02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
ŞAYFA CUMHURİYET 20 EYLÜL1999 PAZARTESİ HABERLERIN DEVAMI Zonguldak Marmara. Karade- niz. Iç Anadolu'nun batısı, Iç Ege ve Ba- tı Akdeniz parçalı yer yer çok bulutlu ve sağanak yağışlı, diğer yerter parçalı az bulutlu geçecek. Hava sıcaklığında önemlı bır degişiklık olmayacak. DIS MERKEZLER Oslo Helsinki Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Paris Bonn Y PB PB Y Y Y Y Y 14 16 19 18 18 18 20 19 Berlın Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina HB PB Y Y PB PB Y PB 22 25 22 24 28 25 26 29 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Bakû Bişkek Tiflis Kahire HB A Y A Y A Y PB 14 34 23 33 25 28 25 32 Münih Y 19 Zürih Y 22 Şam PB 34 0Aç,k Bulutlu k Çok buiuttu ^ • t Yağmurfu Kart k Gök gürultûlü GÜNCELCÜNEYT ARCAYÜREK • Baştarafı 1. Sayfada ta kuracağı hükümete mahkûm. Çankaya'da bir değişim rüzgârı aranacak yer- de eskisi ile yola devam etmeyi içimize sindirme- ye zorlanıyoruz. Ülkeyi yıllardır yönetenler, depremin ortaya çı- kardığı aksaklıkları eleştirenleri "Devleti tahrip ef- mekle" suçluyorlar. Demirel de aynı havada. Ecevit de. Başbakan "Devletin aksayan yönleri varsa, bun- dan toplumun her kesimini sorvmlu" tutuyor. Özetle; sen, ben, bizler, sizler... "Onlar" diye anacağımız devleti bu hale getiren- lerın sonjmluluğuna ortağız! Vatandaşı devleti bu hale getırenlerin sorumlu- luğuna ortak yapmak! Bir bu eksikti. Sorumluluk yıllardır değışmeyen yöneticilere oy veren insanlarımızda mı? 76 yaşında devr-i daim makinesi artık laçka olmuş, on günde kulağını üç kez muayene ettiren yöneticileri yıllardır destek- leyen bizlere de ait. Başbakan "Kızılay'ı yıpratmaya hakkjmız" ol- madığını özenle vurguluyor. Ama galiba bir yanlış anlama var orta yerde. Gazetelerdeki manşetler, daha çok Kızılay'ı bu duruma getiren ha babam sınıfından 80'lik genel başkan Kemal Demir'le bir avuç yöneticiden şi- kâyetçi. Ecevit, Kızılay'ı savunur, gazeteleri sert bir dille azarlarken; ilinde, yöresinde devleti temsil eden, konuştu mu devlet adına konuşan valilerimizden Memduh Oğuz'un (Kocaeli) sözlerini hangi kita- ba yazacağız? Devletin valisi "1 milyon 200 bin nüfusun 350 bini evsiz, geri kalanlar da korkudan dışarda. Aci- len 50 bin çadıra gereksinim var. Mevçut çadıriar kış koşullanna dayanıksız" derken, acaba kimi, yoksa mahalle muhtarı Rıza Efendi'yi mi eleştiri- yordu? "Kızılay'dan umut kesmek, devletten umut kesmektir" diyen, böylece "bir hayır kurumu ile devleti özdeşleştiren" bir başbakan anlayışı; ge- nelde eleştirileri bir türlü sindiremiyor demektir. Zaten Ecevit, içtevedıştagazetelerin "bunalım- lı başlıklar" atmasını pek istemiyor. Kim güvercin, kim şahin? Bu görüşü destekleyen bir kanıt ortada. Cum- huriyet'teki habere göre, Türkiye ve ABD "birbiri- ni kırmayacak ve tabii 'bunalımlı başlıklara' geç- meyecek" biçimde önemli sorunlan görüşmeyi kararlaştırmışlar. Bu izlenimi sağlamak için; Kıbns ve insan hak- ları gibi konularda "şahin" diye nitelenen iki ba- kanı ABD gezi kadrosundan çıkarmış Ecevit. "Gü- vercin" bakanlan almış. Kıbrıs konusunda bir zamanlann "şahini" Ece- vit, ABD'yi "rahatsız etmeyeceğine inandığı gü- vercin huylu bakanlan" yeğliyor. Vay ki vay! Başbakan Ecevit, sadece ülke sorunlarında "güvercin doğalı" haberler istemiyor. Örneğin kendisiyle ilgili haberlerde de basından rica kılıflı isteklerde bulunuyor. Ecevit; çoğu zaman yürüyüşünü etkileyen, ko- nuşmalarına unutkanlık öğesi getiren görüntüle- rin gerçek nedenini kamuoyuna açıklayacağı yer- de; iiçüncü kez kulak denetimi için hastaneyi zi- yaretinin "yazılmamasını" istiyor. Kulak denetimi için hastaneye üç kez gelişine şaşıran genç gazetecilere "Sağhk kontrolünün 'haber' değen taşıdığını sanmadığım" söylüyor ve gerekçe olarak Türkiye'nin daha önemli sorun- ları bulunduğunu öne sürüyor. Türkiye'nin önemli sorunlarını yadsıyan yok. Ama ülkenin önemli sorunlarını çözmekle birinci derecede sorumlu olanların sağlık durumlannı merakla irdelemek, o sorunlar kadar önemli. Soruna bir kez göz, üç kez kulak "denetimi" ile yanıt vermek olanaksız. Sağlık sorununun çözü- mü; kimi doktortann "Eiaşbakan'ın sağlığı mükem- mel" tekerlemelerini belgeleyecek somut davra- nışları gerektiriyor. Ecevit, deprem bölgesinde hükümetin yaptığı "çok iyi işleri" depremzedelere anlatamadıkların- dan yakınıyor. Sağlık durumu gibi! îsmail Cem, BM'de • Baştarafı 1. Sayfada melerde, Türkiye-AB iliş- kileri ve Helsinki zirvesin- de Türkiye ile ilgili alına- cak karann ana konuyu oluşturması bekleniyor. BM Genel Kurulu çalış- malan, Genel Sekreter Ko- fi Annan ve Genel Kunıl Başkanı Theo-Ben Guri- rab'ın konuşmalanyla baş- layacak. ABD Başkanı Bfll Cİinton'ın da bugün genel kurula hitap etmesi bekle- niyor. Kıbns Rum yönetimi li- deri Glafkos Klerides de ko- nuşmasını perşembe günü yapacak. .Çarşamba günü genel kurulda konuşacak olan Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgo Papand- reu'nun cuma günü Cem ile bir araya gelmesi bekleni- yor. BM Genel Kunılu'nun, açılış toplantılan 2 Ekim Cumartesi günü sona ere- cek. Genel kurul daha son- ra gündeminde bulunan ko- nulan görüşmeye başlaya- cak. Diplomatlar, bu yıl da Kıbns sorununun genel ku- rulda özel olarak ele alın- masının beklenmediğini ifade ettiler. Bununla birlik- te, Genel Sekreter Kofi An- nan'ın, güvenlikkonseyinin kendisine verdiği talimat geregi, KKTC Cumhurbaş- kanı Rauf Denktaş ile Rum lider Glafkos Klerides'i ekim ayuıda baş başa görüş- melere davet etmesinin kuv\ r etle muhtemel olduğu öğrenildi. ABD'nin, BM Genel Kurulu toplantısmda, Arap-lsrail banş sürecine BM'nin daha fazla katılımı yönünde girişimde buluna- cağı bildirildi. Dışişleri Bakanlığı yetki- lilerinden David Welch, dü- zenlediği basın toplantısın- da, Ortadoğu'da kapsamlı bir banşa doğru daha çok ilerleme sağlanmasına ihti- yaç olduğunu söyledi. THY uçağı arıza yaptı lstanbul Haber Servisi - Istanbul'dan Budapeşte'ye gitmek üzere saat 16.00'da kalkan Türk Hava Yollan'na ait bir yolcu uçağı, mürettebatın uçakta meydana gelen bir anzayı fark etmesi üzerine geri döndü. Atatürk Havalimanı'na indirilen uçakta bulunan yolcular. başka bir uçağa bindirilerek Budapeşte'ye görürüldü. Anzanın, iniş takımlanndan kaynaklandığı ileri sürülürken THY yetkilileri açıklama yapmaktan kaçındı. Küçük Ayasofya zor durumdaI Baştarafı 1. Sayfada istenir. Ancak Aziz Sergios ile Aziz Bakhos, îusti- nos'un rüyasına girerek yegeninin suçsuz olduğu- nu söylerler ve bağışlanmasma neden olurlar. Prof. Semavi Eyfce'nin tstanbul Ansiklopedisi'nde aktar- dığı aynı söylenceye bağlı yorumlara göre de tahta geçtikten sonra Sergios ve Bakhos adına bir kilise yaptırmaya karar veren I. lustinianos, Bizans'ın ay- nı yerdeki Bûyük SarayTna da hizmet verecek birko- numda Küçük Ayasofya'yı kente kazandınr. Sergios ve Bakhos Kilisesi'nin bugünkü "cami" kullanımı- na dönüştürülmesi de Istanburdaki Osmanlı uygula- malan arasında yine "Uk" örneklerden sayılabilir. Fatihin Istanbul'u ahşından yaklaşık 30 yıl son- ra, n. Bayezid'in Darüssaade Ağası Hüseyin Ağa'nın binaya olan "hayranüğr sonucunda ca- miye çevnlen Küçük Âyasofya, avlusunun çevresi- ne "zaviye bücrelerinin'" de inşa edilmesiyle gide- rek bır "küHiye'' niteliği kazanır. Bu uygulama sırasında binanın batı cephesine müthiş bir "uyumlu oranöjia" eklenen son cema- at yeri ve revaklı bölüm ise "klasik Osmanb üslu- bunun" yalın ve zarif bİT mimari ömegi olarak ta- rihsel sürecin "küMrzincirini'' tamamlıyor. Hüse- yin Ağa'nın türbesi de binanın kuzeyinde, avlusu içinde yer alıyor. Bugünkü minaresi ise 1936'da yı- kılan minarenin yerine 1955'teki son büyük onan- mı sırasında yapılmış... Tarıhsel geçmişi bu denli eski, kültürel zenginli- ği de bu denli renkli olan Küçük Âyasofya, dene- bilır ki "depremle birlikteyaşamanın" ne demek ol- dugu konusunda da uygarlık birikimlerimizden ders almak isteyenlere hâlâ "hocahk" yapabilecek bir durumda... Birkere ilk büyük sarsıntıyı, henüz inşaatı bile tam bitmeden 533'teki depremde tanımış, 10 yaşınday- ken de tarihinın şiddetli depremlerinden 542 şokiı- nu yaşamış. Yaklaşık "920 yıl" Bizans'a kilise olarak hizmet verip. çok sayıda depremi yine ayakta atlattıktan son- ra, Osmanlı dönemindeki cami kimliğiyle göğüsle- diği ılk büyük deprem tarihe "kıyanıet-isuşra" (kü- çük kıyamet) olarak geçen ünlü 1509 sarsıntısı... 45 gün süren ve Topkapı Sarayı surlannm bile yı- kıldığı, hatta At Meydanı'ndaki sütunlann devnÜp, denizin de kabararak surlar üzerinden Istanbul'u bas- tığı bu dev sarsıntıyı yaklaşık "1000 yaşında" bir ya- pı olarak atlaian Küçük Ayasofya'nın, onca direniş- ten sonra ilk pes ettiği sallanmalann ise 1648'deki ve ardından 1763 'teki depremler olduğu belirtiliyor. Çünkü yapı, 1831'de ciddi bir onanmdan geçiyor, 1860'ta hemen güney kenanndanbugünkü demiryo- lu geçince de yine sağlamlaştırmaya dönük onanm- larla 20. yüzyılı da yaşaması sağlanıyor... Bina 'bitldn' durumda Şimdi Küçük Âyasofya. 20. yüzyılın sonunda ya- kalandığı ve artık "çok yorgun" bir döneminde ba- şına gelen Körfez depremi sarsıntısından sonra da 1500. yaşını kutlayıp, hatta 3. bin yıla da tanık ol- maya başlayabilecek mı?Türkiye'nin, ne yapıp edip bu soruya "evet" yanıtıyla güvence vermesi, sadece kendi tarihsel kimliğine karşı değil, dünyaya karşı da bir insanlık borcu. Birkaç yıl önce Yüdız Üniversitesi'ndeki zemin mekanıği uzmanlarınca yapılan araştırmalarda, ya- pının deniz yönündekı kesiminde oturmalar olduğu ve sütunlar, kemerler ve kubbelerde "yaök bir ko- numa" geldiği zaten saptanmıştı. Ancak bu cıddi ve bilimsel saptama. sadece "ra- pora bağlandığı'' için ve hemen müdahale edilmesi yönünde ne V'akrflar'dan ne de başka bir "sorumlu Tekelleşmeye tepld büyüyor B Baştarafı 1. Sayfada sı gerektiğini vurguladı. Cevdet Sehi, "Hiçbirürün ya da hizmet, maliyetinin al- Onda saülamaz. Demek ki o ürün başka yerden ciddi kâr elde etmekiçin araç haline ge- tiriliyor" dedi. Rekabetm ko- runması için yasal düzenle- me getirildiğini ve önlemler alındığını anımsatan CHP Genel Başkan Yardımcısı, bunlann uygulanmamasını eleştirdi. Selvi, "Sorumlu yerlerde bulunup da bunu görmezden gelenleri görevle- rini yapmaya davet ediyo- rum" dedi. ÇalışBa ve Sosyal Güven- lık Bakanı Yaşar Okuyan ise bir de|etlendirmede buhma- mayacağmı, çünkü konunun detayını bılmediğini ileri sür- dü. Devlet Bakanı Şuayip Üşenmez, serbest piyasa İco- şuilanna müdahale edileme- yeceğini belirterek "Bir kişi urettigi malı istedi*ine satabi- lir. Ona müdahale etmek söz konusu olamaz. Bir kişi bir mal üretiyorsa ve bunu'Şuna satacağım diyorsa ve siz de ona. hayu efendim sen şuna değil buna satacaksın' diye müdahale etmesi nasıl olur, bilmiyonım. O zaman piyasa ekonomisi yönlendirilmiş olur" dedi. Üşenmez, fıyat- lann düşürülmesinde bir kur- gu ve pazarlığın ise onaylana- mayacağını kaydederek "Damping yapahm. onlan batıraJun. bizler dea>aktaka- lahm sonra da artüralım Uke- si güdülüyorsa bu yanlış bir düşüncedir. Ama az kâr ede- rim.okuyucuya dahaucuz ga- zete üretirim, deyip yola çıkı- yorsaonabirşey söylenemez" diye konuştu. ANAP Genel Başkan Yar- dımcısı Ahat Andkan. iki ta- raflı biı sorunun yaşandığuu; bır taraftan halka ucuz gaze- te ulaşması, diğer taraftan da yalnızca gazetecilikle uğraşan yaym organ- lan açısından yıpratıcı bir ortamrn oluştuğu- nu belirtti. Andican şöyle dedi: "Başka işlerle birfikte basınla uğraşuğuıız zaman bu tip bir sübvansiyonu karşılamaola- nağına sahipsiniz. Ama sadece işiniz basınsa, özellikle \azüı basınsa bu tabii rekabetaçısın- dan ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkı\or. Basırun bağımsızuğı açısından sadece haber- cilikle uğraşan kuruluşlann kötü durumda bırakdacağı bir ortamın doğmaması lazım. tşin ticari yamna ise Rekabet Kurulu karar verecek." DYP Genel Başkan Yardımcısı Cihan Pa- çacı, rekabetin tüketici açısından haklı oldu- ğu sürece yaran olduğunu belirterek "Med- ya açısından da bu böyledir. Bugün de gaze- tecilikle ilgili olmavan gruplar bu alana gir- miştir. Vebir tekelleşmeyaşanmaktadır. Ben- *Ucuz gazete' şikâyeti Cumhurivet Gazetesi'nin ÖFKESİCumhurtyvt ga^ctoi. maliyc- tındcn duiuk gazcıc <>atmnın hak>ı/ rekabcl" yarat- tı^ı. bazı kuruluşlan zorda hı- rakiığı gcrckçcsiylc Rekabcl Kurulu na başvurdu. Styt» ISt* CUMHUMYET. uoız tekn Rekabet Kurulu na * yct etti. Fmrilannı ındırcn Star. PtHtd. ttkvım vc Gvz cu'yu "Mıbycun atunda saüs yapıp haksa rckabetc yo! nukla" îuçla>^n Cumhunyct bu dunımun sctacrdckı 10 hm çaJıjanı ıynı kayhctmc tehlv- kcsıylc kai%> Larşrya getırdıgınıUcuz gazete $ikâ 'Haksız Rekabet' iddiası Cumhuriyet'in basında damping uygulamasuıa karşı çıkan yavııu diğer gazetderde geniş yer buldu. 'Haksız rekabet 9 mücadelesine basın organlan destek verdi ANKARA (Cumlmriyet Bürosu)- Hürriyet, Sabah ve Milliyet gazeteleri ile atv ve Kanal D: Cumhuriyet gaze- tesini yayımlayan Yeni Gün Haber Ajansı AŞ'nin, Star gazetesi başta olmak üzere bazı yaym organlannın fiyat- lannda damping yaparak yarattıklan haksız rekabeti Re- kabet Kurulu'na şikâyet etmesine destek verdi. Hürriyet gazetesi dünkü sayısında birinci sayfadan "Cumhuriyet'in syanı" başlığıyla verdiği haberde, "Star gazeteanin başlatnğı"zaranna satış",Cumhuriyet gazetesiniçüedençıkardı.Gazetedün "Basmda haksız re- kabet' manşetiyie çıktı. Gazete. haberde Rekabet Kuru- mu'na şikâyet düekçesini yayımladı'' denıldı. Rekabet Kurulu'na verilen dilekçenin okuyucuya du- yurulduğuhaberde, RekabetKurulu Başkanı Prof. İamer Müftüoğlunun konuyu yarmki kurul toplantısının gün- demine aldıklanna ve inceleyeceklerine ilişkin sözlerine yer verilirken dampingin de tanımı yapıldı. Haberde "Damping uygulaması için ekonomi sözlüğünde şöylede- nffîyor: Mallann maliyet fıyanndiin aşağ) bir fıyatla san- şa çıkanlması. Raldpkri yoketmek amacrvia yapılabildi- gj gibibozuiacaknıallan bir anfinceektençıkarmakama- cıyia da v^pılabüir" acıklaması yer aldı. Hürriyet, gazetemiz yazan ve Yayın Kurulu Başkanı ÜhanSelçuk'un 17 Eylül günlü "Basmda Damping" bas- lıklı yazısmı aynen yayımladı. Sabah gazetesi de "Cumhurivet gazeteshün öfkesi" başlığıyla ilk sayfadan duyurduğu haberde. "Cumhuri- yet,ucuzgazeteleri RekabetKurulu'na şikâyetetti. Fiyal- laruuindirenStar,Posta,Tak\im veGözcü'yü 'maliyetin altında satış yapıphaksız rekabete yol açmakla' suçlavan Cumhuriyet, bu durumun sektördeki 10 bin çauşanı isini kaybetme tehükesiyle karşı karşıyagetirdiğini vurguladı*" denildi, Haberde, başvuru dilekçesinden aluıtılar yapıl- dı. Milliyet gazetesinde, "Ucnzgazete şikâyeö" başlığıy- la yayımianan haberde Cumhuriyet'in, fıyatlannı düşü- ren gazeteler için Rekabet Kurulu'na "haksız rekabet" başvTmısunda bulunduğu belirtildi. Dilekçenin özetlen- diğı haberde, tlhan Selçuk'un "Basmda Damptng" baş- lıklı yazısından da ahntılar yapıldı. Kanal D ve atv de, 18 Eylül günkü ana haber bülten- lerinde Cumhuriyet gazetesinin dilekçesinin içeriğini ve başvurunun gerekçelerini izleyicilerine du>-urdular. ce gazetecilikle ilgili olmayan kişflerin sektö- re girmesi çok \anlıştır. Tekelleşmeye \xA açar. Basın sektörü. sadece ga/ttecilik yapan grup- lann elinde ohnalıdu"" diye konuştu. TM- MOB Başkanı Yavuz Önen, öteden beri bü- yük tekellerin birtakım armağanlar vereTek gazete adlannı unutturması sürecinin yaşan- dığını belirterek. artık gazetecilerin adlany- la değil verdikleri ürünlerle anılmayabaşlan- dığma dikkat çekti. Önen, sözlerini şöyle sür- dürdü: u Bu sürec tamamen ticarileşmiş bir süreç. Basın tekelİeri oluşuypr. Bu tekeller ser- maye piyasasında halkuı haber alma hakkı ve özgürlüğüyle ilgili düzenlemelerde de etkin rol oynuyoriar. Bir kamu göre>i olmaktan çı- kıvor yani. Haksız, sermaye sıkınusı çeken ti- rajı düşük olan gazeteler niteliği ne oİursa d- sun direnemez hale geliyor. Bu da değişikgö- rüşlerin kamuoyuna aktanlmasıve bakış açj- lan halkın güçlerini zayıflatan bir süreç yaşa- tacak." Marmara Üniversitesi üluslararası Ileti- şim ve Sorunlan Araştirma Merkezi Müdü- rü, insanlık Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut İhsan Özgen, şu açıklamayı yaptı: "Basmda haksız rekabetin ve tekeUesmenin süraüeönlenmesi gerekir. Türkiye'nin en cid- di veokunan gazetesi •Cumhunyet gazetesi- ni' yayımlayan Yenigün Haber Ajansı ve Ya- >ıncıhkAŞ'nin, basmdahaksız rekabetkilgi- liolarak'RekabetKurumu'na' başvurusuy- la gerek haksız rekabete ve gerek Tekelleş- meye' karşı tam zamanında 'öncülük' yap- masu hemen berkesimde'takdirle' izfenmek- tedir." Basındahaksız rekabetin ve tekelleşmenın süratle önlenebilmesi amacıyla gerekli 'ya- salönlemlerin' enkısa süre içerisinde alınma- sının çok önemli olduğunu vurgulayan özgen şunlan söyledi: "BUindiği gibi, Türkiye'de günümüzde yayımlanan ga- zetelerin çoğunluğunu 'gaze- tecilikle hiç ılgisı olmayan ve sadece kamuoyunu kendi gö- rüşleri doğrultusundayönlen- dirmek ve kullanmak ama- cıyla eline geçiren büyük hol- dinglerin ve bankalann pat- ronlan ve onlann memurlan' yönetmektedir. Bu tür gazete- lerde ve televizyonlarda gaze- tecilik mesleğinden olmadık- b n halde, 'gazetecilik hüvı- yeti' altında 'halkın sesini' değU 'patronlannın seslennı *ve görüşlerini' yansıtmakiçin çalışılmaktadır." • Basının, medyanın esas görevinin 'halkın sesini' yan- sıtmak olduğunu, toplulukla- nn ve halkın içinde bulundu- ğu sıkıntılan ortaya koyama- yan gazetelerin inandrncıh- ğmuı kaybolduğunu ve tiraj- lannın sürekli düştüğünü söz- lerine ekleyen Özgen şöyle devam ettı: "Bu tür gazeteler,tiraj kay- betn'kçeçeşitti 'promosyonla- ra' yönelmekteve hatta gaze- telerini benzin istasyonlann- da, markerJenk bedava" da- ğıtma yoluna ghmektedirier. Halkın sesini \ansıtan. shil toplum kuruluşlan temsiici- leriningörüşierine \erverme- yen, konuyla Ugiİi öğretim üyelerinin 'konferanslannı yayımlamayan', toplulukla- nn \e halkın ihuyaçlaruu or- tayakoyanlann düşünceterini 'kasıtlıca yaygınlaştırmayan' meslek ahlakını hiçe sa>an ve gazetecilik görevini >aprnayan gazeteler ve televizyonlar "ın- fial' içine girmişlerdirr Rekabet Kurulu'nun Tür- kiye için 'bayati' olan bu ko- nuyla çok yakından ilgilene- rek gerekli 'tedbirteri' akna- sı gerektiğini savunan Özgen, bunun yanmda, gazetelerin ve televizyonla- nn 'gerçek sahiplerinin' açık kimliklerinin gazetelerde ve televizyonlarda yer alması ve gösterilmesınin şart olduğunu \urguladi. • Özgürlük ve DayanışmaPartisi (ÖDP) Ge- nel Başkanı Ufiık Uras da, tekellerin en teh- likelisinin "kelam tekett" olduğunu belirte- rek gazetemizin bu konuya dikkat çekmesi- nin önemli olduğunu ifade etti. Dünyanın hiçbir yerinde basının iktisadı tekellerle bu kadar iç içe ohnadığmı vurgu- layan ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras, "De- mokrasinin olmazsa olmaz koşulu olan bilgi- lenme, öğrenme, haber alma hakkmın belö merkezlüer tarafindan yönlendirildiğini gö- rüyoruz. Tekelleşmeyi önleyen yusalann çık- ması gerekiyor. Siyasiiktidariann bu durumu göz ardı ermeleri. suça ortak olmalan an- lamına geliyor" diye konuştu. Alman SPD'ye bir darbe de Saksonya'dan Şeriatçı gîrişime dur GÜRAYÖZ BERLİN-Almanya'nın Saksonya eyaletinde 120 sandalyeli eyalet mec- lisi seçimleri herkes için büyük bir sürpriz yarattı. Hıristiyan Demokrat Birlik (CDU) hiç beklemediği halde yüzde 60 oy oranına sahip olurken Sosyal Demokrat Parti (SPD) yüzde 9.5'lik oy oranıyla hayal kırıklığına ugradı. SPD'nin eyalet başbakan adayı ve partinin eyalet başkanı Karl Heinz Kunckel görevinden istifa etti. Kunckel'in yerine yardımcısı Con- stanze Krehl'in geleceği bildirildi. CDU ve SPD'nin yanı sıra Demok- ratik Sosyalizm Partisi (PDS) de u- laştığı yüzde 21'lik oy oranıyla par- lamentoya girmeyi başardı. Parla- mentoda CDU 80. PDS 28, SPD ise 12 sandalye kazandı. Yeşiller ve Hür Demokrat Parti (FDP) yüzde 2 oy oranıyla parlamentoya giremediler. Seçimlerde yanşan aşın sağcı iki par- ti de yüzde 1.5 oy oranını aşamadı. Oy oranı yüzde 2'de kalan Yeşil- ler'de seçim yenilgisinin ardından he- saplaşma yaşanması bekleniyor. Par- ti sözcülerini değiştirme eğiliminde olan Dışişleri Bakanı Fischer'in açık- lamalanndan sonra, sözcü Gunda Röstel'in istifa etmesine kesin gözüy- le bakılıyor. SPD Genel Sekreteri Franz Mûn- tefering, partisinin yenilgiye uğradı- ğını kabul etti. Müntefering, Ber- lin'de yaptığı açıklamada, son hafta- larda uğradıklan seçim yenilgilerinin yarattıği olumsuz sonuçlan henüz gi- deremediklerini söyledi. Yeşiller Partisi Sözcüsü Röstel de alınan sonucu partisi için "acı bir mağlubiyet" diye tanımladı. Seçımlerden zaferle çıkan C- DU'nun genel sekreteri AndreaMer- kel de SPD'nin acı bir yenilgiye uğ- radığmı anunsatarak "Hükümet ar- tık icraatlannda inandıncı değfldir ve bu nedenk o> kaybina uğruyor" diye konuştu. I Baştarafı 1. Sayfada düren, Almanya'da Türki- ye kökenlilerin yoğun ol- duğu yörelerde Dünya İs- lam Devleti için çalışmalar yapan örgütlerden bazılan şunlar: tslamaÇağnCemi- yeti (Libya), Hamas (Filis- tin), Mısu-MüshunanKar- deşler Orgütü, tslami Sela- met Cephesi (FtS / Ceza- yir), Ahınediyeciler(Pakis- tan), Almanya İslam Kon- seyi ve Zabitatü Alemül ls- lami (Suudi Arabistan). Bu şeriatçı örgütleri des- tekleyen Iran, Suudi Ara- kurumdan" herhangi bir uygulama da başlaülma- dığından ötürü, 17 Ağustos 1999 depremi yorgunbi- nayı "bitkin" hale getirdi. 3 Eylül 1999 günü bınayı inceleyen Vakıflar Tek- nik Heyeti de "Caminin bu halryle ibadete açık tu- rulması sakıncalıdır7 " diye bıten yanm sayfalık bir "gözlem" raporuna, nasıl hesapladıklan da belirsiz olarak, zemin sağlamlaştmlması ve restorasyon için "1 trilyon Bra gerekir" notunu düşerekoradan aynl- dılar. Şimdi Küçük Ayasofya'mn imamı. "Bu kadar çattakla binaçökmez" dıyerek. teknik raporu dolap- ta saklayıp, cemaatle birlikte beş vakit namaza de- vam ediyor. Binayla surlar arasından her 10 dakika- da bir geçen trenlerin yarattığı sarsıntıyla bile çat- laklann çevresindeki sıvalar dökülebüiyor. Dahas», 16 kaburgalı tonozlardan oluşan kubbedeki çatlak- lar ise neredeyse en tepeye ulaşmış durumda... SÖ- zün kısası. tarihin ve uygarlığın büyük ve soylu bir tanığına bir an önce el uzatmak zorundayız. O. "ken- dhıe düşeni" onca yaşına rağmen yine yaptı ve yı- kılmadı. Bize düşen ise "hemen kucaklayip" yine bizim için gösterdiği direnişine yeniden güç katmak değil midir?.. Promosyona yargı işlemfyor • Baştarafı 1. Sayfada sına karşın davanın açıldı- ğı tarihteki kampanyalarla ilgili geriye dönük işlem yapılmadığı gibi yeni kam- panyalar açılmasmm da önüne geçilmedi. Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin, Sanayi ve Ticaret Bakanhğı'nın Hürri- yet, Milliyet ve Sabah gaze- telerinin promosyon hilesi- ne karşı açtığı davalar sonu- cundakampanyalann durdu- rulmasma 10 ay önce hük- metti. Mahkeme, bu karan- nı da Anayasa Mahkeme- si'nin ikincikez promosyon- la ilgili 4226 sayılı yasanın anayasaya uygunluğunu sap- tamasmın ardından verdi. Mahkeme karanyla, gazete- lerin dağıtım şirketleri ara- cılığıyla kampanya yürütme "hileleri"nin yasaya aykın- lığı saptandı. Ancak, mahke- me karannın üzerinden 10 ay geçmesine karşın karann gereği yerine getirilemediği gibi yeni promosyon fiırya- lan da devam etti. Mahkeme karanndan sonra bağımsız milletvekilliği yapan Yaiun Erez, DSP'den yeni dönem- de de milletvekili seçilerek Plan ve Bütçe Komısyon Başkanı olan Metin Şahin ile MHP'den halen bu görevi yürütmekte olan Ahmet Ke- nan Tannkulu sanayi ve ti- caret bakanlığı yaptılar. Mahkeme karannın ardın- dan gazetelerle ilgili icra sü- recinin başladığı açıklama- sına karşın bu konudakamu- oyuna hiçbir açıklama yapıl- madı. Mahkeme karanndan hemen sonra bile otomobil- den yemek takımlarına uza- nan yeni yıl kampanyalan başlatan gazeteler. bugün de mutfak eşyalan gibi yasak olan ürünlerle kampanyala- nnı sürdürüyorlar. Gazetelerin, haber verme ve kamuoyunu bilgilendir- me görevleri geri planlara itilerek gazetenin yanında promosyon olarak verilen ürünlerin birincil planda pa- zarlanmasına göz yumulma- sı, "maliyetin alünda gazete sabşlanyla" başlatılan hak- sız rekabetinbaşka bir boyu- tunu oluşturuyor. 28 Ocak 1997 tarihinde yürürlüğe giren ve kültürel ürünler dışında promosyon kampanyalarmı yasaklayan 4226 sayılı Promosyon Ya- sası'nda, yasaklara uymayan süreli yaym kuruluşlanna para cezalan öngörülüyor. 1999 yılı geçici bütçesine konulan düzenlemeyle, pro- mosyon cezalannın memur maaş katsayısına bağlı ola- rak arttınlması benimsendi. Buna göre son olarak yapı- lan yüzde 20'lik memur ma- aş artışıyla birlikte promos- yon cezalan da yaklaşık 444 milyar liradan başlayacak. Ancak ceza uygulaması ya- pılmıyor. Bazı yetkililer, 8. Asliye Ticaret Mahkemesi kararına karşı yeni kampanyalar açıl- masmın, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'na gazeteler hak- kında tazminat davası açma ve soruşturma açma hakkı getirdiğine dikkat çekiyor- lar. bistan, Libya gibi bazı ül- kelerin de bu kuruluşlara yardım adı altında yüklü para verebileceği endişesi yayguı. Türkiye ve Avrupa'da meydana gelen her olayda paratoplayanbu öTgütkrm milyarlarca marklık mal- varlığına sahip olduklan hesap ediliyor. Bunlann başmı çeken İs- lam Toplumu Milli Gö- rüş'ün Avrupa'da taşınmaz malvarlığınm, bir milyar markın üzerinde olduğu belirtiliyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear