22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET 19 EKİM 2000 PERŞEMBE 8 SAGLIK Öğrenci sayısındaki fazlalık, eğitimin temeli olan eğitici-öğrenci, öğrenci-hasta ilişkisini olumsuz etkiliyor TIP EĞİ1İMİ YETERSİZSAADET USLU Türkiye'de her gün yeni bir üniversitenm açılması kâr amacı güden, adil olmayan biçimde düşük puanlarla öğrenci alan, yerleşik tıp fakültelerinin insan gücünü azaltan, kalitesiz fakültelerin açıtmasına neden oldu. Son 10 yılda tıp fakültelerinin sayısı 47'ye ulaşırken bunlardan 8 tanesine henüz öğrenci bile ahnmadı. Yetersiz altyapı olanaklanyla eğitim veren bazı fakûltelerde öğretim üyesi sayısı 6'ya kadar düşüyor. Tûrk Tabipler Birliği tarafından hazırlanan "Mezuniyet Öncesi Tıp Eğitimi Raporu 2000" ülkemizdeki tıp eğitiminin içler acısı halıni ortaya koydu. öğrencinin yaşamı boyunca temel oluşturacak eğıtımı aldığı 6 yıllık dönemin değerlendırildiğı raporda, tıp eğitiminin amacı "Hasta ve topJum için kaliteö bir konıyucu ve tedavi edici hizmet vermeji sağia\an bügi, beceri, değerier ve davranış biçimlerini kapsamaiT olarak belirtilıyor. "Tıp eğitiminde bir değişim şartör" denilen raporda. bu değişimde eğitıci. öğrenci, siyasi otorite, meslek örgütü ve hizmeti alanlann etkili olması isteniyor. Tıp eğitimi önündeki epgelkr Ülkenin gereksinimlerine uygun tıp eğitiminin geliştırilmesinin gereklıliği vurgulanan TTB raporanda şu tespitlerde bulunuluyor: • Türk Tabipler Birliği tarafindan hazırlanan "Mezuniyet Öncesi Tıp Eğitimi Raporu"na göre tıp eğitiminin önündeki en büyük engel kaynak sorunu. Eğitimin niteliğini belirleyen faktörlerin başında da öğrenci sayısı geliyor. Tıp eğitiminin genel pratisyen yetiştirmeye dayalı olmaması da önemli bir sorun olarak ortaya çıkıyor. Tip eğitimindeki sorunlar ve yetersiziikJer geJeceğin doktoriannı tehdıt edıyor. uzmanhk yönelimli olması ile sonuçlanmaktadır. Tıp eğitiminin genel pratisyen yetiştirmeye dayalı olmaması önemli bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. . •* • Sağlık politikalarındaki olumsuzluklar, ülkenin gereksinimi olan hekim modelini belirlemeyi güçleştirmekte, sağlık ocaklannın geliştirilmemesi tıp eğitiminin • 1997 raporunda önerdiğimiz, ortak bir çalışma grubunun oluşturulması henüz gerçekleştirilememiştir. • Tıp eğitiminin önündeki en büyük engellerden biri kaynak sorunudur. Öğrenci başına yapılan harcamalar son yıllarda daha da azaltılmıştır. • Tıp eğitiminin niteliğini belirleyen bir diğer faktör de öğrenci sayısıdır. Istihdam konusu için olağanüstü önemli olan işsiz hekim ile sonuçlanacak gereğinden çok öğrenci konusunun bir diğer boyutu da tıp eğitimi ile olan ilişkisidir. Öğrenci sayısındaki fazlalık, tıp eğitiminin temeli olan eğitici- öğrenci, öğrenci-hasta ilişkisini olumsuz etkılemekte, çağdaş eğitim yöntemlerinın kullanımmı olanaksız yapmaktadır. • Tıp fakültelerinin temel altyapılarının tamamlanmadan açılrnalan engellenmelidir. • Hekimler çalışacakları yerlerde eğitilmelidirler. Bu anlamda sağlık ocaklart ve halk sağlığı anabilım dallan önemlidir. • Tıp eğitim müfredatı dinamik biçimde şekillenmeli, sık sık değerlendirilmelidir. Eğitimin özünde öğrencilerin mümkün olduğunca eğitimlerinin erken dönemınde uygulama yapmalan olmalıdır. • Tam zamanlı çalışma, tıp eğitimi için önemlidir. Hükümetlerin konuya halk sağlığı açısından bakarak öğretim elemanlannm özlük haklannı iyileştirmeleri ve tam zamanlı çahşmayı özendirmeleri gerekmektedir. • Ilköğretimden başlayarak aktif eğitim teşvik edilmelidir. Seçflmiş ülke ö ğiornegı rHaber Merkezi- Türkiye'de her geçen yıl kahtesi düşen tıp eğitiminin ezberciukten kurtanlıp öğrencinin aktif katılımını sağlayacak biçimde düzenlenmesi isteniyor. Bu kapsamda dünyanuı çeşitli ülkelerindeki tıp eğıtımıni inceleyen TTB, lsveç Linköping Üniversıtesi Tıp Fakültesi, öğrenciyle hastanın erken karşılaşmasını sağlayan eğitim sistemini seçihniş örnekler arasında gösteriyor. Linköping Tıp Fakültesi'nin, Strand (Sarmal) adını verdiğı müfredatı, öğrenciyle hastanın erken karşılaşmasının sağlanması, kişiler arası becerilerin geliştirilmesi ve sağlığa bütünsel bakış açısı ilkelen temel alınarak hazırlanıyor. Fakültede eğitmenlerin görevinin yol gösterici olmak ve öğrencilerin motıvasyonunu saglamak olduğu belirtüirken öğrenci merkezli bir eğitim sistemi uygulanıyor. 1986yılında uygulamaya geçen probleme dayalı aktif tıp eğitimi, diğer üniversitelere de örnek oldu. Eğitim süresi 11 yanyıl (5.5 yıl) olan tıp fakültesine her yıl 45 öğrenci kabul ediliyor. Uzmanhk için 5 yıl eğitim Öğrenciler üç dönemden oluşan eğitimin jlk ıki döneminde organ sistem yaklaşımı konulannda, üçüncü döneminde ise klinik çalışmalar ve sağlık hizmetleri konusunda eğitiliyorlar ve bu süre içinde, sarmal bir yapıda planlanan sistemle benzer konulara tekrar tekrar dönülüyor. Eğitimini tamamlayan öğrenciler lisans alabilmek için 2 yıl stajyerlik yapıyor, uzmanhk içinse alanına göre ortalarria 5 yıl eğitim görüyorlar. Linköping Tıp Fakültesi'nin temel özellikleri şöyle sıralanıyor: 1) Mültidisipliner eğitim yaklaşunıyla 6 değişik fakülte öğrencileri eğitimin ılk 10 haftası birlikte ders alıyorlar. Böylece öğrencilere, sağlığa bütünsel yaklaşım ve ekip çalışması kavramları venlıyor. 2) Öğrenciler ilk yanyıldan ıtibaren toplumla iç içe ve her küçük öğrenci grubu bir sağlık ocağına veriliyor. 3) Öğrencilerin temel tıbbi bilgilennın yanı sıra, seçtikleri dalda derinlemesine bılgı sahıbı olmalanna olanak veriliyor. Tüm eğitim süresince öğrencılerden bu" geniş kapsamlı, iki de daha dar kapsamlı araştırma yapmalan isteniyor. 4) Bu sistem eski sisteme göre öğrencıye daha aktif bir eğitim olanağı sağlarken öğrencılenn el becerilerinin artmasını ve bütüncül bir bakış açısı gelıştirmelerini sağlıyor. Tıpta okuyanlar mezun olduklannda kendilerini hekimlik için yeterli görmüyor • • • • • Oğrencfler TUS'tan şikâyetçi Haber Merkezi - TTB'nin raporu tıp eğiti- mindekidurutnu ortaya ko- yarken öğrenciler de gör- dükleri eğitimden memnun olmadıklannı vurguluyor. özellikle pratik eğitünde eksiklikler olduğunu belir- ten öğrenciler, okul bitti- ginde kendilerini hekimlik yapacak kadar yeterli gör- müyor. Öğrenciler, Tıpta Uzmanhk Sınavı'na (TUS) endeksli bu eğitimde iyi hekim yetişmesinin müm- kün olmadığını düşünür- ken bir taraftan da pratis- yenliğin hor görühnesi ne- deniyle tüm zamanlannı sı- nava ayınyorlar. Istanbul Tıp Fakülte- si'nde eğitim gören bazı öğrenciler, problemlerini şu sözlerle anlatıyor: Yasemin Ath: Liseden çıktığunda üniversite için daha araşnrmacı birkımlık düşünmüştüm. Ama ezber- Tıpfakültelerine giren öğrenci sayısı 1985e kadar sürekli arttı 54 öğrenctye 6öğretimgöreviM Haber Merkezi- Türkiye'de hekim işsizliğinin sorun olduğu günümüzde yeni tıp fakülteleri açılırken TTB raporunda şu saptamalara yer veriliyor: • YÖK verilerine göre, 1970 yılına kadar Türkiye'de sadece 9 öp fakültesi var iken bu sayı 1980'de 19'a, 199O'da25'eulaştı. •Türkiye'deki47 tıp fakültesinin 39'u öğrenci ahyor, 27 tanesı ise mezun veriyor. • Afyon Kocatepe, Abant Izzet Baysaî, Fatih, Gazi Osman Paşa, Haliç, Mustafa Kemal, Ufuk ve Zonguldak Kara Elmas tıp fakülteleri henûz öğrenci almıyor. • Tıp fakültelerindeki toplam öğrenci 31 bin 648. Halen son sınıfta bulunan ve mezun olma aşamasındaki öğrenci sayısı ise 5 bin 215'dir. • Tıp fakültelerine giren öğrenci sayısı 1985 yılına Radar sürekli olarak arttı. 1986-87 öğretim yıhnda yaşanan düşüş ise yetersiz kaldı ve bugün rakam 5 binler civannda. Öğretim görevüâ de yok Tıp fakültelerinde yaşanan bir diğer sıkıntı da öğretim elemanı eksikligı. Tıp fakültelerinde 2 bin 656 profesör, bin 906 doçent ve 2 bin 30 yardımcı doçent olmak üzere toplam 6 bin 592 öğretim üyesi var. Toplam öğretim elemanlannın sayısı ise 15 bin 551 *i buluyor. En çok öğretim elemanı bin 42 ile Hacettepe'de, en az ise 6 kişi ile K. Maraş Sütçü imam Tıp Fakültesi'nde. Öğretim üyeleri çoğunlukla dahili tıp bilimlerinde yoğûnlaşmakta (yüzde 45), bunu yüzde 40 ile cerrabi bilimler izlemektedir. Temel tıp bilimlerindekı öğretim üyesi oranı ise yüzde 15. Tıp fakültelerinde tam zamanlı olarak çahşmanın önemi sıkhkla vurgulanmasına karşın, profesörlerde bu oran giderek T ıp fakültelerinde yaşanan en önemli sıtantüardan biri öğretim elemanı eksikliği. Fakûltelerde toplam 6 bin 592 öğretim üyesi bulunuyor. Öğretim elemanlannın sayısı 15 bin 551 'i buluyor. Öğrenci sayısı ise 31 bin 648. düşüyor. Son 3 yılda bu oran yüzde 81 'den yüzde 76'ya geriledi. Tıp fakültelerindeki diğer bazı rakarnlar ise şöyle: • Fakültelerin sadece yüzde 17'sinde profesör veya doçent bulunmayan herhangi bir anabilim dalı bulunmamakta. Diğer fakûltelerde ve özellikle yeni açılan fakûltelerde çok yüksek oranlarda öğretim üyesi açığı var. • Halen eğitim veren 39 tıp fakültesinin sadece 2 tanesinde aktif eğitim uygulanıyor. (Dokuz Eylül ve Pamukkale). 5 fakültede entegre eğitimin yamnda aktif eğitim uygulamrken 23 faküîtede entegre, 9 fakültede ise klasik eğitim uygularuyor. • Tıp fakültelerinin yüzde 70'inde ayn bir kütüphane varken Abant Izzet Baysal-Düzce'de hiç kütüphane yok. • Fakültelerin 25'inde mesleksel beceriler laboratuvan, 14'ünde internet bağlantılı öğrenci bilgisayan yok. 6 fakültede anatomi laboratuvan, 3 fakültede temel bilimler laboratuvan ve 4 fakültede de hastane binasının olmaması dikkat çekiyor. • Bir kadavra başına düşen öğrenci sayısı Erciyes ve Gazi üniversitelerinde 100'ü buluyor. • Hekim adaylanna üniversiteye bağlı bir eğitim ve araştırma bölgesinde halk sağlığı uygulamalan yaptırabilen fakülte sayısı 14. • Tıbbi etik veya tıp tarihi ve deontoloji anabilim dalı 26 fakültede yok. • 27 fakültede öğrenciler otopsi görme şansına sahip değil. • Eğitim anabilim dalı 5 fakültede var. • Stajyer öğrencisi olan 32 tıp fakültesinden 1 l'i hastane eğitimi sırasında başka hastanelerden de yararlanıyor. Yeditepe Tıp Fakültesi tüm stajlannı başka hastanelerde yapıyor. le karşılaşum. özellikle te- mel bilimlerde her şey ez- ber. Yeteneklerden ziyade iyi-çok soru çözmek önem- li. Uzmanlıkta nereyı ka- zanacağımız belli değil. Her şeyden biraz biraz öğ- reniyoruz. GülşenÖzgü: Kontenjan çok fazla olduğu ıçın öğren- ciye iş düşüyor. Her yıl 450 civannda yeni öğrenci gıri- yor. Uygulamalarda en az 10'ar kişilik sınıflara ayn- hyoruz. Ne kadar öğrene- ceğiz? TUS bizi ezbercili- ğe itiyor. Oniversite sınavı gibı, 6 yıl boyunca hazırla- nıyoruz. Bence tıp fakülte- lerine sözelden öğrenci al- suılar. Onlardaha iyi ezber yapıyor. AyşeYakm: Bir hoca pra- tiklerle ilgilı olarak 'Enin- de sonunda bunlan öğre- nirsiniz. Önemli olan sına- vı (TUS) kazanmak' de- mişü. Bence buyanhş. Ben, tıp fakültesini birincilikle bıtıren bir arkadaşın 'en- jektör yapmadmı' dediği- ni duydum. Interaktif eği- tim yok. SonsınıftaTUS'a hazırlandığımız için intörn- lükte hiçbirşey öğrenmiyo- ruz. Sağlık ocaklanna git- tiğimizde hemşirelerin mas- karası oluyoruz. MefametYılmaz: Verilen pratiğin ıçeriği yeterli de- ğil. Öğrenci sayısı çok. 10- 15 kişi bir hastanın basına gidiyoruz. Intörnlükte 5 ki- şilikpratikleryapıhyor ama o zaman da biz sınava ha- zuianıyoruz. Hepimizin tek tek muayene etmesi müm- kün değil. Hastalar da ür- küyor. tolga Uyar: Eskiden tıp fakültelerine, yüzde 1 ba- rajına giren Türkiye'nin en iyi adamlan giriyordu. Şim- di bunlarmühendis oluyor. Biz yüzde 2'yle girdik. 10 yıl sonra yüzde 5'e düşecek. Kalite düşüyor. Engin Koyuncu: Uğraş- mak ısteyen öğrenci bir şeyler yapabihr. Yani ış öğ- rencide bitiyor. Tabii daha çok pratiğe dönük ders ol- sa da fena olmaz. Amaç TUS'u kazanmak. Parası da çok az. Uzman olursa- nız çalışma alternatifinız artıyor. Herhalde TUS ol- duğu sürece iyi hekim ye- tişmez. Üham Özkan: Çok faz- la hastayla yüz yüze gel- miyoruz. Aldığımız sonuç 6 yıllık eğitimi karşıla- mıyor. PERŞEMBE ORHAN BURSALI Soygunun Başkenti Türkiye'nin başkenti Ankara, aynı zamandaTür- kiye'nin ekonomik talan merkezidir de. Hatta or- talığa dökülenlere bakacak olursak, insanın, baş- kentin esas fonksiyonu budur, diyesi geliyor.. Ankara, çoğu siyasetçisi ve kilit noktalardaki bü- rokrasisi ile bu talanın kilit noktastdır. Ankara, ör- neğin Murat Oemirel gibi ekonomik soygunlan başanyla götürebileceklere yolaçar ve kendi payı- na düşeni de alır. Bu pay partilere de akar, siyasi- lere de bürokratlarada. İyi niyetli olursak, büyük pa- yın partilere aktığını, yüz milyonlarca dolarla seçim çalışmalannın fınanse edildiğini söyleriz. Kırk yıldır değişmez siyasilerin gücü başka nereden ileri ge- liyor ki! Türkiye halkına, Türkiye'ye kurulan ve yıllardır tıkır tık/r işleyen bu büyük tuzakta sanır mısınız ki en büyük kazançlı Murat Demirel ve diğer batık banka vb sahipleri çıkar? Hayır, sistemde en kazançlı çıkan herzaman An- kara'dır. Ankara çünkü hep oradadır ve talan sisteminin beynidir. Demirellervb gelir giderler, ancak Anka- ra büyük payını her zaman alır! Pisliğin başyeridir, herşeyin bittiği yerdir Anka- ra! Siyasetçi ile işbiriikçisi bürokrat olmasa, kimse bu denli bankalan toptan götürmecesine soygun- lar yapamaz. Ne diyor Içişleri Bakanımız Tantan? "Bunlardahapisliğin binde biri. Pislikoluk oluk!" Bankalar murakıbının Egebank'ın içinin boşal- tıldığı raporunu 6 ay işleme kimler ve kimlerin emirleriyle koymadıysa, pisliğin başı oradadır. İş- leme koyma, diyen siyasidir, koymayan da bürok- rat! Cumhurbaşkanhğı'na Sezer'in seçilmesiyle Ege- bank olayında yol değıştırme olduğu görülüyor. 6 aylık kayıp sürede neler olduğunu, Egebank (ve diğerierinin, varsa eğer) raporunun neden ha- sırartı edildiğini hükümet açıklamalıdır. Daha doğrusu, Savcı Nuh Mete Yüksel, soy- gunun siyasetçi-bürokrat ayağına yönelmelidir şimdi. Bu ayak kınlmazsa, Türi<iye'de değişen hiç- bir şey olmaz. Çarkın devlet içındeki ayağında kimler varsa, ör- neğin Demirel'se Demirel, Ecevit'se Ecevit, Yıl- maz'sa Yılmaz, Bahçeli ise Bahçeli veya bakan- lar veya müsteşarlar... Her kimlerse, Nuh Mete Yüksel korkmadan, yukansını, soygunun siyasi ve bürokrasi ayağını soruşturmalıdır. Veya hükümet, soygunun devlet içindeki aya- ğının soruşturulmasını bizzat istemelidir. • • • Savcı Yüksel, aynı zamanda, "Çantaylaparalar Rauf Tamer'e değil bana geldi" diyerek ortalıkta dolaşan, ne iş yaptığı gazetelere yansımayan, an- cak Göcek'te adalan-madaları olduğu açıklanan, yedi sülalesineyetecek kadar birikiminin rantını ye- diği anlaşılan, yine batınlmış eski bankalardan Is- tanbul Bankası'nın eski patronlanndan olduğu ya- zılan Mete Has adındakı zatı da "soruşturmayı sap- tırmaya çalışmak" açısından sorgulamalıdır. Bu zat, RaufTamer adlı köşeyazan zatın evine bir çan- tayla para gelmediğini nereden bilryor, her gün evinde mi yatıp kalkıyor veya evin kapıcısı veya hizmetçisi mi ki eve yapılan teslimatları biliyor? Iki yıldır eve hangi teslimatların yapıldığının bir çete- lesi mi var kendisinde? Olayın tarıhini bile anım- samayan bu zat, en iyi niyetle düşünsek, belki bu dünyada sadece kendisine paradolu çantalar ve- rildiğini sanıyor! Has'ın ortalığa dökülüşü, dedektif roman ve filmlerinden en küçük nasibini almamış bir kimse olduğunu gösteriyor. Has, en sıradan ve acemi de- dektifin bile şıp diye çözeceği bir olay! • • • önceki gün Güngör Uras Milliyet'teki köşesin- de, eski Ecevit hukümetınde Maliye Bakanı olan Zekeriya Temizel'in hazırladığı yasadaki "Nere- den Buldun" maddesinin büyük baskılarla yasa- dan çıkartıldığını anlatıyordu. Büyük basın o ta- rihlerde, nereden buldun maddesi yasadan çıkar- tılmazsa, paranın kaçacağı ve ekonomiye de za- rar verileceği haberierini yayıyordu. Işverenlerin ça- kal takımı Ankara'da yatıp kalkıp bu maddenin ya- sadan çıkartılması baskısını yapıyoriardı. Sonunda bunu başarmış, üstelik Zekeriya Te- mizel'i de bakanlıktan etmişlerdi. Şimdi bu yasa yeniden ve acil olarak çıkartılma- lıdır... Türkiye'deki bütün büyük soygunlann kilit nok- tası Ankara'dır; soygunlann siyasi ve bürokrasi ayağına basılmazsa, Nereden Buldun Yasası çı- kartılmazsa bu insafsız ve aşağılık soygunun önü alınamaz. Ne Temizel gibi, Türkiye'nin kalbinde taşıdığı birkaç namuslu bürokrat bu işin üstesinden gele- bilir, ne de Tantan gibi namuslu birkaç siyaset- çi... Onlar da bir şekilde giderlerse, korkanz ki yerlerine koyacak insan bulamayacağız! Radyo Televizyon Üst Kurulu 'İrücacı rodyonun önü ohnamiyor' ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), irticai ve bölü- cü yayınlann izlenme- sinde önemli işlev üstle- necek olan Adana, Di- yarbakır ve Van bölge müdürlüklerine atama ya- pılmasını kararlaştırdı. Istihbaratbirimlerinin ha- zırladığı raporda da ya- sal yetersizlik nedeniyle irticai ve bölücü nitelik- teki radyo yaymlannın önünün alınamadığı kay- dedildi. RTÜK'ün Diyarbakır ve Adana bölge müdür- lükleri uzun süredir ge- çici görevlendirmelerle yürütülüyordu. Van Böl- ge Müdürlüğü için ise gerekh' bina tufularak içi- ne eşyalaryerleştirihne- sine karşın yaklaşık 1 yıl- dır atama yapılmıyordu. Van'da birkarakola yak- laşık 200 metre uzaklık- ta olan binamn güvenli- ğinin de sağlanmaması nedeniyle geçen aylarda camlan kınlarak bazı eş- yalan tahrip edildi. Sula- n açık bırakılan ve bah- çesindeki ağaçlan da sö- külen binanın büyük za- rara uğradığı belırtildi. RTUK'ündün gerçek- leştirilen toplantısında Adana, Diyarbakır ve Van'a kurum personeli arasından kurucu müdür- ler atanması kararlaştı- nldı. Kadro sağlanması- nın ardından dinleme ve izleme için gerekh araç- lar da kurulacak.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear