22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
ŞUBAT 2000 PA2AR CUMHURİYET SAVFA 17 Parave düdiik Diyarbakır, Siirt ve Bingöl'ün HADEPMi belediye başkanlannın aynlıkçı terör örgütüne yardım ve yataklık yaptığı savıyia tutuklanmasına "Batı" kıyameti kopardı. Demokrasiye inanan ve hukuka saygısı olan, iddialar ne derece doğru diye biraz durur bekler. Oysa öyle yapmadılar ve HADEPTı başkanları daha gözaltına alındıklan anda sahiplendiler. Belki de, iddialar doğru ise yaptıklan işbirtiği ortaya çıkacak diye telaşlandılar. Fakat öyle ya da böyle, Türkiye'ye gösterdikleri tepkide haklı da sayıtırlar. Çünkü beş paralık yatırım için kapttülasyonlan hortlatan anlaşmalar yapar, para gelsin diye yargı düzeninizi değiştirip kamu yatınmlarında uluslararası tahkimi kabul eder, üç kuruş kredi için kapt kapı dolaşır, buyruklarına uyup elinizdekini avucunuzdakini özelteştirip satarsanız olacağı budur. Nasreddin Hoca'nın dediği gibi: Parayı veren düdüğü çalar! EJektronık posta: someposta.cumhuriyetcom.tr Tet: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 9? - Ötüm cezasıyla Avrupa Biriiği'ne girilmezmiş... "Ölürüz de aireriz!" B aşbakan ve Demokratik Sol Parti'nin lide- ri Bülent Ecevrt, soluğu Amerika'da alan emekli vaiz Fethullah Gülen e bağlı bir vakfın yöneticilerini makamında kabu! et- miş... Tarikat liderlerine Başbakanlık'ta iftar sofra- sı kuran ve fakat "iyi tarikatlar"ın ayırdınavarama- yan Necmettin Erbakan'ın kulaklan çınlasın! Bu arada Başbakan Bülent Ecevit'in sağ kolu ola- rak tanımlanan Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan da büyük kızını evlendiriyormuş. Hüsamettin Özkan'ın kızı Özlem, tstanbul Üniver- sitesi Iktisat Fakültesi öğretim üyelerinden ve "Di- alog Turkey" dergisi yazı işleri müdürü Prof. Erdo- ğan Alkin'in oğlu Emre ile dünya evine girecekmiş. 10 Mart'taki düğünün sosyeteye parmak ısırtacak şekilde epey görkemli olacağı konuşuluyormuş. Düğüne herhalde Yoshihiro Yamazaki de katıla- caktır. Yamazaki, Istanbul'da yaşayan bir Japon... Yoshihiro Yamazaki, Japonya'da yayımlanan ve Dugunaçılışını ABD Başkanı George Bush'un yaptığı Se- kai Nippo gazetesinin Türkiye temsilcisi; bürosu Is- tanbul'da, Moda Fazlıpaşa Sokak'ta... Japonya'daki gazetenin özelliği Koreli Sung Myung Moon hazretierinin Amerika'da kurduğu Moon ta- rikatının bir uzantısı olması! Türkiye'deki yabancılara verilen mavi basın kar- tını taşıyan Yamazaki'nin bir görevi daha var: PVVPA'nın Türkiye genel sekreteri... PVVPA, Moon hazretlert tarafından kurulup Moon tarikatına bağlı olarakçalışan veTogo'ya kadar ulus- lararası düzeyde faaliyet gösteren bir örgüt. PVVPA'nın Türkçe açılımr. Profesöıier Dünya Banş Akademisi. PVVPA'nın Türkiye'deki ilk başkanı DSP Adana Milletvekili Tayyibe Gütek'in rahmetli babası Kasım Gülek. Gülek'ten sonra PVVPA'nın Türkiye başkanı: "Pro- fessor Hayri Erdogan Alkin" Erdoğan Alkin'in PVVPA ile ilişkisi uzun yıllara da- yanıyor; 1984 yılında Roma'da düzenlenen konfe- ransta Alkin başkanlık yapıyor... PVVPA'nın amacı Amerika dışındaki ülkelerde bu- lunan "aydın"larlabağlantı kurabilmek; nihai olarak Hıristiyanlık kiliselerini birleştirmeyi ve dinler arasın- da diyalog ortamı yaratmayı hedefleyen Moon he- sabına "entellektüel" bir ağ yaratmak... Moon tarikatında "true parents" diye bir sıfat var; Mr. and Mrs. Moon "gerçek ana-baba" olarak ta- nımlanıyor... Moon, her yıl Amerika'da ve Kore'de binlerce çifte toplu nikâh kıyıyor; ayin düzenliyor. 10 Şubat'taki nikâh hiç kuşkusuz Türkiye siyase- tinde birçok büyük şahsiyeti biraraya getirecek... "Turkish Moonies" açısından da... SESSÎZ SEDAS1Z (!) NURİKURTCEBE Katasına enjekte, tepesine sopa Yeni Asya Yayınları'ndan 1974 yılın- da çıkan "Hitap Çiçekleri" kitabında Fethullah Gülen, "Allah yolunda ci- had"ı anlatıyor "Cennete gitmek üze- re Islam'a dahil olan topluluklann kar- şısına engel ve mania olarak çıkan kü- für yığınının başınadarbeyi vurma, önü- nü alma, darbeyi vurup onu sarsınca, hemen onu teşrih masasına yatırma, kalbine ve kafasına iman enjekte et- me; sopayı sadece onun içine imanı sokabilmek için tepesine vurup bayıtt- ma... Budur Islamm şuuru." Sopa... Said-i Nursi'nin Kürt kimli- ğini ve Islamiyet'i kullanan Hizbullah- çılar "sopa"yı erken kullanmış olabilir mi? Said-i Nursi'nin müridi hocaefen- di: "Tedhişin ve terörün altında yılma- dan, usanmadan mutlak günün mu- kaddes fecrinde ötecek sesi âli horoz- lann ötüşünü beklemek... Acelecilikten vazgeçmek..." Hizbullahçılar aceleciliklerinin kurba- nı olmuşa benziyor. GalataKöprüsü'ne hava-cıva polîsi! Istanbul'da Galata Köprüsü'nün ona- nm için trafiğe kapatıldığı gün... Emi- nönü-Karaköy arasında deniz motorta- n yolcu taşıyor... Eminönü'ndeki de- niz otobüsleri iskelesine kaçakya- naşan motorlar, demir parmaklıkla- rın arastndanyolcu alıyor... Can gü- venliği yok, bilet yok... Karşı kıyıda Deniz Polisi'nin teknele- ri iskelede bağlı yatıyor... Deniz polisi- ne soruyorsunuz, iskele Liman Baş- kanlığı'nın, iskelenin dışı ise kara poli- sinin sorumluluğunda çıkıyor. Bu mem- lekete bir de önemsiz işlerle ilgilenecek hava-cıva polisi gerektiğini düşünüyor- sunuz. ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ îskenderun'da 'yasal' belediyecilik... lskendenın Belediye Başkanı Me- te Aslan, 16Ocak 2000günübu kö- şedeki "İskenderuıTda 'Özerk' Belediye" başlıklı yazıda yer alan -alaştırileıe a(^k.Vama..gönd«eıdi. Ammsanırsa. eleştin konusututum- lanndan ötürü hemen hiç "denet- lenmedıği" için yerel yönetimle- rin özellikle "imar" konusunda son derece "özerk" olduklanm "Me- te Aslan örneğiyle" vurgulamış- tım. Beledıye başkanı ise tüm yap- üklarmın "ya*»'" olduğunu belir- terek özetle %w yanıtlan veriyor: 1)Tarihi binanın bahçesine ka- çak orduci \n<jaatına kanı çıkan Mimarlar Odası yöneticilerinîn inşaatUrının mühürlenmesi ve para cezası \erilmesi konusunda: Bölgenin StT olmadığını ve Anıt- lar Yüksek Kurulu'nun 1981 yılın- da tarihi yapının merdiven çıkıntı- sına 3 m. mesafeden itibaren yapı izniverdiğini belirtenbelediye baş- kanı, aynıyerin askeri güvenlik böl- gesi olduğunu ve 24.6.1998 tanhli belediye meclisi karanyla da imar planı buna uyarlanarak "İmar Ya- sasfnın 26. maddesine göre" in- şaat ruhsatı verildigmi. bu işlemle- re karşı açılan dava ise henüzsonuç- lanmadığmdan plaran halen geçer- li olduğunu... açıklıyor. 2) İntikam duyguları içinde kentin duyarlı tektıik elemanlan- ' na cephe ahndığı iddiası konu- rau " sergiliyor... Isterbelediye yet- kisiyle, isterse de merkezi yönetim kararlanyla olsun, "imar izinleri" konusunda ülkemizde tartışma ko- «SfeÖ* yg laraavarsabüyük çoğunluğu içinşu veyabuşekilde "yasal dayanaklar" gösterilebilıyor. Âncakbudayanak- ların, "toplum ve ülke çıkan ilebi- limi savunan bir hukuk anlayı- şıyla ne kadar bağdaştıfı" ise te- mel sorun olarak gundemdeki ye- rini koruyor. Yıne lskendenın ömeğinedönet- sek. Mete Aslan"ın açıkladığı "ya- sal" gerekçeleriyle ilgıli aşağıda- kı saptamalara da herhalde artık imar ve belediye mevzuatıyla ilgi- li yenı düzenlemeleryapmaktaolan "hukukçuların" bir yanıt verme- si gerekiyor: 1) Kaçak başlayan bir ınşaata "sonradan ruhsat vermek" ilgi- li belediyeyi aklar mı? İmar Yasa- sı'nda,u savunma" amaçlı vebu ne- denle de iç düzenlemesi "gizli" ru- tulan askeri yapılar için 26. madde- de öngöriilen "projesi incelenme- den örelinşaat İB»i" kuralını, "or- duevi" gibi bir dinlence ve eğlen- ce tesisi için de uygulamak yasal ol- sa bile hukuka uygun mudur?.. 2) Mimar ve mühendis odalan- na. "kendi üyeterinin projelerini denetleme^ yetkisini kolaylaştır- mak yerine bunu "engellemek". KİM KtME DUM DUMA BEUtç AK behıcak(a turk.net ÇİZGtLtK KÂMtL MASARACl HARBt SEMİH POROY semihporoyÇı yahoo.com İskenderun'da artıkkartpostallarda kalan bu binalar da 1950'ler- den bu yana süregelen "yasal yetkilerle" kentten silindiler. yine yasal dayanakbulunsabile gü- nûmuz kent hukuku anlayışına sı- ğar mı0 .. tCaldı ki 1976-1977 yılla- nna ait kararlar, 23 yıl sonra ve üs- telik şu "büyük deprera sonrası" süreçte hâlâ savunulabilir mi? Ay- nca şimdiki yasalar da "-yasaklama- dığına" göre, bir belediyenin "zo- runlu değiüm" diyerek meslek oda- sınm kendi üyelerine ait hizmetle- ri denetlemetalebini "reddetmesi" acaba ne anlama gelir?.. Hele aynıkentte sayısızbina "tü- müyle kaçak" olarakbelediye hız- metlerinden de yararlamrken mes- lek odası yöneticilerinin inşaatlan "yakın ta'kibe" ahnaraksadece iki tânesınde "projeye aykırı" imalat saptamp yıktınlması da yasal olsa bile "yetkilerin keyfi ve siyasikul- lanımtna" örnek değil midir?.. 3) Gökmeydanf ndakı villaya ait "nıhsatlar'"' da bu örneklere bakı- larak acaba ne kadar yasal ya da hukuksaldır?.. • • • Evet... Mete Aslan'a. bu "yasal" belediyecilığinde başarılar diliyo- rum. Böylesitutumlannyasal olma- sını sağlayan bir imarmevzuatınıbu güzel ülkeye egemenkılanlan ise her betonlaşan kent parçasına baktıkça nefretle kınıyonım... sunda: Mimarhkhizmetlerinin (pro- jelerin) belediyeden önce meslek odası onayına sunulması yönünde- kı 11.05.1999 tarihli talebi "red- dettlklerini" doğrulayan Mete As- lan. buna "yasal dayanak" olarak ise DanıştaVıtı 1976 ve 1978 yıl- lanndakikararlanyla İmar ve Iskân Bakanhğı'nmyine 1976 tarihli ge- nelgelerini gösteriyor. Mimarlar Odası İskenderunTemsikisi' nin in- şaatmdaki nıhsata aykın kısımla- nn yıkımı ve para cezası konusun- da da "encümen karan" olduğu- nu belirten belediye başkanı. böy- lece yine "yasalann uygulandığı- nı" ammsatmışoluyor... 3) Aslan ve eşinin Gökmeyda- nı Köyü'ndeki imar mevzuahna aykın villa inşaatlarına ise göz y'umvlduğu konusunda: Bu inşa- atm da tüm ruhsatiannın ve orurma izninın "mevcut" olduğunu belir- ten Mete Aslan, açıklamasını bel- gelen de ekleyerek şöyle noktalıyor. "Yasaya aykınlık voktur; bu ne- denle valiiiğin ve îçişleri Bakan- lığraın ses çıkarmasına da gerek yoktor..." • • • tsVerıderun Belediye Başkanı'mn bu açıklamaları, aslında yine tüm Türkiye'de geçerli olan bir "duru- BULUT BEBEK NURAY çtrrçt Gururlsmtna, y^ scnd«n triiyük J Biber varj/ TARtHTE BUGÜN MIMTAZ ARIKAN 28 Nisan MAO-WXON BULUŞMASL 1S*2'D£8UGÜM, A8P SAf«4/WRMMV NOH, Ç UALJC CU/M*UeJfErİ't4İ ZİYAB£TtNİN SONUUCA, 8İR AB&-Ç.İH OGTAK 8İLD&İSİKİ İM2ALAtX.m DEVLET ARfiStNC* gİK YtUHR BAŞLAYAN YUMUŞMM,NncON V£ MAO'NUN eUUJÇMASl İLE SONAŞAMAYA <S£L- AAfŞTi. 'BARIŞ İÇİNOB BİRÜKTB YAŞAM/»" İUİESİ, SOSYAL yAPl, YÖNETİU VE Pl$ POLİTİKA FARtOA- İZINA KAft&N ONAYLANiMŞTifi. DÜNYANIN, B7Kİ ALANLARiNA BÖUİNMBSİNE KARp ÇtKtlMIŞ, ÜÇÛNCJJ BiR eürüK tiuzers, aıfuJKre oüş- MAMCA TAVtR TAKtMtLMAMASI KAGABA BÂS- LANMtŞTtR.AyglCA, ÖTEOEN &EBI ÇÖZÛL£Mİ~ VEN UIİUJYBTÇ.İÇ.İH SDIZUHUMA DA gAÜlÇÇl YAKLAÇIMPA BUUIAtULMASI,GÖRÛ$Mfl£K YO- LU İLE ÇAÜB AÜAUMASI KASüL EpİLMİÇnfZ.. PANO DENtZ KAVUK£UQGIJL Boğaz Sırtiarından Bakmak Dünyaya.•••• Beş yıl önce güneşli bir eylül pazannda, Boğaz sırt- lanndabir mahafledekutlanacak Dünya Banş Günüşerv liğine katılmak için tıkış tıkış doluştuğumuz minibüste tanımıştım o yaşıtım lişe öğretmenini. Bizleri karşıla- yan mahallelilerle bir iki hoş beşten sonra yol arkada- şımla çevreyi dolaşmaya başlamıştık. Mahalle, Bo- ğaz'a en güzel yerden bakan tepelerden birine kurut- muştu. Solda Rumeli ile Anadolu fenerleri arasından Karadeniz'e açılan, kıyıları yeşilin en güzel renklerıyle bezenmiş Boğaz'ın çırpıntılı mavisi urukta, gokyüzur nün koyu eylül mavisiyle buluşuyor; sağda, epey ilen- de Fatih Sultan Mehmet Köprüsü, onun altında da ar- kalannda birer çizgi gibi beyaz köpükler bırakarak ge- çen minik gemıler görünüyordu. Boğaz'ı böyle gentş bir açıdan görmemıştim şimdiye kadar. Denızı seyret- tiğimız sırtta, arkamızda yükselen üç katlı bir apartma- nfn ikinci kat balkonuna oturmuş rakısını yudumlayan adamı kıskanmış, onun yerinde olmak ıstemıştık o an?. , Merak buya, arkadasım, apartmanın kapısmdaki, "s&- W/k"yazısınıgörünceköşedekibakkala, "Kaça?" di- ye sormuş, aıdığı yanıtla yüzü allak bullak olmuştu... "Vay canına, benim 33 yılltk maaşımın toplamından da fazla..." Sonra buruk bir sesle eklemişti, "demek bu- nun için yemişiz biz onca sopayı!.." Merakla baktığımı görünce, yıllar önce bu mahalte dahayeni kurulurken, yıkım ekipleri ile çıkan çatışmalarda, üniversiteli arka,- daşlarıyla birlikte nasıl gecekonduculann yardımınâ koştuklannı, nasıl sopa yediklennı anlatmıştı. Her av, doöup büyüdüğü Fatih'teki evinin kirasını nasıl denk- leştireceğıni duşünen, kapı kapı dolaşıp, akşamları ders vermek için öğrenci arayan öğretmene, hiç um- madığı bir yerde karşısma çıkan bu gerçek, anlaşılan, "aöır gelmiştı. Oysa tüm büyük kentler yanm yüzyıldır bu gerçeıc- ler"\e yaşıyordu. Ağır bulunacak, şaşılacak neyanı kal- mıştı ki bu türgerçeklerin artık? Belki de kendimize şaş- malıydık esasljizl. Gençlik yıllarımızda "solculuk" adı- naaz mı destek vermiştik gecekonduculann toprak yağ- malarına?.. Kentlere göçen köylüleri bedelsiz "mülk sahibi" kılmanın sotculukla ne ilgisi var, diye hiç düşün- memiştik. Okuduğumuz hangi kitaplarda yazıyor bu, diye sormamıştık. Yağmalanan toprakların değeri yıl- lar içinde arttıkça, gecekondu mahalleleri de kendı zenginterinı, kendı güçodaklarınıyaratıyordu. Istanbul'da, Ankara'da, Izmir'debırzamanlar, "deyrimci mevziler , "kurtanlmış bötgeler" olarak gördüğümüz mahallele^ yeni mülkiyet ilişkileri ortaya çıkıp, yoöunlaştıkca hız- la "saö"a doğru kaymaya başlamıştı. Eski gecekonÖH mahaflelerınin birçoğu yırmi beş yıl gibi kısa bir süre- de sağ partilerin oy depolarına dönüşmüştü. Bu do? nüşümü göğüsleyememiş, engelleyememıştik. Şimdi de burada, Boğaz'a tepeden bakan bu ma- haliede Doğu'lu, Güneydoğu'lu dostlanmızla birlikteDün- ya Banş Günü'nü kutluyorduk. Yol arkadasım da, ben de mahalle sakınlerinin dile getırdiklerı, tartıştıklan so- runlara yabancı değildik. Benzer düşünceleri paylaşı- yorduk. Fakat onun. anlatılanlann, konuşulanların kar- şısında gösterdiği tepkilere baktıkça, sanki bir şeyleri aözden"kaçırdığı duygusuna kapılmıştım nedense... Belki de duyduğu her şeyi onaylar gibi başını sallama- sı tuhai gelmiştı bana. Kafamda sorular oluşuyordu.* Sözgelimi, nüfus içindeki etnik farklılıkların birey bilin- cine çıkışı, bu farklılıklardan kaynaklanan sorunların giderek toplumsallaşması feodal ilişkilerin çözülmesi- ne, bu ilişkilerin çözüldüğü oranda da kapitalist üretim ilişkilerinın yaygınlaşmasına bağlı değil mıydi temelde? Etnik sorunlara ilişkin dınlediğımiz her düşünceyi, ile- ri sürülen her talebi, salt "baskı görenlerin ağztndan çı- • kıyor" diye eteştiri süzgecinden gecırrneçlen t>tre t?ir sa- hıplenmek ne deröüe dogruydu? Bu'duşuTİtelerte, ö§ taleplerle "a priori" özdeşleşmek, kapitalist mülkiyet ilişkileriyle birlikte Doğu'da, Güneydoğu'da ortaya çfr kan, güçlenmeye başlayan yeni egemen stnıfın, "böl- ge burjuvaz/s/"nin kaçınılmaz millıyetçiliklerini de sa- niplenmek anlamını taşımıyor muydu, aynı zamanda? Sosyal-kültürel mekânları, ekonomik mekânlartyla ör- tüştükçe, kentlileşme sürecinde yol alındıkça bu ma- halle sakınlerinin de düşünceleri, talepleri değişime uğrayacaktı. Uğruyordu da. Gecekondu mahalieleri göçerler için toplumsal kentlileşmenin ilk durağıydı. Bu duraktan sonra yollar ayrılıyordu çoğu kez. Büyük kentlerin görkemli semtlerinde, lüks konutlarda oturah Doğu, Güneydoğu kökenli nice işadamı kentyaşamıy- la ilk kez bu ilkdurakta tanışmamış mıydı? Bunıann han- gısi o mahaile sakınlerinin duyduğu ilgiyi duyuyordu, belki bir zamanlar kendilerinin de duyduğu o "yaşam- sal" sorunlara şimdi? Sonuçta insanların düşünceleri- ni, davranışlarını içinde yer aldığı nesnel koşullar be- lirliyordu. Hep böyle olmamtş mıydı? O halde etnik so- run"u, emek-sermaye sorunundan soyutlayarak çöz- meye çalışmak başlı başına bir yanılgı değil miydı? Dönüş yolunda oğretmen arkadaşıma bunlan anlat^ maya çalışıyordum dilimın döndüğünce... Insan hak- ları, demokrasi gibi yaşamsal ülke sorunlarında mut- laka doğru yerde olmaiıydık. Ama emek-sermaye çe^ lişkisinin çözümünde seçtiğimiz yerde de... İnsanlığın temel sorununu gözden kaçırdığımızda açmazlaradü- şüyor, şaşkınlıklardankurtaramıyordukkendimizi. "Öy- le değil m\?" Dinlemiyordu beni. Aklı hâlO tepelerdey- di anlaşılan... "O evi mi düşünüyorsun?" Başını salla- dı hafifçe... Sahi, ne güzel yerde içiyordu adam... : \ lFaks:0212-723 84 97) 8 B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1/BeyşehirGö- lü kıyısındaki ünlü Selçuklu sarayı. 2/ Halk « şairi... Tiyatro. sinema gibi eğ- 4 lence yerlerin- c de ya da parla- mento salonla- 6 nnda özel böl- y me.3/"'Birna- mazhk saltana- tın olacak 'Taht —'iomusalla taşında" (C.S. Taran- cO... Püskürtü. 4/ Ho- •( roz. hindi gibi hayvan- o lann tepesindebulunan kırmızı deri uzantısı... ^ Eski Mısır'da güneş 4 tannsı.5/CanYücel'in 5 bir şiirkitabı. 6/ Avru- g pa Birliği'nin kısa ya- -j zılışı...Tutankdade- nilenbirsinirhastalığı. II Donmuş su... Arap ^ abecesine göre bir harfi noktah, birharfi noktasız söz- cüklerle yazılmış şiir. 8/ Kumaş üzerine yapılan bir tir işleme... Bir Asya ülkesinin başkenti. 9/ Hint klasik leri arasında yer alan erotizm kitabı. YUKARIDAN AŞAĞ1YA: 1/ Doğu Anadolu'da yaygın olan geçici kırsal yerle; me tipi... Aritmetik hesap yapmakta kullanılan, bi çok devingen parça dizisiyle donatılmış dûzenek.. İsrail yapımı bir tür tabanca... Nijerya'nvn başken 3/ Çomak biçiminde bakteri... Optik kaydırma.. Akarsu kıyısındaki çalı ve ağaççıklann üzerirıde de > şayabilen birbalık... Radyumun simgesi. 5/ İçinde ı ri balık saklanan. denizden aynlmış havuz. 6/ 1 renk... Sakarya'nın bir ilçesi. II Olağandan ya da i şılandan çok olan... Bir spor aracı. 8/ Kadın erkekl likte oynanan eski bir halk oyunu... Dolaşma. 9/ "I gelmedim— için Benim işim sevi için" (Yunus E re)... Kanşık renkli...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear