25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 30 EKİM 2000 PAZARTESİ HABERLER Balina operasyonunda gözattı • İZMtR (AA) - 'Balina Operasyonu' olarak bilinen Izmir'deki hayalı ihracat ve naylon fatura op>erasyonu kapsamında, Zeytınburnu Kulübü Asbaşkanı ve esrarengiz bir kazada ölen Yavuz Çelikkan'ın ortağı Selahattin Halman (45) ile Atatürk Havaalaru 'nda faaliyet gösteren bir kargo şırketinın sahibi, IzmirDGM Başsavcılığı'nın talimatıyla gözaltına alındı. DGM Başsavcılığı'nca yürütülen, Malı Şube Müdürlüğü, Maliye başmüfettışleri, Gümrük başmüfettişleri ve hesap uzmanlannın birlikte çalıştığı soruşturma çerçevesinde, Istanbul"daki 'SEL Gümrükleme Şirketi'nin sahibi Selahattin Halman, Istanbul ve Izmir Mali Polisi'nin ortak operasyonu sonucu gözaltına alındı. Halman'ın. Balina operasyonunun Istanbul ayağını oluşturan paravan şirketlerin gürarük çıkış beyannamelerini hazırladığı iddiasıyla Izmır'e getirilerek sorgulanmaya başlandığı belirtildi. Baş'ın basın toplanösı • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - ANAP Genel Sekreteri Abdülkadir Baş, af konusundakı en büyük sorunun, hadıseyi toplum gündemıne taşıyanlar arasındakı yaklaşım farklıhklan olduğunu belirterek "Bugün artık bu farklı yaklaşımlann mutlaka çözüme kavuşturularak beklentiye uygun bir düzenlemenın hayata geçirilmesı zaruri hale gelmiştır" dedi. Türkiye'nın Avrupa Birliğı'ne (AB) üyelik sûrecine de değınen Baş, sözlerini şöyle sürdürdü: "AB üyeliğimiz için geldiğımiz nokta önemliyse de bundan sonra katetmemiz gereken yol, çok daha kritik ve çetindir. Bu süreçte aşmamız gereken engellerin başında zihniyet değişikliği gelmektedir. Bunun için öncelikJe. AB üyeliğinın ûlkemıze sağlayacağı yararlan kamuoyuna bütün yönleriyle anlatmak ve destek almak zorundayız." Geri dönüş mümkün değil • KIRŞEHİR(AA)- Devlet Bakanı Ramazan Mirzaoğlu, hükümeti oluşturan partılerin af yasasının çıkanlması konusunda mutabık olduklannı söyledi. Mirzaoğlu, 57. hükümetin artık af yasasının çıkanlmasından geri dönmesinin mümkün olmadığını ifade ederek "Çünkü işlem yanm kalmıştır. Meclis'ten çıktı, Cumhurbaşkanı yeniden ıncelenmek üzere geri gönderdi. Meclis tekrar inceleyecek" dedi. İpekçi dosyası yeniden Yalçm Özbey ile Yusuf Çelikkaya hakkında "Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ipekçi suikastına katıldıklan ve suçun işlenmesini kolaylaştırdıklan" gerekçesiyle dava açıldı kaya hakkında davaaçtı. Istan- evinden firar ettikten sonra ki ifadeleri de anunsatıldı. îd-SİBEL KIZILIŞIK Abdi ipekçi suikastınınkilit isimlerinden Yalçuı Özbey ile cinayet hakkındaki açıklama- lanyla dikkat çeken Yusuf Çe- likkaya hakkında "tasarlaya- rak adam öldünnek suçuna kaöldıklan" gerekçesiyle 20 yıldan aşağı olmamak üzere ağır hapis cezası istemiyle da- va açıldı. Mefamet Ali Ağca dışındaki tüm sanıklan kanıt yetersizli- ği, kaybolan kanıtlar ve zama- naşımı nedeniyle beraat eden Abdi îpekçi suikastı dosyası yeniden açıldı. Istanbul Cumhuriyet Baş- savcüığı, suikastın kilit isimle- rinden olan ve halen Belçi- ka'da yaşamını sürdüren Yal- çın Özbey ile "Eskişehir Özel Tip Cezaevi'ne nakkdilirse İpekçi cinayetivte ilgili açıkla- malar yapacağuu" söyleyen, halen Ünye Kapalı Ceza- evi 'nde hırsızlık, gasp ve 6136 Sayıh Yasa'ya muhalefet suç- lanndan tutuklu Yusuf ÇeKk- bul Cumhuriyet Savcısı Fevzi Boy tarafından hazırlanan id- dıanamede, her iki sanığın Türk Ceza Yasası'nın 450/4, 65/3,31 ve 33'üncü maddele- ri gereğince cezalandınlmala- n istendi. Iddianamede, ipek- çi davasının sanıklanndan Ya- vuz Ceylan (Çaylan) ile Ağ- ca'nın, yargılandıklan süre içinde Yalçın Özbey'in suça katıldığından söz etmedikleri belirtildi. Ancak iddianamede, ceza- evinden firar ettikten sonra Italya'ya kaçan ve Sıkıyöne- tim Askeri Hâkimlerince 1983 yılı Haziran ayında Roma'da tutuklu bulunduğu cezaevinde sorgulanan Ağca'nın, "Ipek- efyi öldürcnin Ozbey olduğu, silahlan Özbey'in temin ertiği, Ozbey'in cezaevinden kaçük- tan sonra Taksim ve Kızdtop- rak'ta kendisini sakladığı, yurtdışına çıkışmda da kendi- sine varduncı olduğu, sahte pa- saport ve kimlikleri de Öz- bey'in temin ettiğj" yönünde- Prof. Dr. Alpaslan işıklı 'İş güvencesi tasansı abartılıyor'ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu)-Ankara Ünı- versıtesı Siyasal Bılgıler Fakültesi Çalışma Eko- nomisi ve Endüstn lliş- kiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Alpaslan Işıkh, Iş Yasası"nda yapılmak istenen değişikliklenn bazı yeni haklar sağla- mak görüntüsü içinde su- nulmasına karşın mevcut kazanılmış bazı haklan gen alacak nitelikte oldu- ğunu söyledi. Işıklı, Türkiye'de sınai sermayenin bazı sıkınn- lar içinde bulunduğunun doğru olduğunu belirte- rek "Sermayenin sıkıno- suıın asıl dayanağı, devle- tin küçültüİmüş olması- dır"dedı. Iş güvencesi yasa tasa- nsı konusunda işçi kon- federasyonlannuı tam desteğini alan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan ın işçi ve ışveren sendikalannın bazı temel noktalarda uz- laşma içine gırdiklerini açıklamasına karşın tasa- n üzerindeki tartışmalar devam ediyor. Işıklı, iş güvencesi getırecegı söy- lemiyle kamuoyuna su- nulan ış güvencesi yasa tasansının içeriğinin abartıldığına dikkat çe- kerek "Vapılan değişikiik yalnızca sendikal neden- lerle işten aülma konusu ile sınırlandınlnuşûr" de- di. Işıklı, tasan ile işten çı- kartmalar konusunda iş- verene getirilen tazminat ödeme yükümlülüğünün, Sendıkalar Yasası'nın yürürlükteki 31. madde- sinde zaten öngörüldü- ğünü dile getirerek "Bu yasa maddesine dayana- rak nıahkeme.işvereniiş- çinin bir yühkücretinden az olmamak üzere para cezasma mahkûm edebi- Kyordu* dedi. Iş güvencesi yasa tasa- nsuıın, işçinin kazanıl- mış haklannı geriye gö- türen düzenlemeler içer- diğini vurgulayan Işıkh, tasanda tazminat konu- sunda yapılan yeni dü- zenleme ile daha önce "1 vddan az olmamak üzere Mina Urgan'dan Manol Usta'ya Umut PeşindeHepımız bir umudun peşındeyiz. Umut ol- madan yaşam olmaz. Mına Urgan'dan Manol Usta'ya kadar bu kı- tapta sıze anlatmaya çaltştıklanm, umudun peşmdekı ınsanlar. Onlann bır kısmırn ben bır kısmını kendı- leri sıze anlatıyoriar Çoğunluğunu yakından tanıdığımız bu ınsanla- rın umudun peşinde geçen yaşamlarını, ha- yal kırıklıklarını. sevgı lerını, ısyanlarını sızie- re aktarmaya çalıştım Sıze bu kıtapta 27 ınsa- nın yaşamlarından ke- sıtler sunuyorum Oral Çalışlar Çınar Yayınları; Rıfat llgaz Kultur Merkezi Sıralselvıler Cad No 90 / 3 80060 Taksım/lstanbul ınarTel&Fax- 0 212 293 28 96 e-maıl cmar@cinaryayin.com www.cinaryayin.com tazminat ödenir" hük- münün, 1 yılla sııurlan- dınldığuıa dikkat çeke- rek "Tasanıun yürürluğe girmesi ile 1 yıhn üzerin- de tazminat ödenmesi mümkün ohnayacaknr" dedi. Mahkemenın işverene, işciyi sendikal nedenler- le işten atmadığını kanıt- lamış olma sorumluluğu- nu yüklemiş olmasının hiçbir önemi olmadığını da vurgulayan Işıklı, "lş- veren,işçivimahkemekâ- ranna rağmen işe ahp al- mamakta serbest bırâkıl- mışör. İsverenin yalnızca bir yıllık ücreti hitannda tazminat ödeme yüküm- lülûğü vardır. İşçi bunu mahkemeyohrytasağlasa bfle yine işveren esldsin- den daha az bir tazminat ödemeye yükümlü küın- maktadu"" dedi. Sabah başkan, öğlen kaymakam Şırnak'm CizreflçesiKaymakaım Sûkyman Yıkunm, ilçe belediye başkanbğı görevine de atanmasryla birlikte bir yüdır 2 görevi bir arada yürütüyor. Geçen yıl yapılan yerel seçimlerde beJediye başkanı seçiko, ancak iikokul mezunu olmaması nedeniyle tutanağı Yüksek Seçim Kuruhı'nca iptal edOen Kamfl Atağtfauı boşalan göreve, Bakanlar Kurulu karan ile atanan Kaymakam Süleyman Yıkfanm, 22 Eldm 1999 tarihinden beri 2 görevi birükte sürdüriiyor. Yıkfarun, kaymakamok görevini yürütürken 1580 saydı Belediye Kanunu'nun 94. maddesi uyannca belediye başkanhğı görevine afandıgını belirterek şu anda Türkiye'de kay makamhk ve belediye başkanbğı görevini birlikte yürüten tek kanıu görevüa oktnğunu söyfedL Kaymakam ve Belediye Başkanı Y ıkhrrau 2 görevi birlikte yûrfiimenin kolay obnadığuu, ancak bunun hizrnetlerin yürütülmesi açısından büyük avantaj sağladığmı beürterek bu avantajı da hizmetleri yürütürken yapöklan uygulamalarda yaşadığmı anlatü. dianamede, fırarda olduğu için Belçıka'da talımatla ifadesi alınan ancak ifadesinde soru- lara yamt vermediği ve suçla- mayı da reddettiği belirtilen Özbey'in suça katıldığı yö- nündeki işaretler şöyle sıralan- dı: - Ipekçi'nin öldürülmesin- den önce Ağca'nın hesaplanna bazı paralar yatunlnuştır. Ad- res olarak da Ozbey'in Aksa- ray'daki Emlak Bürosu'nun adresiverilmiştir. Bu paralarm tpekçi'nin öJdürülmesiiçin sa- nığm besabma yaünldığı iddi- alan da bulunmaktadır. - Özbey, ipekçi öldürülme-' den önce 34 RT 601 plakalı otoyu Hasan Hüseyin Şener'e satmış; Ağca, cezaevinden fi- rar ettikten sonra bu oto ile ka- çınlıp dolaştınlmıştır. - Suç tarihinden önce Ağca ile Özbey'in biıükte bir evde kaknklan ve birlikte emlak isj yapbklan sabitar. Iddianamede, Ünye Kapalı Cezaevı'nde hükümlü bulu- nan sanık Yusuf Çetinka- ya'nm kendi el yazısıyla yaz- dığı dijekçesinde ise 1978 yı- lmda Ülkücü Gençlik Deme- ği Aksaray Ilçesi binasında Abdullah Çath, Mehmet Şe- ner, Oral Çeük, Mefamet Aü Ağca, Yalçm Özbey ile plan yaptıklan ve Ipekçi'nin öldü- rühnesini Cat'ı'nın gündeme getirdiği belirtildi. Istanbul Cumhuriyet Savcı- sı Boy tarafından hazırlanan iddianamede, sanıklardan Re- cep Öztürk, Ömer Bağfa, tb- san Bayram, Musa Serdar Çe- lebi, Hasan Yeşildağ hakkında tüm suçlarından dolayı, sanık Özbey için de ipekçi'nin öldü- rülmesı dışmdaki suçlarından ötürü takipsizlik karan verildi. Özbey ile Çetinkaya'nın yargılanmalanna önümüzde- ki günlerde Istanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başla- nacak. Eylem planlarmı gorustuler Sendikalarl26 bingeçici işçiiçin çözüm arayışında YAKUPKARBUZ ANKARA - Türk-Iş Genel Başkanı Bayram Meral ile bü- rokratlar arasında imzalanan protokol gereği 44 bin işçi, ge- çici statüden süreldi işçi kadro- suna geçirilirken geri kalan 126 bin geçici işçi ile ilgili dü- zenleme yapılmaması Türk- lş'e bağlı sendıkalar arasında rahatsızlık yarattı. Aralannda Şeker-Iş, Demir Yol-Iş, Orman-lş, Tek Gıda- Iş'in de bulunduğu sendikalar, yönetim ve genişletilmiş baş- kanlar kıırullannı toplayarak eylem planlarmı görüştüler. Petrol-Iş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Öztaşkm, mahkemelerin müteahhit ve ta- şeron işçileri "asH işçi'' olarak gördüğünü belirterek hüküme- tin geçici statüde çalışan işçi- leri kadroya abnası gerektiğini söyledi. Oztaşkın, POAŞ'tan atılan 1200 işçi ile ilgili olarak hükü- metin çalışmalar yaptığını di- le getirdi. Türk-tş Genel Sekreteri Hû- seyin Karakoç, Başkanlar Ku- rulu'nu toplamaya hazırlanır- ken Şeker-lş Sendikası Genel Başkanı Ömer Çetik geçici iş- çi sorununun çözülememesi durumunda Türk-Iş önünde eylem yapacaklanm açıkladı. Hükümeti protesto edecekler KESK Kızday'da bugün oturma eylemiyapacak ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Hükümetin IMF gü- dümlü politikalannı protesto eden emek örgütleri alanlara çıkıyor. Kamu Emekçileri Sendikalan Konfederasyonu (KESK) Ankara Şubeler Plat- formu bugün, IMF Türkiye Masası Şefi Carlo Cottarel- K'nin Türkiye'ye gelişini pro- testo etmek amacıyla Kızılay Meydam'nda bir saatlik otur- ma eylemi yapacak. Emek Platformu Başkanlar Kurulu da bugün toplanarak bir günlük işbırakma eylemi de dahil ohnak üzere bir dizi eylem karannı takvime bağla- yacak. Hükümetin Bütçe Yasa Ta- sansı'nda kamu emekçileri için belirlediği yüzde 10'luk artışı "onurkına" olarak nite- lendiren emekçiler, Cottarel- li'nin Türkiye'ye gelişini ve yüzde 10'luk maaş artışmı pro- testo etmek amacıyla bugün 3 koldan Kızılay'a yürüyerek sa- at 12.00'de 1 saat sürecek olan oturma eylemi yapacak. Emek Platformu Başkanlar Kurulu da bugün saat 10.00 'da Demir- yol-Iş Sendikası Genel Merke- zi'nde bir araya gelerek bir günlük işbırakma eyleminin de arasında bulunduğu bir di- zi eylem karannı takvime bağ- layacak. SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@yahoo.com Zuhal Olcay ve Haluk Bilginer, Tom Kempins- ki'nin yazdığı "Aynlış" oyu- nunu büyük bir ustalıkla oy- nuyorlar. Beşiktaş "Afife Ja- te" Sahnesi'nde cuma, cu- martesi ve pazar günleri oy- nayan oyun 77. yılına varan Cum- huriyet'in bir yüzünü gözler önüne seriyor. Cumhuriyet'in bu yüzü, Cumhu- riyet kurucusu kuşağın hedefleri- ne bir anlamda ulaştığını kanıtlıyor. Bu yüz, modem Türkiye'nin yüzü. Bu yüz, kendi bilinci ve emeğiyle ayakta kalan sanatın ve sanatçının yüzü. Zuhal Olcay ve Haluk Bilgi- ner, paralannı tiyatrodan kazanmı- yoriar. Zaten Türkiye'de tiyatrodan para kazanmak neredeyse imkân- sız. Onlar, sanatın önemli alanlann- dan birisi olan tiyatroda tsrar edi- yorlar. Birçok önemli sanatçı, Ol- cay ve Bilginer gibi, karşılaştıklan binbir güçlüğe rağmen sanatı ge- liştirmek, Türkiye'nin sanat alanın- da çağdaş dünya ile birlikte yeni ufuklara açılmasını sağlamak için çaba harcıyorlar. Mustafa Kemal Atatürk, 1923 yılında küçük bir grup arkadaşıyla Cumhuriyet'in gerekli olduğunu Meclis'e kabul ettirmekte bazı zor- luklan aşmak zorunda kalmıştı. Ancak, sorun Cumhuriyeti ilan et- mekle sınırlı değildi. Bu Cumhuri- Atatürk'ün Cumhuriyeti - Bugünkü Cumhuriyet yeti modem dünyanın bir parçası haline de getirmek gerekiyordu. Türkiye Cumhuriyeti'nin 1920- 30'lu yıllardaki en büyük müttefik- lerinden birisi sosyalist Sovyetler Biriiği'ydi. Atatürk ve arkadaşlan- nın hedefi, ulus-devleti kurup ge- liştirmekti. Bu ulus-devlet kurulur- ken Osmanlf dan devralınan farklı milliyetlerin variığı ve bunlaria bir- likte bu Cumhuriyetin inşa edilme- si en önemli amaçlardan birisiydi. Türkiye'nin Sovyetler'le ittifakı Ikinci Dünya Savaşı günlerine ka- dar uzandı. Türkiye, bu arada çağ- daş Avrupa'nın yarattığı değerieri de kendi kültürü içine katabilmek amacıyla bir dizi modernleşme adımı attı. Ikinci Dünya Savaşı yıl- lannda Ismet Inönü önderiiğinde- ki Halk Partisi de asıl olarak, Mus- tafa Kemal dönemini devam ettir- di. Ancak her devrim gibi Cumhu- riyet devrimi de, süreç içinde dev- rimci dinamiğini yitirdi. Bu kaçınıl- maz ve doğaldı. Önemli olan restorasyon döne- minde, yeni atılımlar yapabilmek- ti. Ikinci Dünya Savaşı'nda Türki- ye'nin bir sınır ülkesi olması, işleri zoriaştırdı. Türkiye Almanya ile müttefikler arasında gidip geldi. Savaşın hemen ardından Sovyet- ler Birliği'nin Türkiye'den Kars ve Ardahan'ı istemesi belki de birdö- nüm noktası oldu. Türkiye, zaten Batı kampı için- deydi. Bir yandan da Kars ve Ar- danan'ı isteyen "Stalin Sovyetle- ri" ortaya çıkınca Türkiye, anti-ko- münizm rotası içine rahatçasokul- du. Türkiye, adım adım tutucu, teslimiyetçi ve anti-komünist bir yapılanma içine girdi. Ikinci Dün- ya Savaşı sonrası çok partili rejime geçerken temel amaçlardan birisi dünyada yükselen solun Türki- ye'de sesini kısabilmekti. Nitekim bütün Avrupa'da komünist partiler etkili partiler olarak pariamenter sistem içinde yerlerini alırken Tür- kiye'de solcular ve komünistler uzun yıllar baskı altına alınacak bir döneme girdiler. Ikinci DünyaSavaşı'nın etkili arv ti-faşist yayın organı Serteller'in Tan gazetesi 1945 yılının sonunda, CHP içindeki tutucular tarafından basıldı ve susturuldu. Klasik eser- leri kültür dünyasına kazandıran Tercüme Bürosu kapatıldı. Köy Enstitüleri kapatıldı, Şefik Hüs- nü'nün önderlik ettiği Tür- kiye Sosyalist Emekçi ve Köylü Partisi kapatıldı, yö- neticileri ağır cezalara çarptınldılar. 1945'lerdeki bu süreç 1997'de Susuriukta orta- ya çıkan çeteteşmeye kadar uzan- dı. Atatürk'ün hedeflediği Cumhu- riyet ile Susurlukta devlet içine yu- valanmış çetelerin etkili olduğu Cumhuriyet aynı şey değildi. Çe- telerin sızdığı Cumhuriyet, Cum- huriyet'in ikinci yüzüydü. Çaresiz- lik, yoksulluk ve cahillik içindeki milyonlarca insanı, sırf solu eze- bilmek için Islamcılığa ve Türkçü- lüğe yönlendiren tercihleri de unut- mamak gerekir. Ikinci yüz içinde bu tercihlerin de önemli bir rolü ol- duğunu söyleyebiliriz. Sonuç olarak şunu söyleyebili- riz, Türkiye Cumhuriyeti çağdaş olanla, çağdışı olanın, demokratik olanla despotik olanın iç kpe geç- tiği inişli çıkışlı bir yoldan ileriiyor. Türkiye kendi ritmi içinde, kendi gelişmişliği içinde, çağdaş bir Cumhuriyete ve demokratik bir Cumhuriyete doğru yol alıyor. An- cak, bu yolun hâlâ büyük acılaria ve engellerie dolu olduğunu da ya- şayıp görüyoruz. Atatürk'ün he- deflediği çağdaş ve demokratik Cumhuriyet için daha çok yolumuz olduğu bir gerçek. 2000X1YILLARDA ERDAL ATABEK Cumhuriyeti Hak Edememek... Hak etmediğiniz hiçbir şey sizin değildir. Cumhuriyeti de hak edemezseniz, sizin ola- maz. Onun için de gecikmiş bir soru olarak sormak gerekiyor: "Bu toplum cumhuriyeti hak ediyor mu?" Bu sorunun yanıtı için de "cumhuriyetin nasıl hak edildiği'ni tartışmak gerekiyor. Cumhuriyet, aklın üstünlüğüne dayalı bir ya- şama sistemidir. Aklın üstünlüğü de "özgürce düşünmek ve bunlan heryolla açıklamak hakkı" ile hayata ge- çirilir. "özgürce düşünmek" için detoplumda "ken- di karariannı özgürce ve sorumlulukla verebilen yetkin bireylerin" var olması, çogalması, toplum çogunluğunu oluşturması gerekir. Çünkü, ancak böyle bireyler yaşamlannı tekil ya da çoğul olarak bilinçle sürdürebilir. Bu bireyler hem kendi yaptıklannı hem de top- lumdayapılanlan ölçebilir, değerlendirebilir, bun- larfa ilgili karariannı akıl süzgecinden geçirebilir, sonra da kendi davranışını düzenleyebilir. Şimdi sormak gerekiyor: "Toplumumuzun ço- ğunluğu böyle bireylerden mi oluşuyor?" Hemen yanıtlanabilir ki "hayır". Peki, toplumumuzun çogunluğu nasıl bireyler- den oluşuyor? Genel olarak çoğunluğumuz, iki tip birey ör- neginden oluşuyor; birincisi, kendi aklı yerine başkasının aklını kullanan, yazgısını başkaJanna emanet eden, kendine öğretilen kurallara uya- rak rahat yaşamaya çalışan, bilinç yerine inan- cın rehbertiğiyle yaşayan kişiler; ikincisi de hiç- bir inancı olmayan, bildiği tek şey kendi çıkan olan, bilinçsiz bir yaşama uğraşıyla kendini var etmeye çalışan kişiler. Bu çoğunluk "cum/jurJ- yefrey/m/y/eyafa/nay/''hak ediyor mu? Hayır, et- miyor. Gene aynı nedenlerte bu çoğunluk demokra- siyi de hak etmiyor. Çünkü, demokrasi, kendi kendini yönetme sistemidir. Kendi aklını kullanmaktan vazgeçerek aklını başkalanna emanet eden kişiler de, aklını salt kendi çıkan için kullanan kişiler de ne cumhuri- yeti hak ederier, ne de demokrasiyi. Onun için de cumhuriyet de, demokrasi de gerçek işleriiğine kavuşamamıştır. Cumhuriyet de demokrasi de kurallar ve ku- rumlardır. Bu kurallarla kurumlann temelinde de bunlan özümseyen, hayata geçiren, sahip çı- kan, denetleyen "yetkin bireyler" vardır. Toplumumuzda bu anlamda "yetkin birey" ol- madığı için de kurallarla kurumlar sadece gös- termelik olarak vardır; duruma, kişiye, koşullara bağlı olarak savrulur dururiar. Toplumumuzda "çoğunluk olması amaçlan- mış iken" azınlık olarak kalmış "aklın üstünlüğü- nü, uygariıkdeğerierini, yetkin birey kimliğini, ör- gütlü toplumu" savunan, bir yaşam biçimi ola- rak kabul eden, bu degerierle yaşamaya çalışan "cumhuriyeti ve demokrasiyi hak edenler" gide- rek umutsuzluğa kapılmaktadır. Bu insanlar ruh- bilimsel terimle "öğrenilmiş çeresizlik" içinde kendi varfıklannı, kendi değerierini korumaya ça- lışmaktadırlar. Bu gelişmenin ulus-devlet kavramının zayıfla- tılması, giderek yok edilmek istenmesiyle doğ- rudan bağlantısı vardır. Ulus-devletlerin ortadan kaldınlmak istenme- sinin nedeni "insanlann çokuluslu şirketler tara- fından yönetilmek istenmesidir". İnsanlann bi- linçsizcetüketimeyöneltilmesi için onlardaki ulu- sal hedeflerin, ulusal sorumlulukların ortadan kaldınlması gerekir. Ulusal toplumlarolabildiğin- ce küçük gruplara ayrılmalı, dinsel ve etnik kö- ken eksenli parçalara bölünmelidir ki "ulusal öl- çekte düşünce ve duygu biriiği" olamasın. Bu birlik ortadan kalktığı zaman, gündelik kaygılar, küçük ölçekli yaşama hedefleri insanlara ege- men olacak, bu ortamda da tüketim toplumu- nun değerieri insanlan yönetebilecektir. Böylece "cumhuriyet", aklın üstünlüğünden kopanlmış bir cemaatçilik olarak yeniden tanım- lanacak, demokrasi de "Çoğunluk ne derse o olur" diyen bir ilkesizlikle piyasaya sürülecektir. Yeni Dünya Düzeni'nin gerçekte ne cumhuri- yet diye bir tasası vardır ne de demokrasi diye bir kaygısı. Bu toptan sömürü sisteminin tek kay- gısı, çokuluslu şirketlere pazarlann açılması, bi- reylerin de sadık ve bilinçsiz tüketim köleleri ol- masıdır. Burada kendini koruması gereken "insanın kendisi"d\r. İnsanın kendini korumasının yolu da "cumhuriyeti ve demokrasiyi hak etmesi"dir. Günümüzün en büyük sorusu da sorunu da budur. E-mail: erdal.atabek(§ mynetcom.tr '""V: * =. Fax: 0212 513 90 98 Cumhuriyel k ı t a p 1 a r ı Hikmet Çetinkaya BİR GÜNEYDOĞU GERÇEĞİ:NECLA Onun öykûsüyle hıç kımse fazla ılgilenmedi; on dört yaşmda yaşanun kırb sulannda yok olup gıttı.. ı Sıslı ve soğuk bır Dıyaıbakır akşamıydı Karanlığın grigölgesi evlerin, caddelenn. sokaklann üzenne dûşüyordu.. No.39/41 (212)514 0196 V'CumhurtYrt Çağ Pazartama A Ş Türkocağı Cad. I ^ k i t a p k u l d b û (34334)Cağaloğlu-lstanbulTel:(212)5
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear