Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 19 MART 2000 PAZAR
12 PAZAR KONUGU
Faili Meçhul Siyasi Cinayetleri Araştırma Komisyonu Koordinatörü Avukat Mehmet Uçum 'la konuştuk
BİR YILDA 600ClNAYETV
I pYJ A TAVÇANf)(fJ II Birileri Ankara da oturmuşlar, kendi görev sürelerini uzatmak, şeriatçıları korumak, birbirlerini aklamak için çeşitli hesaplar
y yapıyorlar. Üstelik de ne adına? Kendilerince ülkenin istikrannı korumak adına... Ama hâlâ faili meçhul cinayetler işleniyormuş,
insanlar açhktan sürünüyormuş, eğitim düzeyi düşükmüş, sağhkta bir arpa boyuyol alınmamış... Kimin umuru? Onlarca yıldır pırıl pırıl insanlanmız faili
meçhul siyasi cinayetlere kurban giderler. Siyasilerimiz çıkar, "Bu alçakça cinayetierin peşini bırakmayacağız. Öldürülenlerin kanları yerde kalmayacak"
derler. Ama ne alçakça cinayetler çözülür ne de kanları yerden kalkar. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Cumhurbaşkanı 'na, gazetecileri hedef alan faili meçhul
cinayetierin çözülebilmesi için Devlet Denetleme Kurulu 'nun
görevlendirilmesi için başvurur. Yanıt alamaz. TBMM'de Faili
Meçhul Siyasi Cinayetleri Araştırma Komisyonu 500 sayfalık bir
rapor hazırlar, seçim uğruna genel kurul gündemine alınmaz.
Türkiye 'de insanlar artık can güvenliği içinde yaşadıklarını ne zaman
duyumsamaya başlayacaklar? Devlet, ne zaman yurttaşına can
güvenliğini sağlayacak bir ortam oluşturacak? Faili meçhul
cinayetlere kim, ne zaman, hukuk yollarını işleterek "dur" diyecek?
Bu sağduyuyu gösterecek yetkililer tümden bu ülkeyi terk mi ettiler
yoksa? Biz bu soruları kendi kendimize sorarken lstanbul Barosu
Faili Meçhul Siyasi Cinayetleri Araştırma Komisyonu da , •
çahşmalarını olanaksızlıklar içinde sürdürüyor. Komisyon ,'jt
çalışmalarımn ne aşamaya geldiğini, bu çalışmanın v
»
koordinatörlüğünüyapan avukat Mehmet Uçum 'la konuştuk. "f
Demokratik
bilinç
yok...
- Burada bir saptama yapmak
istiyorum: Türkiye Gazeteciler
Cemiyeti Yönetim Kurulu, bir süre
önce Cumhurbaşkanı 'na yaztlı
başvumda bulunarak özellikle
gazetecilerin kurban gittiğifaili meçhul
cinayetierin Devlet Denetleme Kurulu
tarafmdan incelenmesini istedi. Ama
bu konuda herhangi olumiu biryanıt
çıkmadu Cumhurbaşkanı'mngörev
süresini uzatmak için anayasa
değişikliğipazarlıklan sürerken sizce
neden Devlet Denetleme Kurulu
harekete geçirilmiyvr ya da içtüzük
değistirilmesi yoluyla yeni bir
araştırma komisyonu kurulmuyor?
- Belki TBMM ve hükümet. bunu
Türkiye'nin alt sıralanndaki bir mesele
olarak görüyorlar. Bu meselenin
kaşuunasını da istemiyorlar. Kaşındığı
zaman, demin söylediğim gibi devletin
objektif ve subjektif açıdan
sorumluluğu ortaya çıkacaktır. Bu da
kamuoyunda devletin imajında yeni bir
gölge oluşturacağı kaygısını taşıyorlar.
Yani, kutsal devlet, devletin yûksek
menfaatlan anlayışı burada da önümüzu
tıkıyor. Ama asıl tehlikeli olan, içten içe
ortaya çıkan asınmadır. Bu bizi, gerçek
anlamda demokrasiye ulaşma
konusunda ciddi engellerle karşı karşıya
bırakıyor. Bu aşınma bizde sürekli
otoriter bir yönetim anlayışım
gerektiriyor. Bu konuda devlet, açık bir
faaliyet yürütmezse sonuçta halkın
büyük çoğunluğunda bu sorunlann
çözûlmesi için mutlaka baskıcı
lyöntemlerin. mutlakaaskeri ••*••
yöntemlerin de\Teye girmesi inancı
gelişir. Bir yandan AB üyeliğine
yönelik ilkeler, bir yandan
demokratikleşmeye yönelik hedefler
ortaya konuyor. Ama halk demokratik
bilince. demokratik açıklığa aüştınlmak
istenmiyor. Bu ciddi bir çelişkidir ve
devlet anlayışında köklü bir değişiklik
gerektirir. Eğer devlet, yurttaşından
özür dileyebilirse "Ben seninle yapüğım
sözleşmeyi ihlal ettim. Bunu, bflerek,
isteyerek, kasten yapmadım. Şimdi sana
karşı bir özür borcum var. Yasama,
yürûtme ve yargı organımı harekete
geçirerek bu özrü scnden dilemek
ktivonım'* diyebilirse o noktada
devletle yurttaş arasındaki ilişkiyi
yeniden tanımlamak mümkûn hale
gelecek.
Devlet
istediğini
yapıyor
- Sizce faili meçhul cinayetlere kurban
gidenlerin dikkat çekecek bir kısmt
gazetecl Sizce bunun nedeni nedir?
-Faili meçhul cinayetlerde seçilen
hedefle ilgili yaptığımız incelemeye
göre iki kriter var: Birincisi, kurbamn
kişisel özelliği ve mesleki nitelikleri.
Ikincisi de, ortamdan kaynaklanan
özellikler. Gazetecilerde, deyim uygun
düşerse örnek tipler seçiliyor. Böyle
kişileri seçtiğinizde onun ortamda
yaratacağı tepki çok büyûk oluyor.
Gazetecilerin, aydınlann, hukukçulann
seçilmesindeki en önemli neden bu.
Faili meçhul cinayetîerin bir başka
boyutu da çok sıradan insanlann da
seçilmesi. Bu seçim özellikle
Güneydoğu ve Doğu Anadolu'da
işlenen faili meçhul cinayetlerde var.
Hendek-Bolu-Düzce üçgenindeyse,
genelde kara parayla iüşkileri olan
kişiler seçiliyor. Yani, seçilen kurban,
hedef, tercihlere göre değişiyor.
Özetlemek gerekirse, toplumun ortak
belleğindeki korku motifini harekete
geçirdiğiniz zaman, güçlü devlete olan
ihtiyaç çok belirgin biçimde ortaya
çıkar. Bu noktada kişi, özgürlüğünden
vazgeçip güvenliği tercih edebilir.
Böyîe bir ortamda da devlet, istediği
düzenlemeleri ve uygulamalan
yapabiü'r.
PORTRE / MEHMET UÇUM
1965, Kars doğumlu. Yükseköğrenimini
tstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde
tamamladu 1988'den buyana serbest avukat
olarak çalişıyor. Avrupa'nın sosyal
politikaları ve endüstri ilişkileri konulu bir
master çahşmasıyaptı. 1994'ten buyana da
tstanbul Barosu 'nda çahşmalarını
yürütüyor.
- Faili meçhul cinayetleri araştırmak için tstanbul Barosu bün-
yesinde bir komisyon kuruldu. Siz de o komisyonun koordinatör-
lüğünü yaptyorsunuz. Bu çalışma ne zaman başladı?
-Biz 1998'in 16 Aralıkgünü kamuoyuna bu çalışmaya başlaya-
cağımızı açıkladık. Bu proje, Türkiye'de faili meçhul cinayetleri ve
kayıplan araştırma projesi adı altında hazırlandı. Bu konudaki da-
ğmık bilgileri ve belgeleri bir araya getirip sistematik bir rapor ha-
zırlamak ve bu sorunun çözümü için çeşitli öneriler getirmeyi amaç-
lıyoruz. Kendimize iki yıllık bir hedef koyduk. Bunun bir yılını ta-
mamladık. Dokuz aylık bir süre daha kaldı.
- Bu çahşmalan yaparken size devletten ve ilgili makamlardan
herhangi bir yardım geliyor mu?
- Açıkça biz, bu çalışmayı devletle işbirliği içinde yapmak isti-
yoruz. Başından beri de öyleydi. Bizim bu konudaki düşüncemiz
şudur: lstanbul Barosu çok ciddi bir hukuk kurumudur, ama soru-
nu çözecek merci değildir. Bizimki, sorunu çözecek mercilere ge-
rekli malzemeyi hazırlama çalışmasıdır, gerekli yaklaşımı sunma
çalışmasıdır.
- Peki, bu sorunu çözecek merci kimdir?
-Başta, yasama organı olan TBMM'dir. Onunla birlikte yürütme
organı ve yargıdır. Biz bu çalışmaya başlarken TBMM'ye. Içişleri
Bakanlığı'na, Adalet Bakanlığı'na başvurduk. Bizim durumumuz
herhangi bir sivil toplum örgütününkine benzemez. Bizim kamu-
sal bir niteliğimiz var. Geniş anlamda biz, devlet aygıtı içinde yer
alan bir kuruluşuz. Sonuçta bu, genel devlet sorumluluğu içinde bi-
zi de sorumlu kılıyor O nedenle bu çalışmayı işbirliği içinde yap-
ma önerisinde bulunduk. Bu çerçevede yaptığımız başvurularda
sadece TBMM bize destek olabileceğini söyledi. Böylece de TB-
MM'den çeşitli belge ve bilgileri bu çerçevede aldık. Ancak, tçiş-
leri ve Adalet bakanlıkjanilgı gflsierrneierine ragmen yardjmcı ola-
calc tifzda tnr yaJSaşı* ıçnıe j
- Siz neler istemiştiniz?
-Hatırlarsanız, 1994 yılında TBMM'de Faili Meçhul Siyasal Ci-
nayetleri Araştırma Komisyonu'nun bir raporu çıku. Bu raporun öy-
küsü çok ilginçtir. 1993 ve 1994 yıllan
Türkiye'de faili meçhul siyasal cinayetie-
rin doruğa tırmandığı yıllardır. Öyle ki. o
iki yıl içinde yaklaşık 600 tane devlet ta-
rafından teyit edilmiş faili meçhul siyasal
cinayet işlenmiş.
Belgeler tartışılmadı
Komisyon çahşmalanna başladıktan
sonra, 1994 yılının ardından bu faili meç-
hul siyasal cinayetlerde ciddi bir düşüş
gerçekleşti. Tek başına komisyonun çahş-
ması bile caydıncı bir etki yaptı. Devletin
yasama organı bu olaya, "Ben anlamaya
çabşacağun" diye baktığı anda bile faili
meçhul siyasal cinayetlerde ciddi bir azal-
ma oldu. Bu da bizim tezimizin haklılığı-
nı kanıtlıyor. Devlet, sorunu çözecek ku-
rumlanyla bu olaya yaklaştığı zaman Tür-
kiye'de bu sorun çözülür. tstenirse çözü-
lür. Demek ki burada kayıtsızlık, ilgisiz-
lik ya da atalet var. Artık bunu nasıl tanım-
larsanız... Rapor, 19. yasama döneminde
hazırlandı ve genel kurul gündemine alın-
dı. Fakat hemen ardından genel seçim
gündeme gelince rapor genel kurulda görüşülemedi, kadük kaldı.
TBMM Içtüzüğü gereği bu komisyonlann hazırladıklan raporlann
özelliği şu:
Raporlar, kendi yasama dönemi içinde genel kurulda tartışılamaz-
sa bir sonraki yasama dönemine aktanlamazlar. Bunlar yasa tasa-
nlan gibi değil. Dolayısıyla, çok ciddi bir emek ürünü olan o rapor
rafa kaldınldı. Raporun kendisi 500 sayfa, ama rapora dayanak
oluşturan belgeler 20 bin sayfamn üzerinde. O konuda yüzlerce gö-
rüşme, yüzlerce tespit var. Bütün Güneydoğu bölgesı dolaşılmış, in-
sanlarla konuşulmuş. Ama bu belgeler gün ışığına çıkanlamadı, tar-
tışılamadı. O raporda 908 tane Adalet Bakanlığı, Içişleri Bakanlı-
ğı, MİT ve Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından teyit edilmiş fa-
ili meçhul siyasal cinayet var. Türkiye. orada bu meseleyı ciddi bir
biçimde tartışma fırsatmı kaçırdı. Ya da özellikle tartışılmak isten-
medi.
- Gündeme birden genel seçimlerin gea'rilmesiyle raporun tar-
tışdmast sizce kasuh olarak mı engeüendi?
- O süreci bir daha hatırlayalım. Komisyon ısrarla bu raporu ge-
nel kurul gündemine aldınp tartışmaya açmak istedi. Komisyonun
başkanı da çok değerli bir hukukçu olan Sadık Avundukluoğiu'ydu.
Türkiye tuhaf bir ülke. Sadık Avundukluoğlu köken itibanyla
MHP'lidir. Daha sonra DYP'den milletvekili oldu, o komisyonun
başkanhğını yaptı. Hukukçu vicdanı ve duyarlılığıyla çahşması çok
da başanlıydı. Komisyon üyeleriyle birlikte Başkan Avundukluoğ-
lu, raporu genel kurul gündemine aldırmak için çok uğraştı. O ki-
şilerin politik görüşleri çok önemli değil. Onlar insan ve Türkiye'de
yaşayan yurttaşlar olarak meseleyi incelemeye başladıklannda ola-
yın vahametini fark ettiler. Şu ya da bu partiden olmak hiç önemli
değildi. Bu ülkede devletle yurttaş arasındaki sözleşme, devlet ta-
rafından ihlal edilmişti. Bu sözleşmenin en temel unsuru can gü-
venliği hakkıdır, güvenli bir ortamda yasama hakkıdır. Komisyon
üyeleri o zaman devletin bu sözleşmeyi ihlal ettiğini gördüler. Ola-
yın bu vahametini görünce bunun üzerine gittiler. genel kurul gün-
demine aldırmak için çok uğraştılar. Ama gündeme alındığı zaman
zaten seçim sürecine girildiği için görüşülmesi imkânı ortadan kalk-
tı. Bunun çok bilinçli, kasıtlı olarak yapıldığını söylemiyorum, a-
ma süreç öyle bir gelişti ki rapor tartışılamadı. Yapılabilecek şey
yapılmadığı için de bir firsat kaçınldı.
Biz, çalışmaya başlarken esas olarak bu raporu temel aldık. Şu
anda da bunun üzerine çalışıyoruz. Kurumlann sürekliliğini, kurum-
lann edindiği bilgileri geliştirme gerekliliği nedeniyle biz bu rapo-
ru baz aldık. Biz var olanı yeniden keşfetme iddiasıyla yola çıkma-
dık. Çünkü elde çok ciddi bir çalışma var.
Biz bu raporda sözü edilen 908 faili meçhul siyasal cinayetin o-
lay özetlerini, isim listelerini aldık. Onlar, daha önce yayımlanma-
rruştı. Şu anda bunlar bir TBMM 'de, bir de lstanbul Barosu'nda var.
Clddl Katkı yok
Bunun üzerine o tarihten sonraki kayıp, faili meçhul olaylannı
içeren dosyalar toparlamaya başladık. 199 kadar da dosyaya ulaş-
tık. Bunlar 1994'ten sonraki olaylarla ilgiliydi. Dolayısıyla şu an-
da bizim elimizde 1107 tane faili meçhul siyasal cinayet ve kayıp
dosyası var. Bunlann 908'i zaten devlet kurumlan tarafından teyit
edilmiş cinayetler. Biz öbürlerinin de teyit çalışmasını yapıyoruz.
Sanıyorum önümüzdeki aralık ayına kadar 1400 civannda dosya-
ya ulaşacağız. Ve raporumuzda olay özetlerine yer vereceğiz. Içiş-
leri ve Adalet bakanlıldanna bu raporlar için başvurmuştuk. TB-
MM'den bu çerçevede yardım gördük. tçişleri ve Adalet bakanlık-
lanna, Emniyet Genel Müdürlüğü ve savcılık arşivlerinde var olan
soruşturma dosyalan için başvurmuştuk. Ama onlardan bu konu-
da ciddi bir katkı alamadık.
- Yani bir engelleme mi oldu?
-Bir engelleme olmadı. ama yardım da olmadı. Biz gidip tek tek,
bütün illerin emniyet müdürlükleri kayıtlanna girip işin soruştur-
masıyla ilgili kısmı tespit edecek durumda değiliz. Bunu yapama-
yız da. Emniyet Genel Müdürlüğü bize bu bilgileri verebilirdi. A-
ma vermedi. Örneğin, Emniyet Genel Müdürlüğü kayıplar listesi
yayımlamıştı. Oradaki bir kısım kayıp iddialannı doğruluyor, bir kıs-
mının da doğru olmadığını bildiriyordu. Onlann olay özetlerini bi-
ze verebilirdi. Ama bunu yapmadı. Bu bence biraz bürokratik ata-
letten kaynaklanıyor. Belki başka nedenler de var. Ama onlan bile-
^miyoruz. - m t - * . » - -
- Türkiye'de ortulama yaşam beklenüsi yaşı 70. Ülkemizde ola-
ğanüstü dönemlerde geçen süre toplamı da 35ytl Sizcefaili meç-
hul cinayetler olağanüstü dönemlerin ürünü mü, yoksa olağanüs-
tü dönemler mifaili meçhul cinayetleri doğuruyor?
-Bu iki sorunun yanıtı da bence pozitif. Bunlar, birbirlerini bes-
leyen, birbirlerinı destekleyen süreçler. Yani, olağanüstü dönemler-
de faili meçhul cinayetlerartıyor, faili meçhul cinayetler arttıkça ola-
ğanüstü dönemlere duyulan ihtiyaç fazlalaşıyor.
Biz, bu kısırdöngüyü kırmak zorundayız. Geçmişe doğru baktı-
ğımızda bu iş devlet geleneği olarak Fatihın Kanunname'sinden
başlıyor. Kanunname'de ne zaman Fatih, "Kardeş katH vatiptir" de-
di, dev letin içinde faili belli olmayan cinayetler de ciddi bir biçim-
de arttı. Orada şuna dikkat etmek gerekiyor
12 Eylül öncesi karanlık
Resmi bir karar var. Osmanlı 'da bir şehzade, kendisine rakip gör-
düğü bir başka şehzadenin ölümü konusunda çeşitli güçlerle birlik-
te karar verip bu karan hayata geçirebiliyordu. O cinayet faili meç-
hul olarak kalırdı \e bir yaptınma bağlanmazdı. Oradan cumhuri-
yet dönemine geliyorsunuz. TBMM yeni kurulmuş. 1921 'de Mus-
tafa Suphi ve 14 arkadaşı Karadeniz'de öldürülüyorlar. Bu, siyasal
ve faili meçhul bir cinayet olarak kalıyor. O cinayete kanştığı iddia
edilen Topal Osman da bir faili meçhul cinayete kurban gidiyor.
1948 'de Sabahattin Ali bir faili meçhul cinayete kurban gidiyor. Ora-
dan 1968'de VedatDemircioğluolayınave 1970'liyıllarageliniyor.
Bütün bunlan birlikte değerlendirdiğinizde Türkiye'nin olağanüs-
tü dönemlerle birlikte faili meçhul cinayetlerde artış yaşadığını, fa-
ili meçhul cinayetierin artışıyla birlikte de olağanüstü dönemlerin
uzatılması ihtiyacının doğduğunu görüyorsunuz. Ya da faili meç-
hul cinayetlerdeki artış, olağanüstü dönemlere geçiş ihtiyacını ge-
tirmiş. 12 Eylül olayı bunun tipik bir örneği... 12 Eylül öncesi bir-
çok cinayet, faili meçhul niteliğindedir. Bunlardan özellikle sol kö-
kenli örgütlere yüklenen kısmı aydınlatılmış gözüküyor. Ama sol
eğilimli öldürülen kişilerin cinayetlerinin aydınlatılması oranı çok
düşük. Aydmlananlar da zaten yeterli değildir.
Bu, 12 Eylül ortamını hazırlayan etmenlerden birisidir.
- Sizce 12 Eylül'den hemen sonra bu olaylar neden bıçakla ke-
silmiş gibi kesildi?
- Evet. Aniden durdu. Sonra 1984'te Güneydoğu'da PKK olayı
patlak verdi. Orada birtakım konular gün ışığına çıkmaya başladı.
Hizbullah meselesi devreye sokulmaya çalışıldı. 1986'dan sonra da
faili meçhul cinayetlerde anormal bir artış gözlenmeye başlandı. Bu,
1994 sonuna kadar sürdü. 1994'ten sonra bunlann durmasında TB-
MM'nin çalışmasmın etkisi vardır.
Şu anda trendi düşük olsa bile zaman zaman devam ediyor. Ah-
met Taner Kışlata olayı nda olduğu gibi... Son Hizbullah operasyo-
nuyla 400 tane faili meçhul cinayet çözüldü, devlet töhmetten kur-
tuldu, diye açıklamak safdillik olur ya da insanlan saf yerine koy-
mak olur. Burada iki sorun var. Birincisi, hukuken, kesinleşmiş yar-
gı karan olmadan faili meçhul cinayetin çözüldüğünü söylemek
doğru biryaklaşım değlidir. Siz, 400 tane faili meçhul cinayeti, sor-
gu sonucu birilerinin işlediğini iddia edebilirsiniz. Ama bu insan-
lar mahkemeye gidecektir, yargılanacaktır, yargı bu cinayetleri on-
lann işleyip işlemediğini tespit edecektir, kesinleşmiş yargı karan
olacaktır. ancak ondan sonra, bu faili meçhul cinayetler çözüldü,
diyebileceğiz. O nedenle tçişleri Bakanlığı'nın o açıklaması, üslup
itibanyla talihsiz bir açıklamadır. Kamuoyunu rahatlatmaya dönük-
tür, ama hukuki açıdan doğru değildir. tkinci boyut şudur: Devlet
niçin töhmetten kurtulsun? Devlet, yaklaşık 2000 faili meçhul si-
yasal cinayetin faillenni bulsa bile töhmetten kurtulamaz. Çünkü
devlet, yurttaşla arasındaki sözleşmeyi ihlal etmiştir. Devletin so-
rumluluğunu burada ikiye ayırmak lazım. Birisi objektif sorumlu-
luk, öbürü subjektif sommluluk. lster olanaklan elversin ya da ver-
mesin objektif sorumluluğu gereği devlet her yurttaşın burnu ka-
namadan bu ülkede yaşamasını güvence altına almak zorundadır.
Devlet olmanın gereği budur. Herhangi bir yurttaş bu haktan mah-
nım edıliyorsa devletin bu konuda sorumluluğu vardır. tkinci bo-
yutu ise devletin subjektif sorumluluğudur. Biz bunu biliyoruz.
TBMM Komisyonu üyeleri yaptıklan çalışmada, Türkiye'deki fa-
ili meçhul siyasal cinayetierin en az yüzde 80'inde devletin çeşitli
biçimlerde ilişkili olduğunu tespit ettiler. Bu çok önemli bir tespit.
Bunu Kutlu Savaş'ın tespitiyle, Cumhurbaşkanı'mn "Devlet rutin
dışına çıkabüir", sözleriyle; yani devlet, hukuk devleti içinde bir-
takım hukuk dışı yöntemler kullanabilir, anlayışıyla birleştirdiği-
nizde devletin bir de subjektif sorumluluğu olduğunu görürsünüz.
Kutlu Savaş, Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı olarak Susurluk
olayından sonra o bildiğiniz rappru hazırlamıştı. O rapor açıkç^Öi-
yor ki: "Hukuk devleti içinde de devlet birtakım hukuk dışı karftr-
lar alabilir ve bunu uygutayabilir." Bunun Türkçesi şudur: "Devlet
cinayet işleyebilir." Bu korkunç bir şey.
"Bu, Baü'da da yapılmıştır" diyor. Bu daha da korkunç. Batı'da
bu yapılıyordiye bizde bunun yapılışını haklı göstermeye çalışmak
kadar cahilce bir yaklaşım olamaz. "Devlet ci-
nayet işleyebilir" dediğiniz noktada her şey bi-
ter. Orada hukuk içinde işleyen bir devletten söz
edemezsiniz. Kaba güce dayalı bir iktidardan
söz edersiniz. Devletin subjektif sorumluluğu o
noktada devletin resmi kurumlan tarafından da
itiraf edilmiştir. Devlet içinde çeşitli kamu güç-
lerini kullanan çevreler, bu tür cinayetlerle şu ya
da bu biçimde ilişkili olmuşlardır. Devlet, çeşit-
li biçimlerde çeteierle de ilişkiler kurmuştur.
Devlet Penetleme Kurulu
- Faili meçhul siyasal cinayetierin çözülme-
sigörevi hükümetlerin midir, yoksa hükümet-
ler dısmdaki sivil toplum kuruluşlarının mı?
- Bence bu görev ortaktır. Başka türlüsü ol-
maz. Bakın, baştan da söylediğim gibi çok cid-
di bir hukuk kurumu olan lstanbul Barosu bu ça-
lışmayı yapıyor. Ama lstanbul Barosu bu an-
lamda çözüm mercii değildir. Barolar ya da si-
vil toplum örgütlerinin görevi soruna ilişkin du-
yarlılıklan ayakta tutmak. ilgili mercileri hare-
kete geçirmek, belki de onlarla işbirliği içinde
sorunun çözüm yollan konusundabirtakım yak-
laşımlar geliştirmektir. Kısa ve uzun vadeli çö-
zümler, diye ayırdığımızda bence önümüze şunlan koymamız la-
zım:
TBMM'de 1994 raporu kadük kaldı. Şu anda 21. yasama döne-
mindeyiz. Ahmet Taner Kışlalı olayı da var. Yann kim olacak, onu
bilmiyoruz. Bu uyanyı yapmak bizim bir görevimiz. TBMM, faili
meçhul cinayetler ve kayıplarla ilgili yeni bir araştırma komisyonu
kurmalıdır. Bu komisyon, 19. yasama dönemindeki raporu esas ala-
rak bu çalışmayı devam ettirmelidir. Bu kez de genel kurulda tartı-
şılabilecek bir rapor hazırlamalıdır. Bu raporda 1994 yılı tespitleri
de bulunmalıdır. Aynca bu araştırma komisyonuyla ilgili içtüzük
değişikliği yapılmalı, herkesin elindeki bilgi ve belgeyi bu komis-
yona sunacağı birtakım yükümlülükler getirilmelidir. Komisyona
dayetkiler verilmelidir. Bunlaryapılabilirşeylerdir. TBMM'de, ör-
neğin ANAP bu konuda çok duyarlı gözüküyor. Öbür partilerin de
buna karşı çıkabileceklerini sanmıyorum. tsterlerse bu konuyu ya-
nm saat içinde hallederler. Olaylann çözümü konusunda çok bü-
yük bir adım atılmış olur. Bunun birinci yolu budur. Ikincisi de Dev-
let Denetleme Kurulu var. Cumhurbaşkanı, anayasadan kaynakla-
nan yetkisiyle Devlet Denetleme Kurulu'nu bu yolda inceleme yap-
makla görevlendirebilir. Yıllardır, faili meçhul cinayetler ve kayıp-
larda devletin çeşitli güçlerinin parmağı olduğu yolunda bir iddia
var. Devlet Denetleme Kurulu bir inceleme yapsın, bakalım.
- Devlet, hükümetler zaman zaman yurttaşlanndan özür dile-
mişler, ama sonra yine kendi bildiklerini okumuşlardır. Bu özür
dilemenin ne kadar değeri olabilir?
Bu dediğiniz noktada kalırsa tabii ki yeterli olmayacaktır. Bu kan-
dırmaca, aldatmaca olur. Ama bir başlangıç olmalı ve biz açık bir
devlete geçebilmeliyiz. Bizim ihtiyacımız, insanı ve çevreyi esas
alan bir toplumsal düzen ve devlet anlayışı. Bunun için ömek de
Batı olmamalı. Ömeği kendimizde bulmalıyız. Evrensel haklar
çerçevesinde kendimize özgü bir demokrasi anlayışım geliştirmek
zorundayız. Türkiye bir mozaiktir, deniyor. Ama bir yandan faili
meçhul cinayetler, bir yandan laiklik sorunuyla ortaya çıkan mese-
leler, bir yandan etnik sorunlar var. Ama çok tuhafhr, bizim bu so-
runlar konusunda görüşümüz yok. Bu konuda görüşü bize hep dı-
şandan dayatıyorlar. Örneğin Avrupa'nın Kürt sorunu konusunda
görüşü var. ama bizim yok. Çeşitli uluslararası örgütlerin faili meç-
hul cinayetlerle ilgili raporlan var, bizim yok. Bu anlamda biz ken-
di sorunumuza sahip çıkmıyoruz. Dediğiniz gibi, sadece bir özür
dilemeyle kalınırsa hiçbir yere vanlamaz. Ama biz o noktadan son-
ra kendi görüşlerimizi, kendi çözüm yollanmızı da oluşturursak o
zaman devlet anlayışımızı da yeniden tanımlama durumunda olu-
ruz.