22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 27 ŞUBAT 2000 PAZAR 12 PAZAR KONUGU Seçimlerinden sonraki gelişmeleri eski Tahran Büyükelçisi Turgut Tülümen 'le konuştuk 'İRAN'DA REFORMZOR' 'Hatemi dikkatli davranıyor' - Bani Sadr 'ın kendisi de çok iyiyetişmiş bir kişi değU miydi? - Sorbonne'da okumuş, ama fazlaca politikaya daidığı için bitırememişti. Fakat kadrosu inanılmaz derecede seçkindi. Bu kadronun tamamının laık olduğu da beiliydi. Ama "taildz" diyemiyorlardı. Türkiye'yi örnek almak istiyordu, çevresinde de çok Türk vardı. Bani Sadr çok çalıştı. Irak Savaşı çıkınca da başkotnutan oldu. Humeyni de bunu onayladı. Başkasına da devredebilirdi. Nitekim sonradan başkomutanlık, Devrim Konseyi'ne devredildi. Bu arada Bani Sadr'ın orduya hâkhn olmaya başladığı görüldüğü için 'Bonapartian'den söz edilmeye başlandı. Askeri müdahaleyle rejimin devrileceği korkusu baş gösterdi. Bani Sadr o ortamda kontrolü elden kaçırdı. Humeyni onu bir noktada teık etti. Tam o sırada da Amerikab rehinelerin serbest bırakıiması operasyonlan başladı. Operasyonlan dedım, çûnkü çok taraflı temaslar vardı. Amerikalılar askeri müdahale yapnıak istemiyoriardı. O dönemın Başkanı Carter pasıfıst bir kişıydı. Başkan Reagan olsaydı belki de durum başka türiü olurdu. Carter bütün temas kanailannı denedi. Tabas ya da çöl operasyonunda da başansız olunca miizakereler hızlanmaya başladı. Aşın sağcı grup Cezayir'le müzakereleri götürüyordu, Bani Sadr da Tüıkiye kanabnı kullanmak istedi. Hatta bana çok yaklaştı. Ama o iş Cezayır büyükelçisi tarafından yürütüldü. Ondan sonra bir gün içi askeri komutan dolu, Savunma Bakanı'mn da bulundugu bir C-130 askeri nakliye uçagı düştü. Bunun üzenne Bani Sadr kurtuluşu kaçmakta buldu. Şimdi, bu şartlarda kaçan bir Bani Sadr, bir de işleri zorlamadan yürüten Cumhurbaskanı Hatemi var. Bani Sadr'ın dönüp gelmesi bir şey ifade etmez. Seçtlmiş bir başkan var zaten. Hatemi burada, bir önceki genç kuşaklan yaruna çekebilir. thtilal sırasında kaçıp giden insanlar kendilenni güven içinde duyup geri dönerlerse o zaman Hatemi'nin çe\Tesi daha takviyelı bir ıktıdar olabilir. Hatemi dikkatli davranryor ve Iran'ı büyük bk badireye sürüklemeden değişikliği gerçekleştinneye çalışıyor. İliskiler konusunda umutluyum 1 - Bundan sonra tran 'ın Türkiye'yle ilişküeri nasıl olur? - Iran'ın yapması gereken şu: Madem ki Kemalızmı telafluz edecek duruma geldiler, o zaman ilk kez iki ülke arasında gerçek bir dosthığun kurulması lazımdır. Atatûrk'le baba Rrza Şah döneminde bir yakınlaşma olmuştu. Ama oğlu Şah Muhammet Rıza Pehlevi bunu gerçek anlamda sürdürmedi. Yakın dönemin dostluğu ise ihtilali izleyen 1 yıldır. Yani Bazargân başbakanlıktan düşünceye, Amerikalı dıpiomatlar rehine ahnmcaya kadar geçen 1 yıla yakın bir süre... Bani Sadr'ın başkanlığı döneminde Iran'la Türkiye mal karşılığı petrol alımı anlaşması yaptı. Oysa Şah döneminde Türkiye Iran'dan hiçbir zaman kredili petrol almamıştı. Belki bugün ilk kez Türkiye' yle Iran'ın birbirine yakınlaşması ve dost olması şansı doğdu. Bu yakınlaşma Kafkaslar'da yaşayan uluslan rahatlatacağı gibı Rusya'yı da fazla rahatsız etmeyecek. İki taraftan ters beyanlar başlar, bunlar olmadık biçimde kainuoyuna yansırsa bunun sonu yine bir kargaşa ortamma sürüklenmek olur. Ama ben yine de umutluyum. Umanm doğru yolu göreceğiz. LEYLA TAVŞANOGLU Yirmiyılhk bir süredir mollaların egemen olduğu tran 'dayenilik ve değişim yolunda hpırdanmalar gözleniyor. Son genel seçimlerde Cumhurbaskanı Hatemi yanlılarının oylarını yüzde 73 oranına yükseltmeleri tran da anlamlı gelişmelerin olacağı biçiminde yorumlanıyor. Ancak dikkat çekilen nokîa, şu anda ülkede çok radikal değişimlerin beklenmemesi gereği. Kanserli uru söküp atmak için indirilecek neşter darbesinin belki de kanserli hücreleri bünyeye daha hızlı yayayacağı, tran 'ın bu kez daha büyük bir kargaşa ortamına itilebileceği tehlikesinin doğacağı üzerinde önemle duruluyor. Şimdilik tran 'daki gelişmeleri adım adım izleyerek beklemenin en doğru yol olduğu görüşü yaygın. Cumhurbaskanı Hatemi 'nin de, orduda ve bürokraside güçlü olan mollalari ürkütmemek amacıyla bu yolu izleyeceği tahmin ediliyor. tran daki bu son vepek de şaşırtıcı olmayan gelişmeleri, 1978-80yılları arasında Tahran Büyükelçiliğiyapmış olan Turgut Tülümen 'le konuştuk. tran'dakitslam ihtilalinin tam orta yerinde büyükelçilik görevinde bulunan Tülümen, bize devrim boyunca yakından izlediği olayları anlattı, bundan sonra Türkiye 'yle tran arasında ilk kez gerçek bir dostluğun kurulabileceği umudunu dile getirdi. PORTRE/ TURGUT TÜLÜMEN 7929, tstanbul doğumlu. Ortaöğrenimini Galatasaray Lisesi 'nde, yükseköğrenimini A. C. Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyasi Şubesi 'nde tamumladı. Dışişleri Bakanhğı 'na girdikten sonra Washington BüyükelçiğiBaşkâtipliği'ne, 1960'ta da Lefkoşa'ya atandu 1962-63 arası Dışişleri Bakanhğı 'nin Kıbns-Yunanistan tlişkileri Dairesi'nde Şube Müdürlüğü görevinde bulundu. 1963-68 arası Atina Büyükelçiliği Müsteşarlığı yaptı. Daha sonra .\ATO'ya Daimi Delege Yardımcısı olarak atandı, 1976 'da Kıbrıs- Yunanistan İşlerinden Sorumlu Genel Müdürlüğe getirildi. Bu görevi sırasında ABD silah ambargosunun kaldırılmasıyla sonuçlanan çalışmaları koordine etti 1978-80 arası tran ihtilali sırasında Tahran, 1980-84 arası Polonya 'da Dayanışma Sendikası'nın mücadeleyülannda VarşovaBüyükelçiliğiyaptu 1984-86arasıBasın Yayın Enformasyon Genel Müdürü oldu. 1994 'te emekliye ayrûmadan son görevi de sekiz ülkede akredite olarak Karakas Büyükelçiliği'ydL - tran 'da Deviel Başkanı Hatemi öndeHiğindeki yenilikçiierin son ge- nel seçimlerde oy oranlanmyüzde 73'e çıkarmalan, kimilerinegöre bu ülkede bir değişimin başlangıcL Sizce de öyle mi? - Böyle olması biraz zor. Ama bu sefer önemli bir değışiklık var. Parla- mentodaki çoğunluğu alabilecekler. Geçmişte mollalar bellci çok büyük bir çoğunluğu ifade etmiyorlardı, ama halk onlann peşinden gidiyordu. Geç- mişte, diktatorya eğilimli bir Şah rejimi, ikiye bölünmüş bir ordu, Şah'ın haberalma örgütü Savak gibi çeşitli unsurlar vardı. Hiç kimse başkaldınya cesaret edememiş, cesaret edenler ya kendilerini ünlü Evin Cezaevi'nde bul- muşlar ya da faili meçhul cinayetlere kurban gıtmişlerdi. Sonradan bir din adamı çıktı. Bu, AyetuDah Hameyni'ydı Şah onu birkaç kez tutuklattıktan sonra bakn ki olacak gibi değil, önce Bursa'ya, sonra 14 yıl Irak'a, ondan sonra da Paris'e sürgüne yolladı. Humeyni'nin Paris'e gönderılmesi tabii ki Şah'ın büyük hatasıydı. Çünkü Humeyni orada basının ortasına düşmüş- tü. Şah, mollalarla baş edemeyince onlan paraya boğmaya çalıştı. O neden- le mollalar arasında da bir tür ikilik doğdu. - Iran toplumu Şüliği benimsemiş. Bir de Şiilikte bir taklit müessesesi var. Bunu anlatır mısıntı? - Şülik Müslümanlıktan apayn... Bir mezhep dahi değü. Iranlılarda Arap- lara karşı bir nefret duygusu var. Sadece Araplar tarafından işgal edilmiş olmaktan değıl, aynı zamanda kendi dinleri olan Zerdüşt- lükten Müslümanhğa geçirildikleri için de nefret ediyorlar. Sonradan şöyle bir tez ortaya çıkn: Biliyorsunuz, Müslü- manlıkta 12 imam var. 12 ımam göğe çıkıyor, ama geri dö- neceğine inanıldığı için o geri dönünceye kadar o sorumlu- luğu üstlenecek birisi gerekjyor Bu nedenle şöyle bir şey ortaya çıkmış: Her Şii bir Aye- tullah'ı, bir din adamını taklit etmek zonında bırakılmış. Bu raüessese de yerleşmiş. Humeyni'nin başansı görülünce halk ona yöneldi ve o ne derse adeta gökten inmiş buyruk gibi uygulanmaya başladı. Böyle bir ortamda çok büyük ço- ğunluk oluşturmasalar dahi mollalar etkiliydı, halk onlara bağlıydı ve ne deseler onu yapıyorlardı. tran ihtilali döne- mindeki şartlar bugün yok. Artık halk mollalan taklit etme ihtıyacını duymuyor. Hâlâ temasta olduğum baa tranlılar- dan biliyorum, o eski taklit müessesesi geçerliliğini yitiri- yor. Taklit olsa bile bu sefer Cumhurbaskanı Hatemi'yi tak- lit ediyorlar. O zaman da molla takımı ikiye ayrümış gibi oluyor. Ordu son dakikada tutum değıştirebiİir. Şahıta da son dakıkada tutum değiştirdi. Pasdaranlar kime bağh? Onlar inançlı takun. 0nun altında da gönüllüler var. Onlan sokak- lara salarlarsa büyük kan dökülür. Buna da hiç kimse mey- dan vermek istemeyecektır. Tahran daki açıkiamalardan aidığım izlenim bu dogrultuda. "Biz yaviş bir değişim gerçekleştirecegiz'' diyoıiar. - Yani radikalyenüeşmeler beklenmemeli mi? -Radikal yenileşmelerin ya da değişimlerin olması mümkün degil. Çün- kü Meclis'te karar almalan gerekiyor. Orası kolay. Ama yeni bir Meclis Baş- kanı seçmeleri gerekiyor. Rafsancani Meclis'e bile giremiyor. Benim Ve- sayet Meclisi adını taktığım alnsı molla, alnsı yargıçtan oluşan 12 kişilik kurul var. Çıkan bütün kanunlar onlann kontrolünden geçtiği gibi adaylar da onlann süzgecinden geçmek zonında. Meclis ister istemez onlarla bir çanşma sürecüıe girecektır. Rafsancani'nin bugünkü görevi, o konseyle Meclis arasındaki uyuşmazlıklan çözmektir. Hatemi'nin yapması gereken, yavaş yavaş, Islami kurallar görüntüsü içinde değişikliğe gitmektir. İşleri zorladığı anda olay çıkabilir. Ya da şu olabilir Hatemi zorlasa da göz yu- mulur, değişiklikler biı noktaya kadar sürer. Ama belirli çizgi geçildiğin- de büyük bir tepki gelir. Çünkü artık rejim elden gitme, lslami Cumhuri- yet değişikliğe uğrama noktasuıa gelmiş olacaknr. -Siz bu olayın benzerini, Varşova Büyükelçisi olduğunuz dönemde Da- yanışma Sendikast 'yla yaşamadıntz mı? - Evet. Ben Varşova"ya atandığımda sendika daha yenı tescil edılmişti. Bir yü büyük bir özgürlük yaşandı. Polonya hükümeti dış polıtıkada bile Dayanışma'yla istişare eder bir noktaya gelmişti. Sendika, hükümet içinde gayri resmi hükümet durumundaydı. Derken Polonya'da sıkıyönetim ilan edıldi. Dayanışma yasaklandı. Ydlar sonra Sovyetler Büiiği çökünce Po- lonya da rahatladı. fran'da ise o tehlikeli çizgiye yaklaşırken bir şey olma- yabihr de, o çizgiye gelindiğinde ne olacak? Iran'ın bağh olduğu bir örgüt yok. Polonya, Sovyetler Birliği'nin önderliğindeki Varşova Paktı içindey- di. Olsa olsa Iran'ın kendi içinde bir çatışma çıkar. thtilal sırasında da bu tür çatışmalara hiç kimse fazla müdahale etmedi. Batı. İran'a uzak durdu - Dünyajandarması olarak görülen ABD, ihtilalin olduğu 1979'dan bu yana sizce tran 'a neden müdahale etmedi? • O dönemde Sovyetler Btrlığı ayaktaydı. Herhalde öyle bir müdahale- de, 'bondan Sovyeder Birli^ varartanır' korkusu vardı. O nedenle Batı, İran'a uzak durdu. ABD, özellikle Tahran Büyükelçiliği kapatılınca hare- ket edemez hale düştü, ta kı 14 ay sonra Amerikalı rehineler serbest bua- kılıncaya kadar. Şimdiyse durum öyle degil. Arük Sovyetler Birligi yok. Rusya Cumhuriyeti derseniz, zaten o sıkıntüı durumda. Avrupa ve ABD il- gı göstermeye başlayınca Iran'ın içindeki denge nasıl saglanacak? Bu bü- yük bir sorun. Ben şu anda olacaklan tahmin edebilecek durumda görmü- yorum kendimı. Olay çok karmaşık. Iran'ın Yugoslavya"dakı durumu andıran etnik bir kompozisyonu var. Topiumuna sakln olma telklnl - En büyük etnik grup da Azerüer değü mi? -Evet. Başka etnik gruplar da Türk soyundan geliyorlar. Bu gruplar, içe- ride büyük bir baskıya maruz kalırlarsa eskisi gibi susmayabilirler. Azeri- lerin dini lideri Ayeruflah Şeriatmadari çok saygın bir kişilığe sahipti. Ko- münist tehlikesinden de çok korktuğu için sûreklı kendi topiumuna sakın ohna telkininde bulunurdu. Ayetullah Humeyni de bunu iyi bildiği için Sov- yet tehdidiyle onu korkuturdu. O nedenle Şeriatmadari, yaşammın sonuna kadar göz hapsinde yaşamayı kabullendi. Azeri topiumuna bugün kimin önderlik edeceği, soru işareti. Kürtler sessiz duruyorlar. lran'da artık çanak antenierle Türkiye'de neler olup bittiği televizyonlardan ızleniyor. Muhte- melen de etkileniyorlar. 20 yü süreyle siyasi tslamı uygulamaya çalışan tran, Atatürkçülerden söz etmeye başladı. lran'da askeri düzen karmakanşık. Si- lahlı kuvvetler politize edilmiş. Ekonorai de içeriden, mollalar tarafından yönetiuyor. Sanayileşme doğru dürüst yapıünainış. Aldıklan, Rus, Çkı tek- nolojisi. Rusunki demode, Çin'inki ABD'den çahnma teknoloji. Böyle bir ortamda tran ne yaparsa yapsın, dış dünyadan izole olacak. tran Türkıye'vı yakından ilgilendiriyor, çünkü konu btr yerde tslamiyetin uzantısı. O ko- nuda fazla ileri gidilirse ister istemez Müslüman dünyası ayaklanır. Bir ül- kenin sistemiyle uğraşınınız, ama esas kültürüyle-dıniyle uğraşmamanız lazım. Çok önemli olaylara gebe olabiüriz. Ben bunu bir tür ikaz olarak söy- lüyorum, çünkü o insanlann nıh hallerini biliyorum. Çok heyecanlı bir top- lum. Aşura töreninde kendilerini zincuie dövüp nasıl hastanelik olduklan- nı görmeniz gerekir. Ben böyle bir töreni bizzat yaşadım. Böyle heyecan- lanabilen bü-toplumda bu işi dini konulara değinmeden çözmek lazım. Bir kere dinde reform olamayacak. Zaten Müslümanlıkta reform denemesi gö- rühnemiş. - tran laikleşmeden nasd değişebilir o zaman? - Bu hiç görülmemiş, rastlanmamış bir olgu. Bazı Batı kaynaklannda "BMl4siaıniznı''den, yani Islam sonrası düzenden söz ediliyor. Batı da bu çelişkinin farkmda. Bir değişim için lran'da anayasayı değiştirmek lazım. Iranda ihtilalden önce dlnl hlyerarşl - Peki, anayasa değişikUği gündeme gelirse moüalar ne gibi bir hamle yapabilirier? - Ya değiştinnek istemeyecekler, Islam sonrası düzen ortaya çıkacak ya da nzıkoyu göze alacaklar, anayasaya rağmen, anayasa ihlali gibi şeyler ya- pacaklar. Ya da son aşama olarak anayasayı değiştirmeye çatîşacaklar. Işte o zaman hyamet kopacaktır. Burada şunu söylemek istiyorum. Mollaların kendi içlerinde de çekişme var. Bir din adamıru Tahran'da yargıladılar. Yar- gıç bir ara heyecanlanarak, din adamına, "Burada vargdanan sen misin yok- sa yargıç heyeti mi?" diye tepki gösterdi. Bu kişi, Humeyni döneminde de hizmet yapmış bir din adamıydı ve uygulamalan Humeyni'nin düşüncele- rine aykınydı. tran basınında da dini lider Humeyni hakkında yayunlanan birtakun eleştiriler var. tran'da ihtilalden önce dini hiyerarşi vardı. O da şöy- leydi: Hüccetülislam, Ayetullah ve Ayetullah Uzma. Hıristiyanlıktaki Sen Sinod'a benzeyen beş Ayetullah Uzma'dan oluşan bir kurul vardı. Bu beş Ayetullah Uzma son sözü söylüyordu. Humeyni, Ayetullah Uzma değildi. Ama politik ve toplumu etkileyici bir karizması vardı. O, taklit müessese- süıin de yardımıyla Iran'ı peşine taktı; dini lider olduğunda kimse agzını açmadı. Şeriatmadari'yi, ondan daha kıdemli olmasına karşın göz hapsin- de tutabildi. Onun gibi daha başka Ayetullahlar da silindi gitti. lran'da ih- tilal olduğunda Hamaney ve Rafsancani Hüccetülislam'dı. Ayetullah bile değillerdi. O günün güçlü Ayetullahlan olan Taregani öldü, Beheşti suikas- ta kurban gittı, Şeriatmadari göz hapsindeydi. Montazari vardı, ama ona hiçbir görev vermediler. Daha başkalan da ya suikastlara kurban gittüer ya da doğal ölümle öldüler. Devamh kalan iki kişi Hamaney ve Rafsancani... Hamaney ın ilk görevi, Tahran'da Cuma imamlığıydı; aynı zamanda da Pasdaranlann komutanıydı. Rafsancani'yı ilk kez, dönemin Başbakanı Ba- zargan, "getecek vaat eden hüccetüBsbun" olarak takdim etmiştı. Meclis Başkanlığı, Cumhurbaşkanlığı yaptı. Şimdi de Vesayet Konseyi dediğim kurulla Meclis arasında koordinasyonu sağlıyor. Dini lider Hamaney'in de başdanışmanı. Bakın, Rafsancani seçilemedı, Hamaney ise dini lider. Muh- temelen yenıden Hamaney'in danışmanlığuu sürdürecek. Hamaney'in en kıdemli Ayetullah ohnadığı, dolayısıyla da onun dini lider seçilmemesi ge- rektiği konusunda eleştiriler yapüdı. Bu eleştirileri yapanlar yakalandıkla- nnda cezaevine atıldılar. Bu da, dini hiyerarşi içinde de bir huzursuzluk ol- dugunu gösteriyor. Olay çok kanşık. Din adamlan Hamaney'in alt kade- mesini sarsmaya başlarlarsa o zaman iş daha kolaylaşır. Polonya hlcblr zaman asimlle olmadı - Oyeni kosullarda Cumhurbaskanı Hatemi neyapar sizce? - Doğu entrikasının en güzel yapıldığı ülkelerden birisi de tran'dır. Gö- relim, bakalun. - tran 'da bu yenilikçi hamlede İranh kadınlann ne gibi bir rolü oldu ? - Burada yine Polonya'yla bir benzetme yapmak istiyorum. Polonya üç kez bölündü, dünya haritasından silindi. Ama kadın- lann Polonya dilini, kültürünü, geleneklerini kuşak- tan kuşağa geçinneleri nedenıyle Polonya hiçbir za- man asimile olmadı. tran'da rejimin değişmesi ka- dının özgür olmasıyla gerçekleşebUir. Kadına özgür- lük verdiğinizde sistem ıçinden çatlıyor. - tran ihtilali günlerine geri dönersek, İranh ka- dın rejimi devirme uğruna çador'a (çarşafl girme- ye razı olmadı mı? -Çador'a girmeye razı olmadı. Onu bir simge ola- rak algıladı. Bakın, Kacar sülalesinden kişilerin dü- zenlediği Aşura Yürüyüşü ohnuştu. Bu kişilerin ço- ğu varlıklı, liberal kişiler olduklan için Şah'a kar- şıydılar. Kadnılar çador'a girdi. Erkekler de birkaç günlük sakal bıraktüar. tki miryon kişi katıldı o yü- rüyüşe... Çador orada tamamıyla bir siyasi sımgey- •" dı. Çador, tran'da sonradan ortaya çıktı. kadınlar, da- ha önce her türlü kumaştan yapılabilen uzun eşarp ya da şal kullanırlardı. özellikle de camilere girer- ken... Dediğim gibi, çador sonradan çıktı. Çador'un altında silah dahil, her şey gizlenebiliyordu. Çador aynı zamanda, daha önce de söylediğım gibı, mühaleferin simgesiydi. Ba- kın, komünist kadınlar bile Şah devrilsin dıye çador'a girmişlerdi. Ezenler ve ezilenler - Evet, tran Komünist Partisi Tudeh, Şah 'ın devrümesini sağlamak için mollalarla işbiriiğiyapmadı mı zaten? -Evet. Baştan çok sıkı ışbirlıği içindeydiler. Çünkü ihtilal olduktan son- ra din adamlannın işi beceremeyecekleri, o nedenle de sonunda parsayı Tu- deh'in toplayacağı sanıldı. Dolayısıyla aşın sağ ve aşın sol birbiriyle çok yalan bir işbiriiği içindeydi. Aşın sol iktidan ele geçirebilirdi. Humeyni o dönem kendi kişiliğini ortaya koyup radyolardan bağırarak bunu engelle- di. Şah zamanrnda AB Şeriati diye bir kişi vardı. Bütün camileri dolaşıp va- az verirdi, ama imam değildi. Bütün gençler onu dinlerlerdi. Sonra hapse gû-di, oradan kaçü, Londra'da faili meçhul bir cinayete kurban gitti. Onun inancı, dünyada sadece ezenler ve ezilenler olduğuydu. Şöyle diyor: Dini- mızın sosyal adalet anlayışından da hareketle kendi ideolojimizi yaratma- mız lazun. Bakın, bu anlayış Humeyni. ihtilali yapmadan çok önceden var. Musaddık döneminde yetışmiş, militanhk yapmış kişilerin bir kısmı ora- dan geçmiş. Kntbizade, tbrahimYazdi, Bani Sadr gibı kışıler Musaddık dö- neminin militan gençleri. Musaddık'a komünist dendi. Ama Musaddık ko- münist değil. milliyetçi bir solcuydu. Ali Şeriati felsefesinin de bir uzantı- sıydı. Dolayısıyla sol düşünce. mollalar dahil, tran'da hep vardı. thtilalden sonra "Komnnizmk Müslümanhğm sos>al adalet anla\işı nasıl bağdaşbn- hr?" diye komisyonlar kuruldu. incelemeler yapıldı. Bugün tran'ın Rusya ve Çin'le yaknılığı sadece ABD'yle ilişkilerinin kopuk olması nedeniyle değildir. Batı'nin Müslümanhğa karşı birden cephe alması süreci de sade- ce köktendincilik korkusu değil... Bunun bütün Müslüman dünyasına ya- yılarak komünizmin yerini alan, ona yakuı bir ideoloji ohnası olasılığıdu-. - Iran devriminden sonra ilk cumhurbaskanı olan Bani Sadr ülkesin- den kaçaktan sonra Paris 'eyerleşti. Bir de çevresi var. Bani Sadr ve des- tekçilen, tran 'dakiyenilikçi harekete paralel bir hamle yapabilirier mi? - Bani Sadr'ın nasıl işbaşına geldiğini bir hatırlayahm. flk Dışişleri Ba- kanı tbrahim Yazdi'ydi. Sonra Kerim Sancabi çok kısa bir süre Dışişleri Bakanhğı yaptı. Bani Sadr Dışişleri Bakanı"yken de onun ayağını Kutbı- zade kaydırdı. Ama bunlann hepsi aynı yaklaşımuı uısanlan. Bani Sadr Dı- şişleri Bakanhğı'ndan düştükten sonra kenara çekildi, ama Humeyni 'ye ya- kındı, hatta kansı nedeniyle aralannda bir akrabalık da vardı. Bani Sadr Cumhurbaşkanı adayı oldu. İslami Parti'nin adayı olan Farsi'nin Afganis- tan vatandaşı olduğu ortaya çıkınca anayasaya göre seçilmesinin mümkün ohnadığı görüldü. Başka bir aday çıkarmak istediler, ama o hazırlık yapı- hncaya kadar Bani Sadr seçildi. BUYUK KAYBIMIZ Eski Rektör Yardımcımız, Metalurji Mühendisliği Bölüm Başkanımız, Üretim Metalunisi Anabilim Dalı Başkanımız ve değerli hocamız Prof. Dr. FERİDUN DİKEÇ'Î kaybettik. Ailesine, İTÜ camiasına ve öğrencilerine başsağlığı dileriz. Cenazesi, 28 Şubat Pazartesi günü, saat 10.OO'da Taşkışla binasında yapılacak törenin ardından Levent Camii'nde kılınacak öğle namazından sonra Zincirtikuyu Mezariığı'na defnedilecektir. İTÜ Kimya Metalurji Fakültesi Çalışanları SERÎK ASIİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 1997/421 Karar No: 1999/599 Serik Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1997/421 esas, 1999/599 karar sayılı hükmü gereğince dava- cı Fatma Altsu vekilinin Serik ilçesi Belek beldesi, 137 nolu parselin hissedarlanndan Koca Veli'nin ölümü ile adına tescilli 21/32 payının mirasçılan adına yapılan uıtıkal işlemi su^smda hissedann kı- zı Emetullah'm ketmi verese edildiğini davalılar adına fazladan tescil edilen miras payınm iptali ile davacı adına tescili davasmm yapılan yargılaması sonunda 3402 sayılı kanunun 1273 maddesı gere- ğince tutanaklarda belirtilen haklara suurlandırma ve tespitlere ait tutanaklann kesinleştikten sonra on yü içerisinde itiraz edileceği halde bu süre geç- tikten sonra açılan davanın reddine ilişkin hükmü davalılar Ramazan Aslan, Merdiye Çetin, Emetul- lah Ateş, Nuri Gürbüz. Celal Gürbüz, Fatma Işık ve Binnaz Coşkun'a ilan yolu ile tebliğine, aynca davanın reddine ilişkin hükmün davacı vekili tara- fından temyiz edildiğine ilişkin temyiz dilekçesi- nin de basın yolu ile adı geçen davalılara tebliğine karar verildi. 16.2.2000 Basm: 9271 KIRKLARELİ ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN Esas No: 1999/716 Davacı: Murat Gören Davalılar: Hayriye Şen vs. Dava: tsim tashihi Davacı tarafından mahkememize verilen dilekçe ile davalılardan Hayriye Şen vs. Nüfus Müdürlüğü aleyhine açılan isim tashihi davasının davalı Hayri- ye Şen'in adresi tespit edilemediğinden ilanen teb- ligat yapıhnasuıa karar verilmekle davalı Mehmet Gören'in babası olduğunu babasmm davalılardan Hayriye Şen ile resmi nikâhlı evliyken öz annesi olan davalı Fahriye'nin ile de imam nikâhlı olarak evlendiğini, kendisinin Fahriye'den dünyaya gehniş olmasma rağmen babasının o anda Hayriye ile res- mi nikâhlı evli olduğu için anne adının Hayriye ya- zıldığmı, bu nedenlerle anne adının iptali ile Fahri- ye olarak tashihine karar verilmesini talep ettiğin- den duruşma günü olan 14.3.2000 günü, saat 9.00'da duruşmada hazır bulunmalan veya kendile- rini bir vekille temsil ettirmeleri, aksi takdirde HUMK'nun 213 ve 337. maddeleri gereğince yok- luklannda yargılamanm sürdürülüp sonuçlandnıla- cağı dava dilekçesinin tebliği yerine kaim olmak üzere ilan olunur. Basın: 6664 MALKARA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas: 1999/307 Mahkememizden verilen 30.11.1999 gün ve 1999/307 E. 999/639 K_ sayılı ilamı ile davanın kabulü ile Tekirdağ ili Mal- kara ilçesi Camiatik Mahallesi cilt: 0001, k. sıra no: 0246'da kayıth bulunan Salih ile Azime'den olma 1953 dl. Ahmet Se- petçi'nin "Sepetçi" olan soyadının "Çekiç" olarak tesciline, işbu tescilin eş ve reşit olmayan çocuklanna teşmiline karar verilmış olduğu ilan olunur. Basın: 3254 UŞAK1. İÇRA DAİRESİ'NDEN GAYRİMENKULÜN AÇIK ARTTIRMA İLANI DosyaNo: 1998» 1707 Saülmasına karar verilen gayrimenkulün cinsi. kıymeti, adedi, evsafi: Uşak merkez Durak Mah. 1378 ada, 514 parselde kayıth 424 m2 arsa üzenne inşa edilmiş betonanne karkas yapı tarzında yapılnıış bina parselin tamamına otunnuş bodnım katı boş depo olup, zemin kat kısmen batar katlı duvarlan tabandan 1.50 m yükseklıkte mermer kaplamaiı. dığer kısımlan sıvalı ve boyalıdır. Yer döşemelen paledyen mer- mer kaplamalıdır. 1 ve 2. boş dunımda olup, yer döşemelen paladyen mermer kaplı, duvarlan plastık bo- yalıdır. 3. kat yaklaşık 320 m2 olup, onu teras şeklindedır. Diğer katlarla aynı özelliktedır. 3. kat üzerin- de demir makas çatılı üzen etemit örülü teras çaühdır. Binanın merdıvenleri mermer kaplamaiı, kapı ve pencereleri demir profil doğramalı yapının ön cephesi sıvalı ve boyalıdır. Binanın toplam değeri 120.454.000.000. S»üş şartları: 1- Satış, 03/04^2000 günü saat 13.50'den 14.00'e kadar Uşak Adliye Sarayı önünde açık arttırma suretıyle yapılacakür. Bu artürmada tahmm edilen kıymetin yüzde 75'ini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacaklan mecmuunu ve satış masraflannı geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle aücı çıkmazsa, en çok arttıranın taahhüdü baki kalmak şartıyla 13/04/2000 günû Adliye Sara- yı önünde saat 13.50-14.OO'de ikinci arttırmaya çıkanlacaknr. Bu aıltuuıada da bu miktar elde edileme- mişse gaynmenkul en çok arttıramn taahhüdü saklı kalmak üzere arttırma ilanında gösterilen müddet so- nunda en çok arttırana ihale edilecektir. Şu kadar ki arttırma bedelinin malın tahmm edilen ktymetinin yüzde 40'uu bulması ve satış isteyenin alacağına rüçham olan alacaklann toplamından fazla olması ve bundan başka paraya çevirme ve paylaştınna masraflannı geçmesi lazımdu- Böyle fazla bedelle alıcı çık- mazsa saüş talebı düşecektır. 2- Arttınnaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetın yüzde 20'si nıs- petinde pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankanın teminat mektubunu vermeleri lazımdu-. Satış peşin para iledir, ahcı istediğinde 20 günü geçmemek üzere mehıl verilebilır. Tellaliye resmi, ihale pulu, tapu harç ve masraflan alıcıya aıttir. Birikmiş vergıler satış bedelinden ödenir. 3- Ipotek sahibi alacaklı- larla diğer ilgililenn (*) bu gaynmenkul üzerindekı haklannı, hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddiala- nnı Jayanagı belgelen ile on beş gün içinde daıremize bildirmelen lazımdır. Aksi takdirde haklan tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaklardır. 4- Ihaleye katılıp daha sonra ihale bedeli- ni yatırmamak suretiyle ihalenm feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri, teklif ettıkleri bedel Ue son ihale bedeli arasındaki farktan ve dığer zararlardan ve aynca temerrüt faizınden müteselsüen mesul ola- caklardu'. thale farkı ve temerrüt faızi aynca hükme hacet kahnaksızm dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesm göre- bilmesi için daırede açüc olup masrafı verildiği takdirde ısteyen ahcıya bir ömeği gönderilebilir. 6- Satı- şa iştiıak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacaklan, başkaca bilgi almak isteyenlerin 1998; 1707 sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmalan ilan olunur. 11 '02/2000 (*) llgililer tabırine irtifak hakkı sahıpleri de dahildrr. Basm: 9090
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear