Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
20EYLÜL1999 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
C J J V v / i l U 1 T J X / ekonomi@cumhuriyeLcom.tr 13
Dünya Bankası raporu
Bölgeselleşme
çağıkapıda
EkonomiServisi- Dünya Bankası'nın
1999 Dünya Kalkınma Raporu'nda 21.
yüzyılda dünya ekonomisinin şekillen-
mesinde "bölgeseDeşmenin'' en önemli
eğilim olacağına dikkat çekildi. Dünya
Bankası"nın son raporunda, küreselleş-
me ve bölgeselleşmenin kaçmılmaz ol-
duguna işaret edilırken "21.yüzyıldabir
ülkenin başanb olabilmesi bu iki giicüyö-
netebilmesine bağlT denildi. Raporda,
s dünya ekonomisinde küreselleşmenin
hızlanmasıyla birlikte bölgeselleşmenin
insanlıgın gelişımi ve refahında ya dev-
rim yaratacağı ya da tam tersı toplumla-
[ n kaosa sürükleyebileceği belirtildi.
21. yüzyıla girerken iletişim ve ulaşım-
da yaşanan gelişmelerin, ticaretin serbest-
leşmesinin dünyanın daha da küçülme-
sine yol açtığı görüşlerine karşılık, ya-
şanan bu durumun. halklann kendi ge-
leceklerini şekillendiıme isteklerini de art-
tırdığı ifadeedildi. Küreselleşmeyi "dev
birdalga"yabenzeten Dünya Bankası ba-
şekonomisti ve başkan yardımcısı Jo-
seflı Stigfltz "Ya uJuslan alabora ediyor
ya da onlan ilerije taşıyor" diye konuş-
tu.
îstikran tehditediyor
Raporda. hükumetlenn ağır borç yü-
küne girmeleri ve harcamalan nedeniy-
le yerelleşmenin makroekonomik istik-
ran tehdit ettiği ileri sürüldü. Küreselleş-
menin hem risklertaşıdığı hem de firsat-
lara neden olduğunu belirtilen raporda
"Genişleyen pazar ve teknolojinin dört
bir yana yayilması üretimi arttımor ve
hayat standartlannı yükseltryor. Âncak
kiireseMeşme istikrarsızljğa ve arzu ediJ-
meyen değişimkre yol açıyor. Dış pazar-
dan yapüan ucuz ihracat, ülkede işsizJi-
ği arttınyor. Sermaye hareketierinin kont-
rol edflmemesi ülkeleri finansal istikrar-
szfcğasürükiüyar.Aynca küresefleşme çev-
reyi tehdit ediyor" açıklaması yapıldı.
22. sıraya yükseldi
Türkiye
basamak atladı
İSTANBUL (AA) - Dünya Kalkınma
Raporu"na göre Türkiye, gayri safi mil-
li hasıla (GSMH) büyüklüğünde. yakla-
şık 150 ülke arasında 23. sıradan 22. sı-
raya yükseldi. Türkiye'nin, 1997 yılın-
da 199.5 milyar dolar olan GSMH mik-
tan, 1998 yılında 200.5 milyar dolara
çıktığı belirtilen raporda, GSMH teme-
lınde kışı başına miili gelir ile Türkiye,
89.sjrada yer aldı. Türkiye milh gelırin-
dcki hızlı artışa karşm, kişi başına miHi
gelir balen 3 bin 160 dolardüzeyinde bu-
lunuyor. Bu rakam, gelişmiş ülkelere
oranla yetersiz kahyor.
Dünya Bankası 'nın raporuna göre, son
10 yılda önemli birekonomik aktivite gös-
teren Türkiye, geçen yı1larda altorta ge-
lir grubundan üst orta gelir grubu kate-
gorisine çıktı.
Türkiye, gelişmekte olan ülkelerin bu-
lunduğu üst orta gelir grubu ülkeleri ara-
sında hızla ilerleyerek, gelişmiş ülkele-
rin bulunduğu yüksek gelirli ülkeler ka-
tegorisine doğru yaklaşıyor. 1997 yılın-
da. yüksek gelirli ülkeler için alt sınır, ki-
şi başına milli gelir 9 bin 656 dolar dü-
zeyindeyken. bu rakam 1998 yılında 9
bin 360 dolara geriledi. Bu gerileme,
Türkiye'nin 2000'li yıllann başında, yük-
sek gelirli ülkeler kategorisine girme
şansmı da arttırdı.
Yalova'daki gaz sızıntısından 1.2 değil, 5 kilometrelik alan etkileniyor
AKSAMan sofraya zehirFATMAKOŞAR
Depremde AKSA fabrikası-
nın tanklanndan zehirli madde-
rrin toprağa sızdığının anlaşılma-
sırun ardından Tanm Bakanlığı,
Sağlık Bakanlığı ile Istanbul bas-
ta olmak üzere çevre belediyeler
büyük bir sorumsuzluk örneği
sergiledi. Yetkililer, AKSA Ak-
rilik fabrikasının tanklanndan 6
bin 500 ton zehirli akrilonitril
maddesinin sızmasından sonra
bin 200 metrelik koruma bandın-
daki ürünlerin dağıtılmasına en-
gel olmakla yetindi. Buna karşı-
lık uzmanlar. söz konusu olayda
zehirli maddenin çok daha geniş
alana yayıldığı uyansını yapıyor.
Sızıntının fark edilmesinden ön-
ce piyasaya dağıtılan ürünlerin
tespit edilememesi ve herhangi bir
tahlil yapılmaması da halkın sağ-
lığmı tehdit ediyor.
Orünlerin satılmamasına yö-
nelik herhangi birönlem almayan
yetkililer, bu sorumsuzluğa Tür-
kiye'de donanımlı bir gıda Iabo-
ratuvan bulunmayışını gerekçe
olarak gösteriyor.
Türkiye'de donanımlı bir gıda
laboratuvan olmaması yetkilile-
rin 'elini kolunu bağlarken',
TMMOB Ziraat Mühendisleri
Odası Genel Başkanı Prof. Dr.
Gtirol Ergin'in iddiası, ihmalin bo-
yutlannınhenüz çizilemediğinı or-
taya koyuyor. Prof. Dr. Ergin,
AÎCSA'nın fabrikasında meyda-
na gelen gaz sızıntısından 5 ki-
lometrelik bir tanm alanının et-
kilendiğini söyledi. Sızıntıdan
büyük bır tanm alarunm ve ürün-
lerin etkılendiğini öne süren Er-
gin, bunun yetkililere anında bil-
dirilmediğini anımsatarak *umur-
samazhk" olduğunu dile getirdi.
Ergin, cumhurıyet savcılannm
fabrika yetkilileri ileriskliürünleri bilerek satanlar hak-
kında dava açması gerektiğini kaydederek "Şu ana ka-
dar hiçbirolumlu geüşme olmadı. Büyük bir sorumsuz-
)uk örneği yaşanryor" dedı.
tstanbul Halı yetkılilen ile tüccar, AKSA'dan akan
zehirli maddenin fark edilmesinden önce, şu anda bin
200 metrelik koruma bandına alınan alandan piyasaya
ürün dağıtıldığını ve bunun büyük riski beraberinde
arım Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ile çevre iller beledi-
yelerinin büyük bir sorurtısuzluk ömeği sergiledikleri
belirtiliyor. Sızıntının fark edilmesinden önce piyasa-
ya dağıtılan ürünlerin tespit edilememesi ve herhangi
bir tahlil yapılmaması da halkın sağlığını tehdit ediyor.
getirdiğini belirtiyorlar. Buna karşın Istanbul Büyük-
şehir Beledıyesi Sağlık lşleri Müdürlüğü yetkilileri,
herhangi bir kontrol yapma imkânlan olmadığını, teh-
lıkeli ürünleri belirleyemediklerini behrtirken Tanm
Bakanlığı, ABD'ye gönderilen numune ürünlerin tah-
lil sonuçlannı beklemekle yetiniyor.
tlgili kurum ve kuruluşlar ABD'dengelecek tahlil so-
nuçlannı beklemeyi sürdürürken söz konusu sonuçlar
yalnızca sızıntının fark edilme-
sinden sonra çürümeye terk edi-
len ya da henüz tarlalardan top-
lanmayan ürünlerin kaderlerini
belirlemek için işe yarayacak.
Bu arada, piyasadaki ürünle-
rin sağlık durumunu kontrol et-
meye yönelik gıda laboratuvan
bulunmaması ve buna baglı ola-
rak yetkili ağızlardan açıklama
yapılmaması sancısından alıcısı-
na sebze ve meyve piyasasmda
panik yaratn. Istanbul HallerMü-
dür Yardımcısı Reşat Yavuz ola-
yın ortaya çıkmasınrn ardından
Yalova'dan gelen ürünleri hale
almadıklannı belirtti. Oysa AK-
SA çevresindeki bin 200 metre-
lik koruma bandının dışındaki
yörelerde tehlike olmadıgı bili-
niyor. Yavuz'un verdiği bilgiye
göre hal kapısındaki nöbetçiler,
söz konusu çevreden gelen ürün-
leri buraya kesinlikle sokmuyor.
Haller Müdür Yardımcısı Ya-
vuz, hal dışında satılan, aynca
olayın ortaya çıkmasından önce
Istanbul'a gelen ürünlerin risk
taşıyabileceklerini belirterek her-
hangi bir talımat almadıklannı
bıldırdi- "Onlemalınnıasındaya-
rar olduğunu" vurgulayan Ya-
vuz, herhangi birtahlil yapılama-
dığını da anlattı.
Istanbul Büyükşehır Beledi-
yesi Sağlık lşleri Müdür Yardım-
cısı Mehmet Pekcan konuyla il-
gili herhangi bir kontrol yapa-
madıklannı dile getirerek Tür-
kiyede tahlil yaptınlabilecek bir
gıda laboratuvan bulunmadığı-
na dikkat çekti.
Tanm Bakanlığı Koruma Kont-
rol Dairesi yetkilileri de ABD'den
gelecek sonuçlann beklendiği-
ni. piyasadaki ürünlere yönelik
birşey yapılamadığmı söyledi-
ler.
Bu arada, sızıntının tespit edilmesinden önce, bu se-
zonda elma. şeftali ve erik gelmiş olabileceğı kayde-
dildi.
Istanbul Meyve ve Sebze Komisyonculan Derneğı
Başkanı Burhan Er "Şu anda, önceden gelen ürünler
satüıyor. Üriinü halden almayan çok sayıda pazarcı ve
büyük marketier var. Bu sezonda. oradan özdSkk e(-
ma, erik ve şeftali gelir" diye konuşru.
TlM tarafından yapılan ön araştırmalan içeren Acil Eylem Planı, Toskay'a sunuldu
Depmtim sektörelbüançosu ağır• Deprem bölgelerindeki fındık, otomotiv,
demir-çelik, tekstil ve konfeksiyon sektörlerinde üretim
ve işgücüne yönelik kayıplar rapor haline getirildi.
ISTANBUL (AA) - Türkiye Ihracat-
çılar Meclisi (TÎM), depremin ihracat
üzerindeki etkisini ve ihracatçılann so-
nınlannı belırlemeye yönelik olarak
Dış Ticaret Müsteşarlığı'nın katkıla-
nyla "Acü Eyiem Planı" adı altında bir
çalışma başlattı. Yapılan ön araştırma-
lan içeren Acil Eylem Planı, dış tica-
retten sorumlu Devlet Bakanı TuncaTos-
kay 'a sunuldu. Çalışmaya göre, sektö-
rel tespitler şöyle:
Findlk: Bölgede 9 fındık işleme te-
sisi tamamen çöktü, 8'inde ise çeşitli
büyüklükte hasarlar meydana geldi.
Fabrikalann yıllık toplam 40 bin ton iç
fındık olan işleme kapasitelen, dep-
remden dolayı yok oldu. Bu da Türki-
ye'nin toplam üretim kapasitesinin yüz-
de 15-20 arası birbölümünü oluşturu-
yor.
Tesislerdeki maddi hasar, emtia ha-
riç 15 milyon dolar civannda.
Kısmi hasarlı şirketlerdeki maddi ha-
sann ise 5 milyon dolar civannda ol-
duğu tahmin ediliyor. Tamamen hasar
gören tesislerde tahminen 2 bin kişi iş-
siz kaldı.
OtOmotiV: Sakarya ve Kocaeli 'nde
toplam 8 adet ana sanayi ile toplam 85
yan sanayi firması bulunuyor. Ana ve
yan sanayide üretim potansiyeli etkile-
necek. Bu durum da yoğun ithalatla
karşı karşıya kalan otomotiv sanayi-
inin rekabet gücünü son derece olum-
suz etkileyecek.
TÜPRAS'ta meydana gelen yangın
nedeniyle PETKlM tesislerinin plastik
harrunadde ikmalinde sonınlar yaşa-
nacak.
Yan sanayıdeki tahribat, Bursa, tstan-
bul ve Ankara'da tasıt aracı üretim te-
sislerinde parça ikmal sorunlanna yol
açacak ve üretim olumsuz etkilenecek.
Nitelikli işgücünün diğer yörelere
göç etmesi de sektörün geleceği açısın-
dan en önemli sorunu oluştuımaya aday
görünüyor.
TekStil: Çok sayıda fırma tesisini
kavbetti. Bazı tesisler ise ciddi hasar gör-
dü.
Demlr-çellk: Fabrikalardüsükka-
pasite ile çalışıyor. Bölgede enerji ke-
sintileri nedeniyle bazı demir-çelik te-
sislerinin ark ocaklanndaki sıvı çelik-
lerinde donmalann meydana gelmesi ise
bir ba§ka sorun. Su alamayan bazı bü-
yük fabrikalarda da üretime henüz baş-
lanmadı.
DÜNYA EKONOMİStNE BAKIŞ / ERGJN YILDIZOĞLU
B
ombalar, yolsuzluklar, kanlı savaşlar, dar-
be söylentileri... Rusya yine bütün dikiş-
leri birden patlamaya hazır bir futbol to-
pu gibi. Batı tüm bu gelişmeleri büyük bir
kaygıyla ve artan bir gerginlikle izliyor. Batı gaze-
teleri Rusya'daki yolsuzluklardan yakınmaya baş-
ladılar. Yettsin de gözden düştü: Rus halkı da ar-
tık "bir sarhoş tarafından yönetilmekten bıkmış-
tr". ABD'de Senato muhafazakâr grubu Clinton
yönetimini "Rusya'yı kaybetmekte" suçluyor. Tüm
bu şikâyetlerin, suçlamalann arkasında gittikçe
artan bir endişe, gerginlik var. Işin ilginci, bence
bu gerginliğin nedenleri esas olarak sürecin eko-
nomik siyasi sonuçlanyla sınıriı değil. Ideolojik bir
boyutu da var.
Batı'nın iklyüzlülüğü
Önce Yeltsin ve kızlanna bir Isviçre müteahhit-
lik firması olan Mabatex'in rüşvet verdiği ortaya
çıkt. Sonra da New York Jlmes, Bank ofNew York
aracılığıyla 10 milyar kadar Rus kara parasmın ak-
(anmış olabileceğini ileri sürdü (19/08). Geçen haf-
ta Wall Street Joumal'm Moskova'dan bildirdiği-
ne göre, 4.5 milyar dolarlık bir IMF yardımı hede-
fine ulaşamadan, bir grup banka aracılığ/yla talan
edilmişti (16/09). ABD Dışışleri Sekreteri Albrigrrt
da Rusya'ya "Yolsuzluklar temizlenmezse artık
ABD'den Rusya'ya maliyardım yok" diyerek bir
ültimatom verdi (International Herald Tribune
17/09). lyi ama Rusya'da yolsuzluk, rüşvet ve nü-
fuz ticaretinin boyutlan bilinmeyen bir şey değil ki!
1998 yazında Kremlin tarafından hazırianan bir
rapor, yolsuzluklann Rusya'ya heryıl 15 ila 20 mil-
yar dolara mal olduğunu ortaya koyuyordu. IMF'nin
1992-1998 arasında Rusya'ya toplam 16 milyar
dolar verdiği düşünülürse, bu çok büyük bir ra-
kamdı, ama Batı nedense pek aldırmadı. [The Na-
tion, Ekim).
Bat'nın yolsuzluklara göz yumması, asJında da-
ha çok öncelere, 1992'deki 'şokpaketine', onu iz-
leyen özelleştirme sürecine, hisse senedi karşılı-
ğında kısa vadeli borçfanmayla devlet işletmeie-
rinin 'oligarşiye' yok pahasına transfer edilmesi-
ne kadar gidiyor. Gerçi Batı, Rusya krizinde piya-
sanın çökmesinin ardından bu özelleştirmenin de
tam bir soygun ve kanunsuzluk olduğunu 'kavra-
dı' (WSJ), ama bunu da ciddiye almak mümkün
değil. Çünkü bugün, krizden sonra, ağız değişti-
renler, dün dünya âleme hararetle reform süreci-
Rusya'yı Düşünürken...
ni savunuyor ve herkese Rusya piyasasını tavsi-
ye ediyorlardı. The New York Times, özelleştırme
sürecine yöneltilen eleştirileri 'ilkel kötümsertik'
olarak reddediyor. The VVall Street Journal bu
özelleştirme sürecini 'en başanlıreform'olarak övü-
yordu. Journal, Rusya krizinden bir ay önce, "Pi-
yasa tırmanmaya hazıhanıyor", "Son 10 yılın en
önemli olayı; Rusya resesyondan çıkıyor" (O yıl
Rus ekonomisi yüzde 4.9 geriledi) diyerek iyim-
serlik yayıyordu. Ama gerçekte, 'cambaza bak
cambaza'fıkrasında olduğu gibi, birilerinin dikka-
tini bir yöne çekerek, başkalanna paralannı kaçır-
malan için zaman sağlıyordu. The Economist'in
tahminlerine göre, tüm reform süreci boyun-
ca, Rusya'dan sermaye kaçtsı toplam 150 mil-
yan buluyor.
The Economisfin dediği gibi, belki bu bir
yolsuzluk sayılmaz, ama bu pa-
ralannı dışan çıkaranlarla bu-
gün yolsuzluklara kanştıklan-
nı iddia edenler arasında
hiç mi bir ilişki yok?
VVashington Post 1a
bu konuya eğilen
Matthevv Brzezins-
ki'ye göre, dün heye-
canla Rusya'yı pazar-
layıp, yolsuzluklara göz-
lerini kapayıp şimdi
de ağlaşanlar-
la bu yolsuz-
luktara karı
şanlar arasın-
da organik bir
bağ olduğu
kuşku götürmez
(17/09).Brzezinskibel-
li ki olayı yakından, hatta eşi-
nin başkan yardımcısı olduğu yatınm fonunun
1992'de Rusya'ya getirdiği 10 milyon ddan 1998'de
3 mityar dolara çıkardığına bakılırsa, çok yakından
izJemiş. Brzezinski'ye göre, dün Rusya'yı göklere
çıkaranlar, şimdi tatlı kâriann sonu geldiği için ağ-
laşıyorlar. Yolsuzluklardan yakınmalara gelince de
soruyor "Rusya bürokratlan, karmaşık para ak-
lama işlemlerini, Rus işadamlan deniz aşın vergi
cennetlerini acaba kimlerden öğrendiler dersi-
niz?"
Diğer taraftan, Moskova dahil çeşitli kentlerde
birbiri ardına patlayan bombalar iki haftada yak-
laşık 300 can aldı. BombaJarı kimin ve neden koy-
duğu hâlâ belli değil. Kimilen, bu kanşıklıktan fay-
dalanmak için Yettsin'in sıkıyönetim ilan edece-
ğinden, seçimleri erteleyebileceğınden söz açıyor.
Kimileri de Yettsin'in "şimdi istifa etmesinin hem
ülke hem de kendisi için hayırlı olacağım" söylü-
yorf/HT17/09). Geçen seçimlerdeYeltsin'i "Rus-
ya'yı Kurtaracak Adam" başlığryla kapak yapan
777e Economist bu hafta "Yeltsin dur-
dukçasorunlarçözülmez" öerken 'ko-
münistierin' hükümet olmasına bile
'fîfo/muş'gibiydi.Anlaşılan, Bati yal-
nızca yolsuzluklan değil, Yeltsin'in de
son kullanım tarihinin geçtiğini niha-
yet fark etmiş durumda: Adam
sarhoş, dengesiz, hırsız, dik-
tatörvb...
Şirndi, birtaraftayolsuz-
luklarla yıkımdan başka
bir sonuç vermeyen, ar-
tıktümüyte iflas etmiş bir
'reform' süreci var. O ka-
dar ki reformlar, ABD sa-
ğının Tınk-Tank'ı Herita-
ge Foundation'da bile
gözden düşmüş du-
rumda: Nicholas
Eberstad'a gö-
re, 1992 önce-
si demografık
< = ^ " trendlerle kar-
şılaştınldığtnda,
1992-98 arasında (yani reform
sürecinde) 3 milyon insanın gereksiz yere öldüğü
söylenebilir (Nation, age).
'Reform' sürecinin rflasına, hem de en olmadık
çevrelerde, çok daha radikal birşekilde yaklaşan-
larda var. Dünya Bankası Başkan Yardımcısı Jo-
seph Stiglitz, Nisan 1999'daki Gelişme Konferan-
sı'nda "Pıyasa ekonomisinegeçişin başansını tar-
tışmamız gerekır" dedi. Bu tartışma ise Stiglitz'in
işaret ettiği gibi, "Birçok ekonomıstin inandığının
LONDRA ergin ; ergin.demon.co.uk
aksine, piyasalann dünyayıyönetmekapasitesiol-
madığını''... "Devlet müdahalesı olmazsa, üreti-
me yabnmtn, yeni teknolojinin gelişmesinin en
düşükdüzeyde kalacağını gösteriyor" (www.world-
bank.org). WB Başkanı Svvanson daaynı toplan-
tıda konuyla ilgili olarak "Ilginç olan şu ki, özel tü-
ketim güçlü, ama yatınm, kamu tüketimi, hükü-
mettüketimikaybohu"Ğed\. Stiglitz'egöre bir baş-
ka ilginçlik de şöyle: "Bu geçiş süreci çok bilinen
bir ekonomik yasayı yalanladı: Gelir eşitsizliği ar-
tarken (birileri hızla zenginleşirken E. Y.) ekonomi
daralmaya devam etti." Stiglitz'in, konuşmasın-
da, birçok ekonomistin "SSCB'de sorun merke-
zi planlama, mülkiyet hakkının yokluğu vb'dir...
Bunu değiştirince büyük bir enerji serbest kala-
cak (insan doğası filan... E. Y), özel teşebbüs can-
lanacak, üretim artacak"\ez\ni birçok açıdan eleş-
tirdiği görüldü.
Ve gerçekleşmeyen bfr fantezl
Reformlann iflasına, Batı'nın birkurtancı olarak
göklere çıkardığı Yeltsin'in yerine Batı'ya yakın bir
seçenek bnrakmadan tükenmesini, sürecin 'sivil top-
lum'yerinemafya, orman kanunu ürettiğini deek-
lerseniz, bence, ortaya bir başka, çok daha ilginç
bir gerçek, tam bir ideolojik çöküş çıkar.
Bitirirken. kısaca bu ideolojik çöküşe değinmek
istiyoaım. SSCB'nin yıkılması, 'Batı'ya, en kökten-
ci fantezisini yaşayabilmesi için boş bir alan ya-
ratmışt. Kaprtalizm şimdi bu boşlukta, kendi do-
ğuşuna şahit olabilir, hatta daha da önemlisi bu-
nu mümkün kılabilirdi. Paris Komünü'nden beri Ba-
t'da siyasetin kalbindeki, Batı medeniyetini komü-
nizme karşı koruma refleksi ve korku, 1990'lann
başında yerini kapitalızmi, daha önce 'öldürüldü-
ğü' varsayılan bir yerde, komünizmi yıkarak dirilt-
me hevesine tnraktı. Böylece, kapitalizm, adeta Hı-
ristiyan mitolojisindeki isa gibi ölümden geri dön-
müş olacak, ebediliği de toplumsal bilince, ege-
men ideolojinin temeline, artık bir daha sılineme-
yecek bir şekilde kazınacaktı. Bu tarihin sonu, pi-
yasa ekonomisinin, liberalizmin, bireyciliğin nihai
zaferi olacaktı.
Geçen 20 yılda, Batı'yı oldukça rahatlatan bu
fantezi artîk sürdürülemez hale geldi; yerindeyse,
şimdi gittikçe daha çok görünür olmaya başlayan
korkutucu bir boşluk oluşuyor. Tarih işte bu boş-
luğa başka şeyler yazarak devam edecek gibi gö-
rünüyor.
ANKARA PAZARI
YAKLP KEPENEK
P a r a m p a r ç a ••••.*;
Her siyasal ve ekonomik düzen kendi bürokrasi»
sini yaratır.
Türkiye bürokrasisi halkın gözünde tarihsel olarak
olumsuz bir iz bırakmıştır. Özellikle II. Dünya Sava-
şı yıllannda memurlann ayncalıklı tutulduğundan yo-
la çıkılarak ya da bu durum sömürülerek birmemur-
haİk ayınmı yaratılmıştır. Çok partili yaşam boyun-
ca ise bürokrasi - siyasetçi ilişkileri dalgalı bir çizgi
izlemiştir. 1980 sonrasında izlenen rantçı ekonomi
politikasını uygulamak üzere ABD'den, çoğunlukla
Dünya Bankası'ndan, üst düzey bürokrat getirtil-
mesi yoluna gidilmiştir. Bürokrasi, hiçbir kurumsal
yenilenme yoluna gidilmeden dışarıdan kişiler tepe
noktalarına eklenerek çalıştınlmış; sözüm ona yeni-
den yapılandınlmıştır. ABD'den gelenlerin pek ço-
ğu, sözü uzatmadan belirtilmeli, hırsız çıkmıştır. Bir
taraftan benim memurum işini bilir gibi bir büyük çü-
rümüşlük yaygjnlaştınlmış, öbürtaraftan da yargı, dev-
let üniversiteleri ve savunma gibi değişik birimlerde
kamu çalışanlannın maaş dengesi iyice bozulmuş-
tur. Devlet, kendi çalışanlan arasında bile bölücülük
yapmış, maaşlar arasında büyük bireşitsizlik yarat-
mıştır.
özelleştirme uygulamalarıyla birlikte başlayan
KlT'i yağmalama süreci bürokrasiye yeni bir renk kat-
mıştır. En üst düzey KİT yöneticileri ve özelleştirme
işini yürütenler, bu kurumlan doğru-dürüst yönete-
cek yerde tam bir öafan geminin mallan anlayışryJa
davranmışlardır. Pek çok KİT genel müdürünün sat-
sak da kurtulsak mantığıyla, yerli ve yabancı serma-
ye çevrelerine kul-köle olmuşlardır. Kimi özelleştir-
mecilerin tutumlan, kurumlan etkin ve verimli çalış-
tırmak, ülkenin çıkariannı korumak, halka hizmet et-
mek ve ekonomiyi geliştirmek gibi öğelerden tam an-
lamıyla uzak kalmıştır. Mülkiyeti halka ait olan ne var-
sa onlan yağmalayan; soygun ve talana büyük haz
duyarak araç olan bürokratlar her tarafı sarmıştır.
• • •
Son günlerdeki gelişmeler ise bu sürecin değişik
nitelikte bir uzantısıdır.
Ülkenin üst düzey bürokrasisi, gerçekten, param-
parçadır. Özellikle. DPT (Devlet Ptanlama Teşkilatı),
DTM (Dış Ticaret Müsteşarlığı) ve DİE (Devlet Ista-
tistik Enstitüsü) gibi ekonomi bürokrasisi tamamıy-
la allak- bullak edilmektedir.
Parçalanma geneldir; bürokrasinin parçalanması
ekonomi-dışı alanlan da kapsıyor: Sağlık Bakanlığı
bunun örneklerinden bıridir. Bürokratik parçalan-
manın çok ilginç ve görülmedik bir özelliği daha var
Parçalanma, yalnız fepe noktalaha sınıhı kalmıyor,
en alt yönetim birimlenne dek uzanıyor; devletin her
yanını sanyor.
Ve çok büyük bir yanlış yapılıyor.
Bir hükümetin kendi politikasına uygun bürokra-
si ile çalışmak istemesi, en doğal hakkıdır. Ancak bu
isteğin, demokratik işleyen süreçlerde belli kuralla-
n ve sınırian vardır. Hükümetin bürokrasiyi değiştir-
me yetkisi sonsuz değildir. Hükümet, kamu bürok-
rasisinin yalnızca en üst yöneticilerini değiştirmeli,
daha alt basamaklara dokunmamalıdır. Dokunursa
bir kamu hizmetlennin yerine getirilmesinde biry/-.
kım süreci yaratmış olur Bu konuda bir ömek ye-
terli olacaktır.
Önümüzdeki bir yıl içinde 2001 -2005 yıllannda
uygulanacak olan ekonomi politikalannın yer alaca-
ğı VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planı hazırlanacaktrr. DPT
bürokrasisinin yalnız müsteşariık düzeyinde değil, en
alt birimlerinin yöneticilerine dek değiştirilmesi, en
azından plan hazırlıklannı olumsuz yönde etkileye-'
cektir. Yeni yöneticilerin işleyişi kavramalan için beK
li bir süre gereklidir. ;
Kaldı ki hükümetin bürokrasi uygulamalan ilginç'
bir özellik gösteriyor; bakanlar, müsteşar ve genel!
müdürterinin, imza yetkilerini alıyor; imza yetkiteri-
nin tek kişide yani bakanda toplanması, bakanın ya
yeterli araştırma ve inceleme olanağı bulamadan.
pek çok belgeyi imzalaması ya da salt bu inceleme,
işi için ayn bir örgütlenmeye gitmesi demektir. Her;
iki sonuç da olumsuzdur ve esnek, etkin ve verimlii
bir bürokratik işleyişe izin vermeyecek durumlardır.
Ek olarak, çok büyük bir olasılıkla ve de aslında
imza yetkileri de bulunmadığından, kuoımlann te-
pe noktalanna atanacak kişilerin alt birimlerindeki ça-!
lışma arkadaşlannı saptamalan ya hiç söz konusu;
olmayacak ya da çok sınıriı kalacaktır. Bu durum da
hizmeti etkinsiz kılar. Bürokrasinin allak-bullak edil-i
mesinde kuşkusuzbirilerine hizmetamacı vardır, an-;
cak o birileri, kesinlikle halk değildir. Hükümetin bü
1
•
yük ortağı DSP'nin sayın milletvekilleri bu genel bü-i
rokratik parçalanmaya nasıl seyirci kahyor? Ya;
DSP'nin elindeki bakanlıklarda başka partilerinpar- •
tizanca kadrolaşmasına ne demeli? '.
••• :
Türkiye'nin önemli sorunlannın başında devletin •
yeniden yapılanması geliyor. Devletin yeniden yapı-'.
lanmasının önkoşullan, kamu çalışanlannın niteliği-:
nin yükseltilmesi, bürokrasi içinde aşın ücret farklı- •
lıklannın giderilmesi ve etkin, esnek, verimli ve hal- •
ka hizmet anlayışıyla çalışan bir kurumlaşmanın sağ-'
lanmasıdır. ;
E-posta: yakup@metu.edu.tr
ABD-Tüpkiye tekstil görüşmeleri
• ANKARA (AA) - Türkiye-ABD tekstil '<>> j
görüşmeleri, 22 Eylül Çarşamba günü *'
VVashington 'da başlayacak. Ikigünsürecek *',
görüşmelerde, Türk heyetine Dış Ticaret Müsteşan
Kürşad Tüzmen, ABD heyetine de ABD Ticaret
Temsilciliği Tekstil Başgörüşmecisi Büyükelçi Don
Johnson başkanlık edecek. Başbakanlık Dış Ticaret
Müsteşarlığı'ndan yapılan açıklamada, "ABD'ye
yönelik tekstil ve konfeksiyon ihracatında, kota
miktarlan ihracatçılann talebini karşılamadığından,
28 Haziran'da ABD'ye intikal ettirilen bir nota ile \
görüşme davetinde bulunulduğu'" anımsatıldı.
Tanm çeşitleni yok okıyor
• WASHEVGTON (AA) - Worldwatch Enstitüsü
(Dünya Izleme Enstitüsü), dünyada binlerce tanm -
üriinü çeşidinin yok olduğunu bildirdi. Enstitü
tarafindan yapılan araştırma sonucunda hazırianan
rapord* ABD'de bundan yüz yıl önce satılan tohum
çeşitlerinin yüzde 80'den fazlasmın artık olmadıgı
belirtildi. Dünyada 30 binden fazla ürün çeşidinin - •
yok olma riski ile karşı karşıya bulunduğu
kaydedilen raporda, tehdit altındaki ülkeler
sıralamasında 4 bin 669 çeşit ürün ile ilk sırayı
ABD'nin aldığı bildirildi. ABD'yi 2 bin 245 çeşit'":
ile Avustralya, 2 bin 215 ile Güney Afrika izliyor.
Aytemiz yeniden PÜİS Başkanı
• İSTANBUL (ANKA) - Petrol Ürünleri tşverenler
Sendikası'nın (PÜİS) Olağan Genel Kunılu'nda
Ismail Aytemiz yeniden genel başkan seçildi.
PÜtS'in 15. Olağan Genel Kurulu'na 312 delegeden
302 delege katıldı. Tek liste ile yapılan seçimde
Jsmail Aytemiz yeniden PÜtS Genel Başkanlığı'na
seçildi.