25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
25 ARALIK 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA PAZARTESİ SÖYLEŞILERI Uğur Dündar'la Türkiye'de habercilikve etiküzerine... 'En küçükbirmesleki sabıkakaydımız yok.. tekkare dahi' > Ben bu işi, örneğin çok seyredüen bir kanalda yapsam şu andaki izlenme orammın ifûye katlanacağım adım gibi biliyorum. Ama biz sıkıntüan olan, daha önceki olaylar nedeniyle seyircisiyle arasında kopukluk oluşmuş bir televizyonda bir imaj restorasyonu ve itibar kazanma sürecine giriştiL Bu bana müthiş keyifveriyor. ) Biz öylesineyoz bir miras devraldık ki sözcüklerle anlatması çok zor!.. Örneğin bu mirasın içinde canlıyayında orgazm denemeleri var!.. Birjigolonun kadınlarla nasılyatıp kalktığını anlatması var!.. Her türlü şarlatanlık, soytarüık, yalan haber ve mesleki sabıka örnekleri var. Şimdi bu mirası unutturup, saygınlık çıtasını yükseklere çıkarmaya çalışıyoruz... > Türkiye genç ve eğitime muhtaç insanlann çoğunlukta olduğu bir ülke. Gıdıkladığımzda insanlann ucuz taraflannı ortaya çıkarabüeceğiniz bir potansiyel var.. Eğer bunu rating mühendisliği yaparak ve gazetecüik ilkelerinizden taviz vererek kuüanırsamz mutlaka belli bir rating yakalarsınız. önemli olan, karar mekanizmalanmn sizin haberlerinize ne kadar inandıklan, önem verdikleridir!.. ÜMİTZİLELt Siz çok uzun yıllar Doğan grubtında yahştıntr Sonra aniden aynldınız... -Ben orada yapmak ıstedıklenmı yapmıştım. Daha değişik işler yapmak istiyordum. Bunu o aşamada orada gerçekleştiremeyeceğime inandı- ğım için aynldım. Yani benim kişisel değerlendir- memdir. Kesinlikle ciddi bir sürtüşme söz konu- su değildi. Ben orada her zaman saygı ve sevgi gör- düm. ama yapmak istediklerim açısından tıkandı- ğımı hissettim. Ekrana çıktığımda seyircinin ba- na bakarken gördüğü inandıncı imajın yapması ge- reken başka işler olduğunu düşünüyordum. Bunun için aynldım. Peki, niçin Star Televizyonu?. -Doğrusu Star'ın imajı daha önce çalıştığun ku- rumla kıyaslandığında olumsuz diyebileceğimiz bir imaj. Bu da geçmişteki kavgalardan kaynakla- nıyor. Ben medya gücünün, haklı ya da haksız kd- şisel çıkarlar aduıa kullanılmaması gerektiğine ina- nıyorum. Bence bir patron kendi çıkarlan zarar görse bile kendi medyasını kendi işleri için asla kul- lanmamalıdır. Bunlan karşılıklı oturup konuştuk, geçmişteki hatalan birlıkte değerlendirdik. Benim bakış açım kabul gördü. Onlar da kendi muhase- belerini yapmışlardı ve bundan böyle bu medya gru- bunun kavgalann içinde yer almamasına özen gös- terileceği, ancak mağduriyet durumunda haklı me- sajlann veriJebıleceğı ve onunla sınıriı kalınacağı şeklinde bana güvence verildi.. Ve nitekim buraya geldikten sonra benim editoryal özgürlüğümü kı- sıtlayacak, benı rahatsız edecek en ufak bir girişim olnıadı. Ben iki buçuk aydır ekrana çıkıyorum, hiç- bir Allah'ın kulu, "Ey Uğur Dündar, sen böyle söy- lüyorsun ama bak grubun çıkarlan için sen şu ha- beri yaptın" dıye en küçük bır mesleki sabıka kay- dını, tek kare dahi olsa gösteremez!. Siz başladığııuzda dunun neydi, nasd biryapı dev- ralduuz?. -Sorma Ümit, biz öylesine yoz bir miras dev- raldık ki, sözcüklerle anlatması çok zor!. Örneğin bu mirasın içinde canlı yayında orgazm deneme- lerj var!. Birjigolonun kadınlarla nasıl yatıp kalk- tığını anlatması var!. Aynca, eşinden boşanan bir mankenle yatabilmek için o mankenın günlüğü- ığur Dündar'ın uzun yıllar çalıştığı kurumdan ayrılıp birgün içinde Star Televizyonu ile anlaşması medyada, kamuoyunda büyük şaşkınlıkla karşılanmıştu Büyük çoğunluk, "bu işyürümez, anlaşamazlar, imajlan uymuyor" diyefikiryürütmüştü. Aradan aylargeçti Anlaşamamak biryana, Uğur Dündar yıllardır söylenen ama bir türlü gerçekleşemeyen adımı da attı, ana haber bültenini sunmaya başladı!.. Uğur Dündar'la Star Televizyonu Haber Merkezi'ndeki odasında konuştuk. Çok zor bir işi yüklendiğinin bilincindeydu Diğer taraftan ise tüm gerginliği, stresi, yorgunluğu ile de olsa yıllar sonra yeniden zorlu bir yarışa girmenin heyecan ve keyfini duyuyordu!.. Bu benim izlenimim, bakalım siz ne düşüneceksiniz... nün dizi haline getirilmesi var!.. Her türlü şarla- tanlık, soytanlık, yalan haber ve mesleki sabıka ör- nekleri var. Bu nedenle bizim dönemimizde uy- gulama zamanı gelen RTÜK'ün birçok kapatma ce- zası var. Ümit Aslanbay ve ekibini bir kenara ayı- rarak söylüyorum, arşive baktıkça midem bulanı- yor, içimden kusmak geliyor... Şimdi bu mirası unut- turup, saygınlık çıtasını yükseklere çıkarmaya ça- lışıyoruz... Yeni bir kadroyla yola çıktmız_. -Son derece kaliteli bir ekip kurduk. Onlann da geçmişlerinde hiçbu" kara leke yok. Hepsi daha ön- ce çalıştıklan kurumlarda yıldızlaşmış arkadaşlar... Onlar, benim verdiğim teminatlar doğrultusunda yapacağımız dürüst gazeteciliğe inandıklan için benimle bu yola çıktılar. Seyirci de bunu fark ede- cektir. 'Anchorman'llk zamanı gelmlştl!..' tki ayı aşkuı sûredir ana haber bülteni sunuyor- sunuz. L'zun yülardır hep söyJenirdi, sonunda Star Televizyonu ekranuıda başladımz. Nasd bir duygu?. -Meslekte kazanılmış deneyimler ve geçirilen yıllar bir gazetecinin en büyük sermayesidir. Çün- kü izleyici saçındaki tellerin bu meslekte ağardı- ğını, yüzündeki çizgilerin bu mesleğin çileli yıl- lan içinde yüzüne oturduğunu bilir ve böyle bir kişinin vereceği haberlere sıradan bir spikerin su- nacağı haberlerden daha fazla inanır. Ben meslek- te otuz bir yılı geride bırakmış durumdayım. Ba- na Kanal D'de bu teklif yapıldı; "Uğur Dündar, çık ve ana haber 'anchorman'liğini sen yap" dedi- ler. Ancak o günkü kadroyla bu işi istediğim mü- kemmellikte yapamayacağımı düşündüm. Yanlış anlaşılmasın, orada dadeğerli arkadaşlar var. Ama o gün için henüz Arena kulvarının canlılığını ko- ruduğunu ve Arena tarzı haberlere ihtıyaç oldu- ğunu söyledim ve erteledim. Ama gördüm ki ana haber bültenleri giderek küçük birer Arena'ya dö- nüşüyor ve Arena beklentisini kınyor, ratingi ve itiban en üst noktadayken bırakmaya karar verdim. Artık benim için 'anchorman'lik zamanının gel- dığıni düşündüm. Bu karanm Star'a geçtığım ana rastladı. Tepküer nasd?. -Öncelikle, ana haber bülteni olarak çok seyre- dilen bir bülten haline geldik. Maalesef dizileri- miz istenilen seyirci oranını yakalayamadı, ama biz 19.00 kuşağında yayımlanan bütün haber bülten- lerini uzun süre geçtik. Çünkü birbirine benzer oranlarla başhyordu ve o yanşta ipi biz göğüslü- yorduk. Ama önümüzdeki program bize çok dü- şük bir ratingle teslim edip, diğer kanallar da 10- 11 gibi bizımkını üçe katlayan programlarla dev- redince ister istemez büyük zorluklar yaşıyorsu- nuz. Bize biraz daha yüksek oranla devretseler daha iyi sonuçlar olacak ama... Aslında şunu ka- nıtlamak istiyoruz: Hem iyi haber bülteni yapılır, ilkelerden taviz verilmez, cesur, tarafsız haberci- lik sergilenir hem de bunun karşılığında rating alı- rur... Hem de seyircisi az olan, geçmişte imajı sar- sılan bir kanalda bu başanlabilir. Ve bunu kanıt- lıyoruz şimdi. Birtefevizyonıın ana haberbülteni nasdve ne uzun- hıkta olmalı?. -Bana göre ideal haber bülteni Türkiye koşul- lannda 45 dakikayı geçmemeli ve mutlaka gün- demi yakalayan, halkın nabzını yakalayan, yurtta ve dünyada olup bitenleri tempolu, dinamik bir an- latım konsepti içinde olmalı. Bugün, sizinki de dahiL ana haber bültenleri bu konsepte ne kadar yakın?.. -Bir defa ana haber bültenleri benim düşündü- ğüm sürenın çok ötesinde. Uzun ve insanlan yo- ruyor. Bizi de çok yoruyor, çünkü her gün bir sa- atı aşkın bülten hazırlamak kolay değil. Üstelik il- kelerinizden taviz vermeyeceksiniz, örneğin cin- sellik sömürüsü yapmayacaksmız, ceset parçala- n göstermeyeceksiniz, çocuklan sömürmeyecek- siniz, magazin diye cıvıklık yapmayacaksınız, soy- tanlık yapmayacaksmız.. Bütün bunlan düşüne- rek hazırladığınız ciddi bir bülten bayağı emek, efor ve ekip çalışması gerektiriyor. Ben de sürenin çok uzun olduğundan yakmıyorum, ama bu bizim tek başımıza verebileceğimiz bir karar değil. Bütün te- levizyonlann bir araya gelip karar vermesi gere- kiyor. Bu da pek mümkün görünmüyor. 'Cıvık magazin anlayışına yer yofcf..' Ana haber bültenleri içinde kullanılan haberle- ri nasd değerlendiriyorsunuz? -Bütün dünyada yeni bir anlayış hâkim oluyor, insanlar siyasetçileri fazla görmek istemiyor. Ya- şamın başka renkleri var. tnsani öyküler, dramlar ilgi çekiyor. Bizde maalesef politikaya, politika- cıya, Ankara'ya endeksli birgazetecüik anlayışı ege- men olduğu için bundan pek fazla kopamıyorsu- nuz. Ama biz şunu yapmamaya özen gösteriyoruz; yani göğsü açık defileye çıkan manken görimtü- sü bizde yer aünadı. Ama en ciddi haber bülten- lerinde bile yer aldı.. Cıvık magazin anlayışı biz- de asla yer bulmadı. Magazin tabii olacak, haya- tın bir parçası. Biz de farklı bir dünyaya yayuı yapmıyoruz. Ama magazinın tutarlısını, olması gerekeni ve seyircinin, "Hadi canım, bu da Uğur Dündar'a yakışır mı" demeyeceği örnekleri ek- rana getiriyoruz. Uzun süredir bir yanda rating, diğer tarafta ha- berde "etik" tarüşmalan yapüıyor_. -Biz rating için yatıp kalkrnıyoruz, onu söyle- yeyim bu- defa!.. Uğur Dündar'ın sunduğu, imza- sını taşıyan bir haber bülteninde seyirci onun geç- mişiyle bugünkü görüntüsü arasında bir farklıhk görürse o zaman yadırgar. lşte o durumda Uğur Dündar bir haber bültenine monte edilmiş bir gö- rüntüden öte bir mesaj sunamaz seyirciye.. Ve ağırlığını yitirir!. Seyirci Uğur Dündar'ı çifte stan- dardı olmayan, yolsuzluklann, hırsızlıklann üze- rine cesaretle giden, lafı dolaştırmadan, kıvırma- dan gediğine oturtarak söyleyen kişi olarak tanı- dı. Şimdi benim haber bülteninde yapmaya çalış- tığım biçim bu. Yani Arena'nın tadı, kokusu bu bül- tene yansısın, diğerlerinden farklı olsun istiyo- ruz. Diğerleri hakkında konuşmak isfemiyonım. Peki, bu şeküyle, tekvizyon habercttiği daha ne kadar sûrer?. -Şimdi, en gelişmiş, eğitim standardının en yük- sek olduğu ülkelerde bile insanlann ucuz tarafla- nna seslenen yayınlann revaçta olduğunu görüyo- ruz. Satıyorlar, seyrediliyorlar. Dolayısıyla rating avcılığı peşinde koşanlann bunu daha uzun süre götürmeleri mümkün. Türkiye genç ve eğitime muhtaç insanlann çoğunlukta olduğu bir ülke.Ya- ni gıdıkladığımzda insanlann ucuz taraflannı or- taya çıkarabüeceğiniz bir potansiyel var karşınız- da. Eğer bunu rating mühendisliği yaparak ve ga- zetecüik ilkelerinizden taviz vererek kullanırsanız mutlaka belli bir hedefe vanr, belli bir rating ya- kalarsınız. Ama bence önemli olan, karar meka- nızmalannın sizin haberlerinize ne kadar inandık- lan, önem verdikleridir!.. Kamuoyunu etkileyen, oluşturan mekanizma- lar mı?. -Evet, onlar çok önemli. Şimdi bizim sabırla ve ısrarla üzerine oynadığımız kitle burası.. karar me- kanizmalan bizi ne kadar seyredecek, bizim hak- kımızda hangi notu verecek?. Şimdi sevinerek söylüyorum ki, bizi bazı haberlerimizden sonra an- yor, ügilendikleri mesajını gönderiyorlar. Bu fev- kalade önemli. Üstelik biz çok büyük bir yanşın içindeyiz. Çok büyük iddiayla bu işe başladık. Ben bu işi, örneğin çok seyredüen bir kanalda yapsam şu andaki izlenme oranımın ikiye katla- nacağım adım gibi biliyorum. Ama biz sıkmtıla- n olan, daha önceki olaylar nedeniyle seyircisiy- le arasında kopukluk oluşmuş bir televizyonda bir imaj restorasyonu ve itibar kazanma sürecine gi- riştik. Bu bana müthiş keyifveriyor. 'Tekelci medyanın mimarı Turgut ÖzaVdır'Türkiye bir anda akd almaz bir kaos ortamma girdL Ecesit'in sö/cüklerhie,sankibiryerferden dûğ- meye basdmış gibL. -200 l'e gıren Türkiye dikkatli gözlemcilere ka- ramsar bir tablo sunuyor. Ben bölgesindeki konu- mu. genç ve dinamik nüfusu ve dünyadaki yeni den- geler açısından da önemini koruyan Türkiye'nin 2000'li yıllarda bu kabuğu kıracağına inanıyonım, ama içinde yaşadığımız şu sıcak günler, doğrusu kaotik bir atmosfer yaratıyor. Dikkat ederseniz ön- ce ekonomik kriz başlatıldı, sonra polis, cezaevi olaylan çıktı. sokaklara gerginlik taşmdı... 'Başlatıldı' sözcüğünü kullandınız, bu çokönem- 1L. -Evet başlatıldı, çünkü Türkiye, Aynpa Birliği'nm dayatmalanna adeta rest çekti. Özellüde Kıbns konusunda beklenen tavizleri vermeyeceğini gös- terdi. Bunun gibi birçok dayatmaya karşı çıktı ve birden yabancılar Türkiye'den paralannı çekme- ye başladı... -Cezalandırma mı yani?. -Evet, bir sentetik döviz sorunu yarattılar. Şim- di benim kanaatim şu; Türkiye Kopenhag kriter- leri dahil tüm beklentileri yerine getirse dahi, Hel- mut Schmidf in de kitabmda belirtriği gibi, AB 'nin samimi olarak Türkiye'yi kabul etme niyetinde ol- madığını düşünüyorum. Bütün istedikleri, kendi kri- terlerinin egemen olduğu bir Türkiye!. Dolayısıy- la bütün bunlara dikkatlice bakıldığında içinde ya- şadığımız kaosun, gerginliğin, peş peşe patlayan sıcak gelişmelerin nedeni de açıkça görülüyor. Peki, bu ortamda medyanın konumu ne?. -Medyanm bugün geldiği noktayı değerlendir- meden önce, medya bugünlere nasıl geldi, ona bakmak gerek. Çünkü medya da ekonomik krizin içinde yer aldı, etkilendi. Özellüde bazı medya kuruluşlan banka operasyonlanndan ciddi biçim- de etkilendi. Ama bu noktaya nasıl gelindi?. Bu dunımun miman Turgut Cteal'dır!.. Önce basın kuruluşlan Babıâli'den tkitelli'ye göç ettirildi, çün- kü arazı fıyatlan ucuzdu.. Teşvikler umut vericiy- di. Bütün bunlar Özal tarafindan sunuldu, ama ev- deki hesap çarşıya uyrnadı! Gazetecilikson derece pahalı bir iş haline getiril- di ve giderek Ozal'ın "ild buçuk gazete" öziemi gerçekleşmeye başladı!^ -Tabii!. Plazalar, ardından makineye, teknoloji- ye büyük yatınmlar, hem insana yatınmı unuttur- duhemdegazeteciyiülkeningerçeklerinden, top- lumun gerçek gündeminden uzaklaştırdı. Plazalar- da yaşayan, yüksek maaşlarla çalışan, geçmişe oranla büyük gelirlere sahip olan, yaşam standar- 'Bir cendere içinde yaşıyoruz'Çok merak ettiğim bir sonryu sormak istiyorum; ekranm dışm- daki Uğur Dündar ne yapar?. Sizi iş dışmda bir yerde görmek nere- deyse olanaksız!_ -Şimdi... Uğur Dündar bir defa buradan en erken akşam dokuza doğru çıkıyor... Bizim işimiz enerjiye, kondisyona bağh... Ben eğer gece bir kokteyle gidersem, gece bir davette uzun saatler kahrsam biliyorum ki uyku saatimi değiştireceğim, benim biyoritmim deği- şecek ve ertesi gün benim işıme mutlaka yansıyacak... Kaçta uyıırsunuz?. -Ben genellıkle on biri geçirmem. Sonra benim küçük bir bebe- ğim var. Benim için işten sonra bir an önce vanlması gereken hedef o. Onunla, gideceğim, biraz oynayacağım, o babasıyla işte biraz oy- nayacak... Daha henüz bir yaşına giriyor... Müthiş bir oyuncak, ha- rikulade bir oyuncak... Ve işte geri kalan birkaç saatimi de evimde ailemle geçireceğim... Ama siz bebek yokken de, esiniz yokken de böyleydiniz!. -Doğru!. Şimdi bir defa bizim toplumda selam verdiğiniz bir in- san bir araştırma sırasında, işte bir yolsuzluk sırasında karşınıza çı- kjyor ve 'Ya,' işte, 'biz onunla şuradan arkadaşız,' diyor. Ya da yıllar öncesinden, okul çağmdan tamdığım bir insan benim hiçbir zaman kabul etmeyeceğim birtakım üişküerin örgüsünü kurmaya ça- Uşıyor... Dolayısıyla kendi sosyal hayanmı mümkün olduğu kadar bircendere içine hapsedip bu tür ilişkilerin yann benimkarşıma mes- # Daha geçenlerde bir maça giderken öldürüleceğim ihbarı yapıldı ve çok sıkı güvenlik önlemleri alındu.. Nitekim bir tetikçi gönderilmiş, oyakalandu.. Kemal Sunal'ın cenazesinde, benim vaktiyle üzerine giaiğim bir mafya babasının adamımn beni öldüreceği söylendL Veyoğun güvenlik önlemleri altında gittim. Orada da yakalandı tetikçi!.. leğimi engelleyen, işimi yapmamı engelleyen birer pranga olarak çık- masını önlemek için düz, steril bir hayat sürmek zorunda kalıyorum. Bir de üstelik yığuıla tehdit ahyoruz. Daha geçenlerde bir maça gi- derken benim öldürüleceğim ihban yapüdı ve çok sıkı güvenlik ön- lemleri alındı... Nitekim bir tetikçi gönderilmiş, o yakalandı... Ke- mal Sunal'ın cenazesinde, benim vaktiyle üzerine gittiğim bir maf- ya babasının adamının beni öldüreceği söylendi. Ve yoğun güven- lik önlemleri altında gittim. Arkadaşımın cenazesini bile o gün gön- lümce takip edemedim, orada bulunamadım. Orada da yakalandı te- tikçi. Dolayısıyla biz son derece şeffaf, son derece steril yaşamak zorunda olan insanlanz... Bunu da ancak işimle evim arasındaki tra- fıkte yaşayabiliyorum. Başka bir dünyam maalesef yok. Peki ne yapıyorsunuz? Ne yaparsuuz? -Ne yapanz?.. Asluıda ben işini evine taşıyan bir eş olmadım hiç- bir zaman... Benim de bir çocuk taranm var. Yani evde küçük Bora Uğur'la ben de küçük Uğur oluyorum ve mümiş bir diyalog kuru- yoruz onunla, müthiş bir iletişim kuruyonız... Evde son derece şa- kacı, son derece rahat bir aile reisiyim... Arkadaşlanmız var. Ama bunlar benim çok eski arkadaşlanm. tnsan, özellikle ünlü olduktan sonra, etranna çok sahte dost bınkır... Ben bunlan meslegimin da- ha ilk yülannda fark ettiğim için sahte dostlara hiç itibar etmedim. Bir de toplum sıkıntılar içinde yaşarken, ekonomik sıkıntılar içinde kıvranırken kokteyllerde elinde içki kadehi bir Uğur Dündar görün- tüsünün benim anladığım yaşam felsefesıne hiç sığmayacağmı, hiç bağdaşmayacağını düşündügüm için o ortamlardan da uzak dur- dum. Zaten o ortamlardaki ilişkiler, gülücükler hepsi sahte. Iltifat- lar, teveccühler... Bunlarm hepsınin sahte olduğuna ınandıgım için oralarda benim kaybedecek hiçbir zamanım yok! Kötü ahşkanhk da yokL Sigara, içki içmem.. Boş zaman bulduğum anda sporyapanm. Es- kiden yürürdüm, ama tehükeler artınca yürünecek kulvar kabnadı, onun için şimdi yüzüyorum. Yaz-kış yüzüyorum. Yazm, Bozca- ada'da küçükbirevimiz var, Bozcaada'da yüzüyorum. Kışın da yüz- me havuzuna gidiyorum. O da havuzlan değiştirerek. Yani sürekli olarak aynı havuza gitmiyorum. Sıkı bir güvenlik önlemi altındayız. Evimizin önünde polis, odamızın önünde koruma polisi, zırhlı ara- balar, zırhlı ortamlar.. böyle bir cendere içinde yaşıyoruz... dı yükselen gazeteci, bu konumunu kaybetmemek için, Batı'da "Country dub gazetecüiği", "reve- rans gazsetedngi" denilen gazetecilik biçimini be- nimser oldu. Böylesine pahalı yatınmlar, tkitelli göçü, sonuçta gazeteleri sadece bir basm kurulu- şu ohnaktan çıkardı. Ayakta kalabilmek için baş- ka işlere yöneldiler. Bankacılık, yan sanayi kuru- luşlan, televizyon zorunlu hale geldi. Diğer bir deyişle medya bir güç ohnaktan çuap birilerinin eünde güç haline mi gelmeye başladı?. -Ister istemez o koşullar kendih'ğiıiden gerçek- leşti ve gazetecüiği de o mecraya itti. Bunun mi- man Özal'dır!. Ve bugün görüyoruz ki bankacılık- la gazetecilik pek bağdaşır bir uğraş değil. tkisi- nin uyuşması mümkün değil. Dolayısıyla bugün medya tabii ki ülke gerçeklerinden belli oranda kop- mak zorundadır, ama bir taraftan baktığımızda medya içindeki namuslu kalemler, gazetecilik ah- lakına sıkı sıkıya bağh insanlar sayesinde, bütün uzaklaştırma çabalanna karşın yine de toplumdan kopmamış bir medya vardır. Geriye dönüp baktı- ğımızda Türkiye'yi sarsan büyük olaylann hep medya sayesinde ortaya çıktığüıı görüyoruz... Ve bugün yolsuzluk ibresi Türkiye'de aşağıya doğru seyrediyorsa bunu televizyon kameralannın ve ga- zete muhabirlerinin ısrarlı takipleri ve yayınlanna borçluyuz. Ama yine de medyadaki tekelleşme, taşlan ye- rinden oynatu, hatta söküp atd. -Bir kez daha vurgulamakta yarar var; bu süreç Özal taranndan yarauldı!. Ve siyasi iktidarlar mev- cut yapıyı bozup kendi medyalannı yaratabümek için geçmişte bir yığın çaba sergilediler. Korkmaz Yiğit olayında bunu gördük, Asil Nadir olaymda bunu gördük, bazı başka öraeklerde bunu gördük. Siyasetçilerin kendi medyasını yaratma çabası medyayı biraz daha yozlaştırdı!. Şimdi geçmişte çalışöğım kurumdan örnek verecek olursam; doğ- rusu bu tekelin Aydın Doğan yerine bir başka ma- ceraperestin eline geçmesi halinde Türkiye'nin içi- ne itileceği serüvenleri düşündükçe tüylerim ürpe- riyor!.. Yani kötü emeOeri olan biri mi demek istiyorsu- nuz? -Evet, evet. Ben oradan aynldnn, ama itiraf et- mem gerekir ki, Aydnı Doğan sağlam ahlaki de- ğerlere ve gazetecilik anlayışına sahip bir patron. Medyanın tekelleştığı süreçte o tekel denen gru- bun başında bulunması Türkiye açısından bir şans- nr. Onun yerine çok kötü niyetli, karanlık, hatta ha- in diyebileceğimiz birkişinin de eünde bu tekel gü- cü toplanabılırdi. O zaman Türkiye inanılmaz gir- daplara kapılabılırdı. Ben orada çalıştığım dönem- de birpatron zorlamasıyla, sansürüyle ciddi anlam- da karşüaşmış değilim. Ama sonuçta tekel yapı ola- rak benim karşı olduğum, bütün aydınlann karşı olduğu, belki Ayduı Doğan'ın da karşı olduğu bir büyük güç... Ayduı Doğan da rahatsız oluyor mudur?. -Oluyordur. Kendisi de mutlaka rahatsız oluyor- dur.. Çünkü kartel medyası, tekel medyası diye ni- telendirümek herhalde hoş bir yaklaşım değil.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear