13 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 16 ŞUBAT 2000 ÇARŞAMBA 14 J. LJJ\ kultur@cumhuriyet.com.tr 'Yaşam her şeye karşın güzeldir' Wim fVenders ve AnthonyMinghella'nınfilmleri beğenildi, Altın Ayı ve GümüşAyı için yarış sürerken Jewison, Stone,Yimou, Forman gibi ustaların yapımlan merakla beldeniyor GÜNERVÜREKLİK > BERLtN - Aslmda yaşamın I çok güzel olduğu, çoğu kez geç ' anlaşılır. Hatta iş işten geçtikten 1 sonra, içten gelen bir itiraf veya pışmanlık gıbidir. Birçok fîlm bu olgudan yola çıkarak anlatır öyküsünü. tyı-kötü tüm çelışki- leriyle ve iyi-kötü tüm insan iliş- kileriyle, sevgiyle, ihanetlerle, başanlarla ve de düşüşlerle örül- müş bir yaşam, her şeye rağmen güzeldir. YVim Wenders de böy- le başlıyor filmine. "The Miffi- on Doüar HotePin çatısından aşağıya atlayarak intihar eden Tom Tom'un ölmek üzere iken söylediklerini, çelişkiler yuma- ğı insan ilişkilerini anlatmaya ça- hşıyor VVenders. 2001 yılmın Los Angeles'ında geçer öykü. Ne- den 2001 de başka bir yıl değil. Çünkü çok yakın bir gelecek için düşünülmüştür öykü. Neden Los Angeles da bir başka kent değil? Çünkü anlatılanlar, bu kenün 'dü- ' şûk bir mahalksinde' bulunan . köhne bir otelde geçmektedir. Zenginlerle fakirleri bıçak sıru gi- bi birbınnden ayıran bir sınırda bulunmaktadır bu otel. Bir za- manlar ABD Başkanı Eisenho- wer'in kaldığı bu otel, TheMil- lion Dollar Hotd' ismini taşıyor- du ve zenginlerin itibar ettiği bir yerdi. Şimdi ise ismi 'TheFron- tier' olan bu otelde, dar gelirli- ler, fakirler, kendini Beatles'ın üyesi sanan hayalperestler, çe- nesi düşük pejmurde fılozoflar, berduşlar, kendine başka bir ba- nnak bulamayaniar, kendi ya- şamlan gibi çökmüş tek göz oda- larda kalmaktadırlar ve filmde çeşıtli karakterlerle yaşamın bü- yüleyici esprisini sergilemekte- dirler. Filmin mûziği U2'nun Wim VVenders arkadaşı Bo- no'nun öyküsünden yola çıka- rak çektiği filmde basit bir poli- siye olayı anlatmıyor bize. Bu öykü çerçevesinde otelde kalan insan karakterlerini ve yaşam fel- sefesinı, çelişkilerini gösteriyor , VVenders. Evet öykü, filminin l başoyuncusu Tom Tom'un (Je- f remyDavies)birakşamüsrüala- ! cakaranlıkta 'The Million Dollar î Hotel'in çatı katından aşağıya at- ]' lamasıy la, yani ıntihanyla başlar. Tom Tom uçan bir melek gibi , aşağıya düşerken yaşamın ne ka- * dargüzel olduğunu söyler ve ci- ! nayetin öyküsünü anlaür. Otelde- \ ki en yakın arkadaşının niçin in- tihar etmek ıstedığini ve kendi- sinın de ona niçin yardımcı ol- duğunu, aynı otelde kalan Elo- ise'e (MillaJovovich) olan sevgı ikilemı ıçinde anlatır bize. Cina- yeti çözmek için otele gelen FBI ajanı Skinner (Mel Gibson) ise hem kendi karmaşık kişiliğini hem de otelde kalanlann çelişki- li ve renkli karakterlerinin orta- ya çıkmasında önemli rol oyna- yan bir tipi canlandınr filmde. Fılmdeki bütün tiplemeler yan uçuk- kaçık ikişilerdir. Sıradışı ka- rakterlerdir. Bu, öyküye komedi unsuru da kazandınyor ve fil- Yöoetmen Wim Wenders, arkadaşı Bono'nun öyküsünden yola çıkarak çektiği filmde otelde kalan insan karakterlerini ve yaşam felsefesini, çelifkilerini aktanvor. 20. fflmiyle ilk kez Bertin Film Festivali'ne kanlan usta yöoetmen de bu yıhn iddiah isimlerinden. wim Wenders 'The Million Dollar Hotel'de basit bir polisiye olayı çerçevesinde sevmenin zorluklannı, ihanetin insancıl doğallığını gösteriyor, sevgiye ve hoşgörüye davet ediyor. ALnthony Minghella'nın, en yakın arkadaşını öldürerek onun kimliğine giren bir katilin ilginç macerasını anlattığı 'The Talented Mr. Ripley' ile Berlin'den ödül alması bekleniyor. Leonardo Di Caprio filmin gösteriny için Bertin'deydi. Minghella'nm 139 dakfliahk 'The Talented Mr. RipJey'i çok iyi eJeştirfler akfa. min düşündürOcü olduğu kadar keyifle izlenmesine de neden olu- yor. VVenders, filminde genellik- le kırnıızı-san sıcak renkler ve yu- muşak bir ışık düzeni kullanıyor ve bütün karakterlere acıma his- sı uyandırmadan büyük bir sem- pati ile yaklaşmamızı sağlıyor. Ama filmin öyküsü Tom Tom ile Eloise ve Skinner üzerinde yoğunlaşıyor ve bize sevmenin zorluklannı, ihanetin "insancü doğalhğmı" gösteriyor. sevgiye, hoşgörüye davet ediyor. Rock grubu U2'nun müziği ile de öyküye yer yer belli bir duyar- lılık kazandınyor Wenders. Ber- lin'deki kendi şirketinin (Road Movies) yapımı olan ve 40-50 milyon dolara malolduğu söyle- nen bu 20. filmiyle ilk kez Ber- lin Festivali'ne katılan usta yö- netmen, eski çalışmalanndaki 'hazmı zor' ağır anlatım biçimi- ni de aşmışa benziyor. Bir mil- yon dolar ödenerek Münih'teki "Special-Effects-Factory Das Werk" adlı şirketin dijital tekni- ğiyle çekilen 'The Million Dol- lar HoteF ile başanlı bir çalışma sergileyen Wim VVenders'i, ala- cağı en azından bir Gümüş Ayı ödülüyle şimdiden kutlamak ge- rekiyor. ProşküTin 'Rus isyanT Bu arada özellikle genç kızla- nn ayılıp bayıldıklan 21. yüzyı- lın James Dean'ı Leonardo Di Caprio da Berlin'den geldi geç- ti. "The Beach" adh son filmi- nin galasına katılmak üzere ko- rumalanyla birlikte Berlin "e ge- len Di Caprio'yu görebilmek için sınema önündeki parmaklıklara yığılan gençler attıklan çığhk- lara ve çektiklere zahmete, saat- lerce beklemelerine rağmen, gö- nüllerindeki prensi ancak alana yerleştirilen ekranda görebildiler. Filmde Di Caprio uygarhktan kaçarak Tayland adalânndan bi- rine yerleşmeye niyetlenen Ric- hard adındaki Amerikalı mace- racı bir genci canlandınyor. An- cak Richard cenneti bulduğunu sandığı adada ölümden zor kur- tulur ve ülkesine, bilgisayannın başına geri döner. Film, 68 öğ- renci hareketinden sonra ortaya çıkan gençlerin toplu halde ya- şadıklan "komün" yaşamı ile "tu nix" (hiçbir şey yapma) ha- reketini anımsattı bana. Fakat, bütün bunlann gerçeklerden ko- puk hayal ürünleri olduğunu söy- lemekten başka bir şey anlatmı- yor film. Bu tür fümlerin bir fes- tivale niçin aündığını anlanmlr ise yine mümkiin değil. Ancak Berlin Film Festıvali'nin yönet- menı Moritzde Hadehı'ın öteden beri koyu bir Hollyvvood hayra- nı olduğunu ve bu tür filmlenn her yıl yanşmada boy gösterdi- ğinı unutmamak gerekiyor. Hat- ta bu filme bir ödül verilmesi bi- le şaşırtmamalı bizi. Çünkü geç- mişte ömeklerini çok gördük. Ancak bir ödüJü bileğinin gü- cüyle hakedecek bir film varsa o da "Ingiliz Hasta"nın usta yö- netmenı Anthony Minghetta'nın yeni çahşması. Minghella yine bir romandan, bu kez Patrkaa Highs- mith'ın ünlü bir polisiye öykü- sünden yola çıkarak çektiği "The Talented Mr. Ripley" adh filmin- de, yalancılık ve sahtekârlık da- hil, bir elinin beş parmağında el- li hüneri olan ve en yakın arka- daşını öldürerek onun kimliğine giren bir katilin oldukça ilginç macerasını anJatıyor. Başrolle- rini Oscar ödüllü MatrDamon ile Oyneöı Paknm ve JudeLJW ile Cate Blanchett'in paylaştıklan 139 dakikahk film Berlin'de çok iyi eleştiriler aldı ve Minghel- la'nınustalığını, "lngQizHasta n ile elde ettiği başannın bir rast- lana obnadığını kanıtladı. Bu us- ta yönetmenin fıhninin bu yıl da Berlin'den ödülsüz aynlmayaca- ğını şimdiden söyleyebiliriz. Son olarak Rus yönetmen Aieksandr Proşldn'ın filmine de kısaca degineüm. Puşkin'in 200. Unlüyazarın oyunlarından sahneler multi-medya gösterisine dönüştürülmüş Çağdaş sıuııuııla Shakespeare yapıtlan • Sergide sadece video gösterileri ya da teatral sunumlar değil, bilgi içeren çeşitli yazılar ve aktif katılımı gerektiren gösterilerin yanı sıra en bilinen Shakespeare yorumlanndan parçalann dinlenebildiği küçük kulübeler de yer alıyor. Kültür Servisi - Shakespeare'in, yapıtlannın sunulduğu 'dünyanın en büyük sergigi', Londra'dakı MarkRybn- ce Globe Theatreın aitında yer alan büyük mahzende geçen hafta açıldı. Shakespeare'in yapıtlan, o döneme ait şapka, cüppe gibi sahnede kullanılan ak- sesuvarlardan multi-medya gösterileri- ne kadar çeşitli malzemeler kullanılarak, bir tiyatro sahnesi üzerindeymiş gibi sergileniyor. Serginin düzenleyicisi NickBoulting, alanı, 21. yüzyıl müzeciliğine yaraşır bir şekilde, 19. yüzyıla göre ahlaksız olarak nitelenen Shakespeare oyunlan üzerine kurulu sahnelerin yer aldığı cam mekânlarla oluşan bir multi-med- ya gösterisi halıne dönüştürmüş. Ziya- retçileri, sıkıcı ve geleneksel bir 'mo- no-media' sunumundan farklı olarak, BBC televizyonu haberleri için yapılan üç boyuüu tanıtım fihnleri kadar ilgi çe- Sergi, Mark Rylance Globe Theatre'ın ahmdaki mahzende yer ahyor. kici çağdaş bir sergi düzeni karşılıyor. Sadece video gösterileri ya da teat- ral sunumlar değil, bilgi içeren çeşitli yazılar da serginin bir parçastnı oluş- turuyor. Kostüm tasanmlannın sergilen- diği bölümü gezen ziyaretçiler, o dönemde yaşamış bir tasanmcıya ait notlardan, Shakespeare ve çağdaşlan için sahnede kullanılan bazı tasanm ve renk- lerin belirli bazı erdem ve duygularla eşleştiğini öğreniyorlar. Diğer taraftan izleyici, yine aynı notlan inceleyerek var olan resmi kanunlar yüzündeno dönem yazarlannın yapıtlannda bazı kuralla- ra uymak zorunda olduklan bilgisini ediniyor. Philip Stubbes'in 'Anatomy of Abuses' adlı kıtabında belirttiği gi- bi, kimin asil, dindar ve centihnen olup kiminohrıadığinı anlamak için oluştu- rulmuş Sumptuary Kanunlan'na göre bazı sınıflardan gelen insanlann mor renkli giysiler, ipek kıımaşlar, mücev- her ya da bıçak taşımalan yasak idi. Ait olduğu sınıfa uygunsuz renkte bir giy- si ile sokağa çıkmak bir insamn gece- yi cezaevinde geçirmesi ile sonuçlana- bilirdi. Yine de o dönemde tiyatro sah- nesi bu tür kurallara oranla daha az uyulan tek mekân olduğundan, kulla- nılan kostümler yazarlann özellıkleri- ni yansıtan bir nitelik taşıyordu. Bir başka bölümde ise N^nessa Redg- rave'in 'Antonia ve Oeopatra' oyunu sırasmda neler yaptığını arkadaşlanna anlattığı mektuplann yanında bir ür- tılın kelebeğe dönüşrnesi gibi betim- lenen, Mark Rylance'ın Kleopatra'ya dönüşümünü sergileyen video göste- risi ise Shakespeare'in yapıtlanna baş- ka bir bakış açısı getiriyor. Bu kadar farklı ve ilginç sergileme yöntemine karşm elle tutulamayan ve katılımcı özellik taşıyan bölümler, zi- yaretçilerin ilgisini daha çok çekiyor. Çıkanm yapma gücünün test edildiği ve aktif katılımı gerektiren gösterile- rin yanı sıra Donald VVoKit'in yorum- ladığı sinirli ve kaba Kral Lear' i ya da EBenTerry'nin, yaşh gözleriyle Jülyet'i balkona çağıran duygulu Romeo'su gi- bi en bilinen Shakespeare yorumlann- dan parçalann dinlenebildiği küçük kulübeler yer ahyor. Ziyaretçilerin 'A Midsummer Night's Dream'den par- çalan seslendirdikten sonra yapılan kaydı eve götürebilecekleri karaoke istasyonlan ise çağdaş müzeciliğe ye- ni bir boyut kazandınyor. doğum yıldönümü nedeniyle ya- zarın bir öyküsünü beyazperde- ye aktaran Proşkin, "Rus Isyanı" ya da "Rus Ayaklanması" ismi- ni verdiği filminde, Çar'a karşı başkaldıran köylülen, ıki gencin safbir aşk hikâyesi ile birhkte an- latıyor. Destansı bir dille anlatı- lan öyküde, şiddetin eli kanlı vahşeti, buna karşı sevginin ve dü- rüstlüğün gücü gösterikneye ça- hşılıyor. Görkemli savaş sahne- leri üe doğa güzelliklerini, mü- kemmel bir kamera tekniği ve çekimiyle beyazperdeye yansıtan yönetmen, bana bu filmiyle "Ce- sur Yûrek"i anımsattı. Ama ben- zerlik bir yana.. oldukça başan- lı birçalışma diyebüirim "RBSIS- yanı" için. Festivale yakışır bir film. Bu arada dünya sineması- nın unutulmaz yıldızı Jeanne Morean da Berlin'e geldi. Mo- reau, 1965 yıhnda çevirdiği "Ma- demoiselle" adlı filminin özel göstenmıne katıldı ve dünya si- nemasına katkılanndan dolayı Altın Ayı Ödülü'nü aldı. Bu yıl festivalin "Hommage'' bölümü, Robert De Niro ile birlikte "Je- anne Morean'ya aynldı. Bu iki sinema yüdızııun bir dizi fihni festival süresince sinemalarda gösteriliyor. 12 günlük festivalin yansı ta- mamlandı. Ama Altın ve Gümüş Ayı yanşı esas bundan sonra kı- zışacağa benziyor. Çünkü önü- müzde daha Norman Jewison, Otiver Stone, ZhangYimou, Mi- losForman gibi ustalann merak- la beklenen filmleri var. Bu id- diah filmlerle birlikte Nuri Bü- ge Ceylan'ın "Mayıs SüonüsT da bu cuma günü seyirci karşı- sına çıkacak. Berhn'de film dün- yasının en heyecanh günleri ya- şanıyor şu sıra. Festivalden izlenimler Festival başlayalı tam bir haf- ta oldu. Geçen bir hafta içinde dıkkatı en çok çeken şey, festi- valin Potsdamer Platz'a taşm- makla tam bir şenlik halıne dö- nüşmüş olması. Eskiden Zoo- Palast ve çevresindeki sinemalar- da dağınık bir biçimde etkınlik- lerini sürdüren festival, Potsda- mer Platz'a taşınmakla hemen bütün filmlerin gösterildiği si- nemalan; yönetmenlerin, oyun- culann, gazetecilerin ve iş alış- verişındeki fihn şirketleri ile TV temsilcilerinin buluştuklan ca- feleri, restaurantlan bir araya ge- tirmeyi, bir merkezde toplama- yı başarmış gibi görünüyor. Potsdamer Platz'ın adeta kapa- h bir festival mekânı halıne ge- tirihnesi, sadece sinema değil, şenlik merakhsı halkı da mıkna- tıs gibi bu merkeze çekmeyi ba- şanyor. Metro istasyonunda inip yanşma fihnlerinin gösterildiği Marlene-Dietrich Meydanı'nda- ki Berlinale-Palast sinemasına doğru yürüdüğünüzde, yol bo- yunca karşınıza ilk çıkan, festi- valin sponsorlanndan bin olan ün- hı bir makyaj firmasının reklam- lan oluyor. Afişlerdejüri başka- nı Çinli oyuneu Gongli'nin "The MBhon DollarHoteTin başoyun- cusu Mîlla Jovovich'in pürüzsüz tenleriyle portreleri ve altlannda şu not: "Çünkü kendimeönemve- riyorunLT> Yani dünyaca ünlü bu yüdızlar kendüerine önem verdik- leri için o ünlü firmanın makya- jını kullanıyorlar. Daha sonra yol kenarlannda- kipah/açolar, amatörpantomim- ciler, sokak şarkıcılan halkı eğ- lendirmeye, şenliğe renk katma- ya çalışıyorlar. Soğuğa rağmen, müthiş bir kalabalık Potsdamer Caddesi boyunca akıp gidiyor. Bazı cafeler, restaurantlar nkhm okhm dolu. En işlek yerlerden biri de butikler, restaurantlar, ca- felerle dolu olan cam kaplı Ar- kaden binası. Burayı da geçip Marlene-Dietrich Meydanı'na geldiğinizde ise stadyum önü gi- bi demir parmaklıklarla çevrili bir alanda buluyorsunuz kendi- nizi. Alanın etrafi, oynayacak fil- mininprömiyerine gelecek yüdız- lan görmek için toplanmış me- rakhlarla dolu. Hınca hınç birka- labahk. Alana yerleştirilnüş dev bir perdede ise festival tarihinden görüntüler ile basın toplantıla- nndan naklen yayınlar gösterili- yor. Bu arada, yiyecek-içecek sa- tan seyyar sancılan, elinde balo- nuyla ne olup bittiğinden haber- siz ama hayatindan memnun ço- cuklan, asayişi sağlamaya çahşan polis memurlannı da Potsdamer Platz'daki şenliğin aksesuvarla- n arasuıda sayabüiriz. Bundan böyle, Uluslararası Berlin Fihn Festivali'ne, Ulus- lararası Berlin Fihn Şenliği de- mek daha doğru olacak galiba. Çünkü festivalin kuruluşunun 50. yüdönümünde şimdi yaşa- nan, bütün kentın katıldığı bir halk şenliği. DEFNE GOLGESÎ TURGAY FtŞEKÇİ Polisiye Bir Öykü Yıllardır kendi köşesinde, Kafka'yı anımsatir bi- çimde gündüz devlet dairesinde memuriuk yapıp, geceleri kırk beş metrekarelik dairesinde sabahla- ra dek romanlar yazan Hasan Ait Toptaş, geçen- lerde Cevdet Kudret Roman Ödülü'nü kazanmasıy- la olmadık bir ilgiyle karşdandı. Çok izlenen televizyon kanallanmızdan biri, ken- disini tanrtan uzunca bir haberi, ana haber bültenin- de yayımladı. Gazetemizde de haber olduğu gibi birkaç gün sonra çalıştığı yere gelen bir güvenlik görevlisi ken- disine şunu sordu: "Sen kitap yazıyormuşsun. Televizyonculan sen mi çağırdın, onlar mı geldiler?" Yazar, görevlinin sorusunu soruyla yanıtladı: "Hangisi suç? Benim çağırmam mı, onlann gel- mesimi?" "Hangisiyasigöruşe göreyazıyorsun?Kitaptahan- gi partinin adı geçiyor? Bize bir kitabını ver." "Neden?" "Komiserim istiyor." "Ne yapacaksınız?" .. ..,, "Inceleyeceğiz." , -Aı "Kitapçıya gıdin, satın alın, inceleyin." "Yasal olarak emniyete bir tane vermekzonında- sın. Vermemekle hata etmişsin." "Hangiyasaya göre. Matbuat Yasası'na göre mi? O yazann değil, matbaanın görevi." "O zaman buyurun karakola, komiserimin yanı- na gideceğiz." Karakolda, komiserin ilk sözleri: "Buyurun, sizi çay içmeye çağırdık. Durup durur- ken yazmak nereden çıktı?" "Durup dururken değil, bu benim dokuzuncu ki- tabım." Bunun üzerine öteki polis memuru, "Vay be biz uyuyormuşuz". Konuşmalann bu biçimde uzayacağını düşünen yazar, "Benim, on beş dakika sonra bir randevum var. Gitmekzorundayım" der. Karşılığı incelik doludur "Güle güte, yine bekleriz." ••• Buyurun, her gün çağdaşlık nutuklan atılan bir ül- kedeyurttaş-devlet ilişkileri üstüne sıradan birolay. Hâlâ, yazı yazan bir insanı suç işleme gizil gücü taş^an biri olarak görmek, kendi dünyası ıçinde ya- şayan bir yurttaşı bilinçli ya da bilinçsizce tedirgin etmek. Bütün bunlar, insanın temel hak ve özgüriükleri- ne yönelik kanşmalar ne zaman biter biliyor musu- nuz? Ne kişi başına ulusa) gelirin on bin dolara çıkma- sı, ne dışalım, dışsatım, turizm patlamalan, ne işsiz- liğin ortadan kalkmasıyla. Bütün bunlar, bütün yurttaşlannıza çağdaş bilgi ve görgü eğitimi verebildiğiniz zaman sona erer. Bunun yerleri de okullardır. Polis okulunda okuyan da, sekreterlik okulunda okuyan da, sürücülük okuluna giden de çağdaş bir eğitim ve öğrenim görmelidir. Çağdaş eğitim, dil bıkjisi, sanat veectebtyat bil- gisi, anayasa hukukunun herkes için algdanabilir düzeyde sunulduğu yurttaşlık bilgileri, özgürce dü- şünebilme ögreten feisefe dersleriyle gerçekleşebi- lir ancak. O zaman insanlanmız dilimizi güzel ve doğru ko- nuşmayı, karşısındaki insanlara saygılı olmayı, da- hası karşılannda saygı uyandırmayı başarabilirter. Insanlannı eğitme gücü olmayan bir ülkenin öte- ki alanlarda kalıcı bir başansının olamayacağını an- layabilmek için başımızı daha hangi taşlara çarpma- mız gerekecek? Sahi, günlerdir sanatçılann lümpenliğıni tartışan gazeteci arkadaşlann, yıllardır ülkemizi yöneten dev- let adamlannın düşünce ve davranış biçimlerinin ül- kemizdeki lümpen kültüre katkıian üstüne söyleye- cekleri birkaç şey yok mu? Ukü Erakahn'ın sergisî 18Şubartaaçılıyor • Kültür Servisi - Ülkü Erakahn'ın ' Yeşilçamdan Son Yapraklar' adh belgesel sergisi Beyoğlu Belediyesi Sanat Galerisi'nde 18 Şubat saat 16.00'da açılacak. Istanbul Belediye Konservatuvan'nda flüt, keman ve piyano eğitimi alan sanatçı, 1959'da yönetmen Memduh Ün aracılığıyla sinemaya başladı. Son yıllarda geneUikle televizyon çahşmalanna ağıriık veren Erakalın'ın önemli fihnleri arasuıda 'Kanh Nigar', 'Ben Sana Mecburum', 'Kaduı Severse', 'Kısrak', 'Dudaktan Kalbe', 'Paydos', 'Hepimiz Kardeşiz' yer alıyor. K Ü L T Ü R İ Ç İ Z t K K Â M İ L M A S A R A C I
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear