nrun dengesinı korumak veya geliştir- mek için söz konusu dinamığin değer- lendinlmesinden ibarettir. Ulusal Em- peryalist devletlerin güdümünden çıka- rabilecek dünya ve bölge çapında etkın bu" gücün bulunmadığı bu günkü ko- şullarda UKTHU ilkesıni ayn bir dev- let kurma yönünde kavramak, kaçmıl- maz olarak emperyalist ülke politika- lannın tercıh sınırlannda takılıp kala- cak bir tercih oluyor. Kürt hareketının bugünkü yaşadığı dram, yıllar önce Barzani'nın bir Amerikan hastanesin- de sonuçlanan dramının ayrusıdır. Bu bakımdan konuyu, Batı'nın (ulusal so- runun çözümü ve Türkiye'de demok- ratik haklann tanınması amaçh!) bas- kılanna endeksli olarak değerlendiren tüm yaklaşımlar, emperyalist ülkele- nn bu politiklannrnbirargümanı ohnak- tan öteye gidemiyorlar, bu nedenle de devrimci ve demokratik bir özellik ta- şnruyorlar. (Türkiye'deki insan hakla- n mücadelesini böyle "Baöya endeks- K" bir çerçeveye indırgeyen yaklaşun- lar da aynı sorunla yüz yüzedır.) Çetelerve devlet konusunda neredey- se söylenmesi gereken her şey söylen- miş gibi. Şimdi Türkiye'nin "bağır- sakiannıtemiziediğinden'' söz edıliyor. Yanı bütün bu pıshklerden devlet söz- de temizlenıyor! Oysa bılinıyor la. bu i <çete*olayı denen şey, devletin altrruş- ta yıllârdan sonra soia karşı gelıştırdi- ği özel baskı politikalan ve bubaskı po- litikalannın özel aygıtlanndan başka bir şey değıldır. Kuşkusuz bu durum bu- rada kullanılan kişılerin suçluluğunu ortadan kaldumaz, ama asıl sonımlu olanlann, söz konusu politikalan uy- gulayanlardan başkası olmadığı unutul- mamalı. ABD'nuı soğuk savaş siyaset- lerinın bu* uzantısı olarak uygulanan bu politıkılann ülkenuzı getirdiğı yer de ortadadır Şimdi ortaya çıkan bu durumdan şikâyetçı olan baylann Tür- kiye'ye ve benim kuşağıma karşı, hiç değilse bir özür borcu olmalı. Türkiye 12 Eylül'le hesaplaşmadan, onun getir- diğı bütün baskı mekanizmalan ortadan kaldınlmadan, bu sorun da sözde bağır- saklardaki pisliğin temizlenmesıyle, yani kullandıklan üç-beş maşayı or- tadan kaldırmakla halledilemez. Temiz- lenmesı gereken şey bağırsaklar değil kafalardır. Çünkü bütün pislikler kafalanndan çıkmıştır Emperyalizm LEVENT TÜZEL EMEP Genel Başkam 1. Türkiye 50'lerden bu yana Avrupa ile birleşme içinde oldu, ancak ABD ile kurulan ilişkiler hep önde yer aldı. Sorun, ABD-AB ve bölge ihşkileri içinde de- ğerlendirilmeli. Emperya- list çahşmalar içerisinde Tür- kiye'ye Truva atı rolü yûk- leniyor. Avrupa içinse Tür- kiye bölge zenginliklerine ve enerji kay- naklanna açılan bir kapı. Oysa AB de- nilen kapitahst ülke yönetiminin tekelci birliği, temelinde yayılmacılık ve geri- cılik var. Emperyalizmin karakteri değiş- medi. Bizim rekabet şansımız olmadığı gibi tam bir açık pazar konumunda ola- cağız. tşsizlik, düşük ücret, ürün ve top- rak talanı beklenmehdir. 2. Kürt sorununda devletin ve PKK'nin çözüm diye sunduklan ve yaptıkhmnm çözümsüzlük olduğu 15 yılhk biracı ve yıkım üzerinden görüknektedir. Kürt so- runu emperyalist güç çevrelerinin Tür- kiye üzerine hesaplannda koz ve şantaj aracı olarak kullanıldı. Burada düşünü- len gerçekte Kürtler ya da insan haklan değildi. Kürt sorunu uluslararası özellik göstermektedir. Ancak çözüm, Türki- ye'nin işçi ve emekçilerinin kardeşlik, eşit haklar ve ortak yaşam temelinde demok- ratik mücadeleci birliğınde yatmaktadu". GAP'ın zenginliklerinin talanı, bölge- deki sınıf üişkilerinin çözülmesini ve iş- çi, emekçi mücadelesini yükseltecektir. 3. Bir dönem sosyalizmin yayılması ve komünizm tehlikesine karşı geliştirilip desteklenen Islam ve şeriatçı örgütlen- melerbugünün ilişkileri içinde bölgede- ki bir Türkiye'nin ayaklanna dolandı- ğından etkisizleştirilmek istenmektedir. 28 Şubat ve yeniden yapüanma planı içe- risindeki şeriatla mücadelenin esprisi bu- dur. Geçmişte tüm yönetimlerce istıs- mar konusu edılen dini inançlar bugün de burjuva polıtıkacılar tarafından kul- İanılmakta, tarikatla ilişkisi olmayan burjuva siyasetçi- si bulunmamakta. Hatta "sol- cu" Başbakan dahi bu açı- dan eleştiriler almakta. Şe- riaün panzehin ışçi ve emek- çilerin hak, emek ve demok- rasi mücadelesi içinde eği- tim ve bilinçlenmeden geç- mesidir. 4. Kadın sorununun te- melinde de sınıf mücadelesi ve ezilmiş- lik, sömürü mekanizması vardır. Kadın- lar eşitlik ve özgürlük mücadelesinin en güçlü koludur ve bu nedenle mutlaka po- litıkada daha güçlü yer almalıdır. 5. Çetelerin kurulması ve özel harp yöntemleri ABD ilişkileri içindeki Tür- kiye'de hep işbaşında olmuş ve icraatla- nna bütün hükümetler tarafından göz yumulmuştur. Gerçek temizlik, çeteleri yaratanlann yargılanması ve cezalandı- nlmasıyla, demokratikleşmeyle olacak- tır. 6. Bugünün medyası, yönetim çevre- lerinin ve onlan belirleyen kapitalist te- kellerin halkla ilişkiler birimleri olarak çalışmakta. Holdingleşmiş plaza basını gerçeğin çarpıtılması, çürümüş sistemin yaşatılması için çalışmakta. Bu nedenle partimize sansür uygulanmakta. Parti- miz, Cumhuriyet gibi ilerici kimlikli ba- sında dahi yer bulmamakta. Oysa parti- miz, bugün ulusal kimlikleri ve değerle- ri savunma çabası içinde olan Cumhuri- yet'in yayın politikasına değer vermek- tedir. 7. Sosyalizm, yarattığı değerler ve ta- rihin çarkının ilerlediği toplumsal sis- tem olarak vazgeçilmezliğini kanıtlıyor. Sosyal demokrasi ise burjuva kapitalist dünyanm bir politika biçimi olarak işçi ve emekçiler tarafından giderek daha net görülmekte ve kopuşlar yaşamaktadır; yaşama şansı yoktur. MURAT KARAYALÇIN CHP Parti Meclisi Üyesi Türkiye'nin çağdaşlaşmasını ve de- mokratikleşmesıni hızlandırmak, kal- kınmasına yenı kaynaklar aktarmak, küreselleşmenin olumsuzluklanndan konmmasına katkıda bulunmak ve dış siyasette daha güçlü konuma gelmesi- ni sağlamak için sol AB üyelığmı des- teklemehdır. SHP'nin 3 Nısan 1993 tarihli Prog- ram Kurultayı'nda karara bağlanan Önceliklı Hedefler Bildirgesi, Kürt so- rununun çözümünde kullanılacak ik- tısadi, toplumsal ve kültürel önlemle- ri tanımlamıştır. Buna göre devletin ünıter yapısı ulus ve ülke bütünlüğü içinde, Kürtçe eğıtim ve yayın yapıla- bilecek, Kürt kültürünün gelistirilme- si için enstitü ve benzer kurumlar ku- rulabilecek, isteyen yurttaşlar çocuk- lanna Kürtçe ad verebilecekler. Kürt- çekökenli yer adlan korunacaktır. Bun- lar bir topluluğun azınlık haklan de- ğil, Kürt kökenli yurttaşlanmızın bi- reysel özgürlükleridır. Çeteler konusunda temel sorun, yü- rütme erkini elinde bulunduranlann yönlendirdiği devletin,topiumdakiege- men güçlerin baskı ve nüfiızuna açık biryapı oluşturmasıdır. Yalnızcaçete- leşmenin değil, yoğun bir bıçımde ya- şamakta olduğumuz ahlak bozukluğu- nun, kamu kuruluşlan içindeki yol- suzluk ve haksızlıklann nedeni bu ya- pı içinde aranmalıdır. Devlet, yurttaş- tan soyutlandınlarak kutsanmış bir ör- güt olarak görülemez. Devlet toplumun en üst örgütlenme biçimidir. De\'let, yal- nızca siyasal toplumdan değil, aynı za- manda sivil toplumdan da oluşur. Si- yasal toplum buyuran, yurttaş ve sivil toplum da uygulayan durumunda de- ğıldır. Yurttaş ise hem seçim yoluyla siyasal toplum kuruluşlanna meşru- iyet ve görev veren, hem de örgütleri aracüığıyla siyasal toplum kuruluşla- nnın karar ve uygulamalanna katılan iküi bir role sahiptir. Yurttaş bu rolle- ri ile devletin asb unsuru ve paydaşı- dır. Bize göre devlet yapısı içinde oluş- turulacak bu denge; çeteleşmelerin, yolsuzluklann ve öteki olumsuzlukla- nn önünü alacak, devleti gerçek anla- mıyla güçlendu-ecektir. Sosyal demokrasinin gelecekteki başansı, büyük ölçüde bugün önünde duran, yenı ürenm sistemi (YÜS) so- rununu çözüp çözemeyeceğme bağh- dır. 1970'lenn ortalanndan ıtıbarenet- kisini hıssettiren ve bugün dünyanın her yerinde egemen olan YL'S'te sosyal demokrasi için önem taşıyan konu, üretim ile ıstıhdam. enerjı ve hammad- de arasLndakı bağlantının kopmasıdır. Sol partılerin temel taahhütlerinin tam istihdam olduğu dikkate alınırsa bu durum, işsizlık sorununun çözümün- de de sosyal demokrat partileri ciddi bir çıkmaza sokuyor. Sermaye, hem birleşerek hem de küreselleşerek güç- leniyor. Bu yolla, sermaye küresel bir hareketlılik içinde ancak emeğin kü- resel ölçekteki mekânsal hareketlilıği neredeyse tümüyle sabit. Özetle: YÜS, şirket bırleşmelen ve küreselleşme, üretim güçleri arasında yeni üretim ilişkilennin dogmasına ne- den olmuştur. Sosyal demokrasinin ge- lecekteki başansı, yenı üretım ilişkile- rini kendi değerleri ve amaçlan doğ- nıltusunda çözmesıne baglıdır. Buna, eski üretim sistemlerine' dayah olarak* gelîştirilen kavramlarla yaklaşılamaz." Sosyal demokrasinin bu gelişmeler çerçevesinde yeni kavramlar, yeni ku- rumlar ve yenı müdahale araçlan ge- liştirmesi gerekmektedu-, Dünyada pa- zarekonomısının egemen olması ve üre- tim araçlannın genellıkle özel mülki- yette bulunması Sovyet tipi sosyalizm içın engeldir. Ancak demokratik sos- yalizm için bir engel değildir. Sosya- list Enternasyonal "Pazar ekonomisi- ne evet pazar toplumuna hayır" demek- tedir. 1989 Hazıranı'nda Sosyalist En- ternasyonal üretim araçlan mülkıyeü- nın kiminelinde olduğunun değil, üre- timin kimin tarafindan yönlendırüdi- ğinin ve kürun tarafından denetlendi- ğinin önemli olduğunu karara bağla- mıştır. Sosyal demokrasi eşitlik, özgürlük ve dayanışma parametrelerini içine yerleştirerek yeni üretim ilişkilerini çözecek bir model ortaya koyamazsa ya liberalleşecek ya da "isteınezûk"çü- leşerek kendisı çözülecektir. Reel sosya çökmediRASİH NURİ İLERİ TKP li, SİP C'yesi, Araştırmacı- Yazar XIX. yüzyüda ve XX. yüzyılın başmda "soesyaldemok- rat" partiler, Engeb'lerin, Lenin'lenn partileri idi. Sov- yet devriminden sonra ise sosyal demokrasi gitgide sa- ğa kaydı. günümüzde sol ile ilişkisi olmayan "liberal burjnva" partilere dönüştü. Günümüz Türkıyesi'nde politik yelpazede yer alan "sol" partiler: 1- Tüzüğünde Marksist-Leninist-Maoist bir kimliği olan Işçi Partisi, irticaya ve satılmışlığa karşı Kemalist- lerle bir güç birliğine yöneldi. bu doğru idi, ancak parti gitgide Atatürkçülükle özdeşleşti, kımliğini değiştirdi. 2- Karşı uçta, bazı sosyalistlerin Sovyetler Birliği'nin çö- küşü sonucunda yaşanan moral çöküntünün etkisı ile. mar- jmal akımlara dayalı bir kıtle partısı kurma gayretı ÖDP'yi doğurdu, bu sosyalizmle ilişkisi olmayan bir zeminde oluş- tu. 3- Sosyalist ilkelere dayalı olarak kurulan Emeğin Par- tisi sendikacılığa dayalı kalmakla marjinalleşti. 4- Sosyalist kimliği ağır basan Sosyalist tktidar Parti- si ise, Türk ve Kürt emekçilerinin partisi olmakla örgüt- lenme alanında başan gösterebildiği ölçüde, ışçi sınıfı- nm ve sosyalizmin gerçek temsilcisi olma istidadında- dır. Küreselleşmeye gelince, bu akım emperyalizmin, ço- kuluslu dev şirketlerin hâkimiyeti aşaması olarak tanım- lanabilir. 1917 Sovyet devriminden sonra dünyadaki egemenlik iki kutuplu olmuştu. Ancak bu devrimin emperyalizmin en zayıf halkasında, toprak köleliğınden yeni sıynlmış, demokratik geleneği ounayan Çarlık Rusyası'nda oluş- ması büyük güçlükler doğuruyordu. Lenin, devrimin ya- şayabilmesi için Almanya'ya da yayılmasının şart oldu- ğunu vurguluyordu. Oysa Ahnan Sovyet devrimi, iktı- dardaki "SosyalDemokrat"lann ihaneti üzerine kanla bo- ğuldu. Lenin'in ölümünden sonra. yirmili yıllarda, ku- rulmakta olan "Sovyet demokrasisi" gitgide bürokratik, yukandan güdümlü, sosyalist tartışmanm yasak olduğu, Marksizme aykın "kişiyetapma" pratiğinin olustuğu bir sapmaya doğru kaydı. Sosyalizmden uzaklaşan bir dev- let kapitalizmi kunıldu, geb'şti, halkın yaranna büyük kazammlar sağladı. Ikinci Dünya Savaşı zaferinden son- ra, Soğuk Savaş döneminde, özellikle artan askeri mas- raflann etkisi altmda ekonomik darboğazlar doğdu. Bü- rokratik sapmanın temsilcileri olan parti üst düzey yö- neticileri, rejimden yabancılaşan işçi sınınnın ve emek- çi halkın hiçbir direnışi olmaksızm, Sovyetler Birliği'ni çökerttiler. Çöken "reelsosyaİBnı" değildi. yozlaşmış, sos- yalizmin bir etiket olarak varlığını sürdürdüğü bürokra- tik sapmadan başka bir şey değildi. Bugün, o dönemin bütün olumsuzluklanna rağmen dünyada bir denge yaratan iki kutuplu bir dünyadan glo- balleşmenin, yani emperyalizmin tek başma egemen ol- duğu tek kutuplu bir dünyaya geçmiş oluyoruz. Globa- lizm çokuluslu dev şırketlenn dünyaya egemen olduğu rejimdir. Bu niteliği ile "ulusal devlet" kavTamına karşı- dır. Uluslararası şartlar, anlaşmalar, normlar, Dünya Ban- kası, IMF ve benzeri kuruluşlar MAI. gümrük birliği, Eu- ro, ABD Dolan gıbi uluslararası paralar, ulusal yarguıın önüne geçen tahkım ve benzeri araçlar. özelleştirme da- yatması, sanayi ve tanmın güdümlü hale getirilmesi ve kısıtlanması ile yeni emperyalizm dünya sistemi, çoku- luslu şirketlerin egemenliğinı pekiştırmektedir. Böyle bir dünya düzeninde, ülkelerine göre halkm yüz- de onundan yüzde otuzuna kadar olan bir kesim "muthı azınlık" haline gelir, rejimi destekler, yönetir. Çoğunluk ise sefalet, eğitimsizlik ve bakımsızlıkla kucak kucağa- Jır. Böyle birrejimde, siyasi partiler, seçimler, millet mec- lisleri göstermelik bir şekilden ibaret kahr. Halkm seçim yoluyla ülkeyi yönetmesi ve hele sosyal reformlar ger- çekleştirmesı olanaksızdır, bu düpedüz küreselleşmiş bir "kapıtülasyonlar" düzenidır. Globalleşme, kapitalizmin çelişkilerini törpülemesi şöyle dursun, aksine onlan gitgide keskinleştirir. Emek- sermaye çelişkisinı arttınr. Kapitalizmin doğasında olan "fazla üretim ekonomik krizlerini'' ise frenlemekle, az- gelişmiş ülkelere ihraç ermekle yok etmez, sadece erte- leyıp şıddetlendirebilir. Çelişkilerini silah ncaretı, yerel savaşlar ve ayaklanmalar doğurarak başkalannın sırtuıa yüklemeye çalışır. Bu durum Marksist-Leninist normlanna ve düşünce yön- temine uygun gerçekten demokratik bir sosyalizmin za- ferini zorunlu ve kaçınılmaz kılmaktadır. Bunun yolunu yordamını XXI. yüzyıldaki kitlesel mücadeleler sapta- yacakur. Bu mücadele ulusal devletler çerçevesinde emek- çi halkm ve işçi sınıfmm eliyle, enternasyonal bir daya- nışma ile başanya ulaşacaktır. YARIN: Ufuk Uras (ÖDP Genel Başkam) - Prof. Dr. Aysel Çelikel (Öğretim Üyesi) - Ercan Karakaş (CHP Parti Meclisi Üyesi) - Mustafa Yalçıner (THKO Davası Sanığı- Yazar)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear