23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 31 ARALIK 2000 PAZAR OLAYLAR V E G O R U Ş L E R olay.gorus@cumhuriyet.com.tr Hainler Kadar Cesaret... YnL DOÇ. Dr. İsmet GÖRGÜLÜ Başkent Üniversüesi T ürkiye'ye şeriat düzeni getirmek isteyenler; Ata- türkmilliyetçiliğine da- yalı, laik, demokratik, sosyal bir hukuk devle- ti olan Türkiye Cumhu- riyeti'ni İslam cumhuriyetine dönüş- riirmek isteyenler ya da Türkiye'yi sölmek isteyenler; önlerinde en büyük engel olarak 'Atatürk etmeni'ni (fak- îörünü) görürler. Bu nedenle var güç- leriyle Atatürk'e saldınrlar. Atatürk etmeni nedir? Önce, Ata- törk'ün kendisidir. Sonra, Atatürk'ün Türk ulusunun gönlünde, dimağında yaşaması, ulusun O'na bağlılığı. dün- ya yaşammı O'nun gösterdiği yolla yaşama isteğidir. Bu etmen var oldukç hiçbir güç Tûrkiye'de bir İslam devıetı kuramaz. Türkiye'yi bölemez. Çünkü 'Atatürk etmeni1 kişilerin, şeriat tnı demokra- si mi aynmında, demokrasiye yönel- melerini sağlar. Şeriatın; kulluk. kö- lelik sisteminin yeniden hortlaması demek oldugu, şeriatın tslamiyetin bir gereği olmadığı, Islamiyetin şeriat is- temediği doğrusuna vardınr. Türkı- ye'nin yurdu ve ulusu ile bölünmez bü- tûnlüğü mü, yoksa bölünme mi ayn- mında ise, bölme girişiminin kan ve gözyaşı demek olduğu gerçeğini gör- mesini sağlar. Işte bunun karşısında kendi çıkan- nı ülkenin batmasında gören hainler; dini siyaset, ticaret, baskı aracı olarak kullanıp tekrar ayncalıklı, dinsel da- yanaklı büyük nüfuz sahibi bir sınıfha- line gelmek isteyen yobazlar ve bun- lara göz yumanlar amaçlanna ulaş- mak için Atatürk'ü yok etmeye, Ata- türk etmenini yıkmaya çalışıyorlar. Atatürk'e saldırmalannın nedeni bu- dur. Saldırmada dayanaklan yalan, ifti- ra, uydurmadır. Bunun içinhayal güç- lerini sonuna kadar kullandıklan gö- rülüyor. Saldırmada amaçlan Ata- türk'ü ve Atatürk etmenini yok etmek olunca, Atatürk'ü her yönüyle kara- lama, çamur atma gayrerinde oluyor- lar. Ana rahminden kabire kadar her durumu ve faaliyetine yönelik iftira üretmiş durumdalar. Ürettikleri iftiralarla genç beyinle- ri kirletiyorlar, etki alanına aidıklan ki- şilerde Atatürk hakkında kuşkular do- ğuruyorlar. Toplumumuzda inceleme, araştırma ahşkanlığı olmadığından ve bilgisiz fikre, kanıtsız kanıya sahip olma kolaycılığı yaygın olduğundan, kuşku zamanla düşnianhğa dönüşüyor. tşte bu durumda amaçlanna ulaşmış oluyorlar. Kandınlan, beyni kirleti- len. daha doğrusu beyni kilitlenen ki- şiler bu kesimin adamı oluyor, devle- tin ve toplumun karşısına demokrasi ve laiklik düşmanı olarak çıkıyorlar. Kişileri demokrasi karşıtı, laiklik düşmanı yapabilmek için önce Islami- yeti saptırarak, dini söylemlerle, de- mokrasi ve laikliğin AJlah'a karşı gel- mek olduğunu, Müslümanın laik ola- mayacağını aşıüyorlar. Sonra, Türki- ye'deki Müslümanlan dinsiz laik dü- zene sokanın Atatürk olduğunu, Ata- türk'ün ise hain (!), namussuz (!) ve Islamiyet düşmanı (!) bir dinsiz (!) ol- duğuna inandmyorlar. Bu iki aşıla- manın tuttuğu kişi şenatçı oluyor çı- kıyor. Hem de kemikleşmiş şekilde! Şeri- atın kendisini kul haline getireceğini göremeyecek kadar fanatikleşiyor. In- san olarak hayatını, bağımsızlığını, Atatürk'e borçlu olduğunu; Atatürk sa- yesinde bir vatana, devlete sahip ol- duğunu artık göremiyor, düşünemi- yor. Dogruyu görebilse Atatürk büstü- ne, heykeline saldırabilir mi? Heykel- lerine put gözüyle bakabilir mi? Ders kitaplanndaki resimlerinin gözlerini oyabilir mi? Iş bu kadarla kalmıyor, yani sade- ce rejim tercihi değışıklığinde kalmı- yor; koşutunda (paralelinde) kimlik tercihi değişikliği de gelişiyor. Çün- kü Atatürk'ü karalarken, tarihimizin Atatürk'ün yaptığı dönemi de karah- yorlar. Cumhuriyet tarihini, uydurma ve yalanlarla altüst ediyorlar, seçenek (alternatif) tarih dedikleri bir tarih ya- ratıyorlar, beyinleri bu yalanlarla dol- duruyorlar. Bunun sonucunda kişiler Türk kimliğinden uzaklaştınlıyor, üm- met kimliğine büründürülüyor. Artık Türk olmakla değil, İslam ümmetin- den olmakla gurur duymaya başhyor. Türklük onun için bir anlam taşımı- yor. Türk' adı artık yürek çarpması- nı arttırmıyor. Bir futbolcu, maç ön- cesinde hep birlikte söylenen Türk milli marşı sırasında sırnnı dönerek ne- den marşa katılmamış, dua okumaya başlamıştır dersiniz? Siyasetçilerden de örnek verelim. Bu ülkede bakanlık bile yapmış bir mil- letvekili, "Ben Türk değil, Arap mfl- liyetçisiyim" diyebilmiştir. Bir başka milletvekili, "Kimlik, bilim adamm- lanmn akd kanştınnasL, zoriamasıdır. UlusalknnKkyoktur"; kapatüan birpar- tinin başkanının yeğeni, "Kimsenin sevmediği 65 milyonluk bir Türk khn- liği yerine güçlü bir İslam kimliğini tercih ederim" diyebilmektedir. Ve bunlar yazılarında, söylemlerinde 'Türk' adını kullanmazlar, söylemek- ten kaçınırlar. Kaçınma o boyuta gel- miştir ki yabancı dılden çevirdikleri ki- taplann adını bile değiştirmektedir- ler. Bir Fransız tarihçinin Fransızca ve tngılızce 'OsmanhlardanÖnce Tür- kiye' adı ile basılan eserini, 'Osman- blardanönce AnadohT adı ile basmış- lardır. Atatürk'e saldınlarla ekilen tohum- lann meyvelerini, bu gözle baktığı- mızda, olayın sadece Atatürk'e saldı- n olmadığını, olayın Türk ulusuna, Türk yurduna, Türk devletine saldın olduğunu görmekteyiz. Bu nedenle Atatürk'e saldınlar basit bir karalama kampanyası değildir. Türkiye için ya- şamsal öneme sahiptir. Bütünlüğü- müzle, rejimimizle, ulusal kimliği- mizle, ulusal güvenliğimizle ve gele- ceğimizle doğrudan ilgilidir. Dolayı- sıyla bu kavramlarla ilgili her kurumun, kişinin ilgilenmesi gereken bir konu- dur. tşte bu nedenle, ülkenin geleceğine yönelik sorumluluk duyan yurttaşlar olarak, Atatürk'e yapılan saldınlara karşı mücadele etme karan verdik ve internette ücretsiz bir web sitesi açtık (www.mkataturk.gen.tr). Savaşımı- mızda (mücadelemizde) amacımız, iftiranın, yalanın. uydurmanın doğru- sunu, gerçeğini kanıtlan ile vermek- tir. En azından sade yurttaşlann ger- çeği, doğruyu öğrenmesini sağlamak, kandınlmasını önlemektir. Ikinci bir 'Mifli Mücadele'ye gerek duymamak için en az hainler kadar ce- saret sahibi ve eylemci olunmalıdır! Ulusal değer olan Atatürk'e ve Ata- türk etmenine sahip çıkılmalıdır. Ata- türk'ün doğrular ve gerçeklerle yaşa- tılması, Türkiye'nin yaşamasıdır. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Yeni Yüzyıla Girerken... "Yannlarbizim", "Yann yeni bir gün", "Şarkı söy- leyen yannlar"L. Diye diye geldik üç bininci yıllara, günlere... Yann yıibaşı, yüzyıl başı, bin yıl başı! Içinizde bir se- vinç, bircoşku var mı? Varsa, sizi kutlanm. Çok sağ- lam biryapınız var. Etkiler, tepkiler, acılar, ölümler, iş- kenceler, yoksulluklar, ezümişlikler sizi etkilemiyor... Taş gibisiniz. Kendi açınızdan belki de iyi, yararlı. Bir kez daha kutlarım. Her kişi kendi dünyasındadır. Ne denli uğraşsak da başkasının dünyasına giremeyiz. Sezeriz ancak, du- yarlılığınız sizi ya yanıltır ya da çevrenizdekilerin ya- şantısına birazyaklaştınr... Bencil olmamak, kendi dar ufkumuzu birazcık aşabilmek gerçek insan olmanın koşuludur. Kim anlayabilmiş insanoğlunu? Binlerce kitap, felsefe, tıp, araştırma, şiir, roman hep insanı ta- nımak istemiş. Tanımış mı? Tanısa bir şeyler değiş- mez miydi? Melih Cevdet bir şiirinde "Biz gelecek insanın ceddi"y\z demişti, sonra da eklemişti: "Mut- lu insanın"... Sonra kaldırmıştı o "mutlu" sözcüğü- nü... Belki de gelecekte de mutlu olmanın bir düş sa- yılacağını düşündüğünden!.. Ey yazar, sen bir gün olsun okurlanna güzel haber- ler vermeyecek misin? Hep umut kıracak şeyler mi yazacaksın? Zaman zaman kimi dostlar, okurlar "Ni- yebu kadarkaramsar oluyorsun" öer\er. Soranm, siz niye olmuyorsunuz, nasıl oluyor da yazardan, yazar- lardan boş umutlar, boş hayaller bekliyorsunuz? Ya- lanlarla örülü bir dünyada yaşadığımız için yalanlara biz de yenilerini mi ekleyelim? Açtın mı gazeteyi, rad- yoyu, TV haberterini içinde bir güven duygusu, bir umut ışıgı parlıyorsa, ne güzel! Kendini kandırmanın yolu- nu bulmuşsun, günlerini bir düşsel bulanıklıkta geçi- receksin demektir. Çok kötü bir yıl geçirdik. önce ülkemiz açısından. Tam bağımsızlık kavramı epeyce yıpratıldı. Belli bir yaşın üstündekiler, yani bizler, bizgibiler, otuzlu, kırk- lı yıllan anyoruz... Dünyada saygın bir devletin yurt- taşlan olduğumuz, ona buna el açmadıgımız, imefe'ler, bilmem ne bankalan önünde deviet adamlanmızın eği- lip bükülmediği günleri bir masal gibi anımsıyoruz. Öy- le bir Tûrkiye'de yaşadık mı, diye kuşkuya düşüyo- ruz... Yabancilardan para bekJemek, borç istemek şöy- le dursun, Osmanlı'nın borçlannı son kuruşuna ka- dar ödediğimiz günleri,.. Işte bir toplantı. Türkiye'nin önemli sorunlan ma- saya getirilmiş. Yabancı ve Türk uzmanlar başbaşa görüşüyorlar. Yabancılar çok kesin öneriler, nerdey- se buyruklar vermekteler. O şöyle olacak bu böyle. Bir genç görevli dayanamıyor yabancı uzmanlann karşılanndakileri hor gören tutumuna, karşı çıkıyoıi Burası Türkiye, mi diyor! Ne diyorsa!. Türk heyetinin başı o genç adama "Hemen dışan çık" diye çıkış- maz mı? O genç uzman, bir anda kendisini kapının dışında bulmaz mı? Yeni bir yıla, yeni bir yüzyıla, binyıla girerken unu- tamadığım birsahne bu... Sizin de unutmamanız ge- reken... Nerden kalkıp nereye vardığımızı gösteren!... Üstün Akmen YARİM NEREYİ MESKEN TUTTUN "Öyküsel Dmgusallık" Gene benzersiz bir biçem deneyen yazann bu kitabında anlattıkları, alışılagelmiş gezi notu ya da gezi izlenimi değil... Anlatılanlar ülkelerinin çtçek böcek kentleri ve o kentlerde yaşanan duygular, duyarlılıklar, duyumsananlar... Hepsi de öykü tekniği içinde ve öykü tadında. AlcsoyYavwoiS«erKAl A « s o Y *ytatC«LF.&ciojhıSok.25/l 2!806M)l Lemit/1sMibd Y * Y ı S T T L T K Iet(02)2)284M36,M49041 42Foks{0212)2M8437 'İdealler Kuşağı' Doç. Dr. Hüner TUNCER V ehbi Koç Vakfı ile Koç Sis- tem yetkililerinin, 9 Kastm 2000 tarihinde Istanbul'da düzenledikleri "Cumhuri- yete Kanat Gerenler''i anma törenine katıldım. Söz ko- nusu törene, "Cumhuriyete Kanat Geren- ler"den biri olma onuruna sahip rahmetli an- nem Dr. Hadrve Tuncer'e verilen bir beratı al- mak üzere çağnlmıştım. Bu törende, berat verilen 'idealler kuşağı''ndan hiçbiri, yazık ki, ödüllerini kendileri alamadı. Çünkü birkaçı dı- şında çoktan aramızdan aynknıştı çoğu ve hayatta kalan o birkaçı da, törene gelebilecek durumda değildi. Bu anlamlı törenin davetiyesinde yer alan şu ifadeler, sanınm, "Cumhurivete KanatGe- renler''i çok doğru ve güzel bir biçimde ta- nımlamaktaydı: "Bireysel çabalan ile taribi- mize sessizce damgasmı vuran değeıü Cum- hurij^tinsanlanmtzı bir kez daha anmakama- cryla düzenknen davete™" Evet, onlargerçekten "CumhuriyeteKanat Gerenler''di. Güzel, onurlu ve vefalı bir ku- şaktı. Evet, onlar Atatürkümüzün emanetini büyük bir özveri ve özenle koruyarak, onu ken- dilerinden sonra geleceklere onurla bırakma- sını bildiler. Onlar, bizlerin daima gururla anacağı insanlardı, onlar, bizlerin degerli ana ve babalanydı. Ne mutlu bana ki, ben de onlardan ikisinin evladıyım! Ne mutlu bana ki, ben onlann de- ğerleriyle yetiştirildim, onlann bana aşıladık- lan yurt aşkıyla bu güzel yurdumu sevdim ve onlann bana benimsettikleri sevgiyle Ata- türk'e bağlandım! Onlann güzel ve dürüst dünyasında büyü- düm, onlann sayesinde mutlu ve onurlu bir ya- şantıya sahip oldum! Şimdi ben de, onlann bana öğrettiklennı öğ- rencüerime öğretmeyi amaç edindim. Her dersimde, elimden geldiğince, Cumhuriyete Kanat Gerenler'in benimsemiş olduklan de- ğerleri ve o güzel insanlann niteliklerini genç kuşaklara tanıtmaya ve benimsetmeye çalışı- yorum. Etrafimızı çepeçevre saran karanhktan biz- leri Cumhuriyete Kanat Gerenler'in kurtara- cağına yürekten inanıyorum. Çevremde Ata- türk'ü gerçekten tanıyan ve seven kişilerin sayılan o denli az ki! Onun için Koç yetkili- lerince böyle bir törenin düzenlenmesi ve o "idealler kuşağı''nın anımsanması, benim ge- leceğe yeniden ümitle bakabilmemi sağladı. Demek ki, ülkemde de vefalı insanlar var- mış! Son olarak, "Cumhurhete KanatGerenJer" beratında yer alan şu ifadelere yer vermek ıs- tiyorum: "Kurtuluş sonrası ülkede yaşanan se- ferberlik he\ ecanını içinde hissederek. toplum çıkarlan için özverili yaşam koşuüanna hiç te- reddüt etmeden talip olmuş 'idealler kuşağı' temsilcilerine vefa borcıunuz ödenemez. Gü- nûmüz koşağma işaret ettikleri yoL hepimizin yoludur. Içimizdeki heyecan hiç dinmesin.'* Vekile Milletten Bir Mektup Hümeyra COŞKUN Batman G eçenlerde bir ak- çalışarak, üç-beş kendi gi- şam TBMM bi düşünen gardaş'lannın TV'de af (düzel- teyim Şartlı Salıverme) Yasa Tasansı görüşülür- ken, konuşanlann bir kıs- mının ne kadar şarlatan, usta demagog ve yalancı olduklannı düşündüm. Söz alan milletvekilleri (hoş, ben milletim, fakat onla- nn vekilim olduklannı as- la kabul etmem) dokunak- lı, yürek paralayıcı konuş- malar yaptılar. Konuşma- lan bildik, klasik, duygu- dan yoksun, takhtçi ve ya- pay olsa da, onlar yine de bir şeyler yaptığını san- manın gafletiyle, ses ton- lanna hissryat yüklemeye alkışlanyla, coştukça co- şuyor, aynlan süreye al- dırmadan ülkeyi kurtar- maya çalışıyorlardı. Hat- ta bir ara Adıyaman mil- letvekili yüreğimizi daha da dağladı ve kendi bölge- sinden gönderildiğini id- dia ettiği bir mektup oku- du. Sözümona Adıyaman eşrafindan ulu bir millet bireyi, vekiline. "Bensize babamı makineli tüfekle tarayan birini affetmeyet- kisi vermedim" diyordu. Borcunu ödemediği için malı mülkü haczedilmiş esnaf ve çiftçinin durumu ne olacak diye sorusunu vekiline yöneltiyorda Ay- nca bu kadar insan çıktı- ğında Türkiye'nin kana- yan yarası olan işşizhk da- ha da büyüyecek, bunlara istihdam olanağı yaratıla- cak mı diye ekliyordu. Gerçi bu son soru vekile mi, yoksa değerli milletin kendisine mi aitti, anlaya- madun. Fakat bu öbür ve- killerin çoğu söz hakkı al- dıklannda, halkın görüşü- nün alınmadığından, an- ket çalışması yapılması gerektiğinden, af yetkisi- nin kendilerine halk tara- fından tanmmadığından dem vurdular. Ne kadar dokunaklı ko- nuşmalardı öyle. Kalbi- min varlığıyla yok- luğu arasında hep tereddütte kalmışımdır. Çünkü; bugüne kadar var- lığınm en somut örneği olan ahşlannı bile hiç duy- madım ve hissetmedim. Üzüntü, stres, sevinç gibi duygulara tepki veren ve duyarlıhğına her zaman hayran olduğum organım midemdir. TBMM'deki görüşmelerde de durum değişmedi ve yine ilk tep- kiyi midem ortaya koydu. Efendim, milletin veki- li halkın kendisine af yet- kisi vermediğini söylüyor- du. Ilahi vekil! Biz size kıyak emeklilıgi çıkann, devletin kaynaklannı ken- di çıkar çevrelerinize peş- keş çekin, çetelerle kol ko- C dostlarından çok anlamlı yıibaşı armağanları... Bizi yeni bir binyıla götüren 2001 yılı yıibaşı kutlama mesajlan ve armağanlan için aynlabilecek kaynağı siz değerli dostlanmız adına Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfi'na ayırdık. Dostlanmıza yıibaşı mesajlanmızı bu yıl da böyle veriyoruz. Hepinize teşekkür ediyoruz. luııı Medya C çalışanları la gezin, birilerine banka kurdurup sonradan batır- mış gibi göstererek tril- yonlarca zaran halkın be- line bindirin, gelir dağıh- mında bu denli büyük uçu- rumlar açın.. diye de yet- ki vermedik. Ne tuhaf öyle değil mi, sizin o derin düşüncelili- ğiniz ve narin beyniniz- den hiç bunlar için anket yapsak mı diye bir düşün- ce geçmedi. Anlaşılan son günlerde oturup, orasını-burasını açtığında büyük gazeteci- lik örneği gösteren, 15-20 dakika, hatta görüntüyü tekrar tekrar veren ve so- yunanı şöhret yapan, res- miyette iki yüz diye açık- lanan, belki de sayüan dört yüzleri bulan insanlar için en küçük zaman birimi olan saliseleri ayıran, bu- rada da afkarşıü konuşma- larla toplantılar düzenle- yenleri gösteren, sorumlu (!), tarafsız (!), basın mes- lek ilke ve ahlakına (!) söz vermiş medyayı bir hayh' seyrettiniz. Zira konuşma- lannız son günlerde söy- lenenlerden kopya edilmiş hissi veriyor. TV'yi kapattım. Yata- ğıma uzanıp her şeyin en incesini düşünen vekille- rimin çoğunluğuna bildi- ğim küfürlerden bir demet atfetim. Böyle vekillere karşı kabahğı hoş karşıla- madığım için içimden; "Saygrj'la arz ederim'' di- ye ekleyerek incelikte on- lara layık bir millet bireyi ohnaya gayret gösterdim. Aklınız hâlâ midemin ne tepki verdiğine mi takıldı? Bulandı... PENCERE Tövbe.. Tövbe.. Bu geceyansı, saatlerin kadranlannda akrep ile yelkovan 12 rakamının üzerinde buluştuklan an, sı- radan bir yılbaşından çok ötede bir dönüm nokta- sının virgülünü takvime yazacaklar... Nokta, bir sürecin bittiğine ilişkindir; virgül, za- manın sürdüğünü belirier. Geceyansı.. Hem bir yeni yıla giriyoruz.. Hem yeni yüzyıla.. Hem yeni binyıla.. • Ancak beni düşündüren bir konu var: Bu gece- yansının saat 12'si hangi 12'dir?.. Yaz saatine göre 12 mi?.. Kış saatine göre 12 mi?.. Şaka değil, hem yeni yıla, hem yeni yüzyıla, hem yeni binyıla bir saat erken ya da bir saat geç gir- mek insana yakışır mı? Peki, dünya coğrafyasındaki saat farklanna gö- re de binyıla giriş değişmiyor mu?.. • "Bı'nyı/ /nanc/"Tevrat'tan başlıyor, Yahudilerin var- sayımlan ilginç; sırasıyla altın, gümüş, tunç ve de- mir krallıklanndan sonra bin yıllık bir ara gelecek; ardından da Tann'nın salt egemenliği!.. Binyılcılık Incil'e de geçiyor. Yuhanna ne diyor "Sonra gökten inmekte olan bir melek gördüm. Elinde derinlerin anahtanyla uzun birzincirvar. Ej- deri, şu eski yılanı -iblistir, şeytandır o- yakalayıp bin yıl süreyle bağladı. Onu derinlere attı. Bin yıl doluncaya dek uluslan kandırmasın diye, konul- duğu yeri kapayıp üstüne mühür vurdu." Peki, bundan sonra ne olacak?.. Mesih dirilecek, bin yıl egemenliğini sürdürecek, yeryüzünde insanlar mutlu olacak, yalan bitecek, bin yıllık doğruluk süreci başlayacak... Hıristiyanlarda binyılcılann öğretisi yüzyıllardan beri sürüyor.. Ve bu gece yeni binyıla giriyoruz. Sakın Mesih gökten inmesin?.. Gökten inen melek, yeryüzündeki şeytanı -öte- ki adıyla iblisi- yakalayıp bağladıktan sonra derin- lere gömmesin?.. • Umut umuttur. Yeryüzünü sanki Tann değil, şeytan yönetiyor, be- bekler besinsizlikten ölüyoriar; dünyada her yedi kişiden biri açlık çekiyor; her beş kişiden biri kar- nını doyuramıyor; kapitalizmin doruğundaki kırk zengin, kırk yoksul ülkenin topunu satın alacak güçte!.. Fakirlik coğrafyasında insanlar kıvnm kıv- nm kıvranıyorlar; Avrupalı varsıl ülkeler kendi ara- lannda birleşerek yoksulluk çeken çoğunluğu dış- lıyortan çıkarcılık ve sömürü ahlakının bencilliğin- de ruhunu yitiren insanı, iblis sanki avucunun içi- ne almış; suç, savaş, uyuşturucu, cinayet, mafya, fuhuş, salgın ve soygun gezegenimizi kaplamış... Evet, umut umuttur!.. Belki bu geceyansı tam yeni binyıla geçerken bir şeyler olur; Isa dirilip şeytanın yeryüzündeki ege- menliğine son verir. Ama, yeryüzünde egemenlik kgran şey^arjkjm?_ Humeyni ne demişti: "- En büyük şeytan Amerika 'dır". Tövbe.. tövbe.. 31Aralık2ÛÛH Bugün depremin Profesyonel gönüllülerimiz hâlâ depremıedelerin vanında! ÇYDD, 17 Ağustos'tan beri, deprem | bölgelerinde ve deprem göçü almış il ve ilçelerimizde, yılmadan hizmet veren, I ülkemizin yaralarını sarmasına, kalkınıp gelişmesine destek sağlayan tüm yürekli, bilinçli ve çağdaş kafalı gönüllü dostiarını | kutlar, yeni yılın ulusumuza ve dünyaya, felaketlerden uzak, barış, mutluluk ve | insanca yaşama olanaklarıyla bezenmiş bir gelecek getirmesini diler. Yartiımlannız için (0212)292 87 27-292 08 01 (Iş günlen saat 10.00/17.00 arası) TÜRK SİLAHLIKUVVETLERÎNİ GÜÇLENDİRME VAKFI YENİ YIL1N1ZI EN İYİDİLEKLERLE KUTLAR. SAĞLIK VE MUTLLLLTC DİLER, MADDİ VE MANEVİKATKILARINDAN DOLAYIYLCE TÜRK MİLLETfcVE ŞÜKRAN VE SAYGILARIM SUNAR. V.4KFIN BANKA BAĞIŞ HESAP NUMARALARI TİT^K LtRASI T.C. Zıraat Bankası Yenişehir/Ankara Şubesi 440465 numaralı hesap. T. Iş Bankası Yenişetur/Ankara Şubesi 66606 numarah hesap. Vakıflar Bankası Kavakhdere/Ankara Şubesi 2028491.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear